Header Ads

Header ADS

SBKP(B) XVI. PARTİ KONGRESİ'NE SİYASİ FAALİYET RAPORU Endüstrileşmede Başarılar

MERKEZ KOMİTESİ'NİN SBKP(B) XVI. PARTİ KONGRESİ'NE SİYASİ FAALİYET RAPORU 

II SOSYALİST İNŞANIN BÜYÜYEN KABARIŞI VE SSCB'NİN İÇ DURUMU
2— Endüstrileşmede Başarılar

Bizde ekonominin büyümesi kendiliğinden değil, belli bir yönde, endüstrileşme yönünde gerçekleşmektedir, endüstrileşmenin, toplam ekonomik sistem içinde endüstrinin payının artmasının, ülkemizin bir tarım ülkesinden bir endüstri

ülkesine dönüşmesinin işareti altında gerçekleşmektedir. a— Ekonominin bütününün gayri safi üretiminde endüstrinin payı açısından, toplam endüstri ve toplam tarım arasındaki karşılıklı ilişkinin dinamiği, rapor döneminde şöyledir: Savaş öncesi dönemde ekonominin gayri safi üretimi içinde endüstrinin payı yüzde 42,1, tarımın payı ise yüzde 57,9'ken, 1927/28 yılında endüstrinin payı yüzde 45,2, tarımınki yüzde 54,8; 1928/ 29 yılında endüstrininki yüzde 48,7, tarımınki yüzde 51,3'tür. 1929/30 yılında ise, endüstrinin payı tahminen yüzde 53'ten az ve tarımın payı ise yüzde 47'den çok olmayacaktır.

Bu, ekonominin bütün sistemi içinde endüstrinin payının tarımın payına ağır basmaya başladığı ve ülkemizin bir tarım ülkesinden bir endüstriülkesine dönüşümünün arifesinde bulunduğumuz anlamına gelmektedir. (Akışlar.)

b— Ekonominin mal üretiminde endüstrinin payını değerlendirdiğimizde, endüstrinin daha da kesin bir ağırlığını görürüz. 1926/27 yılında, ekonomide mal üretiminin toplam bilançosunda endüstri malları üretiminin payı yüzde 68,8, tarım malları üretiminin payı yüzde 31,2 iken, bu rakamlar 1927/28 yılında, endüstri için yüzde 71,2, tarım için yüzde 28,8; 1928/29 yılında endüstri için yüzde 72,4, tarım için yüzde 27,6'dır. 1929/ 30 yılında ise endüstri için muhtemelen yüzde 76, tarım için ise yüzde 24 olacaktır.

Tarımın bu özellikle olumsuz durumu başka olguların yanı sıra, tarımın küçük köylü karakterinin az gelişmiş meta üretiminin ifadesidir. Bu arada açıktır ki, tarımsal işletmelerin —Sovyet çiftlikleri ve kollektif çiftlikler halinde— büyütülmesi ilerlediği oranda, tarımsal üretim meta üretimine dönüştüğü oranda bu durum, belli ölçülerde değişecektir.

c— Fakat, endüstrinin genel gelişimi, endüstrileşmenin hızı üzerine tam bir tablo sunmamaktadır. Tablonun tamamlanması için, ağır endüstri ile hafif endüstri arasındaki karşılıklı ilişkinin dinamiği de saptanmalıdır. O nedenle, endüstrileşmenin büyümesinin en açık belirtisi olarak toplam endüstri üretimi içinde, üretim araçları ve aletleri üretiminin (ağır endüstri) payının ilerleyen artması sayılmalıdır. 1927/28 yılında bütün endüstrinin toplam üretimi içinde, üretim araçları ve aletleri üretiminin payı yüzde 27,2 ve ihtiyaç maddeleri üretiminin payı yüzde 72,8 iken, 1928/29 yılında üretim araçları ve aletleri üretiminin payı yüzde 71,3'e karşılık yüzde 28,7 olmuştur. 1929/30 yılında ise, üretim araçları ve aletleri üretiminin payı muhtemelen yüzde 67,3'e karşılık yüzde 32,7 olacaktır.

Ancak, bütün endüstri değil de, sadece bütün önemli endüstri dallarını içine alan, Yüksek Ekonomi Konseyi tarafından plânlanan endüstri ele alınırsa, burada, üretim araç ve gereçleri üretimiyle, ihtiyaç maddeleri üretimi arasında daha da olumlu bir ilşki olduğu görülür. Tablo şöyledir: 1927/28 yılında üretim araç ve aletleri üretiminin payı yüzde 57,3'e karşılık yüzde 42,7; 1928/29 yılında yüzde 55,4'e karşılık, yüzde 44,6'dır. 1929/30 yılında ise, ihtiyaç maddeleri üretiminin payına düşen yüzde 52'ye karşılık, en az yüzde 48 olacağı tahmin edilmektedir.

Ekonomimizin gelişimi endüstrileşmeyle, kendi ağır sanayimizin sağlamlaşması ve gelişmesiyle yürümektedir.

Bu, ekonomik bağımsızlığımızın temeli olan ağır endüstrimizi artık genişlettiğimiz ve genişletmeye devam edeceğimiz anlamına gelmektedir.
3— Sosyalist Endüstrinin Anahtar Rolü ve Büyüme Temposu

Ekonomimizin gelişimi endüstrileşmede kendisini göstermektedir. Fakat bizim ihtiyacımız olan, herhangi bir endüstrileşme olamaz. Bizim ihtiyacımız olan, küçük meta üretimi biçimileri ve hele de kapitalist üretim biçimleri karşısında sosyalist endüstri biçimlerinin artan oranda ağırlık kazanmasını garanti eden bir endüstrileşmedir. Sanayileşmemizin karakteristik özelliği, onun bir sosyalist endüstrileşme olması, endüstri

XVI. Parti Kongresi'ne, Siyasi Faaliyet Raporu 231 232 J. V. Stalin

nin toplumsallaştırılmış sektörüne özel sektör üzerinde, küçük meta üretimi ve kapitalist sektör üzerinde zafer güvencesi veren bir endüstrileşme olmasında yatmaktadır,

Sektörler itibariyle sermaye yatırımlarının ve gayri safi üretimin büyümesi üzerine işte bazı veriler.

a—Endüstride sektör itibariyle sermaye yatırımlarının büyümesi alınırsa şu tablo çıkar ortaya. Toplumsallaştırılmış sektör: 1926/27 yılında 1270 milyon ruble, 1927/28 yılında 1614 milyon ruble, 1928/29 yılında 2046 milyon ruble, 1929/30 yılında 4275 milyon ruble. Özel ve kapitalist sektör: 1926/27 yılında 63 milyon ruble, 1927/28 yılında 64 milyon ruble, 1928/ 29 yılında 56 milyon ruble, 1929/30 yılında 51 milyon ruble.

Bu, birinci olarak, endüstrinin toplumsallaştırılmış sektöründe sermaye yatırımlarının bu dönem zarfında üç katından fazlaya çıktığı anlamına gelir (yüzde 335).

Bu, ikinci olarak, özel ve kapitalist sektörde sermaye yatırımlarının bu dönem zarfında beşte bir oranında azaldığı anlamına gelir (yüzde 81).

Özel ve kapitalist sektör, eski sermayenin cebinden yemekte ve batışına doğru gitmektedir.

b— Endüstride sektörler itibariyle gayri safi üretimin büyümesi alınırsa şu tablo çıkar ortaya. Toplumsallaştırılmış sektör: 1926/27 yılında 11 999 milyon ruble, 1927/28 yılında 15 389 milyon ruble, 1928/29 yılında 18 903 milyon ruble, 1929/ 30 yılında 24 740 milyon ruble.Özel ve kapitalist sektör: 1926/27 yılında 4043 milyon ruble, 1927/28 yılında 3704 mil-yon ruble, 1928/29 yılnda 3389 milyon ruble, 1929/30 yılında 3310 milyon ruble.

Bu, birinci olarak, endüstrinin toplumsallaştırılmış sektöründe gayri safi üretimin üç yıl içinde iki katından fazlaya çıkmış olması anlamına gelir (yüzde 206,2).

Bu, ikinci olarak, özel ve kapitalist sektörde endüstriye gayri safi üretimin aynı zaman dilimi içinde hemen hemen beşte biri oranında azaldığı anlamına gelir (yüzde 81,9).

Bütün endüstri değil de sadece büyük endüstri (sayıma tabi endüstri) alınır ve sektörler itibariyle bakılırsa, toplumsallaştırılmış ve özel sektör arasındaki ilişki şu tabloyu sunar. Ülkedeki büyük sanayiin üretiminde toplumsallaştırılmış sektörün payı: 1926/27'de yüzde 97,7, 1927/28'de yüzde 98,6, 1928/29'da yüzde 99,1, 1929/30'da yüzde 99,3. Ülkenin büyük sanayiinin üretiminde özel sektörün payı: 1926/27'de yüzde 2,3, 1927/28'de yüzde 1,4, 1928/29'da yüzde 0,9, 1929/30'da yüzde 0,7.

Gördüğünüz gibi, büyük endüstride kapitalist unsurlar artık batmıştır.

"Kim—kimi?" sorusunun, endüstride sosyalizmin mi kapitalist unsurları, yoksa kapitalist unsurların mı sosyalizmi yeneceği sorusunun, endüstrinin sosyalist biçimleri lehine karara bağlandığı açıktır. Bu soru kesin olarak ve geri dönülemez biçimde çözülmüştür. (Alkışlar.)

c— Rapor döneminde, Yüksek Ekonomi Konseyi tarafından plânlama kapsamına alınan devlet endüstrisinin gelişme temposu üzerine veriler özellikle ilginçtir. Yüksek Ekonomi Konseyi tarafından yönetilen sosyalist endüstrinin gayri safi üretimini 1926/27 yılında 100'le gösterecek olursak, bu endüstrinin, gayri safi üretiminin 1927/28 yılında yüzde 127,4; 1928/29 yılında yüzde 158,6'ya çıktığı, 1929/30 yılında ise yüzde 209,8'e çıkacağı görülür. Bu, bütün temel endüstri dallarını ve bütün ağır endüstriyi kapsayan, Yüksek Ekonomi Konseyi tarafından yönetilen sosyalist endüstrinin üç yıl içinde iki katından fazla büyüdüğü anlamına gelmektedir.

Dünyada hiçbir ülkenin büyük endüstrisinin böylesine hızlı bir gelişme temposu göstermediği saptanmalıdır.

Zaten, Beş Yıllık Plân'ın dört yılda yerine getirilmesinden sözetme hakkını da bu durum bize vermektedir.

d— Bazı yoldaşlar, "Dört Yılda Beş Yıllık Plân" şiarına kuşkuyla bakıyorlar. Daha çok kısa bir süre önce yoldaşların bir

XVI. Parti Kongresi'ne, Siyasi Faaliyet Raporu 233 234 J. V. Stalin

kısmı, V. Sovyet Kongresi [44] tarafından onaylanan Beş Yıllık Plânı hayalperestlik olarak değerlendiriyorlardı. "Beş Yıllık Plân"ın sözünü bile duyduklarında gözleri yuvalarından uğrayan burjuva yazarlardan söz bile etmiyorum. Fakat Beş Yıllık Plân'ın, ilk iki yıllık uygulamasını gözönüne alarak değerlendirdiğimizde, gerçekte ne görmekteyiz? Beş Yıllık Plân'ın optimal varyantının yerine getirilmesinin kotrolü bize neyi gösteriyor? Bu sadece, Beş Yıllık Plânı dört yılda gerçekleştirebileceğimizi değil, bir dizi endüstri dallarında, üç hatta ikibuçuk yılda tamamlayabileceğimizi göstermektedir. Bu durum, oportünist kamptaki kuşkuculara gerçekleşemez bir şey olarak görünebilir. Ne var ki bu, inkar etmenin saçma ve gülünç olacağı bir gerçekliktir.

Kendiniz karar verin.

Beş Yıllık Plâna göre, petrol endüstrisi, 1932/33 yılında, 977 milyon ruble değerinde ürün verecekti. Gerçekte ise daha 1929/30 yılında, 809 milyon ruble değerinde ürün vermiştir. Bu, Beş Yıllık Plânda 1932/33 yılı için öngörülen üretimin yüzde 83'ü demektir. Yani petrol endüstrisinde Beş Yıllık Plânı ikibuçuk yıl gibi kısa bir sürede gerçekleştiriyoruz.

Beş Yıllık Plâna göre, yer kömürü endüstrisi, 1932/33 yılında 122 milyon ruble değerinde ürün verecekti. Gerçekte ise daha 1929/30 yılında, 115 milyon rubleden fazla değerde ürün vermiştir. Bu, Beş Yıllık Plânda 1932/33 yılı için öngörülen üretimin yüzde 96'sı demektir. Yani yer kömürü endüstrisinde Beş Yıllık Plânı ikibuçuk yılda —belki de daha erken—gerçekleştiriyoruz.

Beş Yıllık Plâna göre genel makine yapımı alanında, 1932/33 yılında 2058 milyon ruble değerinde ürün alınacaktı. Gerçekte ise daha 1929/30 yılında, 1458 milyon ruble değerinde ürün alınmıştır. Bu, Beş Yıllık Plânda, 1932/33 yılı için öngörülen üretimin yüzde 70'i demektir. Yani genel makine yapımı alanında Beş Yıllık Plânı ikibuçuk-üç yılda gerçekleştiriyoruz.


Beş Yıllık Plâna göre tarımsal makine yapımı, 1932/33 yılında 610 milyon ruble değerinde ürün verecekti. Gerçekte ise daha 1929/30 yılında, 400 milyon ruble değerinde ürün vermiştir. Bu, Beş Yıllık Plânda 1932/33 yılı için öngörülen üretimin yüzde 60'dan biraz fazlası demektir. Yani tarımsal ma-kine yapımı alanında, Beş Yıllık Plânı üç yılda —belki de daha erken— geçekleştiriyoruz.

Sosyalist endüstrimizin eşi görülmedik gelişme temposu işte bu boyuttadır.

Olağanüstü hızlı bir tempoyla ilerliyor ve ileri kapitalist ülkelere teknik-ekonomik açıdan yetişiyoruz.

e— Bu elbette, kapitalist ülkelere üretimin hacmi açısından yetiştiğimiz, endüstrimizin, ileri kapitalist ülkelerin endüstrilerinin gelişmeseviyesine vardığı anlamına gelmez. Hayır, buna daha çok var. Endüstrinin gelişme temposuyla, endüstrinin gelişme seviyesi birbirine karıştırılmamalıdır. Bizde birçok insan, endüstrinin eşi görülmedik bir gelişme temposunu gerçekleştirdiğimizden bununla ileri kapitalist ülkelerin endüstriyel gelişme seviyelerine yetiştiğimiz inancıyla, bu iki olguyu birbirine karıştırmaktadır. Ne var ki bu temelden yanlıştır.

Örneğin, çok yüksek bir gelişme temposu gösterdiğimiz elektrik enerjisi üretimini ele alalım. Elektrik enerjisi üretiminde biz 1924'ten 1929'a kadar nerdeyse yüzde 600'e varan bir yükseliş kaydederken, ABD elektrik enerjisi üretimini aynı zaman dilimi içerisinde sadece yüzde 181'e, Kanada yüzde 218'e, Almanya yüzde 241'e, İtalya yüzde 222'ye yükseltmiştir. Gördüğünüz gibi burada, bütün öteki ülkelerin temposunu geçen eşi görülmedik bir tempo göstermiş bulunuyoruz. Ne var ki bu ülkelerde elektrik enerjisi üretiminin, örneğin 1929 yılındaki gelişme seviyesi alınıp, SSCB'deki gelişme seviyesiyle karşılaştırıldığında, SSCB için hiç de sevindirici olmayan bir tablo çıkar ortaya. Elektrik enerjisi üretiminde kaydedilen eşi görülmedik derecede yüksek gelişme temposuna rağmen, 1929 yılında SSCB'de elektrik enerjisi üretimi sadece 6465 milyon Kilovatsaattir. Bu rakam ABD'de 126 000 milyon, Kanada'da 17 628 milyon, Almanya'da 33 000 milyon, İtalya'da 10 850 milyon Kilovatsaattir.

Gördüğünüz gibi fark muazzam ölçüdedir.

Gelişme seviyesi itibariyle tüm bu devletlerin gerisinde olduğumuz ortadadır.

Ya da örneğin, ham demir üretimimizi alalım. 1926/27 yılında ham demir üretimini 100'le (2,9 milyon ton) gösterecek olursak, üç yıl içinde, yani 1927/28'den 1929/30'a kadar hemen hemen iki katına ulaşarak yüzde 190'a (5,5 milyon ton) vardığını görürüz. Gördüğünüz gibi, oldukça yüksek bir gelişim temposu. Ne var ki meseleye, ülkemizde ham demir üretiminin gelişme seviyesi açısından bakıldığında ve SSCB'nin ham demir üretiminin miktarıyla ileri kapitalist ülkelerin üretim miktarını karşılaştırdığımızda, hiç de hoş olmayan bir tabloyla karşılaşırız. İlkönce, ham demir üretiminde savaş öncesi seviyeye ancak bu yıl, yani 1929/30'da ulaşıp, bu seviyeyi aşabileceğiz. Sadece bu durum bile bizi, eğer madencilik alanındaki gelişme temposunu daha da hızlandırmazsak, tüm endüstri üretimimizin kaderini soru işareti haline getirme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağımız acımasız sonucunu çıkarmaya zorlamaktadır. Ham demir endüstrisinin gelişme seviyesi ülkemizde ve batıda şu tabloyu sunmaktadır: Ham demir üretimi 1929 yılında ABD'de 42,3 milyon, Almanya'da 13,4 milyon ton, Fransa'da 10,45 milyon ton, İngiltere'de 7,7 milyon tondur. SSCB'de ise, 1929/30 sonunda, toplam sadece 5,5 milyon ton olacaktır.

Gördüğünüz gibi fark az değildir. Ham demir üretiminin gelişme seviyesi itibariyle, tüm bu devletlerin gerisinde olduğumuz ortadadır.

Bütün bunlar neyi ifade etmektedir?

Bütün bunlar şunu ifade etmektedir:

1) Endüstrinin gelişme temposu, onun gelişme seviyesiyle karıştırılmamalıdır;

2) Endüstrimiz gelişme seviyesi itibariyle, ileri kapitalist ülkelerin müthiş gerisinde kalmıştır;

3) Ancak endüstrimizin gelişme temposunu daha da

hızlandırdığımız koşullarda ileri kapitalist ülkeleri teknik-ekonomik bakımdan yakalama ve geçme olanağına kavuşuruz;

4) Endüstrimizin gelişme temposunun yavaşlatılmasından sözedenler, sosyalizmin düşmanlarıdır, sınıf düşmanlarımızın ajanlarıdır. (Alkışlar.)

Blogger tarafından desteklenmektedir.