Header Ads

Header ADS

Uluslararası Durumla İlgili olarak- Stalin

 "Uyuz acı veren bir hastalıktır. Ve insanlar devrimci lafazanlık uyuzuna yakalandılarmı bu hastalığın sadece belirtisi  bile dayanılmaz  acıya neden olur.

Emekçi halkın tüm bireyleri için, sade, açık, kavranabilir, aşikar ve herkesçe tartışma götürmez nitelikte olan gerçekler bile, yukarda bahsettiğim cinsten uyuz hastalığına yakalanmış olanlarca çarpıtılır. Bu çarpıtma genellikle,  iyi-bilinen teorik doğruların özümlenememesi ya da bunların çocuk kabalığı, okul-çocuğu tavrıyla ilgisizce tekrarlanıp durması (insanlar "neyin ne olduğunu" bilmezler) nedeniyle, en iyi, en saygın ve en yüce dürtülerden kaynaklanır. Fakat bu durumda da uyuz zararlı olmaktan kurtulamaz." Lenin, Uyuz

Stalin
Bolşevik, No. 11, 20 Eylül 1924

BUGÜNKÜ uluslararası durumu karakterize etmek için,.. Bu amaçla, mevcut durumda sadece temel, belirleyici faktörleri hesaba katmak yeterlidir.

1- BURJUVA-DEMOKRAT “PASİFİZM” DÖNEMİ

İtilaf devletleri, savaş zaferlerinin sonuçlarıyla başa çıkmaktan aciz olduklarını kanıtladılar. Almanya'yı yenmeyi ve Sovyetler Birliği'ni kuşatmayı tamamen başardılar. Aynı zamanda Avrupa'yı yağmalamak için bir plan hazırlamayı da başardılar. İtilaf Devletlerinin sayısız konferansları ve antlaşmaları bunu göstermektedir. Ancak bu yağma planını gerçekleştirmekten aciz olduklarını kanıtladı. Neden?

Çünkü İtilaf Devletleri arasındaki çelişkiler oldukça büyüktür. Çünkü ganimeti paylaşma konusunda anlaşmaya varmayı başaramadılar ve başaramayacaklar. Çünkü yağmalanacak ülkelerin direnişi giderek güçleniyor. Çünkü yağma planının uygulanması askeri çatışmalarla doludur ve kitleler savaşmak istemiyor.

Almanya'yı yok etmek amacıyla Ruhr'a yönelik emperyalist, cepheden saldırının, emperyalizmin kendisi için tehlikeli olduğu artık “herkes” için barizdir. Sovyetler Birliği'ni tecrit etme amacını güden örtük emperyalist ültimatom politikasının, yalnızca amaçlananların tam tersi sonuçlar ürettiği de açıktır. Poincare ve Curzon'un bağlılıkla ve sadakatle emperyalizme hizmet ederken, yine de "çalışmaları" ile Avrupa'da büyüyen krizi yoğunlaştırdıkları, kitlelerin emperyalizme karşı direnişini artırdıkları ve kitleleri devrime ittikleri bir durum yaratıldı. Bu nedenle, burjuvazinin kılık değiştirmeden kılık değiştirmiş emperyalizme, Poincare ve Curzon'dan MacDonald ve Herriot'a, cepheden saldırı politikasından uzlaşma politikasına kaçınılmaz geçişi, dünyanın bariz-açık bir şekilde yağmalanmasının tehlikeli hale geldiğinin göstergesidir.

Britanya'da İşçi Partisi ve Fransa'da Sol blok, emperyalizmin çıplaklığını örtmek için bir pelerin görevi görecektir. “Pasifizm” ve “demokrasi”nin kökeni budur.

Bazıları, burjuvazinin “pasifizm” ve “demokrasi”yi mecbur olduğu için değil, deyim yerindeyse kendi özgür seçimiyle gönüllü olarak benimsediğini düşünüyor. Ve işçi sınıfını belirleyici savaşlarda (İtalya, Almanya) mağlup ettikten sonra, burjuvazinin galip geldiğini hissettiği ve artık “demokrasi”yi benimsemeyi göze alabileceği varsayılıyor.

Başka bir deyişle, belirleyici savaşlar sürerken, burjuvazinin bir mücadele örgütüne, faşizme ihtiyacı vardı; ama şimdi proletarya yenildiğine göre, burjuvazinin artık faşizme ihtiyacı yok ve zaferini sağlamlaştırmanın daha iyi bir yöntemi olarak “demokrasi”yi kullanmayı göze alabilir. Buradan, burjuvazinin egemenliğinin pekiştiği, “pasifizm çağı”nın uzayacağı ve Avrupa'da devrimin artık tarihe karıştığı sonucuna varılmaktadır.

Bu varsayım kesinlikle yanlıştır.

Birincisi, faşizmin burjuvazinin sadece militan-savaşan bir örgütü olduğu doğru değildir. Faşizm sadece askeri-teknik bir kategori değildir. Faşizm, sosyal-demokrasinin aktif desteğine dayanan burjuvazinin militan-savaşan bir örgütüdür. Sosyal-Demokrasi, nesnel olarak faşizmin ılımlı kanadıdır. Burjuvazinin savaşan örgütünün, sosyal-demokrasinin aktif desteği olmaksızın, savaşlarda ya da ülkeyi yönetmede kesin başarılar elde edebileceğini varsaymak için hiçbir neden yoktur. Aynı şekilde, Burjuvazinin savaşan örgütünün aktif desteği olmaksızın, Sosyal-Demokrasinin savaşlarda ya da ülkeyi yönetmede kesin başarılar elde edebileceğini düşünmek için de pek az neden vardır.

Bu örgütler birbirini inkâr etmez, birbirini tamamlar. Onlar birbirlerinin karşıtı değil, ikizleridir.

Faşizm, bu iki ana örgütün gayri resmi (şekillenmemiş) bir siyasi bloğudur; emperyalizmin savaş sonrası krizi koşullarında ortaya çıkan ve proleter devrime karşı savaşmayı amaçlayan bir blok. Burjuvazi böyle bir blok olmadan iktidarı elinde tutamaz. Dolayısıyla “pasifizmin” faşizmin tasfiyesi anlamına geldiğini düşünmek yanlış olur.

Şimdiki durumda “pasifizm”, faşizmin ılımlı sosyal-demokrat kanadını ön plana çıkararak güçlenmesidir.

İşte bu yüzden, “pasifizmin” faşizmin saf dışı edilmesi olduğuna inanmaya kalkmak bir hata olur. Mevcut durumda  pasifizm”, faşizmin ılımlı sosyal-demokrat kanadını ön plana çıkararak güçlenmesidir.

İkincisi, belirleyici savaşların daha önce verildiği, proletaryanın bu savaşlarda yenildiği ve bunun sonucunda burjuva egemenliğinin pekiştiği doğru değildir. Proletaryayı diktatörlüğe götürmeye muktedir kitlesel, gerçekten Bolşevik partilerin olmaması nedeniyle de olsa, henüz belirleyici savaşlar olmamıştır. Bu tür partiler olmadan, emperyalizm koşullarında diktatörlük için belirleyici nitelikte savaşlar mümkün değildir. Batı'daki belirleyici savaşlar hala önümüzde duruyor. Sadece, burjuvazi tarafından püskürtülen ilk ciddi saldırılar oldu; proletaryanın henüz burjuvaziyi devirecek kadar güçlü olmadığını, ama burjuvazinin proletaryayı zaten küçümseyemediğini gösteren ilk ciddi güç denemesi oldu.

Ve tam da bu nedenle burjuvazi, işçi sınıfına diz çöktüremediği için, cepheden saldırılardan vazgeçmeye, yoldan sapmaya, uzlaşmaya varmaya, “demokratik pasifizme” başvurmaya mecbur kaldı.

Son olarak, "pasifizm"in burjuvazinin zayıflığının değil, gücünün bir işareti olduğu, "pasifizm"in burjuvazinin gücünü pekiştirmek ve devrimi belirsiz bir süre için ertelemekle sonuçlanması gerektiği de doğru değildir.

Günümüz pasifizmi, İkinci Enternasyonal partilerinin doğrudan veya dolaylı olarak iktidara gelişini ifade eder. Ama İkinci Enternasyonal partilerinin iktidara gelişi ne anlama geliyor?

Bu, onların emperyalizmin uşakları, proletaryaya ihanet edenler olarak kendilerini kaçınılmaz olarak teşhir etmeleri anlamına gelir, çünkü bu partilerin hükümet faaliyetlerinin tek bir sonucu olabilir: siyasi iflasları, bu partiler içindeki çelişkilerin büyümesi, dağılmaları, çürümeleri. Ama bu partilerin dağılması, kaçınılmaz olarak burjuvazinin egemenliğinin de dağılmasına yol açacaktır, çünkü İkinci Enternasyonal partileri emperyalizmin destekçileridir.

Burjuvazi, buna mecbur olmasaydı, pasifizmle bu riskli deneyi üstlenir miydi; bunu kendi özgür iradesiyle yapar mıydı? Şüphesiz ki yapmazdı.

Burjuvazi, emperyalist savaşın sona ermesinden bu yana ikinci kez pasifizm deneyine girişiyor. İlk deney, savaştan hemen sonra, devrimin kapıyı çalıyor gibi göründüğü zaman yapıldı. Poincaré ve Curzon'un riskli deneylerinden sonra ikinci deney yapılıyor.

Emperyalizmin, burjuvazinin pasifizm den kudurmuş emperyalizme ve tekrar geri dönüşüne bu kadar savrulmasının bedelini ağır ödemek zorunda kalacağını, bunun geniş işçi kitlelerini alışılagelmiş dar kafalı alışkanlıklarından kurtardığını, proletaryanın en geri kesimlerini siyasete çektiğini ve onları devrimcileştirmeye yardım ettiğini inkâr etmeye kim cüret edebilir? Elbette “demokratik pasifizm” henüz Kerensky rejimi değildir, çünkü Kerensky rejimi ikili iktidarı, burjuva iktidarının çöküşünü ve proleter iktidarın temellerinin oluşmasını ima eder. Ancak, burjuva pasifizmin kitlelerin muazzam uyanışına, kitlelerin siyasete çekilmekte olduğu gerçeğini ifade ettiğine; pasifizmin burjuva egemenliğini sarstığını ve devrimci ayaklanmalara zemin hazırladığına dair hiçbir şüphe olamaz.

Ve tam da bu nedenle, bu pasifizm, burjuva egemenliğinin güçlenmesine değil, zayıflamasına, devrimin belirsiz bir süre için ertelenmesine değil, hızlandırılmasına yol açacaktır.

Elbette ki bundan pasifizmin devrim için ciddi bir tehlike olmadığı sonucu çıkmaz.

Pasifizm, burjuva egemenliğinin temellerini aşındırmaya hizmet eder, devrim için elverişli koşullar yaratır; ama bu sonuçlar sadece “pasifistlerin” ve “demokratların” kendilerinin iradesine karşı olarak elde edebilir, eğer Komünist Partiler, Herriot ve MacDonald'ın pasifist-demokratik yönetiminin emperyalist ve karşı-devrimci doğasını enerjik bir şekilde teşhir ederlerse gerçekleşebilir.

Emperyalistlerin politikasına, pasifistlerin ve demokratların istediklerine gelince, pasifizme başvurmak için tek bir amaçları vardır:

yeni bir savaşa hazırlanmak için kitleleri barışla ilgili çekici lafazanlıklarla kandırmak;

burjuvazinin diktatörlüğünü pekiştirmek için kitlelerin gözünü “demokrasinin” görkemliliğiyle kamaştırmak;

Çin'e müdahaleye, Afganistan'da ve Sudan'da katliama, İran’ı parçalamak amacında daha başarılı bir şekilde hazırlanmak için ulusların ve devletlerin “egemen” hakları hakkında yaygara ile kitleleri sersemletmek,

Beyaz Rusya, Ukrayna ve Gürcistan'da haydut operasyonları amacıyla Rusya'dan kovulan karşı-devrimci komplocularla daha da yakın ilişkiler kurmak için, kitleleri Sovyetler Birliği ile “dostça” ilişkiler, Sovyet hükümetiyle çeşitli “antlaşmalar” hakkında tumturaklı konuşmalarla kandırmak.

Burjuvazinin bir kamuflaj olarak pasifizme ihtiyacı vardır. Bu kamuflaj, pasifizmin başlıca tehlikesini oluşturur.

Burjuvazinin halkı kandırma amacında başarılı olup olmayacağı, Batı'daki ve Doğu'daki Komünist Partilerin burjuvaziyi teşhir etmedeki gayretlerine, emperyalistlerin pasifist kılığına girmiş maskelerini yırtma yeteneklerine bağlıdır.

Hiç şüphe yok ki, sermayenin demokratik hizmetkârlarının pasifist sözleri ile emperyalist eylemleri arasındaki çelişkiyi ortaya çıkaran olaylar ve pratikler bu konuda Komünistlerin lehinde işleyecektir.

Olayları yakından izlemek ve İkinci Enternasyonal partilerinin emperyalizme yaptığı her hizmeti ve proletaryaya ihaneti acımasızca teşhir etmek komünistlerin görevidir.

Stalin, (ayrıca) Works Vol. 6, January-November, 1924, pp. 293-314

Çeviri
Erdogan A
Ağustos 2021

Это предположение совершенно неправильно.

Во-первых, неверно, что фашизм есть только боевая организация буржуазии. Фашизм не есть только военно-техническая категория. Фашизм есть боевая организация буржуазии, опирающаяся на активную поддержку социал-демократии. Социал-демократия есть объективно умеренное крыло фашизма. Нет основания предположить, что боевая организация буржуазии может добиться решающих успехов в боях или в управлении страной без активной поддержки социал-демократии. Столь же мало оснований думать, что социал-демократия может добиться решающих успехов в боях или в управлении страной без активной поддержки боевой организации буржуазии. Эти организации не отрицают, а дополняют друг друга. Это не антиподы, а близнецы. Фашизм есть неоформленный политический блок этих двух основных организаций, возникший в обстановке послевоенного кризиса империализма и рассчитанный на борьбу с пролетарской революцией. Буржуазия не может удержаться у власти без наличия такого блока. Поэтому было бы ошибочно думать, что «пацифизм» означает ликвидацию фашизма. «Пацифизм» в нынешней обстановке есть утверждение фашизма с выдвижением на первый план его умеренного, социал-демократического крыла.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.