Header Ads

Header ADS

BURJUVA PARTİLERE KARŞI TUTUM

Lenin

Burjuva partilere karşı tutum, "genel" ya da "teorik”partinin halen önünde diye bulunan herhangi bir pratik görevle bağıntılı olmayan konu­ lardan sayılır. RSDÎP'nin Londra kongresinin gündemine böyle konuların alınmasına, orada ne yazık ki fraksiyonu olmayan Troçki'nin de desteklediği menşeviklerle bundcular sert bir savaşımla karşı çıktılar. Partimizin oportünist kana­dı, başka sosyal-demokrat partilerde de görüldüğü gibi, kongrenin "yansız”, ’pratik” bir gündemi olmasını savundu. "Genel, daha geniş" konulardan ürktü. Son aşamada geniş anlamıyla ilkesel bir politikanın, tek gerçek pratik politika olduğunu unuttu. Özel sorunlara yaklaşımda bulunan her­kesin, önce genel sorunları çözmeksizin, kaçınılmaz olarak her adımda, kendisinin farkına varmadan, bu genel konular üzerinde tökezleyeceğini unuttu. Ve her durumda bunlar üzerinde körükörüne tökezlenirse, bunun anlamı, o kişinin asının en kötü sendelemelere ve ilkesizliğe mahkum olmasıdır.

Koca bir dizi "genel konunun" parti kongresinin günde­ mine alınmasında direnen bolşevikler, PolonyalIların ve Lit- vanyalıların yardımı ile ancak bir konuyu geçirmeyi başardı­lar: burjuva partilere karşı tutum. Bu konu da kongrenin tüm ilke sorunlarının başına geçmekle kalmadı, aynı zaman­ da tüm çalışmanın birinci yerini aldı. Böylece öyle oldu ki, ve hemen tüm —ve mutlaka da tüm önemli— görüş ayrılıklarının, Rus devriminde proletaryanın pratik politikasının sorunlarında tüm ayrılıkların gerçek kaynağı olduğu için, proleter olmayan partilere karşı tutumumuzun değişik bi­ çimde yargılanması sonucu zorunlu olarak doğdu. Sosyal- demokratlar arasında, Rus devriminin daha ilk başlangıcında, devrimin karakteri ve proletaryanın onda oynayacağı rol konusunda iki temel görüş kendini göstermeye başladı. Bu temel görüşlerin ayrımına girmeden RSDlP'deki taktik görüş ayrılıklarını incelemeye çalışan bir kimse, küçük şeyler ve ayrıntılar arasında umutsuzca kendini yitirir.!...


Şöyle sorulabilir: Parti kongresinin bu tasarıyı temel olarak almasının hangi ilkesel önemi vardı? Parti kongresi proleter taktiğin hangi temel noktaları yüzünden bu tasarı çevresinde birleşti ve menşeviklerin tasarısını geri çevirdi?

Her iki tasarı dikkatle okunursa, bu temel noktalardan ikisi kolayca saptanabilir. Birincisi, bolşeviklerin tasarısı gerçekte proleter olmayan partilerin sosyalistçe eleştirisini yapıyor. İkincisi, bu karar tasarısı şimdiki devrimde prole­taryanın taktiğini tam olarak saptıyor, devrimin "önderi" kavramına tam bir açıklık getiriyor, açık bir içerik veriyor ve vurma sırası gelince kiminle "birleşik halde" vurulabilece­ğini ve hangi koşullar altında vurmak gerektiğini açıklıyor.

Menşeviklerin karar tasarısının başlıca yanlışı, ne birini, ne de ötekini yapması ve bu boşluk dolayısıyla oportünizme, yani en sonunda sosyal-demokrat politikanın yerine liberal politikanın geçirilmesi için bütün kapıları açmasında topla­nıyor. Gerçekte, menşeviklerin proleter olmayan partileri sosyalist eleştiriden geçirmesi incelenirse, görülür ki, bu eleştiri şu sava dayanıyor: "Bu (yani bizim) devrimin getirdi­ ği toplumsal ve ekonomik koşullar ve tarihsel durum, buıju- va demokratik hareketin gelişmesini engelliyor, çünkü bir kutupta savaşımda kararsızlık ve eski düzenin banşçı ve anayasal olarak ortadan kaldırılmasına ilişkin düşler yaratı­yor, öteki kutupta da küçük-burjuva devrimciliğine ve tarım­ sal ütopyalara ilişkin düşler yaratıyor."

Birincisi, biz burada partilerle ilgili bir karar tasarısı üzerinde duruyoruz, bu tasarıda partilerin adları verilmiyor. İkincisi, önümüzde öyle bir tasan var ki, burada burjuva de­ mokrasisinin çeşitli "kutuplan"nın sınıfsal içeriği incelenmi­ yor. Üçüncüsü, bu tasarıda, çeşitli sınıfların "devrimimize karşı" tutumunun ne olması gerektiğine hiçbir yönden değinilmemiştir. 

Bütün bu eksikler biraraya getirilirse, tasarıda marksist sınıf savaşımı öğretisinin ortadan kaybolduğu so­ nucuna varmak gerekir.

Burjuva partilerin değişik tiplerini meydana getiren, kapitalist toplumun çeşitli sınıflarının temel çıkarları değildir, birisinde banşçı düşleri ve ötekilerde "devrimciliği" yaratan sınıf çıkarları değildir. Hayır. Birtakım bilinmeyen toplum­ sal ve ekonomik koşullar ve tarihsel durum genel olarak bur­ juva demokratik hareketin gelişmesini engeller. O halde sermayenin uzlaşmaya hazırlığını ve köylülerin devrimciliğini ortaya çıkaran, kapitalist, serflikten kurtulmakta olan top­lumda burjuvazinin ve köylülerin durumu değil, yalnızca birtakım koşullar ve onunla birlikte "devrimimizin" durumu­ dur. Hatta bir sonraki noktada, "devrimin gelişmesini engel­ leyen bu olumsuz eğilimlerin" "geçici durgunluğun içinde bu­ lunduğumuz döneminde" özellikle güçlü olarak "gün yüzüne çıktığı" söylenir.

Bu, marksist bir teori değil, çeşitli toplumsal eğilimlerin köklerim çeşitli sınıflann çıkarlannın dışında arayan liberal bir görüştür. Bu, bir sosyalist tasarı değil, solcu kadet bir ta­ sarıdır; her iki kutbun uçlan azarlanır, kadetlerin oportü­nizmi ve halkçılann devrimciliği yerilir, bununla da gerçek­ te bunlann ikisinin arasında bulunan ortadaki şey övülür. Acaba karşımızda, kadetlerle toplumsal devrimciler arasın­ daki değerli ortayı arayan halk sosyalistleri yok mu düşün­ cesi, elimizde olmadan kafamızda doğuyor.

Bizim menşevikler Marx'ın sınıf savaşımına ilişkin teori­ sini terketmeselerdi, "eski düzene” karşı savaşımda burjuva­ zinin ve köylülerin değişik sınıfsal durumunun, partilerin değişik tiplerinin açıklaması olduğunu anlarlardı: bir yanda liberaller ve öteki yanda halkçı partiler. Rus devrimi boyun­ ca görülmedik bir çoklukta ortaya çıkan bütün bu değişik ve son derece ayrı partiler, gruplar ve siyasal örgütlerin durma­ dan ve her zaman (gerici partilerle proletaryanın partisi dı­ şında) bu iki tipten birinin eğiliminde oldukları, her türlü kuşkunun dışındadır ve hiçbir kanıtı gerektirmez. Tek bir burjuva demokratik hareketin "iki kutbuna" değinmekle ye­ tinirsek, önemli bir konuda hiçbir şey söylememiş oluruz. İki "uç", iki kutup her zaman ve her konuda sözkonusu edilebi­ lir. Bir ölçüde geniş olan her toplumsal harekette, her za­ man böyle "kutuplar" vardır ve bir de azçok "güzel" olan bir orta vardır. Burjuva demokrasisini böyle nitelendirmek, marksist bir temel ilkeyi, Rusya'da partilerin değişik tipleri­ nin sınıfsal köklerinin tahlili için kullanacak yerde, bu te­ mel ilkeyi hiçbir şey söylemeyen bir söz derekesine indirmek demektir. Menşeviklerde burjuva partilerin sosyalist eleşti­ riden geçirilmesi yoktur, çünkü tüm proleter olmayan muha­ lefet partilerini burjuva demokratik diye adlandıran kimse, sosyalist eleştiri yapmaktan çok uzaktır. Hangi sınıfların çı­ karlarının ve özellikle belli bir anda hangi üstün çıkarların çeşitli partilerin ve bunların politikasının özünü belirlediği­ ni göstermezsiniz, gerçekte marksizmi uygulamamış, uygu­ lamada sınıf savaşımı teorisini fırlatıp atmış olursunuz. O zaman "burjuva demokratik" sözü size göre marksizm karşı­ sında platonik bir saygı deyiminden başka bir şey değildir; çünkü, gerçi siz bu sözü kullanıyorsunuz, ama aynı zamanda onu ve liberalizmin ya da demokratizmin tipini burjuvaziye ve burjuvazinin belli tabakalarının kendi çıkarlarına bağlı göstermiyorsunuz. Demokratik reformlar partisinden ve ka- detlerden tutun da Tovariş'ten partisiz Besaglavse'lere59 ka­ dar bizim liberallerin, marksizmin menşevikler tarafından böyle kullanıldığını görünce, demokraside oportünizmin ve devrimciliğin uçlarını zararlı diye niteleyen "fikirlere" coşku ile sarılmalarına şaşmamalıdır. Çünkü bu bir görüş değil, kaba bir boş sözdür. Gerçekte, liberalleri korkuya düşüren, "burjuva demokrasisi" sözü değildir! Onları korkutan, onla­ rın liberal programlarının ve sözlerinin hangi varlıklı sınıf­ ların hangi maddesel çıkarlarına dayandırıldığının halk önünde açığa çıkmasıdır. Sözkonusu olan budur ve "burjuva demokrasisi" sözü değildir. Sınıf savaşımı öğretisini uygula­ yan kimse, sürekli olarak "burjuva demokrasisi" sözü ile is­ tavroz çıkanr gibi uğraşan değil, ilgili partinin burjuva özü­nün nerede dile geldiğini pratikte gösteren kimsedir.

"Buıjuva demokrasisi" kavramı yalnızca, gerek tü­ nizmin, gerek devrimciliğin uçlarını mahkûm etmek için bir çağrı ise, o zaman bu kavram, marksist öğretiyi bayağı bir li­ beral söz derekesine indirir. Liberalin, bu kavramın böyle kullanılmasından korkusu yoktur, çünkü, belirtildiği gibi, sözden değil, şeyin kendisinden korkar. Kendisi için hoş ol­ mayan ve "marksizm kokan" bir terimi kabul etmekle yeti­ nebilir. Buna karşılık, kadetin, devrimi şu ya da bu eylem­ lerle satan, bir buıjuvanın çıkarlarını temsil ettiği görüşü­ nü, ne bir liberal, ne de Tovariş ten bernştayncı kabul eder. İşte menşevikler, marksizmi, çıplak, hiçbir şey söylemeyen ve hiçbir yükümlülük getirmeyen bir söz haline getirecek bi­ çimde kullandıkları için Besaglavse'ler, Prokopoviç, Kusko- va, kadetler vb., menşevikliği desteklemeye sevinçİe hazır­ dırlar. Menşevist marksizm, buıjuva liberalizminin metre­ siyle ölçülerek kesilen bir marksizmdir.

Önümüzde bulunan konuda menşeviklerin tutumunun ilk büyük yanlışının, menşevikliğin gerçekte proleter olma­ yan partileri sosyalist eleştiriden geçirmemesi olduğu anlaşı­ lıyor. Gerçekte menşeviklik, sınıf savaşımına ilişkin mark­ sist öğretinin zeminini terkeder. Londra kongresi, sosyal-de- mokrat politikanın ve teorinin bu saptırılışına son vermiştir. İkinci büyük yanlış —gerçekte menşeviklik şimdiki devrim­ de proletaryanın bağımsız bir politikası olmasını kabul et­ mez, ona belli bir taktik göstermez— menşevikliğin, menşe­ viklerin karar tasarısından ortaya çıkan bir yasasıdır. Duru­ ma göre liberallerle ve demokratlarla bir anlaşma yap — bu da başka bir yasadır. Politikanı liberal ve demokratik politi­ ka ile uyuştur (koordine et) — bu da onun üçüncü yasasıdır. Bu "Narodnaya Duma"da ve menşeviklerin o zamanki karar tasarısında dile gelen yasadır. Burada, istenildiği zaman üçüncü yasanın anılması dışta bırakılmalı; istekler ve istem ­ ler eklenmeli: "Proleter politika bağımsız olmalıdır", cumhu­ riyet istemini buna katmalı (menşeviklerin Londra parti kongresinde yaptıkları gibi) — ve bununla menşevikliğin ikinci büyük yanlışını ortadan kaldırma olanağı hiçbir yön­ den yoktur. Proleter politika, "bağımsız" sözünü uygun bir yere koymakla bağımsız hale gelmez, cumhuriyetin anılma­ sını katarak da bağımsız olmaz — bağımsızlık, yalnız, ger­çekten bağımsız yolun tam olarak gösterilmesinin sonucuolur.

Gerçekte karşımızda oluşan şey, sınıfların nesnel ilişkisi­ ne ve toplumsal güçlere uygun olarak, iki eğilimin savaşımı­ dır: liberalizm devrime son vermek istiyor, proletarya ise devrimi sonuna kadar götürmek istiyor. Bu arada proletar­ ya, liberalizmin bu eğilimim görmezse, onunla dolaysız sava­ şımda bulunma görevinin bilincinde değilse, demokrat köy­ lüleri liberalizmin etkisinden kurtarmak için savaşım ver­ mezse, proletaryanın politikası gerçekte bağımsız değildir. İşte bu gerçekte bağımsız olmayan politikayı yüceltmeyi menşevikler yasa haline getiriyorlar: anlaşmaların çizgisini saptamadan, devrimimizde iki taktiği birbirinden ayıran ana ayrım çizgisini saptamadan, duruma göre anlaşmalar yapmaya izin verilmesinin anlamı elbette budur. "Duruma göre anlaşmalar" — bu formülleştirme gerçekte hem kadet- lerle sağlanan bloku, hem de "iktidarı tam Duma' yı, ayrıca da sorumlu bakanlığı, yani işçi partisinin gerçekten libera­ lizme bağımlı tüm politikasını örtmek içindir. Eğer işçi par­ tisi, hem mutlakiyet yönetimine, hem de liberalizme karşı devrimi sonuna kadar götürmek için savaşımda bulunmayı, demokrat köylüler üzerindeki etki uğrunda liberalizmle sa­ vaşmayı kendisine özellikle görev haline getirmezse, belli bir tarihsel durumda bu partinin bağımsız bir politikasından sö- zedilemez. Avrupa'da 20. yüzyılın başında burjuva devrimin tarihse] koşulları öyle bir biçim almıştır ki, sosyal- demokratlann başka türlü her politikası gerçekte liberal po­ litikaya boyuneğmeye götürür.

Londra kongresinin proleter olmayan partilere ilişkin

bolşevik karar tasarısını kabul etmesinin anlamı, işçi parti­ sinin sınıf savaşımından başka yöne doğru tüm sapmaları kesinlikle geri çevirmesidir, proleter olmayan partilerin sos­ yalist eleştiriden geçirilmesinin ve şimdiki devrimde prole­ taryanın bağımsız devrimci görevinin pratikte kabul edilme­ sidir. (...)

1907'de yayınlanmıştır.
Blogger tarafından desteklenmektedir.