Header Ads

Header ADS

EKONOMİK SORUNLARIN POPÜLİSTLER TARAFINDAN ORTAYA KONUŞU - 4

VE
BAY STRUVE TARAFINDAN ORTAYA KONUŞU
Lenin

The Economic Content of Narodism and the Criticism of it in Mr. Struve’s Book (The Reflection of Marxism in Bourgeois Literature)
Lenin Collected Works, Volume 1,

Yazar, toplumbilimle işini bitirdikten sonra, daha «somut eko­nomik sorunlara» yönelmektedir (S. 73). Önsözde belirttiği gibi, «genel tezlerden ve tarihin öğrettiklerinden», «insanlığın tecrübe siyle kabul ettirilmiş tartışılmaz öngörülerden» işe başlamanın «doğal ve haklı» olduğunu kabul etmektedir.

Şuna işaret edilmelidir ki, bu yöntem, incelenen kitabın esas eksikliği olarak daha başlangıçta belirtilen aynı soyutluğu taşı­maktadır. Şimdi ele alacağımız bölümlerde (üçüncü, dördüncü ve beşinci), bu eksiklik, iki tür arzu edilmeyen sonuca yol açmıştır. Bir yandan yazarın popülistlere karşı öne sürdüğü belli teorik tezleri zayıflatmıştır. Bay Struve çenel olarak fikir yürütmekte, doğal ekonomiden meta ekonomisine geçişi tasvir etmekte, dünya­da çoğunlukla şuniarm bunların olduğuna işaret etmekte ve birkaç yüzeysel sözle Rusya’yı ele almaya ve ona da «ekonomik hayatın tarihsel gelişmesinin» genel sürecini uygulamaya başlamaktadır.
Hiç kuşkusuz, süreci bu şekilde uygulamakta tamamen haklıdır ve yalnızca Rus tarihini değil, bütün tarihi yanlış açıklayan popüliz­mi eleştirmek için yazarın «tarihsel araştırmaları» kesinlikle ge­reklidir. Oysa bu tezler daha somut olarak ifade edilmeli ve ge­nel süreci Rusya'ya uygulamanın yanlış olduğunu söyleyen popü­listlerin iddialarının karşısına daha kesin bir şekilde çıkarılmalıy­dı; aynı zamanda popülistlerin Rus gerçekliğini anlayış biçimleri, marksistlerin anlayışıyla, yani marksistlerin aynı gerçekliği farklı b'çimde anlayışlarıyla karşılaştırılmalıydı, öte yandan, yazarın iddialarının soyut niteliği, kendi tezlerinin eksik kalmasına yolaç- makta ve bu tezlerini öyle bir duruma getirmektedir ki, kendisi sözü edilen sürecin varlığını doğru olarak belirttiği halde, bu sü­reç devam ederken hangi sınıfların ortaya çıktığını, hangi sınıf­ların kendilerine tabi olan diğer halk tabakalarını arka plâna ite rek bu sürecin etkeni olduklarını incelememektedir; tek kelimeyle,yazarın objektivizmi, materyalizm düzeyine —bu terimlerin(*) yu­karıda değinilen anlamında— varmamaktadır.

Bay Struve’nin eserinin yukarda değinilen bölümlerinin bu de­ğerlendirmesiyle ilgili kanıtları, eserin en önemli tezlerinden ba­zılarını incelerken ortaya koyacağız.

Yazarın, «Rus tarihinin hemen hemen ta başından beri, dolay­sız üreticilerin efendilerine olan (hukuki ve ekonomik) bağımlılık larınm ‘halk üretimi’ şarkısıyla beraber, çalman tarihsel müzik olduğu karşımıza çıkmaktadır» (S. 181) yolundaki ifadesi çok doğ­rudur. Doğal ekonomi döneminde, köylü toprak sahibinin kölesi durumundaydı, kendisi için değil de boyar, kilise ya da toprak ağası için çalışıyordu ve Bay Struve, kendine özgü toplumbilimci lerimizin «üretim araçlarının» nasıl «üreticilere ait olduğu» (S. 81) konusundaki masallarının karşısına bu tarihsel gerçeği çıkarmak­ta tamamen haklıdır. Bu masallar, Rus tarihinin, popülistlerin her zaman bol bol kullandıkları küçük - burjuva ütopyasının çı­karları yönünde çarpıtmalarından birini oluştururlar. Gerçekle göz göze gelmekten ve bu baskının gerçek adını belirtmekten kork­tukları için, tarihe yönelmişlerdir; fakat meseleleri, sanki üreti­cinin üretim araçlarına sahip olması «geleneksel» bir ilkeymiş, köylü emeğinm «yüzyıllardır var olan temel direği»imiş gibi, bu yüzden köylülüğün bugünkü mülksüzleştirilmesi foedal artık - ürü­nün yerine burjuva artık - değerin geçirilmesiyle değil ve toplum sal ekonomimizin kapitalist örgütlenmesiyle değil de. tersine, ba­şarısız siyasetin bir rastlantısıyla ve «ulusun bütün tarihsel haya­tının öngördüğü yoldan-» geçici bir «sapmayla» açıklanmaiıymış gibi tasvir etmişlerdir (Bay Yujakov’tan aktaran P. Struve, S. 15). 

Ve bunlar köylülüğün feodal tarzdaki sömürülmesinin üretim araç­larının üreticiye ait olmaması bir yana, bizzat üreticilerin «üretim araçlarından» çok az farklı oldukları en vahşi, Asya tipi biç'mle rinin son bulduğunuC) daha henüz çok kısa şiire önce gömüş olan bir ülke hakkında bu tür saçma masallar anlatmaktan utanmıyor­lardı. Bay Struve. çok iğneleyici b’r şekilde, bu «aldatıcı iyimser­liğe» karşı, Saltikof’un «halk üretim1» ve serflik arasındaki bağ­lantı hakkındaki ve «yüzyıllardır süren temel direk» döneminin «aslan pavı»nm nasıl yalnızca «laibkomoantsilerinf29) mirasçıla­rının ve diğer uşaklarının payına» «düştüğü» fS. 83) [buna dikkaı edinil hakkındaki keskin ve sert cevabım çıkarmaktadır.

Ayrıca Bay Struve’nin, Rus gerçekliğinin belirli olgularını 

kesinlikle ilgilendiren ve özellikle doğru bir düşünce içeren su söz­lerini belirtel'm, «Üreticiler yerel, sınırları tam olarak belirlen­miş bir pazar iç:n çalışmaya başladıklarında ve rekabet, yani pa­zar için mücadele geliştiğinde, bu koşullar teknik ilerlemeye yol açar... İş bölümü bir kez olanaklı duruma gelirse, mümkün oldu ğu kadar geniş bir şekilde yürütülmelidir; fakat üretim teknik bakımdan yeniden örgütlenmeden önce, değişimin (pazarlamanın) yeni koşullarının etkisi üreticinin ekonomik bakımdan tüccara ( tou- tan satın alıcıya) bağımlı duruma gelmesi gerçeğinde kendini gösterecektir. Ve toplumsal bakımdan bu nokta tayin edici bir önem taşır. Bu nokta Bay V. V. gibi saf teknik ilerlemerrn öne­miyle gözleri kamaşmış olan ‘gerçek marksistlerimizin’ «gözünden 

kaçmıştır» (S. 98). Toptan satınalıcının ortaya çıkmasının tayin edici önemi konusundaki bu değinme tamamen isabetlidir. Tayin edicidir, çünkü kuşkuya yer vermeden Rusya’da üretimin kapita­list örgütlenmesine sahip olduğumuzu ispatlamaktadır, «meta eko­nomisi para ekonomisidir, kapitalist ekonomidir» tezinin Rusya’ya da uygulanabileceğini ispatlamaktadır ve üreticinin sermayeye ba­ğımlılığını yaratmaktadır, ki bu bağımlılıktan tek bir çıkış yolu olabilir, o da üreticinin bağımsız eylemidir. «Kapitalist girişimci tüketiciyle üretici arasına girer girmez —ve bu. üretim geniş kapsamlı ve belirsiz bir pazar için sürdürüldüğünde kaçınılmaz­dır— kapitalist üretim biçimlerinden biri karşımıza çıkmaktadır» Yazar haklı olarak şunu da eklemektedir: «Eğer el - zanaatı üre­timi, belirsiz ve uzak bir pazar için çalışan üreticinin tam ekono­mik bağımsızlığı tattığı bir üretim türü olarak anlaşıhyorsa. bence Rus gerçekliğinde. bu gerçek el - zanaatı üretiminin hiç olmadığı görülecektir.» Burada yersiz olan şey yalnızca gelecek zamanlı ifadeyle birlikte «bence» kelimesinin kullanılmasıdır: Büyük çap­lı üretimin ev sisteminin ve el - zanaatçılarının toptan - satınalıcı- Iar tarafından tamamen köleleştirilmesinin ağırlıkta oluşu, bizim el - zanaatı sanayilerimize var olan örgütlenmesinin genel olarak yaygın ve egemen gerçeğidir. Bu örgütlenme yalnızca kapitalist olmakla kalmayıp, aynı zamanda yazarın isabetle işaret ettiği gi­bi «kapitalistler için son derece kârlıdır» da. çünkü onlara muaz­zam kârlar garanti eder, işçi ücretlerini duyulmamış derecede düşük bir düzeye indirir ve işçilerin örgütlenmelerini ve gelişme­lerini son derece zorlaştırır (S. 99 - 101). Hiç kuşkusuz, el - zanaatı sanayilerimizde kapitalist sömürünün ağır basmasının uzun süre­dir bilinen bir gerçek olduğu ortadadır, fakat popülistler bunu hiç utanmadan görmezlikten gelmektedirler. Bundan sözeden dergile­rinin ve gazetelerinin hemen hemen her sayısında, hükümetin bü­yük - çaplı kapitalizmi «yapay» olarak desteklediği Tonun bütün «yapaylığı», küçük - çaplı değil, büyük - çaplı, el - zanaatı sanayii düzeyinde değil, fabrika düzeyinde, el • emeğine dayalı değil, ma-kina kullanımına dayalı bir kapitalizm olmasında yatarl, fakat «halk sanayiinin ihtiyaçları» için hiçbir şey yapmadığı konusunda yakınmalarla karşılaşırsınız. Burada, küçük sermaye için büyük sermayeye karşı mücadele eden ve bu «halk» sanayiinde de aynı çıkar çatışmasının hüküm sürdüğü ve bu nedenle çıkar yolun za­vallı krediler v.b. olmadığı tartışılmaz gerçeğine inatla gözlerini yuman küçük - burjuvanın dar kafalılığı bütün açıklığıyla kendini göstermektedir. İşletmesine sıkıca bağlanmış olan ve sürekli ola­rak onu kaybetmekten korkan küçük girişimci, bütün bunları, kor kulacak şeyler olarak, «sanki emek kendi meyvalarıyla bu ücreti yaratmıyormuş gibi, emeğe adil bir ücreti yaratmıyormuş gibi, emeğe adil bir ücret verilmesi için yürütülen bir tür ajitasyon» olarak gördüğüne göre, açıktır ki, emekçi el - zanaatçılarının tek temsilcisi yalnızca, fabrika sanayinin «yapay» ve « seradaymış gibi hissettiren» koşullarında yaşayan üretici olabilir(').

Bay Struve'nin tarım konusundaki tezi üzerinde de duralım. Demiryolu ulaşımı, bir değişim ekonomisine geçişi zorunlu kılar ve tarımsal üretimi meta üretimi durumuna getirir. Böylece üretimin meta üretimi oluşu, «üretimin ekonomik ve teknik rasyonelliğini» mutlaka gerektirir (S. 110). Yazar, bu tezi, tarımda büyük - çaplı üretimin yararlarının ispatlanmamış ol­duğunu muzafferce iddia eden popülistlere karşı önemli bir kanıt olarak kullanmakta ve cevabında şöyle demektedir: «M*rks’ m öğretisini kendilerine dayanak olarak alanlar, küçük işletmele­rin bazı durumlarda büyüklerinden daha fazla ekonomik yarar sağ­ladıkları tarımsal üretimin ekonomik ve teknik özelliklerine öne­mini inkâr etmekten kaçınmalıdırlar; halbuki bizzat Marks bu özelliklerin önemini inkâr etmiştir» (S. 111). Çok kapalı bir ifade, yazar hangi özelliklerden sözetmektedir? Neden bunları kesinlikle belirtmiyor? Neden Marks’ın bu konudaki görüşlerini nerede ve nasıl ifade ettiğini ve hangi nedenlerle bu görüşleri düzeltmek ge­rektiğini belirtmiyor?

Yazar şöyle devam etmektedir: «Küçük - çaplı tarımsal üretim giderek artan şekilde bir meta (üretimi) niteliği kazanmalı­dır ve küçük tarımsal işletmeler, eğer bunlar yaşayabilecek giri­şimler olacaksa, ekononrvk ve teknik rasyonelliğin genel gereksin­melerini yerine getirmelidirler». (S. 111). «Bu hiç de küçük tarım­sal işletmelerin büyükleri tarafından yutulup yutulmamaları soru­nu değildir —ekonomik evrimin bu yo’a döküleceği pek umula- maz— tersine, sözkonusu olan şey, değişimin etkisiyle ulusal eko­nominin {Almanca metinde, «halk ekonomisi» olarak geçmektedir, Cilt I, S. 445 - Yay.} bütününün geçird’ği değişikliktir. Değişim ekonomisine yukarda belirtilen ‘sanayinin yayılması’yla birlikte doğal ekonominin yerine geçmesinin toplumun tüm yapısını tama mıyla değiştirdiği gerçeğini popülistler görmezlikten gelmektedir­

ler. Tarımsal (kırsal) nüfusla tarımsal olmayan (kentsel) nüfus arasındaki eski oran İkincisinin lehine değişmektediı. Ekonomik hayatın yeni koşullarının etkisiyle tarımsal üreticilere ait ekono­mi tipi ve düşünce yapısı temelden değişmektedir» (S. 114).

Aktarılan kısım, yazarın Marks hakkında yazdıklarıyla ne an­latmak istediğini göstermekte ve aynı zamanda yukarda, somut sürecin bir tasvirine dayanmayan dogmatik ifade yönteminin ya­zarın düşüncelerini kaı anlıkta bıraktığı ve onları tam olarak ifade etmeyi engellediği yolundaki sözlere açıklık kazandırmaktadır. Ya­zarın, popülistlerin görüşlerinin yanlış olduğu konusundaki tezi tamamen doğru fakat eksiktir, çünkü bu tez, rasyonel olmayan üretim rasyonel olanla yer değiştirdiğinde gelişen uzlaşmaz sınıf çelişkisinin yeni biçimleriyle ilgili açıklamalarla birlikte ortaya konmamıştır. Örneğin yazar, «ekonomik açıdan rasyonel üretim yapmanın» «olanaklı olan en yüksek kirayı» elde etmek (S. 110'» anlamına geldiğine şöyle bir değinmekte, fakat kiranın tarımsal ekonominin burjuva örgütlenmesini öngördüğünü, yani birinci ola­rak tarımsal ekonominin pazara tam olarak bağımlılığını ve ikin­ci olarak tarımsal ekonomide de kapitalist sanayie özgü olan sınıf­ların —burjuvazi ve proletaryanın— oluşmasını öngördüğünü ek­lemeyi unutmaktadır.

Popülistler tarımsal ekonomimizin, kendi İddialarına göre kapitalist olmayan örgütlenmesinden sözettiklerinde, her şeyi yalnız­ca büyük işletmelerin küçük işletmelerin yerine geçmesine indir gemekte ve böylece sorunu korkunç derecede dar ve yanlış bir bi­çimde ortaya koymaktadırlar. Bay Struve popülistlere, böyle dü­şünürseniz, nasıl Batı Avrupa köylü ekonomisi burjuva niteliktey­se, üretimin küçük - çaplı olduğu yerlerde bile burjuva nitelik ta­şıyabilecek olan (ve bizde gerçekten de böyledir) tarımsal üret'min genel niteliğini görmemiş olursunuz, dediğinde tamamen haklıdır. Küçük - çaplı bağımsız işletmelerin (Rus aydınlarının ifadesi kul­lanılırsa «halk» işletmelerinin) hangi koşullarda burjuva nitelik kazandıkları iyi bilinmektedir. Bu koşullar, birinci olarak üretici­lerin birbirlerinden tecrit edilmiş(*) olmaları nedeniyle bunlar arasında rekabete yolaçan ve kitleleri yıkıma uğratırken bir azın­lığı zenginleştiren meta ekonomisinin egemenliğidir; ikinci olarak emek gücünün bir meta durumuna ve üret'm araçlarının da ser­maye durumuna gelmesi, yani üreticinin üretim araçlarından ay­rılması ve sanayinin en önemli dallarının kapitalist örgütlenme­sidir. Bu koşullar altında, bağımsız küçük üretici üreticiler kitle­sine oranla istisnai biri konum kazanmaktadır —aynı şekilde bizde de gerçekten bağımsız çiftçiler, başkaları hesabına çalışan ve «bağımsız» işletme sahibi olmak şöyle dursun, bir hafta yetecek kadar geçinme araçlarına bile sahip olmayan kitleler içinde bir istisna oluşturmaktadırlar. Bağımsız çiftçinin konumu ve çıkar­ları onu esas olarak ücretle geçinen üreticiler kitlesinden ayır­maktadır. Ücretleriyle geçinenler «adil bir ücret» sorununu ortaya sürdükleri halde, —ki bu zorunlu olarak toplumsal ekonominin de­ğiştirilmesi temel sorununu ortaya atmaya yolaçar— üreticiler kitlesi krediler, geliştirilmiş ve daha ucuz araçlar, «pazarlamanın örgütlendirilmesi», «toprak mülkiyetinin genişletilmesi» v.b. gibi tamamen iarklı şeylere ilgi duyar.

Büyük işletmelerin küçük işletmeler üzerindeki üstünlüğü ya­sası yalnızca meta üretimine ait bir yasadır ve dolayısıyla, henüz tam olarak meta üretimi alanına çekilmemiş, pazara bağımlı du­ruma gelmemiş işletmelere uygulanamaz, işte bu nedenle, Reform’ dan sonra soylulara ait çiftliklerin çökmesi ve özel mülkiyet du­rumundaki toprakların köylüler tarafından kiralanması, tarımımı­zın kapitalist evrimi görüşünü inkâr etmektedir şeklindeki düşün­

ce (yeri gelmişken bizzat Bay V. V.’nin de böyle düşündüğünü söyleyelim) yalnızca, buna başvuranların sorunu kesinlikle hiç anlamadıklarını ispatlamaktadır. Ekip-biçmenin köylülerin kontro- 

lunda olduğu feodal ilişkilerin yıkımı, doğal olarak toprak - ağala­rı arasında bir bunalım yaratmıştır. Fakat bu buhranın yalnızca, yarı - feodal emeğin (angarya) köhne biçimlerinin yerini almış olan tarım emekçilerine ve gündelikçilere artan şekilde iş veril­mesine yolaçması gerçeğinin dışında, bunun dışında, bizzat köylü işletmesi nitelik bakımından temelden değişmeye başlamıştır: Köylü işletmesi pazar için çalışmaya zorlanmıştır; bu da köylülü­ğü bir köylü küçük - burjuvazisi ve tarım - proletaryası olarak böl­mekte gecikmemiştir. Bu bölünme Rusya’daki kapitalizm sorununu 

kesin olarak karara bağlamaktadır. Bay Struve bu süreci V. bö- lüm’de şöyle açıklamaktadır: «Küçük çiftçiler arasında farklılaş­ma vardır: Bunlar arasında, bir yandan ‘ekonomik açıdan güçlü’ köylülük» [burjuva - köylülük demeliydi] gelişmekte ve diğer 

yanda proleter tipte bir köylülük gelişmektedir. Halk üretiminin özellikleri kapitalist özelliklerle tek bir tablo meydana getirmek üzere birleşmektedirler. Bu tablonun üzerinde açıkça okunan şu yazı vardır: işte kirli köylü(*) geliyor» (s. 117).

Şimdi dikkatler bu yönüne, yani «rasyonel» tarımın burjuva örgütlenmesine yöneltilmeliydi. Belirtilen süreci görmezlikten gel­mekle köylülüğün ideologları olmaktan çıkıp, küçük - burjuvazinin ideologları durumuna geldikleri popülistlere gösterilmeliydi. Po­pülistlerin özledikleri «halk üretiminin kalkındırılması» böyle bir köylü ekonomisi örgütlenmesinde ancak küçük - burjuvazinin «kal­kınması»» anlamına gelebilir. Buna karşılık, en gelişmiş kapitalist ilişkiler altında yaşayan üreticiye işaret edenler, yalnızca bu üre­ticinin çıkarlarını değil, aynı zamanda, g?niş «proleter» köylü kit­lesinin de çıkarlarını doğru bir şekilde ifade etmiş olurlar.

Bay Struve’nin açıklaması tatmin edici değildir, eksiktir ve birçok şeyi dile getirmemektedir; bu yüzden rasyonel tarımı ele aldığında, onun toplumsal ve ekonom'k örgütlenmesini tasvir et­memekle ve demiryolu ulaşımının rasyonel olmayan üretim yerine rasyonel üretimi, doğal ekonomi yerine meta üretimini geçirdiğini gösterdiğinde, oluşan yeni uzlaşmaz sınıf karşıtlığının yeni biçi­mini tasvir etmemektedir.

Sorunları ortaya koymadaki bu aynı eksiklik, incelenen bölüm­lerdeki tezlerin çoğunda göze çarpmaktadır. Bu konuda birkaç ör­nek daha verelim: Yazar, meta ekonomisinin ve geniş toplumsal işbölümünün, «özel mülkiyet kurumu, ekonomik özgürlük ilkeleri ve bireysellik duygusu temelinde geliştiğini» söylemektedir (S. 91). Ulusal üretimin ilerlemesini «özel mülkiyet kurumunun toplumdaki egemenlik derecesine» bağlamaktadır. «Belki utanılacak birşeydir, fakat gerçek hayatta cereyan eden şey budur; bunların birarada varolmaları, deneysel olarak, tarihsel olarak tespit edilmiş bir şeydir.» 18. Yüzyılın fikirlerinin ve ilkelerinin böyle hafiflikle ele alındığı günümüzde, —gerçekte o zamanın hatası tekrarlanmakta­dır— ekonomik ilerleme ve özel mülkiyet kurumu arasındaki kül­türel - tarihsel bağ, ekonomik özgürlüğün ilkeleri ve bireysellik duygusu çok sık unutulmakladır. Ekonomik ve kültürel bakımdan gelişmemiş bir toplumda söz konusu edilen ilkeler uygulamaya ko­nulmadan, ekonomik ilerlemenin olanaklılığı ancak bu bağ gözardı edildiğinde umulabilir. Biz bu ilkeler için hiç bir özel yakınlık duy­muyoruz ve bunların tarihsel bakımdan geçici niteliğini çok iyi an­lıyoruz, fakat aynı zamanda bunlarda yalnız olumsuz değil, tersineolumlu da olan muazzam bir kültürel kuvvet de görmemezlik ede­miyoruz. Bu unsuru (bu muazzam kültürel kuvveti) ancak kendi varsayımları içinde herhangi bir tarihsel devamlılıkla hiçbir bağı olmadığını sanan idealizm görmeyebilir (S. 91).

Yazar, «tarihsel olarak bir arada var olmalarla» ilgili «objek­tif» tesbitinde tamamen haklıdır, ne yazık ki tezini eksik ifade et­miştir .İnsanın yazara şöyle diyeceği geliyor: Söyleyeceklerinizin hepsini söyleyin! Bütün bu genel önerileri ve tarihsel değerlen­dirmeleri Rus tarihimizin belli bir dönemine indirgeyin, bunları öyle bir şekilde formüle edin ki, kavrayışınızın popülistlerin kav­rayışından neden ve gerçekte hangi noktada ayrıldığı belli olsun, bunları Rus marksistlerine ölçüt olarak hizmet etmesi gereken gerçeklikle karşılaştırın, bütün bu ilerleme ve kültür örnekleri ta­rafından gizlenen sınıf çelişkilerini açığa çıkarın (*).

Reform sonrası Rusya’sında kaydedilen «ilerleme» ve «kültür» hiç kuşkusuz «özel mülkiyet kurumu» ile bağlantılıdır. Bu, yal­nızca, günlük hayatta «özgür emeğin» ve onun sermayeye satılı­şının temsil ettiği gibi mahkemelerdeki «eşitlik» türünden bir eşit­liği garantileyen yeni bir «çelişkili» uygarlık sürecinin yaratılma­sı sayesinde ilk olarak bütün ayrıntılarıyla ortaya konmakla kal­mamış; aynı zamanda hem devlete karşı bütün yükümlülük ve gö­revlerinden arınmış olan toprak ağalarının, hem de mülk sahibi köylüler durumuna gelmiş olan köylülerin mülklerini kapsamış­tır; ve hatta «vatandaşların» yerel yönetime (seçme - seçilme) v.b. katılmak biçimindeki politik haklarının temeli durumuna ge­tirilmiştir. «îlerlememiz»le «ekonomik özgürlüğün ilkeleri» ara­sındaki «bağ» daha da açıktır: II. Bölüm’de popülistimizden işit­tik ki, bu «özgürlük», Rus toprağının «alçakgönüllü ve sakallı» toplayıcılarını «her küçük polis memuru karşısında saygıyla bo­yun eğmek» zorunluluğundan kurtarmak demektir. «Bireycelıik duygusunun» meta ekonomisinin gelişmesiyle nasıl ortaya çıktı­ğını zaten söylemiş bulunuyoruz. Rusya’daki ilerlemenin bu özel­liklerini bir araya toplamakla insan, bundan, ilerleme ve kültü­rün tepeden tırnağa kadar burjuva olduğundan başka (1870’lerin popülistlerinin de tespit ettiği gibi) bir sonuç çıkaramaz. Bugünkü Rusya Reform’dan önceki Rusya’dan çok daha iyi durumdadır, fakat bütün bu iyileştirme tamamen ve kesinlikle burjuvaziye, onun ajanlarına ve ideologlarına borçlu olunduğu için, üreticiler bundan hiçbir yarar sağlayamamışlardır. Üreticiler açısından bu iyileştirmeler yalnızca artık - ürünün biçiminde bir değişiklik, yal­nızca üreticiyi üretim araçlarından ayırmanın daha iyi ve daha eksiksiz yöntemleri anlamına gelmiştir. İşte bu nedenle, popülist baylar Rus kapitalizmine ve burjuvalığına karşı çıkarken, özellik­le bunların temsilcileri vc öncüleri olan kimselere başvuruyorlar­sa, inanılmaz bir «hafiflik» vc «düşüncesizlik» göstermiş olmakta­dırlar. Onlar hakkında yalnızca şu söylenebilir: «Bunlar kimlerin kendilerinden olduğunu anlamamakladırlar.»

Reform sonrası Rusya’sının vc «toplumunun» bu tasvirini ka­bul etmek, bugünkü popülistin yapabileceği bir şey olmaktan çık­mıştır. Bu tasriye karşı çıkmaK için, pooüıistin, Reform - sonrası Rusya’sının burjuva niteliğini inkâr etmesi, alası olan 1870’lerin popülistinin doğrulmasına ve «geleceğin güvencelerini» bizzat do­laysız üreticiler arasında aramak için «halk arasına gitmesine» neden olan şeyi inkâr etmesi gerekecektir. Doğal olarak günü­müzün popülisti belki de yalnızca bunu inkâr etmekle kalmaya­cak, büyük bir olasılıkla incelenen ilişkide iyiye doğru bir değir şikliğin olduğunu ispatlamayı deneyecektir; böyle yapmakla da, bunu henüz farketmemiş olanların tümüne, kesinlikle en sıradan bir küçük - burjuvadan başka bir şey olmadığını göstermiş ola­caktır.

Okuyucunun da gördüğü gibi, yalnızca Bay Struve’nin tezleri­ni sonuna kadar ifade etmem vc onları başka, bir biçimde formü­le etmem gerekmektedir, böylece «onun söylediklerinin başka bir anlam taşıdığı» ortaya çıkacaktır. Bunun gerekli olup olmadığı so­rulabilir. Bu eklemeler ve sonuçlarla bu kadar ayrıntılı olarak uğraşmaya değer mi? Bunlar kendiliklerinden anlaşılmıyorlar mı?

Bence iki nedenden dolayı bunun üzerinde durmaya değer. Birinci olarak, yazarın dar objektivizmi son derece tehlikelidir, çünkü anavatanın izleyeceği yollar vc kaderi konusunda literatü­rümüzde öylesine kökleşmiş olan profesörce gözlemlerle belli sı­nıflar tarafından zorlanan gerçek sürecin kesin bir nitelendiril­mesi arasındaki ayırım çizgisini unutma noktasına kadar varmak­tadır. Bu dar objektivizm, marksizm açısından bu tutarsızlık, Bay Struve’nin kitabının ana kusurudur; ve bunun marksizmden değil de, marksizmin yetersiz bir uygulanmasından kaynaklandı­ğını, yazarın teorisinin ölçülünü gerçeklikten farklı birşey olarak görmesinden ve öğretiden farklı pratik sonuçlar çıkarmasından (bunlar olanaksızdır, tekrar ediyorum, yazarın bütün ana tezleri­ni sakatlamadıkça, böyle farklı sonuçlar çıkarmak düşünülemez) değil de, tersine, yazarın kendini yalnızca teorinin bir yönüyle, en genel yönüyle sınırlamasından ve onu lam tutarlı olarak uy­gulamamasından kaynaklandığını göstermek için üzerinde özellik­le en ince ayrıntısına kadar durmak zorunlu olacaktır. İkinci ola­rak, yazarın kendi önsözünde öne sürdüğü şu düşünceyi, popü­lizmi tek tek sorunlarda eleştirmeden önce «ilkeli bir tartışma» yoluyla «aradaki görüş ayrılığının temellerini ortaya çıkarmanın» (S. VII) zorunlu olduğu konusundaki düşünceyi kabul etmemek elden gelmez. Fakat, yazarın hedefine varamaması gibi bir du­rumu engellemek için, yazarın tezlerinin hemen hemen tümüne daha somut bir anlam verilmeli vc daha çok genel nitelikteki yo­rumlarının tümü Itus tarihinin vc bugünkü Itus gerçekliğinin so­mut sorunlarına uygulanmalıdır. Materyalist bakış açısından «ol­guları tekrar gözden geçirmek» için, «toplumun» ve «devletin» ey­lemlerinde varolan ve «aydınların» teorilerinin gerisinde gizlenen sınıf çelişkilerini ortaya çıkarmak için vc son olarak Rusya’daki «halk» üretiminin ayrı ayrı dallarındaki artık-üriine el koymanın bütün ayrı, sonsuz derecedeki çeşitli biçimleri arasındaki bağı bu cl koymanın «geleceğin güvencelerini» bağrında taşıyan ve «üre­ticinin» düşüncesini ve tarihsel görevini şimdi ön plâna çıkaran ileri ve en gelişmiş kapitalist biç mierini tespit etmek için, bütün bu sorunları çözmek için Rus marksistlerinin daha yapacakları çok şey vardır. Dolayısıyla bu sorunları bir çözüme bağlama ça­bası ne kadar cüretkâr görünürse görünsün, ilerde ayrıntılara ine­rek yapılan inceleme ne kadar değişiklik ve düzeltme gerektirir­ce gerektirsin, bütün bunlara karşın, mümkün olduğu kadar ge­nel ve geniş kapsamlı bir tartışma açılması için somut sorunları ortaya çıkarmak her türlü zahmete değer.

Bay Struve’nin sorunları yanlış ortaya koymasına yolaçan dar objektivizmi, List ve onun bir «ulusal üretici güçler konfederas­yonu», fabrika sanayiinin gelişmesinin tarım sanayi için önemi, manüfaktör ve tarım devletinin yalnızca tarım devletine karşı üstünlüğü v.b. konusundaki «dikkate değer öğretisi» üzerine fi­kirlerini aktardığında, doruk noktasına varmaktadır. Yazar, bu «öğretinin» çok «inandırıcı bir şekilde, terimin geniş anlamıyla kapitalizmin tarihsel bakımdan kaçınılmazlığını ve meşruluğunu» (S. 123) ve «zafer kazanan meta üretiminin klütürel • tarihsel gü­cünü» (S. 124 )ifade etiği kanısındadır.

Yazarın bütün belirli ülkelerin, belirli tarihsel dönemlerin ve belirli sınıfların üstündeymiş gibi ileri sürdüğü gözlemlerinin pro­fesörce niteliği, burada özellikle açık olarak kendini göstermek­tedir. Bu gözlemler, ister salt teorik, isterse salt pratik yön­den ele alınırsa alınsın, her iki durumda da, böyle bir değerlen­dirme aynı derecede doğru olacaktır. Birincisinden {yani teorik yönden - Yay.) başlayalım. Fabrika sanayiinin önemi konusunda soyut, dogmatik tezler ileri sürerek, belli bir ülkede «kapitalizmin tarihsel bakımdan kaçınılmaz ve meşru olduğuna» kim olursa ol­sun herhangi bir kimseyi «ikna edebileceğine» inanmak tuhaf de­ğil midir? Sorunu, Ruskoye Bogatstvo’nun liberal profesörlerinin böylesine sevdikleri bir şekilde ortaya koymak bir hata değil mi­dir? Marksistin görevi her şeyi bunun ne olduğuna, neden hö}iP olduğuna ve başka türlü olmadığına indirgemek değil midir?

Popülistler bizdeki kapitalizmi yapay bir sera bitkisi olarak kabul ediyorlar, çünkü onunla toplumsal ekonomimizin tüm meta ekonomisi örgütlenmesi arasındaki bağı kavrayamıyorlar ve onun «halk üretimimiz» içindeki köklerini göremiyorlar. Onlara bu bağ­ları ve kökleri gösterin, onlara kapitalizmin en az gelişmiş ve bu yüzden de en kötü biçimiyle «halk üretiminde »egemen olduğunu gösterin, o zaman Rus kapitalizminin «kaçınılmazlığını» ispatla­mış olursunuz. Onlara, bu kapitalizmin emek üretkinliğini arttır­mak ve emeği toplumsallaştırmak yoluyla her yerde «halk» üre­timi içinde ortaya çıkmış olan sınıfsal, toplumsal çelişkiyi geliş­tirdiğini ve gün ışığına çıkardığını gösterin, o zaman büyük - çap­lı Rus kapitalizminin «meşruluğunu» ispatlamış olursunuz. Bu göz­lemin ticari politika sorununa sıkı sıkıya bağlı olan pratik yönüne gelince, şu aşağıdakiler belirtilebilir. Serbest ticaret ve proteksi- yonizm {yü':.sek gümrük resimleri koyarak ulusal sanayi koruma sistemi - Yayıncı} sorununun kapitalist bir sorun, burjuva politi­kasının bir sorunu olduğunu öncelikle ve en kuvvetli biçimde vur­guladıkları halde Rus marksistleri, serbest ticaretten yana olma­lıdırlar, çünkü proteksiyonizmin, ülkenin ekonomik gelişmesini yavaşlatan ve tüm burjuva sınıfın değil de, yalnızca herşeye gücü yeten bir avuç nüfuzlu kişinin çıkarlarına hizmet eden gerici ni­teliği Rusya’da çok güçlü bir şekilde görülmektedir, ve çünkü ser­best ticaret kapitalizmden kurtuluşun araçlarını yaratan süreci hızlandırmak anlamına gelir.
Blogger tarafından desteklenmektedir.