LENİNİZMİN İLKELERİ - 4 - IV.PROLETARYA DİKTATÖRLÜĞÜ
Bu konuya ilişkin üç temel soruna değineceğim: 1) proletarya devriminin aleti olarak proletarya diktatörlüğü; 2) proletaryanın burjuvaziye egemenliği olarak proletarya diktatörlüğü; 3) proletarya diktatörlüğünün devlet biçimi olarak sovyet iktidarı.
1. Proletarya devriminin aleti olarak proletarya diktatörlüğü. Proletarya diktatörlüğü sorunu, her şeyden önce, proletarya devriminin başlıca içeriği sorunudur. Proletarya devrimi, bu devrimin hareketi, kapsamı, başarıları, ancak proletarya diktatörlüğü ile ete-kemiğe bürünür. Proletarya diktatörlüğü, proletarya devriminin aleti, organı, birincisi, devrilmiş olan sömürücülerin direncini kırmak, ikincisi, proletarya devrimini sonuna kadar götürmek, devrimi sosyalizmin tam zaferine kadar götürmek için yararlanılan en önemli dayanak noktasıdır. Devrim, proletarya diktatörlüğü olmadan burjuvaziyi yenebilir, burjuva iktidarını devirebilir. Ama devrim, gelişmesinin belirli bir aşamasında temel dayanak noktası ödevini gören proletarya diktatörlüğü biçiminde özel bir organ yaratmazsa, burjuvazinin direncini kıramaz, zaferini koruyamaz ve sosyalizmin kesin zaferi için ileri yürüyemez.
"Her devrimin temel sorunu, iktidar sorunudur" (Lenin). Bu, iktidarı almakla, iktidarı ele geçirmekle yetinmek gerekir demek midir? Hayır, bu demek değildir. İktidarın ele geçirilmesi, ancak başlangıçtır. Bir ülkede devrilmiş olan burjuvazi, birçok nedenden ötürü onu deviren proletaryadan daha güçlü olan durumunu uzun zaman korur. Bundan dolayı, iktidarı korumak, sağlamlaştırmak, yenilmez hale getirmek, her şeyden önce gelir. Bunu sağlamak için ne gereklidir? Hiç değilse zaferin "ertesi günü" proletarya diktatörlüğünün önüne çıkan üç belli ödevi başarmak gerekir:
a) Devrimin iktidardan devirdiği ve mülksüzleştirdiği büyük toprak sahiplerinin ve kapitalistlerin direncini kırmak, onların, sermayenin iktidarını yeniden kurma girişimlerini başarısızlığa uğratmak;
b) Bütün emekçileri proletaryanın çevresine toplayarak kuruluş çalışmasını örgütlendirmek, ve bu çalışmaya, sınıfların ortadan kalkmasını hazırlayacak biçimde yön vermek;
c) Dış düşmanlara karşı savaşım için, emperyalizme karşı savaşım için devrimi silahlandırmak, devrim ordusunu kurmak.
Bu ödevleri yerine getirmek için proletarya diktatörlüğü gereklidir.
"Kapitalizmden komünizme geçiş –der Lenin– bir tarihsel dönemin tümünü kapsar. Bu dönem tamamlanana kadar, sömürücülerin, eskiyi yeniden kurma umudunu beslemeleri kaçınılmazdır. Bu umut, eski düzeni yeniden kurmak isteyen çabalara da dönüşür. İlk ciddî yenilgiden sonra, yenilgiyi hiç beklemeyen ve buna inanmayan, iktidarı elden kaçırmak fikrini kabul etmeyen sömürücüler, kaybolan 'cennet'i yeniden fethetmek için, eskiden o kadar mutlu bir yaşam süren ve şimdi 'adi halk güruhu' tarafından iflâsa ve yoksulluğa (ya da 'aşağılık' işlerde çalışmaya) mahkûm edildikleri için, iki kat enerji ile, şiddetli bir tutkuyla, yüz kat artmış bir kinle savaşa atılırlar ve sömürücü kapitalistlerin ardında küçük-burjuvazinin büyük kitlesi durur. Bütün ülkelerde, onlarca yıllık tarihsel deneyimin gösterdiği gibi, küçük-burjuvazi duraksar ve sallanır, bir gün proletaryanın ardında yürür, ertesi gün devrimin zorluklarından korkuya kapılarak işçilerin ilk yenilgisinde ya da yarı-yenilgisinde paniğe kapılır, aklını kaybeder, sağa sola atılır, ağlamaklı olur, bir kamptan ötekine koşar." (Proletarya Devrimi ve Dönek Kautsky, c. XXIII, s. 355, Rusça.)
Burjuvazinin ise, eski düzeni yeniden kurmaya çalışmak için kendi nedenleri vardır, çünkü bu sınıf, devrilmesindensonra, uzun bir zaman proletaryadan daha güçlü olarak kalır. Lenin der ki:
"Eğer sömürücüler, bir tek ülkede yenilgiye uğratılırlarsa –bu, elbette tipik bir durumdur, çünkü devrimin aynı zamanda birkaç ülkede birden başarıya ulaşması ender bir istisnadır–, yenilmiş olmalarına karşın, sömürülenlerden daha güçlü olarak kalırlar." (Ibidem, s. 354.)
Devrilen burjuvazinin gücü nereden gelir?
Birincisi, "uluslararası sermayenin gücünden, uluslararası bağlantılarının gücü ve dayanıklılığından." (Lenin, "Sol" Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı, c. XXV, s. 173, Rusça.)
İkincisi, "Devrimden sonra, uzun süre sömürücülerin zorunlu olarak birçok gerçek ve önemli üstünlükleri ellerinde bulundurabilmelerinden: hâlâ paraları vardır (hepsine hemen elkoymak olanaksızdır), bir miktar taşınır servet de ellerinde kalır; bu da çok defa önemli miktarlara varır. Eskiden kalma ilişkileri, örgüt ve yönetme alışkanlıkları vardır, yönetimin bütün sırlarını (âdetleri, yöntemleri, araçları, olanakları) bilirler. Öğrenimde üstün durumdadırlar. (Yaşamı ve ideolojisi ile burjuva olan) yüksek teknik personel ile yakınlıkları vardır. Askerlik sanatında eskiden kalma çok daha üstün deneyimleri vardır (bu çok önemlidir) vb.." (Proletarya Devrimi ve Dönek Kautsky, c. XXIII, s. 354, Rusça).
Üçüncüsü, "alışkanlık kuvvetinden, küçük üretimin gücünden alır. ... [Çünkü] ne yazık ki, küçük üretim hâlâ dünyada yaygın haldedir ve küçük üretim, sürekli olarak her gün, her saat, kendiliğinden ve yığın halinde kapitalizmi ve burjuvaziyi doğurmaktadır." ... [Çünkü] sınıfları ortadan kaldırmak demek, küçük meta üreticilerini de ortadan kaldırmaktır; oysa bunlar kovulamaz, ya da ezilemez: bunlarla birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız. Bunlar, ancak [sayfa 43] çok uzun, yavaş ve dikkatli örgütsel çalışma yoluyla değiştirilebilir ve yeniden eğitilebilirler (ve öyle yapmak da gerekir)." ("Sol" Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı, c. XXV, s. 173 ve 189, Rusça.)
Bu ödevleri kısa zamanda başarmanın, bütün bunları birkaç yılda gerçekleştirmenin kesinlikle olanaksız olduğu tanıt gerektirmeyecek kadar açıktır. Bu nedenle, proletarya diktatörlüğünü, kapitalizmden komünizme geçişi, kısa bir "üstün devrimci" emirnameler ve kararnameler dönemi değil , iç savaşlar ve dış çatışmalar ile, sebatlı örgüt ve ekonomik kuruluş çalışmaları ile, ilerlemelerle ve geri çekilmelerle, zaferlerle ve yenilgilerle dolu, koca bir tarihsel dönem olarak kabul etmek gerekir. Bu tarihsel donem, yalnızca emperyalizme karşı eksiksiz zaferin ekonomik ve kültürel önkoşullarını yaratmak değil, aynı zamanda, proletaryaya ilkönce kendini eğitmek, çelikleşerek, ülkeyi yönetecek nitelikte bir güç haline gelmek olanağını kazandırmak için, küçük-burjuva tabakalarını sosyalist üretimin örgütlenmesini güvenlik altına alan bir yönde yeniden eğitebilmek ve bunlara yeni biçim verebilmek için de zorunludur.
Marx, işçilere şunları söylüyordu:
"Yalnızca varolan ilkeleri değiştirmek için değil, ama aynı zamanda kendi kendinizi değiştirmek, siyasal iktidarı sürdürecek yeteneğe sahip olabilmek için, onbeş, yirmi, elli yıl süren iç savaşlar ve uluslararası savaşlardan geçeceksiniz." (Kari Marx, Köln Komünistleri Yargılaması Üzerine Açıklamalar.)
Marx'ın düşüncesini devam ettiren ve daha da geliştiren Lenin şöyle yazar:
"Gerçekten pek büyük olan bu görevler yanında, proletarya diktatörlüğü altında, milyonlarca köylüyü, küçük patronu, yüzbinlerce memur ve müstahdemi, burjuva aydını eğitmek, bunların hepsini proletarya devletine ve proleter yönetimine bağlı kılmak, onların burjuva alışkanlık ve geleneklerinin üstesinden gelmek gibi muazzam görevler" olacaktır. Bundan başka, "proleterleri de, küçük-burjuva önyargılarını, birdenbire, mucize kabilinden, Meryem Ananın işaretiyle, bir sloganla, bir karar ya da yasayla terketmeyen ve bu önyargılarını ancak küçük-burjuva yığınların etkilerine karşı uzun ve çetin bir yığın savaşı sonucu terkedebilen proleterlerin kendilerini de proletarya diktatörlüğü temeli üzerinde, uzun vadeli bir savaşım pahasına yeniden eğitmek gerekir." ("Sol" Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı, c. XXV, s. 248 ve 247, Rusça.)
2. Proletaryanın burjuvaziye egemenliği olarak proletarya diktatörlüğü. Yukarda söylediklerimizden, proletarya diktatörlüğünün, hükümetteki adamları değiştirme, eski iktisadî ve siyasal düzeni olduğu gibi bırakan basit bir "kabine" değişikliği vb. olmadığı anlaşılır. Diktatörlükten yangından korkar gibi korkan ve bu korkuyla diktatörlük kavramının yerine "iktidarın elegeçirilmesi"ni koyan menşevikler ve bütün ülkelerin oportünistleri, "iktidarın fethi"ni, genellikle bir "kabine" değişikliğine, Scheidemann ve Noske, MacDonald ve Henderson gibi adamlardan meydana gelmiş bir bakanlar kurulunun iktidarda boy göstermesi haline indirgerler. Bu kabine değişmelerinin ve buna benzer başka değişikliklerin, gerçek iktidarın, gerçek bir proletarya tarafından elegeçirilmesi ile ortak hiç bir yanı yoktur. MacDonald'lar, Scheidemann'lar iktidara geçince, eski burjuva düzen muhafaza edildiğine göre, onların sözde hükümetleri, burjuvazinin emrinde, emperyalizmin yaralarını gizleyen bir perdeden, ezilen ve sömürülen kitlelerin devrimci eylemine karşı burjuvazinin elinde bir aletten başka bir şey değildir. Kitleleri paravansız ezmek ve sömürmek rahat ve elverişli [sayfa 45] olmadığı ve zor olduğu zaman, sermaye, böyle hükümetlere gereksinme duyar. Elbette ki, böyle hükümetlerin ortaya çıkışı (kapitalistler için) "Şipka Geçidinde" her şeyin yolunda gitmediğini gösterir; bununla birlikte, bu çeşit hükümetlerin, sermayenin kılık değiştirmiş hükümetleri olarak kalmaları kaçınılmazdır. Yer ile gök birbirinden ne kadar uzaksa, bir MacDonald, bir Scheidemann hükümeti, proletarya iktidarından o kadar uzaktır. Proletarya diktatörlüğü bir hükümet değişikliği değildir, merkezde ve illerde yeni iktidar organları olan yeni bir devlettir; proletaryanın devleti, eski devletin, burjuva devletin yıkıntılarından fışkırır.
Proletarya diktatörlüğü, burjuva düzenin temelinden fışkırmaz, burjuvazinin devrilmesinden sonra bu sınıfın kaldırılması, büyük toprak sahiplerinin ve kapitalistlerin mülksüzleştirilmesi, başlıca üretim araçlarının toplumsallaştırıl-ması süreci sırasında, zorlu proletarya devrimi süreci sırasında ortaya çıkar. Proletarya diktatörlüğü, burjuvaziye karşı zor kullanmaya dayanan devrimci bir iktidardır.
Devlet, egemen sınıfların elinde, sınıf düşmanlarının direncini ezmek için bir makinedir. Proletarya diktatörlüğü, bu bakımdan herhangi bir sınıfın diktatörlüğünden farklı değildir. Ama burada köklü bir fark vardır. Bugüne kadar yaşamış olan bütün sınıf devletleri, sömürücü azınlığın sömürülen çoğunluk üzerinde diktatörlüğü idi; oysa proletarya diktatörlüğü, sömürülen çoğunluğun sömürücü azınlık üzerindeki diktatörlüğüdür. Kısaca:
"Proletarya diktatörlüğü, proletaryanın burjuvazi üzerinde egemenliğidir; bu egemenlik yasayla sınırlanmamıştır ve zora dayanır ve sömürülen emekçi kitlelerin sevgi ve desteğini kazanmış bir egemenliktir." (Lenin, Devlet ve Devrim.)
Bundan iki temel sonuç çıkarabiliriz:
Birinci sonuç. Proletarya diktatörlüğü "tam" demokrasi, zengin olsun, yoksul olsun herkes için demokrasi olamaz; proletarya diktatörlüğü, yeni bir biçimde –proleterler ve genel olarak yoksullar için– demokratik, yeni bir biçimde –burjuvaziye karşı– diktatörce bir devlet olmalıdır..." (Devlet ve Devrim, c. XXI, s. 393, Rusça.) Kautsky ve yandaşlarının evrensel eşitlik, "saf" demokrasi, "mükemmel" demokrasi vb. konusundaki düşünceleri, sömürülenler ile sömürenler arasında eşitlik olmayacağı kuşku götürmez gerçeğinin burjuvaca gizlenmesinden başka bir şey değildir. "Saf" demokrasi teorisi, emperyalist haydutlar tarafından uslandırılıp semirtilmiş olan işçi aristokrasisinin teorisidir. Bu teori, kapitalizmin yaralarını gizlemek, emperyalizmi daha az iğrenç göstermek ve sömürülen kitlelere karşı savaşımında emperyalizme manevî güç sağlamak için ortaya çıkarılmıştır. Kapitalist düzende, sömürülenler için gerçek "özgürlükler" olamaz, özgürlüklerden yararlanmak için zorunlu olan yapıların, basımevlerinin, kâğıt depolarının, ayrıcalıklı sömürücülerin elinde bulunması, tek başına bu, "özgürlükler"in yokluğunu tanıtlamaya yeter. En demokratik düzende bile, hükümetleri iktidara geçiren, halk değil, Rothschild'ler, Steinner'ler, Rockefeller'ler, Morgan'lar olduğuna göre, kapitalist düzende, sömürülen kitleler, ülkenin yönetimine katılmaz ve katılamaz. Kapitalist düzende demokrasi, sömürülen çoğunluğun haklarının sınırlandırılmasına dayanan ve bu çoğunluğa karşı yönelmiş sömürücü azınlığın kapitalist demokrasisidir. Sömürülenler için gerçek özgürlükler, proleterlerin ve köylülerin ülkenin yönetimine gerçekten katılması, ancak proletarya diktatörlüğünde olanaklıdır. Proletarya diktatörlüğünde demokrasi, sömürücü azınlığın haklarının sınırlandırılmasına dayanan ve bu azınlığa karşı yönelmiş bir proleter demokrasisi, çoğunluğun demokrasisidir.
İkinci sonuç. Proletarya diktatörlüğü, burjuva toplumun, burjuva demokrasisinin barış içinde gelişmesinin sonucu olamaz: proletarya diktatörlüğü, ancak, burjuva devlet makinesinin, burjuva ordunun, burjuva bürokratik aygıtın, burjuva polisin ezilmesinin sonucu olarak doğabilir.
Marx ve Engels, Komünist Parti Manifestosu'nun "Önsöz"ünde, "işçi sınıfının, mevcut devlet mekanizmasını salt elinde tutmakla onu kendi amaçları için kullanamayacağını" söylerler. Proletarya devrimi, "şimdiye değin olduğu gibi, artık bürokratik ve askeri makineyi başka ellere geçirtmeye değil, ama onu yıkmaya dayanacağını belirtiyorum. Kıta üzerindeki gerçekten halkçı her devrimin ilk koşuludur bu."[diye yazıyordu Marx, 1871'de Kugelmann'a mektubunda.
Marx'ın Avrupa kıtasını kapsayan bu sözleri, bütün ülkelerin oportünistlerine ve menşeviklerine, hiç değilse Kıta Avrupası dışında kalan bazı ülkelerde (İngiltere'de, Amerika'da) burjuva demokrasisinin barış içinde bir gelişmeyle proleter demokrasisine dönüşebileceği olanağını Marx'ın kabul ettiğini bağıra bağıra ilân etme bahanesini verdi. Gerçekten Marx, böyle bir olanağı kabul ediyordu ve tekelci kapitalizmin, emperyalizmin henüz varolmadığı ve gelişmelerinin özel koşulları yüzünden İngiltere'de ve Amerika'da militarizmin ve bürokrasinin henüz gelişmiş olmadığı 1870-1880 yıllarında bu ülkeler için, böyle bir görüşe varmasının haklı nedenleri vardı. Gelişmiş emperyalizmden önce durum böyle idi. Ama 30-40 yıl geçtikten sonra, İngiltere'nin ve Amerika'nın durumları köklü olarak değiştikten sonra, emperyalizm geliştikten ve istisnasız bütün ülkeleri kucakladıktan sonra, militarizmin ve bürokrasinin İngiltere ve Amerika'da ortaya çıkmasından ve bu ülkelerin kendilerine [sayfa 48] özgü, barış içinde gelişme koşulları ortadan kalktıktan sonra, bu iki ülkenin istisna olarak nitelenmesinden de vazgeçmek gerekti.
"Bugün –diyor Lenin–, 1917'de birinci büyük emperyalist savaş döneminde Marx'ın bu sınırlandırması sözkonusu olamaz. İngiltere'de, Amerika'da –bütün dünyada– anglo-sakson "özgürlüğünün" (militarizmin ve bürokrasinin yokluğu anlamında) bu son iki temsilcisi de bütün Avrupa'yı kapsayan askerî ve bürokratik kurumların pis ve kanlı bataklığına düşmüşlerdir; o kurumlar ki, her şeyi kendilerine bağımlı kılarlar, her şeyi ağırlıklarıyla ezerler. Şimdi İngiltere'de olsun, Amerika'da olsun, her gerçek halk devriminin yerine getirmesi gereken önkoşul (1914'ten 1917'ye kadar Avrupa'dakilerden geri kalmayan bir emperyalist yetkinliğe ulaştıran) "hazır" "devlet aygıtı"nı parçalayıp yoketmektir." (Devlet ve Devrim, c. XXI, s. 395, Rusça.)
Başka bir deyişle, zora dayanan, proletarya devriminin önkoşulu olarak proletaryanın burjuva devlet aygıtının tahribi yasası, dünyanın emperyalist ülkelerindeki devrimci hareketin kaçınılmaz bir yasasıdır.
Uzak bir gelecekte, proletarya, başlıca kapitalist ülkelerde muzaffer olursa, ve bugünkü kapitalist kuşatmanın yerini sosyalist bir kuşatma alırsa, belirli kapitalist ülkeler için sosyalizme barış içinde varmak elbette olanaklıdır. "Elverişsiz" uluslararası durum karşısında, kapitalistler, "gönüllü olarak", proletaryaya ciddî ödünler vermeyi daha akıllıca bir hareket sayabilirler. Ama bu varsayım, ancak uzak bir gelecekte olanaklı olabilir. Yakın gelecek için bu varsayımın hiç bir, kesinlikle hiç bir dayanağı yoktur.
Bunun için Lenin diyor ki: "Burjuva devlet aygıtı zorla tahrip edilip yerine yenisi kurulmadan proletarya devrimi olanaksızdır." (Proletarya Devrimi ve Dönek Kautsky, c. XXIII, s. 342, Rusça.)
3. Proletarya diktatörlüğünün devlet biçimi olarak sovyet iktidarı. Proletarya diktatörlüğünün başarısı, burjuvazinin baskı altına alınması, burjuva devlet aygıtının yıkılması, burjuva demokrasisinin yerini proleter demokrasisinin alması demektir. Bu biliniyor. Ama bu muazzam iş, hangi örgütle başarılacaktır? Burjuva parlamentarizmi temeli üzerinde gelişmiş olan proletaryanın eski örgüt biçimlerinin bu işe yetmeyeceği kuşkusuzdur. O halde, proletaryanın, burjuva devlet aygıtının mezar kazıcılığını yapabilecek, yalnız bu aygıtı tahribe değil, yalnız burjuva demokrasisinin yerine proleter demokrasiyi koymaya değil, ama proleter devlet iktidarının temeli olmaya da yetenekli yeni örgüt biçimleri nelerdir?
Proletaryanın bu yeni biçimleri nelerdir?
Eski örgüt biçimlerine oranla, Sovyetlerin daha güçlü olması nedendir?
Çünkü Sovyetler, proletaryanın en geniş kitle örgütleridir. Çünkü sovyetler ve yalnız Sovyetler, istisnasız bütün işçileri kucaklayan örgütlerdir.
Çünkü sovyetler, bütün ezilen ve sömürülenleri, işçileri ve köylüleri, askerleri ve denizcileri kucaklayan biricik kitle örgütleridir. Ve bu nedenle, kitlelerin savaşımının siyasal sevk ve yönetimi en kolay biçimde bu kitlelerin öncüsü tarafından, proletarya tarafından, bu örgüt içinde eksiksiz gerçekleştirilebilir.
Çünkü sovyetler, kitlelerin devrimci savaşımının, siyasal faaliyetinin, kitleleri, ayaklandırmanın en güçlü organları, malî sermayenin ve siyasal uzantılarının sonsuz erkini kıracak en güçlü organlardır. Çünkü sovyetler, kitleleri doğrudan doğruya örgütlendirirler, yani en demokratik örgütlerdir; ve bu yüzden de kitleler arasında en çok otoritesi olan, yeni devletin örgütlerine ve yönetimine kitlelerin katılmasını kolaylaştıran ve eski sistemi yıkmak için yeni proleter sistemini kurmak için savaşım halinde olan kitlelerin devrimci enerjisinin, inisiyatifinin, yaratıcı yeteneklerinin gelişmesini en büyük ölçüde kolaylaştıran örgütlerdir.
Sovyetler iktidarı, yerel Sovyetlerin bir tek genel devlet örgütü içinde, ezilen ve sömürülen kitlelerin öncüsü ve egemen sınıf olan proletaryanın devlet örgütü içinde bir sovyetler cumhuriyeti olarak birleşmesidir.
Sovyetler iktidarının özü, kapitalistler ve büyük toprak sahipleri tarafından ezilmiş olan sınıfların en geniş ve devrimci kitle örgütlerinin şimdi "bütün devlet iktidarının, bütün devlet aygıtının sürekli ve biricik temeli" olmasıdır. Sovyetler iktidarının özü, "en demokratik burjuva cumhuriyetlerde bile, yasa karşısında eşit haklara sahip olmakla birlikte, siyasal yaşama katılma ve demokratik hak ve özgürlüklerden yararlanmadan, binlerce yol ve kurnazlıkla uzak tutulmuş bulunsa, yığınların, şimdi devletin demokratik yönetimine, durmadan ve zorunlu olarak, ve üstelik kesin bir biçimde, katılmalarıdır.". (Lenin, "Proletarya Diktatörlüğü ve Burjuva Demokrasisi Üzerine Rapor ve Tezler. Komünist Enternasyonalin Birinci Kongresine", c. XXIV, s. 13, Rusça.)
Bundan ötürü, sovyet iktidarı, eski burjuva ve demokratik parlamenter biçiminden temelde farklı olan yeni biçimde bir devlet örgütü, emekçi kitlelerin sömürülmesi ve ezilmesi amacına değil, bu kitlelerin her çeşit zulümden ve sömürüden kurtarılması amacına, proletarya diktatörlüğü amacına uyarlanmış bir yeni tip devlettir.
Lenin, sovyet iktidarının "Burjuva demokratik parlamentarizm çağını kapadığını, dünya tarihinin yeni bir bölümünü, –proletarya diktatörlüğü çağını– başlattığını" söylerken haklıydı.
Sovyet iktidarının ayırdedici özellikleri nelerdir?
Sovyetler iktidarı, düşünülebilen bütün devlet örgütleri içinde, kitlesel niteliği en belirgin olanı, en demokratik olanıdır; çünkü Sovyetler iktidarı, sömürülen işçilerin ve köylülerin sömürenlere karşı savaşım için aralarında ittifak ve işbirliği kurdukları arena olduğu ve faaliyetini bu ittifaka ve işbirliğine dayandırdığı için, bu iktidar, nüfusun çoğunluğunun azınlık üzerinde egemenliğini ifade eden iktidardır, çoğunluğun devletidir, çoğunluk diktatörlüğünün ifadesidir.
Sovyet iktidarı, sınıflı toplumun bütün devlet örgütlerinin en enternasyonalist olanıdır; çünkü her türlü ulusal baskıyı yokederek ve ayrı ayrı ulusların emekçilerinin işbirliğine dayanarak bu kitlelerin bir tek devlet içinde toplanmalarını kolaylaştırır.
Sovyet iktidarı, bünyesinin tümü bakımından, ezilen ve sömürülen kitlelerin, bu kitlelerin öncüsü, Sovyetlerin en tutarlı ve en bilinçli çekirdeği olan proletarya tarafından yönetilmesi ödevini kolaylaştırır.
"Bütün devrimlerin ve bütün ezilen sınıflar hareketlerinin deneyimi, dünya sosyalist hareketinin deneyimi –diyor Lenin–, bize, yalnızca proletaryanın, emekçi ve sömürülen nüfusun geri ve dağınık katmanlarını biraraya getirecek ve ardından sürükleyecek durumda olduğunu öğretir." (Ibidem, s. 14.)Sovyet iktidarının bünyesi ise, bu deneyimden edinilen derslerin uygulanmasını kolaylaştırır.
Çünkü, yasama ve yürütme güçlerini bir tek devlet örgütünde birleştiren ve seçim bölgeleri yerine üretim bölgelerini –fabrikalar ve yapımevleri gibi– koyan sovyet iktidarı, işçileri ve emekçi kitleleri, devlet yönetim aygıtına genellikle doğrudan doğruya bağlar, onlara ülkeyi yönetmeyi öğretir.
Çünkü Sovyetler iktidarı, orduyu, burjuva buyruğundan [sayfa 52] kurtarabilen ve burjuva düzeninde halka karşı baskı aracıyken, halkı kendi ulusal burjuvazisinden ve yabancı burjuvaziden kurtarma aracı haline getirebilen tek iktidardır.
Çünkü, "bürokratik ve hukuksal burjuva aygıtı bir vuruşta parçalamaya ve kesin olarak yoketmeye, yalnızca sovyetik devlet örgütü gerçekten yeteneklidir." (Ibidem.)
Çünkü, ancak sovyet devlet biçimi, çalışan ve sömürülen kitlelerin devlet yönetimine sürekli olarak ve kayıtsız koşulsuz katılmalarını sağlayarak, devletin yavaş yavaş yok olmasını hazırlayabilir; ve devletin yok olması, gelecek devletsiz komünist toplumun temel öğelerinden biridir.
Demek ki, Sovyetler cumhuriyeti, proletaryanın iktisadî kurtuluşunu ve sosyalizmin tam zaferini olanaklı kılan, uzun zaman aranmış ve sonunda bulunmuş siyasal biçimdir.
Paris Komünü, bu biçimin embriyonu idi. Sovyet iktidarı, onun gelişmesi ve doruğuna ulaşmasıdır.
İşte bunun için Lenin:
"İşçi, asker ve köylü vekilleri Sovyetleri cumhuriyeti, yalnızca demokratik kurumların daha yüksek bir biçimi değildir. ... Aynı zamanda, sosyalizme en ağrısız geçişi sağlayabilen biricik biçimdir." der. ("Kurucu Meclis Üzerine Tezler", c. XXII, s. 131, Rusça.)