Komintern - Balkanlarda Durum
H. Kabakçıyef
BALKANLARDA DURUM
5 ocak 1923
""Dördüncü Komünist Balkan Konferansının daha geçen yılın Mayıs ayında Sofya'da toplanabilmesine karşılık, Beşinci Konferan s, Balkanları kasıp kavuran beyaz terör yüzünden 12 Aralıkta yurt dışında , Moskova'da toplanmak zorunda kaldı . Son aylarda Balkanlarda meydana gelen olayların aşağıdaki özeti, Kabakçiyef yoldaşın Konferansa sunduğu rapordan alınmıştır.""
Yazı Kurulu
1.Yunanistan'ın Yenilgisi
Yunanistan'ın yenilgiye uğramasının tek sorumlusu, Yunan burjuvazisinin maceracı ve caniyane siyasetidir. Bu yenilgi sadece Yunan 'burjuvazisinin milliyetçi istila siyasetinin değil, aynı zamanda tüm Balkan burj uvazilerinin siyasetinin; Bulgaristan'ın 1913-1918 yılları arasındaki, Sırbistan'ın 1915, Romanya•nın 1916 ve Yunanistan'ın l922'deki siyasetlerinin de bir yenilgisidir Balkan devletlerinin hepsinde Balkan burjuvazisinin uyguladığı siyaset, halkları peşpeşe yenilgilere, felaketten felakete sürükledi, şu ya da bu ülkenin kazandığı geçici başarılara karşın tam bir iflasla sonuçlandı.
Yunan yenilgisinin ilk sonucu, Yunanistan'da patlak veren şiddetli iç siyaset bunalımıdır. Yunan halkı
büyük kurbanlar vermiş, şimdi de korkunç bir sefalete düşmüştür. Cepheden dönen işçi ve köylüler isyan ederek yöneticilerden hesap soruyor. Eski hükümet devrilmiş, kral kovulmuştur. Ama milli burjuvazi ve onun subaylar arasındaki taraftarları, bu hareketin önderliğini ele geçirerek hedeflerini sınırlandırmayı başardılar.Gene de kitlelerin hoşnutsuzluğu artmakta ve devrimci bir kitle hareketinin koşulları hızla olgunlaşmak tadır.
Yunanistan Komünist Partisini önemli, büyük görevler beklemektedir. Bu parti, işçi ve köylü kitlelerine nüfuz edebilmek, devrimci şiarlar etrafında onların bağımsız sınıf mücadelesini örgütleyebilmek için gereken herşeyi yapmak zorundadır. Yunanistan Komünist Partisi, kendi bağımsızlığını koruyarak cumhuriyet mücadelesini desteklemeli, aynı zamanda bu mücadeleyi daha da ileriye götürmek, Yunanistan Sovyetler Cumhuriyeti ve Federal Balkan Sovyetler Cumhuriyeti uğruna bir mücadeleye dönüştürmek için çaba göstermelidir.
Yunanistan'ın yenilgisi aynı zamanda, İngiliz emperyalizminin de yenilgisidir. Çünkü Türklerle savaşta Yunanistan'm arkasında İngilizler vardı. ittifak Devletlerinin, özellikle de İngiliz emperyalizminin Balkanlardaki ve Anadolu'daki durumu, Yunanistan•ın yenilgisi ve milli Türk ordularının İstanbul'a ilerlemesi sonucu zayıflamıştır. Bu, emperyalizmin ve karşı-devrimin Balkanlardaki devrimci harekete Güneyden saldırma tehlikesini azaltıyor.
Ama İttifak Devletleri, Balkan devletlerini yeniden bir savaş ve hanedan birliğinde toplamaya çalışıyorlar. Amaçları, bu birliğin yardımıyla Balkan halklarını Türkiye'ye ve Rusya'ya karşı savaşa zorlamaktır. Yunan yenilgisinin ve Türk ordularının İstanbul'a yaklaşmasının hemen ardından Yugoslavya, seferberlik hazırlıkları için İttifak Devletlerinden 800 milyon frank tutarında borç istedi. Büyük bir hazır orduya sahip olan Romanya ise yeni kurraları askere çağırıyor. İngiltere'nin etkisiyle Romanya, Fransa'nın etkisiyle de Yugoslavya savaş için tüm hazırlıkları yapıyorlar. ittifak Devletlerinin bilinçsiz aletleri olan ve kendi istila hırsı dolu siyasetlerinden bir türlü vazgeçmeyen Balkan hükümetleri, Balkanlarda sahneye kanlı bir facia koyabilirler.
Beliren bu yeni savaş tehlikesi karşısında Balkan komünist partileri, işçi ve köylü yığınlarının mücadelesini örgütlemelidir. İttifak Devletleri emperyalizmin Balkan halklarını Türkiye'ye karşı savaşa sürmek için gösterdiği çabalar ancak bu yolla etkisiz kılınabilir.
Balkan komünist partileri, İttifak Devletleri emperyalizmine karşı milli bağımsızlığı için mücadele eden Türkiye ile Balkan halkları arasında barış talep etmelidirler.
Il. Türkiye ve Trakya Sorunu
Milli Türk ordularının başarıları İngiltere'nin sömürgeler üzerindeki egemenliğini sarstı, tüm Doğu haklarının özgürlük mücadelesini canlandıran itici bir güç oldu. İstanbul ve Anadolu'da, Avrupa emperyalizmine karşı mücadelede, Balkan halklarının doğal müttefiki olacak bağımsız bir Türkiye'nin kurulması, Avrupa emperyalizminin sömürgeleştirdiği Balkan halklarının son derece yararınadır.
Komünist Enternasyonal ve komünist partileri, tüm sömürge ve yan-sömürge halklarının emperyalizme karşı mücadelesini destekler. Balkan komünist partileri de, Avrupa emperyalizmine karşı çıktığı, dolayısıyla da devrimci bir nitelik taşıdığı sürece Türk milli hareketini desteklemektedir ve desteklemeye devam edecektir. Ama bu hareket yabancı halkları istila etmeye, boyunduruk altına almaya başladığı an, yani Türkiye, Boğazlar ve İstanbul üzerindeki egemenliğiyle yetinmeyerek Trakya'yı da istila etmeye kalkıştığı an, bu harekete kararlıkla karşı çıkacaklardır. Türkiye Komünist
Partisi milli hareket karşısında tam bağımsızlığını korumalıdır. Türkiye Komünist Partisi Türk milli burjuvazisini teşhir etmeli, hem Türk burjuvazisinin sömürücü siyasetine karşı hem de burjuvazinin yabancı halkları boyunduruk altına almaya, Avrupa emperyalizmi ile anlaşmaya yönelik her türlü çabasına karşı mücadele etmelidir. Milli Türk ordularının Balkanlara yaklaşması, Trakya üzerinde egemenlik sorununu yeniden ön plana çıkartmıştır. Yunanistan, Batı Trakya'ya egemen olmak ve bu egemenliğini her ne pahasına olursa olsun korumak istiyor. Bulgaristan, Trakya 'nın özerkliğini talep ediyor, ama bu özerklik maskesi altında ilhak girişiminde bulunuyor. Gerek Yunan burjuvazisi gerekse Bulgar burjuvazisi Trakya'yı istila emelleri gütmektedirler.
Onlar, Trakya'da yaşayan halklann bağımsızlığının ve özerkliğinin düşmanlarıdır. Balkan komünist partileri, özellikle Bulgaristan ve Yunanistan Komünist Partileri, Trakya'da yaşayan halkların milli, özgürlük ve özerklik mücadelesini destekleyecek, bu halkların milli bağımsızlığa ancak işçi ve köylülerin devrimci mücadelesi yoluyla, ancak Federal Balkan Sosyalist Sovyetler Cumhuriyetini gerçekleştirerek kavuşacaklarını açıkça belirteceklerdir. öte yandan bu komünist partileri, Yunanistan ve Bulgaristan'ın Trakya üzerindeki istilacı emellerini her zaman teşhir edecek ve bu tür girişimlere karşı amansızca mücadele edeceklerdir.
III. Lozan Konferansı
Lozan Konferansı, emperyalist devletlerin öncelikle de İngiltere ve Fransa'nın Türkiye'ye ve Balkanlara karşı güttükleri istilacı hedefleri yeniden sarJtama olanağı verdi. Emperyalist savaştan sonra İngilterenin ve Fransa'nın Yakın Doğu siyaseti anahatlarıyla şöyledir:
Deniz ve kara gücüne dayanan İngiltere. başlıca düşmanları olan emperyalist Almanya ile Rusya'nın Yakın Doğuda uğradığı yenilgiden de yararlanarak Boğazları ve İstanbul'u ele geçirmeyi, böylece Türkilye'yi parçalayarak onu Balkanlarda ve Anadolu'da kendi egemenliğine sokmayı amaçlıyor; bunun yanısıra Asya'daki sömürgeleri üzerindeki etkisini de güvence altına almaya çalışıyor. Fransa, Türkiye'nin bölünmesini istemiyor. Çünkü alacaklarını ve Türkiye'ye yaptığı yatırımları korumayı düşünüyor; Türkiye'yi iktisadi ve mali açıdan ele geçirerek onu sömürgeleştirmek istiyor.
Fransa ile İngiltere'nin emperyalist çıkarları arasındaki bu zıtlık, Türkiye'ye karşı uyguladıkları siyasetteki çelişkiyi açıklamaktadır.
Ama Türkiye tam bağımsız bir devlet olma isteğini dile getirir getirmez, tüm kapitülasyonları, mali denetimi büyük kapitalist devletlere olan her türlü bağımlılığı silkip atma yoluna gider gitmez, İngiltere ile Fransa arasındaki bu düşmanlık da derhal geri plana düştü. İngiltere ve Fransa, Türkiye'nin sırtından geçici bir birlik kurdular. Buna göre İngiltere, Almanya'nın Fransa tarafından sömürüimesi ve ona tabi olması konusunda, ayrıca tazminatlar sorununda ödün veriyor,buna karşılık Fransa, İngiltere'nin Boğazlar ve İstanbul'u işgal etmesini kabul ediyor. Büyük emperyalist devletler isteklerini uygulayabilmek amacıyla Lozan Konferansında birleşiyorlar.
İngiltere, "Boğazların serbestliği" şiarıyla Boğazların ve İstan'bul'un tek hakimi olmak, Karadeniz'i bir İngiliz gölüne dönüştürmek istiyor. Böylece hem Sovyet Rusya'ya karşı mevzilerini sağlamlaştıracak hem de Yakın Doğudaki sömürge egemenliğini güvence altına almış olacak. Boğazların İngiltere tarafından işgal edilmesi, Karadeniz kıyılarında yaşayan halkların, dolayısıyla özellikle Balkan halklarının çıkarları ve bağımsızlığı açısından korkunç derecede büyük bir tehlike
oluşturmaktadır. Bu nedenle Balkan halkları, Türkiye'nin Avrupa emperyalizmine karşı bağımsızlık için verdiği mücadeleyi desteklemek zorundadırlar. Balkan halkları, Boğazların ve İstanbul'un Türklere verilmesini ve Karadeniz'in emperyalist devletlerin savaş filolarına kapatılarak kıyılarında yaşayan halka ait olmasını talep etmelidirler.
Cenevre'de olduğu gibi Lozan'da da emperyalizme karşı mücadele eden ezilen halkların safında yer alan tek devlet Sovyet Rusya oldu. Bu gerçek Balkan halklarına, kendilerini Avrupa emperyalizminin aleti durumuna düşüren burjuvazi ve hanedanlarının siyasetine kararlılıkla karşı çıkma ve Sovyet Rusya'yı savunmak zorunda olduklarını gösterdi. Bu gerçek onlara, milli kurtuluş mücadelesinde Balkan halklarının biricik desteği yüce Sovyet Rusya Cumhuriyeti ile ittifak yapması
için , kendi hükümetlerini sıkıştırmaları gerektiğini gösterdi.
IV. Yugoslavya ve Öteki Balkan Devletlerindeki Milli Hareketler
Dördüncü Balkan Konferansında Balkan devletlerindeki ezilen halkların ve milli azınlıkların mücadelesine karşı tavnmızı belirlemiştik. Zorbalık, şiddet, hakların gaspedilmesi, milliyetsizleştirme siyaseti, ezilen halkların her türlü milli, siyasi ve kültürel özgürlüklerini ortadan kaldırma siyaseti Makedonya'da, Voyvodina'da ve Hırvatistan'da gitgide artan büyük bir hoşnutsuzluk doğuruyor. Makedonya'da bu hoşnutsuzluk temelinde milliyetçi ve komitacı bir hareket oluşmakta, Bulgar burjuvazisi de kendi gerici emelleri ve milliyetçi ilhak siyasetini sürdürmek için bu hareketten yararlanmaktadır.
Balkan komünist partileri, Sırp, Yunan ve Bulgar burjuvazisinin milliyetçi siyasetinin, Makedonya'da yaşayan halklara karşı beslediği gerçek emelleri açığa çıkartacak, ve bu halklann milli bağımsızlık mücadelesini bütün gücüyle destekleyecektir. Makedonya'daki mllli hareketi komşu devletler 'burjuvazisinin etkisinden kurtarmaya çalışacak, bu hareketin Makedonya Sovyet Cumhuriyeti ve Federal Balkan Sovyetler Cumhuriyetinin kurulması yolunda vereceği devrimci mücadeleyi destekleyecektir.
Romanya burjuvazisi Besarabya, Transilvanya ve Dobruca'nın vb. ezilen halklarının haklannı gaspetmeyi ve terör yönetimini sürdürüyor. Romanya Komünist Partisi, boyunduruk altındaki halklann ve milli azınlıkların milli bağımsızlık mücadelesini destekler, Balkan halklannın milli ve toplumsal kurtuluşunu ancak işçi-köylü devriminin zaferinin sağlayacağını ısrarla belirtir.
Intemationale Presse Korrespon.denz,
6 Ocak 1923, Sayı 4, s. Z - 26.