Header Ads

Header ADS

İktidarın Ele Geçirilişi

Jack T. Murphy - Stalin

Dokuzuncu Bölüm , İktidarın Ele Geçirilişi

İsyanın ayak sesi, meydanları döv! Yukarı! Gururla başlar dizisi! Biz, ikinci Nuh tufanıyla, yeniden Yıkayacağız dünyanın bütün kentlerini. V. MAYAKOVSKΠ

TEMMUZ-Ağustostaki baskı günlerinde toplanan Bolşe­vik Partisinin Altıncı Kongresinde, daha sonra Stalin'in ya­şamında büyük önem taşıyacak iki olay meydana geldi. O günlerde bu iki olayın bu kadar önemli olduğunu kimse aklına getirmemişti; bunların politik öneminin bazı bakımlar­dan hemen kavranmasına karşılık, bu olaylar, kişileri bakı­mından taşıdıkları büyük önemi ilerde kabul ettireceklerdi. Burada Stalin'in önerisiyle, elbette Lenin'in de onaylamasıyla, Leon Troçki ve Mezrayontsiler partiye alındılar. Bu grup, 1913'ten beri iki kesim arasında yalpalayan, her iki tarafı da eleştiren, bazan birini bazan ötekini desteleyen, bazan her ikisine de karşı çıkan eski Bolşevik ve Menşeviklerden oluşmaktaydı. Bu gruptakiler artık Bolşeviklerin program ve politikasını kayıtsız şartsız kabul ettiklerini açıkladılar ve partiye kabul edilmelerini istediler.

İlk bakışta bu, Troçki'nin Bolşeviklerle onbeş yıldır sürdürdüğü tartışmaya, onların haklı, kendisinin haksız ol­duğunu kabul ederek burada son vermesi gibi görünüyordu. Ama bundan böyle bir sonuç çıkartmak bu olayın anla­mını aşırı derecede basitleştirmek olur. Troçki büyük yete­nekleri olan bir adamdı, birinci sınıf bir söylevci ve gazete­ciydi. Boyu-posu ve yaşı hemen hemen Stalin'in aynısıydı, ancak kişiliği tamamen farklıydı. Kesin yüz hatları, hiç ek­sik etmediği burun gözlüğü, çabuk ve sinirli hareketleri, keskin dili ve parlak zekâsıyla Troçki, tarihi, hem yapımcı, hem yönetici, hem de başoyuncu olarak kendisinin sahne­ye koyduğu bir oyun olarak gören ve kendinden çok sözeden bir harika adam görüntüsündeydi. Bunun sonucu ola­rak tarihi, "Ben ve Rus Devrimi" temasıyla yazacaktı. Ge­nelleme yapma gücü çok büyüktü, ama bilimsel yöntemin gerektirdiği dengeden yoksundu ve bundan dolayı sözcük­lere ve seslere çok düşkün olduğundan tarihi parlak lâflarla ivedi ve kısır döngülü olarak sık sık genelleştirirdi. Bolşe­vik Partisine katıldığında da partiyi kendisinin üzerinde bir kuvvet, bir kollektif yapı olarak görmedi. Tersine, partiye kendi katılışını, partinin üzerinde bir güç elde etmek için bir araç ve Lenin'in sağ kolu haline gelme olarak saydı.

Bunu kendisini açığa vuran şu sözlerle ifade etti: "Troçki, Lenin'e, onun gücünü ve önemini birçoklarından daha geç ama belki daha derinden anlamış olarak, bir öğretmene ge­lir gibi geldi." Kendini daha az beğenmiş biri "daha derin­den anlama" değerlendirmesini başkalarına bırakırdı. Bu kendini beğenmiş, bekleyememişti.

Ama Stalin beklemesini bilirdi. Onun bekleme yete­neği, dostun düşmanın sık sık canını sıkardı. Rol kesme gi­bi bir özelliği yoktu. Belki de şaşaalı davranışlardan ve zekâ gösterilerinden hiç hoşlanmadığı için Troçki'den daha ya­vaş hareket eder ya da öyle görünürdü. Dikkat çekici bir ha­fızası vardı ve hâlâ vardır. Ve çözümleme, onun en beğendiği açıklama yöntemidir. Her şeyden önce o bir kollektif ça­lışmacıydı, yani bir grup ya da bir ekip içinde çalışırdı, bel­ki Lenin'den daha başarılı bir adam ve iş örgütleyicisiydi. Hiç de Lenin'in "evet-efendimci" bir adamı değil, her za­man Lenin'in ilkelerini kendisine ilke" edinmeye çaba gös­teren inançlı bir izleyicisiydi.

O, Kafkasya'nın yeraltındaki proletaryasını örgütler ve en zor ve en tehlikeli yerlere dev­rimin fitillerini yerleştirirken, o sırada batılı entelektüeller­le arkadaşlık edenlerin inceliğinden yoksundu. Yaşlandık­ça daha güçlü ve kendine güvenli bir görünüm kazanmıştı.

Troçki ve takımının partiye alınmalarını önerdiğinde, Troçki ile kendisi arasındaki kişisel ilişkiler onun için bü­yük bir önem taşımıyordu. Daha önce basında, aralarında bazı ufak politik tartışmalar yapmış olmalarına karşın, aralarındaki kişisel ilişkiler henüz yakın ilişkiler halinde değil­di. Bolşevizme yeni katılanların partiye kabulünü gerekli bir önlem olarak görüyordu ve partinin onları eriteceğin­den ve ne kadar büyük ve önemli olursa olsun herhangi bir muhalifin üstesinden geleceğinden kuşkusu yoktu.

ikinci olayın yankılarıysa daha sonraki yıllar boyuncu sürüp gidecekti; sonraları Troçki'nin ateşli bir hayranı ola­cak olan Preobrajenski, Stalin'in kongreye önerdiği iktidarı ele geçirme kararının değiştirilmesini öne sürdü. Bu deği­şiklik önerisi, delegelerin ülkenin sosyalizme ancak Batıda bir proletarya devrimi olduğunda yönelebileceğini açıklama­sını istiyordu. Troçki orada bulunmuyordu, bulunsaydı, Bolşeviklerle birliğinin ne kadar yapma ve geçici olduğunu ortaya koyardı.

Bolşevik saflarındaki büyük bölünmeyi oluşturmak üzere olan sorun buydu. Batıda bir devrim olmadan Rusya sosyalizme geçebilir miydi? Lenin bu sorunu yazılarında açıkça yanıtlamıştı. Ama bu, partinin o andaki politikasını etkileyen bir sorun değildi. Ancak, çok yakında tüm devri­min yönünü, Sovyet hükümetinin geleceğini ve daha he­nüz doğmamış olan Komünist Enternasyonali etkileyecek temel bir sorun haline gelecekti, ama henüz acil olmadığın­dan tartışma biraz akademikti. Stalin, Preobrajenski'yi şöy­le yanıtladı.

Sosyalizme giden yolu açacak ülkenin Rusya olması olasılık dışı değildir. ... Artık, yalnız Avrupa'nın bize yol gösterebileceği gibi eskimiş bir düşünceyi terketmeliyiz. Bir dogmatik marksizm, bir de yaratıcı marksizm vardır. Ben ikincisinden yanayım.

Sorun üzerinde büyük bir tartışma olmadı. Stalin'in karar önerisi ezici bir çoğunlukla kabul edildi ve hemen yankılara yol açmadı. Şimşek çakmıştı, ama gökgürültüsü uzun bir aradan sonra gelecekti. Aynı zamanda şunu da söylemek gerekir ki, Stalin'in söyledikleri dünyaya yayıl­mış olsaydı, tüm sosyalist ve işçi hareketi bununla alay ederdi. Batı sosyalizminin bütün "marksist" akımları, sos­yalist düşüncenin öteki akımları gibi sosyalizmin ilkin en gelişmiş kapitalist ülkelerde gerçekleşeceği görüşüne sa­hiptiler ve bunların büyük çoğunluğu da, bunun parlemanter demokrasiyle olacağına inanıyorlardı. Batılı sosyalistler arasında Bolşevik Partisi nispeten az tanınıyordu. Bazı Alman ve Avusturya sosyalistleri Rusları tanıyorlardı, ama batının bütün partileri Bolşevik Partisini ve onun doktrini­ni bilselerdi bile, marksist olanlar onları marksist değiller diye, ötekiler de onları devrimci oldukları için reddedecek­lerdi. Hepsi, Lenin ve Stalin'i, dünyaya sosyalizmde Rus­ya'nın önderlik edebilmesinin mümkün olduğuna inandık­ları için ütopik görüşlere sahip olmakla suçlayacaklardı.

Bolşevikler enternasyonal marksizmin bir ürünü ol­malarına karşın, onların oluşumu tamamen göz ardı edili­yor ve onların iç mücadeleleri, doktriner tartışmalarda Rus aydınlarının parlamasının bir örneği olarak aşağılanıyor­du. Gerçek şuydu ki, enternasyonal sosyalizmin yaydığı marksizmin devrimci özünü Bolşevikler sıkıca kavramışlardı ve adım adım onu Rusya koşullarına uygulamışlardı. Bu elbette son derece doğaldı. Stalin, tek ülkede sosyalizm üzerindeki görüşünü açıkladığında bunu hiçbir zaman Rus Devriminin uluslararası önemini ve niteliğini inkâr etmek biçiminde anlamıyordu. Zaten inkâr ettiğini de kimse ileri sürmedi. Ancak daha sonra, Troçki, Rusya'da sosyalizmin gerçekleşme olasılığından önce en azından bir Avrupa devriminin gerektiği ilkesine sarıldığında, Stalin'in görüşü dünya devriminin inkârı biçiminde gösterildi.

Aslında, kongrede her iki teori de, ne ifade ettikleri tam anlaşılama­dan, geçiştirilmişti. Gerçekte her ikisi de tam anlamıyla ge­lişmiş değildi. Elbette sosyalizmin önce geri bir ülkede gerçekleşeceği düşüncesinin henüz yeni doğduğu sıralarda, uluslararası devrim teorisinin birkaç derme-çatma genelleme ve varsayım aşamasının pek az ötesine geçebildiğini söylemek doğru olacaktır. Preobrajenski'nin önerisi, bazı ilkeleri slogan haline getiren ve verilerin yeterli bir incele­mesi olmadan bir süreci genelleyen Batı marksizminin bir ürünüydü.

Marx Komünist Manifesto'ya her yeri sarsan "Bü­tün Ülkelerin İşçileri, Birlesiniz!" çağrısıyla bitirmişti. Ne için, birlesiniz? Elbette ki, dünya devrimi için. "Kapitalizm enternasyonaldir! İşçilerin vatanı yoktur!" Bütün ülkelerin sömürülenleri kapitalistlerin uluslararası ittifaklarına. Sos­yalist Enternasyonalle karşılık vermelidirler! İşte, aynı an­da patlak verecek bir dünya devrimi fikri, dünya kapitaliz­minin dikkatli bir çözümlemesinden değil, böyle genel il­keler ve sloganlardan çıkmıştı. Bu fikre sahip olan Rusların kafasında aynı zamanda, ülke teknik olarak geri olduğu için Rusya proletaryasının Rusya devrimini sosyalizme götüremeyeceğini ileri süren Menşevik teori de vardı. Bu yüz­den, Bolşevik saflara sonradan katılan Menşevikler, sosya­lizme geçmeden, Rus işçi sınıfının ileri olan Avrupa sanayi proletaryası tarafından takviye edilmesini savunuyorlardı. Ve böylece gerçek Bolşevikler, Menşevik dönmelerinden görünüşte daha az devrimci oluyorlardı.

Ama, Stalin bu fikri, "kapitalizmin eşit olmayan geliş­mesi yasasını" formüle eden ilk marksist olan Lenin'den çıkarmıştı. Stalin, (Lenin -U.T) 1916'de şöyle diyordu: (Burada muhtemelen yazım hatası olarak Stalin geçmiştir. Kitaptaki orjinalliği bozmamak için değiştirmeden; sözkonusu alıntı Stalin'e degil, Lenin'e aittir. Zaten kaynağıda verilmiştir. U.T)

Kapitalizmin gelişmesi, değişik ülkelerde son derece eşitsiz bir bi­çimde olur. Kaldı ki, meta üretimi sisteminde başka türlü de ola­maz. Bundan, kaçınılmaz olarak, sosyalizmin aynı zamanda bütün ülkelerde zafer kazanamayacağı sonucu çıkar. Bazı ülkeler, bir sü­re daha burjuva ya da burjuva-öncesi ülkeler olarak kalırlarken, sosyalizm bir ya da birkaç ülkede zafere ulaşacaktır...[2]

Böylece, Stalin, Lenin'in öğretisini kendisinden bir şey katmadan tekrarlıyordu. Ama, bu olayın tepkileri he­men ortaya çıkmadı. Kongreye, iktidara geldikten hemen sonra sosyalizmi kurma görevinin ele alınmasını getirecek kadar da ileri gitmedi. Buna karşılık, Lenin'in Nisan Tezleri için verdiği kavgada son derece kesin olarak savunduğu yo­lu izledi. İktidarı ele geçirdikten sonra devrimin önündeki görev, barışı sağlamak, bankaları devletleştirmek, üretim ve dağıtım üzerinde işçilerin denetimim sağlamak ve köy­lülere toprak vermekti. 285 delegenin önünde Stalin sakin ama kararlı bir biçimde şu sözlerle onları esas göreve çağır­dı. "Geriye bir tek şey kalıyor, iktidarı zorla ele geçirmek..." Ve kongreyi peşinden sürükledi.

Salonun dışında, olaylar, onun dediklerini yerine geti­rebileceği karar anına doğru hızla gelişiyordu. 1 Ağustos 1917'de Rusya Silâhlı Kuvvetleri Başkomutanlığına Gene­ral Kornilov getirildi ve tam Bolşeviklerin kongrelerini ta­mamladıkları gün, cephede olduğu gibi cephe gerisinde de ölüm cezasının uygulanmasını istedi. Kornilov bir kazaktı. Bazı yazarların dedikleri gibi "Sıradan bir Kazak"; Onun üzerinde Sir Bernard Pares, son derece kaba bir politika an­layışına sahip olduğunu ve maliye bakanı olmaya azmet­miş bir maliyeci olan Zavayko tarafından yönetildiğini yaz­maktadır. Kornilov'un durumu kabaca değerlendirmesi, kendini askeri diktatör haline getirecek bir askerî diktatör­lük tezgahlamak için yeterliydi.

12 Ağustosta, Kerenski'nin Moskova'da topladığı Devlet Konseyinin hemen tümü toprak ağalarının, kapita­listlerin, generallerin, memurların ve Kazakların temsilcile­rinden oluşuyordu. Sovyetleri temsilen Menşevikler ve Sosyalist-Devrimciler de bir azınlık olarak oradaydılar. Stalin ve arkadaşları bunun üzerine Bolşevik Partisini hareke­te geçirdiler ve Moskova ve öteki kentlerin sokaklarında protesto gösterileri düzenlediler. Kerenski, Devlet Konseyi­ne devrimci hareketi "Ateşle ve kanla" bastıracağını söyle­yerek böbürlendi. Kornilov daha da ileri gitti ve pervasızca "komitelerin ve Sovyetlerin ortadan kaldırılmasını" istedi. Bankerlerin, tüccarların ve sanayicilerin malî desteğiyle Kornilov, Bolşeviklerin başkentte 27 Ağustosta bir başkal­dırı planladıkları bahanesiyle, birliklerini hemen harekete geçirdi.

Kerenski Bolşeviklere karşı terörü artırdı ve birden­bire yığınların onlara yöneldiğini görüp aklı başına geldi. Onların hem Kornilov'u hem de Geçici Hükümeti silip sü­püreceklerinden korkarak birden cepheyi değiştirdi ve Generalin karşısına geçti. 25 Ağustosta Kornilov General Krimos'un komutasındaki Üçüncü Süvari Kolordusunu Petrograd'a sürdü. Bu hareket, yığınların Bolşeviklere karşı duydukları kuşku ve korkuları sona erdirdi. Stalin'le sürekli bağlantı halinde olan Lenin, işleri tabiî saklandığı yerden yönetiyordu, ama yol gösteren, parti yayınlarına ve Bolşevik kuvvetlerine ön­derlik eden Stalin'di. Kornilov'un birliklerini harekete ge­çirdiği anda Bolşevikler darbeyi indirdiler. Parti Merkez Komitesi işçileri ve askerleri silahlı direnişe çağırdı. Silahlı fabrika işçilerinin oluşturduğu Kızıl Muhafız Müfrezeleri hızla çoğaldı. Sendikalar harekete geçti. Kronstadt'dan binlerce silahlı denizci geldi. Delegeler "Vahşi Tümen"i düşüncenin gücüyle durdurmak üzere yola çıktılar. Bunun üzerine, Kazak birlikleri Sovyetleri yoketmek için kullanıl­dıklarını anlar anlamaz ilerlemeyi reddettiler. Askerlerin ve işçilerin Petrograd'ın savunması için seferber edilmesi hızla sürüp giderken Kornilov'un öteki birliklerine de ajitatörler gönderildi.

Kornilov'a karşı Bolşeviklerden yardım isteyen Ke­renski başka telden çalmaya başlamıştı. Aralannda Troçki'nin de bulunduğu hapisteki Bolşevikleri serbest bıraktı. Kornilov'un başkaldırısı bastırıldı ve Sovyetlerin yapısında büyük değişiklik başladı. Temmuzda, Sosyalist-Devrimciler ve Menşeviklerin Geçici Hükümeti, Bolşeviklere karşı if­tira ve baskı kampanyasını sürdürürken, Sovyetler o kadar etkisiz bir duruma düşmüşlerdi ki, Bolşevikler "Tüm ikti­dar Sovyetlere" sloganını askıya almak ve fabrikalar ve or­du birliklerindeki yığınlara doğrudan başvurmak zorunda kalmışlardı. Şimdi akıntı tersine dönmüştü. Sovyetler yeni bir canlılıkla dolup taştılar. Fabrikalar ve askerî birlikler ye­ni seçimler yaptılar. Menşevikler ve Sosyalist-Devrimcileri devirdiler ve yerlerine Bolşevikleri seçtiler. Kornilov'un bozguna uğratıldığının ertesi günü Petrograd Sovyeti Bol­şevikleri destekledi. Bunu Moskova izledi. Öteki kent ve ka­sabalar da izlediler.

Eylül ve Ekim aylarında yığınlar her yerde Bolşevikle­rin peşinden gitti. Çok sayıda köylü, malikanelere el koydu­lar, toprak ağalarının arazilerini sürdüler, onları sindirdiler ve topraklan aralarında bölüştüler. Ne cezalandırma sefer­leri, ne de dil dökmeler onları durduramadı. Geçici Hükü­met eyalet yetkililerine şu telgrafı çekti: "Mülklere el kon­ması devrim davasına zarar vermektedir, buna son verin ve düzeni sağlayın." Hükümetin bir bakanı olan Şingarov şu telgrafı çekti: "Hükümet Kararnamesi olmadan toprak so­rununu çözmeye kalkışmaya hiçbir biçimde izin verile­mez." Hep aynı nakarat! İlk iş anlaşmazlığının ortaya çıktı­ğından beri herhalde bütün hükümetler aynı lafları ettiler ve bunu uygun yerde kullanılmak üzere kuşaktan kuşağa aktardılar. Bürokratlar her yerde ve her zaman insanların huzursuzluk selinin yasal kalıplardan meydana gelen bir süpürgeyle asla durdurulamayacağını öğrenmekten aciz olduklarını ortaya koymuşlardır.

Kursk ilinden bir komiser raporu geldi: "Spass ilçesinin İpsiyagaç köyünde anarşi kol gezmektedir. Köylüler bağları, bahçeleri ele geçirdiler ve yağma ediyorlar. Komiser ve elli askere karşı koymaları emredildi. Kaçan mülk sahipleri korunmalarını istediler." Tambovsk Eyaletinden Prens Vrazenski'nin malikanesinin tahrip edilişinin raporu: "İkibin köylü, malikaneyi bastı ve Prensi tutukladı. Kalabalığın seçtiği üç milis onu muhafaza altında Griyaze'ye götürdü ve orada askerler tarafından gaddarca katledildi. Kalabalık daha sonra bitişiğindeki velyamenatç'ın arazisini tahrip etti. Mahalli garnizona güvenilemez. Tambovsk'tan gönderilen süvariler yetersizdir. Hu­zursuzluk büyümektedir." (Üçe Komiserinin Raporu, 25 Ağustos.) Çarpışmalar şiddetlenerek büyüdü. Eylül ayına doğru merkezi eyaletteki yetmişbeş ilçeden otuzbeşi şiddet hareketlerinin sancıları içindeydi.

[1] Devrimin Savaş Programı. Bütün Eserler, cilt XK; s. 325, Rusça baskı.

[2] Devrimin Savaş Programı. Bütün Eserler, cilt XK; s. 325, Rusça baskı.

Kasabalardaki durum kötüden betere doğru gidiyor­du. Çarın devrilmesinden bir yıl önce 1916'da bütçe açığı toplam harcamalann yüzde 76'sıydı. 1917'de bu yüzde 82'ye yükseldi. Açığı, kaçınılmaz sonuçlanyla birlikte en­flasyon kapattı. Üretim düştü. 1916'da Rusya'da günlük kullanım için 616, özel savaş amaçlarıyla 215 lokomotif imal edilmişti. 1917'de bu sayılar 410 ve 69'du. Avrupa Rusyasmın ellisekiz eyaletinde 1916 yılındaki sanayi üreti­mi 1913'teki üretimden yüzde 121.5 fazlaydı, ama 1917'de 1913'tekinm yüzde 77.3'üne düştü. Sanayideki ücretler 1916 yılındaki ayda 24.7 Rubleden 1917 yılında ayda 21.2 Rubleye indi. 1916'da her ay 288.1 milyon kağıt Ruble te­davüle çıkartılıyordu. Geçici Hükümetin sekiz aylık döne­minde her ay tedavüle çıkan miktar 175 milyon Rubleye yükselmişti. Fiyatlar akıl almaz bir düzeye çıktı. Maliye Komiserinin fiyat indeksine göre Moskova'da fiyatlar 1917 ydında 1913'e göre yüzde 870 fazlalık gösteriyordu ve ordu eriyordu. 1917 Ağustosunda General Duhonin, Kerenski'ye iki milyon ölü, beş milyon yaralı, iki milyon tutsak ve iki milyon kaçak olduğunu bildirdi.

Sıkıntı daha da arttı. Başkent Petrograd'ın en iyi za­manı, onun en şenlikli olduğu zaman, eylül ve ekim değil­dir. Hava kapalıdır. Koyu bulutlar dolaşır ve bardaktan boşanırcasına yağmur yağar. Günler kısalır. Öğleden sonra saat üçte hava kararır ve gece ertesi sabah saat ona dek sü­rer. Haftalar geçtikçe don başlayıncaya dek yağmurlar sulu-sepkene çevirir, soma da uzun kış ayları boyunca toprak kalın bir kar örtüsüyle kapanır. Ama şimdi buna yeni dert­ler eklenmişti. Yiyecek çok azdı. Kentin çocuklarının ancak yarısına yetecek kadar süt vardı ve yetişkinlere nerdeyse hiç süt düşmüyordu. Bir günde adam başına düşen ekmek, haftadan haftaya azalarak sonunda yüz grama düştü. En te­mel gereksinimler için kaçınılmaz ve ucu gözükmeyen kuyruklar vardı. Finlandiya Körfezinden Neva'yı yalayan soğuk rüzgarlar esiyordu. Açlık apartmanlara da uzandı ve buralarda oturanlar açlıktan gözü dönmüş hırsızlardan ko­runmak için silahlı koruyucular tutmak zorunda kaldılar.

Geçici Hükümet günlerini ard arda gelen bunalımlarla geçirirken ve çalışan halk kuyruklara girip Petrograd'ın ka­raran günlerinde bardaktan boşanırcasma yağan yağmurda sırılsıklam olurken, toplumun asalak unsurlan günlerim eskisi gibi, hatta belki biraz daha hareketli bir biçimde sürdürüyorlardı. Hanımefendiler çaylarını içiyorlar ve beye­fendiler de votkayla dayanıklılıklarını ispat ediyorlardı. Ti­yatrolar tıklım tıklımdı. Çalyapin'in parlak sesi hayranlar toplamakta devam ediyordu. Entellektüel hanımefendiler allahla ve meleklerle konuşma, yıldız falı ve benzeri konulardaki konferanstan dinliyorlardı. Moskova "sosyete"si Petrograd'la yanşıyordu.

Ama, kentlerde, kasabalarda, her yerde kooperatifle­rin, Sovyetlerin, papazların, subaylann ardı arkası kesilme­yen toplantıları, gösterileri, protestoları, konferanslan, fab­rika komitelerinin, siperlerde ve kışlalarda askerlerin top­lantıları oluyordu. Bir zamanlar hammefendi kızlarının okulu olan Smolni Enstitüsüne Petrograd Sovyetince el ko­nulmuştu ve burası şimdi aynı zamanda Bolşeviklerin karargahıydı. Smolni'den her gün her türden yığınla politik yayın akıyordu.

Bu yığınsal parçalanma ve mayalanmanın ortasında kalan Geçici Hükümet korku içindeydi ve Kerenski Bolşe­vikleri yığınların gözünden düşürmek için ne yapabileceği­ni düşünüyordu. Petrograd garnizonunun "Bolşevikleşmiş" olduğunu herkes görüyordu. Bundan dolayı onu nak­letmek ve yerine "güvenilir" birlikler getirmek için bir plan hazırladı. Genel Kurmaya "kirlenmemiş" kuvvetler getirip Reval'i savunmaya göndermesi ve Petrograd'a "düzenin ye­niden sağlanması" talimatını verdi. Kronstadt denizcileri temsilcisi Dibenko'nun, Reval'in savunulması sorunu orta­ya atıldığında Petrograd Sovyetinde hazır bulunması bu plan için talihsizlik oldu. Dibenko, sovyete Kronstadt denizcilerinin Reval'i savunabileceklerini söyledi. "Eğer siz Petrograd'da kalıp devrimi savunursanız biz de Reval'i sa­vunacağımızın güvencesini veririz." Bu, Kerenski'nin gar­nizonun nakli planını suya düşürdü.

Tam bu sırada Stalin Finlandiya'ya Lenin'i görmeye gitti. Orada birlikte ayaklanmanın son safhalarının planlan üzerinde çalıştılar. Döner dönmez de Parti Merkez Komite­si, Stalin, Sverdlov, Bubnev, Yuritski ve Cerjinski'den olu­şan bir Askeri Devrim Komitesi kurdu. Bu askeri komite yalnız Petrograd'da değil, aynı zamanda Moskova ve öteki büyük kentlerde de ayaklanmayı hazırlayacaktı.

Kornilov'a karşı Petrograd'ın savunulması için fabri­kalarda kurulan Kızıl Muhafızlar Askeri Komiteye dövüş­meye hazır çok sayıda adam sağlıyordu. Sovyetlerin politik görünümündeki değişiklik açıklık kazanır kazanmaz ikti­darın onlara devri konusu da yeniden gündeme girdi. Ama silah sıkıntısı vardı. Stalin 1905 Petrograd Sovyetinin tak­tiklerini yinelemedi. Hükümeti yerel yetkililerin emrinde milisler kurmaya çağırmadı. Bunun yerine Petrograd'daki Putilov silah fabrikasının Bolşevik delegeleriyle bir toplantı yaptı ve onlara Petrograd Sovyeti adına 5 bin tüfeklik yazılı bir istemde bulundu. 500 militan işçinin temsilcileri idare­ye emri bildirdiler ve istediklerini hemen aldılar. 1905'te Stalin şöyle demişti: "Üç şeye gereksim'mimiz var: İlk ola­rak silaha, ikinci olarak silaha ve üçüncü olarak daha da fazla silaha." 1917'de istediklerini aldı. Hiçbir şeyi rastlan­tıya bırakmamıştı. Pravda'da asker kaçaklarım Kızıl Muha­fızlara katılmaya çağırdı.

Bolşeviklerin bu ilerleyişinden ve kendi etkilerinin azalmasından endişeye kapılan Menşevikler ve Sosyalist-Devrimciler Tüm Rusya Demokratik Konferansını toplantı­ya çağırdılar. Hâlâ iktidarın Sovyetlere değil, bir Kurucu Meclise ve bir burjuva parlemanter cumhuriyete geçmesi fikrine sımsıkı sarılmışlardı. Bu konferans, sosyalist parti­lerin (Menşevikler ve Sosyalist-Devrimciler) çoğunlukta olduğu sovyetlerin, Zemstvolann, sendikaların ticari, sinai ve askeri çevrelerin temsilcilerinden oluşuyordu. İşte bu konferansta "Ön-Parlamento" olarak bilinen Geçici Cum­huriyet Konseyi kuruldu. Bu, "Barış ve Ekmek" istemine karşılık vermediği takdirde anayasa ve hükümet biçimi sorunlarının pek az anlam taşıdığı bir anda devrimin akışını saptırmak İçin başvurulmuş açık bir girişimdi.

Bolşeviklerin bir hizbinin konferansa katılması ve dör­düncü günü terketmesine karşın, Bolşevik Merkez Komite­si Ön-Parlamentoyu boykota karar verdi. Lenin, Stalin ve şimdi de Troçki'nin başı çektiği Bolşeviklerin çoğunluğuna göre bu iş ya o anda olacaktı ya da hiç olamayacaktı. Ya ik­tidarı ele geçirecekler ya da yok olacaklardı. Ön-Parlamentonun yarattığı sis perdesinin ardında ikinci bir Kornilov olayı hazırlanıyordu. Ayaklanma hazırlıklannm tehlikeye girmemesi için daha fazla beklenilmemeliydi. Bolşevikler Petrograd ve Moskova Sovyetlerinde çoğunluktaydılar ye bu iki sovyet aracılığıyla Ekimin son yansında İkinci Tüm Rusya Sovyetleri Kongresini toplamaya giriştiler.

Ama Bolşevik önderlerinin hepsi partinin tuttuğu yol­dan yana değillerdi. 7 Ekimde Lenin Finlandiya'dan dön­dü, 10 Ekimde Merkez Komitesi, tarihsel kararını almak üzere toplandı.

"Ayaklanmanın kaçınılmaz olduğunu ve zamanın geldiğini düşü­nen Merkez Komitesi, partinin bütün örgütlerine bu görüsün ışı­ğında ayaklanmaya yönelmeleri ve bütün pratik sorunları tartışıp karara bağlamaları talimatını verir."

iki üye, Kamanev ve Zinoviev, bunu maceracılıkla suçlayarak karara kesinlikle karşı çıktılar. Ve sonra, Stalin'le Troçki arasında büyük olmamakla birlikte, daha son­rakilerin bir habercisi olan ilk tartışma patlak verdi. Troçki ayaklanmanın, Sovyetlerin ikinci Kongresinden önce başlamaması yolunda bir değişiklik önerdi. Stalin herhangi bir gecikmeye karşıydı. Partinin Askeri Devrim Komitesinde Politik Büronun temsilcisiydi ve bütün öteki komiteler onun (Stalin'in -U.T) yönetimi altında çalışıyordu. Petrograd Sovyeti Troçki'nin başkanlığında bir Askeri Komite kurdu, ama bu ko­mite tamamen Stalin kanalıyla Politik Büroya karşı sorum­lu Bolşeviklerden oluşuyordu. (Görüldüğü gibi Troçki Stalin'in üzerinde olmadığı gibi, Stalin'e bağlı ve astı olarak devrimde rol almıştır. Troçkistlerin kuyruklu yalanlarından biride budur. U.T)

Kamanev ve Zinoviev'in bu dönekliği ve önerilen ayaklanmayı parti-dışı bir gazetede ifşa etmeleri, tamamlanmakta olan hazırlıkları ve gizli tu­tulması gereken birçok şeyi aleniyete döktü. Lenin öfkeyle onları "hainler" ve "grev kırıcılar" olarak suçladı ve parti­den atılmalarını istedi. Merkez Komitesi onları kınadı ama atılmaları gibi şiddetli bir karardan kaçındı. Bu kınama, onların devrimin disiplinine tabi olmalarını sağladı.

Ama işin aleniyete dökülmesi herhangi bir gecikmeyi daha da tehlikeli hale sokuyordu. Geçici Hükümet Bolşe­viklere karşı olağanüstü önlemler alınmasını görüşmek üzere toplantıya çağrıldı. 1 Kasımda Sovyetlerin ikinci Kongresinin arifesinde Bolşeviklerin karargahı olan Smolni Enstitüsünü işgal ettirmek üzere cepheden Petrograd'a birlikler getirildi. Ama artık çok geçti. Stalin, Sverdlov, Cerjinski, Troçki ve Yuritski görevlerinin başına geçmişler­di. Tartışma için vakit yoktu'. 6 Kasım sabahı Kerenski Bolşevik basının susturulmasını emretti ve buralara zırhlı arabalar şevketti. Ama Stalin Kızıl Muhafızları harekete ge­çirdi ve Kerenski'nin kuvvetleri püskürtülerek basımevleri muhafaza altına alındı. Sabah ll'de partinin gazetesi Raboçi Put (işçilerin Yolu) Geçici Hükümeti devirme çağrısını yayınladı. Ayaklanma başlamıştı. Fabrikalardaki Kızıl Mu­hafızlar, Petrograd Garnizonundaki devrimci askerler ve Kronstadt denizcileri önceden saptanmış mevzilere geldi­ler ve saldırıya geçtiler. Tren istasyonları, postane, telgraf merkezi, bakanlıklar. Devlet Bankası işgal edildi. Avrora Kruvazörü Neva üzerinden ilerliyerek toplannı Kışlık Sara­ya çevirdi. Lenin, Smolni Enstitüsüne geldi ve Stalin'le bir­likte ayaklanmanın yönetimini üzerine aldı.

7 Kasım öğleden sonra 2.35'te Petrograd Sovyetinin ve onun Askeri Devrim Komitesinin Başkanı Troçki, top­lanmış olan temsilcilere açıklama yaptı:

Askeri Devrim Komitesi adına Geçici Hükümetin varlığına son ve­rildiğini açıklıyorum. Bazı bakanlar tutuklanmışlardır. Geri kalan­larda birkaç gün ya da birkaç saat içinde tutuklanacaklardır. Aske­ri Devrim Komitesinin emri altındaki devrimci garnizon Ön-Parlamento toplantısını dağıtmıştır. Garnizonun ayaklanmasının [[Pogrom]]lara yol açacağı ve devrimin kana boğulacağı söylenmişti. Bil­diğimiz kadarıyla şu ana dek tek bir ölü yoktur. Tarihte, bu kadar büyük yığınların katıldığı ve bu kadar kansız bir başka devrim ol­duğunu sanmıyorum. Başında Kerenski'nin bulunduğu Geçici Hükümetin iktidarı ölmüştür ve yalnızca tarihin süpürgesi tarafından süpürülüp atılmayı beklemektedir...

Troçki'yi Lenin izledi. Ve onlar Petrograd Sovyetine hitap ederlerken Stalin, devrimci silahlı müfrezeleri kentin kilit noktalarına doğru yöneltiyordu. Stalin ön planda de­ğildi ama kollektif iradeye uygun olarak kullandığı kuvvet­lerin dizginleri elindeydi. Öğleden sonra 3.15'te Pavlov Alayı askerleri Nevski Bulvarında tarifiği kestiler. 3.45'te de Askeri Devrim Komitesinin birlikleri Kazan Meydanını işgal ettiler. Saat 6'da Kışlık Saray kuşatılmıştı. 10.45'te Smolni Enstitüsünde, ikinci Tüm Rusya Sovyetleri Kongre­si toplandı. Başkanlık Divanının çağrısı üzerine Lenin, top­lanmış delegelerin önündeki kürsüye çıktı. Hiç bitmeye­cekmiş gibi görünen alkışlar hafiflediğinde konuşmaya başladı: "Şimdi sosyalist düzeni kurmaya girişeceğiz..."

Böylece ilk Sovyet Sosyalist Hükümeti tarih sahnesine çıkmıştı. Bu hükümetin bildirileri tüm dünyada yankılar yaparken yorgun Kerenski bir Amerikan otomobiliyle kaçı­yordu.
Blogger tarafından desteklenmektedir.