BİR CİDDİ DERS VE BİR ÇİDDİ SORUMLULUK
Lenin
Devrimci Lafazanlık
Devrimci Lafazanlık
Dün kendi gazeteleri Komınunist'i (Marks-öncesi çağın Komünisti diye eklemek gerekir) yayına sokan bizim sahte sollarımız, tarihin ders ve derslerinden kaçmaya çalışıyorlar, sorumluluktan kaçmaya çalışıyorlar.
Ama boşuna kaçıyorlar . Ondan kaçmayı başaramayacaklardır.
Kaçaklar "soluk-alacak süre" teorisini temelsiz ve çürük bir "teori" olarak göstermek için ellerinden geleni yapıyorlar, sayısız gazete sütunu dolduruyorlar, kendilerinin söyledikleri gibi yazı mürekkebini bile hiç esirgemiyorlar, ter-döküyor ve zorlanıyorlar .
Yazık, çabaları gerçekleri çürütmeye güç getiremiyor. Gerçekler, İngiliz atasözünün haklı olarak dediği gibi, inatçı şeylerdir. Almanlar'ın çatışmaları kestiği saat 13.00, 3 Mart'tan, bu satırları yazmakta olduğum saat 19 .00, 5 Mart'a dek bir soluk-alacak süreye sahip olduğumuz ve bu iki günden daha şimdiden sosyalist vatanın fiilen (eylemde dile getirilecek şekilde, lafazanlıkla değil ) savunusu için yararlanmış olduğumuz bir gerçektir. Bu yığınların gözünde hergün daha açığa çıkacak bir gerçektir. Savaşacak halde olmayan cephedeki ordunun panik içersinde kaçıştığı, silahlarını bıraktığı ve hatta köprüleri uçurmak için bile' durmadığı bir anda vatanın savunulması ve onun savunma kapasitesini yükseltmenin bir devrimci savaş hakkında gevezelik etmede değil (or dunun paniğe kapılmış kaçışı karşısında gevezelik etmek-bu ordunun tek bir müfrezesi bile devrimci savaş savunucuları tarafından durdurulmadı--,. bütün utanç vericidir), fakat' ordunun kalıntılarını kurtarmak üzere düzenli geri çekilmede ve bu amaç için her günlük aradan yarar sağlamada yattığı bir gerçektir.
Gerçekler inatçı şeylerdir.
Bizim sahte-Sollarımız, gerçeklerden, bunlardan çıkartılacak derslerden ve sorumluluk meselesinden kaçma çabası içersinde, okuyucularını da yakın, oldukça taze ve tarihsel bakımdan önemli geçmişi gizlermeye ve bunu, uzak ve önemsiz geçmişe atıflar yaparak örtmeye uğraşıyorlar. Örneğin K. Radek makalesinde "Halk Komiserliği Konsey'ine bir muhtıra"da, ordunun Aralık'ta ( Aralık, dikkat edin! ) dayanmasını sağlamanın zorunluluğunu yazmış olduğunu anımsatıyor. Ben bu muhtırayı okuma fırsatı bulamadım ve kendi kendime şöyle soruyorum: Karl Radek neden bunun tamamını basmıyor?
Neden bir "uzlaşma barışı" ile tam olarak ne kastettiğini açıkça ve açık-sözlülükle açıklamıyor? Neden daha yakın geçmişi, Pravda'da Alman emperyalistleriyle barışın Polanya'nın geri alınması koşuluyla yapılabileceği hayali (hayallerin en kötüsü) hakkında yazdığı zamanı anımsatmıyor?
Neden?
Çünkü sahte-Sollar, kendilerinin, "Sollarının, aslında Alman emperyalistlerine yardımcı olan ve Almanya'da devrimin serpilip gelişmesini köstekleyen hayaller saçmakla, sorumluluklarını ortaya çıkaracak gerçekleri örtmek zorunda kalmışlardır.
N. Buharin şimdi, kendisinin ve arkadaşlarının Almanların saldırmasının olanaksız olduğunu iddia ettikleri gerçeğini yadsımaya bile kalkışıyor. Ama çok, pek çok insan bunun nasıl bir gerçek olduğunu, Buharin ile arkadaşlarının bunu iddia ettiklerini ve böyle bir hayal saçmakla Alman emperyalizmine yardımcı olduklarını ve şimdi köylü-ordusunun paniğe kapılarak dağılması sırasında Büyük-Rusya Sovyet Cumhuriyeti'nin binlerce ve binlerce silahtan ve yüzlerce ve yüzlerce milyonluk değerdeki zenginliklerden yoksun kalmış olmasından ötürü henüz zayıf durumdaki Alman devriminin gelişmesini kösteklediklerini biliyor. Bunu 7 Ocak tezlerinde belirgin ve açık bir şekilde öngörmüştüm. Şimdi N. Buharin tükürdüğünü yalamak zorunda kalıyorsa, onun için daha da kötü. Buharin ile arkadaşlarının Almanların saldırmasının olanaksız olduğunu söylediğini hatırlayan herkes, şimdi Buharin'in tükürdüğünü yalamak durumunda kalışı karşısında yalnızca omuz silkecektir.
Ve bunları hatırlamayan, bunları duymayanlar için de, K. Radek'in Aralık'ta yazdığı şeyden şimdi birazcık daha değerli, ilgi çekici ve öğretici olan bir belgeye baş vuralım. "Sollar"ca okuyucularından talihsizce saklı tutulan bu belge, (1) 21 Ocak 1918'de, Partimiz Merkez Komitesi'nin · "Sol" muhalefetle toplantısındaki oylamanın, ve (2) 17 Şubat 1918'de Merkez Komite'deki oyla kaydıdır.
21 Ocak 1918 'de, Almanlar'la görüşmeleri derhal kesip kesmeme sorunu üzerinde, yalnızca Stukov ( sahte-Sol Kommunist'te makale-yazarı) olumlu oy kullandı.Bütün geri kalanlar karşı oy verdi.
Almanlar görüsmeleri keserler ya da bir ültimatom verirlerse, ilhakçı bir anlaşma imzalamaya izin verilebilir olup olmadığı konusunda sadece Obölensky ( "omm" tezleri ne zaman basılacak? Bu tezlerden Kommunist niye söz etmiyor?) Ve Stukov karşı oy kullandı. Tüm öbürleri olumlu oy verdi.
Bu durumda önerilen barışın yapılıp yapılmayacağı sorunu üzerinde, yalnızca Obolenski ve Stukov karşı oy verdiler. Geri kalan "Sollar" çekimser kaldılar!! Bu bir gerçektir.
17 Şubat 1918'de, sorun ortaya konduğunda: bir devrimci savaştan yana kim var? Buharin ve Lomov "konulan şekliyle sorun üzerine oy vermeyi reddettiler".Kimse lehte oy kullanmadı. Bu bir gerçektir! .
"Alman saldırısı yeterince ( aynen böyle!) açık-seçik ve bunun Alman işçi sınıfı hareketi üzerinde etkisi açık hale gelinceye dek barış görüşmelerini tekrar başlatmaktan geri durmak" veya durmamak sorunu konusunda, Buharin, Lomov ve "Sol" gazetenin şimdiki makale yazarı Uritski, lehte oy kullandı.
"Eğer bir Alman saldırısı gerçek hale gelir ve Al manya ile Avusturya'da bir devrimci ayaklanma var olmazsa, barış imzalamalı mıyız?" sorununda -Lomov, Buharin ve Uritski çekimser kaldılar.
Gerçekler inatçı şeylerdir: Ve gerçekler Buharin'in bir Alman saldırısı olasılığını yadsıdığını ve aslında, kendi arzusuna karşı olarak, Alman emperyalistlerine yardım etmesini ve Alman devriminin büyümesini kösteklemesine vardıran hayaller saçtığını gösteriyor. Aslında bu devrimci lafazanlığın özüdür.. Birşey için uğraşırsın, karşıtını elde edersin.
N. Buharin beni, şimdiki barışın şartlarının somut bir tahlilini getirmemekten ötürü azarlıyor. Ama benim savım ve sorunun özü bakımından buna gerek olmadığını ve halen de olmadığını anlamak zor değildir. Şimdi tek bir gerçek -düşlenmiş değil- ikilem bulunduğunu göstermek yetecektir: ya bize hiç değilse birkaç günlük bir soluk-alacak süre sağlayacak türden şartları kabul etmek ya da Belçika ve Sırbistan'ın durumu. Ve bunu Buharin çürütemedi, Petrograd'ın gözünde bile İş arkadaşı M. N. Polerovski bunu itiraf etmiştir.
Yeni şartlar, kötü, ağır ve aşağılayıcı Brest şartların dan daha kötü, daha ağır ve daha aşağılayıcıysa, Büyük-Rusya Sovyet Cumhuriyeti'nin başına gelen bu işten dolayı suçlanması gerekenler bizim sahte-Sollarımız, Buharin, Lomov, Uritski ve şürekasıdır.
Yukarıya alınan oylamanın kanıtladıği gibi, bir tarihsel gerçektir bu. Bu, istediğiniz kadar kıvırsanız da kaçamayacağınız bir gerçektir. Size Brest şartları sunuldu, ve siz yaygara ve kasılmayla karşılık verdiniz, ki, bu da daha kötü şartlara yol açtı. Bu bir gerçek. Kendinizi bunun sorumluluğun dan bağışlayamazsınız.
7 Ocak 1918 tezlerimde, ordunun hali karşısında (yorgun köylü yığınlarına "karşı" lafazanlık yaparak da değiştirilemezdi bu), Brest barışını kabul etmediği takdirde Rusya'nın daha kötü bir ayrı barış yapmak zorunda kalacağına en yüksek açıklıkla işaret etmiştim.
"Sollar", bizim belki de karışabileceğimiz en kötü cins savaşa bizi karıştırmak zorunda olan Rus burjuva zisinin kurduğu bir tuzağa düştüler.
Bu Sol Sosyalist Devrimciler'in, şimdi savaştan yana çıkmakla, köylülükle ilişkiyi açıkça kesmiş olduklarıda bir gerçektir. Ve bu gerçek tıpkı bütün Sosyalist-Devrimciler'in 1907 yazındaki görünüşte "devrimci" politikalarının hafif-meşrep olduğu gibi, Sol Sosyalist Devrimciler'in politikalarının hafif-meşrepliğine tanıklık eder.
Daha sınıf bilinçli ve ileri işçilerin devrimci lafazanlık dumanlarını hızla silkip atmakta olduğu Petrograd ve Moskova örneğiyle gösteriliyor. Petrograd'da işçi yörele rinin en iyisi -Vyborg ve Vasilyevski Adası -şimdiden ayrılmışlardır. Petrograd İşçi Vekilieri Sovyeti şimdi·savaştan yana değil; ona hazırlanmanın zorunluluğunu kavramışlar, ve hazırlanıyorlar.
Moskova'da, 3"4 Mart 1918 Bolşevik kent konferansında, devrimci lafazanlık karşıtıari galip çıktılar. "Sollarımız"ın kendini-aldatmasının hangi olağan-üstü boyutlara varmış olduğu Pok rovski'nin. tek bir türncesinde açık-seçiktir, · şöyle diyor :
"Savaşacaksak, şimdi savaşmalıyız" (italikler Pokrovski'nin ), "hazır" ( iyi dinleyin!) "Rus ordusu, yeni kurulmuş birimleri de dahil, hala terhis olmuş değilken".
Fakat gerçeklere gözlerini kapamayan herkes, 1918 Şubat'ında, ister Büyük-Rusya'da, Ukrayna'da, isterse Finlandiya'da olsun, Almanlar'a karşı direnmenin en büyük kösteğinin, bizim terhis olmamış ordumuz olduğunu bilir. Bu bir gerçektir. Çünkü panik içersinde dağılmaya, onunla birlikte Kızıl Ordu kıtalarını da alıp götürmesine engel olamadı.
Tarihten derslerinden yarar bulmak ve bunların dayadığı sorumluluktan saklanmamak ya da bunlara gözlerini kapamamak isteyen herkes, hiç değilse I. Napol yon'un Almanya'ya karşı yaptığı savaşları anımsar .
Birçok kereler Prusya ve Almanya işgalcileriyle hatta bir yabancı denetim kabul etmeye varıncaya kadar, hatta I. Napolyon'a işgal kampanyalarında yardım etrmek üzere asker donatmaya kalkışmaya varıncaya kadar, (bizimkinden) on kez daha ağır ve aşağılayıcı barış antlaşmaları imzaladılar, Prusya'yla olan antlaşmalarında I. Napolyon, şimdi Hindenburg27 ve Wilhelm'in bize zorladığından on kez daha berbat bir şekilde yıkıp parçaladı Almanya'yı. Yine de, Prusya'da yaygaracılık yapmayıp da aşırı "yüz-kızartıcı" barış antlaşmaları imzalayan adamlar çıktı; bunları bir orduları olmadığından imzaladılar, on kez daha baskıcı ve aşağılayıcı şartlara imza attılar, ve sonra da her şeye rağmen ayaklanmak ve savaş vermek üzere ayağa kalktılar. Bu bir kez değil,pek çok kereler oldu. Tarih bir çok böyle barış antıaş ması ve savaş tanır. Birçok süre [kazanma-ç.] durumları. İşgalcinin bir çok yeni savaş ilanı. Ezilen bir ulusla, işgalcinin rakibi olan ve kendisi hiç de daha az işgalci olmayan ezen bir ulus arasında birçok ittifak durumu ( emperyalistlerden yardım kabul etmeksizin bir "devrimci savaş" savunucuları not etsin bunu! )
Tarihin seyri böyleydi işte.
Öyleydi. Öyle olacaktır. Bir savaşlar silsilesi çağına girdik. Yeni, yurtsever bir savaşa doğru ilerliyoruz. Bu savaşa bir olgunlaşan sosyalist devriminin ortasında ulaşacağız. Ve bu çetin yol üzerinde Rus proletaryası ve Rus devrimi kendini yaygaracılıktan ve devrimci lafazanlıktan kurtarmasını becerirken, en ağır barış antlaşmalarını bile kabul etmesini, ve sonra da yeniden ayağa kalkmasını bilecektir.
Bir Tilsit Barışı imzaladık biz. Tıpkı Almanlar'ın 1807 Tilsit Barış'ından sonra 1813 ve 1814'de Napolyon' dan özgürlüklerini kopardıkları şekilde, biz de zafer ve özgürlüğü koparacağız. Bizim Tilsit Barışımızla kurtuluşumuz arasındaki süre muhtemelen daha kısa olacaktır, çünkü tarih daha hızlı ilerliyor.
Kahrolsun yaygaracılık! Yaşasın disiplin ve örgütün ciddiyetle iyileştirilmesi!
Lenin
Toplu Eserler Cilt 27