Komintern - Dördüncü Kongresine Rapor
3 Kasım - 5 Aralık, 1922
BEŞ YILLIK RUS İHTİLALİ VE DÜNYA İHTİLALİNİN PERSPEKTİFLERİ
KOMÜNİST ENTERNASYONALİN DÖRDÜNCÜ KONGRESİNE RAPOR
13 Kasım
Yoldaşlar, listede başlıca konuşmacı ben görünüyorum, uzun süren hastalığımdan sonra ayrıntılı bir rapor sunamayacağımı anlarsınız. En önemli sorunlara ancak bir giriş yapabiliriz. Konum çok sınırlı olacaktır. Çünkü «Rus ihtilâlinin beş yılı ve dünya ihtilâlinin perspektifleri» konusu bir tek konuşmacının bir tek konuşmada bitiremeyeceği kadar kapsamlıdır. Bu sebepten konunun sadece küçük bir bölümünü ele alıyorum; o da «yeni ekonomi siyaset» bölümüdür; üstünde çalıştığımdan özellikle benim açımdan çok önemli olan bu sorunu sizlere anlatmak istediğim için küçük bir bölümünü bilerek seçiyorum.
Sizlere yeni ekonomi siyasetimize nasıl başladığımızı ve onun sayesinde elde ettiğimiz sonuçlardan söz edeceğim. Belki bu sorunla yetinerek genel bir görüş ve bütün ile ilgili bir fikir vermeyi başarabileceğim.
Yeni iktisadi siyasetimize nasıl geldiğimizi anlatabilmek için önce 1918 yılında yazmış olduğum bir makaleden bir alıntı yapmam gerekli. 1918 başlarında, devlet kapitalizmine karşı almamız gereken tavır sorununu ele almıştım. O tarihte şunları yazıyordum: «Sovyetler Cumhuriyetine bugünkü duruma göre devlet kapitalizmi ileri bir adım sayılabilir, örneğin altı ay sonra, devlet kapitalizmini kurmuş olsak, çok büyük bir basan sayılabilir ve bir sene sonrası için ülkemizde sosyalizmin artık temelli yerine oturmuşluğun ve yenilmezliğin en iyi garantisi olurdu».
Gerçi bu satırların yazıldığı dönemde bugüne göre daha az akıllıydık ama bu sorunları inceleyemeyecek kadar da aptal değildik.
Böylece, 1918'de, Sovyetler Cumhuriyetinin o dönemdeki ekonomik durumuna göre, devlet kapitalizminin ileri bir adım olacağı kanısındayım. Belki bu çok garip, hatta saçma görünebilir; çünkü o dönemde zaten Cumhuriyetimiz sosyalist bir cumhuriyetti; o zaman her gün büyük bir acele ile -muhakkak ki aşırı bir acelecilikle- sosyalist olmadıkları öne sürülmesi imkânsız her türlü ekonomik tedbirler alıyorduk; buna rağmen, Sovyetler Cumhuriyetinin o dönemdeki ekonomik durumundan dolayı, devlet kapitalizmini ileri bir adını olarak görüyordum. Ve bu düşünceyi açıklamak için Rusya'nın ekonomik rejiminin sadece unsurlarını sıraladım. Bence bu elemanlar şunlardı:
l— ataerkil ekonomi, yani büyük bir ölçüde, doğal, köylü ekonomisi;
2— küçük -meta- üretimi; -bu şık da buğday satan köylülerin büyük bir kısmını içerir; 3— özel kapitalizm;
4— devlet kapitalizmi;
5— Sosyalizm.
«O zamanki Rusya'da bütün bu unsurlar vardı. Aralarındaki ilişkileri açıklama amacını gütmüştüm ve sosyalist olmayan unsurlardan birini, yani devlet kapitalizminin, sosyalizme üstün tutulup tutulamayacağını kendi kendime soruyordum. Tekrar ediyorum: kendine sosyalist diyen bir cumhuriyette, sosyalist olmayan bir unsurun sosyalizmin üstünde tutulması hepinizi şaşırtabilir. Rusya'nın ekonomik rejiminin homojen ve çok gelişmiş olmadığını kabul ettiğimizi hatırlarsanız mesele daha anlaşılır olmaktadır. Rusya'da ataerkil tarımın, yani en ilkel tarım biçiminin, sosyalist olan biçimin yanı sıra varolduğunun farkında idik. Bu şartlarda devlet kapitalizminin rolü ne olabilirdi?
Daha sonra kendi kendime soruyordum: bu unsurların hangisi baskın geliyor? Açık bir şekilde küçük-burjuva bir ortamda baskın gelen küçük-burjuva unsurdur. O zaman bu unsurun baskın geldiğini fark etmiştim; zaten başka şekilde düşünmek imkânsızdı. İncelediğimiz sorunla hiçbir ilgisi olmayan bir polemik sırasında, kendi kendime sorduğum soru şuydu: Devlet kapitalizmi karşısında tavrımız nedir? Ve kendime şu cevabı verdim: Devlet kapitalizmi, sosyalist bir biçim olmamakla birlikte, bugünkü durumdan, bizim için ve Rusya için çok daha iyi olurdu. Bunun anlamı nedir? Sosyal ihtilâli gerçekleştirmiş olmamıza rağmen, sosyalist ekonominin tohum ve prensiplerini abartmadık (büyütmedik). Aksine bir yere kadar bu gerçeğin bilincindeydik: Devlet kapitalizminden geçerek, sosyalizme geçmek daha iyi olurdu.
Bu nokta üzerinde önemle durmak isterim, çünkü bence ancak o noktadan hareket edersek, bugünkü ekonomi politiğin ne olduğunu gösterebiliriz; ikincisi, Komünist Enternasyonal için çok önemli sonuçlar çıkarabiliriz. Hazır bir geri çekilme planına sahip olduğumuzu söyleyemem. Hayır, ona sahip değildik. Bir polemik için yazılmış bu birkaç satır bir geri çekilme planı sayılamazdı. Temel bir sorun üstüne, yani devlet kapitalizmi için temel bir önem taşıyan ticaret özgürlüğü üzerine tek bir sözcük yoktur. Ama genel olarak geri çekilme fikri belirsiz olmakla beraber orada belirtilmişti. Biz bu konuya sadece iktisadi rejimi geçmişte ve bugün geri olan bir ülke açısından bakmakla yetine-meyiz, aynı zamanda Komünist Enternasyonalin ve Batı Avrupa'nın ileri ülkeleri açısından bakmalıyız. Bugün programla uğraşmaktayız. Bence şimdi bütün programları sadece bir ön çalışma olarak tartışmalıyız, onları oldukları gibi çıkarmalıyız ve bu sene kesin bir karar almamakla daha iyi edeceğimizi düşünüyorum. Neden? Çünkü her şeyden önce onları derinlemesine incelemediğimiz açıktır. Ayrıca bir de muhtemel bir geri çekilme ve onu gerçekleştirmenin yollan üzerine aşağı yukarı hiç düşünmedik. Oysa bu problem üzerine tüm dünyada olup biten köklü değişimlerden dolayı, örneğin kapitalizmin devrilmesiyle, tüm içerdiği zorluklara rağmen sosyalizmin kuruluşu, bütün dikkatimizi çekmelidir. Direkt olarak saldırıya geçtiğimiz zaman ve zar fer elde ettiğimiz zaman ne yapacağımızı bilmek yeterli değildir. İhtilâl döneminde o kadar önemli ve o kadar zor değildir; en azından tayin edici değildir. İhtilâl döneminde düşmanın aklını kaybettiği bir dönem var, böyle bir anda ona saldırırsak, onu 'kolayca yıkabiliriz. Ama bu da bir şey ifade etmez; düşmanımız yeterince kendine hakimse, gücünü zamanında toparlayabilir, v.s. O zaman da saldırıya geçip, uzun yıllar için geri çekilmemize sebep olabilir. Bundan dolayı geri çekilme fikri çok önemlidir ve bu sadece teorik yönden değil. Yakın bir gelecekte kapitalizme karşı açık bir saldırıya geçmeye hazırlanan bütün partilerin, pratik alanda da, şimdiden kendilerini bir geri çekilmeye hazırlamaları gerek. Bu öğretiden ve ihtilâlimizin getirdiği tüm öğretilerden yararlanabilirsek, bize zararlı değil, aksine, bir çok fırsatta yararlı olacaktır elbette.
1918'de devlet kapitalizmini muhtemel bir geri çekilme olarak düşündüğümüzü söyledikten sonra, şimdi yeni ekonomi politikamızın sonuçlarına gelelim. Tekrar ediyorum; o dönemde bu henüz çok belirsiz bir düşünce idi; ama 1921'de, zaferle biten iç savaş dönemini atlattıktan sonra, Sovyet Rusya'nın çok büyük diyebileceğimiz iç siyasi krizi ile karşılaştık. Bu iç kriz köylülerin önemli bir kısmının ve işçilerin de hoşnutsuzluğunu ortaya çıkardı. Sovyet Rusya'sında ilk kez -ve umarım son kez- büyük köylü kitlelerinin bize karşı harekete geçtiğini gördük; ama bu bilinçsiz içgüdüsel bir şekilde olmuştur. Bizler için son derece tatsız olan bu durum nasıl meydana geldi? Kendimize yeterli bir temel hazırlamadan iktisadi atılımlarımızda fazla ileri gitmiştik: bizim bir kaç hafta sonra kabul ettiğimizi, o dönemde henüz açık bir şekilde ifade edemediğimizi, kitleler hissetmişti; yani: tam sosyalist biçimlere ve tam bir sosyalist dağıtıma geçmenin gücümüzü aşan bir şey olduğunu; ve geri çekilmemizi daha basit görevler çerçevesinde yapamadığımız takdirde ölüme mahkûm olduğumuzu. Kriz herhalde Şubat 192l'de başladı. O senenin baharında yeni ekonomik siyasetimize geçmeyi çoğunlukla kabul ettik, bu konuda aramızda herhangi bir anlaşmazlık hissetmedim. Bugün 1922'nin sonunda, bir buçuk yıl sonra birkaç kıyaslama yapabiliriz. Olup bitenler nedir? Bu on sekiz aylık dönemi nasıl yaşadık? Sonuç nedir? Bu geri çekilmeden yararlanabildik mi, bizi gerçekten kurtarmış mıdır, yoksa sonuç henüz belirsiz midir? Kendime sorduğum temel soru budur. Bu soru tüm komünist partiler için de çok önemlidir. Çünkü bunun cevabı olumsuz olursa hepimizi ölüme mahkûm eder. Hepimiz iç huzuru ile bu soruya olumlu bir şekilde cevap verebiliriz, çünkü bu geçen on sekiz ay, bu sınavdan basan ile geçtiğimizi kanıtlar.
Şimdi bunu ispatlamaya çalışacağım. Bunu yapabilmek için de ekonomimizin tüm unsurlarını kısaca sıralamam gerekir.
Önce mali sistemimiz ve meşhur Rus rublesi üzerinde duracağım. Rus rublesinin meşhur olduğunu söyleyebiliriz, çünkü eh azından bugün bu rublenin sayısı katrilyonu geçmektedir. (Gülmeler) Bu da bir şeydir. Bu, astronomik bir rakamdır. Burada, bunun anlamını hiç kimsenin bilmediğine eminim. (Herkes gülüyor) İktisat bilimi açısından bu rakamları çok önemli kabul etmiyor: sıfırları atmak her zaman mümkündür. (Gülmeler). Bu sanat dalında bir kaç başarımız vardır ama iktisat bilimi açısından bunun' fazla 'bir değeri yoktur. Bu yolda ileride çok daha ilerleyeceğimiz kanısındayım. Gerçekte önemli olan, rublenin sabitleşme -sidir. Bu mesele bizi ve en değerli kadrolarımızı ilgilendirmektedir ve bu soruna tayin edici bir önem vermekteyiz. Rubleyi önce uzun bir dönem için, daha sonra da temelli olarak sabitleştirmeyi başarabilirsek, kazançlı çıkarız. O zaman da, bütün bu rakamlar, trilyonlar ve katrilyonlar hiç bir şey ifade etmeyecektir. O zaman ekonomimize sağlam bir temel verebilecek ve bu temel üzerinde onu geliştirebileceğiz. Bu konuda sizlere önemli ve kesin olgular sayabilirim. 1921'de kâğıt-ruble kurunun sabitliği üç aydan az sürmüştür. Henüz bitmemiş 1922 yılında beş aydan fazla sürmüştür. Sadece bu, yeterli olabilir. İleride bu sorunu tamamıyla çözümleyeceğimize dair bilimsel bir kanıt istemiş olsaydınız, tabii ki, yetersiz olurdu bu. Ama kanımca bunun tam bir ispatını yapmak imkânsızdır. Verilen rakamlar geçen yıldan beri, yani yeni ekonomik siyasetimize 'başladığımızdan bugüne kadar ileriye doğru yürümeyi öğrendiğimizi gösterir. Bu böylece devam ederse ve çok büyük hatalar yapmazsak ilerde bu yolda ilerleyebileceğimize eminim. En önemli olay, "bizim en çok ihtiyaç duyduğumuz ticaret ve mübadeledir.
Savaş halinde olmamıza rağmen, iki yıl işin içinden çıkabildiğimize göre -bildiğiniz gibi ancak bir kaç hafta önce Vladivostok'u geri aldık- ekonomik çalışmalarımıza, ancak, şimdi yöntemli bir şekilde başlayabildiğimiz halde, kağıt-rublenin istikrarını üç aydan beş aya tüm zorluklara rağmen geçirebildiğimize göre, memnun olabileceğimizi söyleyecek kanıtlara sahip olduğumuzu ileri sürebiliriz. Mesele yalnız oluşumuzdur. Bugüne dek hiç bir borç alamadık ve de alamayacağız. Bugün nereye gittiklerini bilemeyecek kadar «parlak» bir şekilde iktisatlarını örgütleyen güçlü kapitalist ülkelerin hiç biri bize yardım etmemiştir. Versay antlaşması ile öylesine bir mali sistem kurmuşlardır ki, kendileri bile içinden çıkamamaktadırlar. Bu büyük kapitalist ülkeler işlerini böylece idare ediyorlarsa, biz geri bir ülke olarak, temel şeyleri anladığımızdan dolayı memnun olabiliriz: örneğin rublenin istikrarı için gerekli olan şartlar. Bunu ispat eden herhangi bir teorik analiz değil, pratiktir; kanımca bu pratik dünyanın tüm tartışmalarından daha değerlidir. Pratik burada kesin sonuçlar elde ettiğimizi göstermektedir. Yani şunu bilmek gerekir: ekonomimizi rublenin istikrarına doğru yöneltiyoruz; ticaret, malların serbest mübadelesi, köylüler ve küçük üreticiler için çok önemlidir.
Şimdi sosyal hedeflerimizin tahliline geliyorum. Tabii burada en önemli unsur köylülüktür. 1921'de, köylülerin önemli bir kısmının hoşnutsuzluğu çok belli bir olgu idi. Ondan sonra ise açlık 'başlamıştır. Köylüler için bu deneylerin en korkuncu olmuştur.
Yabancı basının çığlıklar atarak şöyle yazması çok doğal. «İşte, sosyalist ekonominin sonuçlarını görünüz». Oysa, açlığın, iç savaşın korkunç bir sonucu olduğunu söylemediler elbette. 1918'de bize karşı saldırıya geçmiş büyük toprak sahipleri ve kapitalistler, açlığın sosyalist ekonominin sonucu olduğunu göstermeye çalışıyorlardı. Açlık gerçekten çok büyük bir felâket oldu, öylesine 'büyük ki, tüm örgüt ve devrimci çalışmamızı yıkmakla tehdit ediyordu.
Şimdi soruyorum: bu beklenmedik korkunç felâketten sonra, yeni ekonomi politikamızı kurduktan, köylülere ticaret özgürlüğü tanıdıktan sonra, 'bugünkü durum nedir? Cevap herkes için açık ve kesindir: köylülük bir yılda sadece açlığın hakkından gelmemiştir; ayni vergiyi öylesine ödemiştir ki, milyonlarca pounds aldık ve bütün bunlar zor kullanmadan gerçekleşmiştir. 1921'den önce, Rusya'da genel bir olgu olan köylü ayaklanması aşağı yukarı sona ermiştir. Köylülük bugünkü durumundan memnundur; bunu tereddüt etmeden söyleyebiliriz. Kanımızca bütün bu kanıtlar, istatistik yardımıyla verilen ispatlardan daha önemlidir. Köylülüğün bizde tayin edici bir unsur olduğunu kimse tartışmamaktadır. Onun bugünkü durumu, bize karşı bir hareketin olasılığını ortadan kaldırıyor. Bunu, abartmadan bilinçli bir şekilde söylüyoruz. Artık bu tartışılmaz bir olgudur. Köylülük, iktidarımızın çalışmalarını şu ya da bu alanda beğenmeyebilir ve şikâyetçi olabilir. Bu mümkün, hatta kaçınılmazdır, çünkü devlet aygıtımız ve ulusal ekonomimiz bunu önlemek için henüz zayıftır. Ama kesin olan bir şey varsa, o da köylülük içinde bize karşı ciddi bir hoşnutsuzluğun kesin olmadığıdır. Bu sonuca, bir yılda erişilmiştir. Kanımca bu oldukça iyidir.
Şimdi ise hafif sanayii sorununa geçiyorum. Hafif sanayii ile ağır sanayinin ayrıca başlangıcını tesbit etmek gerek, çünkü durumları ayrıdır. Hafif sanayi için kesinlikle şunu söyleyebilirim: genel bir gelişmeye sahne oluyoruz. Ayrıntılara girmek istemiyorum. Ayrıca istatistik raporları da vermeye hazırlanmıyorum. Ama bu genel görünüm olgulara dayanmakta ve yanlış bir bilgi içermediğini garanti ederim. Hafif sanayide genel bir ilerleme vardır ve bundan dolayı, Petrograd ve Mos kova işçilerinin durumunda kayda değer bir düzelme vardır. Diğer bölgelerde bu ilerleme daha yavaş gitmektedir, çünkü oralarda ağır sanayii hâkimdir. Demek ki, bu olguyu genelleştirmemeli. Hafif sanayinin tartışılmaz bir şekilde ilerlediğini, Moskova ve Petrograd işçilerinin durumunun düzeldiğinin tartışılmaz olduğunu tekrar ediyorum. 1921 ilkbaharında, bu iki kentin işçileri arasında hoşnutsuzluk vardı. Bugün durum böyle değildir. Her gün işçilerin durumunu ve düşüncelerini yakından izlediğimiz için, bu konuda yanılmamıza imkân yoktur.
Üçüncü sorun ağır sanayidir. Bu alanda durumun henüz geç olduğunu söylemek zorundayım. 1921-1922 arasında bir değişiklik olmuştur. Demek ki pek yakında bir dönüm noktası beklenebilir. Bunun için şimdiden gerekli olan herşeyi hazırladık. Kapitalist bir ülke ağır sanayinin durumunu düzeltebilmek için milyonlarca borç alması gerekirdi, çünkü başka bir şekilde kalkınma gerçekleşemezdi. Kapitalist ülkelerin ekonomik tarihi, ancak uzun vadede milyonlarca dolar ya da altın-ruble 'borç alarak geri kalmış ülkelerin ağır sanayilerini kalkındırmanın mümkün olduğunu 'göstermiştir. Bugüne dek böyle kredilerden istifade etmedik ve hiç bir şey almadık. İmtiyazlar konusunda yazılanların tümü boş lâftan ibarettir. Son zamanlarda bu konuda ve Urquhart imtiyazı konusunda çok şey yazdık. İmtiyazlar konusundaki politikamız bana son derece sıhhatli görünüyor. Ama buna rağmen henüz rantabl bir imtiyazımız yoktur. Bunu unutmamanızı rica ederim. Bu yüzden, ağır endüstrinin durumu geri kalmış ülkemiz için çok önemli bir sorundur, çünkü biz zengin ülkelerden herhangi bir şekilde borç almayı umamazdık. Ama buna rağmen, takdire değer bir ilerleme kaydetmekteyiz, ayrıca ticari faaliyetimiz bize şimdiden belli bir sermaye getirmiştir.
Şu anda gerçi çok mütevazidir: 20 milyon-altın rubleden biraz fazla. Ne de olsa bir başlangıçtır: ticaretimizin sağladığı sermaye ağır sanayimizi kalkındırmaya yaramaktadır. Şu anda ağır sanayimiz çok güç bir durumda. Kanımca şimdi en Önemlisi biraz tasarruf yapabilme olanağımızdır. Bunu gelecekte de yapacağız. Bu sık sık halkın sırtından yapılmasına rağmen, şimdiden tasarruf yapmak zorundayız. Bugün devlet bütçesini kısmaya çalışıyor, devlet aygıtını komprime etmeye çalışıyoruz. Daha sonra devlet aygıtımız üzerine bir kaç şey söyleyeceğim. Ne olursa olsun onu komprime etmemiz gerek, mümkün olduğu kadar tasarruf yapmamız gerek. Tasarruflarımızı her alanda yapmaktayız, eğitim alanında bile; çünkü ağır sanayimizi kurtarmadığımız takdirde, hiç bir sanayi kuramayacağımız gibi, genel olarak bağımsız bir ülke olmaktan da çıkacağımızı çok iyi bilmekteyiz.
Rusya'nın kurtuluşu verimli bir mahsûlle gerçekleşmez -henüz bu yeterli değildir- köylülere tüketim mallan sağlayan hafif sanayinin iyi bir durumda olması da yeterli değildir, bize ağır sanayii de gereklidir. Onun durumunu düzeltebilmek için daha bir kaç yıl çalışmamız gerekecektir.
Ağır sanayinin devlet yardımlarına ihtiyacı vardır. Eğer bu yardımları temin edemezsek, biz değil sosyalist, uygar bir devlet bile olamayız. Demek ki bu konuda ileriye doğru bir adım attık. Ağır sanayii canlandırmak için bütün gelirlerimizi biriktirmeye başladık. Gerçi bugüne dek elde ettiğimiz miktar ancak 20 milyon altın-rubleyi geçmektedir. Ne olursa olsun bu miktar vardır ve kullanılacağı tek alan ağır sanayidir.
Umarım ki, size vaat ettiğim gibi, genel çizgileri ile ulusal ekonomimizin temel unsurlarını kısaca açıklamış oldum. Bütün bunlardan, yeni ekonomik siyasetimizin şimdiden iyi sonuç verdiğine karar verebiliriz. Bugün, devlet olarak ticaret yapabildiğimize dair, tarımda ve sanayide sağlam yerler sağlayabildiğimize ve ileriye doğru yürüyebildiğimize dair elimizde kanıtlar vardır. Pratik çalışmamız bunu ispatlamıştır. Bence bizim için bu yeterlidir. Daha öğreneceğimiz çok şey vardır ve daha çok şeyi öğrenmemiz gerektiğini de anladık. Beş yıldır iktidardayız ve bu beş yıl süresinde savaş halindeydik.
Bunu anlamak kolaydır: köylüler bizden yanaydı. Onların bizden yana olduklarından daha yakın olmak mümkün değildir. Beyaz muhafızların arkasında, dünyada en çok nefret ettikleri büyük toprak sahipleri olduklarını anlıyorlardı. Bundan dolayı en büyük coşkuyla, en büyük bağlılıkla yanımızdaydılar. Beyaz muhafızlara karşı bizi savunmaları için onları ikna etmek zor olmadı. Eskiden savaştan nefret eden köylüler beyaz muhafızlara karşı savaş ve büyük toprak sahiplerine karşı iç savaş için her şeyi yapıyorlardı. Ama her şey bundan ibaret değildi. Çünkü gerçekte bir tek şey söz konusu idi: iktidar büyük toprak sahiplerinin mi, yoksa köylülerin elinde mi kalacaktı? Ama bizim için tek sorun bu değildi. Köylüler, iktidarı işçiler için aldığımızı ve hedefimizin bu iktidarla sosyalizmi kurmak olduğunu anlıyorlardı. Bu yüzden bizim için en önemlisi sosyalist ekonomiye hazırlıktır. Ona doğrudan doğruya hazırlanmamız olanaksızdı. Bunu dolambaçlı yollardan yapmak zorunda kaldık. Bizim kurduğumuz devlet kapitalizmi, özel bir devlet kapitalizmidir. Alışılagelmiş devlet kapitalizmi tanımına uymuyor. Devlet kapitalizminin bütün kilit noktalan elimizdedir. Tüm idare noktaları bizimdir; toprak elimizde; toprak devlete aittir. Düşmanlarımızın bunun hiç bir anlam taşımadığını iddia etmelerine rağmen bu çok önemlidir. Onların iddiası yanlıştır. Toprağın devletin elinde olması son derece önemlidir ve ekonomik açıdan, pratik değeri çok büyüktür. Bunu elde ettik ve ilerdeki çalışmalarımız hep bu çerçeve içinde gelişmelidir. Bugüne dek elde ettiğimiz sonuçlar arasında köylülerimizin memnunluğu, sanayimizin ve ticaretimizin canlanması vardır. Daha önce söylediğim gibi bizim devlet kapitalizmimiz harfi harfine anılan devlet kapitalizminden ayrılmaktadır, çünkü proletarya devleti sadece toprağı değil, sanayinin en önemli unsurlarını elinde bulundurmaktadır. Küçük ve orta sanayinin yalnız bir kısmını kiraya verdik; geriye kalan her şey elimizdedir. Ticarete gelince, karma şirketler kurmaya çalıştığımızı ve şimdiden onları kurduğumuzu da işaret etmek isterim; bu şirketlerde sermayenin "bir kısmı yabancı sermayeli özel kapitalistlerin, diğer kısmı bize aittir. Her şeyden önce ticaret yapmayı öğreniyoruz, -buna da ihtiyacımız var-ayrıca gerekli olduğu kanısına vardığımız zaman bir şirketi likide etme olanağımız her zaman vardır, bu yüzden hiç bir rizikomuz yoktur. Buna karşılık özel kapitalistlerin yanında kendimizi eğitiyor, nasıl ilerleyebileceğimizi öğreniyor ve yaptığımız yanlışları görüyoruz. Bu söylediklerimle yetinebileceğimi düşünüyorum.
İkinci planda kalan bir kaç noktaya değinmek isterim. Geçmişte yanlışlar yaptık, ileride de yapacağımız açıktır. Bu hataları hiç kimse benden daha iyi göremez ve yargılayamaz. (Gülmeler) Bu yanlışları neden işliyoruz? Çünkü: birincisi, geri bir ülkeyiz; ikincisi eğitim seviyemiz çok düşük; üçüncüsü dışardan hiç bir yardım almamaktayız; hiç bir uygar devlet bize yardım etmemektedir. Aksine herkes bizim aleyhimize çalışmaktadır. Dördüncü hata devlet aygıtımıza aittir. Eski devlet aygıtını miras aldık, bu da 'bizim felâketimizdir. Devlet aygıtı çoğu zaman aleyhimize çalışmaktadır. Olaylar şu şekilde cereyan etmiştir; 1917'de iktidarı ele geçirdiğimiz zaman, devlet aygıtı bizi sabote etmiştir. O zaman çok korktuk ve onlara, «lütfen geri gelin» dedik. Geri geldiler ve felâket o zaman başladı. Şimdi çok geniş 'bir memur kitlemiz var ama bu personeli üretken hale sokacak bilgili elemanlardan yoksunuz. Tepede, devlet iktidarını elimizde bulundurduğumuz yerde, çoğu zaman aygıt iyi kötü işlemektedir. Oysa temelde onlar idare etmekte, çoğu zaman aldığımız kararların aleyhine davranmaktadırlar. Yanılmıyorsam, tepede bizlerden bir kaç bin ya da fazla insan vardır. Oysa tabanda, çarın ve burjuva toplumunun bıraktığı, aleyhimize bilinçsiz, zaman zaman da bilinçli çalışan yüz binlerce eski memur vardır. Kısa bir sürede buna çare bulmak olanaksızdır. Aygıtı daha iyi bir biçime sokmak, değiştirmek ve ona yeni güçler katmak için uzun yıllar çalışmalıyız. Bunu hızlı bir tempo ile yapmaktayız, hatta belki gereğinden daha hızlı gitmekteyiz. Sovyet okulları, işçi üniversiteleri açılmıştır; yüz-binlerce genç öğrenim görmektedir. Belki gereğinden çabuk öğrenmektedirler, ama ne olursa olsun çalışmaya başlandı ve bunun meyvalarını yakında toplarız. Aceleci bir biçimde çalışmadığımız takdirde, bir kaç yıl sonra aygıta köklü bir değişim getirebilecek bir gençlik kitlesine sahip olacağız.
Daha önce bir çok yanlış yaptığımızı söylemiştim; ama bu konuda düşmanlarımızdan da söz etmek istiyorum. Düşmanlarımız bizi gösterip, işte bakın Lenin bile bolşeviklerin çok fazla yanlış yaptıklarını kabul ediyor dedikleri zaman, onlara şu şekilde cevap veriyorum: evet ama bizim yanlışlarımız bambaşka bir nitelikte. Çıraklığa henüz başladık, ama iyi sonuçlar alabileceğimizden emin olabilecek kadar sistematik bir biçimde öğreniyoruz. Mademki düşmanlarımız, yani kapitalistler ve II. Enternasyonal maceraperestleri yaptığımız yanlışları gösteriyorlar, ben de, kıyaslama yapmak için meşhur bir Rus yazarının sözlerini kullanarak aktaracağım: «Bolşevikler yanlış yaptıkları zaman şöyle derler: İki kere iki beş eder». Ama düşmanları, yani kapitalistler ve II. Enternasyonal maceraperestleri yanlış yaptıkları zaman şunu demeye getiriyorlar: «İki kere iki bir mum eder».64 Bunu ispatlamak zor değil. Örneğin Amerika, İngiltere, Fransa ve Japonya'nın Kolçakla imzaladığı antlaşmaya bakın. Size soruyorum, dünyada bu devletlerden daha aydın daha güçlü devletler var mıdır? Oysa olup biten nedir? Hiç bir şey hesaplamadan, düşünmeden, gözlemeden Kolçak'a yardımlarını vaat etmişlerdir. Kanımca, insan mantığı açısından bile, akla sığmayan bir başarısızlık olmuştur.
Bize daha yakın ve daha önemli bir başka örnek veriyorum: Versay barışı. Size soruyorum, burada «muzaffer» ve «büyük» güçler ne yaptılar? Şimdi bu kaosa ve anlamsızlığa nasıl bir çare bulacaklar? Kapitalist devletlerin, kapitalist dünyanın ve II. Enternasyonalin yaptığı yanlışların bizim yanlışlarımızla kıyas kabul etmediğini söylersem abartmış olduğumu zannetmiyorum. Bu yüzden dünya ihtilâl koşullarının -kısaca bu konuya değineceğim- elverişli olduğunu düşünüyorum. Ve bazı şartlarda daha da iyi olacaklarını düşünüyorum. İşte bu şartlardan söz etmek istiyorum biraz.
1921 yılında, III. Kongrede, komünist partilerinin organik yapıları, yöntemleri ve çalışmaları ile ilgili bir karar almıştık. Çok iyi bir metin, ama tamamıyla Rus, çünkü içeriği tamamen Rus hayatının şartlarından alınmış. Metnin olumlu ve olumsuzluğu da burada. Aşağı yukarı hiç bir yabancının bu karan anlayamayacağından eminim; bu olumsuz yanı; bunu söylemeden önce bu kararı tekrar okudum: birincisi gereğinden uzundur: elli ya da daha fazla maddesi var. Yabancılar genellikle bu metinleri sonuna kadar okuyamazlar. İkincisi, okusalar bile, fazla Rus olduğu için anlayamazlar. Rusça yazılmış olduğu için değil -bütün dillere çok iyi bir şekilde çevrildi- Rus düşünceleri onu tamamıyla işlemiş olduğu için. Ve üçüncüsü, tesadüfen bir yabancı onu anlasa bile tatbik edemez. Bu da üçüncü kusurudur. Buraya gelen bir kaç delege ile görüştüm ve umarım ki Kongrede -şahsen iştirak etmesem bile, buna üzülüyorum ama iştirak etmem imkânsızdır- çeşitli ülkelerin bir çok delegesi en azından detaylı bir şekilde tartışma olanağını bulurum. Kanımca bu kararla önemli bir yanlış yaptık, yeni atılımlara doğru gi-l den yolları kendimiz kapattık. Daha önce de söylediğim gibi, bu metin çok iyi bir şekilde yazılmıştır ve elli tane maddesi ile tamamen hemfikirim. Yabancılara bizim Rus deneyimizi nasıl sunacağımızı bilemedik. Karardaki bütün sözler havada kalmıştır. Oysa bunu anlamadan ileriye gidemeyeceğiz. Kanımca hepimiz için, gerek biz Ruslar için gerek yabancı yoldaşlar için, beş yıllık Rus ihtilâlinden sonra, en önemli şey öğrenmektir. Bunu ise ancak şimdi yapabiliriz. Bu olanağa daha ne kadar sahip olacağız bilemiyorum. Kapitalist güçlerin bize daha ne kadar zaman rahatça öğrenme fırsatını vereceklerini bilemiyorum. Savaştan uzak her özgür anımızı, başından başlayarak, öğrenmek için kullanmalıyız.
Bütün Parti ve Rusya halkının bütün tabakaları öğrenmeye ne kadar susadıklarını göstererek bunu ispatlamaktadırlar. Bu arzu, bize en önemli şeyin, her zaman ve daima, öğrenmek olduğunu göstermektedir. Yabancı yoldaşlar da öğrenmelidir, ama bizim gibi okuma, yazma ve okuduğumuzu anlamak biçiminde değil, ki bizim buna daha çok ihtiyacımız var. Bunun proleter ya da burjuva kültürü ile ilgili olduğu tartışılmaktadır. Bu sorunu şimdilik askıda bırakıyorum. Ama her şeyden önce açık bir şey vardır: her şeyden önce okuma, yazma öğrenmeli ve okuduğumuzu anlamamız gerekiyor. Yabancıların buna ihtiyacı yoktur. Onlara daha önemli şeyler gerek: her şeyden önce Okumadan imzaladıkları, komünist partilerin organik yapıları ile ilgili yazılarımızı anlamaları gerekir. İlk görevleri budur. Bu kararı tatbik etmek gerek. Bunu bir tek gecede yapmak olanaksızdır. Bu karar fazla Rus: Rusya'nın deneyini dile getirmektedir. Bu yüzden yabancılar için anlaşılmazdır; bir yere onu asıp da bir azizin resmine tapar gibi de tapmazlar. Bu şekilde hiç bir sonuca varamayız. Rus deneyinin önemli bir kısmını sindirmeleri gerekir. Bu nasıl olur bilemiyorum. Örneğin belki İtalya'daki faşistler, İtalyanların henüz yeteri kadar aydınlanmış olmadıklarını ve kara-Yüzler'den ülkelerinin henüz kurtulmuş olmadığını gösterirlerse bize büyük bir yardımda bulunmuş olurlar. Biz Ruslar da bu kararın prensiplerini yabancılara anlatabilme yollarını araştırmalıyız., Yoksa onu gerçekleştirmeleri imkânsız olacaktır. Bu yüzden sadece Ruslara değil, ama yabancı yoldaşlara da en önemli şeyin öğrenmek olduğunu söylememiz gerektiğine eminim. Biz genel anlamda öğreniyoruz. Onların ise özel bir anlamda öğrenmeleri gerekir; ihtilâlci eylemin örgütlenmesi, yapısı, yöntemi ve içeriğini anlamak için öğrenmeleri gerekir. Bu yapılırsa o zaman eminim ki dünya ihtilâlinin perspektifleri sadece iyi değil çok iyi olacaktır. (Uzun uzun alkışlar. «Yaşasın yoldaş Lenin» sözleri yeni yeni coşkun alkışlara sebep oluyor).
Pravda No: 258 Kasım 1922
Toplu Eserler, cilt 33
Paris - Moskova. S. 429-444