Lenin - Buharinin Emperyalizm kitabına Önsöz
Lenin
Aralık 1915
Aralık 1915
N.I.Bukharin’in ele aldığı konunun önemini ve güncelliğini belirtme ye gerek yok. Emperyalizm meselesi sadece en önemli mesele olmayıp, aynı zamanda son zamanlarda kapitalizmin değişen şekillerini inceleyen ekonomi biliminin ele aldığı meselelerden en önemlisi olduğunu söyle yebiliriz. Yazarın mümkün olan en son verilerden yararlanarak böylesi bir ayrıntıyla ortaya koyduğu gibi, sadece ekonomiyle ilgilenenler değil günümüzün sosyal yaşamının her alanıyla
ilgilenenlerin bu meseleyle ilgili gerçekleri bilmesi gerekir.
Emperyalizmin ekonomik ve politik görüşlerinin doğasını tam anlamıyla anlamadan ve bu bilgileri dayanak yapmadan, günümüzdeki savaşın somut tarihi analizini yapmanın mümkün olmadığını söylemeye gerek yok. Bundan başka, son 10 yılların ekonomik ve politik durumunu anlamak mümkün olmaz ve bunu anlamadan savaş hakkında doğru bir görüş belirtmek komik olur. Modern bilimin gereklerini en açık biçimde ortaya koyan Marxsist bakış açısından, iki ülkenin hakim sınıfları için memnuniyet verici ve uygun ve diplomatik “dokümanlardan” veya günlük politik olaylardan seçimini ve bunların sergilenişini savaşın tarihi analizi olarak ortaya koyan metodun “ bilimsel” değerine ancak gülünüp geçilir. Örneğin Plekhanov durum bu olduğunda, emperyalizmin temel karakteristiklerini ve eğilimlerini günümüzdeki oldukça gelişmiş, olgunlaşmış ve geçkin kapitalizmin, ekonomik ilişkilerinin bir sistemi olarak ele almamasıyla Marxism’den ayrılmıştır. Purishkeviches ve Milyakovs’u hoşnut edecek ufak birkaç olay açısından işi ele almıştır. Bu koşullarda bilimsel emperyalizm kavramı, sınıf temel leri tümüyle yabancı rakip ve muhalifleriyle aynı olan yukarıda adından söz ettiğimiz iki Rus emperyalistine rakipleri ve muhaliflerince yapılan şey, çok küfür düzeyine indirgenmiştir. O günlerde unutulan sözler, terk edilen ilkeler, silinip atılan evrensel kavramlar ve terk edilen çözümler ve ciddi yeminler karşısında şaşırıp kalınmalıdır.
Emperyalizmin ekonomik ve politik görüşlerinin doğasını tam anlamıyla anlamadan ve bu bilgileri dayanak yapmadan, günümüzdeki savaşın somut tarihi analizini yapmanın mümkün olmadığını söylemeye gerek yok. Bundan başka, son 10 yılların ekonomik ve politik durumunu anlamak mümkün olmaz ve bunu anlamadan savaş hakkında doğru bir görüş belirtmek komik olur. Modern bilimin gereklerini en açık biçimde ortaya koyan Marxsist bakış açısından, iki ülkenin hakim sınıfları için memnuniyet verici ve uygun ve diplomatik “dokümanlardan” veya günlük politik olaylardan seçimini ve bunların sergilenişini savaşın tarihi analizi olarak ortaya koyan metodun “ bilimsel” değerine ancak gülünüp geçilir. Örneğin Plekhanov durum bu olduğunda, emperyalizmin temel karakteristiklerini ve eğilimlerini günümüzdeki oldukça gelişmiş, olgunlaşmış ve geçkin kapitalizmin, ekonomik ilişkilerinin bir sistemi olarak ele almamasıyla Marxism’den ayrılmıştır. Purishkeviches ve Milyakovs’u hoşnut edecek ufak birkaç olay açısından işi ele almıştır. Bu koşullarda bilimsel emperyalizm kavramı, sınıf temel leri tümüyle yabancı rakip ve muhalifleriyle aynı olan yukarıda adından söz ettiğimiz iki Rus emperyalistine rakipleri ve muhaliflerince yapılan şey, çok küfür düzeyine indirgenmiştir. O günlerde unutulan sözler, terk edilen ilkeler, silinip atılan evrensel kavramlar ve terk edilen çözümler ve ciddi yeminler karşısında şaşırıp kalınmalıdır.
N.I.Bukharin’in çalışmasının bilimsel önemi özellikle buradadır. Bukharin, emperyalizmle ilgili dünya ekonomisinin temel gerekçesini, oldukça gelişmiş kapitalizmin gelişmesindeki belli bir aşama
olarak ele alıp incelemiştir. Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde feodalizmin yenik düştüğü çağda kapitalizmin nispeten “barışçıl kapitalizm” niteliğinde olduğu çağ söz konusudur.
Bu dönemde kapitalizm nispeten daha sakin ve düzenli bir biçimde gelişmiş ve henüz işgal edilmemiş büyük topraklara ve henüz kapitalist girdaba düşmemiş ülkelere “barışçıl” bir şekilde yayılmıştır. 1871 ve 1914 yılları arasındaki çağda bile barışçıl kapita- lizm”askeri ve genelde sınıf anlamında gerçekten barışçıl olmaktan uzak yaşam koşullarını yaratmıştır. Gelişmiş ülkelerin nüfusunun onda dokuzu ve koloni ve geri kalmış ülkelerdeki yüz milyonlarca insan için bu çağ “barış” değil aksine baskı, işkence, korku ve sonu gelmeyecek korkunç hareketleri de içeren bir çağ olmuştur. Bu çağ ebediyen kapanmıştır. Bu çağı nispeten daha şiddetli, tamamıyla katı değişikliklerin olduğu, karışık ve çelişki dolu bir başka çağ takip etmiştir. Bu çağ halk kitleleri için sonu olmayan bir korku değil ama sonu korku dolu bir çağ olarak yansımıştır.
Bu değişikliğin, kapitalizmin ve genelde meta üretiminin en derin ve en temel eğilimlerinin gelişmesi ve büyümesini sürdürmesinden kaynaklandığını akılda tutmak oldukça önemlidir. Emtia mübadelesinin ve bü yük ölçekli üretimin gelişmesi tüm dünyada gözlenebilen temel eğilimlerdir. Mübadelenin gelişmesinin, büyük ölçekli üretimin büyümesinin belli bir aşamasında yani, 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında, emtia mübadelesi, büyük ölçekli üretimle birlikte ekonomik ilişkilerin ve sermayenin öylesine uluslararasılaşmasını yaratmıştır ki serbest rekabetin yerini tekel almıştır. Mevcut işletmeler kendini uluslararası ve ülke içinde serbestçe rekabete açan işletmeler olmayıp, işletme ve tröstlerin tekelci müttefikidir. Artık tipik olarak dünyanın hakimi özellikle mobil ve esnek, ülkede ve uluslararası düzeyde örtülü olarak iş gören, bireyselcilikten uzak ve mevcut üretim sürecinden bağımsız, kolaylıkla yoğunlaşan, öyle ki yoğunlaşma konusunda şimdilik büyük mesafeler almış, fınans kapitaldir. Böylece kelimenin tam anlamıyla bir kaç yüz milyarder ve milyo ner tüm dünyanın kaderini ellerinde tutmaktadır.
Teorik ve soyut olarak uslamlandığında, Kautsky’nin ulaştığı sonuca ulaşılabilir (bir çoğu gibi Marksizm ’den kopmuştur ancak farklı bir şekilde). Yani, sermaye ağalarının rekabetlere ve ulusal olarak sınırlı düzeydeki fınans kapitalle mücadele edecek uluslararası olarak birleşmiş fınans kapital şeklindeki bir dünya tröstü kurmaları uzak değildir. Bununla beraber, böyle bir sonuca ulaşmak, geçen yüzyılın sonunda bizim “ Struveistler” ve “ Ekonomistlerin” ulaştığı sonuç kadar soyut, birleştirilmiş ve yanlıştır. Bunlar, kapitalizmin ilerlemeci doğasından, kaçınılmazlığından ve Rusya’daki nihai zaferinden hareketle zaman zaman özür diler (sermayeye tapıyor, barışçıl anlaşmalar yapıyor, savaşmak yerine övgü yağdırıyor), zaman zaman politik olmaz (politikayı veya politikanın önemini reddetti, genel politik sarsıntı ihtimalini reddetti vs.. Bu “Ekonomistlerin” en büyük hatalarıydı), zaman zaman pür ve basit bir “grev” örgütünü ortaya koyar (onlar için “genel grev” grev hareketinin ilahlaştırılması demekti, Bu da, diğer eylem şekillerinin unutulduğu, ve önemsenmediği bir duruma indirgendi. Oysa genel grevler tek başına kapitalizmin yıkımını sağlayacaktır). Bazı göstergeler, kapitalizmin karşı konulmaz ilerlemesinin serbest rekabet cennetiyle karşılaştırıldığında ve emperyalizmin kaçınılmazlığının, dünyanın gelişmiş ülkelerinde “barışçıl” sermaye üzerindeki nihai zaferi sayısız ve değişken politik veya politik Almayan talihsiz hatalara neden olmaktadır.
Özellikle Kautsky’nin Marxismle arasının açılması, onu politikayı inkar ya da unutmaya, özellikle bu emperyalizm çağını karakterize eden sayısız ve çok çeşitli politik çelişkileri, alt üst oluşları ve dönüşümleri üstünkörü ele almaya ve emperyalizmin övgücüsü olmaya itmemiş fakat "barışçıl bir kapitalizm” rüyasına dalmasına neden olmuştur. “ Barışçıl” kapitalizm yerini barışçıl olmayan, militan, karmaşıklara neden olan emperyalizme bırakmıştır. Kautsky bunu kabul etmek zorunda kalmıştır. Çünkü son kez bir Marxist olarak sonuç çıkardığı ve 1909 yılındaki özel bir çalışmasında' bunu kabul etmişti. Emperyalizmden, “ barışçıl” kapitalizme doğru basitçe, direkt olarak ve açık bir dönüş mümkün değilse, bu küçük burjuva rüyalarına, “barışçıl” ultra emperyalizme yönelik masum düşünüşlerin ortaya çıkması demek, mümkün değil mi? Küçük burjuvazinin çok korktuğu savaşlar, politik çalkantılar gibi en nahoş, en çarpıtıcı çelişkileri elimine “edebilecek” ulusal emperyalizmlerin (veya daha doğrusu, devletlerde belirginleşen emperyalizmler) uluslararası olarak biraraya gelmelerine ultra emperyalizm denirse, şu anda ulaşılan emperyalizm çağından neden geri dönmeyelim- bu çağ öyle bir çağdır ki çelişkiler ve karmaşa önümüzde durmaktadır.
Nispi olarak barışçıl, çelişkisiz ve karmaşa yaratmayacak ultra emperyalizm rüyalarına neden dönmeyelim? Ve emperyalizm çağının ortaya koyduğu gelip geçici nitelikteki mecbur edici dalga neden şimdi Avrupa üzerinde hüküm sürmektedir? Bu çağın yakında sona ereceği rüyası yerine belki de “keskin” taktikleri içermeyen nispeten “barışçıl” ultra emperyalizm çağının geleceğini neden hayal etmeyelim? Kautsky şöyle söylemektedir: “ Kapitalizmin böylesi yeni bir aşaması mümkün olabilir. Bununla beraber, bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği sorusuna cevap vermek için yeterli veriye sahip değiliz” 1 Emperyalizmden bu yolla kaçınma eğiliminde yani olup olmayacağını bile bilmediğimiz “ ultra-emperyalizm” çağına geçme rüyası konusunda Marxismin uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bu uslamda Marxism, icat edenin kendisinin bile gerçekleşmesini garanti edemediği “kapitalizmin yeni aşaması” olarak kabul edilir. Halbuki gönümüzdeki kapitalizmin mevcut aşaması için aynı yazar bile Marxism değil ama çelişkileri yumuşatacak küçük burjuva ve oldukça gerici tepki eğilimlerini sunmaktadır. Kautsky 1909’da çıkacak savaşa ilişkin yaptığı çalışma sırasında, önceden gördüğü ve tanımladığı hareketli ve karmaşa dolu çağda Marxist olmaya söz vermişti. Şimdi bu çağa gelindiğinde Kautsky, gelip gelmeyeceğini bile bilmediği ultra emperyalizm çağında yine Marxist olacağı sözünü veriyor. Eş deyişle, bugünkü koşullarda ve bugün değil ama daima başka bir çağda Marxist olmayı vadediyor. Yarın için, ertelenen Marxism olarak kredili Marksizme sahibiz. Bugün için ise elimizde, çelişkileri yumuşatıcı küçük burjuva opportunist teorisi var-sadece teori olarak değil. Günümüzde gayet yaygın olan, ihracatın uluslararasılaşması gibi bir şeydir. Kendi ülkeleri ve müttefikleri dışında, düşman kamplardaki her uluslararasılaşma belirtisine sempati duyan ateşli -çok ateşli!- uluslararasılaşma taraftarlarını ve Marxistleri çok iyi biliyoruz. Müttefiklerinin vaadi olarak kaldığı sürece demokrasiye sempatiyle bakanları iyi tanıyoruz. Sempatizanlarının bağlı olmaktan şeref duyduğu güçlerin hegemonyası altındaki uluslar hariç, “Ulusların kendi kaderlerini tayin etme” hakkına sahip olmalarını isteyenleri de tanıyoruz- tek kelimeyle, günümüzde geçerli olan ikiyüzlülüğün binlerce çeşidinden biriyle karşı karşıyayız.
Bununla beraber, soyut olarak emperyalizmi kapitalizmi yeni bir aşa ması, yani ultr'a-emperyalizm aşaması “düşünülebilir” dense, buna itiraz edilebilir mi? Hayır. Soyut düzeyde böyle bir aşama düşünülebilir. Bununla beraber, pratikte geleceğin yumuşak meselesi adına günümüzün zor meselelerini inkar eden oportünisttir. Teorik olarak, bu günümüz yaşamında karşılaştığımız gelişmelere dayanacağına, rüyalara dalmaya benzer. Gelişimin, istisnasız tüm işletmeleri ve devletleri içine alacak tek bir dünya tröstünün kurulması yönünde olduğundan şüphe yoktur. Ama bu
yöndeki gelişme öylesine stres, tempo, antagonizmalar, çelişkiler ve tepe taklak gelişler içinde -sadece ekonomik değil, fakat aynı zamanda politik, ulusal vs.- gelişmektedir ki ulusal finans kapitallerin dünya çapında bir ultra-emperyalizm yapısında birleşmesinden önce, emperyalizm kaçınılmaz olarak yok olacak ve kapitalizm kendi karşıtına dönüşecektir.
Aralık, 1915