Header Ads

Header ADS

ULUSAL KISITLAMALARIN KALDIRILMASI ÜZERİNE

25 Mart. 1917. 
K. S talin.

Eski Rusya’yı rezil eden çıbanlardan biri, ulusal boyunduruk altına alma çıbanıdır. 

Dini ve ulusal zulüm, «yabancı kökenliler»in zorla Ruslâştırılması, ulusal kültür kuramlarının takibata uğratılması, seçim hakkının tanınmaması, serbest dolaşım özgürlüğünün tanınmaması, milliyetlerin birbirine karşı kışkırtılması, pogramlar ve katliamlar — utanç verici geçmişin ulusal baskısı işte böyledir: 

Ulusal baskı nasıl ortadan kaldırılabilir? 

Ulusal baskının sosyal tabanı, ona- hayat veren güç, köhnemiş toprak aristokrasisidir. Bu sonuncular iktidara ne kadar yakın olurlar ve iktidarı ellerinde ne kadar sıkı tutarlarsa, ulusal baskı o ölçüde ağırlaşır, ve büründüğü biçimler o ölçüde iğrençleşir. 

Eski Rusya’da, eski feodal toprak aristokrasisinin iktidarda olduğu zamanlarda, ulusal zulüm son sınırına kadar, sık sık pogrom (Yahudi pogromları) ve katliam (Ermeniler ve Tatarlar arasındaki katliamlar) biçimlerine bürünerek işledi. 

Toprak aristokrasisinin (toprak ağalarının), iktidarı burjuvaziyle paylaştığı ve rakipsiz iktidar oluşunun çok gerilerde kaldığı İngiltere’de — kuşkusuz, savaş boyunca iktidar toprak ağalarının eline geçtiğinde, ulusal zulmün çok daha ağırlaştığı (İrlandalı ve Hintlilere yapılan zulümler) gerçeğini eğer göz önüne almazsak— ulusal zulüm daha yumuşak ve daha az insanlık dışıdır.

İsviçre ve Kuzey Amerika’da, toprak ağalığının hiç varolmadığı ve burjuvazinin rakipsiz iktidar olduğu bu ülkelerde ise, milliyetler az çok özgürce gelişirler ve genel olarak konuşulursa, pratik bakımdan ulusal baskıya hiç yer yoktur. 

Tüm bunlar, esas olarak, tüm konumu itibariyle toprak aristokrasisinin, ulusal özgürlük de dahil olmak üzere, bütün özgürlüklerin en kararlı düşmanı olması ile (başka türlü olamaz!) genel olarak özgürlük ve özel olarak ulusal özgürlüğün, toprak aristokrasisinin siyasi egemenliğinin asıl temelinin altını oymasıyla (zorunlu olarak oymak zorundadır!) açıklanır. 

Feodal aristokrasiyi siyaset sahnesinden sürüp çıkartmak, iktidarı elinden söküp almak — ulusal baskıya bir son vermenin ve ulusal özgürlük için gerekli olan fiili koşullan yaratmanm yolu işte budur. 

Rus devrimi zafer kazanmış olduğu ölçüde, feodal serf sahiplerinin iktidarını yıkarak ve özgürlüğü kurarak bu fiili koşulları halihazırda yaratmıştır. 

Şimdi gerekli olan şudur: 
1 — baskıdan kurtarılmış milliyetlerin haklarını tüm biçimleriyle saptamak ve 
2 — bu hakları yasama yoluyla pekiştirmek. 

Geçici Hükümet’in dini ve ulusal kısıtlamaları kaldıran kararnamesi işte bu temel üzerinde ortaya çıkmıştır. 

Devrimin büyümesiyle mahmuzlanan Geçici Hükümet, Rusya halklarının kurtuluşu yolundaki bu ilk adımı atmak zorundaydı, attı da. 

Kararname genel özü itibariyle, Rus milliyetinden olmayan ve Yunan-Ortodoks kilisesine bağlı olmayan vatandaşların haklarındaki kısıtlamaları şu bakımlardan kaldırmaktadır: 

1 — yerleşme, mesken ve seyahat haklan; 
2 — mülkiyet hakkının kazanılması; 
3 — her türden meslekle, ticaretle vb. uğraşma hakkı; 
4 — anonim şirket ve diğer birliklere katılma hakkı; 
5 — devlet hizmetine vb. girme hakkı; 
6 — eğitim kuramlarına girme hakkı; 
7 — özel kuruluşların yazışmalarında, her türden özel eğitim kuruluşlarmda ve ticaret muhasebeciliğinde Rusça'nın dışındaki dillerin ve lehçelerin kullanılması hakkı. 

Geçici Hükümet’in kararnamesi işte böyledir. Şimdiye kadar zan altında kıvranan Rusya halkları, artık, rahat bir nefes alabilir ve Rusya vatandaşı olduklarını hissedebilirler. 

Bütün bunlar çok güzel. 

Fakat bu kararnamenin ulusal özgürlüğü garanti altına almak için yeterli olduğunu ve ulusal baskıdan kurtuluşun artık tamamiyle elde edildiğini sanmak, affedilmez bir hata olurdu. 

Her şeyden önce kararname, dil bakımmdan ulusal eşitliği getirmiyor. Kararnamenin son cümlesi, özel kuruluşların yazışmalarında ve özel eğitim kuruluşlarında ders sırasında Rusça dışındaki dillerin kullanılması hakkından söz etmektedir. Fakat dilleri Rusça olmayan, Rus olmayan vatandaşların çoğunlukla yoğun olduğu bölgelerde (Transkafkasya, Türkistan, Ukrayna, Litvanya vb.) ne olacak? Kuşku yoktur ki, bunların kendi parlamentoları olacaktır (olmak zorundadır!), yani (hiç de «özel» nitelikli olmayan) bir «yazışma» ve eğitim kuruluşlarında (yalnızca «özel» olanlarında değil!) «dersleri» olacaktır— ve bütün bunlar doğal olarak yalnızca Rusça değil, fakat ayrıca yerel dillerde de olacaktır. Geçici Hükümet’in fikri, Rusça’yı devlet dili olarak ilan etmek ve bu bölgeleri, hiç de «özel» olmayan kuruluşlarında, kendi ana dilleriyle «yazışmalarını» ve «derslerini» yürütme hakkından yoksun bırakmak mıdır? Belli ki öyledir. Bunun «Reç»l3l ve «Dyen»inl4l burjuva dedikoducularının bütün damlardan bağırdıkları ve bütün kavşaklarda yaygarasını kopardıkları, ulusların tam hak eşitliği anlamına geldiğine, ahmaklardan başka kim inanabilir? Bunun, ulusların dil bakımından eşitsizliğini meşrulaştırmak anlamına geldiğini kim göremez ki? 

Bundan da öte, her kim gerçek ulusal eşitliği kurmak isterse, kendisini eşitsizliklerin kaldırılması şeklindeki olumsuz önlemle sınırlayamaz — eşitsizliklerin kaldırılmasından; ulusal baskıdan kurtuluşu garanti edecek bir olumlu programın benimsenmesine ilerlemek zorundadır. 

Bu nedenle, şunları ilan etmek gereklidir: 

1 — özgün bir yaşam tarzına ve belli bir ulustan oluşan nüfusa sahip olan, ekonomik bakımdan bütünleşik topraklar oluşturan bölgelere, «yazışmalarını» ve «derslerini» kendi öz dilleriyle yürütme hakkı da dahil, siyasi özerklik (federasyon değil!); 

2 — şu ya da bu nedenle bütünleşik devlet çerçevesi içinde kalamayan uluslar için kendi kaderini tayin hakkı. Ulusal baskının gerçekten kaldırılmasına ve uluslara kapitalizm altında mümkün olan en geniş özgürlüğün garanti edilmesine giden yol budur. 

Pravda  No. 17, 
25 Mart. 1917. 
K. S talin.






Blogger tarafından desteklenmektedir.