Header Ads

Header ADS

Halkın Özgürlük ve Eşitlik Sloganlarıyla Aldatılması

Lenin

23 haziran 1919
Collected Works, 4th English Edition, Progress Publishers, Moscow, 1972 Volume 29, pages 377-381

19 Mayıs'taki yetişkin eğitimi kongresindeki konuşmamda ele aldığım sorun - genel olarak eşitlik ve özel olarak işçi ile köylülerin eşitliği - şüphesiz ki en can alıcı ve “acı veren” sorunlardan birisidir, ve küçük burjuvaların, küçük mülkiyet sahibinin, küçük mal sahibinin, her cahilin ve (Menşevik ve Sosyalist-Devrimci aydınlar da dahil olmak üzere) her entellektüelin onda birinin en derin ön yargılarına değinir.

İşçi ve köylülerin eşitliğini reddetmek! Ne kadar korkunç! Şüphesiz ki bu, kapitalistlerin tüm dostları, onların bütün hayranları ve öncelikle Menşevikler ve Sosyalist-Devrimciler, köylüyü “tahrik etmek”, “ayaklandırmak”,”onları işçilere, Komünistlere karşı kışkırtmak için ele geçirmeye çalışıyorlar. Bu tür girişimler kaçınılmazdır, ancak bunlar yalanlar üzerine kuruldukları için utanç verici başarısızlığa mahkumdurlar.

Köylüler uyanık fikirli,ciddi, pratik insanlardır. Her şey onlara basit, günlük örneklerle pratik açıdan açıklanmalıdır. Tahıl fazlası olan köylü, fiyatların aşırı, karlı seviyelere gelene kadar açlık yaşayan işçileri hiç hesaba katmadan bu fazlalığı gizlemesinde haklı mı? Yoksa işçilerin elinde bulunan devlet otoritesinin, tüm fazla tahılların vurguncu, işportacı, fahiş fiyatlarla değil, devlet tarafından belirlenen sabit bir fiyatla ele geçirilmesi mi haklı?

Söz konusu olan konu bu. Özet olarak, bütün konunun hepsi bu. Bu gerçeğe karşı koymaktan kaçınmak için, Menşevikler ve Sosyalist-Devrimciler gibi, kapitalistlerin kendilerine ayrılmamış iktidarın iadesi için çalışmakta olan çeşitli dolandırıcılara “eşitlik” ve “emek demokrasisinin birliği" hakkında boş sözler e başvuruyorlar. ”.

Köylü kendi seçimini yapmalı:

Ya tahıl ticaret yapma özgürlüğü, yani tahılda spekülasyon, zenginlerin daha da zenginleşmesi için özgürlük, fakirlerin yoksullaştırılması ve açlıktan ölmesi, toprak sahiplerine ve kapitalistlere tüm iktidara geri dönüş, köylülerin ve işçilerin ittifakının çözülmesi.

Ya da tahıl fazlalarının devlete, yani birleşik işçi otoritesine sabit bir fiyatla teslim edilmesi; bu, burjuvaziden tamamen kurtulma ve onların iktidarının geri kazanılması olasılığını ortadan kaldırmak için köylüler ile işçiler arasında bir ittifak anlamına gelir.

Seçenek işte bu.

En zengin köylüler, kulak lar (küçük toprak sahipleri), ilk alternatifi seçecekler; işçilere karşı, fakirlere karşı kapitalistler ve toprak sahipleri ile ittifak içinde şanslarını denemek isteyeceklerdir, ancak bu köylüler Rusya'da bir azınlıktır. Köylülerin çoğunluğu, işçilerle, kapitalist egemenliğin restorasyonuna karşı, "zenginlerin zenginleşmesi için özgürlüğe", "fakirlerin açlıktan ölme özgürlüğüne" karşı, bu suçlu kapitalist  "özgürlüğün (açlıktan ölmek için özgürlük “ eşitlik ”( tahıl fazlalığı olan iyi beslenmişlerle, açlıktan ölenlerin eşitliği) ile ilgili süslü kelimelerle aldatıcı kamuflajlara karşı bir ittifakı tercih edecektir.

Bizim görevimiz, Menşeviklerin ve Sosyalist-Devrimcilerin “özgürlük” ve “eşitlik” ile ilgili yankılanan ve süslü lafazanlıkla uyguladıkları kurnaz kapitalist aldatmacayla mücadele etmektir .

Köylüler! “Özgürlük”, “eşitlik” ve “ emek demokrasisinin birliğini” öven ve böylece gerçekte köylüleri ezmek için toprak sahiplerinin özgürlüğünü, işçi ya da yarı-açlıktan ölen köylü ile varlıklı kapitalistin “eşitliği” ni, fazlalık tahıllarını gizleyen iyi beslenmiş insan ile “ülkenin savaş nedeniyle harap olduğu için açlık ve işsizlik yüzünden işkence gören işçilerin -“özgürlüğünü” savunan, koyun kıyafetindeki kurtların maskelerini indirin. Koyun kılığındaki bu kurtlar emekçi insanların en kötü düşmanlarıdır; kendilerini Menşevikler, Sosyalist-Devrimciler ya da partili olmayanlar olarak adlandırıyorlar, onlar gerçekte kapitalistlerin dostlarıdırlar.

“İşçiler ve köylüler çalışan kişiler olarak eşittirler, ama iyi beslenmiş tahıl vurguncuları aç işçilerle eşit değildir.” “Biz sadece emeğin çıkarlarını korumak için savaşıyoruz, biz vurguncuların elinden tahılları alıyoruz, emekçilerin elinden değil. “ Biz orta köylülerle, emekçi köylülerle bir anlayışa ulaşmak istiyoruz ”- konuşmamda söylediğim şey bu, meselenin özü bu, eşitlik konusunda hızlı-görünen lafazanlıklarla yaratılması istenen kafa karışıklığının arkasında yatan  gerçek bu.

Dahası, köylülerin büyük çoğunluğu bunun gerçek olduğunu biliyor; işçi devleti, çalışanlara ve fakirlere her türlü yardımı verirken, vurgunculara ve zenginlere karşı mücadele ediyor, buna karşı hem (monarşi altında) toprak sahiplerinin devleti  ve Kapitalist devlet (en özgür ve en demokratik cumhuriyetin altında) her zaman ve her yerde, her ülkede, emekçi halkın soyulması için zenginlere  spekülatörlerin ve zenginlerin fakirlerin harcanması pahasına daha da zenginleşmesi için zenginlere yardım etti,.

Bu, her köylünün bildiği bir gerçektir. Bu nedenle, farkında olmalarının derecesi ne kadar yüksek olursa, köylülerin çoğunluğu o kadar çabuk ve daha kararlı bir şekilde seçim yapacak ve işçilerle ittifak için, işçi hükümetiyle anlaşmaya girmek için,  toprak sahibi veya kapitalist devlete karşı  karar vereceklerdir;“Kurucu Meclis” veya “demokratik cumhuriyet” e karşı Sovyet iktidarı için; Bolşevik Komünistler ile, kapitalistlere, Menşeviklere ve Sosyalist-Devrimcilere  karşı her türlü destekte anlaşmaya varmak için!

Bilge” beylere, demokratlara, sosyalistlere, Sosyal-Demokratlara, Sosyalist-Devrimcilere, vb. diyoruz ki: hepiniz “sınıf mücadelesine” dudak hizmeti veriyorsunuz, ama aslında özellikle sınıf mücadelesinin keskinleşmesi tam da büyürken gözlerinizi kapatıyorsunuz.. Ve bunu yapmak, sermayeye, burjuvaziye, emekçilere karşı taraf olmak demektir.

Sınıf mücadelesini kabul eden, aynı zamanda bir burjuva cumhuriyetinde, en özgür ve en demokratik bir burjuva cumhuriyetinde bile, ‘özgürlük’ ve ‘eşitliğin’ hiçbir zaman emtia-mal sahiplerinin eşitlik ve özgürlüğünün, sermayenin eşitlik ve özgürlüğünün ifadesinden başka bir şey olmadığını ve asla olamayacağını da kabul etmek zorundadır. Marks bütün yazılarında ve özellikle de (sizin de lafta kabul ettiğiniz) Kapital’inde bunu binlerce defa açıklığa kavuşturdu; Marks özgürlük ve eşitlik soyut fikrini ve bunu bayağılaştırıcıları ve gerçeklere gözlerini kapatan Bentham’ları alaya aldı, ve bu soyutlamaların maddi kökenlerini ortaya çıkardı. 

Burjuva sisteminde (yani, toprak ve üretim araçlarında özel mülkiyet var olduğu sürece) ve burjuva demokrasisinde ‘özgürlük ve eşitlik’ sadece biçimsel olarak kalır;  pratikte (biçimsel olarak özgür ve eşit olan) işçilerin ücretli köleliliğini ve sermayenin tam egemenliğini, emeğin sermaye tarafından ezilmesini gösterir. Bunlar, benim bilge baylarım- sizin unutmuş bulunduğunuz- sosyalizmin ABC’sidir.

Bu ABC'den, sınıf mücadelesinin iç savaş noktasında keskinleştiğinde, proleter devrim sırasında, sadece aptallar ve hainler “özgürlük”, “eşitlik” ve “ emek demokrasisinin birliği hakkında boş konuşma yaparak kaçış yolu arayacakları sonucu çıkar. Aslında her şey, proletarya ile burjuvazi arasındaki mücadelenin, ve ara, (küçük burjuvazinin tamamı ve dolayısıyla köylülüğün tamamı dahil olmak üzere)  orta sınıfların  kaçınılmaz olarak iki kamp arasında bocalamasının sonucuna bağlıdır.

Soru şudur - bu ara katmanlar, temel güçlerden hangisine, proletaryaya mı yoksa burjuvaziye mi katılacaklar. Üçüncü bir olasılık olamaz; Marx'ın Kapital'ini okuyup da bunu anlamamış olan Marx'tan hiçbir şey anlamamıştır, sosyalizmden hiçbir şey anlamamıştır, ama o kör bir şekilde burjuvazinin dümen suyunu takip eden bir cahil ve bir küçük-burjuvadır. Diğer yandan, bütün bunları anlayan, "özgürlük" ve "eşitlik" üzerine boş laflarla aldatılmaya müsaade etmez, tam tersine o pratik şeyleri düşünecek ve konuşacaktır, yani, köylülerle işçiler arasındaki yakınlaşmanın somut şartları, onların kapitalistlere karşı ittifakı, onların sömürücülere, zenginlere ve fırsatçılara karşı  aralarındaki anlaşmanın somut koşullarını düşünecek ve konuşacaktır.

Proletarya diktatörlüğü sınıf mücadelesinin sonu değil, onun yeni biçimlerde devam etmesidir.
  
Proletaryanın diktatörlüğü, muzaffer olan proletaryanın sınıf mücadelesidir, ve yenilmiş fakat yok edilmemiş, direniş göstermeyi bırkamayan, ama direnişini arttırmış bir burjuvaziye karşı siyasi iktidarı elinde tutan bir proletaryanın sınıf mücadelesidir.

Proletaryanın diktatörlüğü,  emekçi halkın öncüsü proletarya ile, emekçilerin proleter olmayan çok sayıdaki katmanları (küçük burjuvazi, küçük mülk sahipleri, köylülük, aydınlar, vb.) arasındaki, ya da bunların çoğunluğu arasındaki sınıf ittifakının, sermayeye karşı bir ittifakın, sermayeyi tamamen yıkmak, burjuvazinin direncini ve onun restorasyon girişimlerini tamamen bastırmak amacıyla bir ittifakın, sosyalizmin nihai kuruluşunu ve pekiştirilmesini amaçlayan bir ittifakın özel bir biçimidir.

Özgül bir durumda şekillenen, özel bir çeşit ittifaktır,  yani şiddetli bir iç savaşta şekillenen özgül bir ittifaktır; sosyalizmin sağlam destekçileri ve onun yalpalayan müttefikleri arasında bir ittifak, bazen “tarafsız” (böyle bir durumda mücadelede ittifak  anlaşması yerine, tarafsızlığın ittifak anlaşması olur); ekonomik, politik, sosyal ve ruhsal olarak farklı sınıflar arasında bir ittifak. Sadece yozlaşmış Berne veya sarı Enternasyonal'in yozlaşmış kahramanları, Kautsky , Martov ve Co. gibi insanlar “ittifak”, “eşitlik” ve “ Emek demokrasisinin birliği ”ile ilgili tartışmalara başvurarak bu ittifakın somut biçimlerinin, koşullarının ve görevlerinin incelenmesinden kaçınabilir , yani meta ekonomisi döneminin ideolojik bagajından parçaları kapatarak.

N. Lenin


Çeviri
Erdoğan A
28 Haziran 2019

Kaynak





Blogger tarafından desteklenmektedir.