Header Ads

Header ADS

MEMLEKETİMİZDE SOSYALİZMİN KURULUŞU YOLU AÇILDI

Dimitrov

DOKUZ EYLÜL HALK AYAKLANMASI SAYESİNDE MEMLEKETİMİZDE SOSYALİZMİN KURULUŞU YOLU AÇILDI 

1. Dokuz Eylül 1944'ten Büyük Halk Meclisi Seçimlerine Kadar 

9 Eylül silahlı halk ayaklanması, memleketimi­zin gelişmesinde tarihi bir dönüm teşkil eder. 

9 Eylül 1944'te, bizde, siyasi idare, kapitalist burjuvazinin istismarcı monarşist-faşist azınlığının elinden alınarak halkın büyük çoğunluğunun, işçi sı­nıfının ve onun öncüsünün aktif önderlik rolü altın­da, kasaba ve köy emekçilerinin eline geçti. 9 Ey­lül ayaklanması, memleketimizde sosyalizmin kuru­luşu yolunu açtı. 

9 Eylül 1944 halk ayaklanmasının, Sovyet Or­dusunun Balkanlara doğru yürüyüşü ile birleşme­si, ayaklanmanın sadece zaferini temin etmekle kal­madı, ona büyük kuvvet ve genişlik verdi. 20 yıl için­de faşizme karşı biriken nefret ve emekçi tabakala­rın faşizmle ödeşmek azmi, önüne geçilmez bir şid­detle kükredi ve bir hamlede faşist rejimini silip süpürdü. Emekçiler üzerinde baskı yapan burjuva faşist polis makinesi, daha 9 Eylül günlerinde par­çalanmıştı. Faşist unsurların direnişini ezmek ve halk ayaklanmasının kazançlarını savunmak maksa­diyle silahlı bir kuvvet olarak halk milisi teşkilatı­nın kurulmasına başlandı. Monarşi etrafında top­lanmış ve Alman emperyalizmi ile sıkı sıkıya bağlanmış olan büyük kapitalist zümre, iktidardan atıl­dı. Devlet iktidarı, Partimizin önderliği altında Va­tan Cephesinde birleşmiş olan işçi, köylü, zanaatçı ve halk aydınlarının eline geçti. Devlet iktidannm karakterinde temelden değişiklikler oldu: Kapita­listlerin çıkarına halk tabakaJarını ezen makine tah­rip ediliyor, kapitalizmi imha edecek ve emekçileri her türlü istismardan kurtaracak olan bir cihaz şek­linde halk idaresi kuruluyordu. 

Eski burjuva devlet makinesi 9 Eylülde henüz tamamiyle parçalanmış değildi. Kurulan hükümet­te, sosyalistler, hala azınlığı teşkil ediyorlardı. Dev­lette birçok önemli kumanda mevkileri, sonradan anlaşıldığı gibi, itimada layık bulunmıyan veya halk idaresine karşı düşmanlık besliyen kimselerin elinde bulunuyordu. Fakat bölgelerde, idare bilfiil Vatan Cephesi komitelerinin elinde idi. İçişleri Ba­kanlığı olduğu gibi, orduda yeni kurulan yardımcı­komutan enstitüsü de Partimizin elinde bulunuyor­du. Bu hal halkın çıkarına uygundu; çünkü yalnız Partimiz, yıkılan monarşist-faşist zümresinin ezil­mesini teşkilatlandıracak, iç düzeni ve yeni baştan teşkilatlanmakta olan ordunun vatan savaşma başa­rı ile katılışını sağlıyacak durumda bulunuyordu. Halk arasında Partimizin üstün etkisi ve Vatan Cep­hesi komitelerindeki durumları, kendisine bilfiil hem hükümette idareci rolü oynamak, hem de fa­şist-mürteci eskiyi canlandırmak isteyen elemanla­ra karşı olduğu gibi, onların Vatan Cephesi safları­na sokulmuş olan yardımcılarına karşı da mücadele etmek imkanını sağlıyordu. 

Başka defalar da kaydettiğimiz gibi, idare ba­şına yeni insanlar, işçi sınıfı arasından, halk arasın­dan insanlar geçti. Faşist diktatörlüğünün çizmesi altına alınmış muazzam halk tabakaları, aktif bir siyasi hayata uyandılar ve Partinin idaresi altında memleketin siyasi, sosyal, iktisadi ve kültürel idare organlarına girdiler. Gittikçe gelişecek olan ve halk demokrasili karakter taşıyan yeni bir devlet idaresi kuruluyordu. 

9 Eylül halk ayaklanması, doğrudan doğruya demokratik ödevlerin hallini ortaya koymakla bera­ber, bizde kapitalist sistemini temelinden sarsma­dan ve burjuva demokrasisinin çerçevelerinden dı­şarı çıkmadan olamazdı. 

Bizim 9 Eylül ayaklanmamızın başlıca özelliği işte bundan ibarettir. 

Bu özellik, kapitalizmin egemenliğine el koy­madan, faşizmi mahvetmenin, emekçilerin demokra­tik haklarını sağlamanın, takviye etmenin ve geliş­tirmenin mümkün olamıyacağı durumundan ileri geliyordu. Çünkü faşizm, büyük kapitalin gaddar terörcü diktatörlüğünden başka birşey değildir. Bü­yük kapitalin egemenliğine el konulmadıkça, faşizm radikal ve artıksız olarak bertaraf edilemez; büyük kapitalin siyasi ve ekonomik kudreti korundukça, emekçilerin demokratik hakları teminat altına alı­namaz. Bundan dolayı, 9 Eylül halk ayaklanması, karakteri itibariyle demokratik ödevleri, ve keza Hitlerizmi nihai hezimete uğratmak için halkımızın savaşa katılması gibi yüce bir milli ödevi ön plana koymakla beraber, daha sonra keskin ucunu mut­laka büyük kapitalin egemenliği aleyhine yöneltme­den, ona yeni yeni ciddi darbeler indirmeden ve ge­nellikle kapitalist sisteminin yokedilmesi ve sosya­lizme geçilmesi imkanlarını yaratmadan geçemezdi. Fakat bu imkanları bir gerçek haline sokmak için, Partimizin ciddi ve çetin mücadeleler yapmast lazımdt. 

Herşeyden önce 9 Eylül zaferini müdafaa ve takviye etmek gerekiyordu. Ayaklanmanın hangi şartlar altında yapıldığım, bu şartların hayata ge­çirilmesinin gerektirdiği başlıca zorunlu tedbirleri, derhal tahakkuk ettirilmesi mümkün olan ödevlerin hacmi üzerine olan durumu, Partinin açıktan hesa­ba katması lazımdı. 

9 Eylül ayaklanması, henüz Hitler Almanya'sı­na karşı olan savaşın devamlı şartları altında ya­pılmıştt. Bu savaşın zaferle sonuçlanmasındaki çı­karlar hiç şüphesiz herşeyin üstünde duruyor ve bu çıkarlşra zarar getirecek her türlü hareketler­den sakınıp.ak gerekiyordu. Bu devre içinde - 9 Ey­lülden sonra memleketimizin gelişmesinde, savaşın sonuna ve barış antlaşmasının imzasına kadar -Partimizin faaliyetini değerlendirirken, bu önemli durumu ve memleketimizin Hitlerci Almanya'nın eski uydusu sıfatiyle özel müttefik kontrol komis­yonunun kontrolü altında bulunduğunu, bu komis­yonda halk idaresine karşı düşmanca durum takın­mış İngiliz-Amerikan mümessillerinin bulunmakta olduğunu da kesinlikle gözönündeıı uzak tutmamak lazımdır. Diğer taraftan Bulgaristan'ın, milli varlığı ve bağımsızlığı namına, Sovyetler Birliği tarafında bulunması ve aktif olarak Hitler Almanya'sına kar­şı savaşması gerekiyordu. 

Böylece, gerçek durum, yeni milletlerarası ve iç durum hakkında berrak bir görüş lazımdt. En ol­gun ödevlerin halline geçmek, işçi sınıfının, kasaba ve köy emekçilerinin kapitalizme karşı giriştikleri mücadelede ayrı gelişme safhalarını atlamamak ge­rekiyordu. Bu hususta Partimiz, işçi sınıfı ve bütün emekçiler önündeki tarihi sorumluluğunu tamamiy­le idrak ediyordu. 

9 Eylülde ve hemen sonra Partimiz, monarşist­faşist zümresinin kesinlikle ve merhametsizce ezil­mesi, halkın bütün maddi ve :rrianevi kuvvetlerinin seferber edilmesi ve bu kuvvetlerin hürriyetsever milletlerin mücadelelerine katılması maksadiyle, bü­tün halkın demokratik ve vatansever kuvvetlerinin teşkilatlı olarak bir araya toplanması şiarım yük­seltti. 9 Eylülden hemen sonra, Partimizin ortaya koyduğu merkezi görev işte bu idi ve bilindiği gibi, bu görev başarıldı. Bulgaristan, Balkanların Hitler istilacılarından kurtulması ve onların kesin olarak mağlup edilmesi için, imkanlarına göre kendine dü­şen ödevi yaptı. Partinin, Vatan Cephesinin ve dev­letin bu sıralarda ana şiarı: «Herşey cepheye, her­şey Vatan savaşının zaferi için!» idi. Bütün diğer meseleler hep bu şiara tabi kılınmıştı. Parti bu şiar­dan her türlü ayrılışa karşı mücadele ediyordu. Par­ti, belirli grupların sola kaçmalarına, doğrudan doğ­ruya sosyalist yenilikler tarafına gidilmesi gereğini ileri süren bazı arkadaşların sabırsızlıklarına karşı kesin olarak muhalefet etti. 

Halkın bütün antifaşist, demokratik ve vatan­sever kuvvetlerinin ve bu cümleden olarak burjuva muhitinden bazı Alman aleyhtarı unsurların müm­kün olan en büyük birliği hattı, faşist zümrenin tam hezimeti, antihitlerist savaşa zaferle iştirak, yurdun milli bağımsızlığım, toprak bütünlüğünü ve devlet egemenliğini koruma ve sağlama namına takip edi­lecek biricik dürüst hat, işte bu idi. Bunun gerçek­leşmesi, 9 Eylül halk ayaklanmasının verdiği tarihi kazançların korunması ve ileride de gelişmesi için peşin şart ve garanti idi. Bu siyaset, Partinin en geniş tabakalarla temasa girmesine, durumunu takvi­ye etmesine, ayaklanmaya ve halk idaresine düşman olanların tecridine imkan veriyordu. Parti Merkez Komitesi bu hattı çetinlikle ve sonuna kadar sebat­la yürüttü. 

Bu devrede apaçık faşist elemanlar ezici darbe­ler yediler. Alman emperyalistleri ile haydutluk itti­fakı imzalamaktan ve memleketi üçüncü defa milli felaket önüne getirmekten suçlu olan faşizmin ve Alman ajanlığının başlıca temsilcileri, şiddetle ceza­landırıldı. Faşist teşkilatİarı yokedildi. Emekçilerin, siyasi, iktisadi ve kültürel teşkilatları görülmemiş ölçüde gelişti, onların sosyo-politik emek çalışmala­rı çok yükseldi. Birçok ciddi demokratik ıslahat ger­çekleştirildr. Kadınlara eşit haklar sağlanarak dev­letin sosyal, iktisadi ve kültürel hayatına aktif ola­rak katılmaları imkanı temin edildi. Gençliğin ge­lişmesi için en geniş sahalar açıldı. Milli azınlıklara eşit haklar verildi ve devlet, onların okul masraf­larım üzerine aldı. Toprak Mülkiyeti Kanunu yapıl­dı ve 200 dekardan fazla araziye el kondu. (Bir is­tisna olmak üzere Dobruca' da özel emlak mülkiyeti 300 dekar olarak tesbit edildi.) Kanuna aykırı ola­rak elde edilmiş servetin geri alınması için kanun çıkarıldı. Ordunun halkçı karakterini sağlamak üze­rine ciddi tedbirler alındı. Orduda, halkın denenmiş oğullarından - faşizme karşı savaşanlardan - mey­dana gelmiş yardımcı-komutan enstitüsü kuruldu. 

Devlet makinesinin diğer alanlcırmda da yeni düzenin halkçı esaslar üzerine kurulmasına başlan­dı. Geniş halk tabakalarının demokratik hak ve öz­gürlükleri takviye olundu. Bunlar ve daha başka de­ğişiklikler, monarşinin yokedilmesinde ve Halk Cumhuriyetinin ilanında ifadEsini buldular ve tas­dik olundular. 

Bu devrede, iktisadi cephedeki başlıca gayret­ler, savaş yüzünden bozulmuş, Almanlar tarafından gaddarca soyulmuş ve iki kurak yıl içinde ilaveten zarar görmüş olan milli ekonomimizin kalkınmasına yöneltilmişti. Bu devrede, ciddi iktisadi değişiklik­ler ortaya konmamıştı ve konamazdı. Sona erme­miş olan savaş ve memleketimizin henüz yoluna gir­memiş olan milletlerarası dı.rumu, memleketimiz­de duran müttefik kontrol komisyonu, kapitalist ir­ticaının ekonomik temeline radikal tedbirlerle el kaymağa meydan vermiyorlardı. Büyük fabrikalar banka ve ticari müesseseler, hala kapitalistlerin şah­si mülkiyetinde bulunuyordu. 

Kapitalistler, kendi müessese ve sermayelerine gerçekten eskisi gibi mutlak surette hakim değildi­ler. Onların çalışmalarına devlet ve halk kontrolü konmuştu. İşçi Meslek Birliklerinin sosyal rolü hız­la büyümüştü. Fakat kapitalistlerin iktidarı her ne kadar tahdide tabi tutulduysa da, onlar müessese­lerine sahip kalmışlardı, üretime ve hükümetin ted­birlerine şu veya bu şekil ve ölçüde engel olmak için, bu durumdan yararlanıyorlardı. Ekonomik te­mellere sahip olan bu kapitalistler, halk idaresine karşı belli bir tazyik yapmak imkanına maliktiler. Siyasi ve iktisadi yerlerinden bunları tamamiyle it­mek için, ciddi bir mücadeleye ihtiyaç vardı. 

9 Eylülde, faşist zümresinin şahsında halk düş­manlarına indirilen darbe o derece kuvvetli ve ezi­ciydi ki, kapitalist burjuvazi belli bir zaman için ta­mamiyle sinmişti. Fakat bu, onların, memleketi ge­riye çevirmek emelinden vazgeçmiş olduklarını gös­termezdi. 

Hala koruduğu ekonomik temellerine dayanan kapitalist burjuvazi, mürteci Amerikan ve İngiliz çevrelerinin destekleri sayesinde, bu niyet ve ümit­lerini gerçekleştirmek teşebbüsüne girişmekte ge­cikmedi. Bazı Vatan Cephesi partilerine girerek giz­lenen sağcı mürteci elemanların cşahsında, kapita­I i st burjuvazinin Vatan Cephesinde kendi ajanları vardı. Halk idaresine karşı açık mücadeleye girmek­ten çekinen kapitalist burjuvazi, 9 Eylülden hemen sonra Partinin idareci rolünü inkar ederek, ona kar­şı şiddetli mücadeleye geçen, ekonomiyi bozmak, hükümet tedbirlerinin yürürlüğe girmesini aksat­mak, Partıyı itibardan düşürmek, Vatan Cephesini zayıf düşürmek ve eski durumu iade etmek üzere şartlar yaratuıak maksadiyle bütün gayretlerini sar­feden sağcı gerici elemanlardan yararlandı. 

İç ve milletlerarası irticaın, 9 Eylül davası ve kazançları aleyhine yöneltilen ortak ve gittikçe ar­tan gayretlerine karşı, Partimizin, emekçi tabakala­rın mücadelesini teşkilatlandırması lazımdı. Bu ka­rışık ve sorumlu mücadeleden muzaffer çıkması için, Partinin, büyük bir uyanıklık, büyük bir ma­nevra kabiliyeti ve cesaret göstermesi lazım geli­yordu. Partimiz, Merkez Komitesinin idaresi altın­da, bu ödevini şerefle başardı. Bu devrede Parti, Va­tan Cephesinin, emekçilerin, bütün halkın önderli­ği mevkiinin yüksekliğine layık olduğunu gösterdi. 

Partimizin, Damyan Velçefler'in malum olan 4. kararnamesine karşı, emekçileri nasıl bir enerji ve cesaretle sokaklara davet ettiği hatırlardadır. Vatan Cephesindeki irtica elemanları, bu kararname ile, orduda gizlenmiş olan halk cellatlarını halkın ceza­sından kurtarmak ve onları, hükümeti devirmek planlarindan kadro olarak kullanmak istiyorlardı.

Partimiz aynı zamanda, gerici Anglo-Amerikan çev­relerinin, bizdeki halk idaresine karşı mücadelede kendisine büyük umutlar bağladıkları yabancı aja­nı ve yalancı «çiftçi lideri» Geme'nin maskesini in­dirdi. Geme, Vatan Cephesinde bütün sağcı eleman­larla bir blok kurarak, açıkça Partimize karşı koy­mağa çalıştı. Bu gerici elemanlar, Vatan Cephesi ko­mitelerinin zamanını yaşamış olduklarını iddia ede­rek, onların ortadan kaldırılması, Vatan Cephesinin alelade partilerarası bir koalisyon haline getirilmesi uğrunda ve Bulgaristan'ın Sovyetler Birliği ile be­raber Hitler Almanya'sına karşı savaşa girmesi aley­hinde mücadele açmışlardı. Onlar halk milisi, halk mahkemeleri aleyhinde kahpece propagandaya baş­ladılar, memlekette ve cephede bozgunculuk yaptı­lar. 

Partimiz, Geme'yi ve Geme'cileri, halk tabaka­ları önünde düşman ajanları olarak açığa vurma­ğa, tecrit etmeğe, parçalamağa ve Vatan Cephesinin sağlam kuvvetleriyle, özel surette Çiftçi Birliği ile daha sıkı bağlar kurmağa ve işbirliği sağlamayı ba­şardı. Meşhur Dr. G. M. Dimitrof, az zamanda or­dusuz bir general halinde kaldı, suratına tükürül­müş ve rezil olmuş bir halde Sofya'daki Amerikan sefarethanesine sığındı ve Amerika'ya kaçtı. 

Bizde, Amerikan ve İngiliz emperyalistlerinin baş ajanı sıfatiyle Geme'nin ilk sonuçsuz oyunu ve başarısızlığı, Amerikan ve İngiliz emperyalistlerini, kendileri için başka aletler aramağa mecbur etti. Savaşın sona ermesiyle, Amerikan ve İngiliz reaksi­yoner çevrelerinin memleketimiz üzerindeki tazyik­leri arttı. Doğrudan doğruya onların diktesi ile Ni­kolapetkof'çular ve Grigorçeşmecief'çilerle Vatan Cephesinden ayrıldılar ve artık Amerikan emperyalizminin gizlenmiyen ajanları sıfatiyle garezkar ve halk düşmanı bir muhalefet halinde teşkilatlandılar. 

Memleketin henüz düzenlenmemiş bulunan mil­letlerarası durumu, memleketin içişlerine Amerikan emperyalistlerinin açıktan açığa karışması (26 ağus­tos 1945'te yapılması lazım gelen seçimlerin geri bı­rakılması), Alman çapulculuğu ile savaşın doğurdu­ğu büyük ekonomik zorluklar, iaşe v.d. zorlukları, muhalefet karargahları için, Vatan Cephesine, halk idaresine ve Partimize karşı yıkıcı ve çürütücü faa­liyete girişmeğe elverişli bir durum yaratmıştı. 

Bütün bunlara rağmen, halk düşmanı muhale­fet, ağır ve mahvedici bir hezimete uğradı. XXVI. Millet Meclisi seçimlerine karşı yaptıkları boykot, acınacak bir 􀀙ekilde suya düştü. Daha sonra Büyük Millet Meclisi seçimlerinde, muhalefetin en iğrenç şantajlarına, dış müdahale tehditlerine, sosyalistler hakkındaki demagojilerine, yalanlarına, iftiralarına ve Vatan Cephesi programını tahrif etmelerine rağ­men, verilen oyların yüzde yetmişini Vatan Cephe­si kazanarak, parlak bir zafer elde etti. Partimiz yal­nız başına oyların yüzde ellisinden fazlasını aldı ve Büyük Millet Meclisinde çoğunluğu elde etti. 

Büyük Millet Meclisinden alman sonuçlar, emek­çi tabakaların Partimize kayıtsız şartsız itimat ettik­lerini, memleketin idaresinde ve onun çehresini sos­yalistçe değiştirmek işinde önder bir güç olarak ona umut bağladıklarını ispat etti. Genel, vasıtasız ve eşit seçim hakkı esaslarına göre yapılan serbest ve düzenli seçimlerde, gizli oy verme usulünün tatbi­kinde, parlamenter yol ile de Vatan Cephesinde ve hayatımızın her alanında Partimizin oynadığı önder­lik rolü, kesin olarak doğrulanmış oldu. Parti, artık, 9 Eylül halk ayaklanmasının açtığı yolda, daha çetin ve daha emin olarak ileri yürüyebilirdi. 

Muhalefetin aktif olarak karşı koymasına rağ­men, barış antlaşması imzalandı. İngiltere ve Ame­rika ile diplomatik münasebetler kuruldu. Muhale­fet tarafından geçici olarak delalete sevkedilen köy­lüler ve kasabalılar arasında, Parti ve Vatan Cep­hesi tarafından yürütülen geniş aydınlatıcı faaliyet, bu halk aleyhtarı muhalefetin emekçi halk tarafın­dan tecrid edilmesiyle sonuçlandı. Halktan kopmuş ve onun nefretini kazanmış olan muhalefet önderle­ri, dışarıdan gelen müdahale yardımiyle suikastlere yönelerek, halk idaresini zorla devirmek yolunu tut­tular. Bu, sahte Nikola Petkof Çiftçi Birliği'nin tam hezimetiyle sonuçlandı. 

Partimizin idaresi altında, irticaya ait birçok suikast meydana çıkarıldı ve sertçe tasfiye edildi. Damanvelçef'çilerin suikastı açıklandı ve tasfiye edil­di. Ordu reaksiyoner subaylardan temizlendi. 

Partimiz, Vatan Cephesi bayrağı altında bütün sağlam demokratik ve vatansever kuvvetleri müm­kün olan en büyük topluluk halinde birleştirmeğe gayret ederek, gerilik taraftarı muhalefete karşı sa­vaşı sonuna kadar yürüttü; yabancı ajanlar sıfatiy­le, muhalefet önderlerinin vatana karşı işledikleri hıyaneti, tamamiyle ortaya koydu. Bu, çetin bir sı­nıf mücadelesiydi. İşçi sınıfının düşmanları halkın da düşmanları idiler. Parti, aynı zamanda işçi sını­fının durumunu takviye etmek, işçi ve köylü arasın­daki birliği kuvvetlendirmek, Vatan Cephesi safla­rını sıklaştırmak için herşeyi yapıyordu. Parti, iler­de de memleketin demokratik gelişmesi uğruna bü­tün muhtelif grup ve elemanların kuvvet ve imkan­larından akıllıca faydalanarak, Vatan Cephesi demokratik siyasi ordusunun büyüyen kuvvetlerine önderlik etmek lüzumuna dayanıyordu. Parti, müte­reddit ve sebatsız grup ve elemanlar olan bazı Va­tan Cephesi mensuplarının, halledilmek üzere konu­lan ödevlerin karakterine bağlı olarak, bu ordudan döküleceklerini idrak ediyordu. Bu ordu içindeki fa­şist ve kapitalist ajanlarına karşı, mücadele etmek lüzumunu açıkça anlıyordu. Fakat Parti, müşterek çalışma ve mücadelede, bu orduya mensup ayrı ay­rı müfrezelerin gittikçe daha fazla tanışacağını ve yakınlaşacağını, içbirliğin daha fazla sağlamlaşaca­ğını, Partimizin otoritesi ile önderlik rolünün gittik­çe yükseleceğini de biliyordu. 

Partimizin, Vatan Cephesinin bayrağı altında bütün demokratik ve vatansever kuvvetleri azami bir birlik halinde toplama siyaseti sonucunda işçi sınıfının durumunun takviye edildiği, irtica üzerin­de halkın zafer kazandığı ve Vatan Cephesi progra­mının gerçekleştirildiği de kimsenin şüphe edemi­yeceği bir durumdur. 

İşçi sınıfının önderlik rolü, Büyük Millet Mecli­si seçimlerinden sonra teşekkül etmiş olan yeni Va­tan Cephesi Hükümetinin bileşiminde de açık ola­rak ifade edilmişti. Devlette önemli kumanda mev­kileri, bilfiil imtihandan geçmiş Vatan Cepheciler tarafından işgal edilmişti. 

Vatan Cephesi de bir kat daha sağlamlaştı. Bu cepheden sağcı elemanlar (Damyanvelçef'çiler, Yu­rukofçu'lar ve diğer benzerleri) bertaraf edildiler. Bizim en önemli müttefiğimiz olac. Çiftçi Birliği, Va­tan Cephesi önderlerinin idaresi altında mütereddit ve ikiyüzlü elemanları attı ve işçi sınıfının önderli­ğinde, köylü ile işçi arasında savaş 􀀸ttifakı yapılma­sı, sosyalizmin kurulması, Emek Ziıaat Kooperatif İşletmeleri temelleri üzerinde köy ekonomisi cephe­sinin sosyalistçe değişmesi, köyde kulak ve istismar­cı unsurların adım adım tahdit edilmesi ve ortadan kaldırılması taraftarı olduğunu açıkça belirtti. Va­tan Cephesi partileri arasında karşılıklı itimat, ta­nışma ve yakınlaşma hızlandı. 

İç milletlerarası reaksiyonun hücumu böylece püskürtüldü. Savaş, işçi sınıfının, halkın zaferiyle sonuçlanmıştı. 9 Eylül halk ayaklanmasının tarihi kazançlarını korumak uğrunda, Partimiz ile Vatan Cephesinin birlikte yürüttükleri çetin ve amansız savaşın çok önemli bir safhası kapandı. Bu zincir içinde şunu da kaydetmek lazımdır ki, bu devrede iç ve miletlerarası reaksiyonun bizdeki taarruzu, açık silahlı hareket şeklini almadıysa, bunun izahı­nı yalnız halk idaresinin aldığı kesin tedbirlerde, Partimizin uyanıklık ve enerjisinde değil, dostları­mızın yardımında da aramak lazım gelir. 

2. Bizde Sosyalizm Temellerinin Atılmasına Doğru 

Partimizin idaresi altında, kapitalist irticaın geç­mişi geri getirmek maksadiyle giriştiği teşebbüse karşı halkın kazandığı zafer, memleketin siyasi ve iktisadi bakımdan hızla gelişmesi, halk idaresinin yeni baştan kurucu ve yapıcı esaslı ödevlerini yerine getirmesi imkan ve şartlarını yarattı. 

Büyük Millet Meclisi seçimlerinden ve Partimi­zin doğrudan doğruya önderliği altında hükümetin kurulmasından sonra, kapitalist sınıfın ekonomik üslerine radikal şekilde el konmadan, üretim güç­lerinin gelişmesi, memleketin iktisadi kuvvetinin ve emekçilerin refahının yükselmesi düşünülemezdi. 

Bulgaristan'da yapılan tecrübe de, Lenin'in görüşü­nü doğrulamıştır. Bu görüş gereğince, çökme halin­de bulunan kapitalizmde, faşizmi yaratan burjuva demokrasisi ümitsiz bir organik buhran geçirmekte olduğu için, herhangi bir ciddi ve devamlı demokra­tik değişiklik yapmanın imkanı yoktur; kapitaliz­min esaslarına dokunulmadan, sosyalizme doğru adım atılmadan, ileri gidilemezdi. Büyük bir sosya­list devletin yardımının varlığı, bunu memleketimiz için o oranda daha mümkün kılıyordu. 

Halk idaresinin yapıcı görevlerini ve halk eko­nomisinde devrimci değişiklikleri tamamiyle yürüt­me, bizde kapitalizmden sosyalizme geçiş için kapi­talist irticaının ekonomik üslerini ortadan kaldırma uğrundaki yol, artık temizlenmiş bulunuyordu; bu geçiş, memlekette kapitalist zümreye karşı amansız bir sınıf mücadelesi yürütmeden tahakkuk ettirile­mezdi. 

Parti kadrolarını, Vatan Cephesini, emekçileri, açık görüşlerle teçhiz edebilmek için, Partinin, bu durum içerisinde, yeni görevlere zamanında şekil vermesi gerekiyordu. Fakat bu hususta, belli gecik­melere meydan verildiğini söylememiz lazımdır .. Parti, geçen safhada başlıca ödevler esas itibariyle halledildikten sonra da önemli derecede eski şiarlar altında çalışmakta devam etti. Biz, gerici muhalefe­tin yıkılmasında belli gecikmelere meydan verdik. Büyük kapitalin egemenliğini yok etmek için kesin tedbirler almak hususunda durumun elverişli oldu­ğu ve memleketimizde kesinlikle sosyalizm temel­lerini kurmak hususunda gerekli imkan ve kuvvet­lerin var olduğu bir zamanda, biz fabrikatörlerin ve tüccarların çıkarlarıyla genel devlet çıkarlarının birbirine uydurulması imkanlarından sözetmekte de­vam ediyorduk. 

Biz, sosyalizm yolundaki gelişmemizin genel perspektifini hiçbir zaman gözden kaçırmış değiliz. Biz, faşizmin yokedilmesinin, Vatan Cephesi progra­miyle, 17 temmuz l 942' de ilan edilen bir sıra ısla­hatı yerine getirmenin, son hedefimiz olan sosya­lizmle ayrılmaz şekilde bağlı olduğuna daima inan­mış bulunuyoruz. Çoğu defa belirttiğimiz gibi, işçi sınıfının öncüsü sıfatiyle Partimizin görüşüne göre, Vatan Cephesi programının sonuna kadar yerine ge­tirilmesi, halkımıza sosyalizme geçme imkanlarını verecek olan şartların yaratılması demektir. Bir ta­raftan Vatan Cephesi siyasetimiz, !Jütün demokra­tik ileri kuvvetleri Vatan Cephesinde toplamak ve Vatan Cephesi programını gerçekleştirmek hususun­daki mücadelemiz ile, diğer taraftarı sosyalizm mü­cadelesi arasında herhangi bir ihtilafın var olmadığı­nı, biz çoğu defalar kaydetmiş bulunuyoruz. Fz.l,at şurasını da belirtmeliyiz ki, biz o zamanlar sosya­lizme geçişi, nisbeten daha uzak geleceğin ortay<1 atacağı bir mesele olarak dü!:ünüyor, iç ve dış du­rumun, bu gibi radikal tedbirler alınmasına henüz elverişli olmadığını hesap ediyorduk. 

Bu arada, bilindiği gibi, 1946 yılının sonun:1 doğru, Vatan Cephesi programı, 1942'de ilan edile1; ve 9 Eylülden sonra da ilk Vatan Cephesi hükii­meti beyannamesinde somut hale getirilen başlıca hatlariyle, artık gerçekleştirılmiş bulunuyordu. Da­hası var, Halk Cumhuriyetinin ilan edilmesi ve iki yıllık iktisat planının hazırlanmış olmasiyle, biz ar­tık fiilen ilk Vatan Cephesi programından daha ile­ri gitmiş bulunuyorduk. 9 Eylülde başlamış olan devrimci değişiklik seyrinin gelişmesi işi, büyük kapitalist özel mülkiyetin tasfiye edilmesi, köyde kapitalist elemanları tahdit etmek üzere sistemli bir siyaset yürütmeğe başlanması, devlet cihazının kökünden değiştirilmesi ve buna uygun olarak sos­yalizme doğru hareket perspektifleri açıkça çizil­miş olan yeni Vatan Cephesi programının hazırlan­ması ve bu ana görev gözönünde bulundurularak Vatan Cephesinin yeniden kurulması, Parti önder­lik rolünün bundan sonra da var kuvvetlerle takvi­ye edilmesi için kesin tedbirler alınması lüzumu ile amansız olarak göğüs gi;>ğüse geliyordu. 

Partimiz memleketin ekonomik ve sosyo-politik gelişmesinin süratinde meydana verdiği gecikme ile, az bir zaman için de olsa, işçi sınıfının ve emekçi­lerin kuvvetlerini, kendi kuvvetlerini, adeta azımsa­mış ve irti"ca kuvvetlerini büyümsemişti. Bu husus, Merkez Komitesinin XVI. Genel Kurulu tarafından kaydedildiği gibi, partimizi de «sosyalizme doğru yü­ıiiyüşümüzde perspektif ve sürat bakımından yeter derecede aydınlık olmadığını» göstermektedir. 9 Ey­lül dönümünü ve onun yarattığı imkanları sonuna kadar sağlam Marksist-Leninist tahlilden geçirerek kendisini teçhiz etmiyen Parti, bu dönümün geliş­mesindeki çeşitli merhaleleri zamanında kavrıyama­dı. Bereket versin ki, Parti, belli gecikmelerle ve ke­sin olarak genişletilmemiş kuramsal delillerle de ol­sa, durumun gerektirdiği yeni ödevleri ortaya koy­mayı ve halletmeyi başardı. 

Bu durumda da Marks-Lenin bilgisi prensipleri­ni kavramanın, bu prensipleri sosyal gelişmenin her safhasında bir faaliyet rehberi ol.:ırak dürüst ve zamanında uygulama ustalığından daha kolay oldu­ğu gerçeği, yine doğrulanmış oluyor. Partinin geride kalmaması, zorunlu olan faaliyetinde gecikmemesi ve ileriye gitmekte de acele etmemesi için büyük ve küçük Parti önderlerinin yorulmadan çalışmaları, canla başla okumaları ve öğrenmeleri gerekir. 

Halk demokrasisinin öncü kuvveti sıfatiyle Par­timizin siyasetiyle ilgili meseleler hakkındaki B. P.'­nin açıklamaları yapılan hataların süratle düzeltil­mesinde faydalı olmuştur. 

Son bir-birbuçuk yıl içinde, Partimizin önderli­ği altında, halk demokrasisinin kesin olarak yerleş­mesinde ve bizde sosyalizmin ekoncmik temelleri­nin kurulmasında gereken şartların yaratılması için, kesin önem taşıyan ana tedbirler alınmıştır. 

9 Eylül halk ayaklanmasının tarihi kazançları­nı, memlekette halk demokrasisi idare şeklini kanu­nen kuvvetlendiren ve onun ilerde gelişmesi imkanı yollarını açan yeni Cumhuriyet Anayasası kabul edildi. 

Partimizin teşebbüsü ve önderliği altında, en­düstrinin, özel bankaların, dış ticaretin, bütün iç ti­caretin, şehirlerde gayrimenkul mülkiyetin ve or­manların millileştirilmesi halledildi. Büyük tarım araçları satın alındı. Böylece üretim ve değişim araç­larının en önemli kısmı halkın malı oldu. 

Sosyalizm yolunda memleketimizin planlı geliş­mesini kesin olarak pekiştiren en önemli devrimci iktisadi tedbir, endüstrinin millileştirilmesidir. En­düstri, kredi ve ulaştırma alanında sosyal sektör, hemen hemen monopol durumuna girdi. Dış ticaret ve bütün iç ticaret sosyal bölge tarafından hemen hemen monopol haline getirilmiştir. Perakende iç ticarette sosyal bölge, özel bölge üzerinde artık ke­sin bir üstünlük elde etmiştir. Köy işletmeleri ve zanaatçılar alanında da sosyal bölge sağlam temel­lere oturdu ve bu temel, 70'den fazla Makine Traktör İstasyonu, 3 milyon dekara yakın işlenir toprağı olan Emek Ziraat Kooperatif İşletmeleri, 1 milyon dekara yakın toprağı olan Devlet Ziraat İşletmeleri, yeni Zanaatçı Emek İstihsal Kooperatifleri kurul­ması, kasaba ve köylerde kooperatif hareketinin ge­niş ölçüde gelişmesiyle, gittikçe daha fazla sağlam­laşmış oldu. 

Bu büyük ıslahat tedbirleriyle birlikte ve halk­çı Anayasamıza uygun olarak, bütün devlet cihazı sisteminde, merkezde olduğu gibi yer yer de, kök­lü değişiklikler yapılm{ştır ki, bu dhaz hen-üz bir çok kusurlarına rağmen, halkçı demokratik devlet cihazı sıfatiyle ıslah edilmekte ve geliştirilmekte de­vam ediyor. 

Partin'iiz teşebbüsü ele aldı ve onun önderliği altında bildiğiniz gibi, Vatan Cephesi yenilenmiş ge­nel bir program ve tüzük ile bir tek sosyo-politik teşkilat halinde yeni baştan kuruldu ki, bunlar, memleketin sosyalizme gidişi bakımından onun de­ğişmesi ile ilgili yeni ödevleri bir düstur haline ge­tiriyordu. Böylelikle, Partinin çetin ve devamlı ça­lışması sonucu olarak, Vatan Cephesi, koalisyon ele­manlarından temizlendi ve bu suretle, başta parti­miz olduğu halde, umumun kabul ettiği işçi sınıfı­nın önderlik rolü altında, kasaba ve köy emekçileri­nin savaş ittifakı teşkilatı haline döndü Sosyaliz­min kurulması zorunluğu şimdi, Vatan Cephesini teşkil eden bütün partiler ve teşkilatlar tarafından kabul edilmektedir. 

Vatan Cephesinin İkinci kongresi, onun geliş­mesinde çok önemli bir merhale kaydetti. Vatan Cephesine, onu içerden çürütmek ve zayıf düşür­mek maksadiyle girmiş olan düşman, mütereddit ve itimada layık olmıyan elemanlar, üyelikten düştüler veya kovuldular. Vatan Cephesi, böylelikle, sadece kazanmış oldu. Onların yerine, İkinci Kongreden sonra, emekçi halk arasından ve onun kitlevi teşki­latlarından Vatan Cephesine yeni ve taze kuvvetler katıldı. Vatan Cephesi, işçi sınıfının önderliği altın­da kasaba ve köy emekçilerinin savaş birliğinin kit­levi, sosyo-politik teşkilatı sıfatiyle, şimdi daha kuv­vetli, daha birleşik ve her zamankinden daha toplu­dur. Vatan Cephesi partileri arasında daha sıkı iş­birliği ve yakınlık için en elverişli şartlar meydanda­dır. Her parti, çoğunlukla çalıştığı muhitin özellik­lerini gözönüne alarak, muhtelif ikna, ajitasyon ve propaganda metodları kullar.mak suretiyle, halk de­mokrasisi yolunda, halkın mümkün olan en geniş tabakalarını sosyalizmin temellerini kurmak genel davasına iştirak ettirmek hususunda yardım ediyor. 

Kapitalist elemanlara karşı mücadeleyi sona er­dirmek ve sosyalizmin temellerini kurmakta ana şart ve kudretli bir faktör olan Vatan Cephesi, ha­len memleketimizde emekçilerin gittikçe büyüyen manevi ve siyasi savaş birliğinin canlı bir timsali­dir. 

Vatan Cephesinin, esas itibariyle genel bir sos­yalist program, zorunlu genel disiplin ve Partinin kamuoyu tarafından kabul edilen önderlik rolü ile tek sosyo-politik teşkilat haline çevrilmesinin büyük bir başarı olduğu şüphe götürmez. Bu sebeptendir ki biz, Vatan Cephesinin önem ve rolünün her tür­lü küçümsenmesini kesin olarak reddediyoruz. O, memleketimiz için hayati bir zaruretti ve öyle ol­makta devam ediyor. Tek sosyo-politik teşkilata karşı takındıkları ihmalkar münasebetleriyle, Vatan Cephesinin yıkılmasında çıkarı olan sınıf düşmanlarmın ekmeğine yağ süren komünistleri, itham et­meden geçemeyiz. 

Vatan Cephesi çerçevesi içinde, şimdiki Vatan Cephesi partilerinden bazılarının birbirleriyle bir­leşmeyi veya bunu faydalı ve istenilene uygun bul­dukları takdirde bağımsız teşkilat hayatına son ver­meyi tercih etmelerinin mümkün olduğu, kendiliğin­den anlaşılır. Fakat bu, yalnız onların kendi imkan­ları, kendi takdirleri ve kendi hakları olarak kal­maktadır. 

Bu saydığımız derin yenilikler, memlekette sı­nıfların ve siyasi kuvvetlerin oranındaki değişiklik­ler, bizde sosyalizmin temellerini kurmak cihetine gidilmesi meselesini ortaya koymayı mümkün kıl­dı ki, bu bizim için zorunlu ve hayati bir uygula­ma meselesidir. Partimizin genel hareket hattı,simdi budur. İşçi sınıfının ve onun kasaba ve köy emek­çileriyle ittifakının başında bulunan Parti, bu dü­rüst genel hareket hattını, metanetle, sapmadan, ic ve özellikle dış zorluk ve engellerin hepsine rağmen, zafere olan kesin ve sarsılmaz bir itimadı ile takip etmekte devam edecektir.
Blogger tarafından desteklenmektedir.