Header Ads

Header ADS

KONFERANSÇIYA ON SORU


KONFERANSÇIYA ON SORU

1° Konferansçı diyalektik materyalizmin marksizmin felsefesi olduğunu kabul ediyor mu? 
Eğer etmiyorsa, konferansçı neden Engels'in bu konudaki sayısız açıklamalarını hiç incelememiştir? 
Eğer ediyorsa, mahçılar neden kendi diyalektik materyalizm "düzeltmeleri"ne "marksizmin felsefesi" diyorlar? 
2° Konferansçı, Engels'in felsefi sistemleri, temel olarak, idealizm ve materyalizm[120] olarak ayırmasını, Engels'in bu ikisi arasında bulunan ve bunlar arasında yalpalayan felsefi sistemleri modern felsefede Hume çizgisi olarak görmesini, bu çizgiyi "bilinemezcilik" olarak adlandırmasını ve kantçılığı da bilinemezciliğin bir çeşidi olarak  adlandırmasını kabul ediyor mu? 
3° Konferansçı, dış dünyanın tanınmasının ve onun insan zihnindeki yansımasının diyalektik materyalizmin bilgi teorisinin temelini- oluşturduğunu kabul ediyor mu?
4° Konferansçı, Engels'in, "kendinde-şeyler"in "bizim-için-şeyler"e dönüşmesiyle ilgili uslamlamasını doğru olarak kabul ediyor mu?[121] 
5° Konferansçı, Engels'in "dünyanın gerçek birliğinin onun maddiliğine dayandığı" yolundaki ifadesinin doğruluğunu kabul ediyor mu? (Anti-Dühring, 2. baskı, 1886, s. 28, 1. kesim, Evren Şeması konusunda § 4,)[122] 
6° Konferansçı, Engels'in "hareketsiz madde, maddesiz hareket kadar kavranılamaz bir şeydir" yolundaki iddiasının doğruluğunu kabul ediyor mu? (Anti-Dühring, 1886, 2. baskı, s. 45, Doğa Felsefesi, Evrendoğum, Fizik ve Kimya konusunda § 6.)[123] 
7° Konferansçı, nedensellik, zorunluluk, yasa vb. düşüncelerinin insan zihnindeki ûoğa yasalarının, gerçek dünyanın bir yansısı olduklarını kabul ediyor mu? Ya da Engels bunları söylerken yanılıyor muydu? (Anti-Dühring, s. 20 ve 21, § iii, Önsellik konusunda § iii, ve s, 103 ve 104, Özgürlük ve Zorunluluk konusunda § xi.)[124] 
8a Konferansçı, Mach'ın, içkinci okulun başı Schuppe ile görüş birliği içinde olduğu yolundaki açıklamasını ve hatta felsefe konusundaki en önemli son yapıtını[125] ona adadığını biliyor mu? Konferansçı, Mach'ın klerikalizmin savunucusu ve genel olarak da felsefede açıkça gerici olan Schuppe'nin açıkça idealist olan felsefesine katılmasını nasıl açıklıyor? 
9° Konferansçı, (Denemeler'e göre) dünkü arkadaşı, bugün de (Rahmetov'un dümen suyundan giden) Bogdanov'u idealist ilan eden menşevik Yuşkeviç'in "serüvenini" neden sessizce geçiştirdi?[126] Konferansçı, Petzoldt'un son kitabında, Mach'ın çeşitli öğrencilerini idealistler arasında sınıflandırdığını [sayfa 410] biliyor mu?[127] 
10° Konferansçı, Mach öğretisinin bolşeviklikle ortak hiç bir yanı bulunmadığını, Lenin'in bin kez bu öğretiyi reddettiğini[128] menşevik Yuşkeviç ve Valentinov'un "katıksız" ampiryokritikçi olduklarını doğrular mı? 


DİYALEKTİK SORUNU ÜZERİNE

Tek bir bütünün parçalanması ve onun çelişkili parçalarının kavranması (bkz: Lassalle'ın[130] Heraklitos üzerine yazdığı kitabın "Kavrama Üzerine" Ill. kesimin başlangıcında, Heraklitos konusunda Philo'dan,alıntı), diyalektiğin ö z ü d ü r ("temellerinden" biri, başta gelen değilse, başta gelen özelliklerinden ya da niteliklerinden biridir). Hegel de sorunu tıpkı böyle koymuştur. (Aristoteles,[131] Metafizik'inde sürekli olarak bununla u ğ r a ş ı r ve Heraklitos'la ve heraklitosçu düşüncelerle savaşır). 

Diyalektiğin içeriğinin bu yönünün doğruluğu, [sayfa 412] bilim tarihi ile sınanmalıdır. Diyalektiğin bu yönü (örneğin Plehanov'da) çoğu zaman yeterince ilgi görmez: karşıtların özdeşliği ö r n e k l e r i n toplamı olarak alınır ["örneğin bir tohum", "örneğin ilkel komünizm". Aynı şey Engels için de doğrudur.[132] Ama bu, "konunun basitleştirilmesi uğruna ..." yapılır], bir k a v r a m a y a s a s ı olarak (v e nesnel dünyanın bir yasası olarak) değil. 

Matematikte: + ve -. Diferansiyel ve integral. 
Mekanikte: etki ve tepki. 
Fizikte: artı ve eksi elektrik. 
Kimyada: atomların bileşimi ve çözülmesi. 
Toplumbilimde: sınıf mücadelesi. 

Karşıtların özdeşliği (onların "birliği" demek belki de daha doğru olurdu – bununla birlikte özdeşlik ve birlik terimleri arasındaki farklılık, burada pek önem taşımaz;[133] belli bir anlamda her ikisi de doğrudur) doğanın (zihin ve toplum da dahil) t ü m görüngülerindeki ve süreçIerindeki çelişen, birbirlerini karşılıklı dıştalayan, karşıt eğilimlerin tanınması (keşfedilmesi) dir. Dünyanın tüm süreçlerinin "kendi hareketleri" içinde, kendiliğinden gelişmeleri içinde, gerçek yaşamları içinde bilinmeleri koşulu, onların bir karşıtların birliği olarak bilinmesidir. Gelişme karşıtların "mücadelesi"dir. Gelişmenin (evrimin) iki temel (ya da iki olası? ya da tarihsel olarak gözlemlenebilen iki?) kavramı şunlardır: azalış ve artış olarak, yineleniş olarak gelişme ve karşıtların birliği olarak gelişme (bir birliğin karşılıklı olarak birbirlerini dıştalayan karşıtlara bölünmesi [sayfa 413] ve onların karşılıklı ilişkileri). 

Hareketin ilk kavranışında, k e n d i k e n d i n e-hareket, onun i t i c i gücü, onun kaynağı, onun nedeni, karanlıkta kalır (ya da bu kaynak dışşal hale getirilir. Tanrı, özne, vb.). Hareketin ikinci kavranışında başlıca dikkat, kesenkes "k e n d i k e n d i n e"-hareketin kaynağının bilgisine yöneltilir. 

Birinci kavrayış, cansız, soluk ve kurudur. İkincisi canlıdır. Y a l n ı z ikincisi, var olan her şeyin "kendikendine-hareketinin" anahtarını verir; yalnız o, "sıçramaların", "sürekliliğin kesintiye uğramasının", "karşıtlara dönüşmenin", eskinin yıkılmasının ve yeninin doğuşunun anahtarını verir. Karşıtların birliği (çakışması, özdeşliği, eşit hareketi) koşullara bağlı, geçici, süreksiz, görelidir. Birbirlerini dıştalayan karşıtların mücadelesi, tıpkı gelişme ve hareketin mutlak oluşu gibi mutlaktır. 
NB: Öznelcilik (kuşkuculuk, bilgiçlik vb.) ve diyalektik arasındaki ayırım, yeri gelmişken diyelim ki, (nesnel) diyalektikte, mutlak ile göreli arasındaki farklılığın bizzat göreli olmasıdır. Nesnel diyalektik için, göreli içindebir mutlak vardır. Öznelcilik ve bilgiçlik için, göreli, yalnızca görelidir ve mutlakı dıştalar. 

Marks, Kapital'inde, önce, burjuva (meta) toplumunun en basit, en sıradan ve en temel, en yaygın ve günlük ilişkisini, milyonlarca kez karşılaşılan bir ilişkiyi, yani metaların değişimini tahlil eder. Bu çok basit görüngüde (burjuva toplumunun bu "hücre"sinde), tahlil, modern toplumun [sayfa 414] t ü m çelişkilerini (ya da tüm çelişkilerin tohumlarını) açığa çıkarır. Bundan sonraki sergileme, bize, bu çelişkilerin (hem büyümesini, hem dehareketini) ve bu toplumun başlangıçtan sonuna dek, onun ayrı ayrı parçalarının ∑'ında1 gelişmesini bize gösterir. 

Genel olarak diyalektiğin sergilenmesi (ya da incelenmesi) yöntemi de böyle olmalıdır (çünkü Marks'ta burjuva toplumunun diyalektiği, diyalektiğin yalnızca özel bir durumudur). En basit, en sıradan, en yaygın vb., h e r h a n g i b i r önerme ile başlayalım: ağacın yaprakları yeşildir; Ahmet bir adamdır; fino bir köpektir, vb.. Burada daha şimdiden diyalektik (Hegel'in dehasının da kabul ettiği gibi) ile karşı karşıyayız: b i r e y e v r e n s e l d i r (bkz: Aristoteles, Metaphysik, SchvegIer'in çevirisi, c. II, s. 40, 3. Kitap, 4. Bölüm, 8-9: "denn natürlich kann man nicht der Meinung sein, dass es ein Haus (genel olarak bir ev) gebe ausser den sictbaren Häusern."2 [134] "ou gar an neihmen eiuai tina oician para taz tinaz oiciaz".) Bunun sonucu olarak, karşıtlar (bireysel evrenselin karşıtıdır) özdeştir: bireysel, yalnızca evrensele yolaçan bağıntı içinde vardır. Evrensel, yalnızca bireysel içinde ve bireyselden geçerek vardır. Her bireysel (şu ya da bu yolda) bir evrenseldir. Her evrensel, bir bireyseldir (bir parçası ya da bir yönü, ya da onun özüdür). Her evrensel, bütün bireysel nesneleri ancak yaklaşık olarak kucaklar. Her bireysel, evrenselin içine eksik olarak girer, vb., vb.. Her bireysel, öteki t ü r d e n  bireysellerle (şeyler, görüngüler, süreçIer) binlerce geçişle bağlanmıştır, vb.. Biz b u r a d a zorunluluğun, doğadaki nesnel ilişkinin öğelerine, tohumlarına, kavramlarına vb. daha şimdiden sahibiz. Daha şimdiden, biz, burada, olabilirliğe ve zorunluluğa, görüngüye ve öze sahibiz; çünkü, biz, Ahmet bir adamdır, fino bir köpektir, bu bir ağaç yaprağıdır, vb. dediğimizde, biz, olabilirlik olarak bir sürü sıfata aldırış etmiyoruz; biz, özü görünüşten ayırıyor ve birini ötekinin karşısına koyuyoruz. 

Böylece herhangi bir önermede, diyalektiğin bütün öğelerinin tohumlarını bir "çekirdek" ("hücre") içinde ortaya koyabiliriz (ve koymalıyız), ve böylece diyalektiğin, genel olarak bütün insan bilgisinin bir özelliği olduğunu gösterebiliriz. Ve doğa bilimi, bize, aynı nitelikleriyle, bireyselin evrensele, olabilirliğin zorunluluğa dönüşümüyle, geçişler, değişiklikler, ve karşıtların karşılıklı bağıntısı ile nesnel doğayı gösterir (ve burada, gene herhangi bir basit örnekte bu gösterilmelidir). Diyalektik (Hegel'in ve) marksizmin bilgi teorisi d i r. Öteki marksistler bir yana, Plehanov, sorunun işte bu "yönüne" (bu, sorunun "bir yönü" değil, sorunun özüdür), hiç dikkat etmemiştir. 

BİLGİ hem Hegel tarafından (Logik'ine bakınız)[135] ve hem de doğa biliminin modern "bilgibilimcisi", hegelciliğin düşmanı (ki hegelciliği anlamamıştır!), seçmeci Paul Volkmann tarafından (bkz: Erkenntnistheoretische Grundzüge,3 S.) bir daireler dizisi biçiminde gösterilmektedir.
     
      Felsefede "daireler": [kişilerin bir kronolojisi
                      gerekli mi? Hayır!]
      Çok eski : Demokritos'tan Platon'a ve
                      Heraklitos'un diyalektigine.
      Rönesans : Gassendi (Spinoza?)'ye
                              karşı Descartes.
      Modern: Holbach-Hegel (Berkeley yoluyla
      Hume, Kant). Hegel—Feuerbach
                                —Marks.

 Gerçekliğe her yaklaşımın ve yaklaşıklığın sayısız eğilimleriyle (her eğilimden bir bütüne doğru büyüyen bir felsefi sistem ile) yaşayan, (sürekli olarak artan yanlarıyla) çok yanlı bilgi olarak diyalektik – burada, temel bahtsızlığı, diyalektiği, Bildertheorie'ye,4 bilginin sürecine ve gelişimine uygulama yeteneksizliği olan "metafizik" materyalizmle kıyaslandığında, son derece zengin bir içerik ile karşı karşıyayız.

Kaba, basit, metafizik materyalizm açısından felsefi idealizm, yalnızca saçmadır. Öte yandan diyalektik materyalizm açısından, felsefi idealizm, bilginin özelliklerinden, yönlerinden, yanlarından birinin, maddeden, doğadan ayrı tutulmuş, ilahlaştırılmış bir mutlak haline, tek yanlı, abartılmış, überschwengliches (Dietzgen) bir biçimde geliştirilmesi (şişirilmesi, gevşetilmesi)dir. İdealizm, papazca bilmesinlerciliktir. Doğru. Ama felsefi idealizm, ("d a h a d o ğ r u s u" ve "a y r ı c a") insanın sınırsız olarak karmaşık (diyalektik)  b i l g i s i n i n e ğ i l i m l e r i n d e n [N. B. Bu söze dikkat] b i r i aracılığıyla papazca bilmesinlerciliğe giden bir yoldur. 

İnsan bilgisi doğru bir çizgi değildir (ya da izlemez), sonsuzcasına bir dizi çembere, bir sarmala yaklaşan bir eğridir. Bu eğrinin herhangi bir parçası, bölüntüsü, kesimi, bağımsız, tam bir doğru çizgiye dönüştürülebilir, (tek yanlı olarak dönüştürülür), ki bu durumda (eğer bir kimse ağaç yüzünden ormanı görmüyorsa) bataklığa, (egemen sınıfların sınıf çıkarları tarafından b a ğ l a n ı p k a l d ı ğ ı) papazca bilmesinlerciliğe varır. Tek-yönlülük ve tekyanlılık, cansızlık ve donukluk, öznelcilik ve öznelci körlük – işte idealizmin bilgibilimsel kökleri. Ve kuşkusuz, papazca bilmesinlerciliğin (=felsefi idealizmin) bilgibilimsel kökleri vardır, temelsiz değildir; kısırbir çiçektir kuşkusuz, ama canlı, verimli, gerçek, güçlü, kudretli, nesnel, mutlak insan bilgisinin yaşayan ağacında büyüyen kısır bir çiçek. 
Blogger tarafından desteklenmektedir.