MODERN FİZİKTE İKİ AKIM VE FRANSIZ İNANCILIĞI
Fransız idealist felsefesi, Mach'ın fiziğinin yanılgılarına dört elle sarılmakta daha az gayretkeşlik göstermedi. Yeni-eleştiricilerin Mach'ın Mekanik'ini nasıl karşıladıklarını, bu yazarın felsefesinin temellerinin idealist niteliğini nasıl hemen ortaya çıkardıklarını daha önce görmüştük. Fransız mahçısı Henri Poincaré, bu bakımdan daha da başarılı olmuştu. En gerici, açıkça inancı eğilimdeki idealist felsefe, onun teorisine hemen el attı. Bu felsefenin temsilcisi Le Roy şu uslamlamayı yapıyordu: bilimsel doğrular, saymaca işaretler, simgelerdir; nesnel gerçekliği tanımak gibi saçma "metafizik" bir iddiadan vazgeçmiş bulunuyorsunuz; şu halde mantıklı olunuz ve bizimle birlikte, bilimin, insan eyleminin bir alanında, ancak pratik bir değeri olduğunu, ve dinin de insan eyleminin başka bir alanında, daha az gerçek olmayan bir değeri olduğunu açıkça kabul ediniz; Mach'ın "simgesel" biliminin, tanrıbilimini yadsımaya hakkı yoktur. H. Poincaré, bu vargılardan çok tedirgin oldu ve Bilimin Değeri adlı kitabında bunlara özel olarak saldırdı. Ama kendini Le Roy tipi yandaşlardan uzak tutmak için nasıl bir bilgibilimsel tutum benimsemek zorunda kaldığına bir bakalım. Şöyle yazıyor: "Bay Le Roy, bilginin öteki kaynaklarına, örneğin yüreğe, duyguya, içgüdüye, inana, daha geniş yer vermek üzere zekaya onmaz ölçüde güçsüz gözüyle bakar." (s. 214-215.) "Onu sonuna kadar izleyemeyeceğim" diyor. Bilimsel yasalar saymacadır, simgedir, ama "eğer bilimsel reçeteler'in etki kuralı olarak bir değerleri varsa, bu, bizim, onların, hiç değilse genel olarak, başarılı olduklarını bilmemizdendir. Ama bunu bilmek, zaten bir şeyler bilmek demektir; ve eğer durum buysa, nasıl olur da bir şey bilmeyiz diyorsunuz?" (s. 219.)
H. Poincaré, pratiğin ölçütüne başvuruyor. Ama o, sorunu çözmeksizin yalnızca kaydırıyor; çünkü bu ölçüt, nesnel anlamda olduğu kadar öznel anlamda da yorumlanabilir. Le Roy da bilim ve sanayi için bu ölçütü kabul ediyor. Onun yadsıdığı tek şey, bu ölçütün nesnel gerçeği tanıtlamasıdır, ama bu yadsıma bilimin (insanlığın dışında var olmayan) öznel gerçeği yanında dinin öznel gerçeğini de tanımasına yetiyor. Henri Poincaré, Le Roy'a karşı koymak için, pratiğe başvurmanın yeterli olmadığım görerek bilimin nesnelliği sorununa geçiyor. "Onun nesnelliğinin ölçütü nedir? Bizim dış nesnelere karşı inancımızın ölçütü ne ise, o da aynıdır. Bu nesneler, onların bizde uyandırdıkları duyumlar, bize, bir günlük bir raslantıyla değil de, bilmem hangi parçalanmaz bir harçla birleşmiş göründükleri ölçüde gerçektirler." (s 269-270.)
Böyle bir düşüncenin yazarı, pekala büyük bir fizikçi olabilir, ama hiç kuşkuya yer yok ki, onu bir filozof olarak ciddiye alabilecek olanlar, olsa olsa Voroşilov-Yuşkeviç'Ierdir. Materyalizm, inancılığın ilk saldırısında materyalizmin kanadı altına sığınan bir "teori" tarafından yıkılmış ilan edildi! Çünkü, duyumların gerçek nesneler tarafından uyarıldığını ve bilimin nesnelliğindeki "inancın" dış nesnelerin nesnel varlığındaki "inanç" ile aynı şey olduğunu söyleyen salt materyalizmdir.
"... Örneğin denilebilir ki, esirin gerçekliği herhangi bir dış cismin gerçekliğinden daha az değildir." (s. 270.)
Eğer bir materyalist bunu söyleseydi, ne büyük bir şamata koparırlardı mahçılar! Nice kurusıkı oklar fırlatırlardı bu "esiri materyalizm"e, vb.. Ama çağdaş ampiryosembolizmin kurucusu beş sayfa ötede şunu bildiriyor bize: "Düşünülmemiş olan her şey salt hiçliktir; çünkü biz, ancak düşünmeyi düşünebiliriz." (s. 276.) Yanılıyorsunuz Bay Poincaré. Yapıtlarınız gösteriyor ki, bazı kişiler yalnız saçmalığı düşünebilirler, Bu adı çıkmış kafa karıştırıcısı Georges Sorel de bunların arasındadır; o, bilimin değeri konusunda Poincaré'nin kitabının "ilk iki bölümü"nün "Le Roy havasında" yazıldığını ve bu yüzden iki filozofun şu aşağıda olduğu gibi "uzlaştırılabileceğini" söylüyor: dünya ile bilim arasında bir özdeşlik kurma çabası bir kuruntudur; bilimin doğayı tanıyıp tanıyamayacağını sormanın hiç bir gereği yoktur, çünkü bilimin bizim yarattığımız mekanizma ile uyum içinde olması yeterlidir. (Georges Sorel, Les préoccupations metaphysiques des physiciens modernes, Paris, 1907, s. 77, 80, 81.)
Poincaré'nin felsefesinin adını anıp geçmek yeter; buna karşılık, A. Rey'in yapıtları üzerinde durulmaya değer. Modern fiziğin, Rey tarafından "kavramsal" ve "yeni-mekanikçi" diye nitelendirilen iki temel eğilim arasındaki, idealist ve materyalist bilgibilim arasındaki ayrılığa indirgendiğini daha önce belirtmiştik. Şimdi de, olgucu Rey'in tinselci J. Ward ve idealist H. Cohen ve E. Hartmann'ınkilere taban tabana karşıt bir sorunu, yani yeni fiziğin felsefi yanılgılarına, idealizme yönelimine değil de, bu yanılgıların düzeltilmesine ve yeni fizikten çıkartılan idealist (ve inancı) sonuçların geçersizliğinin tanıtlanmasına sarılmak sorununu nasıl çözdüğünü görelim.
A. Rey'in bütün yapıtının temel çizgisi, "kavramaların" (mahçıların) yeni fizik teorilerinin, inancılık (s. ii, 17, 220, 362, vb.) ve "felsefi idealizm" (s. 200) tarafından, usun ve bilimin haklar: olarak şüphecilik tarafından (s, 210-220), öznelcilik tarafından (s. 311) vb. kullanılması olgusunun kabul edilmesidir. Onun için, Rey, haklı olarak, "fiziğin nesnel geçerliliği konusunda fizikçilerin görüşlerini" (s. 3) yapıtının ekseni olarak tahlil eder.
Bu tahlilin sonuçları nelerdir?
Temel kavramı, deney kavramım alalım. Rey, Mach'ın öznelci yorumunun, (kısaltmak ve basitleştirmek için Mach'ı Rey'in "kavrama" diye adlandırdığı okulun bir temsilcisi olarak alacağız) bir yanlış anlamadan başka bir şey olmadığı konusunda bize güvence verir. "19. yüzyıl sonu felsefesinin başlıca yeni özelliklerinden birinin" şu olduğu doğrudur: "Gün günden daha kademelenip çeşitlenen ve incelip ustalaşan görgücülük inancılığa, inanın üstünlüğüne varıyor, o görgücülük ki, bir zamanlar, metafiziğin savlarına karşı şüpheciliğin güçlü bir silahı olmuştu. ˜Deney' sözcüğünün gerçek anlamı, belli belirsiz ayırtılarla yavaş yavaş temelden çarpıtılmadı mı? Deney, yeniden varlık koşulları içine, kendisini belirginleştiren ve kendisini arıtıp temizleyen deneysel bilimler içine yerleştirildikten sonra, bizi zorunluluğa ve gerçeğe götürür." (s. 398.) Bütün mahçılığın, terimin geniş anlamıyla, "deney" sözcüğünün gerçek anlamının belli belirsiz ayırtılar yoluyla çarpıtılmasından başka bir şey olmadığından hiç kuşku yok! Ama yalnızca inancıların çarpıtmalarını suçlarken Mach'ı suçlamayan Rey, bu çarpıtmayı nasıl düzeltiyor? Dinleyin: "Deney, tanım olarak, bir nesne bilgisidir. Bu tanım, fizik biliminde, başka herhangi bir yerde olduğundan daha çok yerindedir. ... Deney, zihnimizin kumanda etmediği, isteklerimizin, irademizin söz geçiremediği, verilen ve kendi yapımız olmayan bir şeydir. Deney, özne ile yüzyüze olan nesnedir." (s. 314.)
İşte Mach öğretisinin Rey tarafından savunulmasının güzel bir örneği! Engels, felsefi bilinemezciliğin ve görüngücülüğün en son yandaşlarını "utangaç materyalistler" diye tanımlamakla dahiyane bir kavrayış örneği veriyor bize. Olgucu ve ateşli görüngücü Rey, bu türün üstün bir örneğidir. Eğer deney "nesne bilgisi" ise, eğer "deney özne ile yüzyüze olan nesne" ise, eğer deney "dış bir şeyler (quelque chose du dehors) vardır ve zorunlu olarak vardır (se pose et en se posant s'impose – s. 324)" demekse, işte bu besbelli ki materyalizmdir! Rey'in görüngücülüğü, duyumların dışında hiç bir şeyin var olmadığı, genel olarak geçerli olanın nesnel olduğu vb., vb. yolundaki ateşli Ve çarpıcı savı – bütün bunlar birer edep örtüsü, materyalizmin üstünü örten boş sözlerdir, çünkü bize şöyle deniyor:
"Nesnel, dışardan verilen, deney tarafından kabul ettirilmiş olandır; bizim kendi yapımız olmayan, ama bizden bağımsız olarak yapılan ve belli bir ölçüde bizi yapan şeydir." (s. 320.) Rey, kavramcılığı yıkarak "kavramcılığı" savunuyor! Mach öğretisinin idealist vargılarının çürütülmesi, ancak Mach öğretisinin utangaç materyalizme göre yorumlanmasıyla başarılır. Modern fiziğin iki eğilimi arasındaki ayrımı kabul eden Rey, kan ter içinde, bu ayrımı, materyalist eğilimin yararına gidermeye çalışıyor. Örneğin yeni-mekanikçi okul için, bu okul, fiziğin nesnelliği konusunda "hiç bir kuşku, hiç bir kararsızlık" kabul etmez diyor (s. 237): "İnsan burada [bu okulun öğreti alanında] kendini, bu nesnellik savına varmak üzere fiziğin başka teorilerinin görüşlerinden geçmek zorunda kaldığı dolambaçlı dönüşlerin uzağında hisseder."
Ama Rey'in bütün açıklaması boyunca üstüne örtü atarak gizlediği işte Mach öğretisinin bu dolambaçlı "dönüşleri"dir. Materyalizmin temel niteliği, onun, bilimin nesnelliğinden, bilimin yansıttığı nesnel gerçeğin kabulünden yola çıkmasıdır, oysa idealizm, nesnelliği şu ya da bu biçimde, zihinden, bilinçten "ruhsal"dan "çıkarsamak" için' "dolambaçlı yollara" gerek duyar. "Fizikteki yeni-mekanikçi [yani egemen olan] okul, diye yazıyor Rey, tıpkı insanlığın dış dünyanın gerçekliğine inanması gibi, fiziksel teorinin gerçekliğine inanır." (s. 234, § 22; tezler.) Bu okula göre, "teori, nesnenin bir kopyası olmayı amaçlar." (s. 235.)
Doğrudur bu. Ve "yeni-mekanikçi" okulun bu temel çizgisi, materyalist bilgibilimin temelinden başka bir şey değildir. Bu ana olgu, ne Rey'in yeni-mekanikçilerin de aslında görüngücü oldukları yolundaki savları ile, ne de Rey'in materyalizmi yadsıması vb. ile zayıflatılabilir. Yeni-mekanikçilerle (aşağı yukarı utangaç materyalistlerle) mahçılar arasındaki başlıca fark, mahçıların bu bilgi teorisinden uzaklaşmaları ve uzaklaşırken de kaçınılmaz olarak inancılığa yuvarlanmalarıdır.
Rey'in, Mach'ın doğada nedensellik ve zorunluluk teorisine karşı tutumunu alınız. Ancak ilk bakışta, diye ileri sürüyor Rey, Mach, "şüpheciliğe" (s. 76), ve "öznelciliğe yaklaşıyor" gibi görünür (s. 76); bu "belirsizlik", Mach öğretisi bütünü içinde ele alınır alınmaz ortadan kaybolur. Ve Rey, onu bütünü içinde alarak, Wärmelehre ve Duyumların Tahlili'nden alınma çeşitli metinler aktarıyor, özellikle ilk kitaptaki nedenselliği ele alan bölüm üzerinde duruyor; –ama... asıl belirleyici pasajı, Mach'ın fiziksel zorunluluk olmadığı, yalnız bir tek mantıksal zorunluluk olduğu yolundaki beyanını aktarmaktan sakınıyor! Burada ancak şu söylenebilir, bu, bir yorum değil, ama Mach'ın düşüncesini değişik gösterme, süsleme çabasıdır ve "yeni-mekanikçilik" ile Mach öğretisi arasındaki ayrımı yoketme girişimidir. Rey şu sonuca varıyor: "Mach, Hume'ün, Mill'in ve bütün görüngücülerin tahlillerini ve vargılarını benimsiyor, ki bunlara göre, nedensel ilişkide tözellik yoktur, nedensel ilişki sadece bir düşünce alışkanlığıdır. Mach ayrıca görüngücülüğün temel savına da sahip çıkmıştır, görüngücülüğün bu temel savı ancak bir sonuçtur: duyumlardan başka hiç bir şey yoktur. Ama Mach, açıkça nesnelci bir doğrultuda şunu ekler: bilim, duyumları tahlil ederek, bu duyumlarda kalıcı ve ortak öğeleri bulur, bu öğeler, her ne kadar bu duyumlardan soyutlanmış iseler de, aynı gerçekliğe sahiptirler, çünkü, algısal gözlem yoluyla duyumlardan çıkartılmışlardır. Ve bu kalıcı ve ortak öğeler, enerji ve enerjinin özel biçimleri gibi, fiziksel sistemleşmenin temelidirler." (s. 117.)
Böylece, Mach, Hume'ün öznelci nedensellik teorisini benimsiyor, ama nesnelci anlamda yorumlamak üzere! Rey, Mach'ın tutarsızlığına değinerek onu savunuyor, ve deneyin "gerçek" yorumunda bu sonuncusunun "zorunluluğa" vardığı sonucuna ulaşarak işin içinden sıyrılıyor. Şimdi, deney bize dışardan verilen şeydir; ve, eğer doğanın zorunluluğu ve onun yasaları da insana dışardan, nesnel olarak gerçek doğadan verilmişlerse, o zaman, kuşkusuz, Mach'ın öğretisi ile materyalizm arasındaki bütün ayrılıklar ortadan kalkar. Rey, Mach'ın öğretisini "yeni-mekanikçiliğe" karşı savunurken, bütün cephelerde "yeni-mekanikçilik" önünde teslim bayrağını çekiyor, görüngücülük eğiliminin bizzat özüne değil, sözcüğüne hak vermekle yetiniyor.
Tamamıyla Mach'ınkine benzer bir anlayıştan esinlenerek, Poincaré, örneğin, bütün doğal yasaları, uzayın üç boyutuna varıncaya dek, "kolaylık"tan çıkartıyor. Rey, hemen bu "kolaylık" terimini düzeltiyor, "kolaylık", hiç de "keyfilik" demek değildir, diyor. Hayır, "kolaylık", burada, "nesneye uyarlama"yı ifade eder (italikler Rey'indir, s. 196). iki okulun ayrılıklarının hayranlık verici bir biçimde ortaya konması ve materyalizmin güzel bir "çürütülmesi", hiç diyecek yok!.. "Poincaré'nin teorisi, mantık bakımından, mekanikçiliğin [teori, nesnenin kopyasıdır] varlıkbilimsel bir yorumundan geçit vermez bir uçurumla ayrılmış ise ... eğer Poincaré'nin teorisi, kendisini, felsefi idealizmi desteklemeye adamış ise, hiç değilse bilimsel alanda, klasik fiziğin düşüncelerinin genel evrimi ile ve fiziğe nesnel bilgi, deney kadar nesnel, yani deneyin çıkıp yayıldığı duyumlar kadar nesnel olarak bakan bir eğilimle görüş birliği içerisindedir." (s. 200.)
Kişi, bir yandan tanımaktan başka bir şey yapamaz, öte yandan ise kabul edilmelidir. Bir yandan, Mach'ın "kavramcılığı" ile yeni-mekanikçilik arasında durmasına karşın, Poincaré'yi yeni-mekanikçilikten ayıran aşılmaz bir uçurum vardır, oysa Mach, görünürde, yeni-mekanikçilikten herhangi bir uçurumla ayrılmamıştır. Öte yandan, Poincaré, bizzat Rey'e göre "mekanikçiliğin" görüş açısını tümüyle benimseyen klasik fizikle çok iyi uyuşur.
Poincaré'nin teorisi, bir yandan felsefi idealizme dayanak hizmeti görebilir; öte yandan, deney sözcüğünün nesnel yorumu ile bağdaşır. Bir yandan, bu kötü inancılar, farkedilmez sapmalarla deney sözcüğünün anlamını çarpıttılar ve "deneyin nesne" olduğunu kabul eden doğru görüşten uzaklaştılar; öte yandan, deneyin nesnelliği, sadece, deneyin duyumlara indirgendiği anlamına gelir, ... bu da Berkeley ve Fichte'nin tümüyle onadıkları bir şeydir!
Rey çıkmaza girmiş durumdadır, çünkü çözümlenmez bir sorunu kendine iş edinmiştir: materyalist ve idealist okullar arasındaki çatışkıyı yeni fizikte "uzlaştırmak". Kendi teorilerini nesnenin kopyalan gibi düşünen fizikçilerin görüşlerini görüngücülüğe çekerek yeni-mekanikçi okulun materyalizmini sulandırmaya kalkışıyor.15 Bir yandan da idealizm yanlılarının en kesin ifadelerini yokederek bütün ötekileri de utangaç materyalizm anlayışında yorumlayarak, idealizmi de sulandırmaya kalkışıyor. Rey'in materyalizmi reddetmekte ne denli hayalci olduğunu ve aynı zamanda da ne büyük çaba gösterdiği, örneğin, onun Maxwell ve Hertz'in diferansiyel denklemlerinin teorik önemleri konusundaki görüşlerinden de görülmektedir. Bu fizikçilerin kendi teorilerini bir denklemler sistemi içerisinde sınırlamaları olgusu, mahçıların gözünde materyalizmin çürütülmesi demektir: yalnızca denklemler vardır, başka bir şey yoktur – madde, nesnel gerçeklik yok, yalnızca simgeler vardır. Boltzmann, görüngücü fiziği çürüttüğünün tamamen farkında olarak, bu görüşü çürütüyor. Rey ise, bu görüşü görüngücülüğü savunduğunu sanarak çürütmektedir! Şöyle diyor: "Lagrange'ın dinamiğinin diferansiyel denklemlerine benzer denklemlerle sınırlı kaldılar diye Maxwell ve Hertz'i mekanikçiler arasında sınıflandırmaktan cayamazdık. Bu demek değildir ki, Maxwell ve Hertz'e göre, gerçek öğeler üzerine mekanikçi bir elektrik teorisi kuramayacağız. Tam tersine, elektriksel görüngülerin, klasik mekaniğin genel biçimine özdeş olan bir biçimde teoride gösterilmesi olgusu, bunun olanaklı olduğunun kanıtıdır...." (s. 253.) Bu sorunun çözümünde bugün tanık olduğumuz kararsızlık, "niceliklerin özelliklerine göre, yani denklemlerde yer alan öğelerin daha kesin bir biçimde belirlenmesi ölçüsünde azalacaktır". Şu ya da bu maddesel hareket biçimlerinin henüz incelenmemiş olması, Rey'e göre, hareketin maddeselliğinin yadsınmasını haklı göstermez. Bir postulat gibi değil de, deneyin ve bilimin gelişmesinin sonucu gibi anlaşılan "maddenin türdeşliği" (s. 262), "fiziğin konusunun türdeşliği" – ölçüm uygulamasını ve matematiksel hesaplamaları olanaklı kılan koşul, işte budur.
Rey tarafından ifade edilen, bilgi teorisinde pratik ölçütünün değerlendirilmesini aktaralım: "Şüpheci' önermelerin tersine, bilimin pratik değeri, teorik değerinden türer demek, yerinde gibi görünüyor." (s. 368.) Rey şüpheciliğin bu önermelerinin, Mach, Poincaré ve onların bütün okullarınca su götürmez bir biçimde benimsendiği olgusundan hiç söz etmememizi yeğliyor. "Bunlar [bilimin pratik ve teorik değeri], her ikisi de, onun nesnel değerinin birbirinden ayrılmaz ve sımsıkı birbirine paralel iki yüzüdür. Bir doğa yasasının pratik bir değeri vardır demek... aslında, bu doğa yasasının bir nesnelliği vardır demeye gelir. Nesne üzerinde etki yapmak, nesneyi değiştirmek demeye gelir; bu etki, nesneden yana bir tepkiyi gösterir ki, bu, bizim onun sayesinde nesneyi etkilediğimiz şeklindeki önermenin içerdiği beklenti ve sezgiyle uyuşmaktadır. Böylece bu beklenti ve sezgi, nesne tarafından ve içinde bulunduğu etki tarafından denetlenen öğeleri içerir. ... Böylece, bu çeşitli teorilerde bir nesnellik payı vardır, (s. 368.) Bu bilgi teorisi baştanbaşa materyalisttir, yalnız materyalisttir, öteki görüşler, özellikle Mach'ın öğretisi, pratiğin ölçütünün nesnel önemi, yani insana ve İnsanlığa bağlı olmayan bir öneme sahip olduğunu yadsır.
Özetlersek: soruna, Ward, Cohen ve ortaklarınınkinden bambaşka bir yaklaşımla bakmış olan Rey, aynı sonuçlara varmıştır, yani materyalist ve idealist eğilimlerin modern fiziğin belli başlı iki okulu arasındaki bölünmenin temelinde yattığının saptanmasına.
7. BİR RUS "İDEALİST FİZİKÇİSİ"