Header Ads

Header ADS

CEPHEDEKİ TEMMUZ YENİLGİSİNİN NEDENLERİ ÜZERİNE

Proletari (Proleter) No. S,
18 Ağustos 1917.
Stalin

Cephedeki yenilgiden sorumlu olduklarına dair Bolşeviklere karşı yapılan kötü niyetli iddiaları ve asılsız ithamları herkes hatırlıyor. Burjuva basını ve «Dyelo Naroda», «Birjovka»nın provokatörleri ve «Raboçaya Gazeta», «Novoye Vremya»nın eski Çarlık uşakları ve «îzvestiya» — bütün bunlar, yenilgiden dolayı suçladıkları Bolşeviklere karşı ateş püskürmekte birleştiler.

Suçluların Bolşeviklerin arasında değil, fakat geri çekilme çağrısında bulunmak ve askerler arasında panik yaratmak için «esrarengiz otomobiller»i yollayanlar arasında aranması gerektiği şimdi meydana çıkmıştır (bkz. «Dyelo Naroda», 16 Ağustos).

«Dyelo Naroda» nın muhabiri, bu «otomobiller» in neler olduğunu ve bu esrarengiz otomobillerin başıboş dolanmalarına izin veren komutanların neler yaptığını ne yazık ki söylemiyor.

Yenilginin nedeninin Bolşevizmde değil, fakat «daha derin sebepler» içinde, yani saldırı taktiğinin bize uygun olmaması, saldırı için hazır olmayışımız, «generallerimizin tecrübesizliği» vb. gerçeğinde aranması gerektiği şimdi meydana çıkmıştır (bkz. «Novoye Vremya», 15 Ağustos).

İşçiler ve askerler, «Dyelo Naroda» ve «Novoye Vremya »nın bu sayılarını tekrar tekrar okusunlar. Okusunlar ve:

1) Bolşeviklerin Mayıs sonundan beri cephede bir saldırıya karşı uyarıda bulunduklarında ne kadar haklı olduklarına (bkz. «Pravda» sayıları);

2) Saldırı için ajitasyon yapan ve Temmuz başlarındaki Sovyetler Kongresi’nde Bolşeviklerin saldırıya karşı olan kararını oylarıyla yenilgiye uğratan Menşevik ve Sosyal-Devrimci liderlerin davranışlarının ne kadar kötü olduğuna;

3) Temmuz yenilgisinin sorumluluğunun öncelikle Devlet Duması adına daha Haziran başlarında «derhal saldırı» «talep eden» Milyukovlara ve Maklakovlara, Şulginlere ve Rodziyankolara ait olduğuna kanaat getirsinler.

İşte sözü edilen makalelerden bazı parçalar.

1 — Arşeni Meriç’in haberinden parçalar («Dyelo Karoda », 16 Ağustos):

«Niçin? Niçin bu felaket, iki yanda —Tarnopol ve Çernoviç birden nerdeyse eşzamanlı başımıza geldi? Niçin oradaki alaylar aniden cesaretlerini yitirdiler? Ne oldu? Bu ani moral değişikliğinin sebebi neydi? Subaylar ve askerler derhal cevap veriyorlar. Cevaplar, nerdeyse kelimesi kelimesine birbirine uyuyor, ve her biri dehşet verici tabloya canlı bir fırça darbesi daha ekliyor...

Cephedeki askerler, paniğin ve ön saflardan akın akın geri dönmenin başlıca sorumluları olarak eski polisleri ve jandarmaları görüyorlar.

Bunlar örgütlü mü davranıyor?

— Bunu söylemek zordur—, diye cevap veriyor köylü kökenli ve şimdi Sosyal-Devrimci Partinin ve yerel Asker ve İşçi Temsilcileri Sovyeti Yürütme Komitesi’nin üyesi olan zeki bir asteğmen. — Ama her defasında, panik yaratanların, düşmanın yakınlığı ve gücü hakkındaki saçma dedikoduları ve bir veya iki saat içinde zehirli gaz atılması olanağının varlığı hakkındaki söylentileri yayanların yalnızca eski ‘polis ajanları’ olduğu saptanmıştır...

Çoğumuz eski polislerin ve jandarmaların kasıtlı vatan hainleri bile değil, fakat yalnızca ‘tavşan’ gibi korkaklar olduklarını düşünüyoruz. Ele geçirilemez casuslar ve provokatörler ama iyi koku alan burunlarıyla bunlarda kendilerine sadık uşaklar buluyorlar...

İyi gözlem yeteneğine sahip aklı başında kişilerin raporlarına göre birliklerimizin utanç verici geri çekilişi şöyle olmuştur...

Bölükler şeklinde, arada kısa mesafelerle... geniş bir yolda yürüyorlar...

Aniden toz bulutları görünüyor... İleride, hiç kimsenin nedenini bilmediği bir duraklama oluyor... Bölükler duruyor, herkes sağda solda durup konuşuyor... İleride ne olup bittiğini ve yaklaşan t-oz bulutunun ne anlama geldiğini görmek için başlar ileriye doğru uzanıyor... Korna çalarak hızla üzerlerine doğru gelen otomobiller görünüyor  ve bağırmalar duyuluyor: ‘Geriye... geriye... Avusturyalılar!’

Kimin bağırdığı, otomobillerde kimlerin bulunduğu anlaşılmıyor, öylesine hızlı geçip gidiyorlar. Bazen hayal meyal bir asker elbisesi ya da bir tür apolet göze çarpıyor, bazen ise hiçbir şey ayırt edilemiyor... Ve curcuna hazırdır — Avusturyalıların nerede olduğunu, uyarıyı kimin yaptığını hiç kimse bilmiyor, ama toplu kaçışma başlar.. Daha insan aklını başına toplayamadan bir başka otomobil daha son sürat geçer ve yeniden bağırtılar duyulur.- ‘Avusturyalılar!!! Avusturyalılar!!! Mevziler...teslim edildi... Zehirli gaz. Çabuk, çabuk... geriye... geriye...’

Sanki yıldıran, hızıyla bulaşan bir salgın hastalık gibi, panik herkesi sardı... İhanet, tereyağından kıl çeker gibi, şaşırtıcı bir maharetle, hiç kuşkusuz önceden düşünülüp tasarlanmış bir plana uygun olarak sürdürülüyordu... Plakası olmayan yirmiden fazla bu tür otomobil saydık... Yedi tanesini durdurduk ve kuşkusuz gördük ki içindekiler -yabancıydı ve alaylarımızla hiçbir bağlan yoktu... Ama
onsekize yakını kaçıp gitti. Çığlıkların ve geri çekilen ön saflardaki bölüklerin sersemlettiği bölükler dönüp kaçtılar...

Avusturyalılar terkedilmiş kente, terkedilmiş bir banliyöye girdiler ve sanki bir Pazar gezintisindeymişler gibi gittikçe ilerlediler, gittikçe içlere girdiler — ve kendilerini durduran hiçkimse yoktu...

Bir başka gruba, kısa süre önce Tamopol’den gelen, içlerinden ikisi-üçü üniversite arması taşıyan askerler yaklaşıyor.,

Ve her  biri, provoke edilmiş geri çekilme tablosunu tamamlayan ayrıntılar tekliyorlar. Geri çekilmenin kahramanları, dolandırıcılar, ajanlar ve vatan hainleriydi...

Kimdir bunlar? Bunun cevabını yakın gelecek verecektir.
Ama henüz yakalanamayan ve izi bulunamayan diğer kişiler nerededirler? Hangi paravana altında çalışıyorlar?
Canice faaliyetlerini örtmek için ne gibi laflar kullanıyorlar?
Tarnopol geri çekilişinin dehşetine tanık olan kişiler, cephedeki askerler, sırrın yakında aydınlanacağını ve bu utanç verici sırrın ortaya çıkışının, Tarnopol civarında operasyon yapan ve en kötü ihanetin ve hilenin kurbanı olan ordudan bu utanç verici lekeyi sileceğine inanıyor.»

2 — Borisov’un «Bolşevizm ve Yenilgimiz» («Novoye Vremya», 15 Ağustos) adlı bir makalesinden parçalar:

«Bolşevizmi, yenilgimizden sorumlu olduğu yolundaki temelsiz isnattan aklamak istiyoruz. Yenilgimizin gerçek nedenlerini açığa çıkarmak istiyoruz, çünkü ancak o zaman felaketin tekrarından sakınabileceğiz. Savaş sanatı için, askeri felaketin nedenlerinin gerçekte yattığı yerde aranmamasından daha zararlı hiçbir şey yoktur. Temmuz yenilgisinin nedeni yalnızca Bolşevizmden kaynaklanmıyordu, çok daha karmaşık nedenlerin bir sonucuydu. Başka türlü olsaydı, yenilginin genişliği, Bolşevik fikirlerin orduda müthiş, olağanüstü bir etkiye sahip olduğunu kanıtlayacaktı, ki kuşkusuz durum bu değildir ve olamaz.

Muhtemelen Bolş'eviklerin kendileri de, propagandalarının geniş kapsamlı sonuçlarından hayrete düşmüşlerdir. Ama eğer sıkıntıyı yaratan yalnızca Bolşevikler olsaydı, Rus ordusunun, şanssızlıklarının sona ermekte olduğu varsayılabilirdi.

Ne yazık ki yenilginin özü çok daha karmaşıktır; bu, daha 18 Haziran saldırısından önce askeri uzmanlar tarafından görülmüştü: 18 Haziran’da ‘devrimci’ alaylar hakkında yapılan ‘coşkulu’ konuşmalar, ‘kızıl’ bayraklar vb., ölümcül bir tehlike taşıyordu.

18 Haziran’ın sözde parlak başarılarını haber veren telgraflar Genelkurmaya geldiğinde, sadece, bugünkü savaş koşullarında düşmanın kendi zaferini sağlama almak için feda etmek zorunda olduğu birkaç mevziyi ele geçirmiş olduğumuz için özellikle parlak herhangi bir şey olmadığı açıktı, ve ‘eğer Almanlar bir karşı-saldın başlatmazlarsa, çok şanslı sayılacağımızı’ söyledik. Ama karşı saldırı başlatıldı ve 1815’deki Fransız ordusu gibi, Rus ordusu da bir anda paniğe kapılmış bir insan kalabalığına dönüştü. Felaketin tek başına Bolşevizmden kaynaklanmadığı, fakat ordunun yapısında iyice kökleşmiş olan ve başkomutanlığın göremediği ya da kavrayamadığı bir şey nedeniyle olduğu açıktır. Yenilgimizin Bolşevizmden çok daha ciddi olan bu nedenini, bir gazete makalesinin elverdiği ölçüde tartışmak istiyoruz, çünkü zaman kısıtlıdır.

Alman ‘militarizmi’, şu askeri bilim kuralım ortaya çıkarmıştır: 'Saldırı, en güçlü operasyon biçimidir.’ Bu Alman kuralının, savaşın başından beri (Samsonov ve Rennenkampf’m feci yenilgileri) bizim için uygun olmadığı kanıtlandı: acemi generaller ve acemi askerler için mümkün olan tek şey, korunan kanatlarla savunmadır.

Savaş içinde uğranan doğal kayıplarla, generallerimizin, subayların ve alt rütbelerdekilerin bileşimi kötüleşti ve savunma, bizim için en avantajlı operasyon biçimi haline geldi. Eğer buna mevzii savaşın gelişmesini ve donatımımızın acıklı yetersizliğini eklersek, o zaman, ‘saldırılara’ karşı çok ihtiyatlı olmak için insanın bir Bolşevik olması gerekmez, yalnızca, şeylerin doğasını anlaması yeterlidir!
---------------
‘Narodneye Slovo’ gazetesi, B. V. Savinkov’un, Bolşevik propagandasının etkisi altında, asker kitlelerinin, kaçakların vatan haini değil, fakat ‘enternasyonal sosyalizmin izleyicileri olduklarına inanmaya başladığını söylediğini haber vermektedir. Asker malzememizi, ‘Komitelerin tanıdığından daha iyi tanıyan her eski subay, böyle düşünmenin cesur ve gayet aklı başında olan erlerimizi küçük görmek olacağını söyleyecektir. Bu kişilerin sağlıklı bir sağduyuları vardır; devletin ne olduğuna dair tam ve belirgin birbir anlayışa sahiptirler; bunlar generallerin ve subayların da asker olduklarını pekâlâ bilirler; genel bir kavram olan ‘alt rütbeler’ kavramının, bu şerefli ünvanı gözden düşürmüş olan yeni Cve anlamsız) ‘askerler’ kavramıyla değiştirilmesine gülerler, çünkü bugün cephenin çok gerisinde bulunan alay terzilerine bile ‘asker’ denilmektedir. Onlar, bir ‘kaçağın’ bir kaçak olduğunu, yani iğrenç bir firari olduğunu tam olarak kavrarlar. Ve eğer Bolşevikler tarafından savunulan ‘saldırıyı red’ fikri ordumuzun bu duyarlı kişileri tarafından gerçekleştirilmeye başlandıysa, bunun tek nedeni, bu fikrin mantıki bir şekilde, şeylerin doğasından ve savaşta kazandığımız tüm tecrübelerden çıkmış olmasıdır.

Bir saldırı; bir Ingiliz’e ya da Fransız’a bir şey ifade eder, bir Rus için ise başka bir şey ifade eder. Birinciler çok güzel zeminliklerde oturur ve her türlü konfora sahiptir ve güçlü topçularının her şeyi silip süpürmesini beklerler ve ancak ondan sonra piyade saldırıya başlar. Biz ise darbeyi her zaman ve her yerde, insan kitleleriyle vurduk, en iyi alaylarımızı tamamen mahvettik.

Muhafızlarımız nerede, nişancılanmız nerede? İki üç defa yok edilen ve bir o kadar defa daha tekrar diriltilen bir alay, eğer gerçekte olduğundan daha iyi unsurlarla tekrar toparlansa bile, özellikle, sonuçların bu korkunç - kayıplan haklı çıkarmadığını da eklersek, ‘saldırının en güçlü operasyon biçimi’ olduğuna zor inanacaktır.

Bu deneyimlerden yola çıkarak, önceki başkomutanlık, ancak son çare olarak saldırıya geçmeyi kabul etti; işte böyle bir durumda, Brussilov’a 1916 Mayısında Galiçya’da saldırıya geçme izni verildi. Zayıf sonuçlarıyla bu saldırı, tecrübelerden kazanılan sonuçlan sadece doğruladı. Eğer eski başkomutanlık hâlâ varolsaydı, büyük bir olasılıkla ‘saldırı’, talimatlarda sadece birliklerin savaşma ruhunu yükseltmek için düşünülmüş bir fikir olarak kalır, fakat hiçbir zaman pratiğe uygulanmazdı. Ne var ki aniden, savaş sanatına yabancı bir şey oldu: ‘Diletantizm’ (acemilik,amatörlük —ÇN) dizginleri ele aldı, ve herkes, güya kesinlikle zorunlu olan bir ‘saldırı’ için bağınp çağırmaya başladı.

Herkes, sağlıklı bir savaş teorisinin tutup bir kenara fırlatacağı şeylere —yani özel ‘devrimci’ taburlara, ‘ölüm’ taburlarına ve ‘hücum’ taburlarına inanmaya—bizde kesinlikle işlenmemiş [insan —ÇN malzeme isi) nin söz konusu olduğunu ve üstelik bunun belki de diğer alaylardaki en cesur adamları çekmek ve onları tümüyle ‘süprüntü ve toplamalar’a dönüştürmek olacağını kavramaksızın— başladı. Bize, Müttefiklerin bir 'saldırı' talep ettikleri ve bize ‘vatan haini’ dedikleri söylenecektir.

Yetenekli ve çâlışkan Fransız Genelkurmayı hakkında sahip olduğumuz yüksek kanaat, onun kanısının, savaş sanatı acemilerinin sözümona genel kanısıyla çakıştığına inanmamıza izin vermiyor. Kuşkusuz, düşmanın merkezde olduğu , ve bizim, Müttefiklerle birlikte düşmanı çember içine aldığımız durumlarda düşmana vurulacak her darbe, bize, elde edilen sonuçlarla karşılaştırılamayacak
derecede korkunç kayıplar verdirse bile, her zaman' için Müttefiklerimize faydalı olacaktır, çünkü düşman güçlerini onların üzerinden çekecektir. Şeylerin doğası budur ve Müttefiklerimizin-katı yürekliliğine bağlı değildir.

Fakat biz bu şeylere' akıllı bir şekilde, bir oranlama duygusuyla yaklaşmalı ve sırf Müttefikler bunu talep ediyor diye halkımızı kırdırmaya koşmamalıyız. Savaş sanatı hayalciliği kaldırmaz. Hayalciliğe  düşenlere derhal cezasını verir. İyi yetiştirilmiş bir Genelkurmay’a sahip olan düşman
bunun gereğini yerine getirir.

Proletari (Proleter) No. S,
18 Ağustos 1917.
İmzasız makale
Blogger tarafından desteklenmektedir.