Tarih Çarpıtıcaları -2- Doğu Cephesinin Oluşturulması
Tarihsel Bir not
DOĞU CEPHESININ , OLUŞTURULMASI ALMANYA'NIN SSCB'NE SALDIRISI, ANTIHITLER KOALISYONU VE MÜTTEFIKLER ARASI YÜKÜMLÜLÜKLER SORUNU
DOĞU CEPHESININ , OLUŞTURULMASI ALMANYA'NIN SSCB'NE SALDIRISI, ANTIHITLER KOALISYONU VE MÜTTEFIKLER ARASI YÜKÜMLÜLÜKLER SORUNU
Sovyetler Birligi Agustos 1939'da Sovyet Alman saldirmazlık antlaşmasını imzaladığında, Hitler'in er ya da geç SSCB'ne saldıracagından bir an bile kuşku duymadı. Sovyetler Birligi, bu kampa Hitler faşistlerinin temel politik ve askeri tavırlarından çıkarak ulaştı. Hitler Hükümetinin tüm savaş öncesi donemdeki pratik faaliyetleri bu kanıyı doğruladı.
Bundan dolayı, Sovyet Hükümetinin ilk gorevi, Hitler saldırısına karşı bir «Dogu Cephesi» oluşturmak, Belorusya ve Ukrayna ülkelerinin batı sınırlanda bir savunma hattı çekmek ve bu şekilde Alman birliklerinin Dogu'ya dogru engelle karşılaşmaksızın ilerlemesine karşı bir barikat kurmaktan oluşuyordu. Bu amaçla, baronların Polonya'sı tarafından 1920'de ilhak edilen Batı Belorusya ve Batı Ukrayna'yı yeniden Sovyet Belorusya'sı ve Sovyet Ukrayna'sı ile birleştirmek ve Sovyet birliklerini buralara yerleştirmek, zorunlu idi. Bu sorun geciktirilmeye gelemezdi, çünki kotü donatılmlı Polonya birliklerinin direnç gostermeye yetenekleri olmadığı ortaya çıktı; Polonya ordu önderligi ve Polonya Hükümeti firarda bulunuyordu; ve Hitler birlikleri hiçbir ciddi direnişle karşılaşmadıklarından, Sovyet birlikleri daha oraya ulaşmadan, Belorusya ve Ukrayna bölgelerini işgal etmiş olacaktı.
17 Eylül 1939'da, Sovyet birlikleri, Sovyet Hükümeti'nin emri üzerine savaş oncesi Polonya Sovyet savunmasında anlaştılar, Batı Belorusya ve Bati Ukrayna'yı işgal ettiler ve Ukrayna ve Belorusya bolgelerinin batı sınırları boyunca savunma mevzilerinin inşasına başladılar. Bu hat, Mlittefiklerin ,Versay Konferansı'nda saptanan ve tarihte «Curzon hattı» olarak bilinen hattın esasında aynı şeydi.
Sovyet Hükümeti, birkaç gün sonra Baltık devletleriyle, Estonya, Letonya ve Litvanya'ya Sovyet ordu garnizonlanmn yerleştirilmesini ve bu lilkelerde Sovyet hava alanlan ve filo üsleri ol turulmasını öngoren karşılıklı yardımlaşma anlaşmaları imzaladı.
Bu şekilde «Dogu Cephesi»nin temelleri atıldı.
Bir «Dogu Cephesi» oluşturulmasının, yalnızca SSCB'nin
güvenliğine değil, aynı zamanda Hitler saldırısına karşı mücadele eden
barışsever devletlerin ortak davasına da onemli bir katkı oldugunu kavramak
zor degildi. Buna rağmen, ingiliz_Fransız_Amerikan çevrelerinin ezici çogunlugu, Sovyet
Hükümetinin saldırısı olarak nitelendirdikleri bu durumu, kudurgan bir anti Sovyet kampanya ile yanıtladılar.
Ancak, Sovyet politikasının anlamını kavrayacak ve «Dogu Cephesi»nin oluşturulmasının dogrulugunu kabul edecek kadar öngörü sahibi olan politikacılar da vardı. Bunlar arasında, o sıralar Donanma Bakanı olan Bay Churchill başta gelmektedir. 1 Ekim 1939'da yaptığı bir radyo konuşmasında, Sovyetler Birligi'ne karşı dostca olmayan çeşitli hakaretlerden sonra o, şunları soyledi:
«Sovyet ordularının bu hatta durması, Alman tehlikesi karşısında Rusya'nın güvenliği için mutlak zorunludur. Her halikarda mevzilere yerleşilmiş ve Nazi Almanya'sının saldırmaya cesaret edemedigi Dogu Cephesi yaratlırmıştır. Bay von Ribbentrop geçen hafta Moskova'ya çağrıldığında, bu; gerçegi ogrenmesi ve Nazilerin Baltik devletlerine ve Ukrayna'ya saldırma niyetlerine bir son vermeleri gerektigi konusunda bilgi sahibi olması için yapılmıştır .»
SSCB'nin batı sınırında, Moskova, Minsk ve Kiev' den epeyce uzaklıkta SSCB'nin
güvenliği az çok
tatmin edici bir şekilde güvence altına alınmışken, SSCB'nin kuzey sınırı için
aynışeyi soylemek mümkün degildi. Burada, Leningrad'dan sadece 32
kilometre uzaklıkta; subay mevcudunun çogunlugunun Hitler Almanya'sına
yonelimli oldugu Finlandiya birlikleri duruyurdu. Sovyet Hükümeti,
Finlandiya'nın egemen çevrelerinin Hitler Faşistlerine sıkı sıkıya bağlı ve
Fin ordusu içinde oldukga etkili olan faşist unsurların, Leningradı ele
geçirmek istediklerini biliyordu. Hitler'in Genel Kurmay Başkanı Halder'in
daha 1939 yazında, Fin ordusunun başındakilere talimat vermek üzere
Finlandiya'ya gitmesi bir raslantı olarak gorülemezdi. Finlandiya'nın
yonetici çevrelerinin Hitler faşistlerinin Müttefiki oldugundan ve
Finlandiya'yi Hitler Almanya'smm SSCB'ne saldırısı için yığınak bolgesi yapmak
istediklerinden kuşku duymak olacak şey degildi.
Bundan dolayı, SSCB'nin, her iki ülke arasındaki ilişkilerin iyileiştirilmesi için Fin Hükümeti ile anlaşma ya varma çabalarının başarısız kalması mucize degildi. Finlandiya Hükümeti, Sovyetler Birligi'nin Finlandiya'nın meşru çıkarlarını gozetmeye hazır oldugunu gostermesine ragmen, SSCB'nin, ozellikle de Leningrad'ın güvenliğini güvence altına alacak olan Sovyet Hükümetinin bütün dostça onerilerini birbirinin peşisıra reddetti. Fin Hükümeti; Sovyet Hükümetinin karşılık olarak Sovyet Karelya'sında iki misli bliytikltikte ,bir bolgeyi Finlandiya'ya b1rakmaya hazır oldugunu açıklamasma rağmen SSCB'nin, Karelya berzahmdaki Fin SJ.IUnill birkaç düzine kilometre geriye çekme önerisini geri çevirdi.
Fin Hükümeti ayrıca, SSCB'nin bir karşılıklı yardımlaşma paktı imzalama onerisini reddetti ve boylelikle SSCB'nin güvenliğinin Finlandiya tarafından güvence altına alınmadığını gosterdi.
Bu ve buna benzer düşmanca tavırlarla ve Sovyet Fin sınırındaki provokasyonlar yoluyla Finlandiya, Sovyetler Birligi ile bir savaş başlattı.
Sovyet-Fin savunma sonuçları bilinmektedir. SSCB' nin kuzeybatıdaki, ozellikle Leningrad civarındaki sınırları öne kaydırıldı ve SSCB'nin güvenliği sağlandı. Hitler Almanyası ve onun Finli uzantıları, SSCB'nik kuzeybatısındaki saldırılarını dogrudan Leningrad onunden degil de, bunun nerdeyse 150 kilometre kuzeybatısına düşen bir hattan başlatmak zorunda kaldılklanndan, bu, Sovyetler Birligi'nin Hitler savunmasında onemli bir rol oynadı.
V. M. Molotov, SSCB Yüksek Sovyeti'nin 29 Mart 1940 tarihli oturumundaki konuşmasında şunları açıkladı:
«Fin ordusunu yenilgiye ugratan Finnlandiya'yi işgal etme tam olanağına sahip olduğu halde bunu yapmayan Sovyetler Birligi, başka bu gücün mutlaka yapacagı gibi, savaş giderleri için hicbir tazminat talep etmedi, tersine taleplerini minimum düzeyde sınırladı ... »
«Leningrad'ın, Murmansk şehrinin ve Murmansk demiryolunun güvenliğinin güvence altına alınması dışında, bu anlaşmaya başka bir hedef koymadık.»
Milletler Cemiyeti'nin ingiliz ve Fransiz orkestra
şeflerinin; Finlandiya'nın yonetici çevrelerinin SSCB'ne karşı izledikleri
tüm politika ile Hitler Almanya'sı lehine Kalmalarına ragmen, derhal Fin
Hükümetinin safında yeralmalarına, SSGB'ni Milletler Cemiyeti
aracılığıyla «saldırgan» olarak ilan ettirmelerine ve boylelikle Finli
iktidar sahipleri tarafından Sovyetler Birligi'ne karşı başlatılan savaş
açıkça kabul ettiklerine ve desteklediklerine dikkat çekmek gerekir.
Japon, Alman ve italyan saldırganların işini kolaylaştırma ve teşvik etme
alçaklığını üzerine alan Milletler Cemiyeti, ingiliz Fransız iktidar
sahiplerinin emri üzerine itaatkar bir şekilde, meydan okurcasına Sovyetler
Birligi'nin Milletler Cemiyeti'nden «atıldığını, Sovyetler Birligi'ne karşı
yönelen kararı onayladı.
Bununla da yetinmeyen Ingiltere ve Fransa, Finli gericiler tarafından Sovyetler Birligi'ne karşı başlatılan savaşta Fin askeri kamarillasına olası her türlü yardımı gösterdi. ingiltere ve Fransa'nın yönetici çevreleri, Fin Hükümeti'ni savaş harekatını sürdürmesi için kışkırtmaya ara vermediler.
İngiliz Fransiz iktidar sahipleri Finlandiya'ya sistemli olarak silah teslim ettiler ve enerjik bir ekilde 100 000 kişilik bir sefer ordusunu Finlandiya'ya gondermeye hazirlandılar.
Savaşın patlamasından bu yana geçen üç ay içinde,
ingiltere, Chamberlain'in 19 Mart 1940'da Avam Kamarası'nda açlkladığına
göre, Finlandiya'ya 101 uçak, 200' ün üzerinde top, yüzbinlerce
elbombasi, uçak bombası ve tanksavar mayın verdi. Aym donemde Daladier,
Fransanın Finlandiya'ya 175 uçak, 500 civannda top, 5000'den fazla makineli
tüfek, 1 milyon bomba ve elbombasi ve diger çeşitli savaş malzemesi verdiğini
Fransiz parlamentosuna bildirdi.
İngiliz ve Fransız Hükümetleri'nin o zamanki
planları, ingilizlerin 2 Mart 1940'ta isveç'e verdikleri bir memoranduma
bakarak tamamıyla degerlendirilebilir. Bu memorandumda şunlar
söyleniyordu:
«Müttefik Hükümetler, Finlandiya'nın askeri durumunun umutsuz oldugunu gorüyorlar. Bütün olasılıkların ozenle gozden geçirilmesinden sonra, Müttefik birliklerin gonderilmesinin, Finlandiya'ya etkin bir yardım yapmanm tek aracı oldugu sonucuna vardılar ve Finlandiya bunun için ricada bulundugu anda bu birlikleri gondermeye hazırdırlar"Chamberlain'in 19 Mart'ta Ingiliz parlamentosuna, açıkladıgi gibi, o sıralar:
«sefer için hazırlıklar en yüksek hizla sürdürüldü ve sefer ordusu Mart başında, ... Mare al Mannerheim'm vanslan için saptadıgi zamandan iki ay once ... harekete hazırdı.»
Chamberlain, bu birliklerin 100 000 kişilik
oldugunu sozlerine ekledi.
Aynı donemde, Fransız Hükümeti de, Narvik
üzerinden Finlandiya'ya gonderilmesi düşünülen 50 000 kişilik ilk sefer
ordusunu hazırladı.
İngiliz ve Fransız iktidar sahipleri, bu savaşçı eylemleri ingiltere ve Fransa'nın Hitler Almanya'sına karşı cephede hiçbir faaliyet gostermedikleri ve orada güya komik savaşın sürdürüldüğü bir anda gerçekleştiriyorlardı!
Ama Finlandiya'nın Sovyetler Birligi'ne karşı
askeri olarak desteklenmesi ingiliz Fransiz emperyalistlerinin genis
kapsamlı planlarının yalnızca bir parçasıydı.
Yukaıda sozü edilen isveç Dışişleri
Bakanlığının «Beyaz Kitap»ı, isveç Dışşişleri Bakam Gtinther'in
kaleminden çıkan bir belgeyi içermektedir. Bu belgede, «bu birlikler
kontenjanının gonderilmesi, Sovyetler Birligi' ne saldırı planının bir
parçasıdır» ve bu plan «15 Mart'ta Baku'ya karşı ve bundan once de
Finlandiya üzerinden eyleme geçirilecektir» denmektedir.
Kerillis, «De Gaulle Dictateur» · (Diktator de Gaulle) adlı kitabında, bu plan üzerine ,şun ları yazmaktadir:
"Esas hatların bana M. Paul Reynaud'un "sakladığım kısa bir mektubun da izah ettigi bu plana göre, Norveç üzerinden Finlandiya'ya indirilecek bir motorize sefer kolordusu, kısa zamanda, Rusya'nın bozguna ugrarmış sürülerini altüst etmeyi ve Leningrad üzerine yürümeyi becermiş olacaktı ..."
Bu plan, Fransa'da de Gaulle ile, o sıralar Suriye'
deki Fransız birliklerine kumanda eden ve «bazı güçendirmelerle ve 200
uçakla Kafkasya'yi işgal edecekti ve 'bıçağın tereyagına girdigi' gibi
Rusya'ya girecegini»övünerek açlklayan General Weygand tarafından hazırlandı.
Yine Fransız generali Gamelin tarafından hazırlanan ve
içinde Baku ve Batum'un bombalanmasma ozel bir onem gosterilen;
ingilizlerin ve Fransızların SSCB' ne karşı savaş harekat planı da
bilinmektedir.
İngiliz_Fransız iktidar sahiplerinin SSCB'ne saldırı hazırlıkları tümüyle rayına oturmuştu. ingiltere ve Fransa genel kurmaylarında, hararetle böyle bir saldırının planlan hazirlanıyordu. Bu baylar, Hitler Almanyasma karşı bir savaş yürütme yerine, Sovyetler Birligi'ne karşı bir savaş başlatmak istiyorlardı.
Ancak bu planları gergekleşmedi. Finlandiya, bu donemde Sovyet birlikleri tarafından yenilgiye ugrat1Irm ve ingiltere ve Fransa'nın teslimiyeti onleme dogrultusundaki tüm gabalarma ragmen, teslimiyete zorlanmıştı.
12 Mart 1940'ta Sovyetler Birligi ile Finlandiya
arasında barış anlasması imzalandı.
Boylelikle, SSCB'nin Hitler saldırıdına karş ülke savunması davası kuzeyde, Leningrad civarında da iyileştirilmiş, ve savunma hattı Leningrad'dan, Viborg da dahil olmak üzere, kuzeye dogru 150 kilometre ileriye alınmıştı.
Ama bu henüz, Baltık Denizi'nden Karadeniz'e kadar bir «Dogu Cephesi» oluşturulmasmm artık tamamlandıgı anlamına gelmiyordu. Baltık devletleriyle paktlar imza1anmıştı, ama orada savunmayı üstlenecek Sovyet birlikleri henüz bulunmuyordu. Moldavya ve Bukovina ekleri yeniden SSCB ile birleştirilmişi, ama orada da savunmayı üstlenecek Sovyet birlikleri henüz yoktu. 1940 Haziran'ının ortasında Sovyet birlikleri Estonya, Letonya ve Litvanya'ya girdiler. Aynı yılın 27 Haziran' ında Sovyet birlikleri, Romanya'nın Ekim Devriminden sonra Sovyet ülkesinden kopardığı Bukovina ve Moldavya'ya girdiler.
Bu şekilde, Hitler saldırısına karşı yönelik «Dogu Cephesi»nin oluşturulması Baltik Denizi'nden Karadeniz' e kadar tamamlandı.
SSCB'ne, yarattığı «Dogu Cephesi» dolayısıyla
saldırgan diye küfretmeye devam eden ingiltere ve Fransa' nın yonetici
çevreleri, «Dogu Cephesi»nin olusturulmasının Hitler zulmüne karşı ve
demokrasinin zaferi ugruna savaşın gelişmesinde tayin edici bir donem
noktası oldugunu unutmu ş gorünüyorlardı.
Onlar, sozkonusu olanın Finlandiya, Litvanya, Letonya ve Polonya'nın ulusal haklarinın zedelenmesi ya da zedelenmemesi degil, tersine, Hitler faşistleri üzerinde zaferin örgütlenmesi yoluyla bu ülkelerin Hitler AImanya'sının hiçbir hakka sahip olmayan somürgeleri haline donüşmesini önlemek oldugunu kavramadılar.
Sözkonusu olanın, mümkün olan her yerde Alman
birliklerinin ilerlemesine set çekme, güçlü savunma mevzileri kurma ve
sonra da karşı saldırıya geçme, Hitler biriiklerini dagitma ve boylelikle bu
ülkelere ozgür bir gelişme saglama oldugunu · kavramadılar.
Hitler saldırısına karşı zafer için başka yolların olmadıgını kavramadılar.
Ingiliz Hükümeti, Mısırlıların protesto etmesine ve
hatta Mısır'daki bazı unsurlann direniş
göstermelerine rağmen, seav sırasında birliklerini Mısır'a gondermekle dogru
hareket etti mi? Kesinlikle dogru hareket etti! Bu; Hitler saldırısına
Süveyş Kanalı yolunu kapatmak, Mısırı Hitler'in darbelerinden korumak Hitler
üzerinde zaferi örgütlemek ve boylelikle Mısır ın bir Hitler sömürgesi
olmasını engellemek için son derece önemli bir araçtı. Yalnızca demokrasi
düşmanları ve deliler Ingiliz Hükümeti'nin bu hareketlerinin bir
saldırı oldugunu iddia edebilirler.
Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti, Fasların
protesto etmesine ve iktidan Fas'ı da kapsayan Fransa'daki Petain
Hükümetinin dogrudan askeri direniş gostermemesine ragmen, Kazablanka'ya
birliklerini indirmekle doğru hareket etti mi?
Kesinlikle dogru hareket etti! Bu; Alman saldırısına karşı, Avrupa'nın hemen
yakınında bir direnis üssü olıuşturmak, Hitler'in «Wehrmacht»naf karşı
zaferi örgütlemek ve boylece Fransa'yi Hitler fasistlerinin sömürge
boyundurugundan kurtarmanın önkoşullarını yaratmak için son derece onemli
bir araçtı. Yalnızca demokrasi düşmanlan ve deliler, Amerikan birliklerinin
bu harekelerini bir saldırı olarak niteleyebilirler.
Ama aynı şey, 1940 yazına kadar Hitler saldırısına karşı «Dogu Cephesi»ni örgütleyen ve birliklerini Leningrad, Moskova ve Kiev'in mümkün oldugunca uzagında batıya kaydıran Sovyet Hükümeti'nin eylemleri için de söylenmelidir. Bu; Alman birliklerinin Dogu'ya dogru hiçbir engelle karşılaşmaksızın ilerlemesinin yolunu kapamak, güçlü savunma mevzileri oluşturmak ve daha sonra da, müttefiklerle birlikte Hitler'in «Wehrmacht» ını yenilgiye ugratmak amacıyla karşı saldırıya geçmek ve boylelikle, aralarında Finlandiya, Estonya, Letonya, Litvanya ve Polonya'nın da bulundugu Avrupa'nın barışsever ülkelerinin Hitler sömürgesi olmalarını onlemek için tek araçtı. Yalnızca demokrasi düşmanları ve deliler, Sovyet Hükümeti'nin bu eylemlerini saldırı olarak niteleyebilirler.
Ama buradan, Sovyet Hükümeti'nin politikasını
saldırı olarak niteleyen ve Sovyetler Birligi'nin Milletler Cemiyeti'nden
atılmasını sağlayan Chamberlain, Dala dier ve onların çevresinin, demokrasi
düşmanları ya da deliler gibi hareket ettigi sonucu çıkmaktadır.
Buradan ayrıca, Bevin ve Bidault efendilerle
ortaklaşa iş goren ve Hitler'e karşı «Dogu Cephesi»nin oluşturulmasını
saldırı olarak niteleyen şimdiki iftiracıların ve tarih çarpıtıcılarının da
demokrasi düşmanlan ya da deliler gibi davrandıkları sonucu çıkmaktadır.
Sovyetler Birligi, daha Alman saldırısından once
SSCB'nin eski sınırlanrının oldukça batısında bir «Dogu Cephesi»
oluşturmasaydı ve bu cephe Viborga Kauna SBialistok BrestLitovskLvov hatı
üzerinde degil de, Leningrad Narva..MinskKiev eski sınır hattı boyunca
ilerleseydi, ne olurdu?
Bu; Hitler ordusuna, yüzlerce kilometre derinliğinde
bolge kazanması ve Alman cephesini Leningrad, Moskova, Minsk ve Kiev'in 200
ile 300 kilometre yakınına kadar gelmesi olanağını verirdi; Almanların
SSCB'nin içlerine dogru ilerlemesini hizlandırır, Kiev ve Ukrayna'nın daha
hızlı bir şekilde düşmesini saglar, Moskova'nın Almanlar tarafından işgal
edilmesi sonucunu verir ve Leningrad'ın Almanlarm ve Finlilerin Birleşik
güçleri tarafından işgaline yol açar ve SSCB'ni uzun ve çetin bir savunmaya
geçmeye zorlardı ki, Almanlar böylelikle Ingiliz adalarına bir indirme ve
Mısır bolgesindeki Alman Italyan cephesinin güçlendirilmesi için 50 tümeni
Dogu'dan tasarruf etme olanağına sahip olurlardı. Ozaman da büyük ihtimal ki,
Ingiliz Hükümeti Kanada'ya tahliye edilmek zorunda kalır ve Mısır ve Süveyş
Kanalı Hitler'in egemenligi altına girerdi.
Ama hepsi bu degil. SSCB, Mançurya sınırındaki birliklerinin önemli bir bolümünü, savunmasını güçlendirmek için «Dogu Cephesi» sınırına aktarmak zorunda kalırdı ve bu da Japonlara, Mançurya'da 30 civarında tümen tasarruf etme ve bunlan Çin'e karşı, Filipinler'e karşı, bir Bütün olarak Güneydogu Asya'ya karşı ve nihayet Uzakdogu'daki Amerikan askeri kuvvetlerine karsı kullanma olanağı saglardı.
Bütün bunlar, savaşın en azından iki yıl daha uzun sürmesine ve ikinci Dünya savaş'nın1945'te degil de 1947'de ya da daha sonra bitmesine yol açardı.
«Dogu Cephesi» sorununda durum buydu.
Bu arada olaylar batı'da akışını sürdürdü. Nisan 1940'ta Almanlar Danimarka ve Norveç'i işgal ettiler. Mayıs ortasında Alman birlikleri Hollanda, Belçika ve Lüksemburg'a girdiler. 21 Mayis'ta Almanlar Man Denizine kadar dayandılar ve Flandra'da Müttefik birliklerini kusattılar. Mayis sonunda İngiliz birlikleri Dunkirk'ü boşaltıp Fransa'yi terkettiler ve İngiltere'ye dogru yola çıktılar. Haziran ortasında Paris düştü. 22 Haziran'da Fransa, Almanya onünde teslim oldu.
Hitler böylelikle, Fransa ve İngiltere ile ortaklaşa
verilen tüm ve her türlü saldırmazlık deklarasyonunu yırtıp rüzgarlara
savurdu.
Bu; yatıştırma politikasının, kollektif güvenliğe sırt çevirme politikasının, SSCB'nin tecrit edilmesi politika sının tümden iflasıydı.
İngiltere ve Fransa'nın, SSGB'ni tecrit etmekle
barışsever ükelerin Birleşik cephesini parçaladıklar, zayif düştükleri ve
şimdi bizzat kendilerinin tecrit oldugu açığa çıkmıştır.
1 Mart 1941'de Almanlar Bulgaristan'ı işgal ettiler.
5 Nisan'da SSCB, Yugoslavya ile bir salırmazlık
anlaşması imzaladı.
Aynı yılın 22 Haziran'ı Almanya, SSCB'ne saldırdı.
İtalya, Romanya, Macaristan ve Finlandiya,
Almanya'nın safında Sovyetler Birliği'ne karşı savasa girdiler.
Sovyetler Birligi, Hitler Almanya'sına karsı ozgürlük savaşına başladı.
Avrupa ve Amerika'nın çeşitli çevreleri bu olayakarşı farklı tavırlar gözlemlediler.
Hitler tarafından boyunduruk altına alınan halklar, Hitler'in iki cephe arasında, Batı Cephesi ile «Dogu Cephesi» arasında boynunun altında kalacagını gördüklerinden, rahat bir nefes aldılar.
Fransa'nın yonetici çevreleri, başkalarının zararından sevinç duyan bir tutum aldılar ve «Rusya'nın en kısa zamanda yenilgiye ugratılacağıdan» kuşku duymadılar.
ABD Senatosu'nun önde gelen uyelerinden biri şimdiki ABD Başkanı Bay Trumann, Almanya'nın SSCB'ne saldlrmasının ertesi günü şunları açıkladı:
«Almanya'nın kazandığını gordügümüzde, Sovyetler Birligi'ne; Sovyetler Birligi'nin kazandıgını gordüğümüzde Almanya'ya yardım etmeliyiz ki bu şekilde birbirlerini mümkün olduğunca çok kırsınlar.»*
Buna benzer bir açıklamayı, 1941 'de Büyük Britanya
, da, Buyuk Britanya açısından Dogu Cephesi'ndeki savaşı en iyi sonucunun,
Almanya ile SSCB'nin karsı hkh tükenici olacağı, böylece ingiltere'nin
egemen konumu alması olanağının saglanacagi şeklinde bir açıklama yapan o
zamanki Uçak Sanayii Bakanı Moore Brabazon yaptı.
Hiç kuşkusuz, bu açıklamalar, ABD ve Büyük
Britanya'nın gerici çevrelerinin tavrı açısından karakteristikti.
Ama, ingiltere ve Amerika halklarının ezici çoğunluğu SSCB'nden yanaydı ve Hitler Almanya'sına karşı mücadelenin başarısı için Sovyetler Birligi ile ortak çalışma talep ediyordu.
Bu anlayışın ifadesi olarak, ingiltere Başbakani Bay
Churchill'in 22 Haziran 1941 tarihli şu açıklaması görülmelidir:
«Rusya için tehlike, bizim ve Birleşik Devletler için de bir tehlikedir; nasıl ki, evi ve ocagi için çarpışan her Rus'un davası, yerkürenin her parçasındaki ozgür insanların ve ozgür halkların davasıysa.»
SSCB'ne karşı aynı tavrı, ABD'deki Roosevelt Hükümeti de takındı.
Böylelikle Hitler Almanya'sına karşı ingiliz SovyetAmerikan koalisyonunun temel taşı atılmış oldu.
Anti-Hitler Koalisyonu, Hitler rejimini parçalamayı
ve Hitler Almanyası tarafından boyunduruk altına alınan halkları kurtarmayı
onüne hedef olarak koydu. Tek tek Müttefik devletlerin ideolojilerinin ve
iktisadı sistemlerinin farklılığına ragmen, ingiliz-Sovyet-Amerikan
koalisyonu, güçlerini Hitler faşizmine karşı kurtuIuş mücadelesinde
birleştiren güçlü bir halklar ittifakı haline geldi.
Elbette o dönemde, savaş sırasında da, Müttefikler
arasında bazı sorunlarda görüş ayrılıkları vardı. Ornegin ikinci cephenin
açılması, müttefiklerin yükülülükleri, birbirlerine karşı ahlaki
yükümlülükleri sorunu gibi onemli sorunlarda gorüş ayrılıklarının hangi
öneme sahip oldugu biliniyordu.
Tarih çarpıtıcıları ve her türden iftiracılar, gün gibi açık olgulara rağmen SSCB'nin Hitler saldırısına karşı mücadelede sadık ve dürüst bir Müttefik olmadığını ve olamadığını <<kanıtlamak» için bu gorüş ayrılıklarına sarılyorlar. Ama Hitler Almanya'sına karsı ortaklaşa mücadele ve SSCB'nin bu mücadeledeki, tavrı böyle bir suçlama için hiçbir kanıt sunmadığından "" ' gegmişe savaş öncesi döneme yoneliyorlar ve Sovyetler Birligi temsilcilerinin Hitler'le 1940'taki Berlin «gorüşmelerinde» haysiyetsizce davrandığını ve Müttefikler gibi davranmadığını iddia ediyorlar.
Berlin «gorüşmeleri» sırasında melun «Avrupa'nın paylaşıması planları»nın, «Sovyetler Birligi'nin güneyinden Hint Okyanusuna doğru» Sovyetler Birliğinin toprak taleplerinin, Türkiye, iran ve Bulgaristan'a yönelik «planların» ve diger «sorunların» konuşulduguna ve kararlaştırıldığına dair yemin ediyorlar. iftiracılar bu amaçla Alman büyükelçilerinin raporlarını, olası bütün notları ve herhangi bir «protokol» ve benzeri «belge»nin Almanlar tarafından yapılmış taslağını kullanıyorlar.
Arna gerçekte Berlin'de ne oldu? 1940'taki sozümona
«Berlin görüşmeleri»nin gerçekte V. M. Molotov'un, Ribbentrop'un Moskova'ya
iki ziyaretine cevap veren bir ziyaret oldugu soylenmelidir. görüşmeler esas
olarak Sovyetler Birligi ile Almanya arasındaki iliskiler üzerine idi.
Hitler bunlan Almanya ile Sovyetler Birligi arasında geniş bir anlaşmanın
temeli yapmaya çalıştı. Sovyetler Birligi ise tam tersine bunları,
Almanlarla herhangi bir anlaşma imzalama niyeti olmaksızın, Almanya'nın
tavrını yoklamak, ağzını aramak için kullandı. Bu görüşmeler sirasında
Hitler,Batı iran'ı ve ingilizlerin Iran petrol yataklarını alarak, Sovyetler
Birligi'nin kendisine iran korfezine dogru bir çıkış yolu saglaması
gerektiğini soyledi. Ayrıca, iran'ın çıkarlarını tümüyle gormezden gelerek
ve buna karşın Türkiye'nin çıkarlanın ise, belli ki onu şimdiki ya da her
halükarda gelecekteki müttefiki olarak gordügünden, arasıra savunarak,
Montro Bogazlar Antlaşması'nın da düzeltilmesi dahil olmak üzere, Türkiye'ye
karşı olan taleplerini düzenlemede Sovyetler Birligi'ne Almanya'nın
yardımcı olabilecegini belirtti. Balkan ülkeleri ve Türkiye'yi ise Hitler,
Almanya ve italya'nın nüfuz alanları olarak gordü.
Sovyet Hükümeti bu konuşmalardan şu sonuçları çıkardı: Almanya, iran ile ilişkilere onem vermemektedir; Almanya'nın ingiltere ile bagı yok ve boyle bir bag kurmaya da niyeti yok, bunun sonucu olarak Sovyetler Birligi, Hitler Almanya'sına karşı ingiltere'de güvenilir bir Müttefik bulabilir; Balkan devletleri ya halihazırda satın alınmış ve Almanya'nın uydularına donüştürülmüştür (Bulgaristan, Romanya, Macaristan), ya Çekoslovakya gibi boyunduruk altına alınmış, ya da Yunanistan gibi boyunduruk altına girmesine ramak kalmıştır; Yugoslavya, Anti-Hitler kampın gelecekteki müttefiki olarak hesaba katilabilecek tek Balkan ülkesidir; Turkiye ya şimdiden sıkı bağlarla Hitler Almanya'sına baglıdır, ya da boyle bir bag kurma niyeti kesinlikle vardır.
Bu istifadeli sonuçlardan sonra Sovyet Hükümeti, Ribbentrop' sorunu tekrar tekrar hatırlatmasına rağmen, sozkonusu sorunlar üzerine bir daha hiç bir konuşma yürütmedi.
Gorüldüğü gibi, Sovyet Hükümeti, bu adımlar herhangi
bir anlaşmaya gotürmeksizin ya da gotüremeksizin, Hitler Hükümeti'nin
tavrını yokladı, agzını aradı.
Barışsever devletlerin, düşmanlardan birinin tavrını
ve bu şekilde yoklaması dogru mudur? Bu kesinlikle dogrudur. Ve bu hatta
Yalnızca dogru degil, aynı zamanda bazen dolaysiz bir politik zorunluluktur.
Yalniz, yoklamanın müttefiklerin bilgisi ve onayı ile yapğlması, yoklamanın
sonuçlarının müttefiklere bildirilmesi zorunludur. Ancak, Sovyetler
Birligi'nin o donemde müttefiki yoktu, tecrit edilmişti ve bundan dolayi, ne
yazlk ki, yoklama sonuçlarını müttefiklere bildirecek durumda degildi.
İngiltere ve ABD temsilcileri tarafından, benzeri ama şaibeli bir şekilde, Hitler Almanya'sının tavrının, savaşın artık başlamiiş oldugu, ingiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve SSCB'den oluşan Anti-Hitler Koalisyonu'nun artık kurulmuiş oldugu bir sırada yoklandığı belirtilmektedir. Bu, Sovyet birliklerinin Almanya'da ele geçirdigi belgelerden ortaya çıkmaktadır.
Bu belgelerden; 1941 güzünde ve 1942 ve 1943 yıllarında da Lizbon ve isviçre'de SSCB'nden gizli olarak ingiltere ve Almanya temsilcileri arasında ve daha sonra da ABD ve Almanya temsilcileri arasında, Almanya ile bir barış anlaşması imzalanması sorunu üzerine gorüsmelerin yürütüldüğü görülebilir.
Bu belgelerin birinde, Alman Dışişleri Bakanhg1ığında müsteşar olan Ernst Weizsacker'in raporuna bi ekte -, Lizbon'da 1941 Eylülünde sürdürülen böylesi görüşmelerin seyri ortaya konmaktadır. Bu belgeden Almanya'nın Cenevre Başkonsolosu W. Krausel'i Weizs ker'e gonderdigi bir yazıdan ortaya çıktığı gibi; 13 Eylül'de, Ingiltere'nin temsilcisi olarak ingiliz ordusu subaylarından, daha sonra ingiliz parlamentosunun üyesi ve Lord Beaverbrook'un oğlu Max Aitken'in, Alman Dışişleri Bakanlığının temsilcisi olarak gorev yapan Macar Gustov von Kover ile buluştugu görülmektedir.
Bu gorüşmelerde Aitken, açıktan açığa şu soruyu
yöneltmiştir:
«önümüzdeki kışı ve ilkbaharı, kulisler ardında bir barışın olanaklarını tartışmak için kullanmak mümkün değilmidir?»
Diger belgeler, şubat 1943'te isviçre'de ABD ve Almanya Hükümetlerinin
temsilcileri arasındaki gorüşmelerden sözetmektedir. ABD adına bu
gorlüşmeleri, «Bull» takma adıyla ortaya çıkan ve «Beyaz Saray'ın dogrudan
emirlerine ve. yetkilerine» sahip olan ABD Hükümeti'nin ozel temslicisi
Allen Dulles (John Foster Dulles'in kardeşi) sürdürdü. Alman tarafından
muhatabı, Hitler Almanya'sının yönetici çevrelerine yakın olan ve «Pauls» sahte
adıyla Hitler'in temsilcisi olarak faaliyet gösteren Prens M. Hohenlohe idi.
· Bu gorlüşmelerin kaydedildigi belge, Hitler faşistlerinin güvenlik
Servisine (SD-Sicherheitsdienst) aitti.
Bu belgelerden gorüldügü gibi, bu gorüşmelerde Avusturya, Çekoslovakya, Polonya, Romanya, Macaristan'ı ve daha da önemlisi
Almanya ile bir barış anlaşmasının imzalanması sorununu ilgilendiren önemli
sorunlara değinildi.
Dulles (Bull), bu konuş malarda şunu açılkladı:
«Almanya gibi uluslar, sıkıntı ve haksızlıklarla, umutsuz deneylere ve kahramanlıklara yeniden asla itilmemelidirler. Alman devleti bir düzen ve inşa faktorü olarak varolmaya devam etmelidir, onun bolünmesi ya da Avusturya'nın ayrılması sözkonusu olamaz.»Polonya'ya ilişkin olarak Dulles (Bull), «Polonya'nın doğuya doğru büyütülmesi, Romanya'nın elde tutulması ve güçlü bir Macaristan sayesinde Bolşevizme ve Pan-Slavizme karşı sıhhi bir sürgü çekilmesinin onaylanması gerektiğini» açıkladı:*
Bu gorüşme notlarında ayrıca şunlar kaydedilmektedir:
"(Bull), bir devletsel ve sınai Avrupa büyük alan düzenlemesine az çok degindi ve kendisine yaslanmış bir Tuna Konfederasyonu ile birlikte bir federal Büyük Almanya'da (ABD benzeri), Orta ve Dogu Avrupa'da düzen ve inşa için en iyi güivenceyi gorüyor."
Dulles (Bull) ayrıca, Alman sanayiinin Avrupa'da
onder roli.i oynama talebini btiti.intiyle kabul ettiçini açıkladı.
İngilizlerin ve Amerikalıların bu yoklamaları müttefiklerinin, Sovyetler Birligi'nin bilgisi ve onayi olmadan
yaptıklarına; ve Sovyet Hükümeti'nin bu yoklamaların sonuçları üzerine
sonradan da olsa bilgilendirilmedisine dikkat çekmeden geçmek mümkün
değildir.
Bu; ABD ve ingiliz Hükümetleri'nin bu durumda
Hitler ile ozel bir barış doğrultusunda gorüşmeler sürdürüldüğü anlamına
gelebilirdi.
İngiltere ve ABD Hükümetlerinin böylesi bir
tavrının, müttefiklerin yükümlülüklerinin ve taahhütlerinin
gerektirdigi en temel talepleri ihlal etmekten baska bir şey olarak
gorülemeyecegi açıktır.
Buradan çıkan sonuç, SSCB'ni «dürüst olmamak»la suçlayan tarih çarpıtıcılarının, kendi suçlarını bir başkasının üzerine atmaya çalıştıklarıdır.
Tarih çarpıtıcılarının ve diger iftiracıların bu belgeleri tanıdıklarına ilişkin kuşku olamaz. Şimdi bu belgeleri kamuoyundan gizliyor ve SSCB'ne karşı sürdürdükleri iftira kampanyasında bunlan suskunlukla geçiştiriyorlarsa, bunun nedeni, tarihsel dogrulardan veba-dan korkar gibi korkmalarıdır.
İkinci cephenin açılmasına ilişkin görüş ayrılıklarına
gelince; burada müttefiklerin karşılıklı ilişkilerden dogan
yükümlülükleri nasıl kavradıkları kendisini göstermektedir. Sovyet
halkı, sıkıntıya düştüğünde bir Müttefike elindeki bütün araçlarla
yardıma koşulması gerektigi, Müttefike geçici yol arkadaşı olarak değil
dost olarak davranılması gerektigi, başarılan ve güçlenmesi karşısında
sevinç duyulması gerektigi görüşündedir. İngilizlerin ve Amerikalıların
temsilcileri bu görüşü paylaşmıyorlar; tersine, böylesi bir ahlakı
safdillik olarak degerlendiriyorlar. Onlar, güçlü bir Müttefikin tehlikeli oldugundan, Müttefikin güçlenmesinin kendi çıkarlarına
yaramadığıdan, güçlü bir Müttefiktense zayıf bir müttefikleri yapılması
gerektiğinden ve buna rağmen güçleniyorsa, zayıflatılması için önlemler
alınması gerektiğinden hareket ediyorlar.
İngilizlerin ve Amerikalıların, Haziran 1942 tarihli ingiliz-Sovyet beyannamesi ve Sovyet-Amerikan beyannamesi ile, daha 1942 yılında Avrupa'da ikinci cepheyi açmakla kendilerini yükümlü kıldıklarrını herkes biliyor. Bu; savaşın ilk doneminde Alman faşizminin püskürtülmesinin tüm yükünü taşıyan Sovyetler Birligi'nin askeri birliklerine kolaylık saglamak amacıyla yapılmış ve zamanında yerine getirilmesi gereken; verilmiş resmi bir sozdü, evet eger istenirse, bir yemindi. Yine Sovyet Hükümeti'nin, Sovyetler Birligi'nin ikinci cephenin geciktirilmesine razı olmadığını defalarca açık1amasına rağmen, bu sozün ne 1942'de, ne de 1943'te yerine getirilmedigi de bilinmektedir.
İkinci cephenin geciktirilmesi siyaseti, kesinlikle bir rastlantı degildi. Bu politika, Almanya ile savaşta Alman faşizmine karşı mücadelenin kurtuluş gorevleri ile bagdaştırılamayacak gayeler izleyen ingiltere ve ABD' nin gerici çevrelerinin çabalari ile beslendi. Alman faşizminin tümden parçalanması onların planlarına dahil degildi. Onlar, kendi dar görüşlü, bencil çıkarlarrıdan hareket ederek, Almanya'nın gücünü çokertmeye, oncelikle de Almanya'nın tehlikeli rakiplerden biri olarak dünya pazarlarından dışlanmasma ilgi duyuyorlardı. Buna karşılık, kapsamlı demokratik donüşümler niyetleri arasında olmadıgi gibi, aynı şekilde, Almanya'nın ve diger ülkelerin, emperyalist saldırının ve faşizmin sürekli taşıyicıları olan gerici güçlerin egemenliğinden kurtartlması da niyetlerine dahil degildi.
Aynı donemde, SSCB'nin . zayiflayacagina dair
spekülasyon yürütüler, SSCB'nin tümüyle tükenecegini, yıpratıcı
savaşla uzun bir süre için büyük ve kuvvetli bir güç olarak onemini
kaybedecegini ve savaştan sonra ABD ve Büyük Britanya'ya bağımlı hale
gelecegini umdular.
Sovyetler Birligi'nin, bir müttefike karşı boyle
bir tavrı normal goremeyecegini insan kavrar.
SSCB tarafından müttefikleriyle ilişkide izlenen
politika, bu politikanın tam tersidir. Bu politika, üstlenilen
yükümlülüklerin degişmeksizin bencil olmayan, tutarlı ve dürüst bir
şekilde yerine getirilmesi ve müttefiklerine sürekli olara.k dostça yardım
etmeye hazir olmayla sivrilir. Sovyetler Birligi, geçen savaşta, diger
ülkelere, silah arkadaşlarına karşı, ortak düşmana karşı mücadelede
böylesine bir gerçek Müttefik tavrı gösterdi.
Işte bir kanıt.
Bilindigi gibi, Hitler birlikleri 1944 Arahk'mm so.
nunda batı Cephesinde, Ardenler civarmda bir saldırıya giriştiler, cepheyi
yardılar ve ingiliz-Amerikan birliklerini zor bir duruma soktular.
Müttefiklerin iddiasına göre, Almanlar Liege'e karşı bir darbeyle işbirlikci Amerikan ordusunu parçalamak, Anvers'e kadar ilerlemek, Dokuzuncu Amerikan,
ikinci ingiliz ve Birinci Kanada ordularının ricat yollarını kesmek ve
ingiltere'nin savaştan çekilmesini sağlamak amacıyla, Müttefiklere yem
bir Dunkirk hazırlamak istiyorlardı.
Bu bagintıda W. Churchill, 6 Ocak 1945'te J. V.
Stalin'e aşağıdaki yazıyı gönderdi:
«batıdaki muharebe çok ağır ve B komutanlıktan her an geniş kapsamlı kararlar talep edilebilinir. inisiyatifin geçici olarak yitirilmesinden sonra geniş bir cepheyi savunmanın ne kadar endişe verici bir durum olduğunu kendi deneyiminizden biliyorsunuz. Doğal olarak, Eisenhower'in ve bizim en onemli kararlanrmzı etkileyeceğinden dolayı, sizin ne yapacağınızı genel hatlarıyla_ ögrenmek General Eisenhower için oldukça istenilen ve gerekli bir şeydir. Bize gelen bir habere göre, biz delegemiz, Hava Kuvvetleri Mareşali Tadder, dün aksam hava koşulları nedeniyle Kahire'de kaldı. Gelisi çok gecikti, bu sizin suçunuz değil. Eğer halen size ulaşmadıysa, bu durumda, Ocak'ta Vitill cephesi boyunca ya da başka bir mevzide büyük bir Rus saldırısını hesaba katıp katmamayacağınızı ve yine belki de sizin vermek istediğiniz diger saikleri bana bildirebilirseniz size müteşekkir kalırım. Bu son derece gizli bilgiyi, sıkı gizlilige bağlı kalmak koşuluyla, Yalnızca Feldmaresal Brooke ve General Eisenhower dışnnda hiç kimseye bildirmeyecegim. Meseleyi acil görüyorum.»
7 Ocak 1945'te J. V. Stalin, W. Churchill'e
aşagidaki yanıtı iletti.:
«7 Ocak akşamı, 6 Ocak 1945 tarihli yazınızı aldım
Ne yazık ki Hava Kuvvetleri Marşali Bay Tadder
hentiz Moskova'ya ulaşmadı.
Almanlara karşı top ve hava kuvvetleri
üstünlügümüzü kullanmak çok onemliydi. Ancak bunun için, hava
kuvvetleri için açık bir hava, ve topçuların ateşmenzilini bozan sisin
oImaması gerekir. Bir saldırı hazırlıyoruz, ancak su anki hava kosulları saldırmız için uygun değildir. Ancak, batı Cephesi'ndeki Müttefiklerimizin
durumu doIayısıyla, Başkomutanlık Genel Karargahı, hazırlıkları hızlandırılmış bir tempoyla bitirme ve en geçg Ocak'ın ikinci yarısı içinde, hava koşullarına
bakılmaksızın tüm merkezi cephe boyunca Almanlara karsı büyük çaplı saldırı harekatlarına başIama kararı aldı. Müttefiklerimizin kahraman birliklerine
yardım etmek için, yapılabilecek her şeyi yapacagimizdan kuşku duymamıza gerek
yoktur .»
V. Stalin'e gönderdigi 9, Ocak tarihli yanıtta W.
Churchill, şunları yazdı:
«Mtiessir (thrilling) yaz1mz igm size gok müteş
ekkirim. Durumu Yalnızca, General Eisenhower'in kişisel bilgisine sundum.
Soylu başlangıcımıza, tam başarı eşlik etsin! »
Batıdaki Müttefik birliklerini desteklemeyi hınzlandlrma isteğiyle, Sovyet Birlikleri Başkomutanlığı, Sovyet-Alman
Cephesi'nde Almanlara saldırı açmanın tarihini 20 Ocak'tan 12 Ocak'a alma
kararı aldı. 12 Ocak'ta Baltık Denizi'nden Karpatlar'a uzanan genş cephe
boyunca Sovyet birliklerinin saldırısı başladı. 150 Sovyet tümeni muazzam
miktarda top ve uçak harekete geçirildi, Alman Cephesi yenilip, Alman
birlikleri yüzlerce kilometre geriye atildı.
12 Ocak'ta, yeni bir hücuma geçmeleri düşüinülen
besinci ve altıncı zırhlı ordulan da dahil olmak Üzere, Alı'nan birlikleri
batı Cephesi'ndeki saldırıyı durdurdular; 56 gün içeriseinde [bu zirhlı
ordular QN] cepheden alındıIar ve Doğu'ya, saldıran Sovyet birliklerine
karşı saldırdılar. Alman birliklerinin Batı'daki saldırisı başarısızlığa
uğratıldı.
17 Ocak 1945'te W. Churchill, J. V. Stalin'e şunları yazdı:
«Yazınız için size çok müteşekkirim ve Hava
Mareşali Tadder'in sizin üzerinizde olumlu bir etki yap masından otürü son
derece sevinçliyim.
Majestelerinin Hükümeti adına ve yüregimin
derinliklerinden, Dogu Cephesi'nde başladığımız dev saldırı doIayısıyla size
teşekkürlerimizi ve tebriklerimizi iletmek istiyorum.
General Eisenhawer'in hangi planlan izlediğini ve
bunların gergekleşmesinin Rundstedt'in taciz saldırısı dolayisıyla hangi ölçüde durdurulduğunu kuşkusuz biliyorsunuz.Tüm cephemiz boyunca
mücadelelerimizin aralıksız devam edecegine eminim. Feldmare al
Montgemery'nin kumandası altrndaki İngiliz 21. Ordu grubu bugün Roermond'un
güneyindeki bolgede saldırıya girişti.»
J. V. Stalin'in, Sovyet birliklerine yonelik Şubat
1945 tarihli emrinde, Sovyet birliklerinin bu saldırısı üzerine şöyle
denmektedir:
«Kizıl. Ordu, bu yılın Ocak ayında Baltık Denizi'nden
Karpatlar'a kadar tüm cephe boyunca, düşmana eşi görülmemiş agirlıkta bir
darbe indirdi. 1200 kilometrelik cephe boyunca, Almanlann yillar boyu inşa
etmek için ugraştıkları güçlü savunma mevzilerini yardı. Kızıl Ordu,
saldırısı sırasında düşmanı hızlı ve ustaca harekatlarla batı yönünde
epeyce geri attı.
Kış saldırımızın başanları, oncelikle, Belçika ve
Alsas'ı işgal etmeyi amaçlayan Alman kış saldırısının başarısızlığa uğramasına ve
Almanlara karşı saldırıya geçmeleri ve böylelikle batı'daki saldırı harekatlarını Kızıl Ordu'nun Dogu'daki saldırı harekatları ile birleştirmeleri
için müttefiklerimizin ordularına olanak sağlamaya yol açtı.
J. V. Stailn, böyle davrandı.
Ve gerçek Müttefikler, ortak mücadelede böyle
davranır
Olgular bunlardır.
Elbette ki, tarih çarpııcılarına ve iftiracılara,
tamda olgulara saygıları olmadığı için sahtekar ve iftiracı denir. Onlar
dedikodu ve iftira ile uğraşmayı tercih ediyorlar. Ancak, bu bayların,
dedikodu ve iftiraların geçici, ama olgularn kalıcı olduğu şeklindeki genel
bilinen doğruyu eninde sonunda kabul etmek zorunda kalacaklarından kuşku
duymak için bir sebep yoktur.
Sovyetler Birliği Enformasyon Bürosu
«Neue Welt»,
Halbmonatsschrift,
No. 3, Februar 1948,
Verlag «Ti:igliche Rundschau» IBerlin.