Header Ads

Header ADS

BULGARİSTAN NEREYE GİDİYOR

Dimitrov

Çar Boris'in ani ölümü, milletlerarası kamuoyu arasında Bulgaristan'daki siyasi duruma ve onun şimdiki savaşta oynadığı role karşı büyük bir ilgi uyandırdı. Bu olay, Bulgaristan'ın, arazi ve nüfus sayısı bakımından büyük bir devlet olmamasına rağ­men Balkanlarda mühim bir mevki işgal ettiği, önemli askeri ve stratejik mevzilere ve henüz savaşa girmemiş olan 450 bin kişilik taze bir orduya sahip bulunduğu gözönüne alınırsa, tamamen açıklanır mahiyettedir. Almanya'nm asıl şimdi, Bulgaristan'ı faal askeri hareketlere sürüklemek üzere, onun üze­rinde gayet kuvvetli bir baskı uygulaması niteliğini de gözden kaçırmamak lazımdır. 

Bulgaristan nereye gidiyor? Bulgaristan, Alman taraftarı çevrelerin başında bulunmuş ve onları bir­leştirmiş olan Çar Boris'in ölümünden sonra ne gibi siyaset takip edecektir? Bulgaristan halkı, memleke­ ti çıkmaza sokmuş ve uçurumun eşiğine getirmiş olan Alman taraftarı siyasetinin bundan böyle de devam ettirilmesine meydan verecek mi? Hitlerci Al­manya, Bulgaristan'ı canavar pençesinde tutmağa ve arazisinden, ordusundan, ulaşımından, yiyecek ve ham madde kaynaklarından faydalanmasını bilecek mi? Halen bu meseleler Bulgaristan halkının bütün samimi dostlarım yakından ilgilendirmektedir. 

Bulgaristan halkını Rus halkına sıkı surette bağlıyan iki tarihi olay vardır. Birincisi, Bul­garistan milli kurtuluşunu Rus halkından elde etti. Bu olay Bulgaristan halkının ruhunda Rus halkına karşı derin minnet ve sevgi ananelerini sağlamlaş­tırdı. İkincisi, Bulgaristan halkı ile Rus halkını bir­birine bağlıyan eğilimlere karşı İslav halklarının yü­rüttükleri mücadelede sahip oldukları ortak gele­cektir:. İslavların kan birliği, dil yakınlığı, edebiyat ve kültürün bir olması, Alman tehlikesine karşı ya­pılan mücadelede menfaatlerin bir oluşu, Bulgarlar­la Ruslar arasındaki sarsılmaz bağların temelini at­tılar. XIX. yüzyılda Bulgar milli kurtuluş hareketi­nin bütün tanınmış faaliyetçileri Rus - Bulgar kar­deşliği uğrunda mücadele eden hararetli ve kanaat getirrqi􀀫 savaşçılardı. Özellikle Bulgaristan'ın Rus orduları tarafından kurtarılmasından sonra, Bulga­ristan halkı kardeş Rus halkının şahsında kendi kur­tarıcısını ve milli varlığının yüce dayanağım görü­yordu. Rus halkı, Çarlığı tasfiye ederek, kendi gele­ceğini kendi eline aldıktan sonra iki İslav halkı ara­sında en samimi bir dostluğun gelişmesi için fevka­lade elverişli şartlar yaratılmış olduğunu ispata lü­zum var mıdır? 

Ama Bulgarların Rus halkına karşı besledikleri bu doğal ve genel halk bağlılığına karşı koyan, Bal­kanlar üzerinden doğuya doğru kendisine yol açmak üzere bütün çarelere başvurarak gayret sadeden Al­man emperyalizmi oldu. Alman emperyalizminin Bal­kanlara nüfuz etmesi, kendi etrafında en mürteci, en açgözlü ve satılgan unsurları toplamış olan Al­r.nan ajanlarının Bulgaristan'da yerleşmesi ile sıkı sı­kıya bağlıdır. Otuz yıl içinde bu Alman ajanları Bul­garistan aleyhinde olan bir siyaset yürütmüştür; bu siyaset Bulgaristan halkına Balkan Savaşında (1912-1913) bir milli felakete ve 1918 yılında Bul­garistan'ın Birinci Dünya Savaşında Almanya'mn tarafına sürüklenmesi sonunda, ikinci daha ağır bir milli felakete mal olmuştu. 

Bulgaristan'ın Birinci Dünya Savaşında Kayzer Almanyasımn tarafına geçmesi, Bulgaristan halkına, 150 binden fazla ölüye, yüzbinlerce malul, dul ve ye­time, yüz binlerce göçmene, altın leva olarak iki bu­çuk milyar tazminat ödemeye, Bulgaristan' dan top­rak koparılmasına ve iktisadi yıkım durumuna ge­tirilen memleketin soyulup soğana çevrilmesine mal olmuştu. Bulgaristan halkının milli menfaatlerine fevkalade ağır bir darbe indirildi. 

Çar Ferdinand bu siyaseti tacı ile ödeyerek, Al­manya'ya efendilerinin yanma kaçtı ki, bu efendile­rinden bugün dahi emekli maaşı almaktadır. Ferdi­nand gitti, fakat durum değişmedi. 1918 yılında Bul­garistan halkı Alman ajanlarını ebediyen olmak üze­re koparıp atamadı. Çarlığa getirilen Ferdinand'ın oğlu Boris, babasının Alman siyasetini devam et­tirdi. Halkı, öz tecrübeleriyle Almanlarla yapılan it­tifakın neye mal olduğunu anlamış olan Bulgaris­tan 'ın çeyrek yüzyıl sonra yeniden Almanya'nm sa­fında yer almasını ve halen bağımsızlığı ve gelece­ği bakımından bir kat daha feci, üçüncü bir milli felakete sürüklenmek gibi bir ölüm tehdidine ma­ruz kalmasının başlıca sebeplerinden biri budur. 

Tahta çıkmasından sonra Çar Boris, memleke­tin ve ordunun en mürteci unsurlarına dayanarak, hükümet darbesi (9 haziran 1923) yaptı, Stamboliys­ki'nin meşru hükümetini devirdi, memlekette faşist, rejimi tesis etti ve Bulgaristan'ı tamamen Alman em­peryalist siyasetinin menfaatlerine bağlıyacak bir yol tuttu. Bulgaristan'ın Mihvere dahil devletler safına katılması, Hitler'in vasalı haline gelmesi; Bulga­ristan'ın mürteci idare çevrelerinin takip ettiği siya­setin sonuçlarındandır. 

Hitler'in ajanları halen Bulgaristan'da şu masa­lı gayretkeşlikle yayıp durmaktadırlar: Bu ajanlar, 1941 yılının martında halka yüz çevirerek ve onun arzusu dışında Alman ordularının Bulgaristan'a gir­melerine imkan verince, güya Bulgaristan'ın seçecek ba􀀫ka yolu yokmuş, Almanya ile beraber yürümesi lazımmış, çünkü Bulgaristan'da ve Balkanlarda ba­rışın korunması ancak bu suretle mümkünmüş. Fa­kat bu, büyük bir yalandır. Ve bu yalanın içyüzü da­ha o vakit, S.S.C.B. Dışişleri halk komiserliğinin 3 mart 1941 tarihli notası ile meydana çıkarılmıştı. Al­man ordularının Bulgaristan'a girmesine güya Bal­kanlar barışının korunması maksadiyle rızasını ver­miş olduğuna dair Bulgar hükümetinin bir resmi tebHğ yayınlaması üzerine Dışişleri halk komiserliği şu beyanatı vermişti: 

1. Sovyet hükümeti. Bulgar hükümetinin söz konusu mesele hakkındaki görüşünün doğru olduğuna dair ileri sürdüğü kanaati paylaşamaz, zira Bulgaristan hükümetinin isteği olsun olmasın, bu görüş barışın takviyesine değil, bi­lakis savaş sahasının genişlemesine ve Bulgaristan'ın sa"a­şa sürüklenmesine yol açmaktadır. 

2. Sovyet hükümeti takip ettiği barış siyasetine sadık k:ılarak ve bunu gözönünde bulundurarak, Bulgaristan hü­kumetine, şimdiki siyasetini yürütmesi hususunda herhangi acil destekte bulunamaz.» 

Bulgaristan hükümeti Sovyet hükümetinin bu açık ihtarını gözönüne almış olsaydı, hiç şüphesiz, Almanların Balkanları istila etmelerinin arifesinde 

Avrupa'nın bu kısmında barışın kurtarılması ve aynı zamanda Bulgaristan'ın hayati menfaatlerinin kurtarılması tamamiyle mümkün olacaktı. 

1941 yılının martında Alman orduları Bulgaris­tan'a girip onun topraklarına yerleştikleri zaman durum nasıldı? Yugoslavya halkları Almanlara kar­şı müdafaaya hazırdılar. Yunan ordusu, Arnavutluk topraklarında İtalyanları dövüyordu. O zaman Bul­garistan, ordusuna ve bütün halkın tam iradesine dayanarak, tarafsızlığım koruyabilirdi. Yoksa mem­leketin temel milli menfaatleri tarafsızlığın korun­ması zorunluğunu dikte etmiyor muydu? Yoksa o vakit Bulgaristan halkı, Bulgaristan'ın bağımsızlığı­ı ıa ve B.:ılkanlarda barışın korunmasına en mühim bir garanti olarak Sovyetler Birliğiy'le bir barış pak­tı imzalanmasına ısrar etmiyor muydu? Fakat Bul­gar idare çevreleri, halkın bu isteğini reddederek, Bulgaristan'ı Mihver devletlerine iltihak ettirdiler ve Alman ordularının memlekete girmesine imkan verdiler. Onlar Yugoslavya'nın ve Yunanistan'ın ar­kasına hançer sapladılar ve böylelikle Hitlerci sürü­lerin Yugoslav ve Yunan ordularını bozguna uğrat­malarına meydan verdiler. Daha sonra cereyan eden bütün olaylar, Bulgaristan idarecilerinin özellikle bu hareketleriyle Balkanlarda savaş sahasının geniş­lemesine ve Bulgaristan'ın savaşa sürüklenmesine yardım ettiklerini gösterdiler. 

Balkan halklarının tarihi, Bulgaristan'ın millet olarak bağımsız kalmasının ve gelişip ilerlemesinin, her şeyden önce komşu İslav halklariyle en sıkı bir dostluk kurmasiyle mümkün olduğuna yalanlana­maz bir şekilde aracılık etmektedir. Bu sebepten do­layı Bulgaristan'ın Sovyetler Birliği aleyhinde kulla­nılacak bir alet haline gelmesi ve Yugoslavya'ya, Bul­garistan halkının Balkanlardaki İslav. kardeşleri olan Makedonyalılara, Sırplara, Karadağlılara, Hır­vatlara, Slovenlere ihanet etmesi, oldukça ağır bir cinayet teşkil ediyordu. Bulgaristan'ın idare çevre­leri, Bulgaristan'ı Hitlerci haydutlara teslim etmekle onun milli menfaatlerine ağır bir darbe indirmiş ol­dular. 

Bu siyaset sonunda Bulgaristan, Sovyetler Bir­liği'ne karşı güdülen savaşta Almanlar tarafından Hitlerci Almanya'nın bir savaş alanı haline getirildi. Burgaz, Varna, Balçık ve Karadeniz sahilinin diğer birçok noktaları ile · Tuna üzerindeki Ruse limanı şimdi Almanların elinde bulunmakta ve Alman de­nizaltıları ile savaş gemilerine hizmet edecek bir tarzda tertip ve tanzim edilmiş bulunmaktadırlar. Dahası da var; Almanlar, Bulgar deniz filosunu Sovyetler Birliği'ne gönderilmek üzere askeri kuvvet ve savaş malzemesi nakliyatında kullanmaktadır. Memleketin en mühim demiryolları, fiilen Almanla­rın elinde bulunmakta olup, Alman askeri ve deniz kıtlarını, Alman savaş malzemesini taşımakla meş­guldür. Almanlar Bulgaristan toprakları üzerinde birçok hava alanına ve askeri depolara sahiptirler. Bulgaristan'ın bütün hava meydanları Alman askeri makamlarının kontrolü altında bulunmaktadır. Al­man kumandanlığı Bulgaristan'da askeri tahkimat yapmakla ve stratejik yollar inşa etmekle Bulgar topraklarını Hitlerist çatışmanın bir savaş alanı ha­line getirmiş olmaktadır. 

Şimdi Bulgaristan, Birinci Dünya Savaşında ol­dugundan çok daha fazla Almanlar tarafından vağ­ma edilip soyulmaktadır. Hükümet «Hranoiznos» adlı devlet genel müdürlüğü vasıtasiyle Almanya'ya kitle halinde Bulgar tarım maddeleri ihraç etmek­tedir. Almanya'ya yiyecek maddeleri ve ham madde ihracatı 20 milyar leva gibi kocaman bir meblağı aş­mış bulunuyor. Bu, Almanya'nın Bulgar halk banka­sına olan « borcu»dur. Bulgaristan'a hiç bir zaman ödenmeyecek olan bir borçtur. Bulgaristan köylüle­rinin soyulması yalnız bu biçimde olmamaktadır. Bulgaristan, Alman garnizonlarını, askeri hastahane­lerini, birçok Alman acentalarmı ve mümessillikleri­ni, Alman askeri şahıs ve memurlarmm ailelerini kendi hesabına tutmak zorunluğundadır. Aç Alman sürüleri yiyecek maddelerini yok pahasına satın alıp durmadan paket halinde Almanya'ya göndermekte­dir. 

Bulgaristan iktisaden Hitlerci Almanya'nın bir peyki haline getirilmiş bulunmaktadır. Bulgaristan'­da yabancı sermaye yatırımlarının %63'den fazlası Almanların elindedir. Bulgar idare çevrelerinin şim­di takip ettikleri iktisadi siyaset baştan başa Alman­ların amaçlarına tabi bulunmaktadır. Bunun ifade ettiği mana, Almanya'ya lüzumlu olmıyan müessese­leri kapatmak, Bulgaristan'ın köy iktisadiyatım Al­man sanayiinin ihtiyaçlarına uydurmak, yani Alman­ya için ham maddeler ve yarı mamuller istihsal et­mektir. Bu, Bulgaristan sanayiinin bağımsız olarak gelişmesini tasfiye etmek, onu bir Alman müstemle­kesine çevirmek demektir ki, bu da muhakkak Bul­garistan halkının millet olarak tamamiyle esaret al­tına sokulmasına yol açmaktadır. 

1941 yılının aralık ayında Hitler'in isteği üzeri­ne, küçük Bulgaristan, dünya ölçüsünde büyük dev­letlerden İngiltere'ye ve Amerika Birleşik Devletleri'­ne savaş açtı. Bulgaristan Sovyet - Alman cephesine asker göndermedi. Ama bu, halkın ve ordunun bu gibi bir cinayete karşı gösterdiği şiddetli direnişi sayesinde mümkün oldu. Fakat Bulgaristan, Balkanlarda Hitler'in jandarması rolünü oynamaktadır. Bulgar orduları Yugoslavya ve Yunanistan'da işgal kuvvetleri olarak bulundurulmaktadır. Çar Boris Al­manların emrine Bulgar tümenleri verdi ve bu tü­menler, Balkanlarda Sovyet-Alman cephesine gönde­rilmiş olan Alman tümenlerinin yerini aldı. 

Ve işte, Bulgaristan'ın şimdiki idarecileri, Bal­kanlarda Hitler'in vasalı ve jandarması haline geti­rilmiş olan bu memleketi, «milli ideallerini gerçek­leştirmekte olan» bir Bulgarisan olarak göstermek istiyorlar. Onlar Bulgaristan, güya Trakya'yı ve Ma­kedonya'yı almıştır diye Bulgaristan halkını teselli etmektedirler. Fakat Trakya'yı ve Makedonya'yı «ele geçirmiş olan» Bulgaristan bizzat milli bağımsızlığı­nı kaybetmiş bulunmaktadır. Alman kumandanları yalnız Makedonya ve Trakya'yı idare etmekle kalma­yıp Bulgaristan' da da babalarının malıymış gibi efendilik sürmektedirler. Berlin'de Göbels tarafın­dan yayınlanmış olan haritada ise Makedonya ile Trakya muvakkaten Bulgaristan tarafından idare edilen Alman vilayetleri gibi gösterilmektedir. Make­donya ve Trakya'da genişlemekte olan partizan ha­reketi ise bu bölgeler ahalisinin yalnız Hitlerci is­tilacılardan değil, onların Bulgar suç ortaklarından da nefret ettiklerini göstermektedir. 

Çar Boris bütün planlarım, Hitler'in ve çabuk ve kolaylıkla zafer kazanacağını gözönünde bulundura­rak kuruyordu. Fakat onun bu planları başarısızlı­ğa uğradı. Almanya'nın savaşı kaybetmekte olduğu, Çar Boris'in Bulgaristan'ı felaketin eşiğine getirdiği, günden güne daha açık bir şekilde anlaşılıyordu. İflas etmiş kral, halkın kendisine karşı beslediği nef­retin artmakta olduğunu hissediyordu. Bu çıkmaz sokaktan kurtulmağa çalışan Boris, etrafına daha büyük bir itimatsızlık ve telaş yayarak, çeşitli ma­nevralara başvuruyordu. Bulgar hükümdarının bu tereddütleri Berlin'de büyük bir dikkatle takip edi­liyordu. Sapasağlam ve hayatının baharında olan bu adam, bu harikulade gezgin, ihtimal, biraz da Ber­lin'in yardımiyle, «vakitsiz» öldü. 

Filof hükümeti Bulgaristan' da yürürlükte olan anayasaya dayanarak, Bulgaristan'a Boris'in altı ya­şındaki oğlu Simeon'u Çar ilan etti. Fakat Bulgar idarecileri anayasadan, bunun ancak kendi planla­rına uyduğu oranda faydalandılar. Onlar hiç de, Naiplik Kurulu seçmek üzere Büyük Millet Meclisi­nin toplantıya davet edilmesini belirten anayasanın diğer kesin hükmünü yerine getirmek niyetinde de­ğildiler. Bunun sebebi tamamen bellidir. Bulgar ida­recileri Bulgaristan halk kitlelerinin iradesine zerre kadar danışmaktan bile korkmaktadırlar. Onlar Al­man valileri ile birlikte halkın nefret ettiği Alman taraftarı siyaseti devam ettirmek üzere ellerinden ge­len bütün vasıtaları kullanmaktadırlar. 

Çar Boris'in ölümü, Almanya'nm Bulgaristan'ın içişlerine hayasızca yeniden karışmasına gayet uy­gun bir vesile teşkil etti. Çar Boris'in cenaze törenin­de hazır bulunmak üzere Sofya'ya, Büyük Amiral Re­tler, General-Feldmareşal Kaytel, Korgeneral Linde­man, Amiral Frike, Hava Kuvvetlerinden Korgene­ral Leer, SS Kuvvetlerinden General Vünenberg, Ba­ron Fon Şteengraht, Dışişleri Bakanlığından Alman­ya'nm sabık Moskova Büyük Elçisi Graf Şulenburg' -dan meydana gelen bir Alman heyetinin gelmesi ras­gele değildi. Bunların yardımiyle Alman taraftarı si­yaseti tereddütsüz olarak yüıütmeğe devam etmesi gereken bir Naiplik Kurulunun kurulması sağlan­mıştı. Bunun üzerine şunu söylemek lazımdır ki, halen kurulmuş olan bu kurul memlekette hüküm sü­ren siyasi buhranı ortadan kaldırmak şöyle dursun, bilakis onu daha da derinleştirmekte ve keskinleştir­mekted \r. Bulgaristan halkının büyük çoğunluğu va­tan hainlerine karşı banşmazlığını gittikçe daha açık ifade etmektedir. Halk ile Alman ajanları olan ida­reci kliği arasındaki uçurum hiç bir zaman şimdi­ki kadar derin olmamıştır. 

Bu Alman taraftarı siyasetin ne kadar cinayetkar bir siyaset olduğu başka hiç bir zaman şimdiki ka­dar açık olmamıştır. Bu.siyasete karşı koyan, yalnız Bulgaristan halkı, sağlam, namuslu ve milletsever olan herkes değildir. Olayların bütün mantığı, bu­günkü savaşta meydana gelen bütün durumlar bu siyasetin aleyhindedir. Bu yaz, Alman orduları Sov­vet-Alman 􀀿ephesinde fevkalade ağır hezimetlere uğ­radılar. Kızılordu Alman sürülerini Dnepır yönünde kovalamaktadır. Kızılordunun giriştiği ve geçen kış kazanmış olduğu zaferlerin bir devamı olan yaz taar­ruzu, faşist cephenin içindeki ağır buhranı oldukça çok şiddetlendirdi. Faşist Almanya'nın İtalyan müt­tefiği bu buhranın tesiriyle saf dışı edildi. Avrupa'­da Hitler'e katılan büyük devletlerden İtalya, savaş dışı edildi. 

İtalya'nm teslim olması, Hitlercilerin Balkan­lardaki sağ cenahını açık bıraktı. Savaş Balkan ya­rımadasının sahillerine yaklaştı. Balkanlar bugün değilse, yarın savaş sahası olabilirler. Almanya ile peyklerinin kaçınılmaz hezimet saati yaklaşmakta­dır. 

Bu şartlar dahilinde, Hitler kliğinin dünkü müt­tefikleri ve ortakları Bulgaristan'ı terke başladıkla­rı bir sırada, Bulgaristan'ın şaşırmış idarecileri, Bul­garistan halkını iflas etmiş olan Hi tlercilerden yana savaşa faal surette katılmaya zorlamağa cesaret et­mektedirler. Gerçekten de şu halk sözü doğru çık­maktadır: Allah birini mahvetmek istediği zaman ilk önce aklını alır! 

Bugün Bulgaristan iki yol karşısında bulunmak­tadır: Ya Almanya'mn sularında yüzmeğe devam ede­cek, yahut da Almanya ile müasebetlerini keserek, bağımsız bir milli siyaset yürütecek. 

Bu yollardan birincisi, Bulgar ordusunu «Bal­kanları müdafaa» maksadiyle baştanbaşa ve tam manasiyle Alman kumandanlığının eline teslim et­mek demektir. Bu, yüz binlerce Bulgarı bedenen or­tadan kaldırmak, memleketi askeri harekat sahası­na çevirmek, şiddetli bombardımanlara ve tahribata maruz bırakmak ve nihayet, tam bir askeri hezimet ve 1918 felaketiyle karşılaştırılmayacak derecede da­ha dehşetli yeni bir milli felaketten başka bir şey ifade etmez. 

Diğer yol, Bulgaristan'm Alman himayesinden kurtarılması, onun hürriyet ve bağımsızlığını temin etmek üzere insan kuvvetlerinin ve maddi kaynak­larının korunması demektir. Ancak bu yolda yürü­mekle Bulgaristan, Alman Koburg hanedanlığının ve Hitlerci ajanların kendisini soktukları çıkmaz so­kaktan kurtulmayı başarabilecektir. 

Bulgaristan'm, Bulgar halkının kurtuluş yolu olan bu yoldan yürümesi mümkün müdür? Bütün iç ve milletlerarası durum, halk ve ordunun elele ve­rerek, idare başındaki Hitlerci ajanlara karşı kesin direnme göstermeleri ve gerçek bir Bulgar milli hü­kümeti kurmaları taktirinde bunu yapabileceğini doğrulamaktadır. Bu görev gerçekten kolay değildir, lakin memleket ve ordudaki vatansever faaliyetçiler vatanı kurtarmak için var olan halk hareketinin başma cesaretle geçerlerse tamamiyle gerçekleştirile­bilir. 

Almanya'mn ajanları olan Filovcular, Jekofcular, Tsankofcular, Bulgarlar Hitlerci istilacılara yardım etmeyi ve bağımsız bir milli siyaset yürütmeyi red­dettikleri takdirde Almanların Bulgaristan'ı tama­men işgal edeceklerine dair tehditler savurmaktadır­lar. 

Fakat bu doğru değildir . 

Hitlerci Almanya'mn ana kuvvetleri Doğu cep­hesinde bağlanmış biF durumdadırlar. Müttefiklerin Avrupa'ya çıkarma yapmaları ihtimalinin gösterdiği yakın tehlike, Hitlercilerin azalmış olan insan ihti­yatlarını dağıtmalarına imkan vermemektedir. ital­ya'nın s'ivaş dışı edilmesinden sonra İtalyan tümen­leri evlerine döneceklerdir. Bulgar ordusu, halkla birlikte Almanlara karşı ayaklandığı takdirde, Bal­kanları işgal etmek için olduğu gibi, taze kuvvetlere sahip Bulgar ordusunu ezmek için de tümenler bul­mak, Hitler için fevkalade güç bir iş olacaktır. Hiç şüphe yok ki, bu takdirde halk ve ordu, Yugoslav halk kurtuluş ordusundan ve Yunan asilerinden tam silahlı yardımlar görecektir. Fakat Hitler'in, Bulgar ordusuna karşı askeri harekata girişmeğe karar verebileceğini farzedersek bile, halkın ve or­dunun vereceği insan kaybının, Bulgar idarecilerinin şimdi takip ettikleri Hitler taraftarı siyasetin kendi­lerini mahkum ettiği kayıptan bir hayli daha az ola­cağı muhakkaktır. 

Her halde, özellikle italya'nın teslim olmasın­dan ve Hitlercilerin blokunda başlıyan dağılıştan sonra, Bulgaristan'ın Alman istilacılarını kovarak, milli esaret altına girmekten korunması tamamen imkan dahilindedir. Bu bakımdan gecikmek, sadece Bulgaristan halkının üzerine çökmüş olan tehlikeyi daha da derinleştirmek demektir. 

Bulgaristan'da durmadan devam eden düşman­ca faaliyete rağmen Sovyet kamuoyu, bu Alman ta­raftarı siyasetin Bulgaristan halkına tamamen ya­bancı olduğuna inandığından, şimdiye kadar büyük bir sabır göstermiştir. Geçmişte kardeş Bulgar hal­kının hürriyeti ve bağımsızlığı uğrunda kanını akıt­mış olan ve şimdi İslavların tarihi düşmanları olan Alman istilacılarına karşı yürütülen mücadelenin esas yükünü taşımakta olan Rus halkı, her sabrın sonu vardır diyerek Bulgaristan'a ihtarda bulunmak hakkına sahiptir. 

Bulgaristan, İngiltere ve Amerika Birleşik Dev­letleri'yle savaş durumunda kalmakta devam etmek­le, S.S.C. Birliği'ne karşı yürüttüğü savaşta faşist Al­manya'ya yardım etmekle, Almanlar tarafından esa­ret altına alman Balkan halklarının nefretini hak­kiyle kazanmakla neye güvenebilir? 

Kardeş Bulgaristan halkının geleceği Sovyetler Birliği halklarına daima yakın olmuştur. Bunun içindir ki, Sovyet kamuoyu, Bulgaristan halkının, memleketini faşistler cephesinden kurtarmak, yeni bir felaketten korumak ve milli şeref, hürriyet ve bağımsızlığını temin etmek yolunda sarfettiği gay­retleri memnuniyetle karşılamaktadır. 

Pravda sayı 230

6 eylül 1943

Blogger tarafından desteklenmektedir.