SSCB'DE TARIM POLİTİKASININ SORUNLARINA İLİŞKİN 2
Stalin
SSCB'DE TARIM POLİTİKASININ SORUNLARINA İLİŞKİN
VI SINIFSAL DEĞİŞİKLİKLER VE PARTİNİN POLİTİKASINDAKİ DÖNEMEÇ
Son olarak, ülkemizdeki sınıfsal değişiklikler ve sosyalizmin köyün kapitalist unsurlarına karşı saldırısı sorunu.
Partimizin geçen yıl içindeki çalışmalarının karakteristik özelliği, bizim Parti olarak, Sovyet iktidarı olarak:
a) köyün kapitalist unsurlarına karşı tüm cephe boyunca saldırıya geçmemizde ve
b) bu saldırının, bilindiği gibi, gayet elle tutulur olumlu sonuçlar vermesi ve vermeye devam etmesinde yatmaktadır.
Bu ne demektir? Bu demektir ki biz, Kulakların sömürücü eğilimlerini sınırlama politikasından, Kulakları sınıf olarak tasfiye etme politikasına geçmiş bulunuyoruz. Bu demektir ki biz, tüm politikamızda tayin edici dönüşlerden birini yaptık ve yapmaktayız.
Son zamanlara kadar Parti, Kulakların sömürücü eğilimlerini sınırlama bakış açısını savunuyordu. Bilindiği gibi bu politika, daha VIII. Parti Kongresi'nde ilan edilmişti. Aynı politika NEP'in kabulünde ve Partimizin XI. Kongresinde yeniden ilan edildi. Lenin'in Preobrajenski'nin tezleri[22] üzerine (1922 yılındaki) bilinen mektubunda, tam da bu politikanın güdülmesi zorunluluğuna değindiği hatırlardadır. Son olarak bu politika, Partimizin XV. Parti Kongresi'nde doğrulanmıştır. Ve son zamanlara kadar da bu politikayı uyguladık.
Bu politika doğru muydu? Evet, o zamanlar kayıtsız-koşulsuz doğruydu. Bundan beş ya da üç yıl önce, Kulaklara karşı böyle bir saldırıya geçebilir miydik? O zamanlar böyle bir saldırının başarılı olacağını umabilir miydik? Hayır, umamazdık. Bu en tehlikeli maceracılık olurdu. Bu, saldırı ile son derece tehlikeli bir şekilde oynamak olurdu. Çünkü kaçınılmaz olarak başarısızlığa uğrardık ve böylece Kulakların durumunu güçlendirmiş olurduk. Niçin? Çünkü o zamanlar, Kulaklara karşı kesin saldırıda dayanabileceğimiz üs noktalarımız henüz köyde yoktu, kapsamlı bir Sovyet çiftlikleri [Sovhoz —ÇN] ve kollektif çiftlikler [Kolhoz —ÇN] ağımız yoktu. Çünkü o sıralarda, henüz, Kulakların kapitalist üretiminin yerine, kollektif ve sovyet çiftliklerin sosyalist üretiminigeçirme olanağımız yoktu.
1926 ve 1927 yıllarında Zinovyevist-Troçkist muhalefet bütün gücüyle Partiye, Kulaklara karşı derhal taarruza geçilmesi politikasını dayatmaya çalışıyordu. Parti, ciddi kimselerin saldırı ile oyun oynamayacaklarını bildiği için, bu tehlikeli maceraya yanaşmadı. Kulaklara karşı saldırı, ciddi bir sorundur. Bu sorunu, Kulaklara karşı nutuk atma ile karıştırmamalı. Kulaklara karşı saldırı, Zinovyevist-Troçkist muhalefetin Partiye dayatmaya çalıştığı Kulakları arada bir tırmalama politikasıyla da karıştırılmamalıdır. Kulaklara karşı saldırıya geçmek, Kulakları ezmek ve sınıf olarak tasfiye etmek demektir. Bu hedefi gütmeyen bir saldırı tumturaklı bir laftır, hafif çarpışmadır, gevezeliktir, istediğiniz herşeydir, ama gerçek bir Bolşevik saldırı asla değildir. Kulaklara karşı saldırıya geçmek, uygun şekilde hazırlanmak ve Kulaklara artık bir daha asla ayağa kalkamayacakları bir darbe indirmek demektir. Biz, Bolşevikler, gerçek saldırı diye buna deriz. Bundan beş ya da üç yıl önce başarı şansı olan böyle bir saldırıya girişebilir miydik? Hayır, girişemezdik.
Nitekim 1927'de Kulaklar 600 milyon puddan fazla tahıl üretiyor ve bunun 130 milyon pudunu köyün dışında satıyordu. Bu, hesaba katmak zorunda olunan oldukça önemli bir güçtü. Ya kollektif ve sovyet çiftliklerimiz o yılda ne kadar üretiyorlardı? 35 milyon pud kadarı pazara sunulan 80 milyon pud tahıl. O sırada, Kulakların üretiminin ve Kulakların pazara sunduğu tahılın yerine, kollektif ve sovyet çiftliklerimizin üretimini ve pazara sunduğu tahılı geçirebilir miydik, siz söyleyiniz? Besbelli ki geçiremezdik.
Bu koşullar altında Kulaklara karşı kesin bir saldırıya geçmek ne anlama gelirdi? Bizim kaçınılmaz olarak başarısızlığa uğramamız, Kulakların pozisyonlarını güçlendirmemiz ve tahılsız kalmamız anlamına gelirdi. İşte bunun için, Zinovyevist-Troçkist muhalefetin maceracı parlak sözlerine karşın, o tarihte Kulaklara karşı saldırıya girişemezdik ve girişmemeliydik.
Ya şimdi durum nasıldır? İşler şimdi ne durumdadır? Şimdi artık Kulaklara darbe indirmek, onun direncini kırmak, onu sınıf olarak tasfiye etmek ve onun üretimi yerine kollektif ve sovyet çiftliklerin üretimini geçirmek için yeterli bir maddi temelimiz vardır. Bilindiği gibi 1929 yılında kollektif ve sovyet çiftliklerin tahıl üretimi, 400 milyon puddan az olmamıştır (1927'deki Kulak ekonomisinin toplam üretiminden 200 milyon pud eksik). Yine bilindiği gibi, 1929'da kollektif ve sovyet çiftlikler 130 milyon pud tahılı pazara sunmuşlardır (yani Kulakların 1927'de sunduğundan fazla). Yine bilindiği gibi, 1930'da kollektif ve sovyet çiftliklerin toplam üretimi 900 milyon puddan az olmayacaktır (yani 1927'deki Kulakların toplam üretiminden fazla), ve kollektif ve sovyet çiftliklerin aynı yıl içinde pazara sunacakları tahıl miktarı en az 400 milyon pud olacaktır (yani Kulakların 1927'de sunduğuyla karşılaştırılamayacak kadar fazla).
İşte yoldaşlar, bugün durum böyledir.
İşte ülkemizin ekonomisinde meydana gelen değişiklikler bunlardır.
İşte bizde son zamanlarda sınıf güçlerinde meydana gelen değişiklikler bunlardır.
Gördüğünüz gibi, şimdi artık Kulak üretiminin yerine kollektif ve sovyet çiftliklerinin üretimini geçirmek için maddi temele sahibiz. Kulaklara karşı saldırımızın şimdi kuşku götürmez bir başarıyla gelişmesi tam da bu yüzdendir.
Eğer Kulaklara karşı kısır sözlerle yetinmeyip, ona karşı gerçek ve kesin bir saldırıdan söz etmek isteniyorsa. Kulaklara karşı saldırı böyle yürütülmelidir.
İşte bunun için biz, son zamanlarda, Kulakların sömürücü eğilimlerini sınırlama politikasından, Kulakları sınıf olarak tasfiye etme politikasına geçmiş bulunuyoruz.
Peki Kulakların mülksüzleştirilmesi politikasında durum nedir, genel kollektifleştirme bölgelerinde Kulakların mülksüzleştirilmesi caiz midir? — diye soruluyor çeşitli yanlardan. Gülünç bir soru! Kulakların sömürücü eğilimlerini sınırlama görüşünü benimsediğimiz sürece, Kulaklara karşı kesin bir saldırıya girişme olanağına sahip olmadığımız sürece, Kulak üretiminin yerine kollektif ve sovyet çiftliklerinin üretimini geçirme olanağına sahip olmadığımız sürece. Kulakların mülksüzleştirilmesi caiz değildi. O sıralar Kulakların mülksüzleştirilmesini caiz görmeyen bir politika gerekliydi ve doğruydu. Ya bugün? Bugün durum başkadır. Bugün Kulaklara karşı kesin bir saldırıya girişme, onun direnişini kırma, onu sınıf olarak tasfiye etme ve Kulak üretiminin yerine kollektif ve sovyet çiftliklerinin üretimini geçirme olanağına sahibiz. Bugün artık, Kulakların mülksüzleştirilmesi işi, toptan kollektifleştirmeyi gerçekleştiren yoksul ve orta köylü kitlelerinin kendileri tarafından uygulanmaktadır. Bugün artık Kulakların mülksüzleştirilmesi işi, toptan kollektifleşme bölgelerinde basit bir idari önlem olmaktan çıkmıştır. Bugün orada Kulakların mülksüzleştirilmesi işi, artık kolhozların kuruluş ve gelişmesinin bir bileşeni olmuştur. Bu nedenle bugün uzun uzun Kulakların mülksüzleştirilmesi konusu üzerinde durmak gülünçtür ve pek ciddi bir tutum sayılamaz. Kellesi uçurulanın saçları için gözyaşı dökülmez, der bir Rus atasözü.
Kulakların kollektif çiftliğe kabul edilip edilmeyeceği sorusu da daha az gülünç değildir. Elbette ki onlar kollektif çiftliğe kabul edilemez. Edilemez, çünkü Kulaklar, kollektif çiftlikhareketinin en azılı düşmanıdır. Bu gayet berraktır.
VII ÖZET
Marksist tarım bilimcilerimizin teorik çalışmalarında aldırmazlık edemeyecekleri altı kilit sorun bunlardır, yoldaşlar.
Bu sorunların önemi, herşeyden önce, Marksistçe irdelendiklerinde, bazen —bizim yüzkaramızdır bu— kendi yoldaşlarımız olan komünistler tarafından yaygınlaştırılarak pratikçilerimizin kafalarını bulandıran her türlü burjuva teorisini kökünden kurutmayı olanaklı kılmasında yatmaktadır. Bu teorilerin kökünü kazımanın, silip süpürmenin zamanı çoktan gelmiştir. Zira, Marksist tarım bilimcilerinin teorik düşünceleri, ancak bu ve benzeri teorilere karşı amansız mücadele içinde gelişip güçlenebilir.
Son olarak bu sorunların önemi, geçiş dönemi ekonomisinin eski sorunlarına yeni biçimler vermesinde yatmaktadır.
Şimdi NEP, sınıflar, kollektif çiftlikler, geçiş dönemi ekonomisi sorunları yeni bir tarzda konulmaktadır.
NEP'in bir geri çekilme, sadece bir geri çekilme olarak görenlerin hataları açığa çıkarılmalıdır. Gerçekte Lenin, Yeni Ekonomik Politika uygulamasına geçilirken, NEP'in sadece geri çekilmeyle sınırlı olmadığını, aynı zamanda kentte ve kırda kapitalist unsurlara karşı yeni, kararlı bir saldırı için hazırlık olduğunu söylüyordu.
NEP'in ancak kentle kır arasındaki bağ için gerekli olduğunu düşünenlerin hataları açığa çıkarılmalıdır. Bizim ihtiyacımız olan kentle kır arasındaki herhangi bir bağ değildir. Bizim, sosyalizmin zaferini garanti altına alan bir bağa ihtiyacımız var. Ve eğer NEP'i izliyorsak, bu, sosyalizm davasına hizmet ettiği içindir. Sosyalizm davasına hizmet etmekten çıktığı anda ise onu cehenneme yollayacağız. Lenin NEP'in ciddiyetle ve uzun vadeli uygulamaya sokulduğunu söylemişti. Ama, ilelebet uygulanması gerektiğini asla söylemedi.
Marksist yeniden üretim teorisinin popülarize edilmesi sorununu da ortaya getirmek gerekiyor. Ekonomimizin bilançosunun şeması sorununu incelemek gerekiyor. Merkezi İstatistik Dairesi'nin 1926 yılında ekonomik bilanço olarak yayınladığı şey, bilanço değil, bir rakam oyunudur. Bazarov ve Groman'ın ekonomik bilanço sorununu ele alış tarzları da işe yaramaz. SSCB ekonomisinin bilançosu için şema, eğer geçiş dönemi ekonomisinin sorunlarıyla uğraşmak istiyorlarsa, devrimci Marksistler tarafından hazırlanmalıdır.
Marksist iktisatçılarımızın, geçiş dönemi ekonomisinin sorunlarını, sorunun yeni konuluşu içinde bugünkü gelişme safhasına uygun olarak ele alacak özel bir grup yoldaşı tayin etmesi çok iyi olurdu.
"Pravda" No. 309,
29 Aralık 1929.