KENDİNDE-ŞEY" YA DA V. ÇERNOV, FRİEDRİCH ENGELS'İ ÇÜRÜTÜYOR
Bizim mahçılar "kendinde-şey" üzerine o kadar yazı yazmışlardır ki, yazdıklarını bir araya toplasanız dağ gibi bir basılmış kağıt yığını olurdu. "Kendinde-şey" Bazarov'un, Çernov'-un, Bermann'ın ve Yuşkeviç'in gerçek bête notre'ıdır.1* Ona yakıştırmadıkları hiç bir küfür, etmedikleri hiç bir alay yoktur. Ama kime karşı savaşıyorlar bu baş belası "kendinde-şey" uğrunda? işte burada mahçı filozofların, siyasi partilere göre bir bölünmesi başlar. Marksist geçinen mahçıların hepsi, yanılmakla, kantçılığın içine düşmekle ve Engels'ten uzaklaşmakla suçladıkları Plehanov'un "kendinde-şeyi" ile savaşıyorlar. (Bu suçlamalardan birincisini [sayfa 99] IV. bölümde ele alacağız; burada, yalnız ikincisini isleyeceğiz.) Mahçı Bay V. Çernov, narodnik ve marksizmin yeminli düşmanı "kendinde-şey"den ötürü Engels'e karşı doğrudan bir savağa giriyor.
İnsan itiraf etmekten utanır ama gizli tutmak da ayıp olurdu: bu kez marksizme karşı açık yürekli düşmanlığı, Bay. Viktor Çernov'u, partimiz içerisindeki yoldaşlardan ve felsefedeki bütün karşıtlarımızdan daha ilkeli edebi düşmanlarından biri haline getirdi.[28] Çünkü yalnız kötü niyet (ve ayrıca, belki de, materyalizmi bilmeyişleri?) yüzündendir ki, marksist geçinen mahçılar sadece Plehanov'un çevresinde eşelenmek üzere, Engels'i diplomatça uzakta tuttular
ve Feuerbach'ı ise tamamıyla görmezden geldiler. Gerçekten de, bu, bir nokta etrafında dönmektir, bizzat öğretmenin görüşlerinin dürüstçe bir incelenmesinden korkakça kaçınarak. Engels'in bir öğrencisine usandırıcı ve küçük gagalamalar ve itirazlardır. Bu ivedi yazılmış notların amacı, mahçılığın gerici niteliğini açığa vurmak ve Marks ve Engels'in materyalizminin doğruluğunu ortaya koymak olduğuna göre, marksist geçinen mahçıların Plehanov'a ve ampiryokritikçi Bay V. Çernov'un çürütmüş olduğu Engels'e yönelttikleri yaygaraları bir yana bırakacağız. V. Çernov'un Felsefe ve Sosyoloji İncelemeleri'nde "Marksizm ve Deneyüstü Felsefe" adını taşıyan makalesi (Moskova 1907; kitap çoğunlukla 1900'den önce yazılmış makaleleri toplamaktadır), gizlisi saklısı olmayan Marks'ı Engels'e karşı çıkarma girişimiyle başlıyor, Engels'i "safça dogmatik materyalizm"le. "en kaba materyalist dogmatizm"le suçluyor, (s. 29 ve 32.) Bay V. Çernov'un kanısınca, Engels'in, Kant'ın "kendinde-şey" ve Hume'ün felsefi çizgisine karşı öne sürdüğü kanıt bunun "yeterli" örneğidir. Öyleyse, biz de, bu kanıtla başlayalım.
ve Feuerbach'ı ise tamamıyla görmezden geldiler. Gerçekten de, bu, bir nokta etrafında dönmektir, bizzat öğretmenin görüşlerinin dürüstçe bir incelenmesinden korkakça kaçınarak. Engels'in bir öğrencisine usandırıcı ve küçük gagalamalar ve itirazlardır. Bu ivedi yazılmış notların amacı, mahçılığın gerici niteliğini açığa vurmak ve Marks ve Engels'in materyalizminin doğruluğunu ortaya koymak olduğuna göre, marksist geçinen mahçıların Plehanov'a ve ampiryokritikçi Bay V. Çernov'un çürütmüş olduğu Engels'e yönelttikleri yaygaraları bir yana bırakacağız. V. Çernov'un Felsefe ve Sosyoloji İncelemeleri'nde "Marksizm ve Deneyüstü Felsefe" adını taşıyan makalesi (Moskova 1907; kitap çoğunlukla 1900'den önce yazılmış makaleleri toplamaktadır), gizlisi saklısı olmayan Marks'ı Engels'e karşı çıkarma girişimiyle başlıyor, Engels'i "safça dogmatik materyalizm"le. "en kaba materyalist dogmatizm"le suçluyor, (s. 29 ve 32.) Bay V. Çernov'un kanısınca, Engels'in, Kant'ın "kendinde-şey" ve Hume'ün felsefi çizgisine karşı öne sürdüğü kanıt bunun "yeterli" örneğidir. Öyleyse, biz de, bu kanıtla başlayalım.
Engels, Ludıvig Feuerbach'ında idealizm ile materyalizmin temel felsefe akımları olduklarım bildirir. Materyalizm doğayı birinci etken, ruhu ikinci etken sayar; varlığı birinci [sayfa 100] plana, düşünceyi ikinci plana koyar, idealizm bunun tam tersini yapar. Engels, idealizmin ve materyalizmin "çeşitli okulları"nın filozoflarının bölündüğü bu "iki büyük kamp" arasındaki köklü ayırımı temel taş olarak alır, ve bu iki materyalizm ve idealizm terimini başka anlamlarda kullananları açıkça "karışıkçılık"la (confusionnisme) suçlar.
"Bütün felsefenin en yüksek sorunu, özellikle modern felsefenin büyük temel sorunu, diyor Engels, düşünce ile varlık arasındaki, ruh İle doğa arasındaki ilişkiler sorunudur." Engels, filozofları, bu temel sorun bakımından "iki büyük kampa" ayırdıktan sonra, bu temel felsefe sorununun "bir başka yönü daha" olduğunu gösteriyor: "... bizi çevreleyen dünya hakkındaki fikirlerimiz ile bu dünyanın kendisi arasında nasıl bir bağıntı vardır'? Düşüncemiz gerçek dünyayı tanıyacak durumda mıdır? Biz, gerçek dünyaya ilişkin tasarımlarımızda ve anlayışımızda, gerçeğin tam, şaşmaz bir imgesini yaratabilir miyiz!"2
"Filozofların büyük çoğunluğu buna olumlu yanıt verir" diyor Engels, ve bu büyük çoğunluğa, materyalistlerin tümünden başka, katıksız idealist Hegel gibi en tutarlı idealistleri de koyuyor; Hegel'e göre gerçek dünya, öteden beri varolan bir "mutlak fikrin" gerçekleşmesi idi, insan ruhu, gerçek dünyayı doğru bir biçimde kavrayarak, onda ve onun aracılığıyla "mutlak fikri" kavrar.
"Ama daha bir sürü başka filozof vardır ki [yani hem materyalistler tem de aklıbaşında idealistler] dünyanın tanınması ya da hiç değilse tam olarak tanınması olanağını kabul etmezler. En modern filozoflar arasında Hume ve Kant'ı bunlardan saymak gerekir, bunlar felsefenin gelişmesinde son derece önemli bir rol oynamışlardır."[29]
Engels'ten aktarılan bu sözlerin ardından Bay V. Çernov kavgaya atılıyor. Kant'ın adının peşine şu notu takıyor:
"1888 yılında, ‘modern'ler arasına Kant ve özellikle Hume gibi filozofları koymak bir hayli garipti. O dönemde, Cohen, Lange, Riehl, Laas, Liebmann, Göring ve ötekilerin adını duymak çok daha doğaldı. Engels, açıkça görülüyor ki, ‘modern' felsefe konusunda kuvvetli değildi." (Op. cit., s. 33, not 2.)
Bay Çernov kendine karşı dürüsttür, iktisatta olduğu gibi felsefede de Turgenyev'in Voroşilov'u[30] ile olan benzerliğini korur, bir bilisiz Kautsky'yi,3 bir bilisiz Engels'i "çok bilmiş" adlara bir başvurmayla tozeder! Tek sıkıntı şu ki, Bay Çernov'un başvurduğu bütün yetkililer, Engels'in, Ludwig Feuerbach'ının aynı sayfasında Kant ve Hume'ün uzun zamandan beri çürütülmüş öğretilerinin kadavralarını yeniden canlandırmak isteğiyle hareket eden gerici teoriciler diye nitelendirdiği, yeni-kantçıların yetkinleridir. Şu Bay Çernov'cuk Engels'in de, aslında (mahçılara göre) yetkili sayılan bu profesör müsveddelerini çürüttüğünü kavrayamadı!
Kant ve Hume'e karşı Hegel'in daha önce ortaya koyduğu ve Feuerbach'ın derinlikten çok, daha zekice olan "kesin" kanıtlarına değindikten sonra, Engels, şöyle devam ediyor:
"Bu felsefi çılgınca hevesin (Schruller) en çarpıcı çürütülmesi, bütün ötekilerde olduğu gibi, pratiktir, yani deney ve sanayidir. Eğer doğal bir olaya değgin anlayışımızın doğruluğunu, bu olayı kendimiz yaratarak, gerekli koşullarının yardımıyla onu meydana getirerek ve dahası, onu kendi amaçlarımızın hizmetine sokarak tanıtlayabilirsek, Kant'ın anlaşılamaz [ya da kavranılmaz, unfassbaren – bu önemli sözcük hem Plehanov'un çevirisinde ve hem de Bay V. Çernov'un çevirisinde atlanmıştır] "kendinde-şey"i sona erer. Bitkisel [sayfa 102] ve hayvansal organizmalarda elde edilen kimyasal tözler, organik kimya bu tözleri birbirinin ardından elde etmeye başlayana dek, böyle "kendinde-şeyler" olarak kaldılar; bundan sonra ise "kendinde-şey" "bizim-için-şey" haline geldi, örneğin tarlalarda artık kızıl kök olarak yetiştirme zahmetine katlanmadığımız, çok daha kolay ve çok daha ucuza maden kömürü katranından elde ettiğimiz kök boyanın renklendirici maddesi alizarin gibi." (Op. cit., s. 16.)[31]
Bu uslamlamayı alan Bay V. Çernov, kendini tümden kaybediyor ve zavallı Engels'i yerle bir ediyor. "Hiç bir yeni-kantçı, kuşkusuz, alizarinin maden kömürü katranından daha ucuza ve daha kolay bir yöntemle elde edilebildiğini öğrenmekle şaşırmayacaktır. Ama katrandan, aynı ucuzlukta alizarinle birlikte bir "kendinde-şey"in çürütülmesi de elde edilsin bakalım, işte bu –yalnız yeni-kantçılar için değil– çok güzel ve eşi görülmedik bir buluş olarak görünecektir.
"Engels, görülüyor ki, Kant'a göre ‘kendinde-şey'in tanınmaz olduğunu öğrenerek bu teoremi tersine çevirdi ve her bilinmeyenin kendinde-şey olduğu sonucuna vardı." (s. 33.)
Bakın Bay mahçı, yalan söyleyin ama ölçüyü kaçırmayın! Çünkü, sözkonusu sorunu bile kavramadan "toz duman" ettiğinizi iddia ettiğiniz Engels'in alıntısını kuşa çeviriyorsunuz, hem de herkesin gözü önünde!
Önce, "Engels'in, ‘kendinde-şey'in bir çürütmesini elde ettiği" doğru değildir. Engels, açıkça ve kesinlikle, Kant'ın kavranamaz (ya da bilinemez) kendinde-şeyini çürüttüğünü söyler. Bay Çernov, Engels'in bizim bilincimizden bağımsız şeylerin varlığının materyalist anlayışını bulandırıyor. Sonra, eğer Kant'ın teoremi, kendinde-şeyin bilinemez olduğu biçiminde yorumlanıyorsa, "karşı" teoremin şöyle olması gerekir: bilinemez olan kendinde-şeydir. Bay Çernov, bilinemezin yerine bilinmezi koyuyor, bu yerine koymayı yaparken, gene, Engels'in materyalist anlayışını karıştırdığının ve çarpıttığının farkına varmıyor! [sayfa 103] Kendisine kılavuz edindiği resmi felsefenin gericileri Çernov'un aklını öylesine çelmişler, öylesine karıştırmışlardır ki, Bay V. Çernov, aktarılan örnekten hiç bir şey anlamaksızın, Engels'e karşı bağırıp çağırmaya koyulmuştur. Mach öğretisinin bu temsilcisine, sorunun ne olduğunu açıklamaya çalışalım.
Engels açıkça ve kesinlikle hem Hume'e hem de Kant'a kargı çıktığını söylüyor. Oysa, Hume'de "bilinemez kendin-de-şey" sözkonusu bile değildir, öyleyse bu iki filozof arasında ortak olan nedir? İkisinin de, "görüntüyle görüneni. kavramla kavranılanı, bizim-için-şeyle "kendinde-şey"i birbirlerinden ilke olarak ayırmalarıdır. Zaten Hume, "kendinde-şey"! duymak bile istemez, "kendinde-şey" fikri bile, onun gözünde felsefe için kabul edilmez bir şeydir, "metafizik"ten başka bir şey değildir (Hume ve Kant'ın öğretililerinin de dedikleri gibi). Buna karşılık Kant "kendinde-şey"in varlığını kabul eder, ama onun "bilinemez" olduğunu, ilke olarak görüntüden farklı olduğunu, tamamen farklı bir alana, bilgi ile ulaşılamayan ama inanla ulaşılabilen "öte" (Jenseis) alanına ait olduğunu belirtir.
Engels'in itirazının özü nedir? Dün katranın içinde alizarin olduğunu bilmiyorduk, Bugün bunu biliyoruz.[32]Burada kendini ortaya koyan sorun şudur: Alizarin dün de maden kömürü katranının içinde var mıydı?
Elbette vardı. Bu konuda en ufak bir kuşku göstermek modern doğa bilimleri ile alay etmek olurdu. Evet, eğer böyle ise bundan üç önemli bilgibilimsel sonuç çıkar:
1° Şeyler bizim bilincimizden bağımsız olarak, duyumlarımızdan bağımsız olarak bizim dışımızda vardır, çünkü, hiç kuşku yok ki, bu alizarin dün maden kömürü katranında vardı ve gene aynı ölçüde kuşku götürmez ki, dün bu alizarinin varlığı konusunda hiç bir şey bilmiyorduk ve ondan herhangi bir duyum almıyorduk.
2° İlkede, dış görüntü ile kendinde-şey arasında hiçbir [sayfa 104] ayrım yoktur ve olamaz. Ancak bilinenle henüz bilinmeyen arasında ayrım vardır. Bunun ya da ötekinin arasına özel sınırlar koyma gibi felsefi icatlar, kendinde-şeyin dış görüntünün "ötesinde" olduğu konusunda icatlar (Kant), ya da bugün hâlâ şu ya da bu yanı bilinmeyen ama bizim dışımızda varolan bir dünya sorununda kendimizi bazı felsefi bölümlerle ayırabileceğimiz ve ayırmamız gerektiği konusundaki (Hume) icatlar – bütün bunlar tamamen saçma, Schrulle,* [Kaçıklık. –ç.] zırva ve uydurmadır.
3° Bilgi teorisinde, bilimin bütün öteki alanlarında da olduğu gibi, diyalektik olarak düşünmek gerekir, yani bilgimizi hazır ve değişmez olarak görmemiz, bilginin bilgisizlikten nasıl çıktığını, nasıl eksik, tam doğru olmayan bilginin daha eksiksiz ve daha kesin bir hale geldiğini belirlememiz gerekir.
İnsan bilgisinin gelişmesinin bilisizlikten yola çıktığı kabul edilince, alizarinin maden kömürü katranı içinde bulunuşu kadar basit milyonlarca deneyin, yalnız bilim ve tekniğin tarihinden değil, aynı zamanda hepimizin günlük yaşantısından çıkarılan milyonlarca gözlemin, bize, "kendinde-şeyler"in "bizim-için-şeyler"e dönüştüğünü, duyu örgenlerimizin bir dış nesneden gelen bir izlenimi aldığı anda "dış görüntülerin" ortaya çıkışını, şu ya da bu engelin, varlıkları besbelli olan nesnelerin duyu örgenlerimiz üzerindeki etkisini önlediği anda "dış görüntülerin" ortadan kayboluşunu gösterdiği görülecektir. Bundan zorunlu olarak çıkarılması gereken tek vargı –hepimizin günlük, yaşamımızda yapmış olduğu ve materyalizmin, bilerek, bilgibilimin temeline yerleştirdiği vargı– şeylerin, nesnelerin, cisimlerin bizim dışımızda ve bizden bağımsız olarak var oldukları ve duyumlarımızın dış dünyanın imgeleri olduklarıdır. Mach'ın bunun karşıtı teorisi (cisimlerin duyum karmaşaları oldukları teorisi) zavallı idealist saçmalıklarda-. Bay Çernov'a gelince, o da, Engels'e değgin tahliliyle, bir kez daha Voroşilov'un bir eşi olup çıkmıştır; Engels'in başvurduğu basit örnek ona "safça ve garip" görünmüştür! Profesör seçmeciliği ile tutarlı materyalist bilgi teorisini birbirinden ayırdedemediği için, felsefeyi çok bilmiş bilginlerin söz ustalıklarından ibaret sayıyor.
Bay Çernov'un öteki düşüncelerini tahlil etmek ne gerekli ne de olanaklıdır: bunlar hep (materyalistlere göre atomun bir kendinde-şey olduğu iddiası gibi) aynı iddialı boş sözlerdir. Yalnız konumuzla ilgili olan (ve bazı kimseleri şaşırtmış gibi görünen) bir düşüncesini kaydedelim: sözde, Marks, Engels'ten ayrılıyormuş. Sözkonusu olan Marks'ın Feuerbach üzerine ikinci tezi ve Diesseitigkeit* [Beri yanlılık. –ç.] sözünün Plehanov tarafından çevirisidir.
İkinci tez şöyledir:
"İnsan düşüncesinin nesnel bir gerçeğe varıp varamayacağı sorunu teorik değil pratik bir sorundur, insanın, gerçeği, yani düşüncenin gerçekliğim ve gücünü, düşüncesinin beri-yanlılığını pratikte tanıtlaması gerekir. Düşüncenin gerçekliği ya da gerçeksizliği üzerine, pratikten ayrı, pratikten soyutlanmış bir tartışma düpedüz iskolastiktir.[33]"
Plehanov'da "düşüncenin beri-yanlılığını tanıtlamak*' (sözcük çevirisi) yerine, düşüncenin "görüngünün beri yanında durmadığını tanıtlamak" vardır. Ve Bay V. Çernov kıyameti koparıyor: "Engels ile Marks arasındaki çelişki, böylece aşırı derecede bir yalınlıkla giderilmiş oluyor. ... Böyle olunca, sanki Marks, Engels gibi, kendinde-şeylerin bilinebilirliğini ve düşüncenin öte-yanlılığını ileri sürmektedir." (Loc. cit., s. 34, not.)
Her bir tümceciği ile karışıklığı iyice karmakarışık hale getiren bir Voroşilov'la ne yapılabilir ki! Bütün materyalistlerin kendinde-şeylerin bilinebilirliğini kabul ettiklerini bilmemek, Bay Çernov, tam bir bilisizliktir, Tezin hemen ilk [sayfa 106] tümceciğini atlayıp, düşüncenin "nesnel gerçeği"nin (gegenstandliche Wahrheit) düşünce tarafından gerçek olarak yansıtılan nesnelerin ("kendinde-şeylerin") varlığından başka bir anlama gelmediğini anlamamak bilisizlik ya da sınırsız bir şapşallıktır Bay Viktor Çernov. Plehanov'un açıklamasından (Plehanov bir açıklama vermiştir, bir çeviri değil), Marks'ın, düşüncenin öte-yanlılığını savunduğu "sonucu çıkar" demek, kopkoyu bir bilisizliktir Bay Viktor Çernov. Sadece Hume'ün ve Kant'ın öğretilileri, insan düşüncesini "dış görüntülerin beri yanında" durdururlar. Piskopos Berkeley'in yere serdiği 17. yüzyıl materyalistleri de dahil olmak üzere bütün materyalistler için (bu kitabın girişine bakınız) "dış görüntüler", "bizim-için-şeyler" ya da "kendinde-nesneler"in kopyalarıdırlar. Marks'ın düşüncesini bilmek isteyenler, Plehanov'un serbest açıklamasına başvurmak zorunda değillerdir, tam tersine Voroşilov'vari dolambaçlı fantezilere girişecekleri yerde Marks'ın ne demek istediğini anlamayı denemelidirler.
İlginçtir ki: kendilerine sosyalist diyenler arasında Marks'-in "tezler"inin anlamını kavramada isteksiz ya da yeteneksiz kimseler bulunmasına karşılık, zaman zaman çok daha büyük titizlik gösteren burjuva filozoflar bulunabiliyor. Ben Feuerbach'ın felsefesini ve onun Marks'ın "tezler"iyle ilişkisini incelemiş bir yazar tanıyorum. Bu yazar, Feuerbach üzerine kitabının ikinci kısmının üçüncü bölümünü, Feuerbach'ın Marks üzerindeki etkisini incelemeye ayıran Albert Lévy'dir.4 Lévy'nin Feuerbach'ı her zaman doğru olarak yorumlayıp yorumlamadığını tartışmadan ve onun bilinen burjuva bakış açısından Marks'ı eleştirme biçimi üzerinde durmadan, Marks'ın ünlü "tezler"inin felsefi içeriğini değerlendirişini anmakla yetineceğiz. "Marks –diyor Lévy birinci tezle ilgili ]olarak– bir yandan, daha önceki materyalizm ve Feuerbach ile birlikte, şeylere değgin tasarımlarımıza uygun düşen gerçek ve bizden ayrı şeyler vardır..."
Görüldüğü gibi Albert Lévy, materyalizmin, yalnız marksist materyalizmin değil, her materyalizmin, "daha önceki bütün" materyalizmin de temel tezlerini iyi kavramış: bizim dışımızdaki gerçek nesneleri, fikirlerimizin onlara "uygun düştüğü" nesneleri kabul eder. Genel olarak bütün materyalizm için geçerli olan bu basit gerçek sadece Rus mahçıları tarafından bilinmemektedir. Lévy devam ediyor:
"... Marks, öte yandan, materyalizmin etkin kuvvetlerin önemini [yani insan pratiğini] değerlendirme işini idealizme bırakmış olmasından üzüntü duyuyor. Marks'a göre bu kuvvetleri materyalist sistem içinde yeniden bütünleştirmek üzere idealizmin elinden çekip almak gerekir; ama elbette ki, bu etkin kuvvetlere, idealizmin kendilerine tanıyamadığı gerçek ve duyulur niteliği geri vermek gerekecektir. Demek ki Marks'ın düşüncesi şöyledir: nasıl tasarımlarımıza bizim dışımızdaki gerçek nesneler uygun düşüyorsa, aynı şekilde bizim görüngüsel faaliyetimize de bizim dışımızda gerçek bir faaliyet, şeylerin bir faaliyeti uygun düşer; bu anlamda insanlık mutlak'a yalnız teorik bilgi ile değil, pratik faaliyet ile de katılır; ve böylece insanın bütün faaliyeti, ona teori İle birlikte elele yürüme olanağım sağlayan bir saygınlık, bir soyluluk kazanır: devrimci faaliyet bundan böyle metafiziksel bir özellik kazanır..."
A. Lévy profesördür. Ve profesörlüğe layık bir kimse, materyalistleri metafizikçi olarak suçlamaktan geri duramaz. idealist profesörlere göre, Hume ve Kant'ın öğretililerine göre, materyalizm, hangisi olursa olsun, bir "metafiziktir", çünkü, görüngünün ötesinde (görüntü, bizim-için-şey), bizim dışımızdaki gerçeği görür. Şu halde, A. Lévy'nin, Marks'a göre, "şeylerin faaliyeti" insanlığın "gorüngüsel faaliyetine" uygun düşer, yani, insanlığın pratiğinin yalnız gorüngüsel [sayfa 108] (Hume ve Kant'ın anladıkları anlamda) değil, aynı zamanda nesnel ve gerçek bir değeri vardır, demekte haklıdır. Pratiğin ölçütünün, daha ileride göreceğimiz gibi (§ 6), Mach'ta, Marks'ta olduğundan bambaşka bir anlamı vardır. "İnsanlık mutlak'a katılır", bu demektir ki, insanın bilgisi mutlak gerçeği yansıtır (aşağıya bakınız § 5). İnsanlığın pratiği, bizim fikirlerimizi denetleyerek, bunlar içinde mutlak gerçeğe uygun olanlarını doğrular. A. Lévy devam ediyor :
"... Bu noktaya gelince, Marks, doğal olarak eleştirinin itirazları İle karşılaşıyor; o kendinde-şeylerin varlığını kabul etti, bizim teorimiz onun insan diline çevrilmesidir; o, şu yaygın itirazdan kendini kurtaramadı: çevirinin aslına uygun bir çeviri olduğu konusunda size güvence veren nedir? insan düşüncesinin size nesnel bir gerçek verdiği konusunda ne tanıtınız vardır? İşte bu itiraza yanıt veriyor Marks ikinci tezinde." (s. 291.)
Okur şuna dikkat edecektir: A. Lévy, Marks'ın kendinde-şeylerin varlığını kabul ettiğinden bir an olsun kuşku duymuyor!
2. "AŞIŞ" ("TRANSCENSUS") YA DA V. BAZABOV ENGELS'İ "DÜZELTİYOR"