Header Ads

Header ADS

Rus Devriminin Zaferinin Koşulları üzerine

18 Mart 19.17. 
 K. S talin. 

Devrim yürüyüşe geçmiş durumda. Başladığı yerden, Petrograd’dan, taşraya yayılıyor ve giderek, tüm uçsuz-bucaksız Rusya’yı sarıyor. Dahası, siyasi sorunlardan kaçınılmaz olarak sosyal sorunlara, işçilerin ve köylülerin yaşamının biçimlendirilmesi sorunlarına geçiyor ve böylece şimdiki bunalımı derinleştiriyor ve keskinleştiriyor. 

Bütün bunlar, Rusya’nın mülk sahibi belli kesimleri içinde telaş uyandırmaz da ne yapar? Çarcı-çiftlik sahibi gericiliği kafasını kaldırıyor. Emperyalist klikler, alarm borusu çalıyorlar. Finans burjuvazisi, karşı-devrimi birlikte örgütlemek düşüncesiyle, köhne feodal aristokrasiye el uzatıyor. Bugün onlar hâlâ zayıf ve kararsız, ama yarın güçlenebilir ve devrime karşı harekete geçebilirler. Her halükârda onlar, ordu da dahil olmak üzere, nüfusun bütün kesimlerinden güç toplayarak, uğursuz çalışmalarını kesintisiz sürdürüyorlar... 

Oluşmakta olan karşı-devrim nasıl dizginlenebilir? 

Rus devriminin zaferi için vazgeçilmez koşullar nelerdir? 

Bugüne kadar devrimin üssünün Petrograd olması, bizim devrimimizin kendine has özelliklerinden biridir. Çatışmalar ve silahlı çarpışmalar, barikatlar ve can kayıpları, mücadele ve zafer, esas olarak Petrograd ve çevresinde (Kronstadt vb.) geçti. Taşra, zaferin meyvelerini kabulle ve Geçici Hükümet’e güvenini ifade etmekle yetindi.

Bu olgu yansımasını, karşı-devrimin kiralık adamlarının bu kadar endişelenmesine neden olan ikili iktidarda, Geçici Hükümet ve Petrograd İşçi ve Asker Temsilcileri Sovyeti arasındaki fiili iktidar bölünmesinde bulmuştur'. Bir tarafta, işçilerin ve askerlerin devrimci mücadelesinin bir organı olarak Petrograd İşçi ve Asker Temsilcileri Sovyeti, diğer tarafta devrimin «aşırılıklarından» korkmuş ve taşranm durağanlığında bir destek bulmuş olan ılımlı burjuvazinin bir organı olarak Geçici Hükümet — işte tablo budur. 

Devrimin zayıf tarafı burada yatmaktadır. Çünkü böyle bir durum, taşranın başkentten kopmasını ve aralarındaki ilişki eksikliğini sürdürür. 

Fakat devrim derinleştikçe, taşra da devrimcileşmektedir. Yerel İşçi Temsilcileri Sovyetleri kurulmaktadır. Köylüler hareketin içine çekilmekte ve kendi birliklerini örgütlemektedirler. Ordu demokratikleşmekte ve taşrada asker birlikleri oluşmaktadır. Taşranın durağanlığı geçmişte kalmaktadır. 

Böylece, Geçici Hükümet’in ayaklarının altındaki toprak sarsılmaktadır. 

Aynı zamanda, Petrograd İşçi Temsilcileri Sovyeti de yeni durum için yetersiz kalmaktadır. 

İhtiyaç duyulan şey, bütün Rusya demokrasisinin tüm Rusya çapında bir devrimci mücadele organıdır. Bu organ, başkentle taşranın demokrasisini kaynaştıracak, ve gerektiği anda kendini halkın devrimci bir mücadele organından devrimci bir iktidar organına dönüştürecek, halkın tüm canlı güçlerini karşı-devrime karşı seferber edecek kadar otorite sahibi olmalıdır. 

Ancak bir Tüm Rusya İşçi, Asker ve Köylü Temsilcileri Sovyeti bu tür bir organ olabilir. 

Rus devriminin zaferi için ilk koşul budur. 

Devamla, kötü taraflarıyla birlikte, savaşın, hayattaki her şey gibi iyi bir tarafı da vardır, bu da, Rusya’nın hemen hemen tüm yetişkin nüfusunu seferber etmekle, savaşın, orduya bir halk ordusu niteliği kazandırmış ve böylece askerler ile ayaklanan işçileri birleştirme işini kolaylaştırmış olmasıdır. Ülkemizde devrimin nispeten kolay patlak vermesi ve zafere ulaşması gerçekte bununla açıklanır. 

Fakat ordu, özellikle savaşın gerekliliklerine uygun olarak, bir yerden diğer bir yere sürekli hareket etmesi yüzünden, hareketli ve akışkandır. Ordu sürekli olarak bir yerde durup, devrimi karşı-devrimden koruyamaz. Dolayısıyla başka bir silahlı güç, devrimci hareketin merkezlerine doğal olarak bağlı olan bir silahlı işçiler ordusu gereklidir. Ve eğer bir devrimin kendine her zaman hizmet etmeye hazır bir silahlı güç olmadan başarıya ulaşamayacağı tezi doğruysa, o zaman bizim devrimimiz de kendine ait bir güce, devrim davasına hayati bağlarla bağlanmış olan bir işçi muhafız [gücüne —ÇN]’ına sahip olmadan edemez. 

O halde, devrimin zaferi için ikinci bir koşul, işçilerin derhal silahlandırılması, işçi muhafızların oluşturulmasıdır. 

Devrimci hareketlerin karakteristik bir özelliği, örneğin Fransa’da, oradaki geçici hükümetlerin genellike barikatlar üzerinde yükseldiği ve dolayısıyla geçici hükümetlerin devrimci oldukları, ya da hiç olmazsa, kendilerinin daha sonra çağırdıkları, genellikle ülkenin «yatışmasından» sonra toplanan kurucu meclislerden daha devrimci oldukları tartışmasız olgusuydu. İşte bu, o zamanların en tecrübeli devrimcilerinin neden programlarını devrimci hükümetin yardımıyla ve bir kurucu meclisin toplanmasından önce gerçekleştirme çabasında olduklarını, ve onun toplanmasını ertelediklerini açıklamaktadır. Onlar böylece, kurucu meclisi, halihazırda gerçekleştirilmiş reformlar olgusuyla karşı karşıya bırakmak istiyorlardı. 

Bizdeki durum tamamen farklıdır. Bizde Geçici Hükümet, barikatların üstünde değil, fakat yanında yükseldi. Bundan dolayı da devrimci değildir, tersine, istemeye istemeye devrimin kuyruğunda sürüklenmektedir ve onun yolu üzerinde bir ayakbağıdır. Ve, devrimin adım adım derinleşmesine, sosyal talepler ileri sürmesine —8 saatlik işgünü ve topraklara el koyulması— ve taşrayı devrimcileştirmekte olmasına bakarak yargılamak gerekirse, güvenle söylenebilin ki, tüm halk tarafından taşman geleceğin Kurucu Meclisi 3 Haziran Duması tarafından seçilmiş olan şimdiki Geçici Hükümet’ten çok daha demokratik olacaktır. 

Ama aynı zamanda, devrimin kapsamından korkmuş olan ve emperyalist eğilimlerle yoğrulmuş olan Geçici Hükümetin, belli bir siyasi konjonktürde, örgütlenmekte olan karşı-devrim \için «yasal» bir kalkan ve perde hizmeti görebileceğinden korkulmalıdır. 

Bu yüzden, bir Kurucu Meclis’in toplanması asla geciktirilmemelidir. 

Dolayısıyla, toplumun bütün kesimlerinin gözünde biricik yetkili kurum olarak görülecek ve devrimin başarılarını taçlandıracak, ve böylece yükselmekte olan karşı-devrimin kanatlarını kırpacak olan bir Kurucu Meclis’in mümkün olduğu kadar çabuk toplantıya çağrılması gereklidir. 

O halde, devrimin zaferinin bir üçüncü koşulu, bir Kurucu Meclis’in süratle toplanmasıdır. 

Bütün bu gerekli önlemler için genel bir koşul, insanlık dışı savaşın sona erdirilmesi koşuluyla barış görüşmelerinin mümkün olduğu kadar çabuk başlatılmasıdır, çünkü savaşın devamı, beraberinde getirdiği mali, ekonomik ve gıda bunalımlarıyla devrim gemisinin çarpıp parçalanabileceği sualtı kayalarıdır. 

Pravda No. 12, 
18 Mart 19.17. 
 K. S talin. 






Blogger tarafından desteklenmektedir.