Header Ads

Header ADS

LONDRA BASINI NAPOLÉON’UN TÜRK SORUNUNA İLİŞKİN SİYASETİ - Marks

Londra, 25 Mart 1853

Bu sabaha kadar Türkiye’den, gerçeği yansıtan yeni bilgiler alınmış değildi. Bugünkü The Morning Herald17 gazetesinin Paris muhabiri, yetkili bir makamın, kendisine, Rusların Bükreş’e girdiği haberini verdiğini bildiriyor. 20 Mart tarihli Courier de Marseilles gazetesinde de şunları okuyoruz:

“Kont Leiningen’in hareketinden hemen sonra ve Prens Mençikov’un Divandaki doğrudan kaba davranışından önce, Bay d’Oserov’un Babıâliye verdiği bir notanın içeriğini okurlarımıza bildirmek durumundayız. Diplomatik notanın ilgili olduğu başlıca noktayı aşağıda veriyoruz. Nasselrod Kontu, Babıâlinin Karadağlılara saldırmama vaadine karşın, bu halka karşı kanlı bir savaş açmasının, Petersburg kabinesinde büyük hoşnutsuzluğa yolaçmasından sert bir dille yakınıyor. Karadağlılara yeterli güvenliği sağlamak ve onları yeni bir felaketten korumak için, Rusya Babıâliden Karadağ’ın bağımsızlığına saygı gösterilmesini istedi. Nota, Arnavutluk sahillerinin ablukasına karşı bir protestoyu da içeriyor ve icraatı, iki hükümet arasında sürekli anlaşmazlıklara yolaçan bakanın görevden alınmasını isteyerek son buluyordu. Söylentiye göre, bu notanın kabul edilmesiyle, Türkiye, üzülerek de olsa ablukadan vazgeçme eğilimi gösterdi ve üstelik bakanın görevden alınmasıyla birlikte, sultanın kaynı Fuad Efendi, Rusya yanlısı Rıfat Paşanın sayesinde bakanın yerine atandı. Bununla birlikte, Babıâli, Karadağ’ın bağımsızlığını tanımaktan kaçınıyordu; Prens Mençikov’un, Divanda, dışişleri bakanına gerekli saygı bildirisinde bulunmaksızın, bütün diplomatik kuralları horgörüyle çiğnemesinin ve bu tüzel kişiliğe isteklerine boyun eğmesi gerektiğini utanmazca anlatmasının nedeni budur. Bu istek üzerine Babıâli, İngiltere’nin ve Fransa’nın yardımlarına başvurdu.”[14]


Eski Yunanistan’da konuşmaması için kendisine para verilen bir konuşmacının dilinin üzerinde öküz olduğu söylenirdi. Belirtelim ki, öküz Mısır’dan ithal edilmiş gümüş paraydı.18 Diyebiliriz ki, Doğu Sorununun yeniden canlandığı dönemden beri The Times19 gazetesinin dili üzerinde de bir öküz var, ama konuşmaması için değil, konuşması için. Bu hünerli gazete, ilkin, Avusturya’nın Karadağ’a müdahalesini, hıristiyanlığı ileri sürerek savundu. Ancak daha sonra, Rusya işe karıştığı zaman, gazete bu kanıtı bir yana bıraktı, tüm sorunun ortodoks ve Roma kiliseleri arasındaki çekişmeden ibaret olduğunu, yerleşik İngiltere kilisesine “bağlı olanlar”ı ilgilendirmediğini söyledi. Gazete, bunun da ardından, Türkiye’yi Avusturya’ya karşı koruması ve Rusya’yı önlemesi karşılığında, Türkiye’yle serbest ticaret olanağını elde etmesinin Büyük Britanya’ya kazanç sağlayacağını öne sürerek, Türkiye’yle ticaretin Büyük Britanya için taşıdığı önem üzerinde durdu. Daha sonra, İngiltere’nin gıda maddeleri açısından Rusya’ya bağlı olduğunu, bu nedenle çarın coğrafyaya ilişkin fikirlerine sessizce boyun eğmesi gerektiğini kanıtlamaya çalıştı. The Times tarafından göklere çıkarılan ticaret sistemine pek ince bir iltifat ve İngiltere’nin Rusya’ya bağımlılığını azaltmak için Karadenizin bir Rus gölü, Tuna’nın da bir Rus nehri olması gerektiğini öne süren pek tatlı bir kanıt. Gazete, sonra bu savunulamaz mevzilerden sürülüp çıkarılınca, Türk imparatorluğunun parçalanmasının önüne geçilemeyeceğini –The Times’a göre de bunun sonucu olarak–, bugünkü durumda, Rusya’nın, bu imparatorluğun varisi ve parçalanışın infazcısı olması gerektiği genel vargısına geriledi. Bilgeliğin Doğudan geldiği yolundaki eski öyküyü anımsayarak ve ama daha önce, “Avusturya, kendi imparatorluğuna bağlı eyaletlerde ve bölgelerde, üzücü durumu önleyecek herhangi bir yasa olmaksızın, keyfî bir otorite ve şiddetli bir zorbalık durumunu sürdürmektedir” dediğini unutarak, The Times, Türkiye halkını, derhal Rusya ve Avusturya’nın uygarlaştırıcı  etkesine ve “saf yönetimine” vermek istiyordu. Ve yazısını bitirirken, The Times, Doğu yazılarının “parlaklığından ötürü, yüzsüzlüğün bu kadarına pes, kendini kutluyordu. 
Tüm Londra basını, sabah ve akşam gazeteleri, gündelik ve haftalık gazeteler, “önde gelen gazete’ye karşı, tek bir kişi gibi birlikte ayağa kalktılar. The Morning Post20 gazetesi, The Times’deki kardeşlerinin ferasetiyle alay ediyor, onları, bile bile yanlış ve saçma haberler yaymakla suçluyor. The Morning Herald gazetesi, The Times’ı, “bizim yahudici-avusturyacı-Rus çağdaşımız” diye; The Daily News21 ise, daha kestirmeden “Brunnow’un[15] organı” diye adlandırıyor. Onun ikiz kardeşi The Morning Chronicle22gazetesi ise şu darbeyi indiriyor: “Bir düzine büyük Yunan şirketinin ticarî önemi hesabına, Türk İmparatorluğunu Rusya’ya teslim etmeyi öneren gazeteciler, parlaklık tekelinin kendilerinde olduğunu iddia ederken oldukça haklıdırlar!” 

The Morning Advertiser23 gazetesi şöyle diyor:

“The Times Rus çıkarlarını savunurken yalnız kaldığını söylerken haklıdır. ... Gazete İngilizce basılmıştır. Ama onda İngiliz olan tek şey budur. O, Rusya’yı ilgilendiren her şeyde, baştan sona Rustur.”

Kuşku yok ki, Rus ayısı, İngiltere’yle Fransa arasındaki entente cordiale’in24 geçici olacağına emin olmadıkça, pençesini çekmeyecektir. Şimdi şu şaşılacak raslantıya dikkat edin. The Times gazetesi, Türkiye olayının sadece Fransa ile Rusya arasındaki bir kavgadan ibaret olduğuna Lord Aberdeen.[16] Lord Clarendon’ı[17] ikna etmeye çalıştığı gün, Guizot’nun öteden beri roi des drôles[18] diye ad taktığı bay Granier de Cassagnac, Constitutionnel’de25 olayın, Lord Palmerston ile çar arasındaki kavgadan başka bir şey olmadığını keşfediyordu. Gerçekten, bu gazeteleri okudukça, Demosthenes’in filipiklerini[19] verdiği sıralarda, Yunan konuşmacıların dilleri üzerin- de Makedonya öküzü oluşunu daha iyi anlıyoruz. 

Karma hükümet tarafından temsil edilen İngiliz aristokrasisine gelince, onlar, gerekirse İngiltere’nin ulusal çıkarlarını kendi özel sınıf çıkarlarına feda edebilirler ve Batıda sağlıksız oligarşilerine destek bulma umuduyla, Doğuda genç bir istibdadın yerini sağlamlaştırmasına izin verebilirler. Louis-Napoléon’a gelince, o çekiniyor. Onun tüm eğilimi, Fransa’ya hükümet sistemini  getirdiği, Otokrattan yanadır, [20] tüm nefreti ise, Fransa’da parlamenter sistemini yıktığı İngiltere’ye karşıdır. Üstelik, eğer o, çarın Doğuyu yağmalamasına izin verirse, belki çar da onun Batıyı yağmalamasına izin verecektir. Öte yandan, Napoléon, Kutsal İttifakın “Parvenü[21] Han”a karşı beslediği duyguları oldukça iyi biliyor. Bundan dolayı, Fransa Ulusal meclisindeki parlamento gruplarını aldattığı gibi, Avrupa’nın büyük güçlerini de aldatmaya çalışarak muğlak bir siyaset güdüyor. Bir yandan, İngiltere’nin Türkiye Elçisi Lord Stratford de Redcliffe’le gösterişli bir dostluk kurarken, aynı zamanda, Rus Lieven Prensesini en umut verici vaatlerle tatlı tatlı kandırıyor, bir yandan da sultanın sarayına, İngiliz-Fransız ittifakına karşıt olabilecek bir Avusturya-Fransa ittifakının en candan savunucusu Bay de la Cour’u gönderiyor. Toulon’daki donanmanın Yunan sularına girmesini emrediyor, ertesi gün Moniteur gazetesinde, bunun İngiltere’yle önceden haberleşmeksizin yapıldığını ilan ediyor. Yayım organlarından birine, Pays’ye,26 Doğu Sorununu Fransa için en önemli sorun olarak ele almaları buyruğunu verirken, öteki yayım organı olan Constitutionnel gazetesinin, bu sorunda, Rus Avusturya ve İngiliz çıkarlarının tehlikede olduğunu, Fransa’nın sorunla çok uzaktan ilgili olduğunu ve bu nedenle de tam bağımsız bir durumda bulunduğunu yazmasına izin veriyor.  [sayfa 30] 


New-York Daily Tribune 
n° 3739, 11 Nisan 1853
Blogger tarafından desteklenmektedir.