AVUSTURYA VE SIRBİSTAN – YUNANİSTAN VE TÜRKİYE – TÜRKİYE VE BATILI DEVLETLER - Marks
Londra, Cuma, 21 Nisan 1854
Belgrad konsolosu Meroni’den gelen bir rapora göre, Avusturyalılar, ordularını Sırbistan’a yürütürlerse, Sırpların silahlı direnciyle karşılaşmaya hazır olmalıdırlar.
Bu ayın 3’ünde Metaksas, İstanbul’dan ayrıldı. Ondört günden daha az bir gecikmeyle kendisini, 40.000 ile 50.000 arasında yurttaşı izledi. Hiçbir elçilik, geride kalan işleri tamamlamak üzere, Yunan elçiliğinin görevlerini geçici olarak yüklenmeyi arzu etmiyordu. Bu geçici temsilciliği Avusturya elçisi reddetti. İngiltere ile Fransa, Yunanistan’ı koruyucu devletler olduklarına göre, Avusturya elçisine bakarsanız, geçici dönem için Yunanistan’ı temsil işi, onların konsolosluklarının göreviydi. Avusturya reddettiği için Prusya da kabul etmedi. İngiltere ile Fransa, Metaksas’ın temsilcisi olarak ortaya çıkmaları için zamanın uygun olmadığını belirttiler. Küçük devletlerin işgüderleri, yakınlık ya da karşıtlık belirtisi olabilecek davranışlardan kaçınmaya titizlik göstermenin uygun olacağını düşündüler. Bu nedenle Metaksas geride bir ataşesini bırakmak zorunda kaldı. Ama geride kalan ataşenin, Babıâli tarafından kendisine tanınan yetkiyi kötüye kullanarak, Rum reayanın Arnavutluk’taki asilere katılması için durup dinlenmeksizin pasaport verdiği kısa süre içinde ortaya çıktı. Bunun sonucu olarak Rum konsolosluğun çalışmalarına tümden son verildi, pasaport verme işi, iki Türk ile iki reayadan oluşan bir kurula bırakıldı.
Bunun yanisıra, Yunan krallığı uyruklarından, sultanın uyruğu olmayı arzu edenlerin, dürüstlüklerine kefil olacak saygıdeğer iki tanık bulmaları koşuluyla başvurabilecekleri ilan edildi. İstanbul’da yerleşmiş Helenler, ayrılmadan önce kenti ateşe vereceklerine ve yağma edeceklerine dair yüksek sesli tehditlerde bulundukları için, hükümet olağanüstü önlemler uygulamaya koyuldu. Gece gündüz, Türkler devriye geziyor. Ayrıca Beyoğlu’na elli top yerleştirildi. Güneşin batışından gece yarısına kadar yaya atlı, kim olursa olsun, yolda ya da boş arazide giden herkesin, elinde bir fener taşıması zorunluluğu var. Gece yarısından sonra ise sokağa çıkmak ve her türlü hareket yasak. Bir başka karar, dışarıya tahıl satışını yasaklıyor. Katolik dininden olan Rumların, Beyoğlu katolik piskoposluğunun yönetiminden sorumlu olmaya devam etmelerine izin verildi. Çoğunluğu Thion, Andros ve Suriyeli olan bu Rum yerliler, daha çok hizmetkârlar sınıfını oluşturuyor. Hidra adası halkı, Babıâliye gönderdikleri bir dilekçede, Rum ayaklanmasını sert bir dille kınadılar, hükümetten, kendilerini, genel kuralın dışında tutmasını dilediler. Tesalya’daki Trikala’da yaşayan Babıâli uyruğu Rumlar da bir temsilciler kurulu göndererek, tüm köyleri yakıp kül eden ve köy halkını, cins ve yaş gözetmeksizin, sınıra sürükleyip, en vahşisinden işkenceden geçiren Helen soygunculara karşı faal bir biçimde korunmalarını istediler,
Türklere, Batılı müttefiklerine karşı bir kuşku, güvensizlik ve düşmanlık duygusu egemen olmaya başlıyor, Fransa ile İngiltere’ye, çardan daha tehlikeli bir düşman gözüyle bakmaya başlıyorlar. Herkes şöyle feryat ediyor: “Sultanı tahtından düşürecekler ve ülkeyi bölecekler, bizi hıristiyan nüfusun kölesi yapacaklar.” Varna’nın kuzeyi yerine İstanbul’un güneyine asker çıkaran müttefikler, Gelibolu’yu bizzat Türklere karşı tahkim ediyorlar. Üzerinde Gelibolu köyü bulunan kara parçası, kıtaya dar bir toprak şeridiyle bağlanmış ince uzun bir yarımadadır ve istilacılar için, hayran olunası biçimde kaleye dönüştürülmüştür. Eski Cenevizliler, İstanbul’un Rum imparatorlarına orada meydan okumuşlardı. Bundan başka, atanan yeni Şeyhülislam da sofu müslümanları öfkelendirmiş bulunuyor, çünkü onu, Rum din adamlarının aleti olmaktan bir gömlek daha yukarda bir kişi olarak görmekteler. Türklere, bir yığın açgözlü Batılı devletin elinde oyuncak olmaktansa, Nikola’nın bir isteğini kabul etmenin daha iyi olacağı görüşü egemen olmaya başlıyor.
Karma hükümete muhalefet ve savaş konusundaki tutumlarına duyulan öfke öylesine güçlendi ki, The Times gazetesi bile her şeye yetenekli hükümete uşaklık etmekle kendi baskı sayısı arasında bir seçim yapmak zorunda kaldı ve çarşamba günkü sayısında, hükümete karşı sert bir sadırıya geçmenin uygun olacağı sonucuna vardı.
New-York Daily Tribune
n° 4072, 6 Mayıs 1854