Sovyet Yurtseveri A. Zinoviev’in Anısına
Felixs Gorelik
Mayıs ayının güzel günleri dünyaca ünlü bilim adamı, yazar-mizahçı, 40′ı aşkın
kitabın yazarı Aleksandr Zinoviev’in ölüm haberiyle acılaştı. Artık televizyonda
bile olsa onun yüzünü göremeyeceğiz, gazetelerde onunla yapılan röportajları
okuyamayacağız, yeni kitaplarını okuyamayacağız. Rusya devlet televizyonunun 1.
kanalı onun hakkında çok sınırlı olarak bazı bilgiler yayınladı. Zinovyev
yazdığı “Esneyen Tepeler” adlı Brejnev dönemini tiye alan mizah kitabı yüzünden
SSCB’den sürülmüştü. 1. Kanal’ın belirttiğine göre Zinoviev uzun yıllar Batı’da
yaşamış ve “komünizmin çöküşünden” sonra Rusya’ya dönmüştü ve burada
üniversitede ders vermeye başlamıştı. Moskova Devlet Üniversitesi rektörü
Sadovnichev şöyle diyordu: “Zinoviev incelenmesi gereken koca bir miras
bıraktı”. Ve işte böyle. Tv kanalı esas konu hakkında hiç bir şey söylemedi.
Ölen kişi SSCB’nin kendini adamış bir savunucusuydu. Onu katı hükümlere dayanan
açıklamaları şanlı ve kahramanca tarihimizin üzerine günlük olarak pislik ve çöp
yığmayı iş edinmiş SSCB’nin mezar kazıcılarının yalanlarını havaya uçurmuştu.
A. Zinovyev heyecanlı bir adamdı, her türden haksızlık karşısında hoşgörüsüzdü.
Yaşamı boyunca türlü arayışlar ve aldanışlar içinden olgunlaşarak çıkmıştı.
Gençliğinde gerçekten de Stalin’e karşı suikast düzenlemeye çalışan bir grubun
üyesi olmuştu ve sadece bir mucize sayesinde tutuklanmaktan kurtulmuştu. Evet
gerçekten de eserlerinde toplumumuzun kusurlarını yaramazca gülünçleştirmişti,
ülke dışındaki muhalif olarak böyle davranmaya zorlanmıştı. Yine de, Batıda 20
yıl yaşadıktan sonra, A. Zinovyev kapitalist toplumun yamyamca doğasına ikna
oldu ve 1917 devrimi ve SSCB’de sosyalizmin kuruluşuna büyük bir değer vermeye
ve bunun üzerinde ciddi olarak düşünmeye başladı. SSCB’nin ölümünü kişisel bir
trajedi olarak yaşadı ve sahte-demokratlar -günümüzün bu Goebbels’leri-
tarafından yaratılan yalanlar sistemini boşa çıkarmak için bütün fırsatları
değerlendirdi.
A. Puşkov’un TVC kanalındaki Postscript programında verdiği son tv röportajında,
A. Zinovyev Putin’in kapitalist Rusya’sını şöyle tanımladı: “Güçlü bir Rusya
değil bu. Eskiden öyleydi ama bir daha asla öyle olmayacak. Rusya’ya özel bir
vahşilikle davrandılar. Rusya’yı yapay olarak öldürdüler. Onu uzun zamandır
öldürmeye koyulmuştu bunlar. Onu öldürdüler çünkü belli bir noktada çok büyük
bir devrimci dönüşüm yarattı. Onu öldürdüler çünkü Sovyet döneminde başarılan
bazı şeyler, tarihte daha önce hiç başarılmamış olan şeylerdi.”
Yöneticiler A. Zinovyev’i bizim kusurlarımızı eleştirmesine dayanarak bir
anti-komünist olarak göstermek istediler. Oysa, o SSCB’yi “şer imparatorluğu”
olarak tanımlayan Reagan’ın Rusya’daki izleyicilerine şunları söylüyordu:
” Sovyet döneminde komünizm sayesinde başarılanları inkar itmek için sinsi bir
aşağılık olmalı. Yaşadığımız çağların daha doğru bir değerlendirmesini yapacak
olan torunlarımız Sovyet döneminde başardıklarımız karşısında hayran kalacaklar.
Bizim gerçek komünizmimiz büyük tarihsel rolünü şimdiden oynamıştır ve
insanlığın evrimi üzerinde muazzam bir etki bırakmıştır… Komünizm gençtir, ancak
70 yıldan biraz fazla yaşandı. Batı Uygarlığı ise yüzyıllardır var. Tarihsel
zaman yüzyılları ve binyılları ele alır. Ne yazık ki, bir ömür boyunca tek bir
kuşak çok az şey başarabilir. Tarihimizi “kara bir başarısızlık” olarak
nitelenmesine kategorik olarak karşı çıkıyorum. Sovyet tarihi zordur, trajiktir,
dehşet vericidir, ama muhteşemdir. Her şey kötü değildi. Büyük kazanımlar vardı.
İnsanlar bu kazanımlara tam değerlerini veremediler ama yine de bunlar
gerçekleşmiştir. Günümüz toplumunun ideallere baskın geldiğine inanmıyorum. Bir
sosyolog olarak şunu iddia ediyorum ki, başka türlü olamazdı.”
İnsan Sovyet okullarında ve üniversitelerinde okumuş günümüzün
liberal-demokratlarının neden SSCB’yi sadece kara gözlüklerle incelediklerini
anlamakta zorlanabilir. Bu baylar ve bayanlar açgözlü ve bencil bir “altın
gençlik” kuşağıdır, başarılı ana-babalarının çocukları. Tüm ihtiyaçları
karşılanmış ve tüm isteklerine yerine getirilmiştir, bu yüzdendir ki devrimci ve
sosyalist fikirler onlara tamamen yabancıdır.
A. Zinovyev ise başka, kahraman bir kuşaktandı. Onun kuşağı kendi elleri ve
kendi emekleriyle insanlık tarihinde en görkemli dönüşümü gerçekleştirmiş olan
insanların kuşağıydı. Zinovyev SSCB’de sosyalizmin yaşandığı dönemle sosyalizmin
ölümünden sonra onun yerini alan şeyi karşılaştırabilecek durumdaydı.
A. Zinovyev çok çocuklu bir yoksul köylü ailesinde dünyaya geldi. Gençliğinde
babasıyla birlikte Moskova’ya gitti ve orada tıka basa dolu bir bodrum katında
yaşadılar. Zinovyev bu dönemi anarken: “Genel tablo şöyleydi: soğuk, açlık ve
korkunç bir yoksulluk. Sovyet sistemi hakkında gençliğimde olumsuz bir fikir
geliştirmeme neden olan tablo buydu.” Bu yüzden o neredeyse bir “terörist” olup
çıkacaktı. Bütün bunlara rağmen Zinovyvev liseden başarıyla mezun olarak
üniversiteye girdi. İkinci Dünya Savaşı süresince tankçı olarak ve savaştan
sonra pilot olarak hizmet etti. Mezun olduktan sonra parlak bir bilim adamı
oldu.
Günümüzde sözde “köylülüğü yıkıma uğratmış” olan kolektivizasyonu mahkum etmek
pek modadır. Ama Zinovyev annesine bireysel çifçiliğe dönmeyi arzulayıp
arzulamadığını sorduğunu hatırlar. Annesi ona “hayır” demişti. Neden?
Zinovyev’in hatırladığına göre onun cevabı şu anlama geliyordu: “Çünkü
kolektivizasyonun köylülere getirdiği bütün zorluklara rağmen, köylüleri ağır
çalışmadan ve devrimden önce köyleri düzenli aralıklarla vuran kıtlık
tehdidinden kurtardı. Köyde çok sayıda yeni meslekler ve bunlarla birlikte
kültür ve eğitim gelişti. Bu şaşkınlık verici bir çelişkidir: maddi ve diğer
sıkıntıların beraberinde büyük kültürel yaşama katılma imkanı.”
Peki “Stalin’in eziyetleri”? Günümüzde Soljenitsin’in “Gulag Takımadaları”
üzerine bitmez tükenmez konuşmalarla “dönemin atmosferini resmetmek” de pek
modadır. Adanmış bir anti-komünist Karaulov’un kendisiyle gerçekleştirdiği bir
TV röportajında Soljenitsin’den 60-80 milyon ölüm olduğu iddiasını
alıntıladığında Zinovyev’in cevabı şu olmuştu:
” ‘Gulag Takımadaları’ kitabı Sovyet tarihinin baştan aşağı çarpıtılmasıdır.
Buna göre, bir tarafta Stalin ve diğer canavar yöneticiler diğer tarafta ise
kurbanlar vardır. Sanki hiçbir büyük devrim, hiçbir büyük ilerleme olmamıştır.
Evet baskılar olmuştur ve 3 milyon kadar insan bunun kurbanı olmuştur. Bu küçük
bir sayı mı? Hayır, ama Batı’nın ilk günlerinden itibaren savaş açtığı ve sonuna
kadar bir an bile durmaksızın bu savaşını sürdürdüğü bir büyük devrim göz önünde
bulundurulduğunda o kadar da büyük değil… Günümüzde olgular hep gözden
kaçırılıyor. Yine de herhangi bir bölgeyi seçin ve orada yaşanan değişimleri
inceleyin. Belli sayıda insan baskıya mağruz kalmıştır, ama acaba aynı yerde kaç
kişi öğretmen, doktor, bilim adamı, subay olmuştur? Baskı kurbanlarına göre çok
daha büyük bir sayı elde edersiniz. Yüzlerce katı!”
A. Zinovyev ait olduğu eski kuşağın coşkusunu hatırlıyor ve onun SSCB’nin mezar
kazıcılarından ne kadar farklı olduğunu vurguluyordu: “Benim emsallerim için
yüzlerce yıllık kölelikten kurtulmanın çok büyük bir değeri vardı. Çok şeyler
yaşadık: korkunç yaşam koşulları, tutuklamalar ve savaşın zorlukları. Ama yine
de o günlerdeki yaşantımı başka hiçbir yaşantıyla değişmezdim. Emsallerim olan
milyonlarca insan o günlerde kendilerini özgür hissettiler ve büyük Y’le Yurttaş
olduklarını bildiler. Muazzam bir bilgi birikimi kazandık; bütün ülke okuyordu.
Rusya dünyanın en okumayazma bilmez ülkesinden en eğitimli ülkesi haline o
günlerde dönüştü. İnsanlığın en ileri kültürel kazanımlarına erişmemize imkan
verildi. Günlük yaşamamızdaki yoksulluğun karşılığı buydu. Pantolonlarımız
yırtık ve yamalıydı, ayakkabımızın bağcığı yoktu, ama kafalarımız boş değildi,
ki bu bizim gözümüzde dünyanın bütün maddi hazinelerinden çok daha değerliydi.”
A. Zinovyev’in ailesi devrimin halka verdiklerinin canlı bir örneğiydi. Kendisi
bir bilim adamı, bir profesör oldu, büyük kardeşi bir fabrika yöneticisi, diğer
kardeşleri -biri hariç- mühendis oldular, sonuncusu ise albay oldu ve general
olma yolundaydı.
A. Zinovyev gerçek komünistleri tanıyordu: “Amcam tam anlamıyla gerçek bir
komünistti. Savaş sırasında askeri bir bölüğün komiseriydi, sonra bir parti
işçisi. Bu sorumlu mevkileri işgal ederken, kendisi ve tüm ailesiyle bir göz
odada yaşadı ve hiçbir zaman bir daire talep etmedi. Hep aynı paltoyu giydi.
Büyük kardeşim de aynı. Ancak fabrikanın yöneticisi ve bölgenin Sovyet delegesi
olduğunda kendisi ve karısına küçük bir daire verildi. Onlar gibi birçok insan
vardı. Ülkemiz bence bu insanlar sayesinde ayakta kalabildi.”
A. Zinovyev 1930′lar ve 50′ler arasındaki Sovyet toplumunun özelliklerini şöyle
tanımlar: “1817 Devriminden sonra Rusya’da yaratılan Komünist toplumsal yapı,
halka kolektivizmi getirdi, temel ihtiyaçlarını sağladı, yeteneklerini
geliştirerek, kendi emekleriyle ve bir kolektif içinde saygın bir davranış tarzı
benimseyerek hayat koşullarını iyileştirme imkanı verdi. Ölümsüz tartışmada
-”sahip olmak mı, olmak mı?”- milyonlarca insan “sahip olmak”ın ancak asgari
olarak sağlandığı koşullarda “olmak”ı tercih etti. Ruslar küçük-burjuva denilen
aşağı değerlerden üstün olan yüksek değerlere dayalı bir toplum yaratmaya
çalıştılar. Bu değerler arasında ahlaki ve tinsel mükemmeliyetçilik, kolektife
hizmet etme, toplum uğruna kendini feda etme, özünden kısma gibi değerler başta
geliyordu. Birçok insan bu sistemi samimi olarak benimsedi. Onlar sayesinde
kahramanca işler başarıldı ve tarihte örneği olmayan sonuçlar elde edildi. Maddi
yoksunluk içinde yaşayan ama okuyan, düşünen, tartışan ve yazan bir eğitimli ve
yaratıcı insanlar katmanı oluştu. Bunlar şön yada kariyer için yırtınmayan
insanlardı. En yakın çevreleri içinde gördükleri saygıdan tatmin olan
insanlardı.”
1991 yılında “Rote Fahre” gazetesine verdiği röportajda A. Zinovyev geçmişte
komünist olmadığını ve o zamana kadarki tüm yaşamı boyunca bir anti-Stalinist
olduğunu belirtmişti. Ne var ki, artık yaşlı ve olgun bir insan olarak yalan
söylemek istemiyordu ve bir bilim adamı ve bir araştırmacı olarak konuşuyordu.
Artık Stalin’in kolektivizasyondan, sanayileştirmeye ve Büyük Yurtsever Savaş’a
kadar birçok sahada öncü rolünü takdir ediyordu.
A. Zinovyev bütün yaşam deneyimini göz önünde bulundurarak Stalin’in kişiliğini
artık daha farklı değerlendiriyordu. Stalin’i canavar olarak gösterme
girişimlerine şöyle cevap veriyordu: “Stalin hakkında yazılan ve söylenenlerin
hemen hepsi gerçek dışı! Tarihsel rolü gözden kaçırılıyor. Stalin, Lenin’le
birlikte 20. yüzyılın en büyük siyasal ve toplumsal eylem adamıydı. 19. yüzyılın
Napolyon’un ve Marks’ın çağı olması gibi, 20. yüzyıl Lenin ve Stalin çağıydı.”
Liberallerin gözdesi olan Soljenitsin için ise şöyle diyordu: “Soljenitsin vasat
bir yazardır ve bir düşünür olarak da mutlak bir hiçtir…”
A. Zinovyev’in gerçek bir aydın, ruhça bir Komünist, bir Soyvet Yurttaşı ve bir
yurtsever olarak imgesi SSCB’nin yeniden doğuşu için savaşanların yüreğinde
daima yaşayacak.
Stalin Arşivi çeviri birimi (Ekim 2006),
kaynak: Northstar Compass, Ağustos 2006
(http://www.northstarcompass.org/nsc0608/zinoviev.htm)