Milli mesele ve sömürge sorunu üzerine rapor
Yoldaşlar ben kısa bir girişle yetineceğim. Sonra komisyonumuzun sekreteri yoldaş Maring tezlerde yaptığımız değişikliklere ilişkin size ayrıntılı bilgi verecek. Ondan sonra ek tezleri hazırlamış olan yoldaş Roy konuşacak. Komisyonumuz değişmiş şekliyle ilk tez taslaklarını hem de ek tezleri oy birliği ile kabul etmiştir. Böylelikle bütün önemli konularda tam bir görüş birliğine varmış oluyoruz. Ben şimdi kısaca 'birkaç noktaya değineceğim.
Birincisi bu tezlerin altında yatan ana fikir nedir? Bu fikir ezilen uluslar ile ezen uluslar arasındaki ayrımdır. İkinci Enternasyonalin ve Burjuva demokrasisinin tersine biz bu ayrıma ağırlık tanıyoruz.
İçinde yaşadığımız Emperyalizm çağında bütün sömürge ve ulusal sorunlarda somut ekonomik olguları saptamak ve soyut varsayımlardan değil somut gerçeklerden yola çıkmak Proletarya ve Komünist Enternasyonal için özellikle önemlidir.
Emperyalizmin en belirgin özelliği bütün dünyanın şimdi gördüğümüz gibi bir sürü ezilen ulusla
muazzam zenginliğe ve güçlü sila hlı kuvvetlere sahip bir avuç ezen ulus olamk ikiye bölünmesidir.
Dünya nüfusun un ezici çoğunluğu bir milyarı aşkın hatta belki dünyanın toplam nüfusunu bir milyar yediyüz elli milyon olarak alırsak 1 milyar 250 milyon insan , yani dünya nüfusunun %70 kadarı ezilen ulusların insanlarıdır. Bu uluslar ya doğrudan doğruya sömürge bağımlılığı içindedirler, ya da örneğin iran, Türkiye ve Çin gibi yarı sömürge olan veya büyük bir emperyalist devletin saldırısına uğrayıp yenik düşerek barış andlaşmaları yoluyla o devletin egemenliği altına girmişlerdir. Bu ayrım, yani ulusların ezen ve ezilen uluslar olarak birbirinden ayrılmaları fikri, bütün bu tezlere, daha önce yalnız imzamla yayınlanmış olanlara değil, Yoldaş Roy tarafından getirilenlem de hakimdir. Bu sonuncu tezler doha çok ingiltere'nin tahakkümü altında olan Hindistan ve diğer Asya ülkelerindeki durum göz önünde tutularak hazırlanmıştır. Bizim için büyük önemleri bundan ileri gelmektedir.
Tezlerim izdeki ikinci temel fikir şudur. Dünyanın emperyalist savaşı izleyen bugünkü durumunda, 'karşılıklı ilişkileri küçük bir emperyalist uluslar gurubunun Sovyet Rusya önderliğindeki Sovyet ha reketine ve Sovyet Devletleri ne karşı yürüttüğü mücadele belirlemektedir. Bunu akılda
tutmazsak tek bir ulusal sorunu ya da sömürge sorununu dünyanın en ücra bir köşesini bile ilgilendir se doğru koyamayız. Uygar ülkelerde olsun , geri kalmış ülkelerde olsun komünist partileri ancak bu temel koşuldan hareket ederlerse politik sorunları doğru koyup doğru bir çözüme götü rebilirler.
Üçüncüsü geri kalmış ülkelerde demokratik burjuva hareketi sorununun önemine özellikle parmak basmak isterim . Aramızda bazı görüş ayrılıkları doğuran bir sorundur bu. Komünist Enternasyonalin ve Komünist partilerinin geri kalmış ülkelerde demokratik burjuva hareketi desteklemeleri gerektiğini söylemenin ilke olarak ve teoride doğru olup olmadığını tartıştık. Tartışmalarımız sonunda oy birliğiyle "burjuva demokratik" hareket yerine ulusal devrimci hareketten söz etme kararına vardık . Hiç şüphe yokki her ulusal hareket ancak bir demokratik burjuva hareketi olabilir. Çünkü , geri kalmış ülkelerde nüfusun büyük çoğunluğu burjuva kapitalist ilişki leri temsil eden köylülerdir. Bu geri kalmış ülkelerde Proleterya partilerinjn kurulmaları gerçekten mümkün olsa bile köylü hareketiyle kesin ilişkiler kurulmadan ve köylü hareketini etkin bir biçimde desteklemeden komünist takktilkleri ve bir komünist politikası izleyebileceklerini sanmak düşe kapılmaktır. Bununla birlikte şöyle karşı görüşler ileri sürülmüştür: Burjuva demokrotik hareketten söz edersek reformcu hareketle devrimci hareket arasındaki bütün ayrımı silip atmış oluruz. Oysa o ayrım son zamanlarda geri kalmış ve sömürge ülkelerde ayan beyan ortaya çıkmıştır. Çünkü emperyalist burjuvazi reformcu hareketi ezilen milletlerede sokmak için elinden geleni yapmaktadır. Sömürücü ülkelerin burjuyazisi ile sömürge ülkelerin burjuvazisi arasında belli bir yakınlaşma olmuştur. Öyle ki çok kere belkide çoğunluk hallerde ezilen ülkelerin burjuvazisi bir yandan ulusal hareketi desteklerken öte yandan Emperyalist burjuvazi ile tam bir anlaşma içerisindedir. Bütün devrimci hareketlere ve devrimci sınıflara karşı onunla güç birliği yapmaktadır.
Bu Komisyonda tartışma götürmez bir biçimde kanıtlandı, ve tek doğru tutumun, bu ayrımı dikkate almak, ve " ulusal devrimci" terimini kullanmak olduğu kararlaştırıldı. Bu değişikliğin anlamı şudur: Biz komünistler olarak sömürgelerde burjuva kurtuluş hareketlerini ancak gerçekten devrimci bir ruhla eğitip örgütlemelerimize engel olmadıkları takdirde desteklemeliyiz, ve destekleyeceğiz. Bu şartlar yoksa bu gibi ülkelerde komünistler ikinci enternasyonal kahramanlarının da saflarında yer aldıkları reformist burjuvazi ile mücadele etmelidirler. Sömürge ülkelerde reformist partiler çoktan 'kurulmuştu, ve bazı durumlarda sözcüleri kendilerine sosyal-demokrat ve sosyalist demektedirler. Sözünü ettiğim bu ayrım bütün tezlerde yer almaktadır. Böylelikle görüşümüz eskisinden çok daha kesin bir biçimde anlatılmıştır sanırım.
'Komünist Entenıasyonal'in ikinci Kongre Bülteni,
No: 6 7 Ağustos, 1920.