Header Ads

Header ADS

PROLETER SINIFI VE PROLETER PARTİSİ

(Parti Tüzüğünün 1. Maddesi üzerine) 

Heyecanla "bir ve bölünmez Rusya'dan" sozedildiği dö­nem geçmiştir, "Bir ve bölünmez Rusya" olmadığını Rus­yanın çoktan burjuvazi ve proletarya diye iki karşıt sınıfa bölündüğünü şimdi bir çocuk bile biliyor. Bu her iki sınıf arasındaki mücadelenin , şimdiki yaşamımızın etrafında hareket ettiği bir eksen haline geldiği bugün hiç kimse için bir sır değildir.

Buna rağmen bütün bunları bu güne kadar anlamak kolay değildi, çünki tek tek şehir ve yörelerde sadece tek tek gruplar savaştığından biz şimdiye kadar savaş alanında sadece tek tek gruplar gördük, fakat burjuvazi proletarya bire sınıf olarak görülemiyordu, bunların seçip ayırd edilmesi zordu. Fakat şimdi şehirler ve bölgeler birlik oldu, proletaryanın çeşitli grupları birbirlerine ellerini uzattılar, ortaklaşa grevler ve gösteriler başladı ve önümüzde iki Rusya arasındaki, yani Burjuva Rusya ve proleter Rusya arasındaki mücadelenin büyük görünümü çıktı. Mucadele alanına iki büyük ordu çıktı; Bu iki büyük ordu arasındaki mücadele ­tüm toplumsal yaşamımızı kapsadı. 

Komutanları olmayan bir ordu işlevini yapamayacağın­dan ve her ordunun, onun önünde yürüyerek yolunu aydın­latan öncü birliği olduğundan, bu ordularla birlikte bun­lara tekabül eden önder grupların, genelde söylendiği gibi , partilerin ortaya çıkması gerektiği açıktır.

Buna göre durum şöyle bir görünüş sergiliyor. Bir yan da başında Liberal Parti ile burjuvazinin ordusu, diğer yan­da başında Sosyal Demokrat Parti ile proleter ordusu ve her ordu sınıf mücadelesinde kendi partisi tarafından  yönetilmektedir.  

Biz bütün bunlara, proleter sınıfı ile proleter partisini karşılaştırarak kısaca partinin genel görünümünü açıkla­mak için değindik.

Önderlerden oluşan bir savaşım grubu olarak proleter partisinin, önce üye sayısı bakımından proleter sınıfdan çok daha küçük olması; ikinci olarak sınıf bilinci ve  tecrübe bakımından proleterler sınıfına göre daha üstün ol­ması ve üçüncü olarak da yekpare bir örgüt olması gerektiği anlattıklarımızla yeterli ölçüde açıklığa kavuşmuştur.

Daima halk kitlelerinin gerilik ve sefaletinin eşlik ettiği kapitalist düzen var olduğu sürece, tüm proletaryanın is­tenen sınıf bilincine varamayacağı, dolayısıyla, proleterler ordusunu sosyalizm bakımından aydınlatacak ve onları bir­leştirip savaşım sırasında yönetecek sınıf bilincine erişmiş bir önderler grubunun gerekliliği kendiliğinden ortaya çıktığından, söyledikierimizin kanımızca kanıtlara gereksinimi yoktur. Ayrıca, savaşım veren proletaryaya  öncülük etmeyi amaç edinen partinin, başına buyruk kimselerin rastgele bir yığını değil, çalışmalarının uyumlu bir plana göre yurutu­lebilmesi için yekpare, merkezileştirilmiş bir örgüt olması gerektiği de açıktır.

Partimizin genel görünümü kısaca budur.

Bütün bunları aklımızda tutarak şimdi asıl sorunumu­za geçelim:

Kime parti üyesi diyebiliriz? Kendisi için bu makalenin yazıldığı parti tüzüğünün 1. maddesi işte bu so­ruyla ilgilidir.

Öyleyse inceleyelim bu soruyu ..

O halde kime Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi üyesidir· diyebiliriz, yani bir parti üyesinin yükümlülükleri nelerdir? . 

Partimiz bir sosyal-demokrat partidir. Bunun anlamı, onun kendi programı (hareketin ivedi hedefleri ve sanal he­defleri), kendi taktiği (mücadele yöntemleri) ve kendi ör­güt ilkesi (birleşme biçimi) var demektir. Program, taktik ve örgüte ilişkin görüşlerin birliği, Partimizin üzerinde kurul­muş olduğu temeli oluşturur. Ancak görüşlerin bu birliği, parti üyelerini merkezileşmiş bir parti halinde birleştirebi­lir. Görüş birliği parçalanırsa parti de parçalanır. Öyleyse ancak parti programını, partinin örgüt ilkesini ve taktiğini tam olarak kabul eden bir kimse parti üyesi olarak adlan­dırılabilir .. Partimizin programatik, taktik ve örgüte ilişkin görüşlerini yeterince inceleyip tamamını kabul eden bir kimse ancak partimiz saflarında ve bununla beraber aynı za­manda da proleterler ordusunun önderleri safında yer alabilir. 

Fakat bir parti üyesi için, partinin programını, taktiğini ve örgüt ilkesini sadece kabul etmek yeterli midir? Böyle bir insana proleterler ordusunun gerçek önderi denebilir mi? Elbetteki denemez! Birincisi, dünyada bir parti programını, bir taktiği ve örgütsel görüşleri seve seve "kabul eden", ama gevezelikten başka bir hünerleri olmayan az geveze bu­lunmadığını herkes bilir. Böyle bir gevezeyi parti üyesi ola­rak (yani proleterler ordu.sunun önderi olarak) adlandırmak, partinin kutsal çatısı için bir ayıptır! Ayrıca partimiz bir felsefi okul ya da dini bir mezhep de değildir! Partimiz bir savaşım partisi değil midir? Eğer bir savaşım partisi ise, o zaman programının, taktiğinin ve örgütsel görüşlerinin pla­tonik olarak kabul edilmesinin partimiz için yeterli olmaya­cağı, üyesinden kabul edilen görüşlerin kuşkusuz gerçekleş­tirilmesini de isteyeceği kendiliğinden ortaya çıkmıyor mu? O halde partimizin üyesi olmak isteyen bir kimsenin, partimizin programatik, taktik ve örgütsel görüşlerini kabul ,etmekle' yetinmeyerek, bu görüşleri gerçekleştirmeye, uygu­lamaya koymaya başlaması gerekmektedir. 

Fakat bir parti üyesi için partinin görüşlerini gerçekleştirmesi ne demektir? Bu görüşleri ne zaman gerçekleşti­rebilir? Ancak mücadele ettiği, parti ile birlikte proletarya ordusunun önünde yürüdüğü zaman. Tek olarak, ayrı ola­rak mücadele edilebilir mi? Hayır, edilemez. Tersine, in.san­lar önce birleşip örgütlenirler ve ancak bundan sonra sava­şıma geçerler. Bu yapılmaksızın girişilen her savaşım sonuç­suz kalır. Parti üyelerinin de yekpare bir örgüt halinde bir­lestikten sonra ancak savaşıma koyulabilecekleri ve partinin görüşlerini bu suretle gerçekleştirebilecekleri açıktır. Bun­dan başka, parti üyelerinin içinde birleştikleri örgüt ne ka­dar homojen olursa, onların o kadar iyi mücadele edecek­leri ve böylece· de partinin programa tik, taktik ve örgütsel görüşlerini o kadar eksiksiz gerçekleştirecekleri ortadadır. Partimizin bir başına buyruklar yığını değil, bir önderler örgütü olduğu boşuna söylenmiyor. Fakat partimiz eğer bir önderler örgütü ise, bu örgütte çalışan, dolayısıyla kendi is­teklerini partinin istekleriyle kaynaştırarak partiyle birlikte hareket etmeyi kendine ödev sayan bir kimsenin ancak, bu partinin, bu örgütün üyesi sayılabileceği açıktır. 

O halde, partinin üyesi olmak için partinin programını, taktiğini ve örgütsel görüşlerini gerçekleştirmek; partinin görüşlerini gerçekleştirmek için bu görüşler uğruna savaş­mak; bu görüşler uğruna savaşmak için parti örgütünde ça­lışmak ve parti ile birlikte hareket etmek gerekiyor. Pa:ti üyeliği için parti örgütlerinden birine girmenin zorunluluğu açıktır. Parti örgütlerinden birine girdikten ve bu suretle kişisel çıkarlarımızı partinin çıkarlarıyla kaynaştırdıktan sonra ancak biz partinin üyeleri ve bununla birlikte aynı zamanda da proleter ordusunun gerçek önderleri olabiliriz.

Eğer partimiz geveze başına buyrukların bir yığını değilde Metkez Komitesinin yardımıyla proleterler ordusunu layıkıyla ileri götüren bir önderler örgütü ise, o zaman yukarda soylenenlerin hepsinin açıklığı kendiliğinden ortaya çıkar.

Şunları da bilmek gerekiyor.

Bugüne kadar partimiz, sempati duyanların tümünü kabul etmeye hazır konuksever bir ataerkil aileye benziyordu. Fakat patimiız merkezileşmiş bir örgüt haline geldikten sonra ataerkil damgasını silmiş ve kapıları yalnız layık olan kımselere açılan tam bir kale gibi olmuştur. Fakat bunun bizim için büyük önemi vardır. Otokrasinin "sendikacılık"milliyetçilik, dincilik vb.. yollarla proletaryanın sınıf bilincini yok etmek için çaba gösterdiği, öbür yandan ise, liberal aydınların proletaryanın siyasal bağımsızlığını ortadan kaldırarak proletaryayı vesayet altına almaya çalıştığı bir zamanda, evet böyle bir zamanda, bizim son derece uyanık olmamız ve partimizin, kapıları yalnız denenmiş olanlara açılan bir kale olduğunu unutmamız gerekiyor.

Parti üyeliğinin iki zorunlu koşulunu (programın kabul edilmesi ve bir parti örgütünde çalışma) açıklığa kavuşturduk. Bunlara, parti üyesini partiyi maddi bakımdan desteklemekle yükümlü kılan üçüncü koşulu da eklersek kendine parti üyesi deme hakkını veren bütün koşulları tamamlamış oluruz.

O halde, Rusya· Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin programını kabul eden, partiyi maddi bakımdan destekleyen ve parti örgütlerinden birinde yer alan bir kimse bu partinin üyesi olarak adlandırılabilir.

Lenin yoldaşın parti tüzüğünün 1. maddesinde verdiği formülasyon budur.

Görüldüğü gibi, bu formülasyon tamamen, partimizin başına buyruk kimselerin bir yığını olmayıp, merkezileşmiş bır örgüt olduğu görüşünden doğuyor.

Bu formülün en büyük üstünlüğü de bundadır.

Fakat şimdi,· Lenin'in formülasyonunu "çok dar" ve "kul­lanışsız" bularak reddeden ve güya "dar" ve de "kullanış­sız" olmayan kendi formülasyonlarım öneren birkaç yoldaş çıktı. Biz, şimdi incelemeye geçeceğimiz Martov'un formü­lasyunundan söz ediyoruz. 

Martov'un' formülasyonuna göre, «parti programını ka­bul eden, partiyi maddi bakımdan destekleyen ve örgütlerin­den birinin yönetimi altında ona düzenli şekilde kişisel yar­dımda bulunan herkes RSDİP'nin üyesi sayılır.» Görüldüğü gibi bu formülasyonda parti üyelerini partinin örgütlerinden birinde yer almakla yükümlü kılan, parti üyeliğinin üçüncü zorunlu koşulu dışarda bırakılmıştır. Anlaşıldığına göre Mar­tov, bu açık ve.zorunlu koşulu gereksiz bulmuş ve onun ye­rine formülasyonunda anlaşılmaz ve şüpheli olan, «parti örgütlerinden birinin yönetimi altında kişisel yardım» ibare­sine yer vermiştir. Herhangi bir parti örgütüne mensup ol­madan (bu nasıl da bir "parti" olurdu ya!) ve parti iradesi­ne bağlı olmakla yükümlü olmadan (bu da o biçim bir «par­ti disiplini» olurdu hani!), parti üyesi olunabileceği anlaşılıyor ! Fakat parti hiçbir parti örgütüne mensup olmaya; ve bu nedenle de kendilerini kayıtsız şartsız parti disiplini­ne uymakla yükümlü saymayan kişileri «düzenli bir şekil­de» nasıl yönetebilir? 

Parti tüzüğünün I. maddesi ile ilgili olarak Martov'un verdiği formülasyonun çarpıp kırıldığı ve parti üyeliği için parti örgütlerinden birinde yer almayı kesinlikle üçüncü ve zorunlu koşul olarak gördüğü için Lenin'in formülünde us­talıkla çözümlenen sorun budur. 

Bizim, Martov'un formülasyonundan yalnızca, anlaşılmaz ve her türlü anlamdan yoksun olan, «parti örgütlerin­den birinin yönetimi altında kişisel yardım», ibaresini çıkar­mamız yetiyor. Bu koşul olmayınca Martov'uri formülasyo­nunda geriye, aslında hiçbir değeri olmayan sadece iki koşul kalır; çünkü her geveze parti programını "kabul edebilir" ve partiye maddi yardımda bulunabilir, ama bunlar asla ona parti üyesi olma hakkını vermez. 

İşte size "kullanışlı" bir formülasyon!

Biz gerçek parti üyesinin, yalnız parti programını ka­bul etmekle asla yetinmeyip kabul ettiği programı mutlaka gerçekleştirmesi gerektiğini de · söylüyoruz. Martov şu ceva­bı veriyor: Çok katı davranıyorsunuz, çünkü eğer bır parti üyesi partiye maddi yardımda bulunmayı vb. reddetmiyorsa, kabul ettiği programı gerçekleştirmesi onun için pek o ka­dar zorunlu değildir. Martov adeta bazı «sosyal-demokrat» gevezelere acıyor ve partinin kapılarını onlara kapatmak istemiyor: 

Biz devamla şöyle diyoruz : Programı gerçekleştirmek için savaşıma, savaşım için de birleşmeye gerek olduğundan örgütlerden birine girerek arzularını partinin istekleriyle kaynaştırmak ve parti ile birlikte proleterler ordusuna ön­derlik etmek, yani merkezileşmiş partinin derli toplu müf­rezelerinde örgütlenmek, gelecekteki parti üyesinin ödevidir. Martov şu' yanıtı veriyor : Parti üyeleri için derli toplu müf­rezelerde örgütlenmek, örgütler halinde birleşmek hiç de zo­runlu değildir, bireysel savaşımla da yetinilebilir. 

Nedir öyleyse bizim parti? Başına buyruk kimselerin rastgele bir yığını mı, yoksa yekpare bir önderler örgütü mü? Eğer yekpare bir önderler örgütü ise, ona mensup olmayan, yani onun disiplinine uymayı vazgeçilmez bir ödev sayma­yan bir kişi bu örgütün üyesi olabilir mi? Martov; parti bir örgüt değildir, ya da daha doğrusu, parti örgütlenmemiş bir örgüttür, diye cevap veriyor (işte size «merkeziyetçilik!») 

Martov'un düşüncesine göre, partimizin merkezileşmiş bir örgüt olmayıp, parti programımızı vs: kabul eden yerel örgütlerin ve «sosyal-demokratıı başına buyrukların bir yı­ğını olduğu açık seçik ortadadır. Fakat eğer partimiz mer­kezileşmiş bir örgüt değilse, o zaman kapıları sadece denen­miş olanlara açılan bir kale de değildir. Formülasyonundan da anlaşılacağı gibi. Martov için parti gerçekte bir kale de­ğil, sempati duyan herkesin serbestçe girebileceği bir yer­dir. Biraz bilgi, bir o kadar sempati, biraz da maddi destek ôldu mu mesele yoktur, parti üyesi sayılmak için tam hakka sahipsiniz demektir. Martov, bir parti üyesinin parti örgüt­lerinden birine girerek arzularını partinin isteklerine bağım­lı kılmakla yükümlü olduğunu söyleyen insanları dinleme­yin diye ürkmüş «parti üyelerini» uyarıyor. Birincisi, bu ko­şullara razı olduğunu söylemek bir insan için zordur, ar­zularını partinin isteklerine bağımlı kılmanın şakası yoktur ha! İkincisi, açıklamamda belirttiğim gibi, bu bazı kimsele­rin düşünceleri yanlıştır. O halde, sayın bayanlar ve baylar, lütfen içeri buyrun! 

Martov adeta, arzularını partinin isteklerine bağımlı kıl­maya karar veremeyen bazı profesörlere ve liselilere acıyor ve onun için partimizin kalesinde bu sayın bayanların ve bayların içeri sızabileceği bir gedik açıyor. Kapıları oportu­nizme açıyor, hem de binlerce düşmanın proletaryanın sınıf bilincini baskı altında tuttukları bir zamanda. 

Fakat iş bu kadarla bitmiyor. Mesele, Martov'un kuş­kulu formülasyonu sayesinde partimiz içindeki oportunizmin bir başka yandan olanaklı kılınmasıdır. 

Partinin birliği için nasıl programa ilişkin görüşlerde birlik · olması gerekiyorsa, taktik ve örgütsel görüşlerde de aynı ölçüde birliğini zorunlu olmasına karşın, bildiğimiz gi­bi Martov'un formülasyonunda yalnız programın kabulün­den söz ediliyor fakat taktik ve örgüte ait tek kelime bulunmuyor. Bize, Lenin yoldaşın formülasyonundan da bundan söz edilmediği söylenecektir. Doğrudur! Fakat Lenin yolda­şın formülasyonunda bundan söz etmeye gerek de yok! Bir parti örgütünde çalışan, yani Parti ile birlikte savaşım ve­ren ve parti disiplinine uyan bir kimsenin partinin takti­ğinden ve örgüt ilkelerinden başka bir taktik ve örgüt ilkesi izleyemeyeceği kendiliğinden açık değil mi? Ama parti prog­rammı kabul edip de hiç bir parti örgütüne mensup olmayan bir «parti üyesi için ne diyeceksiniz? Bu «üye»nin, başka görüşleri değil de partinin taktik ve örgütsel görüşlerini sa- vunacağının güvencesi nedir?! Martov'un formülasyonunun bize açıklayamadığı husus budur! Martov'un formülasyonu­nun doğuracağı sonuç, elimizde aynı programa sahip oldukları halde (bu da kuşkulu ya!) üyelerinin taktik ve örgütsel görüşleri , ayrı garip bir "parti" bırakması olacaktır. İdeal
bır çeşıtlilık! Bu durumda partimizin bir şölen yerinden farkı ne olacaktır?

Yalnız bir şey sormak gerekiyor : II. Parti Kurultayının bize emrettiğiı ve Martov'un formülüne temelden ters düşen ideolojik ve pratik merkeziyetçiliği nereye koyacağız? Seçmeye gelince, kuşkusuz Martov'un formülünü kapı dışarı etmek daha yerinde olacaktır.

Martov bize, Lenin yoldaşın formülasyonuna karşılık olarak böyle saçma bir formülasyon sunuyor.

Martov'un formülünü kabul eden II. Parti Kurultayının kararını yeterince duşunmemenin bir sonucu sayıyoruz ve III.Parti Kurultayının ikincisinin hatasını mutlaka düzelteceği ve Lenın yoldaşın formülasyon unun kabul edeceği umudunu belirtıyoruz.

Söylenenleri kısaca tekrar edelim: Proleterler ordusu savaş alanın a çıkıyor. Eğer her ordunun öncü birliği olması gerekıyorsa, o. zaman bu ordunun da böyle bir öncü birliğinin olması zorunluydu .. Bir proleter önderler grubu olan Rusya Sosyal Demokrat Işçi Partisi böylece doğdu. Belli bir odunun öncü birliği olarak bu partinin önce kendine özgü bir program, kendine özgü bir taktik ve kendine özgü örgüt ilkeleriyle donanması gerekir, ikincisi, onun yekpare bir örgüt olması gerekir. Kimin Rusya Sosyal-Demokrat İşci Partisı üyesi olacağı sorulduğunda, bu partinin verebileceği sadece bir cevap vardır : Partı progra mını kabul eden, partiyi maddi bakımdan destekleyen ve parti örgütlerinden birinde çalışan kımse. 

Lenin yoldaş, mükemmel-formülasyonunda işte bu apaçık doğruyu dile getirmiştir.

Proletariatis Brdsola
(Proletaryanın Mücadelesi) No. 8,
1 Ocak 1905,

Stalin - İmzasız makale
Blogger tarafından desteklenmektedir.