29 Temmuz 1936 Tarihli “Kapalı Mektup”
Grover Furr
Çeviri - Funda Hülagü
“Kapalı Mektup”
(Bu mektubun İngilizce versiyonu da bulunmaktadır. Ancak kimi kısımları henüz çevrilmemiştir. Bkz. J. Arch Gettv and Oleg V. Naumov, The Road to Terror. Stalin am i the Self-Destruction o f the Bolsheviks, 1932-1939. New Haven: Yale University Press, 1999, 250- 25C. DreytserDreytser’in ve Konstantin notlan çevrilmiş; Berman-YurinTnkilerle Olberg'inkiler atlanmıştır.)
29 Temmuz 1936'da, Ağustos mahkemesinden birkaç hafta önce, Politbüro SSCB’deki tüın Parti örgütlerine gizli ve uzun bir mektup yolladı. Bu belge ancak Ağustos 1989’da, Mihail Garbaçov'un kısa ömürlü ve kapitalist doğrultuda iktisadi bir “yeniden yapılanmaya" (perestroiko) eşlik etmesi beklenen oldukça yanlı “açıklık” döneminde (glasnost’) yayımlandı. Parti örgütlerinden kendi korumalarını iki katına çıkarmalarını isteyen “mektup”, sorgu altında bulunan birçok şüpheliden alıntılar içeriyordu. Kimileri birkaç hafta sonra gerçekleşen mahkemede sanık olarak yargılandılar. Bazıları bu mahkemeye dâhil edilmedi ama kaçınılmaz olarak sonrasında teker teker yargılandılar.
Mektupta bahsi geçen sorgulamadan birkaç şey daha öğreniyoruz. Sonraları bir mahkeme sanığı olacak olan Dreytser, 1934 yılında Trotskiy’den, Stalin ve Voroşilov’a bir suikast düzenlemesi ihtiyacını dile getiren bir mektup aldığını söyledi. Bu mektup elbette Almanlar ya da Japonlar konusunda bir şey söylemiyordu. V. Olberg, Fritz-David, ve K. B. Berman-Yurin, Trotskiy ile doğrudan ilişki kurduklarına tanıklık ettiler. Olberg ayrıca Sedov'la da doğrudan bir ilişkisi olduğunu beyan etti. Bu bağlantının da ana gündemi suikastlar düzenlemekti. Bir Troçkist olan E. Konstanten Gestapo ajanı Weitz ile iletişime geçtiğini söylediğine atıfta bulunuluyor; ancak burada Trotskiy’in bu yönde bir telkinde bulunduğu söylenmiyor.13 Bu nedenle, “Kapalı Meklup”ta, Trotskiy’in Almanlarla çalıştığına dair bir kanıt bulunmuyor.
Natan Lur’e;
24 Ağustos 1936’da, Lur’e’nin mahkemenin ardından Mihail Kalinin’e özel af için ilettiği temyiz talebi belgesi ilk defa 1992’de, eski Sovyet arşivlerinden elde edilmiş bir nüsha biçiminde yayımlandı. Temyiz talebi gizli bir belgeydi ve hiçbir propaganda değeri yoktu. N. Lur’e bu metinde davada yaptığı itirafların doğruluğuna vurgu yapıyordu. Bu kısa belge 1992’den sonra bir daha yayımlanmadığı ve henüz başka bir dile çevrilmediği için, burada tüm metni tekrar veriyoruz:
SSCB CEC [Merkez Yürütme Komitesi, ç.n.] Başkanı Kalinin M. İ.’ye Beyanname
1 No’lu Yüksek Mahkeme Askeri Birliği’niıı hüküm giydirmesi sonucunda, Natan Lazareviç Lur’e ölüm cezasına çarptırıldı. Sovyet halkına karşı çok ciddi bir suç işledim. Terörist merkezin lideri olan Trotskiy’in verdiği görev doğrultusunda, Sovyet halkını ve tüm dünya proletaryasını lider Stalin ve büyük komünist partinin diğer tüm liderlerinden mahrum bırakmak istedim. Voroşilov, Stalin, Ordjonikidze, Kaganoviç ve Jdaııov’a karşı birden fazla terörist eylem düzenledim. Bu planı gerçekleştirmek üzere bizzat kendim silah kuşandım.
Gestapo’nun bir temsilcisi olan Franz Weitz tarafından emredildiği üzere, Voroşilov’u gerçekten öldürmek üzere hazırlandım. Bu alçak cinayet planlarını sürdürmek istedim,, çünkü Almanya’da kaldığım uzun süreler boyunca Troçkizm zehriyle zehirlenmiştim. SSCB’ye ilk defa 1932’de geldim ve bu nedenle, o tarihe kadar lzmin ve Stalin’in partisi Tüm Birlik Komünist Partisi (Bolşevik)’in Merkez Komitesi öncülüğünde elde ettiği olağanüstü başarılardan habersizdim. Troçkist yazın tarafından eğitilmiş olan ben, parti liderlerine karşı nefret beslemiştim. Mahkemem esnasında suçumu tümden itiraf ettim ve Sovyet iktidarından hiçbir şey saklamadım. Ben genç bir cerrahım. 34 yaşındayım. İşlediğim suçları çok çalışarak telafi etmeye hazırım. Ta ki içimde bir nebze olsun Troçkizm zehri kalmayana kadar...
SSCB Merkez Yürütme Komitesinden hayatımı bağışlamasını ve beni affetmesini talep ediyorum.
Natan Lazarevich LUR'E
Bu itirafa daha sonra tekrar değineceğiz. Ancak birçok noktayı belirtmemizde fayda var. N. Lur’e, Sovyet liderlerine karşı suikast planları yapmaktan dolayı suçlu olduğunu tekrar ediyor. Özellikle de Gestapo’nun adamı olan Weitz’den em ir aldığı konusunda ısrar ediyor. Kendisinin kullandığı “gerçekten” (deistvitel'no) kelimesi, Lur’e’nin itirafta bulunduğu, Gestapo ile “işbirliği yapmak” ya da onun “öncülüğünde hareket etmek’* meselelerinin birer metafordan ibaret olmadığını gösteriyor. Aynı yolun yolcusu olduklarını ve suikast fikrini, Weitz'ın dile getirdiği bir düşünceden aldığını söyleyerek Lur’e olabildiğince açık olmaya çalışmış. Emirleri fiilen Gestapo’dan almış.
Natan Lur’e, ne Trotskiy ne de Sedov’la doğrudan bir ilişkisi olduğunu hiçbir zaman dile getirmedi. ‘Terö r” faaliyetlerinde bulunmak ya da Nazilerle işbirliği yapmak konusundaki görev ya da emirleri onlardan almadı. Olberg’in, Trotskiy’in Almanya'daki “temsilcisi, Almanya’daki Troçkistlerin lideri ve SSCB ile olan yasadışı bağlantıların ana mercii” olduğu bugüne dek iddia edilegeldi. Lur’e, Leon Sedov’la pek sık görüşürmüş. Lur’e ayrıca, Trotskiy’in Sedov’a 1932 yılında bir mektup yolladığına tanıklık etti. Bu mektupta, Trotskiy, Sedov’un suikast misyonunu Olberg’e emanet etmesini onaylıyordu.
Kanıtın Değerlendirilmesi
Bir tarih çalışmasında kesinlik elde edilemeyeceği açıktır. Olmasını arzu ettiğimiz kadar kanıtımız hiçbir zaman olmaz. Bu, hukuki ve bilimsel araştırm a konularında da genel olarak böyledir.
Tek rasyonel prosedür, elimizde olan tüm kanıtların çalışılması ve bu kanıtlara bağlı, kanıt üstünlüğüne dayalı bir sonuca varılmasıdır. Ne zaman ki bir meselenin her “iki tarafı” için de kanıt bulunur ve kanıt üstünlüğünün kimde kaldığını tarafsız olarak söylemek mümkün olmaz, o zaman bu pat durumunu mümkün olan en iyi biçimde tüm açıklığıyla tarif ederiz.
Her dununda, sonuçlar farazidir. Ancak ne zaman ki daha fazla kanıt gün ışığına çıkar, o zaman, önceki tüm kanıtlan gözden geçirmeye ve yeni kanıtlan bunlara eklemeye hazır olmalıyız. Eğer çalışma gerektirirse, bir önceki sonuçlarımızı revize etmeye ve hatta tersine çevirmeye hazır olmalıyız. Tüm araştırm alarda olduğu gibi, bizim de burada izlememiz gereken yöntem bu dur.
Natan Lur’e, Voroşilov’u öldürmek üzere hazırlandı ya da hazırlanmadı. Eğer Voroşilov’u öldürmek için hazırlandıysa, bunu ya Geslapo ajanından aldığı talimatlar doğrultusundan yaptı ya da başka bir nedenden dolayı veya başka bir liderliğin altında yaptı. Tekrar söylemek gerekirse, ya yaptı ya da yapmadı.
Lur’e’nin temyiz talebi, kendisinin m ahkem ede verdiği ve mahkeme tutanağında raporlanan ifade ile tutarlı. Lur’e’nin durum unda elimizde olan yegâne ek kanıt ya da tanıklık, “rehabilitasyon” materyallerinde var. Kronolojik olarak konuşursak, bu belgelerden ilkini Hruşçov tarafından 1962-1963 yılları arasında hazırlanan Şvernik Komisyonu’nun “Zapiska”sı oluşturuyor ve Rus baskısına göre bu rapor, “18 Şubat 1963 tarihinden sonra" hazırlanmamış. M ahkem e tutanağındaki bilgileri içermenin dışında, Natan Lur’e hakkında pek az şey söylüyor. Söyledikleriyse Lur’e’yi temize çıkarmıyor.
Örneğin bu raporda şunları okuyabiliyoruz:
Almanya Komünist Partisinin eski üyeleri, bir önceki davada suçlu bulunan M. Lur’e ve N. Lur’e. geçmişte Troçkist muhalefetin görüşlerini paylaşmışlardır ve Almanya’da yaşayan Olberg, 1930- 1931 yıllarımla Trotskiy ile yazılı iletişim kurmuştur. Sonra, şüpheli yollardan SSCB’ye gelmiştir. (“Zapiska” 562; italik bize ait).
Her ne kadar Şvernik Komisyonu’na sanıkların masumiyetini doğrulayacak “kanıt” bulmak konusunda açıkça talimat verilmiş olsa da, birçok vakada komisyon bu amaca zıt düşen kanıtlara ulaşmıştır. Yukarıda alıntılanan beyan, Şvernik Raporunu kaleme alanların, sanıkların şüpheli eylemleri üzerine var olan tüm kanıtları tamamen ortadan kaldırmak gibi bir isteğe sahip olmadıklarına işaret ediyor.
“Zapiska”, Kirov’a düzenlenen başarılı suikast girişimi ve Stalin, Voroşilov ve diğerleri hakkındakı suikast planlarında Troçkist-Zinovyevci bloğun rolü olduğu hakkında üretilen teorinin çatısını kurma işinde, Stalin'in büyük bir rol oynadığını rapor ediyor (560). Böyle bir bloğun hiçbir zaman var olmadığı ve NKVD’nin ve/veya Stalin’in bir uydurması olduğu sonucuna varıyor. Garbaçov dönemi “rehabilitasyon” komisyonları bu sonuçla mutabık kalıyorlar. “Rehabilitasyon” kararnamesi, Sovyet Yüksek M ahkem esi Plenumu tarafından Haziran 1988’de çıkarılıyor.
Bu kararnam enin metni elimizde yok; ancak Polilbüro’nun rehabilitasyon komisyonunun 1989 Ağustosu’nda yayımladığı belgeye sahibiz.'5
Bu bildiri birkaç önemli unsur içeriyor. Onları burada değerlendireceğiz. Ancak, kimi kısımları neredeyse tamamen ya da buna çok yakın bir biçimde Şvemik Komisyonu'nun yirmi beş yıl öncesinden kalan 1963 tarihli "Zapiska”sıııdan kopyalanmış. 1988’de kim se bunu bilemezdi; çünkü 1993-94 yılına kadar Şvernik Raporu henüz yayımlanmamıştı. Ancak kopyalama meselesinin kendisi, 1987-88 yıllarında yeni bir çalışmanın pek muhtemel olarak yapılmadığına işaret ediyor. Bu 1989 tarihli belge hakkında, bizim çalışmamız için önemli olan iki özelliğe daha dikkat çekmeliyiz:
1. 1989 belgesi, Zinovyevcilerle Troçkistlerin bir gruplaşmasının ya da birlikte meydana getirdikleri bir grubun olmadığı sonucuna varıyor.
1927’den sonra, eski Troçkistlerin ve Zinovyevcilerin partiye karşı örgütlü bir mücadele yürütmedikleri, birbirleriylc terörist ya da başka bir zeminde herhangi bir ittifak kurmadıkları ve “Birleşik Troçkist-Zinovyevci Terör Merkezi”nin, NKVD’nin organları tarafından J.V. Stalin’in doğrudan emri ya da katılımıyla uydurulduğu sonucuna böylece varılmıştır. (94)
Bunun doğru olmadığını biliyoruz. Böyle bir blok aslında vardı ve varlığı Trotskiy'in Harvard Üniversitesi’nde bulunan şahsi arşivinden çıkan belgelerle de kanıtlandı. Arch Getty 1985 yılında yayımladığı ve alanında çığır açan kitabında şöyle söylüyor:
Her ne kadar Trotskiy, 1929 yılında sürgün edildikten sonra SSCB’deki takipçileri ile, ne türden olursa olsun herhangi bir iletişim kurduğunu daha sonra reddetmiş olsa da, bunun doğru olmadığı pek açık. 1932 yılının ilk üç ayında, eski muhalifler olan Radek, Sokolnikov, Preobrajenskiy ve diğerlerine gizli mektuplar yolladı. Her ne kadar bu mektupların içeriği bilinmiyorsa da. hitap edilen kişileri bir tür muhalefete dönmeye ikna etme çabası içerdiklerini düşünmek gayet mantıklı gözüküyor.
1932 yılının Ekim ayı içerisinde, (bir Sovyet memuru ve eski bir Troçkist olan) E. S. Goltsman, Berlin'de Sedov'u gördü. Kendisine, Sovyet iktisadi üretimi üzerine hazırlanmış bir iç genelge verdi. Bu genelge bir sonraki ay Biulleten'de, “Sovyetler Birliği'nin Ekonomik Durumu” adıyla yayımlandı. Ancak, öyle gözüküyor ki Goltsman, Sedov’a başka bir şey götürmüştü: SSCB’deki Sol Muhaliflerden oluşan, birleşik bir muhalefet bloğu kurulmasına dair bir öneri. Önerilen blok, Troçkistleri, Ziııovyevcileri, Lominadze grubunun üyelerini ve başkalarını da içerecekti. Öneri, kod adı “Kolokolnikov” olan İvan Smimov’dan geldi. (Getty, Origins 119).
Trotskiy’in, Harvard Yazılan’nda ortaya çıkan blok meselesi hakkında ne düşünm üş olabileceği üzerine bir tartışma yürüttükten sonra, Getty şöyle devam ediyor:
Oldukça açık gözüküyor ki o dönemde Trotskiy’in SSCB’de gizli bir örgütü vardı ve onunla iletişim halindeydi. Aynı şekilde oklukça açık ki, birleşik bir muhalefet bloğu 1932’de oluşturulmuştu... Elimizde olan kanıtlardan Trotskiy’in. blok için herhangi bir “terörist” rol öngörmediği anlaşılıyor. Fakat “kadroları ve bürokrasiyi” devirmek için yaptığı “yeni bir siyasi devrim” çağrısı Moskova'da böyle yorumlanmış olabilir. Zinovyev, Kameııev, Smirnov ve diğerlerinin görevlerinden alınmaları yoluyla bloğun kadiikleşürilmesinin ardından, örgütün yalnızca çok daha alt düzey muhaliflerden (Trotskiy’in doğrudan temas kurmaya çalıştığı Zinovyev takipçileri) müteşekkil kaldığına inanmak için makul sebepler var.
NKVD’nin bloğu bilmesi de eşit derecede mümkün. Trotskiy ve Sedov’un kadrolarının arasında derinlemesine bir şekilde sızılmıştı ve Sedov’un 1936 yılındaki en yakın işbirlikçilerinden birisi olan Mark Zborovski’nin bir NKVD ajanı olduğu söylendi. 1936 yılında, 1932 bloğu, NKVD tarafından terörist bir komplo örgütü olarak yorumlandı ve Yejov'un eski muhalefeti yok etme kampanyası için ana bahaneyi oluşturdu. Smimov, Goltsman, Zinovvev, Kamenev ve Trotskiy (gıyabında) 1936 şov mahkemesinde sanık oldular ve 1932 olaylan. yargılanmaları için kanıtsa! temeli sundu. (Getty, Origins 121).
Eğer Zinovyevcilerle Troçkistler arasındaki bloğun varlığı Trotskiy’in kendi belgelerinde 1932’den beri göslerilebiliyorsa ve bu bloğun varlığı eğer 1985 gibi görece erken bir tarihte bile biliniyorsa, o zaman geçmişte böyle bir bloğun varlığının aslında 1988 yılında da, Parti’nin ve 1987-88 yıllarının “rehabilitasyon" soruşturmacılarına erişiminde bulunan 1936 mahkemesi soruşturm a materyalleri üzerinden gösterilebileceği sonucuna, kesin olarak varabiliriz. Eğer bu materyaller bir şekilde Rusya’da erişilebilir olmasalardı da, Garbaçov dönemi komisyonlarının geçm işte böyle bir bloğun var olup olmadığı sorusunun henüz ispatlanmamış olduğu sonucuna çok kolay bir şekilde varabilmeleri gerekirdi.
Ve elbette Getty ve kendisi de Harvard'daki Trotskiy arşivinde araştırma yapmış olan ünlü Troçkisl araştırmacı Pierre Broııe tarafından yapılan araştırmalara başvurabilir ve böyle bir bloğun gerçeklen olduğu sonucunu kabul edebilirlerdi; ve elbette Trotskiy’in bu bloğun varlığını reddederken aslında yalan söylediği sonucunu da. Başka bir araştırmamızda, hem Savcı’nın “ltirazı”nda (=temyiz çağrısı) hem de Sovyet Yüksek Mahkemesi Plenuntu’nun Buharin hakkındaki kararnam esinde -ki bu belge 4 Haziran 1988 tarihlidir ve hâlâ gizli tutulmaktadır- kullanılan anahtar konumundaki kanıtlardan bir tanesinin bilinçli bir biçimde, hem de çok ciddi şekilde tahrif edildiğini gösterdik.415 Bugünkü vakada da Garbaçov dönemi komisyonunun böyle bir bloğun var olduğunu inkâr etmesi, bu komisyonların vardıktan sonuçların dürüst ya da doğruya uygun sonuçlar olarak kabul edilemeyeceğinin bir diğer kanıtını oluşturuyor.
2. Ayrıca, Buharin ve grubunun, 1928 ve 1929 yıllarında Stalin’e suikast düzenlemeyi planladıklarını 1971 yılından bu yana biliyoruz. Buharin’in yakın arkadaşı, Komiııtern’de aktif bir İsviçreli komünist olan Jules Humbert-Droz’un bu sebepten dolayı Buharin'le arası açılmıştır ve kendisi bu konuya 1971 yılında yayımladığı anılarında yer verir. İsviçre’de yazan ve olaydan kırk yıl sonra bunu kaleme alan Humbert-Droz'un konu hakkında yalan söylemek için herhangi bir nedeni varmış gibi gözükmüyor. Bu anı kitabı, Stephen Cohen'in 1973’te yayımlanan ve ödiil kazanan biyografisinden başlamak üzere, Buharin hakkında yazan tüm Soğuk Savaş dönemi yazarları tarafından görmezden gelinmiştir.47
Her ne kadar Garbaçov dönemi “rehabilitasyon” raporu tüm sanıkların hakkaniyetsiz yere suçlandıklarını ilan etse de, Nathan Lur’e’nin itiraflarının ve temyiz çağrısının sahici oldukları konusunda sıkı kanıtlara sahibiz.