Neden Trotskiy’in Hiçbir Destekçisi Moskova Mahkemeleri’nde Trotskiy’i Savunmadı?
Grover Furr
Trotskiy’in Moskova Mahkemesi sanıkları arasındaki en eski ve kendini adamış destekçilerinin hiçbiri ne Trotskiy’i ne de onun eylemlerini savunmadı. Yalnızca kendi işledikleri suçları -ki buna Trotskiy ile beraber çalışmak da dahil- kabul etmekle kalmadılar, uzun süredir ona karşı besledikleri bağlılıklarından döndüler ve onu şiddetle kınadılar. Elbette burada şu sorulabilir: Bu durum, işkence ya da başka türlü yollarla yalancı şahitlik kurumunuıı üretildiği iddiasından başka nasıl açıklanır?
Bir kamu davasında, tıpkı kıdemli Troçkistlerin halka açık Moskova davalarındaki tanıklıkları esnasında yaptıklan gibi, eğer işbirlikçiler “sökülür” ya da biri diğerini ifşa ederse, bunu illa tuhaf bir durum olarak nitelendiremeyiz. Ayrıca davayı bir de savcılık makamının, yani Stalin hükümetinin olaya bakışı bağlamında değerlendirmeliyiz. Bu davaların halka açık ya da “şov” şeklinde yapılmalarının ilk elden sebebi neydi?
Her türden ceza yargılamasında olduğu gibi elbette davanın amacı, olası suç teşkil eden eylemleri (bu vaka bağlamında ihaneti) engellemek ve birisinin ya da birileriııin bu yönde davranışlar sergilediğinden şüphe duyanların yetkililere durumu haber vermelerini teşvik etmekti. Ancak şüphesiz ki davaların bu şekilde görülm esinde kimi daha öncelikli amaçların payı var.
Yüksek mevkilerde bulunanların ciddi komploları sonucunda SSCB’nin zayıflamış gibi gözükmesi halinde, bu durum dan yararlanacak bir düşman devletleri ittifakının SSCB’ye saldırmasından oldukça fazla endişe duyuluyordu. Aynı zamanda, Fransa ve Birleşik Krallık önderliğindeki Batılı güçlerin "kolektif güvenlik” kurumuna, yani Nazi Almanyası’na karşı SSCB ile beraber imzalanmış ortak savunma anlaşmalarına itibar etmeyeceklerinden de korkuldu. 1930’lu yılların siyasi konjonktürü düşünüldüğünde, bu davaların aynı zamanda, tüm dünyaya üst düzey komploların, yani yılanın başının küçükken ezildiği, Sovyet hükümetinin hâlâ görevi başında olduğu ve Sovyetler’iıı güvenliğinin bu süreçten olumsuz bir şekilde etkilenmediğini gösterm ek amacını güttüğünü söylemek, oldukça isabetli gözüküyor.
Bu korkuların temelsiz olmadığını düşünm ek için birçok sebep var: (a) Japonya, ilki 1938’de ve diğeri, daha etkili bir biçimde 19,39’da olmak üzere SSCB’ye saldırdı ve (b) Müttefik kuvvetler SSCB ile herhangi bir ortak savunma anlaşması yapmayı reddettiler. Hatta Hitler’i SSCB’ye saldırması konusunda teşvik etmeyi sürdürdüler. Sovyet-Japon ilişkileri üzerine dönemin ileri gelen uzmanı m erhum Alvin D. Coox, 1938 yılında Haşan Gölü’nde SSCB’ye karşı düzenlenen Japon saldırısının fitilini, 1938 yılının Temmuz ayında Japon saflarına geçerek Kızıl Ordu’nun ciddi bir şekilde zaafiyele uğradığını rapor eden General Genrih Lyuşkov’un tanıklığının ateşlediği sonucuna varıyor.(M Coox 1.92: Coox 2,145)
Eğer “Şov Mahkemeleri’nin" bu ve benzeri olaylar etrafında örüldüğünü düşünürsek, bu halka açık m ahkemelerde yalnızca Trotskiy’i suçlayan ve onun yanlış yaptığını ve SSCB’nin haklı olduğunu dile getiren sanıklara yer verilmiş olması, hiçbir şekilde mantık dışı gözükmüyor.
Neden İşbirliğine Dair Alman Ya Da Japon Kökenli Bir Kanıt Yok?
“Komplo teorisyenlerinin birçoğu bunu anlamıyor. Ancak eğer ortada gerçek bir CIA düzenlemesi olsaydı, buna dair hiçbir belge de olmazdı.” (Shane 2009)‘(Suikastçı ile ilintili CIA belgelerine ulaşma çabalan sayesinde, Keıuıedy’nin suikastine dair üretilmiş komplo teorilerinin yanlış olduğunu ortaya koyan yazar” Gerald Posner.)
Yeraltı koşullarına hazırlık bağlamındaki somut örgütlenme sorunlarına dair talimatlar, yalnızca sözel olarak verilmeli... En azından isim ve adreslerin kesin surette sözel olarak verilmesi gerektiğinin, mutlaka altı çizilmelidir...(O. Weber. “Yeraltı Devrimci Çalışma Koşullarına Nasıl Hazırlanılmaz." The Communist hıternatioıml. 1 Temmuz 1932,417.)
Bu makale süresince, Sovyet tarafının, Trotskiy'in Almanlar ve Japonlarla ittifak yaptığına dair birbirini besleyen ciddi miktarda kanıta sahip olduğunu göstereceğiz. Ek olarak, Sovyet muhalefeti üyelerinin, kendilerinin Trotskiy ile çalıştığını açıkça beyan edenler de dâhil olmak üzere, işbirliği yaptıklarına dair Alman ve Japon kaynaklarından elde ettiğimiz önemli kanıtlar var.
Ancak Trotskiy’in Almanlar ya da Japonlarla yaptığı ittifakın, SSCB’de- kiler dışında hiçbir kanıtı henüz keşfedilmedi. Bunun birçok açıklaması olabilir:
* Trotskiy Alman ya da Japonlarla hiçbir zaman işbirliği yapmadı. Tüm Sovyet kanıtları uydurulmuş kanıtlardır.
* Eğer Trotskiy işbirliği taptıysa, şu ihtimaller bulunuyor:
• Arşivlerin birçoğu savaş sırasında yok oldu.
• Henüz kimse böyle bir belge aramadı. En azından, böyle bir araştırmayı, hele de özellikle dâhil oldukları iddia edilen Alman generallerin henüz yayımlanmamış raporlarında kimse yapmadı. Şu ana kadar bunu hedeflem iş birisinin varlığından da haberdar değiliz.
• Bu arşivler de "temizlenmiş” olabilir.
• Bu işbirliğinin hiçbir zaman arşivsel bir kaydı tutulmamıştır. Aslında bu türden işbirliği verilerinin hiçbir şekilde kaleme alınmaması, oldukça tipik bir durumdur.
Sovyet arşivlerinin Hrışçov tarafından temizlendiğini biliyoruz ve hatta belki başkaları da aynısını yaptı. Diğer arşivlerle çalışma konusunda sınırlı bir deneyimimiz olsa da, arşivsel materyallerin "ortadan yok oldukları” durum lardan ikisini biliyoruz. Ayrıca Sovyet arşivlerinin genişçe bir kısmı henüz araştırmacılara açılmadı. Bu tarihe kadar yayımlanmış görece az sayıda arşiv belgesi içerisinde keşfettiklerimiz düşünülünce, henüz hâlâ gizli olarak tasnif edilmiş arşivlerde Trotskiy’in işlediği iddia edilen suça dair daha fazla kanıt bulunması olası gözüküyor, ileriki sayfalarda, Harvard'daki Trotski arşivinden, olasılıkla burada tartışılan suça işaret eden belgelerin nasıl “temizlendiğini” kısaca tartışacağız.
Bugün dünyanın her yerinde, istihbarat arşivlerinin belirsiz bir süre boyunca gizli tutulmaları olağan bir durum. ABD için bu durum kesinlikle böyle. Aynı durumun Almanya ve Japonya için de geçerli olabileceğini düşünm enin mantıklı olduğunu sanıyoruz.
Mareşal Mihail Tuhaçevskiy tarafından yönetilen komutanların, Alman Askeri Personeli ile işbirliği yaptıklarına dair birçok kanıt bulunuyor. Ancak Alman arşivlerinden bunlara dair edindiğimiz yalnızca dolayımlı bir doğrulama var. Çek arşivlerinde bulunan bir belgeyse biraz daha doğrudan bir nitelik sergiliyor.
Birçok Sovyet sanığı, Almanya için yaptıkları casusluk faaliyetlerini tartışırken, kendilerinin doğrudan Alman Generali Kurt von Ilammerstein Ecjuord’la muhatap olduklarım söylediler. Hammerstein'ın ailesinde en azından bu işbirliğine dair söylentiler devam edegeldi. Her ne kadar bu işbirliğinin herhangi bir yazılı kaydının var olduğuna dair bir bilgiye sahip değilsek de, öyle görünüyor ki henüz hiç kimse böyle bir belgenin arayışına girmemiş.( Hans Magnus Enzensberger. Hammerstein oder der Eigensinn. Eine deutsche Geschichte. Berlin: Suhrkamp. 2008, s. 234:213-215.) Komplo sürecine müdahil olduğu iddia edilen Alman generallerin o günden kalan raporlarını araştırm a işine de henüz kimse kalkışmadı.
Ancak kanıt eksikliği, ortada bir kanıtın olması gerektiği durumlarda, yalnızca kanıt “yokluğunun kanıtıdır”. Kimsenin böylesi bir komplonun bir yerlerde, hele de “arşivlerde" belgelenmiş olabileceği beklentisine sahip olabileceğine inanmıyoruz. Gizlilik ve güvenlik talepleri, bu türden bir bilginin sadece sözel olarak değiş tokuş edilmesini dayatır.
Lavrenti Beria’ya karşı düzenlenmiş ve hedefine ulaşmış komplo hakkında arşivsel ya da belgesel hiçbir kanıtın olmadığını daha önce belirtmiştik. Bu komplo, en azından yarım düzine adamdan müteşekkil olmalı. Komploya katılanlar, anlattıkları şu mesele hariç, detaylar konusunda mutabık değiller: Komplo tamamen sözlü iletişim yoluyla planlandı ve işleme konuldu. Yazılı bir iletişime dair en ufak bir veri yok. Arşivlerde bulunan yegâne şey, 26 Haziran 1953’te Prezidyum toplantısında Malenkov tarafından yapılması planlanan bir konuşmanın taslağıdır.’ Bildiğimiz kadarıyla tam da bu toplantıda Beria tutuklanmış ve. hatta öldürülmüştür. Malenkov da, ne olduysa, bunun bir parçasıydı. Ancak Malenkov'un arşivi yalnızca konuşmasının bir taslağını içeriyor. Bu konuşmaya göre Beria, MVD (polis kuvvetini de içeren İçişleri Bakanlığı) başkanlığından alınmalı ve Petrol Endüstrisi Bakanı yapılmalıydı. (Malenkov’un konusjmasinm Lavrenti Bcria’daki özeti . 1953. Stenogrammei iiul’skogo plenuma TsK KPSS i drugie dokwnenty. Ed. V. Nauniov. IU. Sigachev. Moskova: MDF, 1999, )