IV KURULUŞUNDAN DAĞITILIŞINA KOMİNTERN -1. İlk Yıllar (1918-1921)
Dünya devrimi acil bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Bu dönem, Komünist Enternasyonal’in II. Kongre’ye kadarki kuruluşu için ilk girişimlerin yapıldığı ve işçi hareketinin tarihinde daha önce eşi benzeri görülmemiş bir proleter devrimci dalganın yaşandığı dönemdir. Muzaffer Bolşevik devrimi, proletaryanın Avrupa’nın her yanındaki hücumlarında ateşleyici rol oynamakta ve sömürgelerdeki ulusal kurtuluş mücadelelerinin ciddi bir biçimde yükselmesine yol açmaktadır. Proletaryanın saldırıya geçmesine karşın, işçi hareketi içindeki bölünme dünya devrimine en büyük engel olarak ortaya çıkmaktadır.
Tarihsel Bağlam ve Tahlili:
1914′ten itibaren, sosyal demokrat ihanete ve II. Enternasyonal’in belli başlı yöneticilerinin şoven duruşlarına karşı Lenin ve Bolşevikler, hızla yükselen devrimci dalganın acil olarak gerektirdiği mücadele için yeni ve ortak bir kurmay heyetinin zorunluluğunu ortaya koyuyorlardı. Komünist Enternasyonal, demek ki Avrupa’da ani olarak baş gösteren bir sosyalist devrim perspektifinde ortaya çıkmıştır.
Bu yaklaşımlar bugün idealist görünebilirler, ancak kitlesel ve isyan halindeki devrimci mücadelelerle o zamanın bağlamında yerlerini bulmuşlardı; bu sebeple aslında, kitlelerin devrimci ayaklanmasının ve emperyalist sistemin çelişkilerinin bilimsel tahlilinin mantıklı sonuçlarından başka bir şey değillerdi.
Zamanın devrimci hücumunun şiddeti ve yoğunluğu, sonuç olarak dünya burjuvazisinde ilk defa iktidarı kaybetmenin ciddi ve derin bir korku uyandırmasına yol açtı. Bu nedenledir ki, proleterler ve ezilen halklar için canlı bir örnek ve bir sembol teşkil eden Sovyet iktidarını yıkmaya olan kin dolu kudurganca isteği, onu, 1914-1918 arası birbiriyle savaşan emperyalistleri genç halk iktidarına karşı ittifak halinde saldırtmaya yöneltti. Bu dönemde burjuvazinin öncelikli meşguliyetleri, Sovyet iktidarının yıkılması ve Avrupa’daki devrimci hareketlerin bastırılmasıydı:
“Burjuvazi büyüyen proleter devrimci hareket karşısında dehşetten çılgına dönmüştür. Bu açıkça anlaşılmaktadır, çünkü emperyalist savaşın bitiminden bu yana olayların tüm gelişimi, proletaryanın devrimci hareketini engellenemez bir biçimde güçlendiriyor ve çünkü uluslararası dünya devrimi her ülkede başlıyor ve büyüyor.” (Lenin, Komünist Enternasyonal’in I. Kongresinin açılış konuşması)
Kapitalist üretim biçiminin temel çelişkisi olan proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişki, uluslar arası düzeyde sosyalist ülkeyle kapitalist sistem arasındaki çelişkiyle sıkı sıkıya ilişkilidir. Emperyalistlerin Sovyet ülkesine askeri müdahale adı altında saldırmak için kurdukları birlik bunun dolaysız sonucu olduğu gibi, proletaryanın iktidarı almak ve yeni işçi ve köylü iktidarını içte ve dışta karşı devrime karşı desteklemek için yükselttiği mücadelesi de aynı biçimde bu durumun dolaysız sonucudur.
Ama bununla birlikte, Komünist Enternasyonal aynı zamanda şunu da ifade ediyordu:
“Emperyalist politikalarının temel çizgilerinin özdeşliğine rağmen, dünyayı yöneten büyük güçlerin arasında bir dizi derin çelişki kendini açıkça göstermektedir. Bu çelişkiler her şeyden önce Amerikan mali sermayesinin (Wilson Programı da denilen) barış programı üzerinde yoğunlaşmaktadır.” (Komünist Enternasyonal’in I. Kongresi, İttifakın politikası ve uluslar arası durum üzerine Tez)
Sömürgeleri ve deniz hâkimiyeti olmayan yükselişteki Amerikan emperyalizmi, demek ki tüm diğer emperyalist güçlerin çıkarlarıyla tezat halindedir.
Ancak I. Kongrenin tahlili, bunun da ötesinde başka bir çelişkinin gelişmekte olduğunun altını çizerek devam eder:
“Amerikanın çıkarlarıyla tezat halinde oldukları gibi, büyük güçlerin karşılıklı olarak kendi aralarında da çatışan çıkarları vardır. İngiltere, Fransa’nın kıta Avrupa’sında güçlenmesinden korkmaktadır. Küçük Asya ve Afrika’da, Fransa’nınkilerle çatışan çıkarlara sahiptir. İtalya’nın Balkanlar ve Tirol’deki çıkarları Fransa’nınkilerle tezat halindedir. Japonya, Pasifik okyanusundaki adaları İngilizlerin Avustralya’sından almaya çalışmaktadır.” (Age.)
Kapitalizm ve sosyalizm arasındaki çelişki hakkında Komünist Enternasyonal şu gözlemi yapmaktadır:
“Rus sorunu konusunda Anglo-amerikan yaklaşımı, barışçı eğilimler taşımaktadır, çünkü dünyanın paylaşımını tamamlayabilmek ve Avrupa devrimini boğabilmek için kimsenin kendisine engel olmamasını ve ellerinin serbest olmasını istemektedir. Avrupa devrimi bir kere bastırıldı mı, sıra Rus devrimine de gelecektir.” (Age.)
Komünist Enternasyonal ayrıca, 19. yy.’ın sonuna ve 20. yy.’ın başına damgasını vuran “barışçıl gelişme dönemi” yüzünden oportünistlerin burjuvazi ve proletarya arasında -emperyalist savaş ve Ekim devrimi tarafından daha sonra kırılacak- olan birliği sağladıklarını gösterir:
“Savaştan önce sosyalizme yavaş yavaş geçme bahanesiyle işçileri isteklerini yumuşatmaya davet eden, savaş sırasında kutsal birlik ve ulusal savunma adına onları sınıf savaşımından vazgeçmeye zorlayan oportünistler, şimdi savaşın korkunç sonuçlarına hakim olmak için şimdi de proletaryadan yeni bir fedakarlık istemektedir. Bu tür vaazlar işçi sınıfını etkileyebilseydi, sermayenin sayısız kuşakları feda ederek yeni biçimlerle daha merkezileşerek ve devasa boyutlara ulaşarak, gelecekte kaçınılmaz olan yeni bir dünya savaşıyla sonuçlanacak olan gelişmesi hemen ardından gelirdi. İnsanlık aşkına, bereket versin ki bu kesinlikle imkânsıdır.” (Komünist Enternasyonal’in I. Kongresi’nin Tüm Dünya İşçilerine Bildirisi)
Son bir çelişki de, emperyalizmle ezilen halklar arasındadır:
“Geniş bir ölçüde sömürge elde etmek için yapılan son savaş, aynı zamanda sömürge ülkelerin yardımıyla yapılan bir savaştı. (…) Kapitalist devletin sömürgelerdeki alçaklığının sergilediği manzara hiçbir zaman bu kadar öğretici olmadı; sömürgeci kölelik sorunu hiçbir zaman bu kadar kesin bir biçimde ortaya konmadı. Bunun varacağı nokta, tüm sömürgelerde bir ayaklanma ya da devrimci hareketler dizisinin gerçekleşmesidir.”(Age.)
Komünist Enternasyonal’in I. Kongresi tarafından tarif edilen çelişkiler sistemi bu şekildedir.
Demek her şey, nesnel koşulları dünya ölçeğinde olduğu gibi emperyalist güçlerin her birinde hatta sömürgeler düzeyinde dahi durmadan olgunlaşan bir dünya devrimine doğru yönelmiştir.
II. Enternasyonal’in ihaneti, proletaryayı bir devrimde belirleyici olan öznel koşuldan yoksun bıraktığı ölçüde daha da büyük boyuttadır: Bu Komünist Parti’dir. III. Enternasyonal’i oluşturan işte budur. Onun örgütü bu tahlilden kaynaklanır ve kendini gerçekleşmekte olan devrimi yönetme amacı olan bir Dünya Komünist Partisi olarak yapılandırır.
Komünist Enternasyonal’in II. Kongresi (Temmuz 1920), hızlı bir evrim halindeki, ancak devrimci saldırı düşüncesinin hala hâkim olduğu bir bağlamda gerçekleşti.
Bununla beraber, devrim perspektifinde ve gelecekteki değişimlerle ilgili olarak yukarıdaki tahlilde değişiklikler olmasına neden olan yeni gelişmeler yaşanmıştır: Macar Sovyet devrimi bastırılmış, Bavyera İşçi Cumhuriyeti yenilgiye uğratılmış, Alman devrimi Weimar Cumhuriyeti’ne doğru yönelmeye başlamıştır…
Yine de bu gelişmeler, proletaryanın diğer cephelerdeki zaferleriyle karşıdan dengelendikleri ölçüde mevcut bağlamda ve onun tahlilinde değişikliğe yol açmadılar: Kızılordu her yerde Beyazlara ve yabancı askeri müdahaleye karşı zafer kazanmış ve Varşova kapılarına dayanmıştır, proletarya Almanya’da, İtalya’da, İspanya’da ve Balkanlarda isyan halindedir… Birçok emperyalist ülkede (Almanya, İtalya, Büyük Britanya…) Sovyetler ortaya çıkmaktadır.
Dünya Partisinin Örgütlenmesi
Dünya devrimi gündemdeyse, dünya çapındaki çelişkiler birçok emperyalist ülkede ve önemli sayıda sömürge ülkesinde iktidar için savaşıma doğru yöneliyorsa, komünistlerin dünya çapında örgütlenmesi sadece mümkün değil aynı zamanda mutlak bir biçimde zorunlu hale gelir. Bu örgüt, mümkün olan en katı disipline ve en merkezi örgütsel biçime sahip olacaktır.
İlk iki kongre tamamen, devrimin burjuva diktatörlüğünün tamamen kaldırılmasına yönelik ilk aşama olan uluslar arası burjuvazinin devrilmesi ve uluslar arası bir Sovyetler cumhuriyetinin kurulması için hızlı bir zafer kazanma imkânı olduğu ölçüde, sosyalizmin alacağı biçimlere ve iktidar için savaşımın dayattığı görevlere ayrılmıştı.
Bu sebeple, Komünist Enternasyonal Tüzüğü’nün II. Kongre’de onaylanan giriş bölümünde şöyle yazmaktadır:
“Komünist Enternasyonal proletarya diktatörlüğünü insanlığı kapitalizmin zulmünden kurtarmanın tek geçerli yolu ve Sovyet iktidarını da proletarya diktatörlüğünün tarihin dayattığı biçimi olarak tanır.”
Bu perspektiften iki yaklaşım çıkar:
a-) Sovyet Rusya’nın fiilen ve koşulsuz desteklenmesi:
“Komünist Enternasyonal tarihte zafer kazanan ve dünyanın proleterlerini de aynı yola davet eden ilk sosyalist devrimin, Rusya’daki büyük proleter devriminin kazanımlarını bütünüyle ve koşulsuz destekler. Komünist Enternasyonal, dünyanın neresinde kurulursa kurulsun her sosyalist cumhuriyeti, imkânları dâhilindeki tüm araçlarla desteklemeyi kendine görev bilir.”
Sosyalist ülkeleri desteklemek, çıkarları dünya devriminden başka bir yerde yatmadığı sürece her ülkenin proletaryasının görevlerinden biridir. Bu ülkelerin her türlü güçlendirilmesi dünya devriminin bir zaferi ve dünya devrimindeki her ilerleme sosyalist ülkelerin bir zaferidir.
b-) Komünist Enternasyonal’in merkezileşmiş niteliği:
“Komünist Enternasyonal zaferi hızlandırmak için, kapitalizmin yıkılması ve komünizmin kurulması için mücadele eden Uluslararası İşçi Birliği’nin güçlü bir biçimde merkezileşmiş bir örgüte sahip olmak zorunda olduğunu göz ardı etmez.” (aynı yerde)
Komünist Enternasyonal’in yapılanması aşağıdaki gibidir:
a-) Komünist Enternasyonal bir dünya partisidir:
“Komünist Enternasyonal’e bağlı tüm parti ve örgütler, (Komünist Enternasyonal’in seksiyonları) bu veya şu ülkenin Komünist Partisi adını taşırlar.”(aynı yerde Madde 3)
b-) Başında Uluslararası Kongre bulunmaktadır:
“Uluslararası Kongre, Komünist Enternasyonal’e katılan farklı Partilerin programlarını onaylar. Komünist Enternasyonal’in etkinliğiyle ilgisi olan önemli taktik ve program sorunlarını inceler ve çözüme kavuşturur.” (aynı yerde Madde 4)
c-) İki kongre arası dönemde, bir Yürütme Komitesi yönetim merkezi olarak seçilir:
“Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi, Kongrelerin görev yapmadığı ara dönemlerde, Komünist Enternasyonal’in tüm çalışmalarını yönetir, en az dört dilde olmak üzere merkezi bir yayın organı çıkarır (Komünist Enternasyonal adlı dergi), Komünist Enternasyonal adına gerekli gördüğü bildirileri yayınlar, bağlı tüm parti ve örgütlere kanun hükmünde talimatlar verir. Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi, bağlı partilere, proleter disiplinine aykırı davranan kişi veya grupların ihracını emredebilir; Dünya Kongresinin kararlarını çiğneyen partilerin ihracını isteyebilir. Bu partiler konuyu Dünya Kongresine götürebilirler. İhtiyaç halinde Yürütme Komitesi değişik ülkelerde tamamen kendine bağlı teknik yardım büroları veya başka büroları örgütler.” (aynı yerde Madde 9)
d-) Seksiyonlar arasındaki ilişkiler, demokratik merkeziyetçilik temelindedir ve bunların önemli konularda kendi aralarında doğrudan irtibat kurmaları yasaktır:
“Kural gereği Komünist Enternasyonal’e bağlı farklı partiler arasında belli bir önem taşıyan tüm politik sorunlar, Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi aracılığıyla dile getirilirler. Acil ihtiyaç halinde ise, Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi’nin bilgilendirilmesi koşuluyla doğrudan dile getirilebilirler.” (aynı yerde Madde 13)
Burada, sınıf savaşımının o zamanlar vardığı devasa boyutların ve dünya devriminin gerektirdiği gibi, bir Dünya Komünist Partisi kurmanın söz konusu olduğu açıktır.
Bununla birlikte bu Parti ve şubelerinin içerdikleri unsurların hepsi komünist değildi, bazıları bundan uzaktı, sağ yada sol oportünist unsurların, polislerin veya sabotajcıların sızmaları tehlikesi mevcuttu. Komünist Enternasyonal’e kabul edilmek için 21 şartın hazırlanması bu tehlikeleri azaltmayı amaçlıyordu:
“Komünist Enternasyonal, II. Enternasyonal ile bağlarını henüz koparamamış kararsız ve tereddütlü gruplarca istila edilme tehdidiyle karşı karşıyadır. Hatta mensuplarının çoğunluğu komünist bakış açısını benimsemiş olsa bile, içlerinde hala baş kaldırıp proleter devrimini aktif olarak sabote etmek için fırsat kollayan ve bu şekilde burjuvaziye ve II. Enternasyonal’e hizmet edecek olan çok sayıda sosyal-pasifist ve reformist unsur barındıran bazı önemli partiler de bulunmaktadır.” (II. Kongre tarafından kabul edilen Partilerin Komünist Enternasyonal’e Kabul Edilme Şartları)