BULGARİSTAN'DAKİ BUHRAN
Dimitrov
Bulgaristan derin bir buhran geçirmektedir. Bulgaristan' da devlet ve toplum hayatının hemen hemen her sahası ve memleketin her köşesi bu buhranlı halin etkisi altında bulunmaktadır. Bu buhran, Bulgar parlamentosunda naib prens Kiril'in söylediği saltanat nutkuna cevaben yapılan hararetli müzakereler esnasında, özellikle parlak bir şekilde kendini gösterdi. Şimdiki buhranın köklerini, Bulgar idare çevrelerinin halkın iradesi hilafına, memleket'!n hayati menfaatlerine karşı yürüttükleri Alman taraftarı siyasette aramak lazımdır. Son zamanlarda bu buhran, başlıca Alman ordularının Sovyet - Alman cephesinde zaferden zafere ulaşan Kızılordunun darbeleri altında uğradıkları büyük hezimetlerden dolayı bilhassa şiddetlenmektedir. Bu buhran, haydut faşistler blokunun dağılması ve müttefikler arasındaki ihtilafların giderilmiyeceği hususunda beslenen bütün ümitlerin kırılması, Moskova Konferansından ve bilhassa Tahran Konf eransmdan sonra özellikle açık bir şekilde kendini göstermiş olan sükut sonunda keskinleşmektedir. Öte yandan buhran, Bulgaristan halkının gittikçe büyüyen hareketinin neticesinde şiddetlenmektedir; bu hareket memlekette menfur ve felaket getiren Alman taraftarı siyasete karşı yürütülen geniş bir partizan mücadelesi halinde gelişip yayılmış bulunmaktadır. Bulgaristan'da yürütülen halk partizan mücadelesi halinde gelişip yayılmış bulunmaktadır. Bulgaristanda yürütülen halk partizan mücadelesinin genişliği hakkında, 20 binden fazla asker ve subayın iştirakiyle, topçu ve hava kuvvetleri kullanmak suretiyle partizanlara karşı bu yılın mart ayı sonunda girişilmiş, bütün yaz ve sonbahara kadar devam etmiş olan kanlı seferin hükümetçe beklenen sonuçları vermemesi üzerine şimdi hükümetin bizzat kendisinin bu mücadeleden söz etmesi niteliğinden fikir edinmek mümkündür. Silahlı mücadele için ayaklanmış olan Bulgar vatanseverleri merkezi ve güney Bulgaristan dağlarında faaliyet gösteren birçok partizan müfrezeleri meydana getirdiler. Bir kaç bin kişiyi bulmuş olan bu müfrezelerin safları, Bulgar idare çevrelerinin ve gestapocuların aldıkları bütün tedhişçi tedbirlere rağmen artmaktadır.
Bulgar idare çevrelerinin safında endişe ve şaşkınlık hüküm sürmektedir. Bu çevreler, halkın Almanlar aleyhindeki hareketini bastırmak maksadiyle keskinleşmekte olan buhranı, özellikle savaşan vatanseverler üzerinde kitlevi baskılar yapmakla, polisin ve gestaponun zorba cihazını seferber etmek suretiyle yenmeğe çalışmaktadırlar. Fakat kudurmuşcasma yapılan zorba hareketleri, halkın isyan ateşine yağ dökmekten ve memleketteki buhranın bir kat daha keskinleşmesine yol açmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Hitlerci Almanya ile ittifak siyasetinin iflas ve yıkım getirici içeriği, her geçen günle daha açık bir şekilde anlaşılmakta, gestapocuların zorbalığı ise gittikçe daha tahammül edilmez bir hal almaktadır.
Aynı zamanda Bulgar idare çevreleri, siyasi maskeleme usulleriyle halkı aldatmağa ve artmakta olan buhranı, bir çaresini bulup da hafifletmeğe teşebbüs etmek suretiyle de manevra yapmağa uğraşmaktadırlar. Bu maksatla onlar propaganda cihazlarını baştan başa seferber etmiş bulunuyorlar. Bakan, milletvekili, polis ajanı, satılmış gazeteci denilen her şey ayağa kaldırılmış bulunmaktadır. Memleketin her tarafında isteriye tutulmuş kimseler gibi mekik dokuyan hükümet ajitatörleri, Alman taraftarları siyasetlerini güya bir milli siyasetmiş gibi göstermeğe çalışmaktadırlar. Onlar şöyle diyorlar: «Bulgaristan'ın hiç kimseye fenalık yaptığı yok, yabancılardan bir şey istediği yok, onun biricik gayesi milli ideallerini gerçekleştirmektir». Fakat bu manevra, buhranın giderilmesine yardım etmez ve edemez. Çünkü ileri sürülen bu delillerin, saçmalığını ve asılsızlığını meydana çıkaran gerçekler gayet açık bir şekilde meydandadır.
Şimdiki Bulgar idarecileri, kendilerini, Bulgarları «birleştiren», «Birleşmiş Bulgaristan»ı kuran kimseler gibi göstermek istemektedir. Ama Makedonya ve Trakya'yı «ele geçiren» Bulgaristan'ın, Alman istilacılarının çizmesi altında milli bağımsızlığını bizzat kaybettiği bir gerçek değil midir? Hem, Almanya'nın kaçınılmaz bozguna uğratılmasından sonra bu mahut «birleşmiş» Bulgaristan'da taş üzerinde taş kalmıyacağı aklı olan herkes için açık değil midir? Hitler'in Bulgar uyduları, kendilerini, «hiç kimseye fenalık yapmıyan» kimseler rolünde göstermeğe gayret ettikçe, Bulgaristan'ın, Almanlar tarafından hürriyetsever halklara ve en başta Sovyetler Birliği'ne karşı yürütülen haydutluk savaşında bir Alman savaş alanı ve üssü kalmakta devam edeceği bir gerçek değil midir? Bulgaristan'da Almanların, Bulgar idare çevrelerinin yardımiyle yerlerini sağlamlaştırmağa ve Bulgaristan halkı ile onun hürriyet ve bağımsızlığının zararına olarak efendiliklerını sürmeğe devam ettikleri bir gerçek değil midir? Varna Bulgar makamları, bu şehri askeri deniz üssü ile birlikte tamamen Almanların emrine vermek ve bu arada oraya, Kırım'dan çekilen on binlerce yaralı Alman asker ve subayını yerleştirmek maksadiyle halkı iyilikle göç ettirmektedirler. Almanların Bulgar ordusuna, gerçekte Hitler'in komiserleri olan şahısları «mütehassıs» maskesi altında kontrolcü olarak soktukları bir gerçek değil midir? Yugoslavya'da kocaman bir Bulgar işgal kolordusunun bulunduğu ve bu kolorduya mensup bazı kıtalarm Alman çapulculariyle birlikte, Sovyetler Birliği, İngiltere ve Amerika tarafından bir müttefik ordu olarak tanınan Yugoslavya halk kurtuluş ordusuna karşı yapılan askeri harekata katıldığı bir gerçek değil midir?
Nihayet, resmi Bulgaristan'ın İngiltere ve Amerika'ya savaş açması, Bulgar milli menfaatlerince dikte edilen bir hareket sayılabilir mi? Şimdi Bulgar idarecileri bizzat takip ettikleri cinayetkar siyaset yüzünden Sofya'nın müttefik hava kuvvetleri tarafından bombardıman edilmesi neticesinde verilen kurbanlar münasebetiyle sahte gözyaşları dökmektedirler. Bizzat Bulgar idarecilerinin 12 aralık 1941 de, sırf Hitler'in isteği üzerine İngiltere ve Amerika gibi kudretli devletlere gürültülü ve tantanalı bir şekilde savaş açtıklarım kim bilmiyor? Şimdi onlar, «işte bakın Sovyetler Birliği Bulgarları bombardımandan korumak istemiyor» diyerek ağlaşıyorlar. Hem de onlar bunu, bir zamanlar Bulgaristam kurtarmış olan büyük Rus halkına karşı yürütülen savaşta Hitler'e her surette yardımda bulunduktan sonra söylemek küstahlığını gösteriyorlar!
Bütün bu şerefsiz hareket tarzları, Bulgaristan idare çevrelerinin halkı aldatabilmesi, kendi tarafına çekebilmesi ve memlekette takip ettikleri Alman taraftarı, millet aleyhtarı siyasetinin sebep olduğu buhranı giderebilmesi için gayet kaba gelmektedir.
Gerçek bir milli Bulgar siyaseti, her şeyden önce Bulgaristan'ın Almanya'nın vasalı olmaktan ve Hitlercilerin haydutluk savaşında onun suç ortağı olmaktan çıkmasını ve aynı zamanda Almanların bütün Bulgar askeri üslerinden, ulaşımından ve her türlü yardımdan mahrum edilmelerini gerektirmektedir. Bu siyaset İngiftere ve Amerika ile savaş durumunun derhal kaldırılmasını istemektedir. Bu siyaset, Yugoslavya'da Bulgar ordularının yürüttüğü askeri hareketlere derhal son verilmesini ve bu kuvvetlel"'.İn geri çekilmesini, yani Hitler lehinde Yugoslav milli kurtuluş ordusuna karşı savaş yapılmasını değil, Alman istilacılarına karşı yeni, demokratik ve Federatif Yugoslavya ile kardeşçe anlaşma ve ortaklaşa mücadele siyaseti yürütülmesini ve bu esas dahilinde Bulgaristan'la Yugoslavya arasında var olan milli ve arazi meselelerinin dostça hallini icap ettirmektedir. Bulgaristan'ın menfaatleri ve geleceği bakımından milli siyaset, bu memleketin komşulariyle ve büyük demokratik devletlerle dürüstçe işbirliği yapmasını, Bulgarları beş yüzyıl süren yabancı esaretten kurtarmış olan Rus halkı ile samimi dostluk yürütmesini gerektirmektedir. Sovyetler Birliği ile samimi dostluğun, Bulgaristan'm milli bağımsızlığı ve gelişip ilerlemesi için, güneş ve havanın her canlı varlık için lüzumlu olduğu kadar zorunlu olduğuna kanaat getirmiyecek kişi, vatansever, tek bir Bulgar yoktur ve olamaz.
Bulgaristan halkı, kendisine zorla kabul ettirilen ve felaket getiren Almanya ile ittifakını bozmadan milli menfaatlerini tatmin edemez. Bulgaristan halkının milli menfaatlerinin tatmini, yani Bulgar-1,r ın gerçekten bir millet olarak birleşmesini temin ecien hür, bağımsız, kuvvetli ve demokratik bir Bulgaristan'ın meydana getirilmesi, ancak Balkan halklariyle ve en başta Yugoslavya halkı ile dostça anlaşmak ve birleşmiş hürriyetsever milletlerin desteğne dayanmak suretiyle mümkündür.
Memleketin iç durumu görüş noktasından milli siyaset, Almanya ile yapılan meşum ittifaka düşman olanlar üzerinde yapılan polis ve gestapo baskılarına son verilmesini, Alman taraftarı siyasete karşı mücadele ettiklerinden dolayı hapishanelerde ve temerküz kamplarında çürüyen binlerce sivil ve askeri vatanseverin serbest bırakılmasını, ordudan atılmış olan vatansever subayların iadesini, Bulgaristan' dan Almanya'ya yapılan gıda ve ham madde ihracatının durdurulmasını, bu gıda ve ham maddelerin bizzat halka ve orduya verilmesini, halkın kuvvetini büsbütün ve tamamiyle vatanın müdafaasına harcayabilmesi maksadiyle kendisine demokratik hürriyetler sağlanmasını gerektirmektedir.
Bulgaristan'ın gerçek iç ve dış milli siyasetinin ifade ettiği mana işte bundan ibaret olabilir. Fakat bu siyaset Bulgar idare çevrelerinin siyasetinden yerden göğe kadar farklıdır. Bunlar birbirlerine taban tabana zıt, su ve ateş gibi birbiriyle uzlaşmıyan iki siyasettir.
Halkın artan memnuniyetsizlik havasını, keza taraf tarlarının safında baş gösteren endişeyi ve karışıklığı yatıştırmağa gayret eden Bulgar idare çevreleri, başka çeşit manevralara da başvurmaktadırlar. Onlar gizlice şöyle konuşuyorlar: «İşte görüyorsunuz ya, Almanya'ya sımsıkı bağlanmış bulunuyoruz. Artık hiç bir şey yapamayız. Başka siyaset takip etmek imkansızdır. Eğer şimdi Almanya'ya karşı yürüyecek olursak, çok daha fena olur. Almanya ile münasebetlerimizi kesmek hususunda en küçük bir teşebbüse girişirsek, İtalya'mn akıbeti bizim başımıza da gelecek, Bulgaristan askeri harekat ve tahribat sahası haline gelecek. Savaşın sonununu bekleyelim de o zaman bir çaresine bakarız.»
İtalya örneğine gelince, İtalya'mn askeri harekat sahası haline dönmesine sebep, Almanya ile münasebetlerini kesmiş olması değil, ancak çok geç kesmiş olmasıdır. İtalya bir askeri harekat sahası haline getirildi. Çünkü Mussolli'nin siyaseti orduyu tamamiyle bozdu, Alman kumandanlığının İtalyan silahlı kuvvetlerini parçalamasına, kısım kısım kuzey Afrika'ya, Balkanlara ve Sovyet - Alman cephesine dağıtmasına yardım etti. Bu suretle, İtalya Hitlerist çatışmadan çıktığı anda Almanlar merkezi ve Kuzey İtalya'yı nispeten küçük kuvvetlerle ele geçirmeğe ve memleketi askeri harekat sahasına çevirmeye muvaffak oldular. Bu itibarla herkes için bellidir ki, Almanlar Türk hududuna, Trakya'ya, Yunanistan'a ve Yugoslavya'ya yeni Bulgar askeri kuvvetleri gönderilmesini istemekle Bulgar ordusuna karşı da böyle bir siyaset takip etmeğe çalışmaktadırlar. Bu sebeple Almanların bu isteklerine razı olanlar vatan hainleridir ve Bulgaristan için tam bir felaket hazırlamaktadır.
Güya Almanya ile münasebetleri kesmek imkansızmış, güya Bulgaristan'ın başka bir siyaset takip etmesi mümkün değilmiş iddiası kesinlikle doğru değildir. Bilindiği gibi, Bulgaristan halkının büyük çoğunluğu Almanların aleyhindedir. Memleket, iyi bir orduya sahiptir; bu ordu kendi başına, halkın desteğiyle Bulgaristan'daki Alman silahlı kuvvetlerinin hakkından gelecek durumdadır. Bundan başka batıda, yeni Yugoslavya'nın halk kurtuluş ordusunun en etkin dayanışma ve desteğine güvenebilecektir. Güneyde ise Yunanlılar da Alman işgalcilerine ve istilacılarına karşı savaşmaktadır.
Ayın zamanda şu hususu da gözönünde bulundurmak lazımdır: Alman ordusunun esas kuvvetleri Sovyet-Alnıan cephesinde sımsıkı bağlanm1ş (ıJdukları ve hezimetten hezimete uğradıkları oranda, müttefikler tam somut olarak, Avrupa'ya çıkarma harı2k:eti, kara, deniz ve havadan olmak üzere doğudan. batıdan ve güneyden kuvvetli darbeler hazıriddıkları oranda, Hitler Almanyası Balkanlara yeni önemli silahlı kuvvetler geçirerniyecektir.
Bütün bunların, Bulgaristan'ın Almanya ile olan ittifakını bozması, Hitlercilerin cephesinden çıkması ve böylece halen memlekette hüküm süren ve kesinleşmekte olan buhranı, Bulgaristan halkmın, onun hürriyet ve bağımsızlığının menfaatine olarak yok etmesi yolunda tamamiyle reel imkanlar yarattığı, olayları gerçek aydınlığında görrneğe muktedir herkes için bellidir.
Sırf ümitsiz, cahil kimseler veya vicdanlarını yabancı istilacılara satmış insanlar tamamen reel olan bu imkanı inkar edebilirler.
Bulgaristan'ın, en son dakikada, yani Almanya hezimete uğratıldığında, dış siyasetinin dümenini müttefikleri yönüne çevirdiği takdirde, onların desteğini temin edebileceğini düşünmek safdillik olur. Hayır, o zaman artık geç olacaktır, hiç bir şeyin faydası olrnıyacaktır. Bulgaristan Almanya'nın yürüttüğü haydutluk savaşma ve işlediği ağır suçlara katılmış olmasının bütün sonuçlarını yüklenecektir. Bulgaristan ancak daha şimdi, Almanya tamamen hezimete uğratılmamışken, Almanya ile münasebetlerini kestiği ve gücünün yettiği kadar bu hezimetin gerçekleşmesine yardım ettiği takdirde kendisini tehdit eden milli felaketten kurtarabilecek ve savaş sonrası devresinde hürriyetsever milletlerin safında layık olan yeri alabilecektir.
Takip olunan Alman taraftarı siyaset, Bulgaristcm'ı ağır bir buhrana ve uçurumun eşiğine götürdü. Bu siyasetin tam iflası meydandadır. Ne kadar acayip de olsa, bütün bunlara rağmen mahut Bulgar devlet adamlarının, memlekete bundan böyle de şimdiki dış siyaset hattını şiddetle, Almanların yardımiyle dayatınağa her surette çalışmaları bir gerçektir. Elbttte, bu devlet adamlarının özel bir siyasi basirete sahip olmadıklarında zerre kadar şüphe olmamasına rağmen, takip ettikleri Alman taraftarı siyasetin tamamen iflas ettiğini anlamıyacak kadar aptal oldukları telakki edilemez. O halde onlar neden, kör deyneğine tutunur gibi bu siyasete tutunmaktadırlar? Bunun sebebi onların şahsen ve maddi bakımdan Almanya'ya bağlı bulunmaları ve şahsi menfaatlerini Bulgaristan'la Bulgaristan halkının menfaatlerinden üstün tutmaları değil midir? Bu efendilerin, Bulgaristan bozguna uğrayınca, 1918 yılında o zamanın çarı Ferdinand'la o zamanki başbakan Radoslavof'un yaptıkları gibi, sakin bir barınağa sığınmak ümidiyle, savaş sırasında yığdıkları kapitalleri İsviçre ve diğer yabancı bankalara yatırmakta acele etmeleri de bununla açıklanamaz mı?
Fakat Bulgaristan halkının kaçacak yeri yoktur. O. vatanında bulunmaktadır ve vatanında kalacak! 11. Onun millet olarak ve bedenen kendini ölüme ıııahküm etmeğe niyeti yoktur. Almanya ile haydutluk ittifakının devam ettirilmesi ise, özellikle böyle bir ölümün ifadesidir.
Vatan Cephesinde birleşmiş bulunan Bulgar vatanseverleri doğru yoldadırlar. Onların kanaatince, Bulgaristan, ancak şimdi takip olunan Alman taraftarı siyaset, bütün belirtileriyle birlikte kesin olarak tasfiye edildiği takdirde, şimdiki buhrandan kurtulmasına bir çare bulabilecektir. Onlar memleketin kurtuluşunu, sebatlı bir Bulgar milli siyasetinin, yani komşulariyle işbirliği, İslav halklarının ve bütün hürriyetsever milletlerin en azılı düşmanı olan Hitler'in emperyalizmine karşı yürütülen mücadelede büyük demokratik devletlerle işbirliği ve Sovyetler Birliği ile dostluk siyasetinin takibinde görmektedirler.
Ya ölüm, ya kalım! Tarih şimdi Bulgaristan hal kının ve onun idarecilerinin önüne meseleyi işte böyle koymaktadır. Zaman beklemez. Eğer Bulgaristan'ın, hürriyetsever milletler topluluğunda bağımsız bir milli devlet olarak yaşaması ve gelişmesi gerekiyorsa, bu meselelerin halli sürüncemede bırakılmamalıdır.
Pravda, sayı 318
27 Aralik 1943