RUS ZAFERİ – İNGİLTERE’NİN VE FRANSA’NIN DURUMU - Marks
Londra, Salı, 13 Aralık 1853
“Fransız ve İngiliz donanmasının Karadeniz’de bulunmasına karşın gemilerinden birinin bir Rus gemisinin cezaya uğramadan zaptı, sultanı, büyük bir hayret içinde bırakmıştır, ilkyaz onda daha da hayret uyandıracaktır.”[125]
Cumartesi günkü Press bu haberi verdi, izleyen pazartesi ise, ilkyaza kadar beklenmeyen “hayret verici” yeni olayları getirdi. 5 Aralık tarihini taşıyan Odessa çıkışlı bir haberde, Rus filosunun küçük bir Türk filosunu Karadeniz’de Sinop açıklarında yendiği bildiriliyordu.135 Rus haberinin kapsamı buydu. Bu haberi daha sonra Fransız gazetesi Moniteur doğruladı. Gerçi bu olayın ayrıntılarını henüz bilmiyoruz, ama birçok nokta apaçık ortada: Rusların haberi, olayı büyük ölçüde abartıyor. Tüm olay, bazı Türk firkateynleriyle, asker, malzeme, cephane ve silah taşıyan ve Batum’a gitmekte olan birkaç yük teknesinin, beklenmedik bir baskına uğramasından başka bir şey değildir. Rus filosu, sayıca Türk filosuna çok üstündü. Gene de Türk filosu, bir saat süren umutsuz bir çarpışmadan sonra teslim oldu.
“Bizim filomuzun orada bulunuşu” diyor The Englisman, “hiçbir olayda, Rusların Türkiye’ye saldırısını, engellemek için değil. ... Donanma-nın orada oluşu, Karadeniz’in bir Rus gölü olmamasını sağlamak için değil. ... Donanmanın orada bulunuşu müttefikimize yardım için değil. ... Rus amiraller, İstanbul’a bir top atımlık uzaklıkta. ... Manevra yapabilirler, ama İngiltere’nin uskurları, baş uskur Lord Aberdeen kadar vurdumduymaz olmaya devam edeceklerdir.”
Çar, Türkleri terra firma[126] yerine denizde yendiği için, karma hükümet öfke içindedir. Karma hükümetin istediği, birinci türden bir zafer. Çarın niyetlerinin kesinlikle savunma amaçlı olduğuna dair Kont Buol’un sultana güvence verdiği, Lord Redcliffe’in de üç aylık bir silah bırakımında direndiği bir sırada, Rusların denizde başarı göstermesi, karına hükümetin yerini sarsabilir. Kamuoyunu yatıştırma görevinin, hükümetçi basın arasında nasıl pay edildiğini görmek çok eğlendirici oluyor.
The Times, tüm hükümetin temsilcisi olarak, çarın nankörlüğüne karşı hükümetin genel öfkesini dile getiriyor, hatta bir parça tehdide bile sapıyor.
The Morning Post, kuşkusuz, daha savaşçı. Lord Palmerston başbakan, ya da hiç değilse dışişleri bakanı olsaydı, Sinop’ta görülen türden bir “küstahlığa” hiçbir zaman meydan verilmeyeceğini belirtiyor.
“Hiç değilse” diyor [Morning] Post, “şu kadarı bellidir ki, Türk sahilinde harekat yapmak üzere sevkedilmiş Rus deniz kuvvetleri Babıâliye karşı beklenmeyen ağır bir darbe vurabilirdi, ama Divan, bunun, yalnızca bir gösterişten ibaret olmamak üzere gerçekten elle tutulur bir şekilde müttefiklerinin vaadetmiş oldukları yardımın bulunduğu bölgede olmayacağı umudundaydı. Bize kalırsa, Tuna Prensliklerinde ‘maddi garantiler136 adı altında oynanmakta olan diplomatik güldürünün yeni bir sahnesi olarak Karadeniz’in uygun bir tiyatro alanı durumuna geldiği kanısına kesinlikle varılacaktır. Rusların savunma durumunda oldukları iki yüzlülüğünden vazgeçtikleri kabul edilebilir. Tutarsız politikamızın, müttefiklerimize ağır zararlar verecek ve hak ettiğimiz suçlamayı bize yöneltecek kadar ileri gitmiş olması son derece üzücüdür. Özel olarak bu amaçla sevkedilmiş olan savaş gemilerimizin yalnızca bu yardım hareketini yerine getirmediklerinden dolayı meydana gelmiş olan böyle bir felaketin ikinci kez meydana gelmesine izin verilmesi, bizim için sonsuz bir rezalet ve utanç kaynağı olacaktır.”[127]
Peelcilerin özel yayın organı, filozof Morning Chronicle, “dünya barışını bozmuş olan kudretin şimdi, savaşı sona erdirmeye razı edilebilmesini olası” görüyor.
İmparator Nikola, Voyvoda İstirbey’le Ghika’nın Buğdan ve Eflak’ın yönetiminden çekilmelerine ilişkin olarak “serbest arzularını belirtmelerine engel olmayı istemediği” bahanesine sığınarak, 8 Kasım tarihli bir buyrukla, iki voyvodanın görevini General von Budberg’e verdi. Ancak Generali de, Prens Gorçakov’un yüksek denetimi altına soktu.
Bir silah bırakımının, çara, askerlerini derleyip toparlaması ve Fransa ile İngiltere arasındaki yüzeysel ittifakı çürütmesi için zaman kazandırmaktan başka bir yarar sağlamayacak olduğu bir sırada, İngiltere’nin Türkiye’ye böyle bir silah bırakımı için ısrar etmesi; bu arada Nikola’nın, Bonaparte’ı devirerek yerine Henry V’i getirme yolundaki entrikaları; Kral Leopold, Prens Albert ve Orleans Prensleri arasında, kamuoyundan saklanmayan görüşmeler sonucu Bourbon hanedanına ait iki ailenin gürültülü bir övünçle “kaynaştırılması”, işte bütün bu olaylar, kamuoyunun dikkatini yeniden Windsor Şatosuna çevirmesini ve Windsor’ın, Brüksel, Viyana ve St. Petersburg saraylarıyla gizli bir fesat ittifakı kurduğundan kuşku duymasını gerektirecek olaylardır.
Aristokrat Morning Herald gazetesi de şöyle yazmaktadır:
“Bugünkü İngiliz kuşağı, ülkesinin politikasının, orleancı restorasyon düşlerine, Belçikalı ilhak korkularına, ve en küçük Alman çıkarlarına tabi olmamasına dikkat etmelidir.”
Lloyds Weekly Newspaper gazetesi şu açıklamayı yapmaktadır:
“İçişleri bakanlığının izlemediği suikastçılar vardır, ve bunların adları ayazlı bir gecedeki yıldızlar gibi, The Times gazetesinin sütunlarında parlamaktadır. Bunlar, ne St. John’s Wood’da, ne de Chelzea’de otururlar. Hayır, bunlar, Claremont’un salonlarında137 daha büyük bir rahatlık içindedirler. Majeste kraliçemizin sık sık misafiri olup nezaket icabı Nemours Dükü denilen bu suikastçılardan biri, İngiltere’deki evinden doğrudan o köprüyü kurmak için Frohsdorf’a gitmiştir, yani Bourbonların Fransa’ya gelmelerini engelleyen uçuruma köprü kurmak için gitmiştir. Kuşku yok ki, tekrar geri gelip av etlerini Buckingham Sarayında ya da Windsor Şatosunda yiyecektir.”
Leader gazetesinin Paris muhabiri şöyle yazıyor: “Viktorya ne derse bakanları onu yapıyorlar. Kraliçe Viktorya, Kral Leopold’un istediğini istiyor. Kral Leopold da Çar Nikola’nın talep ettiğini talep ediyor, ve bundan dolayı da, Nikola, fiili olarak, İngiltere kralıdır.”[128]
Her ne kadar ilk bakışta talihi yaver gidiyormuş gibi görünse de, Bonaparte’ın durumu şu sıralarda çok nazik. Bonaperte, Avrupa krallık hanedanı çevrelerine sızmayı başarmıştı. Nikola’nın yitirdiği karakteri o kazanmıştı. Hayatında ilk kez “saygıdeğer” oldu. Onun amcasını, Rusya’yla birlikte, muhteşem tahtından deviren devlet, yani İngiltere, şimdi Rusya’ya karşı onunla açık bir ittifaka zorlanmış bulunuyor. Koşullar onu Avrupa’nın hakemi durumuna getirdi. İtalya, Macaristan ve Polonya’da –ulusal bağımsızlıklarını elde etmeyi dörtgözle bekleyen ve bunun için gerekli yardımı nereden gelirse gelsin kabule hazır olan halkların bulunduğu bu ülkelerde– ayaklanma hareketlerini de beraberinde getirebilecek bir Avrupa savaşı olasılığı, bu 2 Aralık gününün[129]adamına, krallarla barışçılık oyununu oynayamazsa, halkların açış dansını yapma olanağını verecek gibi görünüyor. Geçici hükümetten, Yasama Meclisinin138 .Burgrave’lerine[130] kadar herkesin yapabildiği tek şey, herkes ve her şey karşısında titremekti, kendisinden önce gelenlerin yaptığı acemilikler, ondan, hiç değilse, kaygılarının devletler karşısında Bonaparte’ın siyasetine bir ulusallık boyutu kazandırmış bulunuyor.
New-York Daily Tribune
n° 3961, 27 Aralık 1853