Header Ads

Header ADS

2. Kapitalizmin görece istikrar dönemi (1921-1928)

Bu dönem, Komünist Enternasyonal’in III, IV ve V. Kongrelerini kapsayan dönemdir.

III. Kongre, çelişkiler sisteminin evrim geçirerek dünya devrimi sorununu ivedi olmaktan çıkardığı, orta veya uzun vadeye aldığı bir bağlamda gerçekleşir. Bu dönem, Komünist Enternasyonal’i tahlillerini somut duruma uyarlamaya ve bundan yeni taktiklerle yeni örgüt biçimleri çıkarmaya zorlayan görece bir geri çekilme dönemidir.

Burada en dikkat çekici olgu, devrimci dalganın önemli sayıda partisinin, özellikle de büyük kapitalist ülkelerdeki partilerin, uğradığı yenilgidir:

“Komünist Enternasyonal’in II. Ve III. Kongreleri arasındaki dönemde, işçi sınıfının bir dizi ayaklanma ve savaşımı kısmen yenilgiyle sonuçlandı (Kızılordu’nun 1920 Ağustos’undaki Varşova üzerine yürüyüşü, İtalyan proletaryasının 1920 Eylül’ündeki hareketleri, Alman işçilerinin 1921 Martındaki ayaklanmaları).” (III. Kongre, Uluslararası Durum ve Komünist Enternasyonal’in Görevleri Üzerine Tez)

Bu yenilgiden, Komünist Enternasyonal’e aşağıdaki sözleri söyleten, sınıf mücadelesindeki bir yumuşama doğar:

“Proletaryanın iktidar için devrimci mücadelesinin mevcut durumda dünya ölçeğinde belli bir yumuşama, belli bir yavaşlama sergilediği mutlak olarak su götürmez bir gerçektir.” (aynı yerde)

Komünist Enternasyonal’in bundan çıkardığı sonuçsa şudur:

“Dünya devrimi, yani kapitalizmin yıkılması, proletaryanın devrimci güçlerinin bir araya toplanması ve proletaryanın muzaffer ve saldırgan tek bir güç halinde örgütlenmesi, yeterince uzun bir devrimci mücadeleler dönemini gereksinir.” (III. Kongre, Taktik Üzerine Tez)

Ve yine:

“Devrim doğrusal bir çizgide ilerleyen bir süreç değildir, kapitalizmin yavaşça yok olmasıdır, ara sıra yoğunlaşan ve giderek derinleşen krizlerle devam eden günlük devrimci altını oyma sürecidir.” (aynı yerde)

Somut durumun ikinci unsuru, yabancı müdahalenin ve içteki karşı devrimin yenilgisidir:

“Burjuvaziye yüzlerce ve yüzlerce milyon franka mal olan tüm silahlı müdahale girişimleri, tam bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır. (…) Farklı emperyalist devletler arasında varolan çıkar çatışmaları, günden güne daha da derinleşerek artmıştır ve artmaktadır.” (III. Kongre, RKP’nin Taktiği Üzerine Tezler)

Öte yandan Beyaz orduların bozgunu, genç Sovyetler Cumhuriyeti’ne sosyalizmin inşası görevine tamamen yoğunlaşmak için fırsat vermişti. Proleter devleti henüz köylülere sanayi ürünleri sağlayacak durumda olmadığı ve yeniden inşa zorunluluğu bulunduğu için, “proleter devletinin denetimi ve koyduğu kurallar altında kapitalizmin (yani kelimenin bu anlamında “devlet” kapitalizminin) gelişmesine…” izin verilmesi kararlaştırıldı. (aynı yerde)

Mevcut durum, krizdeki ekonomileri için çıkış yolları aramada birbirleriyle karşı karşıya gelen emperyalistler arası bir rekabeti doğurmaktadır:

“Uluslararası emperyalizm, Sovyet Rusya’dan daha güçlü olmasına rağmen kendini onu boğmaktan aciz bir durumda buldu ve şimdilik onu tanımak ya da daha doğrusu kısmen tanımak ve onunla ticari anlaşmalar yapmaya yönelik gizli pazarlıklara girişmek zorunda kaldı.” (aynı yerde)

Böyle bir durumda emperyalistler arası çatışma, iki katı şiddetlenir:

“Dünya ekonomisinin genel durumu ve özellikle de Avrupa’nın iflası, uzun bir ağır ekonomik güçlükler, sarsıntılar, kısmi ve genel krizler dönemini açmaktadır. Savaşın ve Versailles anlaşmasının sonucu olarak ortaya çıktıkları için mevcut uluslararası ilişkiler, durumu çıkmaza sokmaktadır.” (III. Kongre, Uluslararası Durum ve Komünist Enternasyonal’in görevi üzerine Tez)

Demek ki dünya kapitalist sisteminin istikrarından bahsediliyorsa, bu sadece görece bir durumdur, yeni krizlerin gelişi haber verilmekte ve yeni bir emperyalist savaşın tohumları atılmaktadır. Yeni bir emperyalist savaşa gidildiğini bildiren III. Kongre’nin (1921) tarihinin tekrar altını çizeceğiz:

“Şu gerçek açıkça ortaya çıkmıştır ki, dünya proleter devrimci hareketi yavaşladıkça ve uluslararası durumum ekonomik ve politik çelişkileri hızlandıkça, burjuvazi bu düğümü çözmek için dünya çapında yeni bir silahlı hesaplaşmayı kışkırtmaya yeltenecektir.” (aynı yerde)

Bu dönem aynı zamanda şu olguyla şekillenir:

“Hindistan’da ve diğer sömürge ülkelerdeki devrimci halk hareketi, artık, proletaryanın eski ve yeni dünyadaki kapitalist ülkelerdeki ayaklanması ile aynı ölçüde, emekçilerin dünya devriminin ayrılmaz parçası haline gelmiştir.” (Age.)

O zamanki durumun çerçevesini karmaşık yönleriyle birlikte çizen III. Kongre’nin tahlilinin ana çizgileri bunlardır.

1922′de toplanan IV. Kongre, gelişen bazı olayların altını çizerek bu tahlili teyit eder: Ulusal kurtuluş mücadelelerinin - özellikle de Çin’deki mücadelenin - gelişmesi, Versailles Anlaşmasının bozulması, işçi sınıfının savunma durumuna geçmesi, Sovyet Rusya’nın iktisadi alanda yaptığı büyük atılım…

İtalya’daki gelişmelerle yeni bir özellik ortaya çıkar:

“Bir zaman için tüm ülkeyi ele geçiren İtalyan faşizminin, “klasik” faşizmin ayırt edici özelliği, faşistlerin sadece kesin bir biçimde karşı devrimci ve dişten tırnağa silahlı savaş örgütleri kurmaları değil, buna rağmen sosyal bir demagoji ile kendilerine kitleler arasında bir temel yaratmayı denemeleridir. (…) Faşizm tehlikesi artık birçok ülkede mevcuttur. (…) Komünist Partilerin en önemli görevlerinden biri uluslararası faşizme karşı direnişi örgütlemek, faşist çetelere karşı mücadelede tüm proletaryaya önderlik etmek ve bu alanda Birleşik Cephe taktiğini enerjik bir biçimde uygulamaktır; illegal yöntemler burada mutlak olarak gereklidir.” (IV. Kongre, Komünist Enternasyonal’in Taktiği Üzerine Karar)

İşte burjuvazinin, komünistlerin faşizme karşı mücadeleyi küçümsedikleri iddiasının defterini düren şey! Daha 1922′den itibaren, Komünist Enternasyonal Birleşik Cephe taktiğini uygulayarak faşizmle mücadele etmeye çağrıda bulunuyor.

1924′te toplanan V. Kongre bu tahlili teyit etmektedir. Proletaryanın emperyalist ülkelerdeki saldırısı her yerde geri püskürtülmüştür; bunun baş sorumlusu sosyal demokrasi, işçi kitleleri arasındaki gücünü korumaktadır; kapitalist sistem görece bir istikrar dönemine girmiştir; hemen her yerde faşist hareketler ortaya çıkıp gelişmektedir; uluslararası komünist hareket ciddi bir biçimde güçlenmekte ve başka ülkelere de yayılmaktadır; sağ ve sol sapmaların birçok komünist parti içindeki etkisi devam etmektedir, vb…

Taktik ve Örgüt ile ilgili Sonuç.

Savaş ve proletaryanın saldırısının neden olduğu derin krizin ardından devrim uzun bir yol kat eder. Belirli sayıda nesnel ve öznel nedenlerle, kapitalizm görece, eğreti ve geçici bir istikrara kavuşur. Her ülkedeki özel durumların ve toplumsal yapıların özgüllükleri ve karmaşıklıkları, devrimin gelişimi ve Komünist Partilerin görevleri yönünden farklı olasılıkların temelini atar.

Troçkistlerin ve Komünist Enternasyonal eleştirilerinin çoğunun hatası, uluslar arası durumun “derin kriz” dönemleriyle dünya devrimi sürecinin bütününün birbirine karıştırılmasında yatar.

İlk dönüm noktası, VII. Kongre değil Komünist Enternasyonal’in bizzat Lenin’in öncülük ettiği III. Kongresidir.

Burada Komünist Enternasyonal, devrimin yenilgi nedenleri üzerinde durur ve birçoğunun, özellikle de farklı ulusal koşulların varlığının altını çizer:

“Çelişkilerin yoğunluklarının farklılığı, aşılacak engellerin ve toplumsal yapının ülkelere göre değişiklik arz etmesi, Kuzey Amerika’nın ve Batı Avrupa’nın gelişmiş kapitalist ülkelerinde burjuvazinin üst seviyedeki örgütlülüğü, dünya savaşının hemen dünya devriminin zaferiyle sonuçlanmaması için yeterli nedenlerdi.” (III. Kongre, Taktik üzerine Tez)

Kendine bağlı seksiyonların (partilerin) sayısının ve güçlerinin önemli bir biçimde arttığına tanık olan Komünist Enternasyonal, buna rağmen, yüklediği görevler karmaşık olduğu kadar da çeşitli olan bir uluslararası komünist hareketi yönetmenin güçlükleriyle karşı karşıya kaldı:

“Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi öyle bir şekilde örgütlenmelidir ki, proletaryanın hareketinin tüm sorunlarına hâkim olabilmelidir. Yürütme Komitesi, şu veya bu tartışma konusundaki genel toplantı çerçevesini aşarak, ortak eylemdeki fiili inisiyatifini geliştirmek için gerekli araç ve yolları bulmaya her gün daha fazla çalışmalıdır. (…) Komünist Enternasyonal, gerçekten bir Enternasyonal olmalı, tüm ülkelerin devrimci proletaryasının güncel ve ortak mücadelesini yöneten bir enternasyonal olmalıdır.” (III. Komünist Enternasyonal’in Örgütlenmesi Hakkında Karar)

Demek ki somut durumların farklılığı ve bunun hesaba katılması gerekliliği tespitini ortaya koyan ne Komünist Enternasyonal’in dağıtılması bildirisi ne de VII. Kongredir!

III. Kongre, aynı şekilde bu çeşitliliğin örgütsel biçimleri de etkileyeceğini öngörür:

“Tüm Komünist Partiler için mutlak olarak uygulanabilir ve değişmez tek bir örgüt biçimi yoktur. Proleter mücadelesinin koşulları durmadan değişip dönüşmektedir ve bu dönüşümlere uygun olarak, proletaryanın öncü örgütleri de sürekli olarak gerekli yeni biçimleri araştırmak zorundadır. Her ülkenin tarihsel özellikleri de farklı partiler için özel örgütlenme biçimleri ortaya çıkarır. Ancak bu farklılaşmaların belirli bir sınırı vardır.” (III. Kongre, Komünist Partilerin eylem, yöntem ve yapısı üzerine Tezler)

Aynı biçimde farklı seksiyonların (Partilerin) taktik ve programı da kendine has tarihsel ve toplumsal özyapılardaki kendi yerini sağlamlaştırmalıdır:

“Komünist Enternasyonal ve üye partiler (seksiyonlar), Proleter Cephesi’nin birliği parolasını benimserler ve gerçekleştirilmesi için inisiyatifi ele alırlar. Komünist Partilerin taktiği, her ülkedeki özel koşullardan çıkarılacaktır.” (IV. Kongre, Proleter Cephesinin Birliği üzerine Tezler)

Programda da aynı şey geçerlidir:

“Genel programda, ulusal partilerin geçici taleplerinin ait oldukları temel tarihsel tipler, her ülkedeki temel ekonomik ve politik yapı farklılıklarına uygun olarak açıkça anlatılmalıdır.” (IV. Kongre, Programla ilgili Karar)

Sekterizm ve Sosyal Demokratların Umursamazlığı:

III, IV ve V. Kongrelerin tartışma konusu olan ve VI. Kongre tarafından ortaya atılan “Kitlelere gidin!” parolası, yeni güç ilişkilerinden ve bu ilişkilerin dünya devrimi ve Birleşik Cephe’nin gerekliliği sorunları çerçevesinde değerlendirilmelerinden kaynaklanan yeni koşulların sonucudur:

“Kitleler işçi sınıfının bölük pörçük mücadele eden farklı partilere bölündüğünü, kapitalist sınıfın ise işçi sınıfına karşı tek ve birleşik bir saldırı yönelttiğini görüyorlar. Bu durumda kendini dayatan çözüm, kapitalizme karşı koyabilmek için proletaryanın bölünmüş güçlerini birleştirmekti.” (Mathias Rakosi’nin, IV. Kongre öncesi Emek Yıllığı için kaleme aldığı ve Komünist Enternasyonal tarafından 1923′te yayınlan “III. Komünist Enternasyonal” başlıklı kısa tarihsel anlatımdan alınmıştır)

Birleşik Cephe taktiği, birçok partinin (özellikle de Fransa’da ve İtalya’da…) goşist sekterizmine çarptı, ki bunların volontarist tahlilleri sosyal demokrasinin işçi sınıfına yayılmasını küçümsüyordu. Diğer yandan sağ oportünist bir eğilim, Birleşik Cephe’yi sosyal demokrasinin liderleriyle işbirliği yapmak olarak yorumluyordu.

VII. kongrede de göreceğimiz, Lenin’in formüle ettiği Birleşik Cephe taktiğini “sağcı ve sınıf işbirlikçisi” olmakla suçlayan goşist iddialarla (Bordiga) aynı eğilimler ve aynı tartışma konusudur.

V. Kongre’nin çıkardığı Birleşik Cephe’nin ilk deneyimlerinin bilânçosu, VII. Kongre ve Halk Cephesi ile çarpıcı bir biçimde paraleldir:

Kongrede Yürütme Komitesi’nin sözcüsü olarak konuşan ve sağ sapmalardan Birleşik Cephe’nin doğru çizgisine kaçamak yoldan saldırmak için yararlanan Bordiga’nın tavrını açığa vuran Zinovyev, “Başarısızlığın etkisiyle, Birleşik Cephe taktiğimiz gözden geçirilmeye yeltenildi.” Saptamasında bulunuyordu:

“Geçtiğimiz yıl, vuruşlarımızın % 90′ını sağ sapmalara karşı yöneltmek zorunda kaldık. Şimdiki kongrede de aynısının olacağını düşünüyorum. Seksiyonlarımızın belgelerini okudukça ve sağ tehlikenin abartılmadığını daha iyi anladıkça, bu tehlikenin, militanlarımız kötü olduğu için değil ama içinde bulunduğumuz tarihsel dönem öyle gerektirdiği için, hiçbir zaman olmadığı kadar büyük olduğunu görüyoruz. İki devrimci yükseliş arasında bulunuyoruz ve sağ eğilimlerin ortaya çıkması doğaldır. Sosyal demokrasi kalıntıları, asla tasavvur edemeyeceğimiz kadar fazladır. Onların kökünü kazımak zorundayız ve bunu, radikal lafazanlık ve teorik revizyonizme hiçbir ödün vermezsek, aşırı sol sapmaları önem arz etmeye başladıkları an bastırırsak, başaracağız.” (Yürütme Komitesi’nin V. Kongre’ye Raporu)

Komünist Enternasyonal, ilk devrimci yükselişten sonra gelen kapitalizmin “istikrar” safhasında, öngördüğü ikinci devrimci yükselişi hazırlamak için, amacı sosyal demokrat liderlerin zararlı etkilerine karşı mücadele ederken kitlelerden kopmamak olan Birleşik Cephe taktiklerini ileri sürer.

Komünist Enternasyonal aynı zamanda, sosyal demokrat yönetimlerle üst kademelerde gerçekleştirmek istedikleri ilkesiz işbirliğini onaylatmak için V. Kongre’de bir saldırı başlatan sağa ve taktik çizgi olarak Birleşik Cephe’nin terk edilmesini talep eden goşistlere karşı mücadele eder:

“Birleşik Cephe’yi, devrimin yavaşladığı bir dönemde uygulanan devrimci bir taktik olarak anlıyoruz. Ama bizim saflarımız arasında, bazı yoldaşların ondan bir evrim taktiği, bir oportünizm taktiği üretmeye çalıştıkları görülmüştür. Bu aslında stratejik bir manevra idi ancak bazı yoldaşlar, onda “tüm partilerin” bir koalisyonunu, sosyal demokrasi ile bir ittifak politikasını gördüler.” (aynı yerde)

Bu sapmaların tekrarlanmasını önlemek için, V. Kongre, Birleşik Cephe taktiği ile ilgili olarak aşağıdaki önlemleri alır:


“Birleşik Cephe, karşı devrimci olmaları halinde işçilere karşı silahla mücadele edilmesi bile gerekebilen iç savaşın istisnai koşulları dışında, temelde daima vazgeçilmezdir. Azınlıkta olduğumuz ülkelerde, her zaman değil ama sıklıkla, hem üst hem alt kademede uygulanmalıdır. (…) Anlaşılacağı üzere, oportünist soysuzlaştırmaya karşı, bu taktiği sosyal demokratlarla siyasi bir koalisyon kurma yöntemi olarak değil, ajitasyon ve harekete geçirme yöntemi olarak uygulamak suretiyle korunulabilir. Birleşik Cepheyi sadece üst kademelerde uygulamaya gelince, buna “hiçbir zaman” cevabını vermek gerektiğini düşünüyorum. Ama uygulamada maalesef, en sık yapılan bu sonuncusudur: Sosyal demokratlara açık mektuplar yazmak, “ortak programlar” hazırlamak için liderleriyle yararsız ve sonu gelmez müzakereler yürütmek.” (aynı yerde)

Ve goşist eğilimlerin maskesini düşürmek için de aşağıdakiler ileri sürülür:

“Tüm yoldaşları, özellikle de Saksonya’daki hatalar ve deneyimlerden sonra Birleşik Cephe’den her söz edilişinde kulaklarını pamukla tıkayan Alman partisindeki yoldaşları, bu sorunlar hakkında ciddi bir biçimde akıl yürütmeye davet ediyorum. Örneğin sol adına konuşan Burian yoldaş, Birleşik Cephe taktiğinin Çekoslovakya’da revizyonizmin başlıca sosu olduğunu yazıyor. Bu doğru değildir. Asıl revizyonist olan, her zaman bir bahane bulandır. Onu parlamentarizmde de ya da başka herhangi bir şeyde de bulacaktır. Gölgemizden korkarsak, sosyal demokrasiyi asla yenemeyiz. Taktiği benimsememiz ve onu tüm oportünist pisliklerden arındırmamız gerekir. Birleşik cephenin revizyonizmin sosu olduğunu söyleyen insanlar her zaman olacaktır.” (aynı yerde)

Sonuç olarak, Birleşik Cephe taktiğinin uygulanması, V. Kongre’ye göre “her somut durumun somut tahlilinden” ortaya çıkar:

“Tüm partileri aynı hamura dökmek diye bir şey asla söz konusu değildir. Her ülke özelinde sorunu somut bir biçimde ortaya koymak gerekir.” (aynı yerde)

Önemli bir görev olan yeni durumlara uyum sağlama görevi Komünist Enternasyonal’e verilmiştir:

“Komünist Enternasyonal’in görevi, çok çeşitli ve birbirine hiç benzemeyen farklı koşullara göre taktiğini yenilemektir. (…) Burada, her partiye somut bilgiler verilmesi konusunda, Alman Komünist Partisi ile aynı fikirdeyim. V. Kongrenin görevi de bu olacaktır.” (aynı yerde)

V. Kongre, gerçek bir dünya komünist partisi haline gelme amacı değişmeyen Komünist Enternasyonal’in daha da merkezileşmiş bir yönetime kavuşturulmasında karar kılmıştır.

Disiplin konusunda bazı seksiyonların tereddütleri ve Komünist Enternasyonal çizgisinden sola veya sağa sapmalar karşısında,

“Tüm partiler, Yürütme Komitesi’ne Marx ve Lenin’in en iyi takipçilerini, en değerli beyinleri, en iyi örgütçüleri yollamalı, Enternasyonal yönetimi daha kolektif bir yapıya kavuşturulmalıdır. Ancak tüm dünyanın en iyi komünistlerinden oluşan bu yönetsel organı kurduktan sonra, biçimsel bir disiplinle yetinmemeli, gerçek bir proleter ve komünist disiplini hâkim olmalıdır. (…) Bu son zamanlarda disiplin tecavüzü vakaları görülmüştür. Bazı kimseler cezalandırılmamıştır. (…) Biz içinde gruplaşmanın ve fraksiyonların bulunmadığı bölünmez bir komünist parti istiyoruz.” (aynı yerde)

IV ve V. Kongreler arasında, Alman sorunu, bu ülkedeki gelişmeler ve taşıdıkları önem sebebiyle, Komünist Enternasyonal’in meşguliyetlerinin merkezinde yer alıyordu. Birleşik Cephe taktiği çizgisinden sağ ve sol sapmalara karşı mücadele edildiği bu dönemde, Komünist Enternasyonal, öncelikle büyük Partilerin durumuyla ilgileniyordu.

Buradan hareketle, gerçek bir Dünya Komünist Partisi olma amacı daha açık hale geliyordu, ancak bu süreç - her ulusun özel durumlarının ön plana çıkmasının ve siyasal koşullarla komünist güçlerin eşitsiz gelişiminin görevi zorlaştırdığı ve bunların karakterize ettiği devrimin geri çekilme koşullarında bir komünist hareket yönetme isteğinin açıkça ortaya konmuş olmasına rağmen - yine de ortaya birçok güçlük çıkartan birçok seksiyonun talep ve şikâyetleri ile birlikte gidiyordu.

“Nguyen ai-quac (Vietnam): Kolonilere şu ana kadar olduğundan daha fazla dikkat gösterilmelidir.”

“Pepper (Birleşik Devletler): Kongremizin Alman ve Orta Avrupa sorunuyla fazla ilgilenmesinden ve daha az ölçüde bir dünya kongresi olmasından endişeliyim. Alman sorunun Enternasyonal’in temel ve hayati sorunu olduğu doğrudur. Ama Enternasyonal’in çözecek başka sorunları da vardır.”

“Dengel (Almanya): Alman sorunu Kongrede büyük bir yer işgal etmiştir. Buna karşın başka sorunlar, örneğin ekonomik perspektifler gibi, nerdeyse hiç tartışılmamıştır.”

“Wijnkoop (Hollanda): Sömürgeler sorunuyla daha fazla ilgilenmeliyiz.”

“Buck (Kanada): Kongre şu ana kadar, İngilizce konuşan ülkelerdeki seksiyonlarla çok az ilgilendi.”

“Samoen (Java): Yürütme komitesinin sömürgelere daha fazla ilgi göstereceğini ümit etmekteyiz.”

“Kreibich (Çekoslovakya): Enternasyonal’in sağ ve sol sapmalarla mücadele etmek zorunda olmasına ve partilere politik yol göstermesine kimse itiraz etmiyor. Ama bunu yapma biçimi de önemsiz değildir. Her ülkenin politik ve ekonomik perspektifleri ve partilerin fiili çalışması ihmal edilerek, tezler ve karar alma konularıyla fazla ilgilenme alışkanlığı edinilmiştir. Yoldaşlarımız, kongreden yeni emirler, yeni tavsiyeler, yeni politik hedefler beklemektedir.”

“Amter (Amerika): Kongre, Amerika’yı tamamen ihmal etmiştir.”

“Katayama (Japonya): Japon heyeti, Zinovyev’in doğudan çok az bahsetmesini üzüntüyle karşılamaktadır. Varga’nın raporu ve tezleri, sadece Avrupa ve Amerika’yı ele almaktadır.”

“Lozovski (Rusya): Komünist Enternasyonal’in, uluslararası, güçlü ve birleşik bir Bolşevik partiye dönüşümü, uzun ve zahmetli bir süreçtir. Bu süreç ancak, Enternasyonal’in yönetici çekirdeğinin koşullara göre ve elbette karşılıklı olması anlamında kimi zaman sağ ve kimi zaman sol bir çizgi izlemesi ve üye 54 Partinin uluslar arası sorunların çözümünde giderek daha büyük pay sahibi olmalarıyla hızlandırılabilir…” (V. Uluslararası Kongre, Tahlil Raporu yada Analitik Rapor)

Hepsi aynı anlamda ve aynı değerde olmayan bu yaklaşımlardan yola çıkarak, sadece Komünist Enternasyonal’in karşı karşıya kaldığı sorunların ne denli karmaşık ve çeşitli olduğunu tespit edebiliriz. Ancak Komünist Enternasyonal bu taleplerinde ötesinde “dünyasallaşmakta” ve her seksiyonun sorunlarıyla ve bu arada bu kongrede gelişen ve Yürütme Komitesi ile demokratik merkeziyetçiliği hedef alan bir saldırıyla da uğraşmaktadır. Bu hem sağ hem de soldan yöneltilen ikili bir saldırıdır ve merkezi disiplini sorgulamaya çalışmaktadır:

“Enternasyonal’in bağrında, kendimizi resmi disiplini gözetmekle sınırlarsak, resmi bir iskelete dönüşür ve yaşayan bir Enternasyonal olmaktan çıkarız. Kim olursa olsun ve yönelimi ne olursa olsun azınlığın görevi, sadece Enternasyonal’in kararları önünde eğilmek değildir; bu kararları Enternasyonal içinde, iki kongre arasında, eyleminde ve örgütünde, her sorunda uygulamakla yükümlüdür.”(aynı yerde)

Radek’in bu açıklamaları, sağ eğilimli olmakla birlikte, Komünist Enternasyonal’in disiplini sağlamada ve önceki kongrelerde alınan kararlara uyulmasını sağlamada karşılaştığı güçlükleri ortaya koymaktadır. Hatta kongrede, sağ ve sol oportünistler Yürütme Komitesi’nin varlığına karşı bile saldırmaktadırlar:

“Fischer (Almanya): IV. Kongre’nin tezlerinde açıklık taşımayan her türlü çözümleme yer almaktaydı.”

“Brandler (Almanya): III. Ve IV. Kongrelerin çizgisini (tüm gücümüzle) uygulayıp gerçekleştirdiğimiz için suçlu olduğumuzu kabul ediyoruz. Bundan pişman değiliz, çünkü bu çizgiyi sadece geçmiş için değil bugün için de doğru kabul ediyoruz.”

“Bordiga (İtalya): Aslında burada Yürütme Komitesi’nin yargılaması yapılmıyor, Yürütme Komitesi partilerin yargılamasını yapıyor.”

“Wenzel (Çekoslovakya): Çek Partisi’nin Enternasyonal ile, Enternasyonal tarafından alınan tüm kararların özünde işbirliği yapması, bize, oportünist eğilimlerin kesin bir mahkumiyeti olmadan da üzerinde uzlaşılmış görünüyor.”

“Thalheimer (Almanya): Gelecek açısından birinci derecede önemli sorun, partilerin yönetimine Enternasyonal’in karışmasıdır. Hiç kimse belli koşullarda bu müdahalenin gerekli olduğunu inkâr etmiyor. Ama ne Ekimde ne Ekim öncesinde ne de Ocakta, bizim partimiz için kazançlı olmamıştır. Aksine Enternasyonal’in bu müdahaleleri hep büyük krizlere yol açmıştır.”

“Grzegorzewski (Polonya): Hoeglund, Enternasyonal’de disipline ve merkeziyetçiliğe karşı çıkıyor. Ama İsveç Komünist Partisi içinde sert bir disiplinden yana.” (aynı yerde)

Bu alıntılar türdeş olmadığı gibi eksiksiz de değildir. Sonuçta biz, demokratik merkeziyetçilik ilkesindeki “merkeziyetçilik” unsurunu sorgulamaya kalkışan sağ ve sol yaklaşımları düzensiz olarak sunduk.


Sağın (Radek) ya da solun (Bordiga) liderleri, Kongre’nin eleştirileri karşısında konuşmalarını, yine Kongre’nin kullandığı sözlerle “disiplinli” ve “yekpare” bir dünya komünist partisine sözlü olurlarını bildirerek bitirdiler. Belirli tespitler, kendilerini V. Kongre sonunda da dayatmaktan geri kalmadı:

- Kapitalizmin istikrar dönemi ve devrimci dalganın geri çekilişi, önceki saldırının önemini azalttığı kendine özgü ulusal koşullar sorununu tekrar canlandırdı;

- Komünist Partiler “propaganda dernekleri”nden kitle partilerine doğru geçişe yönelmişlerdir;

- Gelişimlerinin ritmi, bir ülkeden diğer ülkeye eşitsizdir;

- Farklı ülkelerin Komünist Partilerinin karşılaştıkları politik koşullar değişmektedir;

- Bunların kök salmaları ve Komünist Partilerle II. Enternasyonal partileri arasındaki güç ilişkileri de aynı ölçeklerde değişim göstermektedir.

Bu karmaşık koşullara dayanarak ve “kendine özgü ulusal koşulları” öne sürerek, sağ oportünistler Birleşik Cepheyi amacından saptırmaya, sol oportünistler ise, bunu bahane ederek aynı Birleşik Cephe ilkesinin terkine sürüklemeye çalışmaktadırlar. Kongre her iki sapmayı da mahkûm eder.

Bu genel çerçeve içinde Kongre, Komünist Enternasyonal’in komünistlerin dünya partisi olarak gelişmesinin, henüz kazanılmaktan uzak ve aşılacak çok sayıda tuzakla dolu uzun bir süreç olduğunu ifade eder:

“Komünist Enternasyonal, sadece ve sadece kendine bağlı belli başlı seksiyonlar (komünist partiler) Bolşevik partilere dönüştüğü ölçüde, Leninizm’e inanmış gerçek bir Evrensel Bolşevik Partisi haline gelecektir.” (V. Kongre, Taktik Üzerine Karar’ın 14. bölümü: Partilerin Bolşevikleştirilmesi ve Evrensel Komünist Parti’nin kuruluşu)

Komünist Enternasyonal üzerine idealist ve öznel bakış açısı terk edilmelidir.

Komünist Enternasyonal’i değeri ve önemi, örgütlü bir uluslararası komünist hareketin inşası çalışmasına başlamasında, birçok teorik sorunu açıklığa kavuşturmasında, sağ ve sol oportünizmin maskesini her seferinde düşürebilmesinde, varlığını sürdürdükçe belirli sayıda komünist partinin önemli kitle partileri haline gelmesine ve bu sayede devasa sınıf mücadelelerine ve ezilen halkların mücadelelerine öncülük etmelerine yardım etmesindedir. Bugünkü komünist kuşakları için önemi, gerçek bir ilham kaynağı olan, hatırı sayılır bir ideolojik, politik ve teorik miras bırakmasındadır. 

Öznel bakış açısı, Komünist Enternasyonal’in gerçek katkısını kavramamızı, yaptığı tahlilin evrimini, tarihsel önemini ve sonuç olarak uluslararası komünist hareketin niceliksel ve niteliksel geri çekilmesinin birçok alanda proletarya partilerini yeniden inşa etmeyi ve bunlar arasındaki ilişki ve işbirliği şekillerini tasarlamayı zorunlu kıldığı günümüz için taşıdığı faydayı anlamamızı engeller.

V. Kongre tarafından ortaya atılan partilerin Bolşevikleştirilmesi parolasının amacı, partileri, V. Kongreden sonra bile var olmayı sürdüren sosyal demokrat geleneklerden koparmaktı.

Örgütsel alanda ise, Bolşevikleştirme, partilerin gizli örgüt nüveleri temelinde yeniden inşasıdır:

“Komünist Enternasyonal’in bu dönemdeki temel hedefi bağlı partilerin Bolşevikleştirilmesidir. Bu parola hiçbir biçimde, Bolşevik Partinin tüm deneyiminin otomatik olarak diğer partilere yerleştirilmesi şeklinde anlaşılmamalıdır. Gerçekten Bolşevik bir partinin ana çizgileri şunlardır:

a) Parti gerçek bir kitle örgütü olmak durumundadır, yani ister yasal ister yasa dışı yoldan olsun, işçilerle yakın ve olmazsa olmaz kabilinden bir ilişkisi olmalı ve onların talep ve umutlarını dile getirmelidir;

b) Hareket kabiliyetine sahip olmalı, sekter ve dogmatik bir taktik izlememeli, düşmana karşı kendinden taviz vermeden her türlü stratejik manevrayı gerçekleştirebilmelidir: Bizim partilerimizin en büyük hatası bunu anlamamalarıdır.

c) Devrimci ve Marksist temelde bir parti olmalı, her koşulda karşı konulamaz bir biçimde amacını takip edebilmeli, proletaryanın burjuvazi üzerindeki zafer saatini yaklaştırmak için en fazla çabayı göstermelidir;

d) Merkezileşmiş bir parti olmalı, hiçbir fraksiyonu, gruplaşmayı ve eğilimi kabul etmemeli, tek bir blok halinde inşa edilmiş yekpare bir parti olmalıdır;

e) Burjuva ordusunda sistemli bir örgütlenme ve propaganda faaliyeti yürütmelidir.” (aynı yerde)

Komünist Enternasyonal, zamanının komünist partilerini zamanın görevlerinin ve durumun gerekleri düzeyinde gerçek komünist kitle partileri olarak görmez ve amacını şöyle tanımlar:

“Büyük Komünist Partilerin yaratılması, tüm bir dönemin merkezi sorunudur.” (V. Kongre, Taktik Üzerine Karar, 3. bölüm)

Blogger tarafından desteklenmektedir.