Header Ads

Header ADS

"SOL-KANAT" ÇOCUKLUĞU VE KÜÇÜK· BURJUVA ZİHNİYETİ'nden

Lenin

Bir küçük "Sol Komünistler" gurubunca gazeteleri Kommunist'in (20 Nisan 1918, No. 1) ve  tezlerimin ya­ yınlanması, Sovyet Hükiimeti'nin Acil Görevleri adlı broşürümde dile getirdiğim görüşleri çarpıcı bir şekilde doğrulamaktadır. Politik literatürde bazen "Sol" sloganlarla gizlenen küçük-burjuva şapşallığını savunmanın son derece saflık olduğunu bundan daha iyi doğrulaya­cak bir şey olamazdı. Sol Komünistlerin iddialarını ele almak yararlı ve gereklidir, çünkü bunlar içinden geçmekte olduğumuz dönemin karakteristiğidirler. Bu dönemin "nüve"sinin  olumsuz yanını ender rastlanır açık lıkla göstermekteler. Öğreticidirler de, çünkü bizim uğraştığımız kişiler, şimdiki durumu anlamayı becerememiş olanların en seçkinleri, bilgi ve bağlılıklarıyla aynı yanlış görüşlerin sıradan temsilcilerinden, yani Sol Sos­yalist-Devrimciler'den çok, çok daha üstte yer alan ki­şilerdir.

Bir politik varlık olarak, ya da bir politik rol oyna­ma iddiasındaki bir gurup olarak, «Sol Komünist» gurup kendisinin "Şimdiki Durum Üzerine Tezleri"mi sunmuştur. Kişinin görüş ve taktiklerinin temelini oluştu­ran ilkelerin uyumlu ve tam bir açıklamasını getirmek iyi bir Marksist alışkanlıktır. Ve bu iyi Marksist alışkanlık bizim "Solların" işlediği hatanın ortaya çıkarılmasına yardımcı olmuştur, çünkü salt feragat etmek de­ğil de tartışmaya yeltenişleri bile, iddialarının çürüklü­ğünü ele vermektedir..

Kişiyi çarpan ilk şey. Brest Antlaşması'nı imzalayıp imzalamamak şeklindeki eski soruna ilişkin dokundur­malar, imalar ve bahaneler bolluğu oluyor. "Sollar" so­runu dosdoğru getirmeye cesaret edememişler. Gülünç- bir tarzda debelenip duruyorlar, iddia üzerine iddia yı­ğıyorlar, gerekçeler aranıyor, «bir yandan» olabilir, ama «öte.yandan» olmayabilir gibi özürler buluyorlar, düşünceleri bütün ve türlü çeşitli konular üzerinde dolaşıyor, her seferinde kendilerini çürüttüklerini görmemek için çalışıp didiniyorlar. «Sollar» rakam aktarmaya pek özen gösteriyorlar: Parti Kongresi'nde barışa karşı oniki oy, lehte yirmisekiz oy; ama Sovyetler Kongresi'ndeki Bolşe­vik gurup toplantısında kullanılan yüzlerce oydan ancak onda birinden azını elde ettikleri olgusunu belirtmekten ustaca kaçmıyorlar. Bir «teori» icat etmişler, buna göre barış «tükenmiş ve sınıflarını yitirmiş unsurlar»ca arzu­lanırken, "ekonomik yaşamın daha büyük canlılığa sa­hip olduğu ve ekmek temininin daha fazla güvencelen­ miş bulunduğu güney bölgelerin işçi ve köylüleri" karşı çıkıyorlar... Kişi buna gülmekten başka ne yapabilir? 

Tüm-Ukrayna Sovyetler Kongresi'ndeki barıştan yana oylama hakkında, ne de barışa karşı olanların (Sol Sos-yalist-Devrimci Parti) Rusya'daki tipik olarak burjuva ve sınıfını yitirmiş politik kümelenmenin sınıfsal ve top­ lumsal yapısı hakkında tek bir sözcük yok. Son kerteçocukça bir. anlayışla, eğlendirici «bilimsel» açıklamalar­ la kendi iflaslarını örtmeye, gerçekleri örtmeye çabalı­ yorlar; bu gerçeğin şöyle bir gözdenogeçirilmesi bÜe, ba­ rışa, devrimci küçük-burjuva lafazanlıklar içersinde sak­ lanan belgilerle karşı çıkanların kesinlikle sınıfını yitir­ miş, partinin entellektüel «kaymak tabakası», eliti oldu­ğunu, oysaki barışı savunanlarm kesinlikle işçiler ve sömürülen köylüler yığmı olduğunu gösterecektir.

"Sollar"ın savaş barışa ilişkin yukarda belirtilen bütün beyanatları ve imalarına karşın, yine de, yalın ve mutlak gerçek aydınlığa çıkmayı başarıyor. Tezleri ka­leme alanlar, «barışın yapılması şimdilik emperyalistlerin dünya ölçüsünde bir girişime kalkışma çabalarını zayıflatmıştır (bu «Sollar» tarafından dikkatsizce formüle edilmiştir, ama burası dikkatsizliklerle uğraşmanın yeri değil ) gerçeğini teslim etmek zorunda kalmışlar. «Barışın imzalanması şimdiden emperyalist güçler ara­ sındaki çatışmanın daba da kızışmasına neden 
olmuş­ tur.»

Artık bu bir gerçektir. Burada belirleyici öneme sa­hip bir şey vardır. Barış yapılmasına karşı çıkanları bilmeden emperyalizmin elinde oyuncak olmalarının ve emperyalistlerin onlara kurduğu tuzağa düşmelerinin nedeni buydu. Çünkü, dünya sosyalist devrimi patlak ve­rinceye değin, birkaç ülkeyi kucaklayıncaya ve uluslararası emperyalizmi altedecek güce ulaşıncaya değin, tek bir ülkede ( özellikle geri bir ülkede) galip gelmiş sosya­listlerin dolaysız ödevi emperyalizm devlerine karşı savaşı kabul etmemektir. Ödevleri savaştan kaçınmaya ça­lışmak, emperyalistler arasındaki çatışmalar onları daha güçden düşürene, ve öteki ülkelerde devrimi daha da yakınlaştırana dek beklemektir. Bizim "Sollan" bu basit gerçeği Ocak, Şubat ve Mart'ta anlamadılar. Şimdi bile açıkça itiraf etmekten korkuyorlar. Ancak bu, "bir yandan yadsınmalı, öte yandan ise kabul edilmelidir" gibisinden şaşkın mantık-yürütmeleriyle aydınlığa çıkı­yor.
«Gelecek ilkbahar ve yaz içersinde» diye yazıyor tez­ lerinde bizim «Sollar», «emperyalist sistemin çöküşü başlamalıdır. Savaşın bu evresinde Alman emperyalizmi­ nin zaferi halinde, bu çöküş ancak ileri atılabilir, ama sonradan kendini daha keskin biçimlerde gösterecektir.»
Bu formülasyon, bilimcilik oyunu oynamasına karşın, daha bile çocukça hatalıdır. Bilimden, «çöküşün başlaması gerektiği» yıl, ilkbahar, yaz, sonbahar ya da kışın hangisi olacağını saptayabilecek bir şey «anlamak» çocuklar için doğaldır.

Bunlar kestirilemeyecek olanı kestirme yönünde gülünç, boş girişimlerdir. Hiçbir ciddi politikacı hiçbir zaman bir «sistem»in şu ya da bu çöküşünün ne zaman başlaması gerektiğini söylemez (üstelik sistemin çö­küşü zaten başlamış bulunmaktadır, ve şimdi belirli ül­ kelerde devrimin patlak vermesi -an meselesidir ). Ama yadsınamaz bir gerçek bu çocukça umarsız formülas­yon içerisinden yolunu bulup zorla ortaya çıkar; yani diğer, daha ileri ülkelerde devrim patlamalarının şimdi, barışın imzalanmasını izleyen «ara»nın başlangıcından bir ay sonra, bir ay ya da altı hafta öncekinden daha yakın olduğu gerçeği.

Buradan ne çıkar? 

Barışı savunanların tümüyle haklı oldukları ve ta­vırlarının olayların seyriyle doğrulanmış olduğu çıkar. Onlar, kişinin güçler dengesini hesaba katmasını ve sos­yalizm henüz güçsüzken, savaş şansları açıkça sosyalizme karşıyken, sosyalizme karşı savaşı onlar için kolaylaştırmak suretiyle emperyalistlere yardım etmemesini bilmesi gerektiğini zorla kafalarına kakmakta haklıydılar.

Ne var ki, kendilerinde proleter olan pek az şey ve küçük burjuva olan pek çok şey bulunduğu için, kendi­lerine "proleter" Komünistler demekten pek hoşlanan "Sol" Komünistlerimiz, güçler dengesine kafa yormaktan, hesaba katmaktan acizdirler. Bu Marksizm'in ve Marksist taktiklerin nüvesidir, ama onlar "özü", şöylesi «kibirli» laflarla küçük görerek bir kenara itiveri­ yorlar :
« . . . Yığınlarin atıl 'barış zihniyetiyle' sıkıca tıka-basamdolu hale gelmiş olduğu, politik ortamın nesnel bir ger­çegidir. . .»
Ne cevher! Üç yıllık en yıpratıcı ve gerici savaştan sonra, hiçbir zaman salt lafazanlığa kapılmamış olan halk, Sovyet iktidarı ve onun doğru taktiği sayesinde, çok, çok kısa, güvenliksiz ve yeterli olmaktan uzak bir ara elde etmişler. Ne var ki, «Sol» entellektüel delikanlılar ise, kendine-aşık Narcissus edasıyla, «yığınların( ???) atıl (!!! ???) bir barış zihniyetiyle sıkıca tıkabasa dolu( !!!) hale gelmiş olduğunu» esaslı olarak belirti­ yorlar. Parti Kongresi'nde «Solların gazete ya da dergi­ sine Kommünist değil de Szlachcic adı verilmesi gerek­ tiğini söylediğim zaman haklı değil miydim?

Emekçi ve sömürülen halkın yaşam koşullarını ve zihniyetini zerre kadar anlayan bir Komünist, barış zih­niyetimin "atıl" olduğunu söyleyen ve kartondan bir kılıç savurmanın «eylemsellik» olduğuna inanan bir soy lu ya szlachcic'in zihinsel dünya-görüşüyle, tipik sınıfını yitirmis küçük-burjuva entellektüelin bakış açısına inebilirmi? Bizim «Sollar», Ukrayna'daki savaşın ek birkanıt oluşturduğu, herkesçe bilinen gerçeği, yani üç yıl­ lık kasaplıktan son derece bitkin düşmüş durumdaki halkların bir ara olmaksızın savaşmaya devam edeme­ yeceği, ve ulusal ölçüde örgütlenemediği takdirde sava­ şın pek sık, proletaryanın çelik disiplini yerine küçük mülk sahiplerine özgü bir çözülme zihniyeti yarattığı ger­ çeğini gözden kaçırdıkları zaman, salt kartondan bir kıc lıç savuruyorlar. Kommunist'in her sayfası, bizim «Sol­ lar»ın çelik proleter disiplini ve bunun nasıl kazanıldığı hakkında hiçbir düşünceleri olmadığını, onların sınıfı­ nı yitirmiş küçük-burjuva entellektüelinin zihniyetiyle tıka-basa dolmuş olduğunu . göstermektedir.

2.
Belki de «So1lannn savaş konusundaki tüm bu söz­ leri, üstelik, geçmişi ilgilendiren ve bu nedenle de, bir politik önemin gölgesi bile bulunmayan salt çocukça coşkunluğa bağlanabilir? Bazılarının bizim «Sollann sa­ vunmak için ortaya attıkları iddia bu. Ama bu yanlıştır. Politik önderliğe özenen bir kişi politik problemleri dü­ şünüp çözmeye güç yetirebilmelidir, ve bu yetiden yok­sun olmaları «Sollann, nesnel olarak ancak tek bir so­ nuca varabilecek bir yalpalama politikasının yürekşiz savunucuları haline dönüştürüve;riyor; pu sonuç, «Sol­ lannn yalpalamakla, emperyalistlerin Rusya Sovyet Cum­ huriyeti'ni açıkça onun aleyhine olan bir savaşa kışkırt­malarına yardımcı olmaları, emperyalistleriri bizi bir ka­ pana düşürmelerine, yardımcı olmalarıdır. Şunu bir din­ leyin:
Rusya işçi devrimi 'kendini', dünya devrimi yolu­ sürekli olarak savaştan sakınıp uluslararası sermayenin baskısına boyun eğerek, 'iç sermaye'ye ödünler vererek 'kurtaramaz'.
«Bu açıdan, uluslararası devrimci propagandayı söz­ le ve eylemle birleştirecek kararlı sınıfsal bir ulu.slarara­sı politika benimsernek ve uluslararası sosyalizmle (ulus­ lararası burjuvaziyle değil) organik bağıantıyı sağlamlaş­ tırmak gereklidir. . . »
Bu pasajdaki iç politikayla ilgili sokuşturmaları ay­ rı olarak ele alacağım, ama dış politika alanındaki lfi.f-yap­ ma hengamesini -ve eylemdeki ürkekliği- inceleyece­ ğim. Şimdiki anda, emperyalist provakasyona alet olmak istemeyen, kapana düşmek istemeyen bütün herkesi bağlayan · taktik nedir? Her · politikacı bu soruya açık, dosdoğru bir yanıt vermek zorundadır. Partimizin yanıtı herkesçe biliniyor. Şimdiki anda geri çekilmeli ve savaş­ tan sakmnıalıyız. Bizim «Sollar>> buna karşı seçenek getirmeye cesaret edemiyor, havaya bağırıyorlar: «Ka­ rarlı sınıfsal bir uluslararası politika»!! 

Bu halkı kandırmaktır. Şimdi savaşmak istiyorsan açıkça böyle de. Şimdi gerilernek istertıiyorsan, açıkça böyle de. Aksi takdirde, nesnel rolün açısından, emper­ yalist provokasyonun aletisin. Ve senin «zihniyetin»de, yaygara koparan ve şişinen, ama proletaryanın gerile­ mekte ve örgütlü bir şekilde gerilemekte haklı olduğunu gayet iyi sezen bir çılgın küçük burjuva zihniyetidir. O; güç-yoksunluğumuzdan ötürü, («Sallanan incilerine kar­ şın) «ilkbahar ya da yazda» başlamak «zorunda» olma­ yan ama her ay daha da yakınlaşan ve daha da olasılaşan Batı devrimi olgunlaşıncaya değin zaman kazanmanın biricik şansı bu olduğu için, (Batı ve Doğu emperyaliz­ minin önünde ) Urallar'a kadar bile geri çekilmeliyiz.. Şeklinde düşünmekle proleteriri haklı olduğunu sezmek­ tedir.

«Sollar»ın «kendi» politikaları yoktur. Şu anda geri çekilmenin gerekli olmadığını söylemeye cesaret edemi­ yorlar. Kıvırıp dönüyor, sözcüklerle oynuyor, şu anda savaştan sakınma sorunun yerine «sürekli olarak» savaş­ tan sakınma sorununu geçiriyorlar. 

"Eylemle uluslarara­ sı devrimci propaganda" gibi sabun kabarcıkları uçuruyorlar .! ! Bu ne demektir?. 

Ancak şu ikisinden biri demek olabilir: ya salt Noz­ driyovizm'dir51 , ya da uluslararası emperyalizmi devir­ mek üzere bir saldırı savaşı demektir. Böyle bir saçma­ lık açıkça ortaya sürülemez. «Sol» Komünistler'de, bun­ dan dolayı her politik bilinçli işçiye maskara olmamak için-,. görkemli ve boş sözlerin ardına sığınınaya zorun­ lu kalıyorlar. Dikkatsiz okuyucunun «eylemle uluslar­ arası devrimci propaganda» sözlerinin gerçek anlamını gözden kaçıracağını umut ediyorlar.

Şaşaalı sözlerle gösteriş yapmak,_ sınıfını yitirmiş küçük-burjuva entellektüellerinin karakteristiğidir. Ör­ gütlü proleter Komünistler ise bu "huy"u en aşağı alaya almakla ve bütün sorumlu makamlardan atmakla kesin olarak cezalandıracaklardır. Halka acı gerçek basit­ çe, açıkça ve dosdoğru söylenrnelidir: Almanya'da savaş­ çı partinin yeniden üstünlüğü kazanması (bu, bize saldı­ ri derhal başlayacak demektir), ve Almanya ile Japonya' nın ya resmi bir sözleşmeyle ya da kendiliğinden anlaş­ mayla, bizi bölüşüp boğazlamaları olasıdır, hatta pek muhtemeldir.-Yüksekten atıp tutanları dinlerneye niyeti­ miz yoksa, taktiğimiz beklemeJi:, savaşı geciktirmek, sa­ kınmak ve geri çekilmek olmalıdır. Eğer yüksekten atan­ ları silkeler ve gerçekten demir, gerçekten proleter, ger­çekten komünist disiplin yaratarak «kendimizi sıkarsak» bir.çok . ay kazanmak için bol şansa sahip oluruz: Ve düşünelim, hatta Ural­lara kadar bile gerilemekle, müttefiğimizin (uluslararası proletarya) yardımımıza yetişmesini, devrimci patlama­ ların başlangıcıyla devrimin başlangıcı arasındaki me­ safeyi ( spor dilini kullanırsak) «katetmesini» kolaylaştıracağız.

Uluslararası sosyalizmin bir yalıtlanmış kesimiyle öteki kesimleri arasındaki bağiantıyı gerçekten şağlam­ laştıracak taktik yalnız ve yalnız budur. 

Ama doğrusunu söylemek gerekirse, sizin bütün iddialarınızın vardığı yer, sevgili «Sol Komünistler», bir şaşaalı sözle bir diğeri arasındaki «organik bağH:mtıyı sağlamlaştırmaktır.»

Sizi, sevimli dostlarım, neden başınıza böylesi bela­ lar geldiği konusunda aydınlatacağım. Bu, devrimci bel­ giler üzerine düşünce harcamaktan çok onları ezberle­ meniz ve belleğinize iŞlemenizden dolayıdır. Bu sizi «sos­ yalist vatanın savunmasnmı tırnak içersine alma;ya götürüyor; püyük bir olasılıkla alaycılık girişiminize dela­ let etmek anlamına geliyorsa da, gerçekte bu sizin dar­ madağın-kafalı olduğunuzu kanıtlıyor. «Savunuculuğm> rezil ve bayağı birşey olarak görmeye alışmışsınız; bunu öğrenmiş ve belleğinize kaydetmişsiniz. Bunu baştan so­ na öyle bir ezberleİniŞsiniz ki, bazılarınız, emperyalist bir çağda vatan savunmasının izin verilmez olduğu yo­ lunda saçmalıklar yumurtlamaya bile başlamış ( aslın­ da, bu ancak· burjuvazinin yürüttüğü bir emperyalist, gerici, savaşta izin-verilmezdir) . Ama «savunuculuk»un neden ve ne zaman zararlı olduğunu hiç düşünüp taşın­ mamışsınız bile.

Vatan savunmasını kabul etmek, savaşın yasallığını ve haklılığını kabul etmek demektir. Ama hangi bakış açı­ sına göre yasallık ve haklılık? Yalnız ve yalnız sosyalist proletaryanın ve onun kurtuluş uğruna savaşımının ba­ kış açısına göre. Biz başka bir bakış açısı tanımıyoruz. Eğer sömürücü sınıf, bir sınıf olarak egemenliğini perçinlemek amacıyla savaş yürütürse, böyle bir savaş, ca­nice bir savaştır, ve böyle bir savaştaki «savunuculuk» ise sosyalizme bayağı bir ihanettir. Ama eğer savaş ken­di ülkesinde burjuvaziyi altetmiş bulunan proletarya ta­ rafından yürütülürse, ve sosyalizmi perçinleyip geliştir­ mek amacıyla yürütülürse, böyle bir savaş yasal ve "kut­ sal"dır.

25 Ekim 191 7'den buyana "savunucu" olduk. Bunu bir kezden çok ·ve pek belirginlikle belirttim, sizse bunu yadsımaya cesaret edemiyorsunuz. Sosyalist anavatanı­ mızı savunmanın zorunlu ödevimiz oluşu, kesinlikle,uluslararası sosyalizmle «bağlantıyı sağlamlaştırma>inın yararınadır. Proletaryanın zafere ulaşmış bulunduğu bir ülkenin savunulması konusunda hafiflikle davrananlar, uluslararası ,sosyalizmle bağıantıyı yıkanlardır. Biz ezi len  bir sınıfın temsilcileriyken, emperyalist bir savaştavatanın savunmasına karşı hafif bir tutum takınmadık. Böyle bir savunmaya ilkesel olarak karşı çıktık. Şimdi, sosyalizmi örgütlemeye başlamış egemen sınıfın temsil­cileri haline geldikten sonra, herkesten ülkenin savun­ masına karşı ciddi bir tutum takınmasını talep ediyo­ruz. Ve ülkenin savunmasına karşı ciddi bir tutum ta­kınmak da, onun için her yönlü hazırlanmak, ve güçler dengesinin titiz bir hesaplamasını yapmak demektir. Eğer güçlerimiz açıkça pek yetersizse, savunmanın en iyiyolu ülkenin içerlerine doğru geri-çekilmektir (bunu anın gereklerine uydurmak için icadedilmiş yapay bir formül sayan çıkarsa, askeri konularda en büyük otoritelerden birisi olan yılların Clausewitz'inin bu soruna iliŞkin öğ­ renilmesi gerekli tarih derslerini okumalıdır) . Ne varki,
«Sol Komünistler», güçler dengesi sorununun önem ve anlamını anlamış olduklarına ilişkin en 
ufak bir belirti göstermiyorlar.

Savunuculuğa ilkesel olarak karşı çıktığımız zaman, sosyalizmin çıkarları kılıfı altında kendi vatanlarını «kurtarmak» isteyenleri alay konusu yaparak doğrulu­ğumuzu göstermiştik. Fakat, ne zamanki proleter savunucuları olma hakkını kazandık, tüm sorun kökünden değişti. Yer alan değişik güçleri en büyük titizlikle he­saplamak, müttefiğimizin (uluslararası proletarya) zamanında yardımımıza yetişebilme gücündeki değişiklik­leri en fazla dikkatle tartmak, ödevimiz olmuştur. Bütunülkelerdeki işçiler birleşmeden önce ( fiilen birleşmeden, yani devrıme başlamakla) düşmanını ( devrimci prole­tarya) azar azar çökertmek sermayenin çılı:flarmadır. Devrimci işçi müfrezelerinin tek bir dev uluslararası ordu halinde birleştikleri ana dek (ya da anın sonrasına dek) kesin savaşı ertelernek için elden gelen ne varsa yapmak, en küçük fırsattan bile yararlanmak da bizim çıkarımızadır.


T'oplu Eserler,
Cilt 27



Blogger tarafından desteklenmektedir.