ŞİMDİKİ DURUM ÜZERİNE RAPOR - 16 Temmuz 1917
Stalin
RSDİP (BOLŞEVİK) PETROGRAT ÖRGÜTÜ OLAĞANÜSTÜ KONFERANSI ’NDA KONUŞMALAR
16—20 Temmuz 1917
RSDİP (BOLŞEVİK) PETROGRAT ÖRGÜTÜ OLAĞANÜSTÜ KONFERANSI ’NDA KONUŞMALAR
16—20 Temmuz 1917
Yoldaşlar ! Şimdiki durumun karakteristik özelliği, devlet iktidarı bunalımıdır.
Bu sorunun etrafında, diğer tali sorunlar kümelenmiştir. Devlet iktidarı bunalımı, Onun istikrarsızlığıyla belir lenmektedir: Hükümetin emirlerinin ya alayla ya da kayıt sızlıkla karşılandığı ve hiç kimsenin bunlara uymak isteme diği ari gelmiştir.
Hükümete güvensizlik halkın ta içine nü fuz etmektedir. Devlet iktidarı tökezlemektedir. İktidar bu nalımının temelinde yatan budur.
Bu, tanık olduğumuz üçüncü iktidar bunalımıdır. İlk bunalım, şimdi artık alaşağı edilmiş olan Çarlık iktidarının bunalımıydı. İkinci bunalım, Milyukov ve Guçkov’un Hükü- met’ten istifaları ile sonuçlanan, birinci Geçici Hükümet’in bunalımıydı. Üçüncü bunalım, devlet iktidarı istikrarsızlı ğının doruğa vardığı koalisyon hükümeti bunalımıdır. Sosyalist bakanlar, Kerenski’ye makamlarını geri vermekte ve burjuvazi, Kerenski’ye duyduğu güvensizliği dile getirmektedir. Bir kabine kuruldu ve hemen ertesi gün kendini aynı istikrarsız durumda buldu.
Biz, Marksistler olarak, iktidar bunalımını yalnızca bi çimsel açıdan değil, bilakis Öncelikle sınıfsal açıdan ele al malıyız. Devlet iktidarı bunalımı, sınıfların iktidar uğruna amansız, açık mücadelesi demektir. Birinci bunalımın so nucu, çiftlik sahiplerinin iktidarının yerine, proletaryanın ve küçük-burjuvazinin çıkarlarını «temsil eden» Sovyetler tarafından da desteklenen burjuvazinin iktidarının geçme- siydi. İkinci bunalımın sonucu, büyük burjuvazi ve küçük burjuvazi arasındaki bir koalisyon hükümeti biçimini alan bir anlaşma idi. Birinci bunalımda olduğu gibi İkincisinde de iktidar organları, işçilerin devrimci gösterileriyle müca dele etti (27 Şubat ve 20-21 Nisan). İkinci bunalım, Şovyet- ler’den «sosyalistlersin burjuva kabinesine girmesiyle Sov yetler «lehine» sonuçlandı. Üçüncü bunalımda ise askerler ve işçiler, iktidarın emekçiler —küçük-burjuva ve proleter demokrasisi— tarafından ele geçirilmesi, bütün kapitalist un surların ise hükümetten uzaklaştırılması sorununu açıkça ortaya attılar.
Üçüncü bunalıma sebebiyet veren nedir?
Şimdi bütün «suç» Bolşeviklerin üzerine atılmaktadır. 3 ve 4 Temmuz gösterisi, güya, bunalımı şiddetlendiren ne denlerden biridir. Uzun zaman önce Karl Marx, devrimin her ileri adımının, karşı-devrimin karşı bir adımına, geri bir adımına sebebiyet verdiğini söylemiştir.
Bolşevikler, 3 ve 4 Temmuz eylemini devrimci bir adım sayıyorlar ve sosyalist dönekler tarafından kendilerine yapılan: ileriye 'doğru hare ketin öncüleri olma suçlamasını kabulleniyorlar. Ne var ki bu iktidar bunalımı, işçilerin lehine çözülmedi. Bunda suç kimindir? Menşevikler ve Sosyal-Devrimciler işçileri ve Bol- şevikleri destekleselerdi, karşı-devrimin defteri dürülecekti, ama onlar Bolşeviklere karşı saldırıya geçip, devrimin bir leşik cephesini yerle bir ettiler ve bunalım, yalnızca Bölşe- vikler için değil, fakat aynı zamanda Menşevikler ve Sosyal-Devrimciler için de elverişsiz koşullar altında ilerlemektedir.
Bunalımı şiddetlendiren, birinci etken buydu.
İkinci etken, Kadetlerin hükümetten istifasıydı. Kadetler, işlerin daha da kötüye gittiğini, ekonomik bunalımin da ha da yayıldığını ve az para olduğunu sezinlediler ve bu nedenle ortalıktan sıvışmayı kararlaştırdılar. Ayrılışları, Konovalov boykotunun bir devamıydı. Kadetler Hükümetin is tikrarsızlığını anladıklarında, onu ilk terkedenlerdi.
Devlet iktidarı bunalımını gün yüzüne çıkaran ve şid detlendiren üçüncü etken, ordularımızın cephedeki yenilgi- siydi. Savaş sorunu, şimdi ülkenin diğer iç ve dış meselelerinin merkezinde duran temel sorundur. Ve Hükümet, bu esas meselede başarısızlığa uğradı. Cephedeki saldırının maceracı bir girişim olduğu ta baştan açıktı. Yüzbinlerce adamımızın esir alındığına ve askerlerin düzensizlik içinde kaçtığına dair söylentiler var. Cephedeki «yıkımı» yalnızca Bolşevik ajitasyonuna atfetme, Bolşeviklerin etkisini abartmaktır. Hiçbir parti tek başına bu kadar etkili olamaz. 20 000 000 vatandaşı temsil eden Sovyetler’in Mer kez Yürütme Komitesi ordu üzerindeki etkisini sürdüremez ken, 200 000 kadar üyesi olan Partimizin, nasıl olup da or dunun «moralini bozduğunu» açıklayacak babayiğit çıksın ortaya! Mesele şudur ki, askerler, ne için dövüştüklerini bil meden savaş yapmak istemiyorlar, yorgunlar, toprak dağı tımı sorunu hakkında kaygı duyuyorlar, vb. Bu koşullar al tında askerleri eyleme geçirmeyi ummak, mucizeye inan maktır.
Sovyetler’in Merkez Yürütme Komitesi, ordu içinde ajitasyonu bizden daha geniş bir şekilde sürdürme olanağı na sahipti ve gerçekten de bunu yaptı; gene de, savaşa kar şı mücadele etme büyük kendiliğinden gücü, kendine yol açtı. Suç bizde değil, «suç», her yurttaşa: Verilen savaş ne içindir? sorusuna bir yanıt isteme hakkı veren devrimdedir. Böylece, iktidar bunalımına üç etken sebebiyet vermiştir:
1) işçilerin ve askerlerin, siyasetini aşırı sağ olarak gördükleri Hükümete duydukları hoşnutsuzluk;
2) burjuvazinin, siyasetini aşırı sol olarak gördüğü Hü kümete duyduğu hoşnutsuzluk, ve
3) Cephedeki başarısızlıklar.
Bunlar, iktidar bunalımına neden olan yüzeydeki güç lerdir.
Ama tüm bunların temelinde, bunalıma neden olan bir yeraltı gücü vardır ki, bu da, ülkede savaş tarafmdan yara- tılan ekonomik yıkımdır. Koalisyon hükümetinin iktidarını sarsan üç etken, ancak bu
zemin üzerinde ortaya çıkabilirdi. Eğer bunalım, sınıfların iktidar mücadelesiyse, biz Marksistler olarak sormalıyız: Şimdi hangi sınıf iktidara ilerli yor? Olgular gösteriyor ki, iktidara ilerleyen işçi sınıfıdır. Kesin olan, burjuva sınıfının dövüşmeden onun iktidara gelmesine razı olmayacağıdır. Rusya’daki nüfusun çoğunluğu nu oluşturan küçük-burjuvazi kararsızdır, kâhbizimle, kâh Kadetlerle birleşip, böylece kefeye son ağırlığı koymaktadır. Şimdi tanık olduğumuz iktidar bunalımının sınıf içeriği budur.
Bu bunalımda yenilenler ve yenenler kimlerdir? Açık tır ki, bu kez iktidar, -Kadetlerin temsil ettiği burjuvazi tarafından gaspedilmektedir. Kadetler hükümetten istifa etti ğinde, çok kısa bir süre iktidar,
Sovyetler’in Merkez Yürütme Komitesinin eline geçti, fakat o, iktidardan feragat etti ve hükümet üyelerini bir kabine kurmakla görevlendirdi. Şim di Merkez Yürütme Komitesi, hükümetin bir uzantısıdır, Bakanlar sürekli değişiyor, yalnızca Kerenski görev başında kaldı. Birisi iradesini dikte ediyor, gerek bakanlar ve gerek se Merkez Yürütme Komitesi, buna uymak zorundalar. Bu nun, her şeyden önce Kadetlerinki olmak üzere, örgütlü bur juvazinin iradesi olduğu apaçıktır.
Bunlar kendi koşullarım dikte ediyorlar: Parti temsilcilerinden değil, «iş dünyasının temsilcilerinden» oluşan bir hükümet talep ediyor,’Çernov’ un tarım programının geri alınmasını, 8 Temmuz Hükümet Bildirisinde!40] değişiklik yapılmasını ve bolşeviklerin tüm iktidar organlarından uzaklaştırılmasını talep ediyor. Mer kez Yürütme Komitesi burjuvazinin önünde boyun eğiyor ve onun koşullarma razı oluyor.
Daha dün geri çekilme durumunda olan burjuvazi, bu gün Sovyetler’in Merkez Yürütme Komitesi’ne nasıl oldu da emir vermektedir? Mesele şudur ki, cephedeki yenilgiden sonra Hükümet yabancı bankalardaki itibarım yitirmiştir. Burada İngiliz Büyükelçisi Buhanan ve bankerlerin parmağı olduğunu ve «sosyalist» eğilimlerini terketmedikçe Hü kümete kredi vermeyi reddettiklerini gösteren, ciddiyetle dikkate alınması gereken bazı işaretler var.
Birinci neden budur.
İkinci neden, burjuva cephesinin devrim cephesinden daha iyi örgütlü olmasıdır. Menşevikler ve Sosyal-Devrim- ciler, burjuvaziyle birleşip, Bolşeviklere karşı saldırıya geç tiklerinde, karşı-devrimciler devrimin birleşik cephesinin parçalandığını anladı. Başta Kadet Partisi Merkez Komitesi olmak üzere, emperyalist mali kliklerde ve askeriyede örgütlenen karşı-devrim, «anavatan savunucuları» na bir dizi talepler koydu. İktidarları için kaygıyla titreyen Menşevik ler ve Sosyal-Devrimciler, karşı-devrimcilerin bu taleplerini yerine getirmekte yarıştılar.
İşte, karşı-devrimin zaferinin üzerinde gerçekleştiği zemin budur.
Açıktırki, şu anda, karşı-devrimciler Bolşevikleri yenmişlerdir, Çünki Bolşevikler, Menşevikler ve Sosyal-Devrimciler tarafından ihanete uğrayıp tecrit edilmişlerdir. Fakat aynı şekilde açıktır ki, burjüvaziye karşı tayin edici savaşı verecek durumda olacağımız bizim için elverişli zaman da gelecektir.
Karşı-devrimin iki merkezi vardır. Biri, örgütlü burjuvazinin partisidir, «anavatan savunması»ndan yana olan Sovyetlerin ardma saklanan Kadetlerdir. Onun yürütme or ganı, subay kadrosunun bütün iplerini elinde tutan ünlü generallerin başını çektiği kurmay karargâhtır. İkinci mer kez, İngiltere ve Fransa’ya bağlı olan ve kredinin bütün iplerini elinde tutan emperyalist mali kliktir. Kredileri ida re eden Parlamentolararası Komisyon üyesi Yefremov’un Hükümete getirilmesi bir raslantı değildir.
Yukarıda sayılan tüm olgular, karşı-devrimin devrim üzerindeki zaferine neden olmuştur.
Neler beklenebilir? Savaş sürdükçe — ki sürecektir; sa nayideki yıkım giderilmedikçe — ki giderilmeyecektir, çün kü bu, işçilere ve askerlere karşı bastırıci önlemler alınarak giderilemez, cesur önlemleri ise hakim sınıflar alamazlar; köylüler toprak elde etmedikçe— ki elde etmeyeceklerdir; çünkü ılımlı programıyla Çemov bile Hükümete yakışma- maktadır — bütün bunlar sürüp gittikçe, bunalımlar kaçınılmaz olacak, kitleler tekrar tekrar sokağa dökülecek ve tayin edici çarpışmalar olacaktır.
Devrimin barışçıl gelişme dönemi sona ermiştir. Yeni bir dönem, keskin çelişkiler, çatışmalar ve mücadeleler dö nemi başladı. Günler çalkantılı olacak, bunalımlar birbirini izleyecektir.
Askerler ve işçiler sessiz kalmayacaklardır.
«Okopnaya Pravda»nın kapatılmasına karşı bile yirmi alay protestoda bulundu. Hükümetin içine yeni bakanlar tıkış tırmakla bunalım çözülmemiştir. İşçi sınıfı güçsüz bir duruma getirilememiştir.
İşçi sınıfı, düşmanlarının düşündüğünden daha aklı başında olduğunu kanıtlamıştır: Sovyet ler’in kendisine ihanet etmiş olduğunu anlayınca, 4 ve 5 Temmuzda çarpışya girmeyi reddetti. Tarım devrimi ise henüzz yeni gelişmeye başlamaktadır.
Yaklaşan çarpışmaları layıkıyla ve örgütlü tarzda karşılamalıyız.
Esas görevlerimiz şunlar olmalıdır:
1) işçileri, askerleri ve köylüleri sabra, metanete ve örgütlülüğe çağırmak;
2) örgütlerimizi canlandırmak, sağlamlaştırmak ve ge nişletmek;
3) hiçbir legal fırsatı tepmemek, çünkü hiçbir karşı devrim bizi gerçekten yeraltına süremez.
Sınırsız ve vahşi baskılar dönemi geçmiştir, bir «yasal» zulüm dönemi yerleşmektedir ve biz, yasanın bize tanıdığı her fırsatı iyice kavramali ve kullanmalıyız.
Sovyetler’in Merkez Yürütme Komitesindeki çoğunlu ğun karşı-devrimle ittifaka giderek bize ihanet etmesi so nucu, Bolşeviklerin tecrit olmuş olduğu gerçeği karşısında, Sovyetlere ve onun çoğunluğuna, Menşeviklerei ve Sosyal- Devrimcilere karşı tavrımızın nasıl olması gerektiği sorunu ortaya çıkmaktadır. Merkez Yürütme Komitesinin oturu munda Martov, Gotz ve Dan’ı, Kara Yüzler’in ve Kadetlerin bir toplantısında benimsenmiş kararlarla toplantıya gelmiş olmakla suçladı.
Bolşeviklere karşı yönelen takibatlar, on ların yandaşsız kaldıklarını göstermektedir.
Önderlerimizin tutuklanması ve gazetelerimizin yasaklanması haberleri, Menşevikler ve Sosyal-Devrimciler tarafından alkış tufanıy la karşılandı. Bundan sonra Menşevikler ve Sosyal-Devrim- cilerle birlikten söz etmek, karşı-devrime el uzatmaktır.
Bunu söylüyorum, çünkü bazı yerlerdeki fabrikalarda, Menşevikler ve Sosyal-Devrimcilerin Bolşeviklerle bir ittifakının sağlanması için çabalar sarfediliyor. Bu, devrime karşı mücadelenin üstü örtülü bir biçimidir, çünkü «anavatan savunucuları» ile bir ittifak, devrimin sonunu getirebilir. Menşevikler ve Sosyal-Devrimciler arasında karşı-devrime karşı mücadele etmeye hazır olan unsurlar vardır (Sosyal- Devrimciler arasında Kamkovculart ve Menşevikler arasında Martovcular) ve biz devrimci bir birleşik cephe çerçevesinde bunlarla birleşmeye hazırız.
İlk kez 1923’te,
«Krasnaya Lyetopisy» (Kızıl Yıllıklar) dergisi No. 7’de yayınlanmıştır.