Header Ads

Header ADS

KAPİTALİN ÖZETİ - PARA VEYA META DOLAŞIMI

KAPİTALİN ÖZETİ - 

PARA VEYA META DOLAŞIMI 

A. Değerin Ölçüsü 

(Basit olsun diye, eser boyunca altın, para mal olarak kabul edilmektedir.) 

Para, değer ölçüsü olarak metalardaki değer özünün, yani işzamanının görünüm şeklidir. Metaların değerinin x kadar a metaı = y kadar para meta şeklinde basit ve nispi olarak ifade edilmesi, onların para şekli, ya da fiyatıdır. (S. 55 [95].) 

Bir metaın fiyatı, onun para şekli, sırf düşüncede veya tasavvurda varolan bir para olarak ifade edilmiştir; bu bakımdan para, ancak fikir itibariyle değerlerin ölçüsüdür. (S. 57 [95].) 

Metaların değerleri fiyat olarak ifade edildikten sonra, değer ölçülerini daha da geliştirmek ve böylece bir fiyat standardı elde etmek; yani sabit bir altın miktarı ile farklı büyüklükteki altın miktarlarının ölçülmesi, teknik bakımdan zorunlu olur. Bu durum, bizzat kendisinin altının değerine bağlı olduğu değerlerin ölçülmesinde ortaya çıkan durumdan oldukça farklıdır, altın standardının değerindeki düşme ya da yükselme ile onun ağırlığı değişmeyeceği için, bunun küçük parçalarının da ağırlığı değişmez, böylece altının değerinin değişmesi, onun sabit bir fiyat ölçüsü olarak daima aynı işi görmesini engellemez. (S. 59 [97-98].)

Fiyatlar altının belirli miktarları ile ifade edildikten sonra, para, hesap parası olarak hizmet eder. 

Eğer fiyat, bir metaın değer büyüklüğünün sembolü olarak, o metaın para ile değişim oranını temsil ediyorsa, bundan, bunun tersinin de geçerli olması gerektiği, yani onun para ile değişim oranını temsil eden miktarın, zorunlu olarak her zaman metaın gerçek değer büyüklüğünü de temsil etmesi gerektiği sonucu çıkmaz. Şartların bir metaın, gerçek değerinin üstünde ya da altında satılmasına izin verdiğini veya zorladığını varsayarsak, bu satış fiyatları onun değerine tekabül etmezler, fakat yine de bu metaın fiyatıdırlar, çünkü (1) onun değer-şekli, yani para, ve (2) onun para ile değişim oranının temsilcisidirler. 

Fiyatla değer büyüklüğü arasındaki nicel uygunsuzluk ihtimali, demek ki, fiyat şeklinin bizzat kendisinde mevcuttur. Bu, bu şeklin bir kusuru değildir; tersine, onu, kuralın kendisini ancak kuralsızlığın gözü kapalı işleyen ortalama kanunu olarak duyurabildiği bir üretim biçimi için en uygun bir şekil haline getirir. Bununla beraber, fiyat şekli, sadece değer büyüklüğü ile fiyat, yani değer büyüklüğü ile bunun para olarak ifadesi arasındaki nicel uyuşmazlık ihtimali ile bağdaşmakla kalmaz, aynı zamanda, nitel bir çelişkiyi de gizleyebilir; öyle ki, para, metaların değer şeklinden başka bir şey olmadığı halde, fiyat, değeri hiç ifade etmeyebilir... Vicdan, şeref, vb. gibi kendiliklerinden var olmayan şeyler, sahipleri tarafından para karşılığı elden çıkarılabilecekleri ve böylece bir fiyatları olacağı için, mal şeklini alabilirler. (S. 61 [102].) 

Değerlerin para ile ölçülmesi, fiyat-şekli, farklılaşmanın, ideal fiyatlar ise gerçek fiyatların, ve bundan dolayı da, dolaşımın gerekliliğine delalet eder.

B. Dolaşım Ortami 

a. Metaların başkaIaşımı Dolaşımın basit şekli: M-P-M. Maddi muhtevası =M-M dir. Değişim-değerinden, kullanım-değeri karşılığında vazgeçilmiştir. 

a - Birinci safha : M-P =·iki kişinin gerekli olduğu satış işlemi. Bu safhada yanılma olması, yani, metaın değerinin altında, hatta, eğer metaın toplumsal değeri değişir ise, üretim maliyetinin bile altında satılması mümkündür. «İş-bölümü emeğin ürününü metaya dönüştürür, ve böylelikle onun giderek paraya dönüşmesini de zorunlu kılar.» Aynı zamanda, işbölümü bu değiştirme işlemine oldukça arızi bir karakter kazandırır. (S. 67 [108].) Fakat, olgu en saf biçimi ile ele alındığında, M-P işlemi, para sahibinin (eğer bizzat altın üreticisi değilse) parasını daha önce başka metalar ile değişim sonunda elde ettiğini varsayar. Bu bakımdan bu işlem alıcının açısından ters yönde sadece bir P-M işlemi olmakla kalmayıp, fakat onun da daha önceden bir satış yapmış olduğunu varsayar, vb., bu duruma göre, sonsuz sayıda satın alma ve satma işlemi birbirinin peşisıra cereyan eder. 

b-İkinci safhada, yani P-M de de, aynı durum meydana gelir. Bu durumda da, satın alma işlemi, diğer taraf açısından bir satma işlemidir. 

c- Sürecin bütünü, bu yüzden bir satın alma ve satma işlemlerinin birbirini kovaladığı metaların dolaşım çevrimidir. Bu, ürünlerin doğrudan doğruya değişiminden oldukça farklı bir olgudur; ilk önce, bu durumda ürünlerin dolaysız değişiminin bireysel ve yerel sınırları parçalanmış, ve insan emeğinin sürekli olarak değiştirilmesi mümkün hale gelmiş olur. Diğer tarafta, burada sürecin bütünü kendiliğinden gelişen ve sürece katılanların iradelerinden bağımsız olan toplumsal ilişkilere dayanmaktadır. (S. 72 [112].) Basit değişim, her iki tarafın da kullanılmayan-değer ile kullanım-değerini değiştirmesi ile ayırt edilir. Dolaşım: ise süresiz olarak devam eder. 

Her satış bir alış ve her alış bir satıştır, diye, mal dolaşımı, satışla alış arasında zorunlu bir dengeyi gerektirir şeklindeki doğmadan, -ki bu her satıcının alıcısını piyasaya kendisinin getirdiği anlamına gelmektedir- daha saçma bir şey olamaz. (1) Satış ve alış, iki karşıt uçta yer alan kişiler, yani mal sahibi ile para sahibi arasındaki değişim ilişkisi olarak, özdeş bir iştir. Diğer taraftan, bir ve aynı kişinin işlemleri olarak, biri diğerine tam karşıt iki edim meydana getirirler. Bundan dolayı, satış ve alışın özdeşliği, dolaşım sırasında meta sahibi tarafından satılamadığı sürece, metaın faydasız olduğunu, ve aynı şekilde, böyle bir durumun meydana gelebileceğini anlatır. (2) Kısmi bir süreç olarak, M-P, benzer şekilde, bağımsız bir süreçtir ve parayı bu sürecin sonunda elde eden kimsenin bu parayı yeniden metaya dönüştüreceği zamanı istediği gibi seçebileceğini ima eder. Parayı elde eden kimse bekleyebilir de. Bağımsız ve birbirine karşıt olan M-P ve P-M süreçlerinin bir iç birlik, bir bütünlük meydana getirmesi, bu iç bütünlüğün dış çelişkiler içinde hareket etmesi de demektir. Ve iki safha arasındaki zaman süresi çok uzayacak ve birbirlerinden belirli bir sınırı aşacak şekilde bağımsızlaşacak olurlarsa, bunlar arasınka iç bağlantı, kendisini zorla, bir bunalım yaratarak, ortaya koyar. b. Paranın Devri Para, metaları dolaşıma sokan ve dolaşımdan çıkartan araçtır: Kendisi ise sürekli olarak dolaşımın içinde kalır. Bu bakımdan, para dolaşımının aslında meta dolaşımının sadece bir ifadesi olmasına rağmen, metaların dolaşımı para dolaşımının bir sonucuymuş gibi görünür. Para daima dolaşım ortamında kaldığından, ortaya şu sorun çıkar: Dolaşımda ne kadar para bulunmaktadır?

Dolaşımdaki para miktarı metaların fiyatlarının toplamı (para-değerinin sabit kaldığını varsayarak), ve bu sonuncu da dolaşımdaki metaların miktarı tarafından belirlenir. Metaların bu miktarının belli olduğunu varsayarsak, dolaşımdaki para miktarı meta fiyatlarındaki dalgalanmalara bağlı olarak dalgalanır. Bu durumda, tek ve aynı para, belirli bir zaman süresinde bir dizi işleme peşisıra aracılık ettiğinden: 

Meta fiyatlarının toplamı/Paranın ortalama devir hızı = Dolaşım aracı olarak görev yapan para miktan (S 80 120) 

Buna göre, eğer söz konusu olan doyma noktasına erişmiş bir dolaşım ise, kağıt para altın paranın yerini alabilir. Paranın devri, sadece meta dolaşımı sürecini yansıttığı için, paranın devrinin hızı, metalann geçirdikleri biçim değişikliklerinin hızını, durgunluğunu, satış ve alış işlemlerinin arasındaki ilişkiyi, toplumsal hareketliliği yansıtır. Bu durgunluğun kaynağı, tabii ki, sadece olgunun kendisini teşhir eder, dolaşımın bizzat kendisinden anlaşılamaz. Sorunu kabaca ele alanlar, bunu dolaşım aracının yetersiz miktarda oluşu ile izah ederler. (S. 81 [121].) 

Buna göre : (1) Metaların fiyatları sabit kalırsa, dolaşımdaki para miktarı, dolaşımdaki metaların arttığında ya da para dolaşımının temposu yavaşladığında yükselir ve bu durumların aksi meydana geldiğinde de düşer. 

(2) Metaların fiyatlarındaki genel bir yükselme sırasında, eğer metaların miktarı aynı oranda azalıyor, ya da dolaşım hızı aynı oranda artıyor ise, bu durumda dolaşımdaki para miktarı sabit kalır.
(3) Meta fiyatlarındaki genel bir düşüş söz konusu olursa, (2) no.lu durumun tersi meydana gelir. 
Genel olarak, bunalımların bir sonucu olarak hatırı sayılır değişmelere maruz kalan oldukça sabit bir ortalama para miktarı vardır. 

c. Sikke, Değer Sembolü 

Standart fiyat ölçüsünün tespit edilmesi gibi sikke basımı da devlete ait bir iştir. Dünya piyasasında, altın ve gümüşün sikke olarak giydikleri farklı üniformalar çıkarılıp atılır, böylece sikke altın ile külçe altın ancak şekilce birbirinden farklı olurlar. Dolaşım sırasında sikkeler aşınırlar, dolaşım aracı olan altın, standart fiyat ölçüsü olan altından farklı hale gelir. Sikke, resmi muhtevasının giderek bir sembolü haline gelir. 

Sikkenin gerçek muhtevasını görünüşteki muhtevasından ayıran ve farklılaştıran şey bizzat paranın devri ise, bu, burada metal paranın sikke fonksiyonunda yerini başka maddeden yapılan işaret ya da sembollere bırakması ihtimalinin saklı olması demektir. Bu bakımdan: (1) Gümüş ve bakırın, gerçek altın paranın yerini tamamen almaları kanun tarafından dolaşımdaki miktarları sınırlanarak engellenir ve bu madenlerden yapılmış paralar altının yerine, dolaşımın, ve dolayısıyle aşınmanın en fazla olduğu alanlara sürülürler. Bunların metal muhtevaları tamamen keyfi bir şekilde kanun tarafından belirlenir ve böylece sikke olarak gördükleri iş, kendi değerlerinden bağımsızlaşır. Bunun için, dolaşımda hemen hiç bir değere sahip olmayan sikkelerin kullanılması artık mümkün hale gelmiştir: (2) Kağıt para, yani devletin çıkardığı, kanuni dolaşım gücüne sahip kağıt para da, altın paranın yerine sikke görevini görebilir. (Kredi parası şimdilik burada ele alınmayacak.) Kağıt para, altın paranın yerine dalaşımda bilfiil yer aldığı sürece, para dolaşımının kanunlarına tabidir. Sadece, kağıt paranın altının dolaşımdaki yerini almasının oranı özel bir kanuna tabi olabilir. Bu kanun da; çıkarılacak kağıt paranın, kendisi altının yerini almamış olsaydı, fiilen dolaşımda bulunması gerekli olacak olan altının miktarıyla sınırlı olmasıdır. Gerçi; dolaşım alanının emebileceği altın miktarı belli bir ortalama düzeyin altında ve üstünde devamlı dalgalanır. Bununla beraber, belli bir ülkede dolaşımdaki aracın kitlesi hiç bir zaman yaşanılmış tecrübelere göre, belirlenen belli bir minimumun altına düşmez. İşte bu minimum miktarın yerine kağıt semboller çıkartılabilir. Eğer kağıt para, bu minumum miktardan daha fazla miktarda çıkartılırsa, dolaşım alanının emebileceği miktar minimum değerine düşer düşmez, kağıt paranın bir kısmı lüzumsuz ve itibarsız hale gelir. Bu durumda meta evreninde toplam kağıt para miktarı, hala bu evrenin kendine özgü kanunları tarafından saptanmış olan altın miktarını temsil etmeye devam eder. Bu bakımdan, toplam kağıt para miktarı dolaşımın emebileceği altın miktarınn iki mislini temsil ediyorsa, dolaşınıdaki kağıt paraların değerleri nominal değerlerinin yarısına düşmüş olur. Bu durum, tıpkı, sanki altının fiyatlarının ölçüsü olarak görev görürken, değerinin değiştirilmesine benzer. (S. 89 [128].) 

C. Para 

a. Servet biriktirme 

Mal dolaşımının daha ilk gelişimi ile birlikte, birinci başkalaşımın ürününü, yani parayı sıkı sıkıya elde tutma tutkusu gelişir. Bu şekil değişmesi, maddi değişmenin sırf aracısı olmaktan çıkıp, kendi başına bir amaç ve hedef haline gelir. Böylece, para, servet halinde taşlaşır, iddihar edilir, ve mal satıcısı servet biriktiricisi haline gelir. (S. 91 [130].) 

Bu biçim, yani servet biriktirme, meta dolaşımın ilk dönemlerinde, örneğin Asya' da, hakim durumdaydı. Meta üretiminin daha gelişmiş olduğu durumlarda her mal üreticisi «temel şey»den ('nexus rerum'dan), «toplum teminatı»ndan emin olmak zorundadır. Böylece heryerde servet birikmeye başlar. Meta dolaşımının gelişmesi paranın, zenginliğin bu her an kullanıma hazır mutlak olarak toplumsal şeklinin, kudreti de artar. (S. 92 [131].) Servet biriktirme tutkusu tabiatı itibarı ile sınırsızdır. Nitelik yönünden, para sınır taşımaz yani her mala doğrudan doğruya çevrilebilir bir şey olduğu için, maddi zenginliğin genel temsilcisidir. Fakat nicelik yönünden, aynı zamanda fiilen var olan her para toplamı sınırlıdır ve dolayısıyle de göreceği iş, sınırlanmış satın alma aracıdır. Paranın nicel sınırlılığı ile nitel sınırsızlığı arasındaki bu çelişki, servet biriktiricisinin durup dinlenmeden Sisyphus'umsu bir biriktirme çabası göstermesi için bir dürtü olur. 

Ayrıca, altın ve gümüşün ziynet, kaplama vb. eşyası olarak kullanılması hem bu metaller için yeni bir pazar hem de zor durumlarda başvurulacak olan bir para kaynağı yaratır. 

Biriktirilmiş servetler aynı zamanda, dolaşımdaki para miktarının emilme derecesinin değişmesine bağlı olarak dolaşımdan para çekme ya da dolaşıma para sokma kanalları olarak da iş görürler. (P. 95 [134].) 

() Eski Yunan mitolojisinde, tanrılara karşı geldiği için ebediyete kadar çok ağır bir cezayı çekmeye (her seferinde yeniden tepeden aşağı yuvarlanan bir kayayı durup dinlenmeden dağın tepesine çıkarmak şeklindeki cezayı) mahkum edilen kişi. -ç. 

b. Ödeme Aracı 

Meta dolaşımı geliştikçe, metaın elden çıkarılması ile fiyatının gerçekleşmesini zaman bakımından birbirinden ayıran şartlar da gelişti. Değişik metaların üretilmesi, değişik zaman sürelerini gerektirir; metalar farklı mevsimlerde üretilirler; bunlardan bazılarının uzak pazarlara yollanmaları gerekir, vb. Bu nedenle, bir meta sahibi, bir başka meta sahibi daha alıcı olarak ortaya çıkmadan, satıcı olarak boy gösterebilir. Pratikte ödeme koşulları şu şekli alır: Satıcı alacaklı, alıcı borçlu, para ise ödeme aracı halini alır. Böylece alacaklı ile borçlu arasındaki ilişki giderek çok daha uzlaşmaz bir nitelik kazanır. (Bu olgu meta dolaşımından bağımsız olarak da, örneğin ilk ve orta çağlarda olduğu gibi, kendini gösterebilir.) (S. 97 [135].) 

Bu ilişkide, para: (1) satılan malın fiyatının saptanmasında değer ölçüsü; (2) ideal satın alma aracı görevini yerine getirir. Servet birikimi sırasında, para dolaşımdan çekiliyordu; burada ise, para, bir ödeme aracı olarak dolaşıma, fakat ancak metaın dolaşım sürecinin dışına çıkmasından sonra, katılır. Borçlanmış alıcı, borcunu ödeyebilmek için malını paraya çevirir; aksi takdirde malları haciz yoluyla satılır. Böylece, şimdi malın değeri şekli, yani para; bizzat dolaşım sürecinin şartlarından doğan toplumsal bir zorunlulukla, satışın başlı başına bir amacı ve hedefi haline gelmiş olur. (S. 97-98 [136].) 

Satışların eş zamanlı ve yanyana oluşları, ödeme araçlarında tasarruf sağlayıcı bir imkan yaratır. Ödemelerin bir ve aynı yerde toplanması ile birlikte, bunların kendi aralarında dengeleşmelerini ve takas edilmelerini sağlayacak kurarn ve yöntemlerle kendiliklerinden meydana gelir ve gelişirler. Ortaçağlar Lyon'undaki borç aktarmaları buna örnektir. (S. 98 [137].) 

Ödemeler bir diğeri ile takas edildiği sürece, para yalnız düşüncede var olan hesap parası ya da değer ölçüsü olarak iş görür. Gerçek ödemeler yapılması gerektiği süre, dolaşım aracı olarak yani sırf geçici ve maddi değişmeye aracılık eden bir şekil olarak değil, fakat toplumsal emeğin kişilik kazanmış maddesi, değişim-değerinin bağımsızlaşmış varlığı, mutlak ve evrensel meta olarak ortaya çıkar. Bu çelişki en açık ve parlak, para bunalımı diye isimlendirilen, üretim ve sürüm bunalımları sırasında ortaya çikar. Böyle bir bunalım, ancak, kesiksiz ödemeler zincirinin ve bunların bir diğeri ile takasını sağlayan suni bir sistemin tam gelişmiş olduğu yerlerde kendini gösterir. Bu mekanizrnada meydana gelen, nereden geldikleri önemli olmayan, genel bozukluklar sonucu, para birdenbire ve doğrudan doğruya kendisinin sırf düşüncede var olan hesap parası şeklinde çıkar, katı paraya çevrilir; maddi mallar artık onun yerine geçemezler. (S. 99 [138] ) 

Satılmış mallar için çıkarılan borç belgeleri, alacak taleplerinin devredilmesi için tekrar dolaşırlarken, paranın ödeme araçlığı fonksiyonundan doğrudan doğruya kredi parası doğar. Kredi sisteminin gelişmesi ölçüsünde, paranın ödeme araçlığı fonksiyonu da gelişir. Para bu nitelik ve özelliği ile büyük ticaret işlemleri alanında göründüğü, kendine özgü, varlık biçimlerine girer; bu sırada, altın ve gümüş sikkeler başlıca işe yaradıkları yer olarak perakende ticaret alanına sürülürler. (S 101 [139-40].) 

Meta üretiminde belirli bir yüksekliğe ve genişliğe varıldığında paranın ödeme araçlığı görevi meta dolaşımı alanının ötesine geçer; bütün mukavelelerde konu olan evrensel mal haline gelir. Rantlar, vergiler vb. ayni ödeme olmaktan çıkarlar, para ile yapılan ödemeler haline gelirler. Aynı vergilerin para ile ödenen vergilere çevrildiği XIV. Louis dönemindeki Fransa ile, toprak rantının başlıca devlet geliri olduğu ve bunun ayni olarak ödendiği Asya ülkelerini, Osmanlı imparatorluğunu ve Japonya'yı karşılaştırın. (S: 102 [140-41].) 

Paranın ödeme aracı olarak gelişimi borçlanılmış miktarların ödenme tarihi için para biriktirilmesini zorunlu kılar. Kendi başına ve farklı bir zenginleşme biçimi olarak servet biriktirme yani iddihar, burjuva toplumunun gelişmesiyle birlikte ortadan kaybolurken, aynı gelişme sırasında iddihar, ödeme aracı ihtiyat fonları şeklinde olmak üzere zıt yönde bir artış gösterir. (S. 103 [142].) 

c. Dünya Parası 

Para, ulusal dolaşım alanının dışına çıktığı zaman, orada bürünmüş bulunduğu sikke, kağıt para ve değer sembolü gibi mahalli şekillerden sıyrılır ve değerli metallerin orijinal şekilleri olan külçe şekline döner. Para, doğal şekli soyut insan emeğinin doğrudan doğruya toplumsal cisimleniş şekli olan bir mal olarak en tam anlamında ancak dünya piyasasında görünür ve iş görür. Gerçek varoluş biçimi zihnimizdeki kavramına burada iyice uyar. (S. 103-104 [142]; ayrıntılar, s. [105-145].)

Blogger tarafından desteklenmektedir.