Header Ads

Header ADS

KAPİTALİN ÖZETİ - SERMAYENİN GENEL FORMÜLÜNDEKİ ÇELİŞKİLER

SERMAYENİN GENEL FORMÜLÜNDEKİ ÇELİŞKİLER 

Paranın sermayeye dönüşmesini sağlayan dolaşım şekli, metaların, paranın ve bizzat dolaşımın kendisinin mahiyeti ile ilgili daha önce sözü edilmiş kanunların tümüyle çelişir. Bu dolaşımı, basit mal dolaşımından ayırdeden biçimsel farklılık, yani satış ve alış işlemlerinin ters yönde olması, sürecin niteliğini tamamen değiştirmesi söz konusu olabilir mi? 

Dahası var: süreçlerin ters yönde oluşu, birbirleriyle alış verişte bulunan üç kişiden yalnız biri için söz konusudur. Bir kapitalist olarak A'dan mal alırım ve bunu B'ye satarım; oysa, basit bir mal sahibi olarak B'ye mal satar ve sonra A'dan mal alırım. Alış verişte bulunduğum A ve B için bu fark mevcut değildir. A ve B sadece malların alıcıları ve satıcıları olarak görünürler. Her defasında onların karşısına basit mal sahibi ya da basit para sahibi, yani satıcı ve alıcı olarak çıkan ben olurum. Birinin karşısına sırf parası diğerinin karşısına sırf malı için giderim; yoksa ne birini, ne diğerini, sermaye ya da sermaye sahibi olarak, yahut paradan ya da maldan fazla bir şeyin temsilcisi olarak görmem. Basit meta dolaşımında olduğu şekilde A için süreç satış işlemi ile başlamış, B için alış işlemi ile sona ermiştir.

Dahası var; artı-değer elde etme hakkımı işlemlerin sırasına dayandırmak istersem, bu takdirqe A, B'ye doğrudan doğruya metaını satabilir ve böylece artı-değer elde etme imkanı ortadan kalkmış olur. 

A ve B nin, doğrudan doğruya birbirlerinden meta satın aldıklarını varsayalım. Kullanım-değeri söz konusu olduğu sürece, her ikiside alış-verişten kazançlı çıkabilirler; A kendi ürettiği metaını, aynı süre içinde B'nin aynı metaı üretebileceğinden daha fazla üretebilir ve bu durum B'nin ürettiği, meta açısından da geçerli olabilir ki, bu durumda da her iki tarafta alışverişten kazançlı çıkacaklardır. Fakat değişim-değeri söz konusu olduğunda durum başkadır: bu durumda, para, dolaşım aracı olarak işin içine girse dahi, bir şey değişmez, ancak eşit değere sahip metalar birbirleri ile değiştirilelebilirler. (S. 119 [156-58].) 

Soyut olarak ele alındığında, bir kullanım-değerinin yerini başka bir kullanım-değerinin aldığını kabul ettiğimize göre, basit meta dolaşımı sırasında, metaın sadece biçimini değiştirmesi söz konusudur. Metaların dolaşımı bunların değerlerinin sırf bir şekil değişikliği geçirmeleri sonucunu doğurduğu sürece, olay saf şekli ile cereyan ettiği takdirde, dolaşım eşdeğer şeylerin değişimi sonucunu da verir. Gerçi, metalar, değerlerinden daha farklı fiyatlarla da satılabilirler, fakat bu, sadece basit meta dolaşımı kanununun ihlali anlamına gelir ve genel kaideyi bozmaz. En saf biçimi ile eşdeğerlerin değiştirilmesi söz konusudur ve bu açıdan basit meta dolaşımı bir değer büyütme, zenginleşme aracı olarak görülmez. (S. 120 [158-59].) 

Bu bakımdan, Condillac (s. 121 [159]), ve Newman (s. 122 [160].) gibilerinin artı-değerin kaynağı olarak basit meta dolaşımını gösterme çabaları yanlış bir anlayışın ürünüdür. Fakat bir an için değişimin en saf biçimi ile cereyen etmediğini, ve eşdeğerli olmayan metalaların değiştirildiğini varsayalım. Bütün metalar değerlerinin yüzde 10 üzerinde olan bir fiyat ile satılıyor olsun. Bu durumda hiç bir şey değişmemektedir; herkes satarken kazandığını satın alırken kaybetmektedir. Tıpkı, bütün metaların fiyatları yüzde 10 oranında değişmiş gibidir. Aynı şekilde, alıcılar her şeyi değerlerinin yüzde 10 oranında altındaki fiyatlarla almış olsaydılar, durum yine değişmezdi. (S. 123 [160-61], Torrens.) 

Artı-değerin fiyatlardaki bir yükselmeden doğduğunu ileri süren varsayım, satmadan sadece satın alan, üretmeden sadece tüketen, sürekli olarak karşılıksız para elde eden bir sınıfın varolduğunu kabul eder. Bu sınıfa, metaların fiyatlarının üzerinde satılması, ancak, bu sınıfa kaptırılan paranın bir kısmının kazıklamak yoluyla onlardan geri alınması anlamına gelir. (Eski Roma ile Anadolu siteleri arasındaki haraç ve ticaret ilişkileri bu duruma örnek teşkil eder). Fakat, ne olursa olsun, aslında kazıklananlar meta satıcılarıdır, ve onların bu şekilde artı-değer elde etme olanakları yoktur. 

Alışverişte ortaya çıkabilecek kazıklama durumunu ele alalım. A, B'ye, ondan satın aldığı 50 sterlin değerindeki buğdayın karşılığında 40 sterlinlik şarap satmış olsun. A, bu alış verişten 10 sterlinlik bir kazanç sağlamıştır. Fakat A ve B, ikisi bir arada 90 sterlinlik bir değere sahiptirler. A, 50 sterlin, B ise 40 sterlin değerinde olan metaya sahiptir; değer el değiştirmiş, fakat yeni bir değer yaratılmamıştır. Bir bütün olarak kapitalist sınıf hiç bir ülkede kendi kendisini kazıklayacak değer yaratmaz. (S. 126 [162-63].) 

Bu bakımdan: eğer eşdeğerli metalar birbirleri ile değiştirilirlerse, artı-değer elde edilmiş olmaz; diğer taraftan, eğer eşit değerde olmayan metalar değiştirilirlerse, bu durumda da artı-değer elde edilmiş olmaz, yani basit meta dolaşımı hiç bir şekilde yeni değer üretilmesine yol açmaz. 

Sermayenin en eski ve en çok bilinen biçimleri, tüccar sermayesi ile tefeci sermayesi bu nedenle burada konu dışı bırakılmışlardır. Eğer tüccar sermayesinin gelişmesi sırf kazıklama ile izah edilmeyecekse, bu olguyu tanımlayabilmek için bir çok ara etken gerekmektedir ki, şimdilik bunlar ele alınmamışlardır. Aynı durum, faiz getiren sermaye, tefeci sermayesi için daha da geçerlidir. İleride, bu sermaye biçimlerinin her ikisinin de asli değil, türemiş şekiller olarak ortaya çıktığı ve tarihi bakımdan modern sermayeden neden daha önce görüldüğü açığa çıkacaktır. 

Demek ki artı-değer dolaşımdan doğamaz. Peki, acaba dolaşım dışında doğması mümkün müdür? Dolaşımın dışında meta sahibi ancak malının üreticisidir, ki bu malın değeri, kendi içinde taşıdığı, belirli bir toplumsal kanuna göre ölçülen ve hesap parası ile, söz gelişi 10 sterlinlik bir fiyat ile ifade edilen, üreticisinin emek miktarına göre belirlenir. Fakat, sözgelişi 10 sterlin değerindeki meta, aynı zamanda 11 sterlin değerine sahip olamaz. Değeri yaratan üreticinin emeğidir, fakat bu değer kendi kendini büyüten bir değer değildir. Varolan değere yeni değer ekleyebilir, fakat bu, ancak metaya daha fazla emek harcayarak mümkün olabilir. Buna göre, meta üreticisi dolaşım alanının dışında, diğer üreticiler ile temasa gelmeksizin, artı-değer üretemez. 

Bu açıdan, sermayenin dolaşım alanının içinde doğması, fakat buna rağmen dolaşımın bizzat kendisinden dağmaması gerekir. (S_ 128 [165-66].) 

Demek ki, paranın sermayeye dönüşme olgusunun, meta değişimine dair kanunları esas alarak, ki eş-değerli metaların değişimi çıkış noktası olacaktır, açıklanması gerekir. Henüz ancak bir koza içindeki tırtıl halindeki kapitalistin, metaları gerçek değerleri karşılığında satın alması ve satması, fakat buna rağmen sürecin sonunda, sürece kattığından daha büyük bir değeri süreçten çekmesi gerekecektir. Tırtıl almaktan çıkıp kelebek haline gelme olgusu dolaşım alanı içinde cereyan edecek, fakat yine de dolaşımın kendisinden dolayi meydana gelmeyecektir. İşte sorunun çözümünün koşulları bunlardır. Hic Rhodus, hic salta (Halep ordaysa, arşın burda!) (S. 129 [166].)


Blogger tarafından desteklenmektedir.