Parti Tarihi Bölüm - 2 -4- (1901-1904)
4 - MENŞEVİK LİDERLERİN BÖLÜCÜ FAALİYETLERİ VE II. PARTİ KONGRESİNDEN SONRA PARTİ İÇİNDE MÜCADELENİN KESKİNLEŞMEŞİ. MENŞEVİKLERİN OPORTÜNİZMİ. LENİN'İN “İR, ADIM İLERİ, İKİ ADIM GERİ” ADLI KİTABI. MARKSİST PARTİNİN ÖRGÜTSEL TEMELLERİ.
II. Parti Kongresi'nden sonra, Parti içi mücadele daha şiddetlendi. Menşevikler II. Parti Kongresi'nin kararlarını boşa çıkarmak ve ,Partinin merkezi kurullarım ele geçirmek için büyük çaba harcadılar. Kendi temsilcilerinin, yazı kurulundan çoğunluğa sahip olacak ve Merkez Komitesi'nde Bolşeviklerle eşit olacak şekilde, “Iskra” yazı kuruluna ve Merkez Komitesi'ne alınmasını talep ettiler. Bu, II. Parti Kongresi'nin dolaysız kararlarına aykırı olduğundan, Bolşevikler Menşeviklerin talebini geri çevirdiler. Bunun üzerine Menşevikler, Partiden gizli tutarak, Martov, Troçki ve Akselrod önderliğinde kendi Parti aleyhtarı fraksiyoncu örgütlerini kurdular ve Martov'un yazdığı gibi, “Leninizme karşı ayaklanmaya giriştiler”. Partiye karşı seçtikleri mücadele yöntemleri, “tüm Parti çalışmasını dezorganize etmek, davaya zarar vermek, adım başı sabotaj” idi (Lenin'in sözleri). Menşevikler, Rus Sosyal-Demokratları “yurtdışı Ligası”nda mevzilendiler ve onda dokuzu Rusya'daki çalışmadan kopuk göçmen aydınlardan meydana gelen bu “Liga”dan, Parti'ye, Lenin ve Leninistlere ateş açtılar.
Menşevikler, Plehanov'dan büyük yardım gördüler. Plehanov, II. Parti Kongresi'nde Lenin'den yana çıktı. Ama II. Parti Kongresi'nden sonra, Menşevikler’in kendisini bölünme tehdidiyle yıldırmalarına imkan verdi. Her ne pahasına olursa olsun, Menşeviklerle “barışmaya” karar verdi. Plehanov'u Menşeviklere iten şey, daha önceki oportünist hatalarının ezici yüküydü. Menşevik oportünistlerle uzlaşma savunucusu, kendisi de bir Menşevik oldu çıktı. Plehanov, “Iskra”nın Parti Kongresi tarafından geri çevrilen bütün eski Menşevik yazı kurulu üyelerinin, “Iskra” yazı kuruluna alınmasını talep etti. Lenin elbette bununla hemfikir olamazdı, ve Parti'nin Merkez Komitesi'nde mevzilenmek ve oportünistlerle oradan mücadele etmek için “Iskra” yazı kurulundan istifa etti. Plehanov, Parti Kongresi'nin iradesini çiğneyerek, kendi başına eski Menşevik yazı kurulu üyelerini “Iskra” yazı kuruluna koopte etti. O andan itibaren, 52. sayıdan başlayarak, Menşevikler “Iskra“yı kendi organlarına dönüştürdüler ve “Iskra” üzerinden kendi oportünist görüşlerini propaganda etmeye başladılar.
O zamandan beri Parti'de Lenin'ci. Bolşevik “Iskra”dan eski “Iskra”, Menşevik. oportünist “Iskra”dan ise yeni “Iskra” olarak sözedilir.
“Iskra”, Menşeviklerin eline geçmesiyle birlikte. Lenin'e karşı, Bolşeviklere karşı mücadele organı, Menşevik oportünizmin, herşeyden önce örgüt sorunları alanında, propaganda organı haline geldi. Menşevikler, “Ekonomistler” ve Bund'cularla birleşerek, “Iskra” sütunlarında –kendi deyişleriyle- Leninizme karşı bir kampanya açtılar. Plehanov uzlaşmacılık pozisyonunda daha fazla diretemeyecekti, bir süre sonra o da kampanyaya katıldı. Eşyanın tabiatı gereği, bu böyle olmak zorundaydı: Oportünistlere karşı uzlaşmacılıkta ısrar eden herkes, oportünizmin batağına saplanmaya mahkumdur. Yeni “Iskra“nın sütunlarından, şeker külahından dökülürcesine, Partinin örgütlü bir bütün olmaması gerektiği; bağımsız grup ve bireylerin, parti organlarının kararlarına itaat etme yükümlülüğü olmaksızın, Parti saflarına kabul edilmesi gerektiği; her aydının, her parti sempatizanının, “her grevcinin ve “her göstericinin kendisini parti üyesi ilan etmesine izin verilmesi gerektiği; tüm Parti kararlarına uyma talebinin “biçimsel-bürokratik” bir tavır olduğu; azınlığın çoğunluğa tabi olması talebinin, parti üyelerinin iradesinin “mekanik olarak bastırılması” olduğu; tüm Parti üyelerinin –hem önderlerin hem de sıradan üyelerin- aynı şekilde parti disiplinine tabi olması talebinin, Parti içinde “sertlik” kurmak anlamına geldiği; “bizim” Partide merkeziyetçiliğe değil, bireylere ve Parti örgütlerine Parti kararlarına uymama hakkı veren anarşist “özerkliğe” ihtiyacımız olduğu iddia ediliyordu.
Bu, örgütsel başıboşluk, Parti ilkesinin ve Parti disiplininin altının oyulması, aydın bireyciliğinin yüceltilmesi ve anarşist disiplin düşmanlığının mazur gösterilmesi için arsızca bir propagandaydı.
Menşevikler Partiyi açıkça II. Parti Kongresi'nin vardığı yerden, eski örgütsel dağınıklığa çevreciliğe ve amatörlüğe geri çekiyorlardı.
Menşeviklere kesin bir red cevabı vermek gerekiyordu.
Onlara bu cevabı, Mayıs 1904'te yayınlanan ünlü “Bir Adım İleri, İki Adım Geri” kitabında, Lenin verdi.
Lenin'in bu kitapta açımladığı ve daha sonra Bolşevik Parti'nin örgütsel remelleri haline gelen temel örgütsel tezler şunlardır:
1) Marksist Parti, işçi sınıfının bir parçası, bir müfrezesidir. Ama işçi sınıfının birçok müfrezesi vardır, dolayısıyla işçi sınıfının her müfrezesine işçi sınıfının partisi denemez. Parti, işçi sınıfının diğer müfrezelerinden, herşeyden önce, sıradan bir müfreze değil, işçi sınıfının öncü müfrezesi, bilinçli müfrezesi, Marksist müfrezesi olmasıyla, toplumsal yaşamın bilgisiyle, toplumsal yaşamın gelişme yasa1annm bilgisiyle, sınıf mücadelesi yasalarının bilgisiyle donatılmış olması ve bundan dolayı işçi sınıfına önderlik etme, onun mücadelesini yönetme yerene~nde olmasıyla ayrılır. Dolayısıyla, nasıl parçayı bütünle karıştırmamak gerekirse, Parti'yi de işçi sınıfı ile karıştırmamak gerekir, her grevcinin kendini parti üyesi ilan edebilmesi talebinde bulunmamak gerekir, çünkü parti ile sınıfı birbirine karıştıran, Partinin bilinç seviyesini “her grevci”nin bilinç seviyesine indirmiş olur, işçi sınıfının bilinçli öncü müfrezesi olarak Partiyi tasfiye eder. Partinin görevi, kendi seviyesini “her grevci”nin seviyesine indirmek değil, bilakis işçi kitlelerini, “her grevci”yi, Parti'nin seviyesine yükseltmektir.
“Biz sınıfın partisiyiz”, diye yazıyordu Lenin, “ve bu yüzden, hemen hemen tüm sınıf (savaş sırasında, iç savaş döneminde, kesinlikle tüm sınıf) Partimizin yönetimi altında hareket etmelidir, Partimizin çevresinde saflarını mümkün olduğu kadar sıklaştırmalıdır; ama kapitalizmin egemenliği altında, tüm sınıfın ya da hemen hemen tüm sınıfın, öncü müfrezesinin, yani kendi sosyal demokrat partisinin bilinçlilik ve eylem düzeyine çıkabileceğini düşünmek Manilovizm ve ’kuyrukçuluk’ olur. Kapitalizm altında (daha ilkel olan, ve gelişmemiş katmanların bilincine daha kolay ulaşabildikleri) sendika örgütünün bile, işçi sınıfının tümünü ya da hemen hemen tümünü kucaklayamayacağından, aklı başında hiçbir sosyal-demokrat kuşku duymamıştır, öncü müfreze ile, ona doğru çekilen kitleler arasındaki farkı unutmak, öncünün gittikçe daha geniş kitleleri bu ileri düzeye yükseltme görevini unutmak, yalnızca kendini aldatmak, gözlerini görevlerimizin muazzam büyüklüğüne kapamak ve bu görevlerin kapsamını daraltmak olur.” (Lenin, Tüm Eserler, cilt VI, s. 205/206, Rusça.)
2) Parti, işçi sınıfının sadece öncü müfrezesi, bilinçli müfrezesi değil, tüm üyeleri için bağlayıcı olan disipliniyle işçi sınıfının aynı zamanda da örgütlü müfrezesidir. Bu yüzden Parti üyeleri Parti’nin örgütlerinden birinin mutlaka üyesi olmak zorundadır. Eğer Parti, sınıfın örgütlü bir müfrezesi, bir örgütlenme sistemi değil de, kendi kendilerini Parti üyesi ilan eden, ama Partinin örgütlerinden hiçbirine üye olmayan, bu yüzden de örgütlü olmayan, dolayısıyla Parti kararlarına uyma yükümlülüğü olmayan insanların basit bir toplamı olsaydı, Parti’nin hiçbir zaman yekpare bir iradesi olmaz, hiçbir zaman üyelerinin eylem birliğini gerçekleştiremez ve bundan dolayı da, işçi sınıfının mücadelesini yönetmek imkanına sahip olmazdı. Parti ancak, tüm üyeleri, irade birliği, eylem birliği ve disiplin birliği ile birbirine kaynaklanmış olan yekpare bir ortak müfrezede örgütlenmişse, işçi sınıfının pratik mücadelesine önderlik edebilir ve onu bir hedefe yöneltebilir.
Menşevikler tarafından getirilen, bu durumda birçok aydının –mesela profesörlerin, üniversite ve lise öğrencilerinin vb.-, bunlar ya Parti disiplini kendilerine ağır geldiği için, ya da ama, Plehanov’un II. Parti Kongresi’nde söylediği gibi, “herhangi bir örgüte katılmayı alçaltıcı birşey” olarak gördükleri için, hiçbir Parti örgütüne katılmak istemeyecekleri itirazı- Menşeviklerin bu itirazı geri tepti, çünkü Parti’nin, Parti disiplini kendilerine ağır gelen, Parti örgütüne katılmaktan korkan üyelere ihtiyacı yoktur. İşçiler disiplin ve örgütten korkmazlar ve Parti üyesi olmaya karar vermişlerse, örgüte seve seve katılırlar. Disiplin ve Örgütten korkanlar, bireyci zihniyetli aydınlardır, ve bunlar gerçekten de Parti dışında kalacaklardır. Ama böyle olması çok iyidir, çünkü parti böylece, özellikle şimdi, burjuva-demokratik devrimin yükselmeye başladığı bir dönemde bir hayli artan istikrarsız unsurların akınından korunmuş olur.
“Parti, örgütlerin toplamı (ama yalnızca aritmetik bir toplamı değil, bileşik bir toplamı) olmalıdır dediğim zaman”, diye yazıyordu Lenin, “... sınıfın öncüsü olarak Parti'nin mümkün olduğunca örgütlü birşey olması, saflarına sadece en azından asgari bir örgütlülüğü mümkün kılan unsurları alması gerektiği yolundaki dileğimi, talebimi açık ve kesin bir şekilde dile getiriyorum...” (Lenin, Tüm Eserler ci It VI, s. 203, Rusça.)
Ve devamla:
“Lafta, Martov'un formülü, geniş proleter kitlelerin çıkarlarını savunmaktadır, gerçekte ise bu formül, proleter disiplinden ve örgütten korkan burjuva aydınlarının çıkarlarına hizmet edecektir. Modern kapitalist toplumun ayrı bir tabakası olarak aydınların ayırt edici özelliğinin bireycilikleri ve disiplin ve örgüt yeteneksizlikleri olduğunu hiç kimse inkar etmeye kalkışmayacaktır.” (Aynı yerde, s. 212.)
Ve son olarak:
“Proletarya, örgüt ve disiplinden korkmaz... Proletarya, bir örgüte katılmak istemeyen profesör ve öğrenci beyleri, sırf bir örgütün denetimi altında çalışıyorlar diye parti üyesi olarak tanımak için kılını bile kıpırdatmayacaktır... Partimizde, örgüt ve disiplin ruhuyla kendi kendini eğitme eksiği olanlar, proletarya değil, birtakım aydınlardır.” (Lenin, Seçme Eserler, cilt 2, s. 442.)
3) Parti sadece örgütlü bir müfreze değil, aynı zamanda işçi sınıfının bütün örgüt biçimleri içinde, diğerlerini yönetmek misyonuna sahip “en üst örgüt biçimi”dir. En üst örgüt biçimi olan, sınıfın en iyi insanlarından oluşan, ileri bir teori, sınıf mücadelesi yasalarının bilgisi ve devrimci hareketin tecrübesiyle silahlanmış olan Parti, işçi sınıfının tüm diğer örgütlerini yönetmek için her türlü imkana sahiptir ve yönetmekle yükümlüdür. Menşeviklerin, Partinin yönetici rolünü küçümseme ve aşağılama çabaları, Parti tarafından yönetilen tüm diğer proleter örgütlerin de zayıflamasına, dolayısıyla proletaryayı zayıflatmaya ve silahsızlandırmaya götürür, çünkü “iktidar uğruna mücadelede, proletaryanın örgütlen başka hiçbir silahı yoktur”. (Aynı yerde, s. 469.)
4) Parti, işçi sınıfının öncüsünün işçi sınıfının milyonluk kitleleriyle bağının cisimleşmesidir. Parti ne kadar iyi bir öncü olursa olsun, ne kadar iyi örgütlenirse örgütlensin, Partisiz kitlelerle bağ kurmaksızın, bu bağları artırmaksızın, pekiştirmeksizin yaşayamaz ve gelişemez. Kendini kendi kabuğu içine hapseden, kendini kitlelerden tecrit eden ve kendi sınıfıyla bağlarını yitiren ya da hatta gevşeten bir parti, kitlelerin güven ve desteğini kaybetmeye ve dolayısıyla kaçınılmaz olarak çökmeye mahkumdur.
Parti, gücü-kuvveti yerinde bir yaşam sürdürmek ve gelişmek için, kitlelerle bağları artırmalı ve kendi sınıfının milyonluk kitlelerinin güvenini kazanmalıdır.
“Sosyal-demokrat bir parti olmak için”, diyordu Lenin, “tam da sınıfın destelini kazanmak zorundayız.” (Lenin” Tüm Eserler, cilt VI, s. 208, Rusça.)
5) Parti, doğru işlemesi ve kitlelere sistemli bir şekilde önderlik etmesi için, merkeziyetçilik temelinde örgütlenmeli, bir tek tüzüğe, herkese –aynı parti disiplinine ve bir tek yönetici organa sahip olmalıdır. Bu organ, Parti Kongresi, kongreler arasındaki zamanlarda da Parti Merkez Komitesi'dir. Partide azınlık çoğunluğa, tek tek örgütler merkeze, alt örgütler üst örgütlere tabi olmak zorundadır. Bu önkoşullar olmadan, işçi sınıfının partisi gerçek bir parti olamaz, işçi sınıfını yönetme görevlerini yerine getiremez.
Elbette ki bu dönemde parti örgütleri, Çarlık otokrasisi rejimi altında Partinin illegal olmasından dolayı, tabandan seçim ilkesi üzerinde inşa edilmiş olamazdı; Parti, sıkı bir gizlilik karakterine bürünmek zorundaydı. Ama Lenin, Partimizin yaşantısındaki bu geçici özelliğin, çarlığın yıkılmasının daha ilk günlerinde ortadan kalkacağını, Parti'nin açıktan ortaya çıkan ve legal bir Parti haline geleceğini ve parti örgütlerinin demokratik seçim temeli üzerinde, demokratik merkeziyetçilik temeli üzerinde inşa edileceğini düşünüyordu.
“Eskiden,” diye yazıyordu Lenin, “Partimiz şeklen örgütlenmiş bir bütün değildi, sadece ayrı ayrı grupların bir toplamı idi; ve bundan dolayı da bu gruplar arasında ideolojik etkileme ilişkilerinden başka bir ilişki bulunamazdı. Şimdi ise örgütlü bir Parti haline geldik; ve bu da bir gücün yaratılması, fikirlerin otoritesinin gücün otoritesine dönüşmesi, alt Parti kademelerinin üst parti kademelerine tabi olması demektir.” (Lenin, Tüm Eserler, cit VI, s. 291, Rusça.)
Lenin, Menşevikleri, Parti'nin otoritesine ve disiplinine itaat etmeyen örgütsel nihilizm ve aristokratik anarşizm ile suçluyor ve şöyle yazıyordu:
“Bu aristokratik anarşizm, özellikle Rus nihilistine özgüdür. Parti örgütü ona korkunç bir 'fabrika' gibi görünür; parçanın bütüne, azınlığın çoğunluğa boyun eğmesi bir 'kölelik’tir... merkezin yönetimi altında işbölümü onda, insanların 'çarka ve dişliye' dönüşmesine karşı traji-komik bir çığlık atmaya neden olur (bu dönüşmenin en zalim örneği olarak, redaktörlerin birer yazara dönüştürülmesi görülür); Partinin örgüt tüzüğünden sözedilmesi, yüzünü aşağılayıcı bir şekilde buruşturmasına ve küçümseyici bir tavırla. işlerin tüzük olmadan da pekala yürüyebileceğini belirtmesine... neden olur.” (Lenin, Seçme Eserler, cilt 2, s. 445.)
6) Parti, saflarının birliğini korumak istiyorsa, o zaman pratiğinde, tüm Parti üyeleri için, gerek önderler gerek sıradan üyeler için aynı şekilde bağlayıcı olan yekpare bir proleter disiplin kurmalıdır. Bu nedenle Parti içinde, disiplin kendileri için bağlayıcı olmayan “seçkinler” ve disipline uymak zorunda olan “seçkin olmayanlar” diye bir bölünme olmamalıdır. Bu önkoşul olmadan, Parti'nin bütünlüğü ve parti saflarının birliği sağlanamaz.
“Martov ve şurekasında Parti Kongresi tarafından atanan yazı kuruluna karşı akla yatkın savların hiç olmayışını, en iyi şekilde, bizzat kendileri tarafından yaratılan şu şiar aydınlatmaktadır: 'Biz serf değiliz!'... Kendini kitle örgütünün ve kitle disiplininin üstünde duran 'seçkin azınlığa' sayan burjuva aydınının zihniyeti bu sözlerde olağanüstü bir çarpıcılıkla öne çıkmaktadır... Aydın bireyciliğine ... her proleter örgüt ve disiplin, serflik gibi geliyor.” (Lenin, Tüm Eserler, cilt VI, s. 282, Rusça.)
Ve devamla:
“Bizde gerçek bir parti oluştuğu ölçüde, sınıf bilinçli işçi, proleter ordunun bir neferinin zihniyeti ile, anarşist laflarla gösteriş yapan burjuva aydınının zihniyetini ayırt etmeyi öğrenmelidir, bir Parti üyesinin yükümlülüklerinin sadece sıradan üyeler tarafından değil, 'tepedekiler' tarafından da yerine getirilmesini talep etmeyi öğrenmelidir.”(Lenin, Seçme Eserler, cilt 2, s. 448.)
Görüş ayrılıklarının tahlilinin sonuçlarını toparlayan ve Menşeviklerin tavrını “örgüt sorunlarında oportünizm” olarak karakterize eden Lenin, proletaryanın kurtuluş mücadelesinde silah olarak Parti örgütünün önemini küçümsemenin, Menşevizmin baş günahlarından biri olduğunu düşünüyordu. Menşevikler, proletaryanın Partiörgütünün, devrimin zaferi için ciddi bir önem taşımadığı görüşündeydiler. Menşeviklerin tersine Lenin, proletaryanın ideolojik birliğinin zafer için tek başına yeterli olmadığını düşünüyordu -zafer kazanmak için, ideolojik birliği proletaryanın “örgütünün maddi birliği” ile “pekiştirmek” gerekti. Lenin, proletaryanın ancak bu koşulda yenilmez bir güç haline gelebileceğini düşünüyordu.
“İktidar uğruna mücadelede”, diye yazıyordu Lenin, “Proletaryanın örgütten başka hiçbir silahı yoktur. Burjuva dünyasındaki anarşik rekabetin egemenliği altında bölünen, sermaye için zorla çalıştırılarak ezilen, durmadan yoksullaşmanın, vahşileşmenin ve yozlaşmanın 'derinliklerine' itilen proletarya, ancak, Marksizmin ilkeleri temeli üzerinde onun ideolojik birliği, ezilen milyonları işçi sınıfının ordusuna dönüştürecek olan bir örgütün maddi birliğiyle sağlamlaştırıldığı zaman, yenilmez bir güç olabilir ve mutlaka olacaktır da. Bu ordunun karşısında, ne Rus çarlığının çürük iktidarı, ne de uluslararası sermayenin gittikçe çürüyen iktidarı durabilecektir.” (Lenin, Seçme Eserler, cilt 2, s. 469/470.)
Lenin kitabını, bu kahince sözlerle bitirir.
Lenin'in, ünlü eseri “Bir Adım İleri, iki Adım Geri”de geliştirdiği temel örgütsel tezler bunlardı.
Bu kitabın önemi, herşeyden önce, Parti ilkesini çevreciliğe karşı, Partiyi bozguncu unsurlara karşı başarıyla savunmasında; örgüt sorunlarında Menşevik oportünizmi ezmesinde ve Bolşevik Parti'nin örgüt temellerini yaratmasında yatmaktadır.
Ama bu kitabın önemi bu kadarla kalmaz. Bu kitabın tarihi önemi, Lenin'in bu kitapta, Marksizm tarihinde ilk olarak, proletaryanın yönetici örgütü, ve proletarya diktatörlüğü uğruna mücadelenin o olmaksızın zafer kazanamayacağı, proletaryanın elindeki baş silah olarak parti öğretisini ortaya koymasında yatar.
Lenin'in “Bir Adım İleri, İki Adım Geri” eserinin Parti işçileri arasında yayılması, yerel örgütlerin çoğunluğunun Lenin'in etrafından toparlanmasına yolaçtı.
Ama örgütlerin Bolşevikler etrafından toplanması arttıkça, Menşevik önderlerin davranışı da gittikçe kötüleşti.
1904 yazında Menşevikler, Plehanov'un yardımıyla ve maneviyatı bozulmuş iki Bolşeviğin, Krassin ve Noskov'un ihanetiyle, Merkez Komitesi'nde çoğunluğu ele geçirdiler. Menşeviklerin bir bölünme için çalıştıkları besbelliydi. “lskra”nın ve Merkez Komitesi'nin kaybedilmesi, Bolşevikleri zor durumda bıraktı. Kendi Bolşevik gazetelerini örgütlemeleri bir zorunluluk haline geldi. Yeni bir Merkez Komitesi kurmak ve Menşeviklerle hesaplaşmak için yeni bir parti Kongresi, III. Parti Kongresini örgütlemek gerekti.
Ve Bolşevikler, Lenin'in önderliğinde, bunları yapmaya koyuldular.
Bolşevikler III. Parti Kongresi'nin toplanması için bir kampanya açtılar. Ağustos 1904'te İsviçre'de Lenin'in önderliği altında, 22 Bolşeviğin katıldığı bir konferans yapıldı. Konferans, “Partiye” başlıklı, III. Parti Kongresi'nin toplanması uğruna mücadelelerinde Bolşeviklerin programı haline gelen bir çağrı kabul etti.
Bolşevik komitelerin üç Bölge Konferansında (Güney, Kafkas ve Kuzey), III. Parti Kongresinin toplanması için pratik hazırlık çalışmalarına başlayan bir Çoğunluk Komiteleri Bürosu seçildi.
4 Ocak 1905'te Bolşevik gazetesi “Vperyod”un (İleri) ilk sayısı çıktı.
Böylece Parti içinde, her biri kendi merkezlerine, kendi basın organlarına sahip olan iki ayrı fraksiyon, Bolşevik fraksiyonu ve Menşevik fraksiyonu ortaya çıktı.
KISA ÖZET
1901-1904 döneminde devrimci işçi hareketinin gelişmesi temeli üzerinde, Rusya'daki Marksist sosyal-demokrat örgütler büyüdü ve güçlendi. “Ekonomistler”e karşı verilen ilkeler uğruna inatçı mücadelede, Lenin'in “Iskra”sının devrimci çizgisi zafer kazandı, ideolojik karışıklık ve “amatörlük” aşıldı.
“Iskra” dağınık sosyal-demokrat çevre ve gruplar arasında bağ kurdu ve II. Parti Kongresi'nin toplanması için yolu hazırladı. 1903'te toplanan II. Parti Kongresi'nde, Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi oluşturuldu, Parti Programı ve tüzüğü kabul edildi ve partinin yönetici merkezi organları kuruldu.
II. Parti Kongresi'nde, RSDİP içinde “lskra” yönetiminin kesin zaferi için verilen mücadele içinde iki grup ortaya çıktı: Bolşevik grubu ve Menşevik grubu.
ll. Parti Kongresi'nden sonra Bolşevikler ve Menşevikler arasındaki en önemli görüş ayrılıkları, örgüt sorunları etrafında toplanıyordu.
Menşevikler “Ekonomistler”e yakınlaştılar ve parti içinde onların yerini aldılar. Menşeviklerin oportünizmi kendini ilkönce örgüt sorunları alanında gösterdi. Menşevikler, Lenin'ci tipte militan devrimci bir Parti'ye karşıydılar. Gevşek, örgütsüz, kuyrukçu bir parti istiyorlardı. Parti içinde bir bölünme çizgisi izliyorlardı. Plehanov'un yardımıyla “lskra”yı ve Merkez Komitesi'ni ele geçirdiler ve bu merkezlerden kendi bölücü amaçları için yararlandılar.
Menşeviklerden gelen bölünme tehlikesini gören Bolşevikler, bölücüleri dizginlemek üzere tedbir aldılar, III. Parti Kongresi'nin toplanması doğrultusunda yerel örgütleri seferber ettiler ve kendi gazeteleri Vperyod'u (İeri) çıkardılar.
Böylece, ilk Rus devriminin arifesinde, halihazırda patlak vermiş bulunan Rus-Japon savaşı döneminde, Bolşevikler ve Menşevikler iki ayrı siyasi grup olarak ortaya çıktılar.
II. Parti Kongresi'nden sonra, Parti içi mücadele daha şiddetlendi. Menşevikler II. Parti Kongresi'nin kararlarını boşa çıkarmak ve ,Partinin merkezi kurullarım ele geçirmek için büyük çaba harcadılar. Kendi temsilcilerinin, yazı kurulundan çoğunluğa sahip olacak ve Merkez Komitesi'nde Bolşeviklerle eşit olacak şekilde, “Iskra” yazı kuruluna ve Merkez Komitesi'ne alınmasını talep ettiler. Bu, II. Parti Kongresi'nin dolaysız kararlarına aykırı olduğundan, Bolşevikler Menşeviklerin talebini geri çevirdiler. Bunun üzerine Menşevikler, Partiden gizli tutarak, Martov, Troçki ve Akselrod önderliğinde kendi Parti aleyhtarı fraksiyoncu örgütlerini kurdular ve Martov'un yazdığı gibi, “Leninizme karşı ayaklanmaya giriştiler”. Partiye karşı seçtikleri mücadele yöntemleri, “tüm Parti çalışmasını dezorganize etmek, davaya zarar vermek, adım başı sabotaj” idi (Lenin'in sözleri). Menşevikler, Rus Sosyal-Demokratları “yurtdışı Ligası”nda mevzilendiler ve onda dokuzu Rusya'daki çalışmadan kopuk göçmen aydınlardan meydana gelen bu “Liga”dan, Parti'ye, Lenin ve Leninistlere ateş açtılar.
Menşevikler, Plehanov'dan büyük yardım gördüler. Plehanov, II. Parti Kongresi'nde Lenin'den yana çıktı. Ama II. Parti Kongresi'nden sonra, Menşevikler’in kendisini bölünme tehdidiyle yıldırmalarına imkan verdi. Her ne pahasına olursa olsun, Menşeviklerle “barışmaya” karar verdi. Plehanov'u Menşeviklere iten şey, daha önceki oportünist hatalarının ezici yüküydü. Menşevik oportünistlerle uzlaşma savunucusu, kendisi de bir Menşevik oldu çıktı. Plehanov, “Iskra”nın Parti Kongresi tarafından geri çevrilen bütün eski Menşevik yazı kurulu üyelerinin, “Iskra” yazı kuruluna alınmasını talep etti. Lenin elbette bununla hemfikir olamazdı, ve Parti'nin Merkez Komitesi'nde mevzilenmek ve oportünistlerle oradan mücadele etmek için “Iskra” yazı kurulundan istifa etti. Plehanov, Parti Kongresi'nin iradesini çiğneyerek, kendi başına eski Menşevik yazı kurulu üyelerini “Iskra” yazı kuruluna koopte etti. O andan itibaren, 52. sayıdan başlayarak, Menşevikler “Iskra“yı kendi organlarına dönüştürdüler ve “Iskra” üzerinden kendi oportünist görüşlerini propaganda etmeye başladılar.
O zamandan beri Parti'de Lenin'ci. Bolşevik “Iskra”dan eski “Iskra”, Menşevik. oportünist “Iskra”dan ise yeni “Iskra” olarak sözedilir.
“Iskra”, Menşeviklerin eline geçmesiyle birlikte. Lenin'e karşı, Bolşeviklere karşı mücadele organı, Menşevik oportünizmin, herşeyden önce örgüt sorunları alanında, propaganda organı haline geldi. Menşevikler, “Ekonomistler” ve Bund'cularla birleşerek, “Iskra” sütunlarında –kendi deyişleriyle- Leninizme karşı bir kampanya açtılar. Plehanov uzlaşmacılık pozisyonunda daha fazla diretemeyecekti, bir süre sonra o da kampanyaya katıldı. Eşyanın tabiatı gereği, bu böyle olmak zorundaydı: Oportünistlere karşı uzlaşmacılıkta ısrar eden herkes, oportünizmin batağına saplanmaya mahkumdur. Yeni “Iskra“nın sütunlarından, şeker külahından dökülürcesine, Partinin örgütlü bir bütün olmaması gerektiği; bağımsız grup ve bireylerin, parti organlarının kararlarına itaat etme yükümlülüğü olmaksızın, Parti saflarına kabul edilmesi gerektiği; her aydının, her parti sempatizanının, “her grevcinin ve “her göstericinin kendisini parti üyesi ilan etmesine izin verilmesi gerektiği; tüm Parti kararlarına uyma talebinin “biçimsel-bürokratik” bir tavır olduğu; azınlığın çoğunluğa tabi olması talebinin, parti üyelerinin iradesinin “mekanik olarak bastırılması” olduğu; tüm Parti üyelerinin –hem önderlerin hem de sıradan üyelerin- aynı şekilde parti disiplinine tabi olması talebinin, Parti içinde “sertlik” kurmak anlamına geldiği; “bizim” Partide merkeziyetçiliğe değil, bireylere ve Parti örgütlerine Parti kararlarına uymama hakkı veren anarşist “özerkliğe” ihtiyacımız olduğu iddia ediliyordu.
Bu, örgütsel başıboşluk, Parti ilkesinin ve Parti disiplininin altının oyulması, aydın bireyciliğinin yüceltilmesi ve anarşist disiplin düşmanlığının mazur gösterilmesi için arsızca bir propagandaydı.
Menşevikler Partiyi açıkça II. Parti Kongresi'nin vardığı yerden, eski örgütsel dağınıklığa çevreciliğe ve amatörlüğe geri çekiyorlardı.
Menşeviklere kesin bir red cevabı vermek gerekiyordu.
Onlara bu cevabı, Mayıs 1904'te yayınlanan ünlü “Bir Adım İleri, İki Adım Geri” kitabında, Lenin verdi.
Lenin'in bu kitapta açımladığı ve daha sonra Bolşevik Parti'nin örgütsel remelleri haline gelen temel örgütsel tezler şunlardır:
1) Marksist Parti, işçi sınıfının bir parçası, bir müfrezesidir. Ama işçi sınıfının birçok müfrezesi vardır, dolayısıyla işçi sınıfının her müfrezesine işçi sınıfının partisi denemez. Parti, işçi sınıfının diğer müfrezelerinden, herşeyden önce, sıradan bir müfreze değil, işçi sınıfının öncü müfrezesi, bilinçli müfrezesi, Marksist müfrezesi olmasıyla, toplumsal yaşamın bilgisiyle, toplumsal yaşamın gelişme yasa1annm bilgisiyle, sınıf mücadelesi yasalarının bilgisiyle donatılmış olması ve bundan dolayı işçi sınıfına önderlik etme, onun mücadelesini yönetme yerene~nde olmasıyla ayrılır. Dolayısıyla, nasıl parçayı bütünle karıştırmamak gerekirse, Parti'yi de işçi sınıfı ile karıştırmamak gerekir, her grevcinin kendini parti üyesi ilan edebilmesi talebinde bulunmamak gerekir, çünkü parti ile sınıfı birbirine karıştıran, Partinin bilinç seviyesini “her grevci”nin bilinç seviyesine indirmiş olur, işçi sınıfının bilinçli öncü müfrezesi olarak Partiyi tasfiye eder. Partinin görevi, kendi seviyesini “her grevci”nin seviyesine indirmek değil, bilakis işçi kitlelerini, “her grevci”yi, Parti'nin seviyesine yükseltmektir.
“Biz sınıfın partisiyiz”, diye yazıyordu Lenin, “ve bu yüzden, hemen hemen tüm sınıf (savaş sırasında, iç savaş döneminde, kesinlikle tüm sınıf) Partimizin yönetimi altında hareket etmelidir, Partimizin çevresinde saflarını mümkün olduğu kadar sıklaştırmalıdır; ama kapitalizmin egemenliği altında, tüm sınıfın ya da hemen hemen tüm sınıfın, öncü müfrezesinin, yani kendi sosyal demokrat partisinin bilinçlilik ve eylem düzeyine çıkabileceğini düşünmek Manilovizm ve ’kuyrukçuluk’ olur. Kapitalizm altında (daha ilkel olan, ve gelişmemiş katmanların bilincine daha kolay ulaşabildikleri) sendika örgütünün bile, işçi sınıfının tümünü ya da hemen hemen tümünü kucaklayamayacağından, aklı başında hiçbir sosyal-demokrat kuşku duymamıştır, öncü müfreze ile, ona doğru çekilen kitleler arasındaki farkı unutmak, öncünün gittikçe daha geniş kitleleri bu ileri düzeye yükseltme görevini unutmak, yalnızca kendini aldatmak, gözlerini görevlerimizin muazzam büyüklüğüne kapamak ve bu görevlerin kapsamını daraltmak olur.” (Lenin, Tüm Eserler, cilt VI, s. 205/206, Rusça.)
2) Parti, işçi sınıfının sadece öncü müfrezesi, bilinçli müfrezesi değil, tüm üyeleri için bağlayıcı olan disipliniyle işçi sınıfının aynı zamanda da örgütlü müfrezesidir. Bu yüzden Parti üyeleri Parti’nin örgütlerinden birinin mutlaka üyesi olmak zorundadır. Eğer Parti, sınıfın örgütlü bir müfrezesi, bir örgütlenme sistemi değil de, kendi kendilerini Parti üyesi ilan eden, ama Partinin örgütlerinden hiçbirine üye olmayan, bu yüzden de örgütlü olmayan, dolayısıyla Parti kararlarına uyma yükümlülüğü olmayan insanların basit bir toplamı olsaydı, Parti’nin hiçbir zaman yekpare bir iradesi olmaz, hiçbir zaman üyelerinin eylem birliğini gerçekleştiremez ve bundan dolayı da, işçi sınıfının mücadelesini yönetmek imkanına sahip olmazdı. Parti ancak, tüm üyeleri, irade birliği, eylem birliği ve disiplin birliği ile birbirine kaynaklanmış olan yekpare bir ortak müfrezede örgütlenmişse, işçi sınıfının pratik mücadelesine önderlik edebilir ve onu bir hedefe yöneltebilir.
Menşevikler tarafından getirilen, bu durumda birçok aydının –mesela profesörlerin, üniversite ve lise öğrencilerinin vb.-, bunlar ya Parti disiplini kendilerine ağır geldiği için, ya da ama, Plehanov’un II. Parti Kongresi’nde söylediği gibi, “herhangi bir örgüte katılmayı alçaltıcı birşey” olarak gördükleri için, hiçbir Parti örgütüne katılmak istemeyecekleri itirazı- Menşeviklerin bu itirazı geri tepti, çünkü Parti’nin, Parti disiplini kendilerine ağır gelen, Parti örgütüne katılmaktan korkan üyelere ihtiyacı yoktur. İşçiler disiplin ve örgütten korkmazlar ve Parti üyesi olmaya karar vermişlerse, örgüte seve seve katılırlar. Disiplin ve Örgütten korkanlar, bireyci zihniyetli aydınlardır, ve bunlar gerçekten de Parti dışında kalacaklardır. Ama böyle olması çok iyidir, çünkü parti böylece, özellikle şimdi, burjuva-demokratik devrimin yükselmeye başladığı bir dönemde bir hayli artan istikrarsız unsurların akınından korunmuş olur.
“Parti, örgütlerin toplamı (ama yalnızca aritmetik bir toplamı değil, bileşik bir toplamı) olmalıdır dediğim zaman”, diye yazıyordu Lenin, “... sınıfın öncüsü olarak Parti'nin mümkün olduğunca örgütlü birşey olması, saflarına sadece en azından asgari bir örgütlülüğü mümkün kılan unsurları alması gerektiği yolundaki dileğimi, talebimi açık ve kesin bir şekilde dile getiriyorum...” (Lenin, Tüm Eserler ci It VI, s. 203, Rusça.)
Ve devamla:
“Lafta, Martov'un formülü, geniş proleter kitlelerin çıkarlarını savunmaktadır, gerçekte ise bu formül, proleter disiplinden ve örgütten korkan burjuva aydınlarının çıkarlarına hizmet edecektir. Modern kapitalist toplumun ayrı bir tabakası olarak aydınların ayırt edici özelliğinin bireycilikleri ve disiplin ve örgüt yeteneksizlikleri olduğunu hiç kimse inkar etmeye kalkışmayacaktır.” (Aynı yerde, s. 212.)
Ve son olarak:
“Proletarya, örgüt ve disiplinden korkmaz... Proletarya, bir örgüte katılmak istemeyen profesör ve öğrenci beyleri, sırf bir örgütün denetimi altında çalışıyorlar diye parti üyesi olarak tanımak için kılını bile kıpırdatmayacaktır... Partimizde, örgüt ve disiplin ruhuyla kendi kendini eğitme eksiği olanlar, proletarya değil, birtakım aydınlardır.” (Lenin, Seçme Eserler, cilt 2, s. 442.)
3) Parti sadece örgütlü bir müfreze değil, aynı zamanda işçi sınıfının bütün örgüt biçimleri içinde, diğerlerini yönetmek misyonuna sahip “en üst örgüt biçimi”dir. En üst örgüt biçimi olan, sınıfın en iyi insanlarından oluşan, ileri bir teori, sınıf mücadelesi yasalarının bilgisi ve devrimci hareketin tecrübesiyle silahlanmış olan Parti, işçi sınıfının tüm diğer örgütlerini yönetmek için her türlü imkana sahiptir ve yönetmekle yükümlüdür. Menşeviklerin, Partinin yönetici rolünü küçümseme ve aşağılama çabaları, Parti tarafından yönetilen tüm diğer proleter örgütlerin de zayıflamasına, dolayısıyla proletaryayı zayıflatmaya ve silahsızlandırmaya götürür, çünkü “iktidar uğruna mücadelede, proletaryanın örgütlen başka hiçbir silahı yoktur”. (Aynı yerde, s. 469.)
4) Parti, işçi sınıfının öncüsünün işçi sınıfının milyonluk kitleleriyle bağının cisimleşmesidir. Parti ne kadar iyi bir öncü olursa olsun, ne kadar iyi örgütlenirse örgütlensin, Partisiz kitlelerle bağ kurmaksızın, bu bağları artırmaksızın, pekiştirmeksizin yaşayamaz ve gelişemez. Kendini kendi kabuğu içine hapseden, kendini kitlelerden tecrit eden ve kendi sınıfıyla bağlarını yitiren ya da hatta gevşeten bir parti, kitlelerin güven ve desteğini kaybetmeye ve dolayısıyla kaçınılmaz olarak çökmeye mahkumdur.
Parti, gücü-kuvveti yerinde bir yaşam sürdürmek ve gelişmek için, kitlelerle bağları artırmalı ve kendi sınıfının milyonluk kitlelerinin güvenini kazanmalıdır.
“Sosyal-demokrat bir parti olmak için”, diyordu Lenin, “tam da sınıfın destelini kazanmak zorundayız.” (Lenin” Tüm Eserler, cilt VI, s. 208, Rusça.)
5) Parti, doğru işlemesi ve kitlelere sistemli bir şekilde önderlik etmesi için, merkeziyetçilik temelinde örgütlenmeli, bir tek tüzüğe, herkese –aynı parti disiplinine ve bir tek yönetici organa sahip olmalıdır. Bu organ, Parti Kongresi, kongreler arasındaki zamanlarda da Parti Merkez Komitesi'dir. Partide azınlık çoğunluğa, tek tek örgütler merkeze, alt örgütler üst örgütlere tabi olmak zorundadır. Bu önkoşullar olmadan, işçi sınıfının partisi gerçek bir parti olamaz, işçi sınıfını yönetme görevlerini yerine getiremez.
Elbette ki bu dönemde parti örgütleri, Çarlık otokrasisi rejimi altında Partinin illegal olmasından dolayı, tabandan seçim ilkesi üzerinde inşa edilmiş olamazdı; Parti, sıkı bir gizlilik karakterine bürünmek zorundaydı. Ama Lenin, Partimizin yaşantısındaki bu geçici özelliğin, çarlığın yıkılmasının daha ilk günlerinde ortadan kalkacağını, Parti'nin açıktan ortaya çıkan ve legal bir Parti haline geleceğini ve parti örgütlerinin demokratik seçim temeli üzerinde, demokratik merkeziyetçilik temeli üzerinde inşa edileceğini düşünüyordu.
“Eskiden,” diye yazıyordu Lenin, “Partimiz şeklen örgütlenmiş bir bütün değildi, sadece ayrı ayrı grupların bir toplamı idi; ve bundan dolayı da bu gruplar arasında ideolojik etkileme ilişkilerinden başka bir ilişki bulunamazdı. Şimdi ise örgütlü bir Parti haline geldik; ve bu da bir gücün yaratılması, fikirlerin otoritesinin gücün otoritesine dönüşmesi, alt Parti kademelerinin üst parti kademelerine tabi olması demektir.” (Lenin, Tüm Eserler, cit VI, s. 291, Rusça.)
Lenin, Menşevikleri, Parti'nin otoritesine ve disiplinine itaat etmeyen örgütsel nihilizm ve aristokratik anarşizm ile suçluyor ve şöyle yazıyordu:
“Bu aristokratik anarşizm, özellikle Rus nihilistine özgüdür. Parti örgütü ona korkunç bir 'fabrika' gibi görünür; parçanın bütüne, azınlığın çoğunluğa boyun eğmesi bir 'kölelik’tir... merkezin yönetimi altında işbölümü onda, insanların 'çarka ve dişliye' dönüşmesine karşı traji-komik bir çığlık atmaya neden olur (bu dönüşmenin en zalim örneği olarak, redaktörlerin birer yazara dönüştürülmesi görülür); Partinin örgüt tüzüğünden sözedilmesi, yüzünü aşağılayıcı bir şekilde buruşturmasına ve küçümseyici bir tavırla. işlerin tüzük olmadan da pekala yürüyebileceğini belirtmesine... neden olur.” (Lenin, Seçme Eserler, cilt 2, s. 445.)
6) Parti, saflarının birliğini korumak istiyorsa, o zaman pratiğinde, tüm Parti üyeleri için, gerek önderler gerek sıradan üyeler için aynı şekilde bağlayıcı olan yekpare bir proleter disiplin kurmalıdır. Bu nedenle Parti içinde, disiplin kendileri için bağlayıcı olmayan “seçkinler” ve disipline uymak zorunda olan “seçkin olmayanlar” diye bir bölünme olmamalıdır. Bu önkoşul olmadan, Parti'nin bütünlüğü ve parti saflarının birliği sağlanamaz.
“Martov ve şurekasında Parti Kongresi tarafından atanan yazı kuruluna karşı akla yatkın savların hiç olmayışını, en iyi şekilde, bizzat kendileri tarafından yaratılan şu şiar aydınlatmaktadır: 'Biz serf değiliz!'... Kendini kitle örgütünün ve kitle disiplininin üstünde duran 'seçkin azınlığa' sayan burjuva aydınının zihniyeti bu sözlerde olağanüstü bir çarpıcılıkla öne çıkmaktadır... Aydın bireyciliğine ... her proleter örgüt ve disiplin, serflik gibi geliyor.” (Lenin, Tüm Eserler, cilt VI, s. 282, Rusça.)
Ve devamla:
“Bizde gerçek bir parti oluştuğu ölçüde, sınıf bilinçli işçi, proleter ordunun bir neferinin zihniyeti ile, anarşist laflarla gösteriş yapan burjuva aydınının zihniyetini ayırt etmeyi öğrenmelidir, bir Parti üyesinin yükümlülüklerinin sadece sıradan üyeler tarafından değil, 'tepedekiler' tarafından da yerine getirilmesini talep etmeyi öğrenmelidir.”(Lenin, Seçme Eserler, cilt 2, s. 448.)
Görüş ayrılıklarının tahlilinin sonuçlarını toparlayan ve Menşeviklerin tavrını “örgüt sorunlarında oportünizm” olarak karakterize eden Lenin, proletaryanın kurtuluş mücadelesinde silah olarak Parti örgütünün önemini küçümsemenin, Menşevizmin baş günahlarından biri olduğunu düşünüyordu. Menşevikler, proletaryanın Partiörgütünün, devrimin zaferi için ciddi bir önem taşımadığı görüşündeydiler. Menşeviklerin tersine Lenin, proletaryanın ideolojik birliğinin zafer için tek başına yeterli olmadığını düşünüyordu -zafer kazanmak için, ideolojik birliği proletaryanın “örgütünün maddi birliği” ile “pekiştirmek” gerekti. Lenin, proletaryanın ancak bu koşulda yenilmez bir güç haline gelebileceğini düşünüyordu.
“İktidar uğruna mücadelede”, diye yazıyordu Lenin, “Proletaryanın örgütten başka hiçbir silahı yoktur. Burjuva dünyasındaki anarşik rekabetin egemenliği altında bölünen, sermaye için zorla çalıştırılarak ezilen, durmadan yoksullaşmanın, vahşileşmenin ve yozlaşmanın 'derinliklerine' itilen proletarya, ancak, Marksizmin ilkeleri temeli üzerinde onun ideolojik birliği, ezilen milyonları işçi sınıfının ordusuna dönüştürecek olan bir örgütün maddi birliğiyle sağlamlaştırıldığı zaman, yenilmez bir güç olabilir ve mutlaka olacaktır da. Bu ordunun karşısında, ne Rus çarlığının çürük iktidarı, ne de uluslararası sermayenin gittikçe çürüyen iktidarı durabilecektir.” (Lenin, Seçme Eserler, cilt 2, s. 469/470.)
Lenin kitabını, bu kahince sözlerle bitirir.
Lenin'in, ünlü eseri “Bir Adım İleri, iki Adım Geri”de geliştirdiği temel örgütsel tezler bunlardı.
Bu kitabın önemi, herşeyden önce, Parti ilkesini çevreciliğe karşı, Partiyi bozguncu unsurlara karşı başarıyla savunmasında; örgüt sorunlarında Menşevik oportünizmi ezmesinde ve Bolşevik Parti'nin örgüt temellerini yaratmasında yatmaktadır.
Ama bu kitabın önemi bu kadarla kalmaz. Bu kitabın tarihi önemi, Lenin'in bu kitapta, Marksizm tarihinde ilk olarak, proletaryanın yönetici örgütü, ve proletarya diktatörlüğü uğruna mücadelenin o olmaksızın zafer kazanamayacağı, proletaryanın elindeki baş silah olarak parti öğretisini ortaya koymasında yatar.
Lenin'in “Bir Adım İleri, İki Adım Geri” eserinin Parti işçileri arasında yayılması, yerel örgütlerin çoğunluğunun Lenin'in etrafından toparlanmasına yolaçtı.
Ama örgütlerin Bolşevikler etrafından toplanması arttıkça, Menşevik önderlerin davranışı da gittikçe kötüleşti.
1904 yazında Menşevikler, Plehanov'un yardımıyla ve maneviyatı bozulmuş iki Bolşeviğin, Krassin ve Noskov'un ihanetiyle, Merkez Komitesi'nde çoğunluğu ele geçirdiler. Menşeviklerin bir bölünme için çalıştıkları besbelliydi. “lskra”nın ve Merkez Komitesi'nin kaybedilmesi, Bolşevikleri zor durumda bıraktı. Kendi Bolşevik gazetelerini örgütlemeleri bir zorunluluk haline geldi. Yeni bir Merkez Komitesi kurmak ve Menşeviklerle hesaplaşmak için yeni bir parti Kongresi, III. Parti Kongresini örgütlemek gerekti.
Ve Bolşevikler, Lenin'in önderliğinde, bunları yapmaya koyuldular.
Bolşevikler III. Parti Kongresi'nin toplanması için bir kampanya açtılar. Ağustos 1904'te İsviçre'de Lenin'in önderliği altında, 22 Bolşeviğin katıldığı bir konferans yapıldı. Konferans, “Partiye” başlıklı, III. Parti Kongresi'nin toplanması uğruna mücadelelerinde Bolşeviklerin programı haline gelen bir çağrı kabul etti.
Bolşevik komitelerin üç Bölge Konferansında (Güney, Kafkas ve Kuzey), III. Parti Kongresinin toplanması için pratik hazırlık çalışmalarına başlayan bir Çoğunluk Komiteleri Bürosu seçildi.
4 Ocak 1905'te Bolşevik gazetesi “Vperyod”un (İleri) ilk sayısı çıktı.
Böylece Parti içinde, her biri kendi merkezlerine, kendi basın organlarına sahip olan iki ayrı fraksiyon, Bolşevik fraksiyonu ve Menşevik fraksiyonu ortaya çıktı.
KISA ÖZET
1901-1904 döneminde devrimci işçi hareketinin gelişmesi temeli üzerinde, Rusya'daki Marksist sosyal-demokrat örgütler büyüdü ve güçlendi. “Ekonomistler”e karşı verilen ilkeler uğruna inatçı mücadelede, Lenin'in “Iskra”sının devrimci çizgisi zafer kazandı, ideolojik karışıklık ve “amatörlük” aşıldı.
“Iskra” dağınık sosyal-demokrat çevre ve gruplar arasında bağ kurdu ve II. Parti Kongresi'nin toplanması için yolu hazırladı. 1903'te toplanan II. Parti Kongresi'nde, Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi oluşturuldu, Parti Programı ve tüzüğü kabul edildi ve partinin yönetici merkezi organları kuruldu.
II. Parti Kongresi'nde, RSDİP içinde “lskra” yönetiminin kesin zaferi için verilen mücadele içinde iki grup ortaya çıktı: Bolşevik grubu ve Menşevik grubu.
ll. Parti Kongresi'nden sonra Bolşevikler ve Menşevikler arasındaki en önemli görüş ayrılıkları, örgüt sorunları etrafında toplanıyordu.
Menşevikler “Ekonomistler”e yakınlaştılar ve parti içinde onların yerini aldılar. Menşeviklerin oportünizmi kendini ilkönce örgüt sorunları alanında gösterdi. Menşevikler, Lenin'ci tipte militan devrimci bir Parti'ye karşıydılar. Gevşek, örgütsüz, kuyrukçu bir parti istiyorlardı. Parti içinde bir bölünme çizgisi izliyorlardı. Plehanov'un yardımıyla “lskra”yı ve Merkez Komitesi'ni ele geçirdiler ve bu merkezlerden kendi bölücü amaçları için yararlandılar.
Menşeviklerden gelen bölünme tehlikesini gören Bolşevikler, bölücüleri dizginlemek üzere tedbir aldılar, III. Parti Kongresi'nin toplanması doğrultusunda yerel örgütleri seferber ettiler ve kendi gazeteleri Vperyod'u (İeri) çıkardılar.
Böylece, ilk Rus devriminin arifesinde, halihazırda patlak vermiş bulunan Rus-Japon savaşı döneminde, Bolşevikler ve Menşevikler iki ayrı siyasi grup olarak ortaya çıktılar.