A. BOGDANOV'UN "AMPİRYOMONİZM"İ
"Ben şahsen, diye yazıyor Bogdanov kendi hakkında, bugüne dek yazında bir tek ampiryomonist tanırım, bu da Bogdanov'dur; ama buna karşılık onu çok iyi tanıyorum ve onun görüşlerinin, doğanın zihne karşı üstünlüğünün değişmez kutsal temel formülünün gereklerine tamamıyla uyduklarına güvence verebilirim. O, var olan her şeyde kesintisiz bir gelişme zinciri görür, bu zincirin aşağı halkaları öğelerin karmakarışıklığı içinde yiterken, bizim tanıdığımız üst halkaları, insanların deneyini [italikler Bagdanov'undur], yani ruhsal deneyi ve –daha da yüksek olan– meydana getirdiği bilinçle birlikte kabaca zihin denilen şeye uygun düşen fiziksel deneyi temsil ederler." (Ampiryomonizm, III, s. xii.)
Bogdanov'un, burada, "kutsal temel" formül diye alay ettiği şey, Bogdanov'un adını anmaktan'diplomatikçe kaçındığı Engels'in ünlü önermesidir! Ama onun Engels'le bir anlaşmazlığı yoktur, asla!
Bogdanov'un ünlü "ampiryomonizm"inin ve "yerine koyma"sınm kendi özetini daha dikkatlice inceleyelim. Fiziksel dünyaya, burada, insan deneyi deniyor; fiziksel deney, gelişme zincirinde," ruhsal deneyden "daha yükseğe" yerleştirilmiştir. Bas bas bağıran bir saçmalık! Her idealist felsefeye özgü saçmalık türünün ta kendisi. Bogdanov'un bu "sistemi" materyalizm olarak adlandırması, olsa olsa maskaralıktır. Bana göre de, diyor, doğa birincil öğe, zihin ikincildir. Eğer Engels'in tanımlaması böyle yorumlanacak olursa, o zaman Hegel de materyalisttir, çünkü Hegel'de de (mutlak fikir denilen) fiziksel deney önce gelir, sonra "daha yüksekte" yer alan fiziksel dünya, doğa, ondan sonrada doğa yoluyla mutlak fikri kavrayan insan bilinci. Hiç bir idealist, bu anlamda doğanın önceliğini yadsımayacaktır, çünkü aslında doğa, bilgibilimin hareket noktası olarak doğrudan doğruya alınmadığına göre, bu, gerçek bir öncelik değildir. Gerçekte, doğaya uzun bir geçişin sonucu olarak "ruhsal olanın" soyutlanması yoluyla varılır. Bu soyutlamalara, mutlak fikir, evrensel Ben, dünya iradesi, vb., vb. adı verilmesi bizim için önemli değildir. Böylece idealizmin çeşitleri ayırdedilir, ve bunların sayısı sonsuzdur. İdealizmin özü, ruhsal olanı çıkış noktası olarak almaktır; dış doğa bundan çıkartılır, ve ancak bundan sonra sıradan insan bilinci doğadan çıkartılır. Böylece birincil "ruhsal olan" her zaman için sulandırılmış bir tanrıbilimi gizleyen bir cansız soyutlama olarak ortaya çıkar. Herkes, örneğin, insan fikrinin ne olduğunu bilir, ama insansız ya da insandan önce fikir, soyut bir fikir, mutlak fikir, idealist Hegel'in tanrıbilimsel bir buluşudur. Herkes insan duyumunun ne olduğunu bilir, ama insansız ya da insandan önce gelen duyum bir saçmalıktır, cansız bir soyutlamadır bir idealist hilesidir. Ve işte tam bu idealist hileye başvuruyor Bogdanov şu aşağıdaki sıralamayı hazırlarken:
1° "Öğeler" karmakarışıklığı (daha önce biliyoruz ki, bu "öğe" sözcüğü duyumlardan başka hiç bir insanca kavramı içermez).
2° İnsanların ruhsal deneyi.
3° İnsanların fiziksel deneyi.
4° "Bu deneyin doğurduğu bilinç".
İnsan olmaksızın, (insan) duyumları yoktur. Öyleyse bu sıralamanın birinci basamağı, cansız bir idealist soyutlamadır. Doğrusu, burada, bizim için sözkonusu olan herkesçe bilinen alıgılmış insan duyumları değil, kurgusal duyumlar, kimsenin olmayan duyumlar, genel olarak duyumlar, tanrısal duyumlardır – tıpkı sıradan insan düşüncesinin, insandan ve insan beyninden ayrı tutulduğunda Hegel'de tanrısal olması gibi.
Öyleyse bu birinci basamağı geç!
İkincisini de geç, çünkü, hiç bir insan, ne de doğa bilimleri, fizikselden önce gelen bir ruhsalı tanımaz (ve Bogdanov İkinci basamağı üçüncünün önüne kor). Fiziksel dünya, organik maddenin üstün biçimlerinin üst ürünleri olarak, ruhsal dünya ortaya çıkmadan önce var oldu. Şu halde, Bogdanov'un ikinci basamağı da, cansız bir soyutlamadır, beyinsiz düşüncedir, insandan ayrılmış insan aklıdır.
Ancak bu ilk iki basamağı attıktan sonra ve ancak o zaman, doğa bilimlerine ve materyalizme gerçekten uygun düşen bir dünya görünümü elde edebiliriz. Şöyle ki: 1° fiziksel dünya, insan zihninden bağımsız olarak vardır ve insandan çok önce, ve bütün "insan deneyi"nden çok önce var olmuştur; 2° ruhsal olan, zihin vb., maddenin (yani fizikselin) en üst ürünüdür, insan beyni denen şu özellikle karmaşık madde parçasının bir işlevidir.
"Yerine koyma alanı, diye yazıyor Bogdanov, fiziksel görüngüler alanıyla çakışırlar; ruhsal görüngüler yerine ise, bir şey koymamız gerekmez, çünkü bunlar, dolaysız karmaşalardır." (s. xxxix.)
İşte tastamam idealizm, çünkü ruhsal, yani bilinç, fikir, duyum vb. doğrudan olarak alınmıştır, oysa fiziksel olan ondan çıkartılmıştır, onun yerine konmuştur. Dünya, Ben tarafından yaratılmış Ben-olmayandır, diyordu Fichte. Dünya mutlak fikirdir, diyordu Hegel. Dünya iradedir, diyor Schopenhauer. Dünya, kavram ve düşüncedir, diyor içkinci Rehmke. Varlık bilinçtir, diyor içkinci Sehuppe. Fiziksel olan, ruhsal olanın bir ikamesidir,17* diyor Bogdanov. Bütün bu laf paravanalarının altında hep aynı idealist özü görmemek için kör olmak gerekir.
"Kendimize şu soruyu soralım, diye yazıyor Bogdanov Ampiryomonizm'in birinci kitabında (s. 128-129), bir ‘canlı varlık', örneğin ‘insan' nedir?" Ve şöyle yanıtlıyor: "‘İnsan', ilkin ‘dolaysız duyumlar'ın belirli bir karmaşasıdır. [Bu "ilkin"e mim koyun!] Ardından deneyin daha ileri gelişmesinde, ‘insan' hem kendisi için ve hem de başkaları için diğer fiziksel cisimler arasında bir fiziksel cisim haline gelir."
Bu baştanbaşa bir saçmalıklar "karmaşası"dır, ve yalnızca ruhun ölümsüzlüğü ya da Tanrı fikri vb. sonucunu çıkarmaya yarar. İnsan ilkin bir dolaysız duyumlar karmaşasıdır, sonra, daha ileriki gelişme içinde, fiziksel bir cisim haline gelir! Demek ki, fiziksel cismi olmayan, her türlü fiziksel cisimden önce gelen "dolaysız duyumlar" vardır! Ne yazık ki, bu görkemli felsefe henüz seminerlerimizde kabul görmedi; yoksa, bu seminerlerde onun gerçek değeri anlaşılırdı.
"... Fiziksel doğanın bizzat kendisinin dolaysız nitelikte karmaşaların bir artma [italikler Bogdanov'undur] olduğunu (ruhsal düzenlemeler de bu dolaysız karmaşalara aittirler), yani doğanın, bu karmaşaların, benzer ama daha karmaşık türde (canlı varlıkların toplumsal olarak örgenlenmiş deneyinde) başka karmaşalardaki bir yansısı olduğunu kabul etmiştik." (s. 146.)
Fiziksel doğanın bizzat kendisinin bir ürün olduğunu öğreten bir felsefe katıksız bir klerikalizm felsefesidir. Onun bu niteliği, Bogdanov'un her türlü dini şiddetle reddetmesi olgusuyla hiç bir şekilde değişmez. Dühring de bir tanrıtanımazdı; kendi "sosyalistimsi" düzeninde dinin yasaklanmasını bile öneriyordu. Ne var ki, Engels, Dühring'in "sistemi"nin din olmaksızın iki yakasının bir araya gelmeyeceğine işaret ettiğinde tamamen haklıydı.[75] Aynı şey Bogdanov için de doğrudur, yalnız şu temel farkla ki, aktarılan pasaj, onda beklenmedik bir tutarsızlık değil, ama onun "ampiryomonizmi"nin ve bütün "ikamesi"nin asıl özüydü. Eğer doğa bir ürün ise, kendiliğinden anlaşılır ki, o ancak kendisinden daha büyük, daha zengin, daha geniş, daha güçlü bir kaynaktan, var olan bir kaynaktan türeyebilir, çünkü doğayı "yaratmak" için ondan bağımsız olarak var olmak gerekir. O halde doğanın dışında bir şey vardır, ve üstelik o şey doğayı yaratır. Açıkçası, buna Tanrı denir, idealist filozoflar, hep, bu terimin anlamını değiştirmeye ve onu daha soyut, daha puslu bir hale getirmeye ve aynı zamanda (akla daha yatkın kılmak için) onu, hiç bir kanıt gerektirmeyen dolaysız bir veri olarak, "dolaysız bir karmaşa" olarak "ruhsal"a yaklaştırmaya çalışırlar. Mutfak fikir, evrensel ruh, dünya iradesi, fizikselin yerine ruhsalın "genel ikamesi", bir ve aynı fikrin farklı formülasyonlarıdır. Her insan, fikri, aklı, iradeyi, ruhsalı, normal olarak işleyen insan beyninin bir işlevi olarak bilir ve bilim de bunları böyle inceler. Bu işlevi, belirli bir yolda örgenlenmiş maddeden ayırmak ve onu evrensel bir işlev, genel bir soyutlama haline getirmek, bu soyutlamayı bütün fiziksel doğanın "yerine koymak", işte felsefi idealizmin zırvası budur ve bu, aynı zamanda, doğa bilimleriyle alay etmektir.
Materyalizm diyor ki, "canlı varlıkların toplumsal olarak örgenlenmiş deneyi", fiziksel doğanın bir ürünüdür, ve ne toplumun, ne örgenlenmenin, ne deneyin, ne de canlı varlıkların bulunmadıkları ya da bulunamayacakları bir çağda başlayan fiziksel doğanın uzun gelişiminin bir sonucudur. İdealizm, fiziksel doğa, canlı varlıkların bu deneyinin bir ürünüdür, diyor ve bunu derken de doğayı tanrısallığa yükseltiyor (ya da doğayı tanrısallığa bağlı kılıyor). Çünkü Tanrı, kuşkusuz, canlı varlıkların toplumsal olarak örgenlenmiş deneyinin bir ürünüdür, Bogdanov'un felsefesine ne yandan bakarsanız bakın, onda gerici anlam karışıklığından başka bir şey bulamazsınız.
Bogdanov'a öyle geliyor ki, deneyin toplumsal örgenlenmesinden sözetmek, "bilgibilimsel sosyalizm" gösterisidir. (m. kitap, s. xxxiv.) Baştan başa saçmalık. Eğer sosyalizme bu gözle bakılacak olursa, cizvitler, "bilgibilimsel" "sosyalizm"in en ateşli yandaşlarıdırlar, çünkü onların bilgi-bilimlerinin çıkış noktası da "toplumsal olarak örgenlenmiş deney" olarak tanrısallıktır. Katoliklik, elbette ki, toplumsal olarak örgenlenmiş bir deneydir, ama (Bogdanov'un yadsıdığı, bilimin yansıttığı) nesnel gerçeği yansıtacağı yerde, yığınların bilisizliğinin belirli toplumsal sınıflarca sömürülmesini yansıtmaktadır.
Ama cizvitlerden sözetmek niye! Bogdanov'un "bilgibilimsel sosyalizm"ini bütünüyle, Mach'ın onca sevdiği içkincilerde buluruz. Leclair, doğayı bireyin değil, "insanlığın" bilinci sayıyor. (Der Realismus, vb., s. 55.) Burjuva filozofları bu Fichte'vari bilgibilimsel sosyalizmden istediğiniz kadarım sunacaklardır size. Schuppe de, das generisehe, das gattungsmassige Moment des Betousstseins'i vurguluyor (Vierteljahrsschrift für wissenschaftliche Philosophie, c. XVII, s. 379-380), yani bilincin genel cinse ait etkenini vurguluyor. Bireysel bilincin yerine insanlığın bilincini koymakla, ya da bir tek insanın deneyi yerine toplumsal olarak örgenlenmiş deneyi koymakla, felsefi idealizmin yok olacağını düşünmek, tıpkı, bir kapitalistin yerini bir anonim ortaklık aldığı zaman kapitalizmin ortadan kalkacağını sanmak gibidir.
Bizim Rus mahçıları, Yuşkeviç ve Valentinov, materyalist Rahmetov'dan sonra (Rahmetov'a kabaca küfür etmekte kusur da etmeden), Bogdanov'un bir idealist olduğunu yinelediler. Ama bu idealizmin nereden ileri geldiğini düşünme yeteneğinden yoksundular. Eğer onlara inanmak gerekirse, Bogdanov, özel, bireysel, beklenmedik bir görüngüdür. Bu doğru değil. Bogdanov, "özgün" bir sistem türetmiş olduğunu sanabilir, ama kişinin bu görüşün yanlışlığını görebilmesi için, bunu, Mach'ın yukarda adı geçen öğretilileriyle karşılaştırması yeter. Bogdanov ile Cornelius arasındaki fark, Cornelius ile Carus arasındaki farktan çok daha azdır. Bogdanov ile Carus arasındaki fark, (kuşkusuz bunların felsefe sistemleri açısından, yoksa çıkarılan gerici sonuçların bilinç derecesi açısından değil) Carus ile Ziehen arasındaki farktan çok daha azdır vb.. Bogdanov, mançılığın idealizme dönüşmesini tanıtlayan "toplumsal olarak örgenlenmiş deney"in görüntülerinden biridir. Bogdanov (burada yalnız filozof olarak Bogdanov'un sözkonusu olduğunu kesinlikle belirtelim), eğer öğretmeni Mach'ın öğretileri, berkeleyciliğin ... "öğeleri"ni içermeseydi, var olamazdı. Ve ben, Bogdanov için, Ampiryomonizm adlı kitabını, örneğin Almancaya çevrilip, Leclair ve Schubert-Soldern, Cornelius ve Kleinpeter, Carus ve Pillon'ların (bu sonuncusu Renouvier'in Fransız işbirlikçisi ve öğretilisidir) eleştirisine sunmaktan "daha korkunç bir ceza" düşünemiyorum. Düpedüz silah arkadaşı, ve zaman zaman da, "ikame" konusunda Mach'ın doğrudan izleyicileri olan bu kişilerin yapacakları komplimanlar, uslamlamalarından daha dokunaklı olurdu.
Ancak Bogdanov'un felsefesine durağan ve tamamlanmış bir sistem gözüyle bakmak pek doğru değildir. 1899'dan I908'e kadar geçen dokuz yıl içerisinde, Bogdanov, felsefi yalpalamalarında dört evreden geçmiştir. Başlangıçta "bilimsel" materyalist (başka bir deyişle, doğa biliminin ruhuna yarı-bilinçsizce ve içgüdüsel bir biçimde bağlı) idi. Onun, Doğanın Tarihi Anlayışının Temel Öğeleri bu evrenin açık izlerini taşır. İkinci evre, OstwaId'ın 1895-1900 modasına uygun "energetik"; zaman zaman ta idealizme kadar yuvarlanan bir bilinemezcilik aşaması oldu. Bogdanov, Ostwald'dan (Ostwald'ın Doğal Felsefe Dersleri yapıtının baş sayfasında şunlar yazılıdır: "E. Mach'ın adına") Mach'a geçti, yani Mach'ın tüm felsefesi kadar tutarsız ve bulanık olan bir öznel idealizmin temel öncüllerini aldı. Dördüncü evre: Mach öğretisinin bazı çelişkilerinden kurtulma ve bir nesnel idealizm benzeri yaratma girişimi. "Genel ikame teorisi", Bogdanov'un, hareket noktasından başlayarak hemen hemen 180 derecelik bir yay çizdiğini göstermektedir. Onun felsefesinin bu evresi, diyalektik materyalizme önceki evrelerden daha mı uzaktır, yoksa daha mı yakın? Eğer Bogdanov yerinde sayıyorsa, kendiliğinden anlaşılır ki, materyalizmden uzaklaşmıştır. Eğer dokuz yıl boyunca çizmiş olduğu eğriyi izlemekte direniyorsa, materyalizme yaklaşmış demektir: gene dönüp materyalizme gelmek için yalnızca bir adımlık yoiu kalmıştır. Bir başka deyişle: onun, evrensel olarak evrensel ikamesini kaldırıp atmaktan başka yapacak bir şeyi yoktur, çünkü bu evrensel ikame, ikircil idealizmin bütün günahlarını, tutarlı öznel idealizmin bütün zaaflarını arapsaçı haline getirir, tıpkı (si licet parva componere magnis! – eğer küçüğü büyük ile karşılaştırmak yerinde olursa) Hegel'in "mutlak fikir"i, kantçı idealizmin bütün çelişkilerini ve fihteciliğin bütün zaaflarını bir araya toplaması gibi. Feuerbach materyalizme geri dönmek için ancak tek bir ciddi adım atmak zorunda kalmıştı. Bir başka deyişle mutlak fikri, bu Hegel biçimi "ruhsalı", fiziksel doğanın "ikame"sini evrensel olarak kesenkes ayıklayıp atmak. Feuerbach, felsefi idealizmin arapsaçım kesip attı, yani hiç bir "ikamesi" olmayan doğayı temel aldı.
Mahçı idealizmin arapsaçının uzun süre daha büyümesini sürdürüp sürdürmeyeceğini göreceğiz bakalım.
6. "SİMGELER TEORİSİ" (YA DA HİYEROGLİFLER TEORİSİ) VE HELMHOLTZ'UN ELEŞTİRİSİ