Komintern - Tarım Sorunu Hakkında Tezler
V. I. Lenin
PRELIMINARY DRAFT THESES ON THE AGRARIAN QUESTION FOR THE SECOND CONGRESS OF THE COMMUNIST INTERNATIONAL
Collected Works, 4th Edition,
Aşağıdakiler o kararın ön taslağı:
PRELIMINARY DRAFT THESES ON THE AGRARIAN QUESTION FOR THE SECOND CONGRESS OF THE COMMUNIST INTERNATIONAL
Collected Works, 4th Edition,
Bu temeller Haziran 15 de toplanacak olan Cominternin tarım sorunu üzerine genel kararınının temeli olabilir ( ve, bence , olmalıdır)
Köylerin emekçi yığınlarını, kapitalist düzen varlığını Sürdürdükçe tekrarlanması kaçınılmaz olan emperyalist savaşlardan ve sermayeyle büyük toprak ağalarının boyunduruğundan kurtaracak olan; Komünist Partisi'nin önderliği altındaki kentlerin sanayi proletaryasıdır.
Köylerin emekçi yığınları ancak, komünist proletaryanın yanında yer alarak; ve proletaryanın, büyük toprak sahipleriyle burjuvazinin boyunduruğunu kırmak üzere yürüttüğü mücadeleyi kayıtsız koşulsuz destekledikleri takdirde, kurtulabilirler.
Öte yandan, eğer sanayi proletaryası mesleki ve özel çıkarlarını savunmakla yetinirse; eğer, bazan burjuva düzeye yaklaşan oldukça tatminkar durumunu daha da iyileştirmek için çaba harcamakla kalırsa, insanlığı sermayenin boyunduruğundan ve savaşlardan kurtarmak olan dünya çapındaki tarihsel görevini yerine getiremez. Bir "işçi aristokrasisinin" bulunduğu çoğu gelişmiş ülkede durum aynen böyledir. "İşçi aristokrasisi", İkinci Enternasyonal partilerinin temelini teşkil eder.
Sözde sosyalist olan bu partiler, gerçekte sosyalizmin en büyük düşmanlarıdır; sosyalizm davasına ihanet eden şoven küçük-burjuva partilerdir; burjuvazinin işçi hareketi içindeki ajanlarıdır. Proletarya, tüm sömürülen emekçi halkın öncüsü olarak hareket etmezse; emekçileri sömürücülerin üzerine saldırtmakla yükümlü bir savaş komutanı gibi davranmazsa; etkin bir devrimci güç, sosyalizm için hareket eden bir sınıf olamaz; ki bu da, sınıf mücadelesi köylere taşınmadan, köylerin emekçi yığınları kent proletaryasının devrimci örgütü çevresinde birleşmeden ve nihayet köy emekçileri kent işçileri tarafından eğitilmeden sağlanamaz.
Kent proletaryasının kavgaya katmak, hiç olmazsa kendi davasına kazanmak zorunda olduğu köylerin sömürülenleri ve emekçi yığınları, bütün kapitalist ülkelerde aşağıdaki sınıflara bölünür:
a. Kapitalist tarım işletmelerinde ücretli emek karşılığında geçimlerini kazanan ücretli işçilerden; yıllık, mevsimlik veya geçici olarak çalıştırılan gündelikçilerden; çiftlik hizmetkarlarından oluşan tarım proletaryası. Bu proleterlerin, köyde yaşayan öteki topluluklardan ayrı ve bağımsız örgütlenmesi (siyasal, askeri, sendikal, kooperatif, kültürel vb. düzeylerde); bunlar arasında yoğun bir propaganda ve ajitasyon yürütülmesi; bu proleterlerin sovyetler ve proletarya diktatörlüğü için mücadeleye kazanılması; bütün ülkelerdeki komünist partilerinin temel görevidir.
a. Kapitalist tarım işletmelerinde ücretli emek karşılığında geçimlerini kazanan ücretli işçilerden; yıllık, mevsimlik veya geçici olarak çalıştırılan gündelikçilerden; çiftlik hizmetkarlarından oluşan tarım proletaryası. Bu proleterlerin, köyde yaşayan öteki topluluklardan ayrı ve bağımsız örgütlenmesi (siyasal, askeri, sendikal, kooperatif, kültürel vb. düzeylerde); bunlar arasında yoğun bir propaganda ve ajitasyon yürütülmesi; bu proleterlerin sovyetler ve proletarya diktatörlüğü için mücadeleye kazanılması; bütün ülkelerdeki komünist partilerinin temel görevidir.
b. Yaşamlarını kapitalist nitelikteki tarımsal ve sanayi işletmelerinde ücret karşılığı çalışarak kazanan; yahut kah kendilerine ait olan, kah kiraladıkları küçük bir toprak parçasını işleyerek, ailelerinin ihtiyaçlarını zar zor karşılayan yarı-proleterlerle yarı-köylüler. Bütün kapitalist ülkelerde bu durumdaki köy emekçileri pek çoktur. İster işçileri kandırmak için, ister burjuvazinin en sıradan görüşlerinin esiri olmalarından doğan kendi körlükleri nedeniyle olsun; burjuvazinin temsilcileriyle İkinci Entemasyonal'e bağlı sarı "sosyalistler", bu kesimin gerçek durumunu görmezden gelmeye, yahut gizlemeye çalışmaktadırlar; bu emekçileri bile bile "köylülüğün" geniş yığınıyla karıştırmaktadırlar.
İşçileri yanıltmak için tezgahlanan ve tamamen burjuvazinin yararına olan bu çarpıtma, özellikle Almanya'da, Fransa ve Amerika ile bazı başka ülkelerde göze çarpmaktadır. Komünist partisinin faaliyeti iyi örgütlendiği takdirde, bu toplumsal tabaka, komünizmin güvenilebilir bir desteği haline gelecektir; çünkü bu tabakaya dahil olanların konumları çok geçicidir ve bir sovyet iktidarının kurulmasıyla, derhal elde edebilecekleri çok büyük ve sayısız yarar vardır.
c. Ailelerinin geçimini sağlamak için, başkalarının ücretli emeğine ihtiyaç duymadan işledikleri küçük toprak parçalarına sahip olan, yalnız bunları kiralayan küçük mülk sahipleri, küçük çiftçiler. Kırlarda yaşayanların bu kesiminin proletaryanın zaferiyle elde edeceği çok şey vardır; zaferi kazanan işçi sınıfı, bu kesime şu kazanımları derhal sağlamalıdır:
- Büyük toprak sahiplerine toprak kirası ödenmemesi ve yarıcılığın bldırılması (örneğin Fransa'da, İtalya'da vb. böyle olacaktır) ;
- İpotek borçlarının iptali;
- Büyük toprak sahiplerinin çeşitli biçimler altında uyguladıkları lıaskı ve kısıtlamaların (ormanlardan yararlanma vb.) sona ermesi;
- Proletarya devleti tarafından tarıma mali ve teknik yönden bir ekonomik yardımın derhal sunulması. Özellikle de, kapitalistlerin mülksüzleştirilmesi sayesinde kamulaştırılan geniş alanlardaki binalardan ve tarım araç-gereçlerinden yararlanma imkanının sunulması.
Kapitalist rejimde, sadece zengin ve orta köylülerin yararlandıkları tüm tarım kooperatiflerinin ve tarım şirketlerinin, proleter hükümeti tarafından öncelikle yoksulların, yani proleterlerin, yarı-proleter ve yoksul köylülelerin.yararlanacağı biçimde dönüşüme uğratılması. Aynı zamanda, komünist partisi gözönünde tutmalıdır ki, kapitalizmden komünizme geçiş aşamasında, yani proletarya iktidarı döneminde, kırlarda yaşayanların bu bölümü, kaçınılmaz olarak az ya da çok ikircikli bir tutum alacaklardır; ticaret özgürlüğü ve özel mülkiyet haklarından serbestçe yararlanma yönünde bir eğilim göstereceklerdir. Çünkü bu toplumsal katmanın, sınırlı bir ölçüde de olsa temel ihtiyaç mallarının ticaretini yapan bir kesimi, spekülasyon uygulamalarıyla ve mülkiyet alışkanlıklarıyla yozlaşmış durumdadır. Ama, eğer proletarya bu alanda kararlı ,bir politika izlerse; eğer muzaffer proletarya, büyük toprak sahipleriyle zengin çiftçileri acımasız bir biçimde ezerse, bu kesimin tereddüdleri vahim bir durum almaz; her durumda, söz konusu tereddüdler, bu kesimin, proleter devriminden yana olduğuna ilişkin su götürmez gerçeği değiştiremez.
Bütünüyle ele alındığında bu üç köylü katmanı, bütün kapitalist ülkelerde kır nüfusunun çoğunluğunu oluşturur. Bu nedenle, devlet iktidarını ele geçirmesi halinde proletaryanın başarısı, kentlerde olduğu gibi, köylerde de ti.imüyle sağlama alınmıştır. Buna rağmen aksi yöndeki düşünce çağdaş toplumda pek yaygındır. Bu yanlış görüş, şu nedenlerle kabul görmektedir:
- Hem kırsal alandaki bu kesimlerle onları sömürenleri (yani büyük toprak sahipleri ve kapitalistler) birbirlerinden ayıran derin uçurumu;hem de zengin köylülerle yoksul köylüler yahut yarı-proleterler arasındakini gizlemek için elinden ne geliyorsa yapan, ve sözümona bilim sayılan burjuva istatistiklerinin yanıltıcı verilerinin etkisi;
- Hem sarı İkinci Entemasyonal'in kahramanları, hem de emperyalistlerin, kendilerine sundukları ayrıcalıklarla baştan çıkarılmış olan "işçi aristokrasisi"; gerek kendi beceriksizlikleri nedeniyle, gerekse de, yoksul köylüler arasında cüretli bir proleter devrimci propaganda yapmaktan ve sağlam bir örgütlenme çalışması yürütmekten kasden kaçınmaktadırlar.
Bu durum da bu yanlış görüşün kabul görmesine olanak sağlamaktadır. Oportünistler olanca dikkatlerini burjuvazinin ve hükümetinin proletarya tarafından devrim yoluyla alaşağı edilmesine değil,zengin ve iyi durumda köylüleri de içeren burjuvaziyle yapacakları teorik yahut pratik uzlaşmalara ilişkin formüller geliştirmeye yoğunlaştırmıştır ve yoğunlaştırmaktadır.
- Burjuvazinin demokratlığı ve parlamentarizm hakkındaki diğer önyargılarla sık sıkıya ilişkili olan bir önyargı nedeniyle; Marksizm tarafından teorik bakımdan ortaya konmuş ve Rus proleter devriminin deneyimiyle kanıtlanmış olan bir gerçeğin kavranmaması da bu yanlış düşüncenin yaygın kabul görmesinin ardındaki nedenlerdendir. Deyim uygunsa sarsılmaz bir inatla görmezlikten gelinen söz konusu gerçek şudur: Son derece bölünmüş ve sersemletilmiş olan, zulmedilen ve en gelişmiş ülkelerde bile yan-barbar yaşam koşullarına mahkum edilmiş bulunan kırsal nüfusun yukarıda sözü edilen üç kesiminin çıkarları, içinde bulundukları bu durum nedeniyle, hem ekonomik, hem de toplumsal ve kültürel bakımdan, sosyalizmin zaferine bağlıdır. Ama, ancak proletarya siyasal iktidarı ele geçirip, büyük toprak sahipleriyle kapitalistlerin hakkından gelerek, kendilerini savunabilecek örgütlü bir koruyucu, doğru yolu gösteren güçlü bir önder olduğunu kırsal kesimin insanlarına pratikte gösterdikten sonra, bu kesimler devrimci proletaryayı inançla destekleyeceklerdir.
Ekonomik açıdan bakılırsa, "orta köylüler" deyince, çok büyük sayılamayacak toprak parçalarının sahibi ya da kiracısı olan küçük çiftçileri anlam.ak gerekir. Bu kesime dahil olan köylüler, sahibi ya da kiracısı oldukları toprak sayesinde, yalnız ailelerinin geçimini ve işletmelerinin bakımını sağlayacak mütevazi olanaklar sağlamakla kalmayıp, belirli bir kazanç fazlası elde etmektedirler ve kapitalist rejimde bu fazla, hiç değilse bereketli yıllarda, nispeten önemli birikimlere dönüşebilmektedir. Bu köylüler, ihtiyaçlarını karşılamak için türlü işlerde sık sık işçi (örneğin, her işletmede iki üç işçi) çalıştırırlar. Burada gelişmiş bir kapitalist ülkenin "orta köylüleri" hakkında somut bir örnek sunulabilir: 1907 rakkamlarına.göre, Almanya'da, 5 ila 10 hektar büyüklüğünde toprağa sahip olan köylülerin çalıştırdıkları işçiler tarımda çalışan toplam işçilerin üçte birini oluşturuyordu.(*)
Bağcılık gibi bazı özel tarım kollarının daha gelişmiş olduğu ve tarımın daha çok emek ve özen gerektirdiği Fransa'da ise, "orta köylüler" muhtemelen daha fazla ücretli işçi çalıştırmaktadır.
Devrimci proletarya, hiç olmazsa yakın gelecekte ve proletarya diktatörlüğünün ilk döneminde, kırsal kesimin bu kesimini (orta köylüler-çn) siyasal bakımdan kendi tarafına kazanmayı görev olarak benimseyemez; ancak proletarya ile burjuvazi arasındaki savaşımda bu tabakanın tarafsızlaştırılması gerekir. Nüfusun bu tabakasının bazan bir politik partiden yana, bazan bir başkasından yana tavır alma eğilimi kaçınılmazdır; ve yeni dönemin başlangıcında ve kapitalist ülkelerde bu kesim muhtemelen burjuvaziye eğilim gösterecektir. Zaten özel mülkiyet duygusunun ağır bastığı bu kesimin böyle bir eğilim göstermesi son derece doğaldır. Zafer kazanan proletarya, kira sistemini kaldırıp, ipotek borçlarını iptal ederek ve tarımda makine ve elektrik kullanılmasını sağlayarak orta köylülerin ekonomik durumunun derhal düzelmesini sağlayacaktır. Bununla birlikte, kapitalist ülkelerin çoğunluğunda, proletarya iktidarı, özel mülkiyeti derhal ve toptan ortadan kaldırmamalıdır; ama, "orta köylüleri" büyük toprak sahiplerine karşı" tüm yükümlülüklerinden ve vergi yükünden kurtarmalıdır. Sovyet iktidarı yoksul ve orta köylülerin kendi toprakları üzerindeki mülkiyet hakkım güvence altına almakla kalmaz; bazı durumlarda, örneğin önceden kiralayarak işledikleri toprakları da onların mülkiyetine geçirerek, bu toprakların genişlemesini bile sağlayabilir.
Burjuvaziye karşı girişilen amansız savaşımın yanısıra alınacak bu tür önlemler, tarafsızlaştırma politikasının tam bir başarıya ulaşmasını sağlama almış olacaktır. Proletaryanın iktidarı, kollektivist tarım uygulamasına, "orta köylü"lere karşı en küçük bir zor kullanmayıp, somut örneklerden sağladığı güçle, adım adım ve son derece ihtiyatlı biçimde geçmelidir.
Zengin ve iyi durumdaki köylüler, tarımın kapitalist girişimci- güçleridirler. Bunlar, topraklarım genellikle ücretli işçilerle işlerler; bunların çok sınırlı kültür düzeylerinden, köye özgü yaşam biçimlerinden, bir de çalıştırdıkları işçilerin yamsıra, kendi topraklarında bizzat çalışmalarından başka, köylülükle ortak yanları yoktur. Kırsal alan nüfusunun en kalabalık kesimini oluşturan bu kesim, devrimci proletaryanın en köklü hasmıdır. Bu yüzden, komünist partilerinin kırdaki politik çalışmaları, bu unsura karşı mücadele üzerinde yoğunlaşmalı; ve köylerin sömürülen emekçi çoğunluğunu, kırsal alanın bu sömürücülerinin çok zararlı ahlaki ve politik etkisinden kurtarmayı amaçlamalıdır.
Proletaryanın kentlerde zafer kazanmasının hemen ardından, bu kesimin, açıkça karşı-devrimci sabotajlara başvurması, hatta silaha sarılması çok olasıdır. Bunun içindir ki, proletarya, bu unsuru bütünüyle silahsızlandırmak ve kapitalist sanayi rejimine son darbeyi indirirken, bunların da hakkıdan gelebilmek için gerekli güçleri toparlamak üzere, hem düşünsel hem de örgütsel bir hazırlık çalışmasını şimdiden ve onların bulunduğu zeminde başlatmalıdır. Bunun için kentlerin devrimci
proletaryası, kırsal alandaki müttefiklerini silahlandırıp, bütün köylerde hiçbir sömürücünün içinde yer alamayacağı, ama proleter ve yarı-proleterlerin ağırlıklı bir rol üstlenmeye çağırılacağı sovyet kurumları örgütlemek zorunda kalacaktır. Ama bu durumda bile, muzaffer proletaryanın ilk görevi köylülerin elindeki geniş topraklara el koymak olamaz. Çünkü büyük arazilerin toplumsallaştırılmasının gerektireceği maddi koşullar, kısmen de teknik ve toplumsal koşullar, o anda mevcut olmayacaktır. Bazı özel durumlarda yahut tek tek durumlarda, kiracıların kullandıkları arazilere, yahut son derece muhtaç durumdaki yoksul köylülerin yakınlarında bulunan topraklara el konması söz konusu olabilir. Yine bazı koşullar altında, yoksul köylülere, zengin ve iyi durumdaki köylülerin tarım araçlarının bir kısmını parasız kullanma hakkı da tanınmalıdır. Ama, genel kural olarak, proletarya iktidarı, zengin ve iyi durumdaki köylülerin topraklarını kendilerine bırakmalıdır.
Ancak, bunlar emekçilerin iktidarının politika ve kurallarına açıktan açığa karşı çıkmaya başladıkları takdirde, topraklarına elkonmalıdır. Zengin ve iyi durumdaki köylülere karşı mücadelenin çok karmaşık koşullarda, uzun zamana yayılarak yürütüldüğü Rus proleter devrimi deneyiminin de gösterdiği gibi, bu çizgiyi izlemek şarttır. Bu deneyim göstermiştir ki, en küçük direnme girişimleri bile sert bir biçimde bastırıldığı halde, kırsal alandaki bu unsurlar proletarya devletinin verdiği görevleri sadakatle yerine getirebilmektedir; hatta işe yaramaz zenginleri acımasız biçimde ezerken, çalışan herkesi kollayan bu iktidara karşı yavaş yavaş da olsa, saygı duymaya başlayabilmektedirler.
Burjuvaziyi yenen Rus proletaryasının zengin köylülere karşı mücadelesinin karmaşıklaşmasına ve gecikmesine yol açan özel koşullar vardı. Bu koşullar, 25 Ekim (7 Kasım) 1917 ayaklanmasının ardından Rus Devrimi'nin köylülerin büyük toprak sahiplerine karşı "demokratik -yani aslında burjuva demokratik" mücadele yürüttükleri bir evreden geçmiş olmasından ileri gelmektedir. Ayrıca bu özel koşullar, hem kent proletaryasının sayısal zayıflığı ve gerikalmış konumuyla, hem de ülkenin çok büyük, iletişim olanaklarının ise son derece kötü olmasıyla da ilgilidir. Buna karşılık, Rusya'daki gecikmeye neden olan koşullar Avrupa ve Amerika'nın gelişmiş ülkelerinde bulunmadığına göre, bu ülkelerdeki devrimci proletarya, zengin ve iyi durumdaki köylülerin direncini çok daha çabuk, çok daha kararlı ve atak biçimde kırıp, daha çok başarı elde edebilir; bunların ileride herhangi bir biçimde
karşı koymalarını imkansız hale getirebilir. Proleter, yan-proleter ve köylü yığınlarınm bu alanda başarı kazanması mutlak bir zorunluluktur; çünkü aksi takdirde, proletarya iktidarı istikrarlı ve sağlam bir otoriteye kavuşamaz.
Devrimci proletarya, büyük toprak sahiplerine ait olan topraklara derhal hiçbir koşul tanımaksızın elkoymalıdır. Bunlar, kapitalist ülkelerde, doğrudan ya da kiracılarının aracılığıyla bölgenin ücretli emekçilerini, yoksul köylülerini, hatta, pekçok durumda bölgedeki orta köylüleri sistematik biçimde sömürenlerdir; bunlar, çoğunlukla feodal baronların soyundan gelen (Rusya, Almanya ve Macaristan 'ın soyluları, eski konumlarını yeniden kazanmış Fransız soyluları, İngiliz lordları, Amerika'nın eski köle sahipleri gibi), asla bedenen çalışmamış veJalışmaya yanaşmayan kişilerdir; bunlar, büyük tefeci parababalarıdır; sonuçta bu büyük toprak sahipleri, sömürücü veya aylaklar takımının ya birine yahut ötekine mensupturlar..
Komünist partileri, mülklerine el konan büyük toprak sahiplerine tazminat ödenmesi fikrine şiddetle karşı çıkmalı, bu-yöndeki her tür propagandaya karşı mücadele etmelidir. Avrupa ve Amerika'nın güncel koşullarında, komünist partileri mülklerine el konan büyük toprak sahiplerine böyle bir karşılık ödenmesinin, savaş sayesinde servetlerine servet katan milyonerlerin sayısının artmasını sağlayacağını; savaşın asıl yükünü çeken sömürülen yığınların sırtına bir yük daha bindirmek anlamına geleceğini ve sosyalizme ihanet olacağını unutmamalıdırlar.
Komünist Enternasyonal, gelişmiş kapitalist ülkelerdeki büyük tarım işletmelerine dokunmayıp, bunları Rusya'daki "sovyetik tarım işletmeleri" gibi işletmenin iyi ve pratik bir çözüm olacağı kanısındadır. (Komün tipi topluluklar tarafından idare edilen alanların yaratılmasını teşvik etmek yerinde olacaktır) Rusya'da ise, :ülkenin ekonomik yönden geriliği sonucu olarak, muzaffer proletaryanın büyük mülk sahiplerinin elinden aldığı topraklar, şimdiye kadar köylülere dağıtılarak işletilmekteydi. Proletarya hükümeti, çok ender durumlarda, büyük tarım işletmelerine "sovyetik tarım işletmeleri" olarak el koyup, devlet olarak kendi hesabına bizzat işletti; bu işletmelerde eskiden çalışan ücretliler de, kah devletin "emek delegelerine" (proleter devletinin kamu işçileri-çn), kah devleti yöneten sovyetlerin üyelerine dönüştü.
Büyük arazilerin parçalanmadan korunması halkın devrimci unsurlarının çıkarlarına daha uygundur; özellikle, hiç toprak sahibi olmayan çiftçilerin, yarı-proleterlerin, ya da çoğu kez büyük işletmelerde emekçi olarak çalışan küçük toprak sahiplerinin çıkarlarına uygundur. Üstelik büyük arazilerin millileştirilmesi, kentlerde yaşayanların besin maddeleri ve hammaddeler bakımından kıra daha az bağımlı olmasnı da sağlamaktadır.
Feodal sistemin kalıntılarının hala varlığını koruduğu; büyük toprak sahiplerinin sahip oldukları ayrıcalıkların yeni sömürü biçimlerine hayat verdiği; hala "serflik" (toprağa bağlı kölelik-çn) ve "yarıcılık" ilişkilerine rastlanan yerlerde büyük arazilerinin bir kısmının köylülere dağıtılması gereklidir.
Büyük arazilerin önemsiz çapta olduğu, fakat çok sayıda küçük kiracının toprak talep ettiği yerlerde toprağın küçük parçalar halinde dağıtılması, köylülerin devrime kazanılmasının emin bir yolu olabilir; buna karşılık o bir kaç büyük arazinin korunması ise, kentlerin beslenmesi bakımından fazla bir önem ifade etmez.
Proletaryanın birinci ve en önemli görevi, kalıcı bir zaferi güvence altına almaktır. Proletarya devrimin başarısı için gerektiğinde üretimde bir düşüşü göze almalıdır. Orta köylülerin tarafsızlığı korunamaz ve kır proletaryasının tamamının değilse bile, çoğunluğunun desteği sağlama alınamazsa, kalıcı bir proleter iktidarı sağlanamaz.
Büyük toprak sahiplerinin topraklarının dağıtılmasının söz konusu olduğu her durumda, tarım proletaryasının çıkarları herşeyden önde tutulmalıdır. Kırlardaki büyük işletmelerin tarımla ilgili tüm araç ve gereçlerine el konmalı ve bunlar devlet mülkiyeti haline getirilmelidir. Yine de, devletin büyük tarım işletmelerinin donatımı el konan bu gereçler sayesinde sağlandıktan sonra, proletarya iktidarının koyduğu kurallara uyma koşuluyla, bölgenin küçük çiftçileri bunlardan parasız yararlanabilmelidirler.
Proleter devriminin daha başlangıç aşamasındayken, büyük toprak sahiplerinin mülklerine derhal el konması; karşı-devrimin önderleri ve tüm köy halkına zulmeden acımasız zorbalar oldukları için bunların başka yerlere sürülmeleri veya gözetim altına alınmaları kaçınılmaz olarak kendini dayatabilir; bu durumda dahi, proletarya iktidarı kentlerde ve köylerde pekiştiği ölçüde, tarım alanında önemli bir deneyime, görgüye ve'örgütlendirme yeteneklerine sahip olan bu sınıfın imkanlarından yararlanmalıdır; ama bu sınıfın güçlerinden, geniş çaplı sovyetik bir tarım örgütlenmesinin yaratılması için ve sınanmış komünistlerin denetimi altında yararlanmak gerekir.
Ancak proletarya iktidarı, sömürücülerin tüm direnişini kesin olarak kırıp, otoritesini sağlama aldıktan sonra, sanayiyi yeni bir kollektivist üretime ve yeni bir tekniğe dayanarak yeni baştan örgütleyebildiği zamıı;n (elektrik enerjisinden genel olarak, tarımın ve kırsal ekonominin bütün dallarında yararlanılması); ancak bu durumda sosyalizmin kapitalizmi kesin olarak alt edip, zaferini ebediyen sağlamlaştırması mümkün olabilecektir. Kentlerin, geri kalmış kırsal alana teknik ve toplumsal bir yardım sunmasını, dolayısıyla tarımsal emeğin üretkenliğinin olağanüstü arttırılmasını sağlayabilecek olan, yalnız tarımın bu biçimde örgütlenmesidir. Küçük çiftçilerin, makineleşmiş ve kollektifleştirilmiş tarımsal üretime geçmenin kendi çıkarlarına daha uygun olduğunu görüp, giderek bu yola yönelmeleri de ancak bu somut örnekler sayesinde sağlanabilir.
Sosyalizm davasının gerçekten başarıya ulaşabilmesi için, bütün komünist partileri, sanayi proletaryası -İçinde, özellikle de kırlarla ilgili olarak bir fedakarlık duygusu uyandırmak üzere çaba sarfetmek zorundadır.
Burjuvazinin alaşağı edilmesi ve proleter iktidarının sağlamlaştırılması, bazı fedakarlıklara katlanma zorunluluğunu peşinen kabul etmeyi mutlaka gerektirir; çünkü proletarya diktatörlüğü bütün sömürülen emekçi yığınları örgütleyip, peşinden sürüklemeyeteneğine sahip olmak anlamına geldiği kadar, öncünün bu yolda her türlü kahramanlığı ve fedakarlığı göstermeye hazır olmasını da gerektirir.
Aynca, sosyalizm davasının kesin olarak başarıya ulaşabilmesi için, kırların en çok sömürülen emekçi yığınları, işçiler zafer kazanır kazanmaz durumlarının düzeldiğini ve sömürücülerinkinin bozulduğunu hemen görebilmelidir. Eğer bu olmazsa, sanayi proletaryasının kırların desteğine güvenmesi ve dolayısıyla kentlerin beslenmesini sağlama bağlaması mümkün değildir.
Kapitalist rejimin sersemleştirdiği, dağıtıp, neredeyse ortaçağdaki gibi köleleştirdiği kırdaki emekçi yığınların örgütlenmesi ve devrimci mücadeleye hazırlanması, son derece büyük güçlüklere katlanmayı gerektirir. Bu durum, komünist partilerine, kırlardaki grev hareketini büyük bir dikkatle izleme, tarım proleterleriyle yarıproleterlerin kitle grevlerini olanca güçleriyle destekleyip, yüreklendirme görevini yüklüyor. Şimdi Almanya ve öteki gelişmiş ülkelerdeki devrimler tarafından da doğrulanarak tamamlanan 1905 ve l 917 Rus devrimlerinin deneyimi şunu göstermektedir: yalnızca durmaksızın büyüyen ve bazı koşullarda "küçük köylülerin" de katıldıkları grev hareketinin yaygınlaşması, köyleri içine gömüldükleri uyuşukluktan kurtarabilir. Yalnızca bu hareketin gelişmesi, sömürülen köylü yığınları içinde sınıf bilincinin, sınıfsal örgütlenme zorunluluğu duygusunun uyanmasını sağlayabilir; ve nihayet, kent işçileriyle birleşmenin taşıdığı pratik önemin kırlarda yaşayanlar tarafından anlaşılabilmesini de ancak bu hareket sağlayabilir. Bu açıdan bakıldığında, tarım işçileri sendikalarının kurulmasının; komünistlerin tarım ve orman işçilerinin oluştur.dl!ğu örgütlerle işbirliği içinde olmasının ne kadar büyük önem taşıdığı görülmektedir. Komünistler, özellikle de devrimci işçi hareketine sık sıkıya bağlı olan kırsal alandaki örgütlenmeleri desteklemelidirler. Proleter köylüler arasında hummalı bir propaganda çalışması yürütülmelidir.
Üçüncü Enternasyonal Kongresi, ne yazık ki yalnız sarı İkinci Enternasyonal'de değil, bu enternasyonalden çıkmış bulunan başlıca üç Avrupa partisinin içinde de rastlanan hain ve dönek sosyalistleri, ciddi bir biçimde kınayarak mahkum eder. Köylülerin grev eylemini ilgisizlikle karşılamakla kalmayıp, bir de, kentlerin beslenme kaynaklarını tehlikeye sokacak diye, bu grevlere karşı mücadeleye kalkışan (K.Kautsky gibi) sosyalistleri kongre, yüz karası ilan eder. Komünistler ve işçi önderleri proletarya devriminin gelişmesini herşeyin üzerinde tuttuklarını, bu uğurda en ağır fedakarlıklara katlanmaya hazır olduklarını pratikte gösteremezlerse, en tumturaklı programlar, bildiriler bile, hiç bir değer taşımaz; çünkü açlığın, ekonomideki düzensizliğin ve yeni emperyalist savaşların önünü almanın başka yolu yoktur.
Komünist partileri, ücretli işçilerin ve yarı-proleterin temsil edildiği sovyetler başta gelmek üzere, köylerde sovyetlerin kurulmasına bir an önce başlanması için ellerinden geleni yapmalıdırlar. Sovyetler, ancak yığınların grev hareketiyle ve en çok ezilen sınıfla sıkı bir işbirliği içine girdikleri takdirde misyonlarını yerine getirebileceklerdir; ancak o zaman "küçük" köylüleri etkileri aldıktan sonra, kendi içlerinde eritebilecek gücü elde edebileceklerdir. Bununla birlikte, eğer grev hareketi henüz gelişmemişse; ve eğer gerek büyük toprak sahipleriyle zengin köylülerin baskısı nedeniyle, gerekse de sanayi işçileri ve sendikalarının yeterli desteği sunmaması yüzünden, kır proletaryasının örgütlenme kapasitesi henüz çok zayıfsa; köy sovyetlerinin kurulabilmesi uzun bir hazırlığı gerektirir. Bu hazırlığa önce kırlarda komünist odakların yaratılmasıyla başlamak gerekir. Bu odakları yaratabilmek için ise, hem komünizmin hedeflerini açık ve seçik biçimde ortaya koyan; hem de çeşitli sömürü ve baskı yöntemlerini en çarpıcı örneklerle sergileyen etkin bir propaganda çalışması yürütülmeli; bu amaçla, sanayi işçilerinden oluşan grupların kırsal alana taşındığı propaganda gezileri sistematik olarak düzenlenmelidir.