KAPİTALİN ÖZETİ - MAKİNALAR VE BÜYÜK ENDÜSTRİ
a. Makinalar
Üretim tarzında, manüfaktür döneminde işgücünün kullanılış biçiminin değişmesiyle başlayan, devrim anlamına gelen köklü değişiklikler, şimdi iş araçlarındaki büyük gelişme ile kendini gösterir.
Her yönü ile gelişmiş bütün makinalar 1) motor aksamını; 2) güç nakil sistemini; 3) aleti ya da iş makinasını içerir. (S. 357 [373].)
Onsekizinci yüzyılın sanayi devrimi iş makinası ile başladı. Bu dönemi belirleyen özellik, aletin şu ya da bu şekilde insandan makinaya aktarılması, ve insanın çalıştırdığı makinaya bağlı olarak iş görmesiydi. Başlangıç döneminde harekete getirici gücün insan ya da doğal bir güç olması fazla bir önem taşımıyordu. Başlıca farklılık şudur ki, insan sadece kendi organlarını kullanabilirken, makina, belirli sınırlar içinde, ihtiyaç duyulan azami sayıdaki alete aynı anda iş gördürebilir. (Çıkrık sadece bir tek iğ kullanırken «jennyı» diye isimlendirilen pamuk eğirme makinası aynı anda 12 ila 18 iğ kullanabilir.)
Çıkrık söz konusu olduğu sürece, sanayi devriminden etkilenen kısım henüz pedal, yani güç iletim kısmı değil, fakat iğdir. İlk dönemlerde, insan hala harekete geçirici güçtür ve aynı anda her tarafa birden hizmet görür. Bunun tersine, iş makinasındaki devrim ilk önce buhar makinasının gelişip mükemmelleşmesini zorunlu kılmış, ve ancak bunun gerçekleşmesinden sonra gelişimini sürdürebilmiştir. (S. 359-60 [374-75]; S. 361-62 [376 77].)
Modern sanayide farklı iki tipte makinaya raslanır: Ya (1) benzer nitelikte makinalar birlikte iş görürler (Bir dizi parça - işçinin çeşitli aletlerin bir araya gelmesi sayesinde birleştiği dokuma tezgahı, zarf makinası gibi) ki bu durumda iletim sistemi ve devindirici güç tarafından teknik bütünlük sağlanmıştır; ya da (2) pamuk eğirme makinasında olduğu şekilde, değişik parçaları işleyen makinaların bir araya getirilmesi ile elde edilen makina sistemi. Bu makina tiplerinin kaynaklandıkları doğal temel manüfaktürdeki işbölümüdür. Fakat, manüfaktürle, makinalarla yapılan üretim arasındaki temel farklılık hemen göze çarpar. Manüfaktürde, her parça işleminin işçiye uygun hale getirilmesi gerekmektedir; makinalı üretimde, artık bu husus gerekli değildir. Yeni durumda, iş süreci nesnel bir şekilde çeşitli parçalarına ayrılabilir, bu parçaların makinalar tarafından en mükemmel ve en rasyonel şekilde işlenmesi, artık bilimin, ya da bilime dayanan tecrübenin halletmesi gereken bir sorundur. Bu durumda, manüfaktürde çeşitli işçi grupları arasında bulunması gereken niceliksel oran, çeşitli makina grupları arasındaki oran olarak yeniden ortaya çıkar. (S. 363-66 (378 79].).
Her iki haldede işyeri kendi kendine hareket eden büyük bir mihaniki birimdir ve onun üretim için en elvenişii şekli de budur. (Bu duruma ancak son zamanlarda erişilmiştir.) En mükemmel hali ise, büyükboyutlu sanayinin el-hünerine ve manüfaktüre dayanan temelini ortadan kaldıran ve böylece makinaların en mütekamil biçimlerinin gelişmesini sağlayan makina yapan makinaların üretimde bulunduğu işyeridir. (S. 369-72 [384-86].)
Eserde, daha sonra muhabere araçları da dahil olmak üzere, sanayinin çeşitli dallarındaki köklü değişmeler arasındaki ilişkiler ele alınır. (S. 371 [383].)
Manüfaktürde işçilerin bileşim şekli sübjektif bir olgudur. Şimdi ise, ortada nesnel bir mekanik üretim organizması vardır, işçi ancak kollektif çalışma ile iş görebilecek bu organizmayı hazır bir halde karşısında bulur. İş-sürecinin toplu olarak çalışma özelliği artık teknik bir zorunluluk haline gelmiştir. (S. 372 [386].)
Kooperasyonun ve işbölümünün sonucu olarak ortaya çıkan üretici güçler sermaye için herhangi birşeye mal olmuyordu. Buhar, su gibi doğal güçlerin de belirli bir maliyetinin olması söz konusu değildi. Bilimin keşfettiği güçler için de aynı durum geçerliydi. Fakat bu sonuncusu ancak büyük masraflarla inşa edilebilecek olan elverişli aygıtlar ile gerçekleştirilebilirdi; aynı şekilde iş-makinaları eski alışılmış avadanlıklardan çok daha fazlaya mal oluyordu. Fakat bu makinalar avadanlıklara göre çok daha uzun bir ömre ve çok daha geniş bir üretim alanına sahipti. Bu bakımdan, avadanlıklarla kıyaslandıklarında, onlara göre değerlerinin çok daha küçük bir kısmını ürüne aktarmaktaydılar ve bu yüzden, makina tarafından görülen karşılıksız hizmet (ürünün değerinde yeniden ortaya çıkmayan hizmet), aynı durumda aletlerin gerçekleştirdiğine göre çok daha büyüktü. (S. 374, 375, 376 [387, 388, 390].)
Üretimin yoğunlaşması sonucu olarak ürünlerin maliyetindeki ucuzlama modern sanayide manüfaktüre kıyasla çok daha büyüktür. (S. 375 [388].)
Üretilen malların fiyatları, makina kullanımının üretimi ne ölçüde ucuzlattığını, ve değerin işaraçlarının kullanımında kaynaklanan kısmının nispi olarak büyüdüğünü, fakat mutlak değer olarak azaldığını kanıtlar. Makinanın üretkenliği, onun insan işgücünün yerini ne dereceye kadar aldığı ile ölçülür. Bu konuda örnekler: (S. 377-79 [390-9'2].)
Bir makinanın yıllık 3000 sterlin ücret alan 150 işçinin yerini aldığı kabul edilirse, bu yıllık ücret işçilerin sarfettiği bütün emeğin karşılığı olmayıp, ancak gerekli-emeği temsil etmekte işçiler bundan başka artı-emek de sarfetmektedirler. Buna karşılık eğer makina 3000 sterline mal olursa, bu onun, içinde maddeleşmiş olan emeğin sadece bir kısmının para cinsinden ifadesi olmayıp, bu emeğin bütününün karşılığı olacaktır. O halde, eğer makina yerini aldığı işgücü ile aynı paraya mal oluyorsa, onun içinde maddeleşmiş olan emek miktarı, makinanın yerine geçtiği emek miktarından daima çok daha azdır; (S. 380 [392].)
Üretimi ucuzlatmanın bir aracı olabilmesi için, makina, mutlaka yerine geçtiği emekten daha az bir emek miktarına sahip olmalıdır. Fakat sermaye açısından makinanın değerinin, yerini aldığı işgücünün değerinden daha az olması yeterlidir. Bu yüzden, İngiltere'de sermayenin işine yaramayan makinalar, Amerika'da pekala yararlı olabilirler. (Örneğin, taş kırmada). Böylece, belirli kanuni sınırlamaların sonucu olarak, daha önceleri sermaye açısından kullanımları elverişli olmayan makinalar, birdenbire faydalı hale gelebilir. (s. 308-81 [393-94].)
b. Makinadan ürüne aktarılan değer
Makinaların bizzat kendisi, onları harekete geçiren gücü ihtiva ettikleri için, adele gücü, yani işçilerin fizik güçlerinin önemi değerini yitirir. Kadın ve çocukların çalışması yaygınlaşır; işçi ailelerinde daha önceleri çalışmayan kişilerin de bu durumda üretime katılabilmesi ile ücretli işçilerin sayısında ani bir artma görülür. Böylece yetişkin erkek işçinin işgücünün değeri, ailenin bütününün işgücüne dağılmış hale gelir ve sonuç olarak, değerinden kaybeder. Artık, bir ailenin varlığını sürdürebilmesi için bir yerine dört kişinin emek ve aynı zamanda artı-emek sarfetmesi gerekmektedir. Böylelikle, sömürünün materyali ile birlikte, sömürü derecesi de artmaktadır. (S. 383 [395].)
Daha önceleri işgücünün satılma ve satın-alınma işlemi özgür kişiler arasında cereyan eden bir ilişkiydi; yeni durumda ise küçükler ya da çocuklar alınıp satılmaktadır; işçi şimdi karısını ve çocuklarını satmaktadır, o, artık bir köle taciri haline gelmiştir. Bu konuda örnekler: (S. 384-85 [396-97]'.)
Fiziki çürüme ve soysuzlaşma, işçi çocuklarının büyük ölçüde telef olmaları (S. 386 [397 -98]), sanayileşmiş tarımda da aynı durum söz konusudur (Ekip sistemi) (S. 387 [399].)
Ahlaki bakımdan düşüş. (S. 389. [399].) Kanunlardaki işçilerin eğitimi ile ilgili hükümler ve imalatçıların bunlara karşı direnmeleri. (S. 390 [399-400].)
Kadın ve çocuklarının fabrikalarda çalışmaya başlamaları en sonunda yetişkin erkek işçilerin sermayenin zorbalığına karşı olan dirençlerini kırar. (S. 391' [402].)
Eğer makinalar bir nesneyi üretebilmek için gerekli olan- işzamanını kısaltıyorlarsa bu husus, sermayenin elinde, işgücünü normal sınırlarının çok ötesine uzatabilmek için en güçlü bir silah haline gelir. Bu durum, bir yandan, sermayenin bu şekilde davranabilmesini mümkun kılacak yeni şartları diğer yandan da bunu gerçekleştirebilmek için gerekli olan yeni saikleri yaratır.
Makinaların hiç durmaksızın sürekli hareket edebilme yetenekleri vardır ve sadece onların çalışmalarına yardımcı olan insan işgücünün zayıflığı ve sınırlılığı ile tahdit edilmişlerdir. Günde yirmi saat çalışarak yedi buçuk senede aşınarak kullanılmaz hale gelen makina, tamıtamına, günde on saat çalışarak onbeş senede aşınan bir makinanın emdiği kadar artı-emeği ancak bu ikinci makina için gerekli olan zamanın, sadece yarısı kadar olan bir sürede emmektedir. (S. 393 [404].)
Makinanın eğer deyim yerinde ise, moral olarak değerini zamanla yitirmesi tehlikesi bu şekilde, yani daha kısa bir süre sonunda aşınma ile yerini yeni bir makinaya terketmesi ile, daha büyük bir ölçüde bertaraf edilmiş olur. (S. 394 [404-05].)
Bundan başka işgününün uzatması makinalar ve binalar için yapılmış olan yatırımları artırmaksızın, daha büyük bir miktarda emek emilmiş olur; böylece uzatılmış olan bir işgünü süresi sonunda sadece artıdeğer miktarı büyümekle kalmaz, fakat bu artı-değeri elde etmek için yapılması gereken masraflarda nispi olarak küçülür. Bu husus, sabit sermaye oranının büyük ölçüde ağır bastığı, örneğin büyük-boyutlu sanayideki gibi durumlarda, daha da büyük bir önem taşır. (S. 395 [405}.)
Makinalara dayanan üretimin ilk döneminde, makinalar belirli kişilerin tekelinde iken, kar oranları olağanüstü derecede yüksektir ki, bu durum işgünü süresinin daha çok, giderek sınırsız olarak uzatılması yönündeki doymak bilmez açlığı harekete geçirir. Makinaların sanayideki kullanımının genelleşmesi ile, bu tekel karı ortadan kalkar ve artı-değerin, kapitalistin makina ile ikame ettiği işgüçlerinden değil de, tersine, makinanın başında çalıştırdığı işgüçlerinden, yani değişen sermayeden doğmakta olması kanuna kendisini hissettirmeye başlar.
Fakat üretimde makinaların daha yaygın olarak kullanılması ile, değişken sermaye ya da çalışan işçilerin sayısı zorunlu olarak azalır. Görüldüğü gibi, kapitalist üretim tarzında makİnaların kullanılma olgusu, mahiyeti icabı çelişkisini de kendi içinde taşır: Verilmiş bir sermaye miktarı için, makinaların kullanılması ile artı-değer üzerinde etkili olan etmenlerden biri artı-değer oranını diğer etmeni, yani işçi sayısını azaltmak suretiyle fazlalaştırır. Makina ile üretilen metaın değeri aynı türden bütün metaların yönetici toplumsal değeri haline gelir gelmez, makina kullanımının özünde yatan bu çelişki kendini gösterir ve sermayeyi, iş gününü yeniden uzatmak çabasına yeniden sevkeder. (S. 397 [4071)
Fakat sermaye aynı zamanda bir yandan kadın ve çocukları çalıştırırken, bir yandan da ikame edilmiş olan işçileri açıkta bırakır ve böylece sermayenin kanunlarına boyun eğmesi gereken bir artı işçi nüfusu yaratır. Bunun için makinalı üretimin gelişmesi işgünü süresinin her türlü ahlaki ve doğal sınırını bir yana atar. İşte, işzamanını kısaltabilecek en güçlü bir araçın, işçinin ve ailesinin bütün ömrünü, sermayenin değerine değer katabilmesi için kapitalistin emir ve tasarrufu altında bulunan işzamanına dönüştüren en şaşmaz araç haline gelmesinin paradoksu bu yüzdendir. (S. 398 . [408].)
İşgününün sınırsız olarak uzatılmasının, normal işgünü süresinin saptanmasına yol açan toplumsal tepkiyi ne şekilde geliştirdiğini daha önce görmüştük; bu durumda, yani normal işgünü süresinin saptanması ile başka bir olgu büyük önem kazanır ki, bu olgu işin yoğunlaşması olgusudur. (S. 399 [409].).
İlk dönemlerde, makina kullanımının gelişmesi ile birlikte çalışma yoğunluğu işgücünün uzatılması ile bir ve aynı zamanda artmıştır. Fakat kısa zaman sonra bu iki olgunun birbirini reddettiği bir noktaya varılmıştır. Fakat normal işgünü süresi saptanıp işgünü sınırlandığında, durum değişir.
Artık, sadece işin yoğunluğu artabilir; bu durumda 10 saatlik bir işgünü, çalışmanın yoğunlaşmış olmadığı 12 saatlik ya da daha uzun bir işgününün içerdiği kadar işgücünü içerebilir ve böylece yoğunlaşmış işgünü eski duruma göre daha yüksek bir güce erişmiş olarak kabul edilir ve emek, artık sırf zaman ile değil fakat yoğunluk derecesi ile de ölçülmeye başlanır. (S. 400 [409].) Böylece örneğin 5 saatlik gerekli-emek ve 5 saatlik artı-emek süresinde daha düşük bir yoğunluk derecesinde, 6 saatlik gerekli-emek ve 6 saatlik artı-emek süresinde üretilebilen artı-değer aynen elde edilebilir. (S. 400 [410].)
İş nasıl yoğunlaşır? Manüfaktürde (159 no.lu not, S. 401 [411, 1 no.lu dipnot]), örneğin çömlekçilikte, işgününün sırf kısaltılmasının üretkenliği olağanüstü derecede arttırmak için yeterli olduğu kanıtlanmıştır. Fakat emeğin makinalar ile birlikte kullanıldığında, aynı sonucu elde edilebilmesi oldukça şüpheli gözüküyordu. Fakat R. Gardner bu hususu kanıtlar. (S. 401-02 [411-12].)
Fakat işgünü süresinin kısaltılması kanun haline gelir gelmez, makina, ya daha yüksek bir üretim hızı ile ya da makina üzerinde çalışan işçi sayısını azaltarak, işçiden daha yoğun emek sızdırmanın bir aracı haline gelmektedir. Bu olgunun örnekleri. (S. 403-07 [412-16].) Zenginleşmenin ve fabrikanın büyümesinin birlikte geliştiğinin kanıtlanması, (S. 407-09 [416-18].)
c. Fabrika
Fabrikada makina, aletin en doğru şekilde kullanılmasını bizzat kendisi sağlar; böylece manüfaktürlerde işçilerin el hünerlerindeki farklılıklara dayanan ve üründe ortaya çıkan niteliksel farklılıklar, burada ortadan kalkar; emek giderek daha fazla ölçüde aynı düzeye aynı niteliğe sahip olur, olsa olsa yaşa ve cinse göre farklılaşır. Burada, işbölümü, işçilerin belirli işler üzerinde uzmanlaşmış makinalara göre dağıtılmasıdır. Burada temel ayrım, fiilen aletlerin başında çalışanlarla besleyiciler arasındadır. Bu ana sınıflara ilaveten mühendisler, denetçiler, istifçiler, makinistler, marangozlar, vb. fabrikadaki diğer işçilerin dışında ve onlara sadece eklenmiş olan bir sınıfı oluştururlar. (S. 411-12 [420].)
İşçiyi yeknesak ve devamlı olarak işleyen bir atomatın hareketine uydurmak zorunluluğu, onun çocukluğundan itibaren bu işleyişin içinde yer alıp, ona ayak uydurmayı öğrenmesini gerektirir; fakat hiçbir şekilde, işçi, manüfaktürde olduğu şekilde bütün ömrü boyunca tek bir işin başında çakılıp kalmasını gerektirmez. Aynı makinayı kullanan personel değişebilir. (vardiya sistemi) Ve makinaların kullanımını öğrenmek için büyük bir çaba harcanması gerekmediğinden işçiler bir makinadan diğerine kaydırılabilirler. Çırakların işleri ya çok basittir, ya da bunların yerleri giderek daha büyük bir ölçüde makinalar tarafından doldurulur. Bununla birlikte, başlangıç döneminde, manüfaktüre özgü işbölümü, makinalı üretimin yanısıra fabrikada geleneksel bir şekilde sürüp gider ve bizzat kendisi, sermayenin işgücünü daha büyük ölçüde sömürebilmesi için bir silah halini alır. İşçi makinalardan herhangi birinin ömür boyu aşınmayan bir parçası halini alır. (S. 413 [422-423].)
Kapitalist üretim tarzı, sadece bir iş-süreci olmakla kalmayıp, fakat aynı zamanda sermayenin değerine değer kattığı bir süreç olduğu sürece, bu üretim biçiminin her türlüsünün ortak yanı işçinin iş araçlarını değil de, tersine, işçiyi iş araçlarının kullanmasıdır; fakat, bu tersine dönüş ancak makina ile teknik bakımdan hissedilir bir gerçeklik kazanmıştır. Bir otomat halini alması ile, iş aracı, iş-sürecinde işçinin karşısına sermaye olarak canlı emeğe hükmeden ve onun kanını emen ölü emek olarak çıkar. Üretim sürecinde kullanılan entellektüel güçler de, aynı şekilde sermayenin emek üzerindeki baskı araçı haline gelirler... Bireysel fabrika işçisinin özel hüneri, makina sisteminde bir araya gelip birleşen bilim, muazzam doğal güçler ve kitle halinde yapılan toplumsal iş önünde son derece önemsiz ve küçük bir şey olarak yok olup gider. (S. 414, 415 [423].)
Fabrikadaki askeri kışla disiplini, fabrika yasası. (S. 416 [423-24].)
Fabrikada hüküm süren maddi şartlar. (S. 417-18-[425-27].)
c' (d). İşçilerin fabrika sistemine ve makinalara karşı mücadelesi
Kapitalist üretim ilişkilerinin ortaya çıkışından beri varolagelen bu mücadele, ilk defa olarak makinanın üretim sürecine girmesi ile birlikte, kapitalist üretim tarzının maddi temeli olarak görülen makinaya karşı bir baş kaldırma şeklini alır. Kurdela ve şerit dokuma makinalarına (S. 419 [427-28].) ve diğer makinalara karşı görülen makina düşmanlığı (S. 420 [428-29].) Ancak aradan belirli bir süre geçtikten sonra işçiler üretimin maddi araçları ile kendi sömürülmelerinin toplumsal biçimini birbirinden ayırdetmeye başladılar.
Manüfaktürdeki işbölümünün gösterdiği gelişme, son tahlilde işçiyi işinden etmeyen bir işbölümüydü. (S. 421 [429].) (Tarım alanında raslanan durum, işçilerin topraklarından sürülmeleri istisnai bir durumdur, s. 422 [430].) Fakat makina sisteminde işçi gerçekten yerinden olur; makina doğrudan doğruya onun rakibi haline gelmiştir. El dokuma işçilerinin yok olup gitmesi (S. 423 [431].) Aynı olgunun Hindistan'da da ortaya çıkması. (S. 424 [432].) Makinaların sürekli olarak yeni üretim alanlarına el atmaları açısından, bu durum kalıcı sonuçlar yaratır. Kapitalist üretim biçiminin, işçinin karşısında iş araçlarına verdiği bağımsız ve yabancılaşmış biçim, makina ile gelişir ve tam bir antagonizma halini alır ve bunun içindir ki, işçilerin iş araçlarına başkaldırması ilk defa olarak makinalar ile birlikte ortaya çıkar. (S. 424 [432].)
İşçilerin makinalar tarafından yerlerinden edilmelerinin ayrıntıları, (S. 425, 426 [433, 435].) Makinanın, işçileri yerlerinden ederek, onların sermayeye karşı dirençlerini kırma aracı olarak görev yapması. (S. 427, 428 [435-437].)
Liberal iktisatçılar, makinaların işçilerin yerlerini alırken, aynı zamanda, bu işçilere iş sağlayabilecek sermayeyi de serbest hale getirdiğini savunurlar. Gelgelelim, bunun tam tersine, makinaların kullanılışı sermayeyi sabitleştirir, onun değişen kısmını azaltıp değişmeyen kısmını arttırır bu bakımdan, makinalar sadece, sermayenin işçi çalıştırma kapasitesini snıırlandırabilirler. Aslında ve kapitalizmin savunucularının da kastettikleri işte budur- bu şekilde serbest bırakılan, sermayenin kendisi değil fakat yerlerinden edilen işçilerin daha önceleri, yani çalışabildikleri dönemde kullandıkları tüketim araçlarıdır. İşçiler tüketim araçlarını kullanamaz hale gelmektedirler ki; bu savunucuların makinanın, işçilerin tüketim araçlarnı özgürleştirdiğini söylerken aslında ifade ettikleri de işte budur. (�. 421-30 [438-39].)
Makinanın kapitalist biçiminde kullanımına ayrılmaz bir şekilde bağlı bulunan, bunlar bizzat makinanın kendisinden doğdukları için değil, makinanın kapitalist biçimde kullanımından ileri geldikleri için mevcutturlar. (S. 432 [441].)
Makinaların kullanımı sayesinde dolaysız ve delaylı yollardan üretimin artması ve böylece o ana kadar istihdam edilen işçi sayısındaki muhtemel artış, maden işçilerinin, köleci devletlerdeki pamuk toplayıcı kölelerin sayılarındaki artışlar vb. bu duruma örnek teşkil eder. Diğer taraftan, İngiliz yünlü dokuma sanayinin gereksinmelerini karşılayacak şekilde İskoçyalı ve İrlandalı tarım nüfusunun topraklarından sökülüp atılmaları da, bir başka gerçektir. (S. 433, 434 [443, _444].)
Makinalı üretim toplumsal işbölümünü, manüfaktürün gerçekleştirebildiğine göre, çok daha büyük boyutlara ulaştırır. (S. 435 [444].)
c" (e). Makinalar ve artı-değer
Makinalı üretimin doğurduğu ilk sonuç; artı değerin, kendilerinde somutlaştığı, kapitalist sınıf ile çanak yalayıcılarının yaşamlarını sürdürmelerine olanak sağlayan ürünlerin kitlesiyle birlikte artması; böylelikle sermaye sahiplerinin sayılarının lükse dayanan bir yaşantı doğrultusundaki isteklerin, böyle bir yaşantıyı karşılayabilmenin araçlarının yaygınlaşması ile aynı zamanda fazlalaşmasıdır. Lükse yönelik üretim artar. Aynı şekilde, muhabere araçları (ne var ki, bunlar daha fazla gelişmiş durumda bulunan ülkelerde işgücünün büyük miktarlarda kullanılmasını gerektirmezler) (kanıtlar, s. 436 [445]) ve son olarak da, hizmetkarlar sınıfı, ham maddesi üretken işkollarında çalıştırılan işçilerin yerlerinden edilmesiyle sağlanan bu çağdaş evcil kölelerin sayısı fazlalaşır. (S. 437 [446].) İstatistikler.
Ekonomik planda çelişkilerin yoğunlaşması. (S. 437 [446].)
Makinaların kullanılmasına bağlı olarak istihdam edilen emek kitlesinde mutlak artış olanağı, ve bu olgunun çeşitli biçimleri. (S. 439-40 [449] .)
Büyük-boyutlu sanayiinin yüksek bir gelişme düzeyine aniden sıçrayabilmesi doğrultusunda sahip olunan muazzam esneklik ve kapasite. (S. 441 ,[450-51].) Hammadde üreticisi ülkelere yöneltilen baskılar İşçilerin yerlerinden edilmelerinin sonucu olarak göçlerin ortaya çıkışı. Sanayi ve tarım ülkeleri arasında uluslararası planda işbölümü, kriz ve refah dönemlerinin birbirlerini izlemeleri. (S. 442 [451].) Üretimin bu büyüme süreci sırasında işçilerin işten atılmaları ve işe alınmaları. (S. 444 [454].)
Bu konunun tarihsel evrimi üzerine bilgi (S. 445-49 [455-59].)
Kooperasyonun ve manüfaktürün yerini makinalı üretimin alması (ara aşamalar, s. 450-51 [459-60].) Aynı şekide, fabrika üretimine, büyük boyutlu sanayiinin ruhuna uymayan işkollarında, ev sanayiinin kurumlarındaki değişmeler . (S. 452 [461].) Ev sanayiinde ve modern manüfaktürdeki sömürü, yine de normal fabrikalarda olduğundan daha utanmazcasına yoğun bir şekilde sürüp gider. (S. 453 [462].) Örnekler: Londra matbaaları (S. 453 [46;2-63]), çiltçilik, paçavra ayıncılık (S. 454 [463]), tuğla imalatı (S. 455 [463-64].) Genel olarak modern manüfaktür. (S. 456 [465].) Ev sanayii: dantele yapımcılığı (S. 457-59 [466-68]), hasır örme (s. 460 [468-69].) Sömürünün azami haddine erişilmesi sonunda fabrika üretimine geçiş: giyim eşyalarının dikiş makinası ile imal edilmesi (S. 462-66 [470-74]), Fabrika üretimine geçiş sürecinin, emeğin sınırsız sömürüsüne dayanan eski tarz üretime son veren ve uyulması mecburi olan fabrika kanunlarının yaygınlaştırılması ile hızlandırılması. (S. 466 [475].) Örnekler: çömlekçilik (s. 467 [475-76]), kibrit imalatı (S. 468 [476]). Buna ilaveten, fabrika kanunlarının, işçilerin gelişigüzel alışkanlıkları kadar, mevsimler ve çeşitli adetlerden de kaynaklanan düzensiz çalışma şartları üzerindeki etkisi. (S. 470 [478].) Ev sanayiinde ve manüfaktürde, mevsim şartlarına bağlı olarak işsizliğin yanısıra aşırı çalışmanın da ortaya çıkması. (S. 471 [478-79].)
Fabrika kanunlarının sağlık şartları i1e ilgili hükümleri (S. 473 [480-81].) (İş kanunundaki) eğitim İle ilgili hükümler. (S. 475 [482-83].)
İşçilerin, yetişkin hale gelir gelmez, artık işe yatkınlıklarını kaybedip, küçük çocuklara verilen ücretler ile yaşamaları mümkün olamadığında, buna karşılık herhangi yeni bir meslek de öğrenmiş değillerken işten çıkarılmaları. (S. 477 [484-85].)
Manüfaktür ve zanaatkarlığın sırlarının ve geleneksel kendi içine kapanıklıklarının, üretim sürecini doğal güçlerin bilinçli bir şekilde kullanımına dönüştüren büyük endüstri tarafından yokedilmesi. Bu yönüyle, daha önceki bütün üretim biçimlerine karşı, büyük endüstri devrimci bir özellik taşır. (S. 479 [486-87].) Fakat kapitalizme özgü bir unsur olarak, el sürülemez bir biçim kazanmış olan işbölümünün işçi için sürüp gitmesine yolaçar, ve bu işbölümünün temelinde köklü değişikliklere yol açtığı için, işçiyi harap eder. Diğer taraftan, bu olgunun bizzat kendisi, bir ve aynı işçinin eylemlerindeki bu gerekli değişiklik, onun mümkün olduğu kadar çok yönlü ve her işe yatkın olması zorunluluğu ile sosyal devrimin gerçekleşmesine olanak sağlayan unsurları da kendi içinde taşır. (S. 480-81 [487-88].)
Fabrika mevzuatını, fabrikalara özgü çalışma şeklinin dışında kalan diğer bütün işkollarına da yaymak ihtiyacının gelişmesi (S. 482 [489].) 1867 kanunu, (S. 485 [493].) Madenler. (S. 486 [495 503].)
Fabrika kanunlarının üretimi yoğunlaştırıcı yöndeki etkileri; fabrika üretiminin ve böylelikle kapitalist üretimin klasik biçiminin genelleşmesi; kapitalizmin kendi iç çelişkilerinin keskinleşmesi, eski toplumu alaşağı edebilmenin ve bunun yerine yenisini kurabilmenin unsurlarının olgunlaşması. (S. 488-93 [493-503].)