RUM AYAKLANMASI – PRUSYA İLE AVUSTURYA ARASINDA İTTİFAK - Marks
RUM AYAKLANMASI – PRUSYA İLE AVUSTURYA
ARASINDA İTTİFAK – RUSYA’NIN SİLAHLANMASI
Türkiye’den alınan, doğruluğu sugötürmez son haberler, Kalafattan Rusların çekilişi, Rusların Dobruca’yı işgali ve Rum isyanının niteliği konusunda The Tribune’un görüşlerini doğruluyor.
Lloyd’da, Rusların Kalafatta çemberi kaldırdıklarını ve Küçük Eflak’ın boşaltılmasının tamamlandığını belirtiyor. Bugün İstanbul’a ulaşan son haberler, Rusların ilerlemediklerini, tam tersine, Dobru-ca’yı tahkim etmekte olduklarını bildiriyor.
Rum ayaklanmasıyla ilgili olarak, dünkü Moniteur’de, 25 Nisan tarihli Viyana çıkışlı şu yazı var:
“Rum ayaklanması Epir’de hiçbir ilerleme kaydetmeyip kendi niteliğini meydana koymaya başlamıştır. Hıristiyanlığın ve ulusun çıkarlarının hiçbir değeri bulunmayan bahanelerden başka bir şey olmadığına daha hâlâ inanmayanlar varsa, Yunan krallığından gelen Rum çetelerinin önderlerinin tutumu bu gibi bütün kuşkuları ortadan kaldırmalıdır. Savaşın başından beri Grivas ile Zavellas arasında başkaldıranların önderliği konusundaki çekişmeler bilinmektedir. Her iki önder gittikçe birbirinden uzaklaşmakta, ve birbirine karşılıklı zarar vermek için hiç sakınca duymadan her fırsattan yararlanmaktadırlar. Özellikle Grivas, kurtarıcısı olduğunu ileri sürdüğü yerlere sadece yağma ve yangın yıkımları getirmiştir. Çeşitli Yunan önderlerin topraklarına girmelerini yasaklamaya karar vermiş olan Sulyotlular, özellikle Grivas’tan yakınıyorlar. Geçen ayın başında, bu önder, Yunanlı Primas Derventzista’dan sığınak rica etmiş, ve ertesi günü, onun evini yağma edip karısını da zorla alıp gittikten sonra onu terketmiştir. Primas, Abdi Paşaya başvurarak bu zorbalığın öcünü alabilmek için onun emrine girme ricasında bulunmuştur.
Ama yağmada asıl ustalığını Grivas, Mezzovo’da göstermiştir. Bu konuda Rus propagandası yüzünden kandırılmış olan bu kent, ‘başkomutan Grivas’a kapılarını kendiliğinden açmıştır. Grivas’ın ilk işi, hıristiyan halkına 200.000 kuruşluk bir ‘yurtseverlik’ katkısı yüklemek olmuştur. Aşın olmayan bu meblağ ödenmiştir. Ama Grivas bununla kalmamış, ya teker teker ya da toplu olarak kentteki bütün önemli ve varlıklı kimselere başvurarak, ellerinde bulunan bütün altın ya da gümüş lüks eşyayı da bağış olarak vermelerini istemiştir. Bu zorla alma yöntemleri kızgınlık yaratmış, ve ne elverişli, ne de verimli olmuştur. Bunun üzerine Grivas, bize haydutluğun şahaseri gibi görünen bir harekette bulunmuş. Mezzovo üzerine yürümekte olan Osmanlı kıtalarının yaklaşmasını bahane ederek Mezzovo’nun savunulması için kentin hemen hepsinin yakıp-yıkılması gerektiğini bildirerek, kent halkının aileleriyle birlikte Mezzovo’nun başlıca kilisesinde toplanmalarını istemiş, ve kısa zamanda orada 4.000 kadar insan toplanmıştır. Grivas, paralarını, mücevherlerini, ve en değerli eşyalarını da beraberlerinde getireceklerini, ve bu suretle Mezzovo’nun bütün servetinin kendi eline geçeceğini düşünmüştü. Bunun üzerine Grivas, onları küçük gruplar halinde dışarıya koyuvermiş ve emrindeki kimselere teslim etmiş, bunlar da çıkanları hemen soymuşlardır. işte şimdiye kadar Epir’deki başkaldırmada en önemli rolü oynamış olan Yunan önderinin kahramanlıklarını bunlar oluşturmaktadır. Bundan sonra da Grivas, Türklere karşı çok az direnmiştir. Kenti ateşe verdikten sonra Grivas, Radoviç yönünde Ahelus’a geri çekilmiştir. Bir zamanlar Yanya ve Berat’tan sonra Epir’in en bayındır kenti olan Mezzovo şimdi sadece bir harabedir, ve kent halkı da perişanlık içindedir. Kentte ancak yüz kadar ev ayakta kalmıştır.”[195]
Ama yağmada asıl ustalığını Grivas, Mezzovo’da göstermiştir. Bu konuda Rus propagandası yüzünden kandırılmış olan bu kent, ‘başkomutan Grivas’a kapılarını kendiliğinden açmıştır. Grivas’ın ilk işi, hıristiyan halkına 200.000 kuruşluk bir ‘yurtseverlik’ katkısı yüklemek olmuştur. Aşın olmayan bu meblağ ödenmiştir. Ama Grivas bununla kalmamış, ya teker teker ya da toplu olarak kentteki bütün önemli ve varlıklı kimselere başvurarak, ellerinde bulunan bütün altın ya da gümüş lüks eşyayı da bağış olarak vermelerini istemiştir. Bu zorla alma yöntemleri kızgınlık yaratmış, ve ne elverişli, ne de verimli olmuştur. Bunun üzerine Grivas, bize haydutluğun şahaseri gibi görünen bir harekette bulunmuş. Mezzovo üzerine yürümekte olan Osmanlı kıtalarının yaklaşmasını bahane ederek Mezzovo’nun savunulması için kentin hemen hepsinin yakıp-yıkılması gerektiğini bildirerek, kent halkının aileleriyle birlikte Mezzovo’nun başlıca kilisesinde toplanmalarını istemiş, ve kısa zamanda orada 4.000 kadar insan toplanmıştır. Grivas, paralarını, mücevherlerini, ve en değerli eşyalarını da beraberlerinde getireceklerini, ve bu suretle Mezzovo’nun bütün servetinin kendi eline geçeceğini düşünmüştü. Bunun üzerine Grivas, onları küçük gruplar halinde dışarıya koyuvermiş ve emrindeki kimselere teslim etmiş, bunlar da çıkanları hemen soymuşlardır. işte şimdiye kadar Epir’deki başkaldırmada en önemli rolü oynamış olan Yunan önderinin kahramanlıklarını bunlar oluşturmaktadır. Bundan sonra da Grivas, Türklere karşı çok az direnmiştir. Kenti ateşe verdikten sonra Grivas, Radoviç yönünde Ahelus’a geri çekilmiştir. Bir zamanlar Yanya ve Berat’tan sonra Epir’in en bayındır kenti olan Mezzovo şimdi sadece bir harabedir, ve kent halkı da perişanlık içindedir. Kentte ancak yüz kadar ev ayakta kalmıştır.”[195]
Kossuth’la Mazzini’nin İstanbul’a gelmeyi önerdikleri yolundaki temelsiz söylentiler üzerine Reşat Paşa, onların Türk topraklarına girmesine izin vermeyeceğini açıkladı.
Polonya lejyonu kurulmasına, Fransız ve İngiliz elçilerin karşı durmadığı, ancak bu girişimin daha başka türlü engellerle karşılaştığı bildiriliyor. General Visocki, kendisine, Polonyalı göçmenlerin büyükçe bir kesimi adına davranma yetkisini veren, binlerce kişi tarafından imzalanmış bir belgeyi, Babıâliye ve Lord [sayfa 358] Redcliffe’e sundu. Öte yandan Prens Çartoriski’nin yeğeni Albay Kont Zamoyski de Polonyalı göçmenlerin bir başka kesiminin, kendisine temsil yetkisi tanıdığını gösteren, birçok kişi tarafından imzalanmış bir belgeyi sundu. İngiltere elçisi, Polonyalı göçmenler arasındaki bölünmeyi dikkate alarak, karşıt hak iddialarını ve düşmanlığı uzlaşmaya dönüştürmek ve hem Visocki’nin, hem Zamoyski’nin hizmetlerini toparlayabilmek için, bir Polonya lejyonu yerine iki lejyon kurulmasını salık verdi.
Mareşal Paskeviç, 17 Nisanda Yaşa vardı ve aynı gün Bükreş’e doğru yoluna devam etti.
Hannoversche Zeitung’a göre, Avusturya ile Prusya arasında yapılan saldırı ve savunma ittifakının198 bellibaşlı koşulları şunlar:
1. Avusturya ile Prusya, Almanya içindeki ve dışındaki topraklarını karşılıklı olarak birbirinin güvencesi altında tutacaklar, ve birinin toprağına karşı girişilecek her saldırı, diğerinin toprağına yapılmış sayılacaktır.
2. Avusturya ve Prusya, birbirini karşılıklı desteklemekle yükümlü olacaklar, ve biri ya da öteki Alman çıkarlarının tehlikede olduğu kanısına varır ve öteki taraf bu görüşe katılırsa, bu destek, gereğinde askerî nitelikte olacaktır, böyle bir desteğin gerekli olduğu belirli durumla, antlaşmanın özel ama ayrılmaz bir bölümünü oluşturan antlaşmalarda öngörülmüştür. Antlaşmayı etkili kılmak için, belirli devrelerde gerekli savaş araçları hazır bulundurulacaktır. Kıtaların düzeni, düzenlenme zamanı, kapsamı ve şekli, özel olarak saptanacaktır.
3. Birliğe dahil bütün Alman eyaletleri, Almanya’yı koruyan savunma ve saldırı ittifaklarının ortak yararları gereği, bu kıtalarla birlik olmaya, ve birlik antlaşmaları çerçevesinde, kendilerine düşen görevler gereğince birliği desteklemeye çağrılacaklardır.
Bir karşılaştırma yapılırsa görülecektir ki, bu koşullar, Kont Nesselrod’un, Prusya’ya yaptığı tarafsızlık önerilerine hemen bir savunma siyasetinin ivedi koşulları için kabul edilmiştir, saldırı siyaseti sözkonusu olduğu zaman ise her şey birçok sarayın kararına bırakılmıştır.
Prusya Birinci Meclisi bu ayın 25’inde, ilgili komisyonunun önerisine uyarak, altı milyon İngiliz liralık bir ödünç kararını onaylamış bulunuyor. Bu nedenle von Manteuffel’in hükümet adına yaptığı açıklama, yapısal güçsüzlüğünü, yurtseverlik gösterileriyle ve anlamsız bir büyüklük taslamakla gizlemeye çalışan Prusya diplomasisinin çok karakteristik bir örneği olduğu için, bu konuşmayı in extenso veriyorum. Manteuffel şöyle diyor:
“Rusya ile Türkiye arasındaki güçlükler ve daha geniş kapsamıyla Rusya ile Batı devletleri arasındaki güçlükler herkesçe bilinmektedir. Prusya hükümeti, bu kargaşaları düzeltmenin ve ortaya çıkan anlaşmazlıktan gidermenin Prusya’nın durumuna ve çıkarına uygun düşeceğini düşünmüştü. Ama bütün çabalan ve zahmetleri boşuna olmuştur. Özel bir talihsizlik, bu işlerde egemen oldu. Uyuşmazlıkların barışçı şekilde çözümlenmesine pekâlâ elverişli olan birçok husus, kısmen gerekli şekilde, kısmen de gerekli zamanda oluşmadığı için hiçbir sonuç vermemiş, ve böylece anlaşmazlıklar savaş durumuna tırmanmış ve yayılmıştır. Barışı sağlamak konusunda, Prusya’nın ve Avusturya’nın çabalarıyla, daima ona düğümlenen bir yol gösteren iplik kendiliğinden oluştu. Bu da Viyana Kongresini kapsayan büyük hedef idi. Bu kongrede hükümet her zaman ve durmaksızın barış için çaba gösterdi. Yatıştırıcı olmakla birlikte” (Çar Nikola’nın ‘barış meleği’ olarak) “bu çabalar esnasında gene de ciddi ve kararlı bir büyük devlet olarak durumunun bilinci ile hareket etmiştir.” (Rus çarının gizli yazışmalarında aynen ifade ettiği gibi.) “ilgilenmediği içindir ki” (bir Rus vilayeti olup kulis değiştirmekle) “ve bu durum öteki devletlerce kabul edildiği içindir ki, güçlü ve açık olarak konuşabilmiştir. Çabalan ve sağladığı sonuçlar her iki tarafça bazan şükranla bazan da hoşnutsuzlukla karşılandı. Ama bu, hükümeti şaşırtmadı. Büyük bir devletin ilk koşulunu, bağımsızlık oluşturur. Bu bağımsızlığı Prusya hükümeti, şu ya da bu devletin işine gelip gelmeyeceğini umursamadan barışa götürebilecek adımlan atmak suretiyle ifade etmiştir.” (Bir büyük devletin bağımsızlığı olan anlamın ne de olsa hoş bir tanımı.) “Ama koşullar daha tehlikeli bir durumu oluşturduktan sonra hükümet, genel barış çabalan yanında özellikle Prusya ve Almanya yararlarını gözönünde bulundurması gerektiğine inandı. Bu amaçla Avusturya ile bir birleşmeye yöneldi. Bu birleşmeye öteki Alman birliği devletlerinin de katılması suretiyle, Avusturya ile geri kalan Almanya arasında bir uyum hesaba katılmalıdır. Hükümetin görüşüne göre, birleşmiş Alman devletlerinin en güvenilir ve en etkili korunağı her şeyden önce bu şekilde sağlanır. Bu daha dar birleşmenin yanında Prusya’nın ve Avusturya’nın Viyana Kongresi esasına göre Batı devletleriyle varolan daha geniş toplum ilişkileri de baki kalır. Prusya, Batı devletlerinden uzaklaşmamıştır. İngiliz basını aksini iddia etse de, bu devletlerle uyum hâlâ vardır. Bu uyumu belirten protokol zaten Prusya elçisi tarafından imzalanmış bulunmaktadır, ama daha henüz kamaraya sunulamaz. Dört devletin birbirine karşı şimdiye kadarki durumu bu protokolde değişmeden korunmuştur, ve her ne kadar bu devletlerden ikisi şimdiden savaş araçlarına başvurmuşlarsa da, bansın sağlanmasına ilişkin çabalar sürdürülecektir.” (Savaşın ancak bir gösteriş manevrası olduğunun, ve Batı hükümetlerinin gerçek meşgalesinin barış görüşmeleri olduğunun kanıtı.) “Rusya’ya gelince, son zamanlarda St. Petersburg’daki kabineden, şu sırada ancak zayıf barış umutları yaratmakla birlikte gene de barış görüşmeleri için bağlantı noktaları sağlayabilecek daha yatıştırıcı ve ayrıntılı açıklamalar alınmıştır. Prusya hükümeti son ana kadar barış umutlarına yönelik görünecektir. Barışa ait bir umut parıltısı kaldığı sürece Prusya, zahmetlerini ve çabalarını sürdürecektir. Prusya için karar anı geldiğinde” (Titre, ey Bizans!) “hükümet vakit geçirmeden ve bütün kararlılığıyla harekete geçecektir. Bu an için Prusya şimdiden hazır olmalıdır. Kılıcını çekmeye hazır olduğu zaman sözü en geçerli durumda olacaktır. Rusya ile Türkiye arasında anlaşmazlık patlak verince Batı devletleri tamamen başka bir tutumda görünmüşler ve Osmanlı Babıâlisini güçlendirmişlerdir. Bu anlaşmazlıkta Prusya bir yargıç mevkiinde olmayacaktır. Üçüncü bir devletin zedelenmiş hakkından başka kendi ülkesinin iyiliğini her şeyden önce gözönünde bulundurmalıdır. Doğu Sorunuyla ilgisi daha uzak bir ilgidir; Avusturya’nın ilgisi çok daha yakındır, ve Avusturya, Prusya’dan işbirliğini esirgememesini ısrarla istemiştir. Prusya ve Avusturya, her iki taraf için geniş kapsamlı ve barış işini zorlaştıran çabaları yumuşatma amacını izlemişlerdir. Bu çabalardan Viyana Kongresi doğmuştur, ve o zaman bu olay, haklı olarak şanslı sayılmıştır. Hükümet, hâlâ Batı devletleri üzerinde olumlu bir etki” (Rusya için) “sağlayan bir tutumu terketmemek çabasındadır. Böylece de o devletler için barış umutlarının bir taşıyıcısı olan arabulucu sağlanmış olur. Rus hükümetine dört devlet tarafından bildirilmiş nota tasarısına gelince, bir yandan Rusya’nın kongreyi tanımadığına, ve öte yandan başka yerlerden doğup araya girmiş koşullar yüzünden bu nota tasarısının Türkiye tarafından kabul edilemez duruma gelmiş olduğuna dikkatin çekilmesi gerekir. En son Viyana protokoluyla” (ve bu husus, Bay von Manteufiel’in çok önemli bir ifşaatıdır) “yeniden bir anlaşmaya yönelinmiştir, ve savaşın Prusya ve Almanya’dan uzak tutulmasına olanak yaratılmıştır. Prusya’yı da bağlayan sıkı bir tarafsızlık güvencesinin meclise önerilmesi hakkında Avusturya’nın daha önceki isteğine gelince, Prusya büyük devlet olarak kendi bağımsızlık durumundan ve kararının özgürlüğünden vazgeçmek istemedikçe hükümet doğal olarak bu konuya giremedi. Bundan başka, böyle bir tarafsızlık, bunu amaçlarına uygun görmeleri halinde öteki devletlere düşmanca bir tutum için bir neden sağlamış olur. Sorun, bugün, Batı devletlerinin sözkonusu yükümlülüğü” (Viyana protokolü199) “dolayısıyla daha öncesine bakarak temelli şekilde başkalaşmıştır. Elverişsiz durumda barışın sağlanamayacağı meydandadır; daha elverişli durumda ise savaşın beraberinde getirdiği büyük yıkımlardan yurdumuz korunmuş olur, ve bu, büyük ve değer biçilemez bir yarardır.” (Bir kimse böyle bir seçenekle işe nasıl girişeceğini biliyorsa, onu üstün zekası dolayısıyla kutlarım.) “Gerek Baltık denizinde, gerekse Karadeniz’de, Rusya ile Batı devletleri arasındaki olası savaş olayları yüzünden Prusya, bir büyük devlet olarak tutumunu ve coğrafi durumunu gerekirse silah zoruyla korumak için, kendi elindeki araçları hazır tutmaya dikkat etmelidir. Ancak devletin hükümeti geçmişten ürkmemelidir” (bundan bir şey anlaşılıyorsa belki geçmişinden utanmamalıdır anlamı çıkabilir) “ve bunun hakkında açıkça sözedebilmeyi bir yarar saymalıdır.”
Komisyonun, bu açıklamaları, son derece sevindirici bulmuş olduğunu söylemeye gerek yoktur.
Saint-Petersburg Gazetesi’nde aşağıdaki yeni belgeler yayınlanmıştır:
POLİS DAİRESİNE GÜNLÜK EMİR
15 Nisan 1854
Majesteleri çar, muhafız ve ordu kıtalarından emekli olanlara sağlanan ayrıcalıkların, deniz kuvvetlerinden ve muhafız kıtalarından emekli olup daha henüz kendilerini sağlıklı ve güçlü duymaları yüzünden bir hizmet süresini daha doldurmak isteyenlere de uygulanmasını emretmeyi uygun görmüştür.
Emir Subayı General Galaçov
YÖNETİCİ SENATOYA ÇAR İRADESİ
Fin Körfezi sahillerinin savunma araçlarını artırmak için bir ihtiyat dümenci filosu kurmayı uygun gördük, ve şu hususları emrediyoruz:
1. Dört drusçini dümenci gemisi inşa edilecektir.
2. Bu drusçiniler, Petrograd, Novgorod, Olonez ve Tever illerinden gönüllü toplayarak kurulacaktır.
3. Bu deniz kuvvetinin oluşturulması için alınacak önlemler, deniz kuvvetleri bakanlığı başkanı Altes Grandük Konstantin ile çarlık arazisi, çarlık malları, ve içişleri bakanlarından kurulu bir komite tarafından alınacaktır.
14 Nisan 1854 Nikola
DENİZ KUVVETLERİNE ÖZGÜ TALİMAT
I. Deniz kuvvetlerinin düzenlenmesinin ve kurulmasının amacı: [sayfa 362]
1. Deniz kuvvetleri, Fin Körfezinin sahillerini korumakla görevli ihtiyat dümenci filosunu tamamlamak için oluşturulacaktır.
2. Deniz kuvveti, deniz kuvvetleri bakanının inşa ettirip donatacağı dört drusçiniden kurulu olacaktır.
3. Deniz kuvvetine her rütbeden olanlar katılabilirler.
II. Kabul koşullan:
4. Deniz kuvvetlerine katılmak isteyenlerin geçerli kimlik cüzdanlarına, ve serflerin de arazi sahiplerinden alınmış özel onaya sahip olmaları gerekir.
5. St. Petersburg’da gönüllüler, deniz kuvvetleri bakanlığı teftiş dairesine, eyalet kentlerinde vilayet ve bölgekentlerinde de polis makamlarına şahsen başvuracaklardır.
6. Kimlik cüzdanları, bir defalık beyan karşılığında verilecektir. Bu cüzdanlar, sahiplerinin şahsen başvuracakları teftiş dairesine gönderilecektir. Aynı zamanda bu kimselere arzu ettikleri takdirde beyanda belirtilecek bir aylık da verilecektir.
7. Polis, gönüllünün St. Petersburg’a gidişine nezaret edip bu yolculuğu mümkün kılmak için her türlü yardımı ve korumayı sağlayacaktır. Bir gönüllünün hastalanması halinde bakımı sağlanacaktır.
(8. ve 9. maddeler ilginç değildir.)
III. Hizmet koşullan:
10. Deniz kuvvetlerine katılmak isteyenlere, teftiş dairesine başvurma gününden itibaren şunlar verilecektir:
(a) Her ay sekiz gümüş ruble.
(b) Deniz kuvvetlerinin düzenli askerlerine, eşit erzak ve malzeme.
(c) Köylü kıyafetine uygun giyecek. Gönüllünün, à la paysanne[196] sakal ve bıyıklı olmalarına izin verilecektir.
11. Hizmet süresi 1 Kasım 1854 gününe kadar saptanmıştır.
12. Bu sürenin sonunda hiçbir gönüllü, hizmette alıkonmayacaktır.
13. Üstün hizmette bulunanlara, düzenli kıtalara uygulanan şekilde ödül verilecektir.
14. Topçu gambotlarının işbirliğiyle bir savaş ganimeti ele geçirilirse, bu gambotlarda hizmet gören günüllüler ganimetten pay alacaklardır.
15. Gönüllüler yaralandıkları takdirde, askerlerin yararlandıktan haklardan aynen yararlanacaklardır.
16. Gönüllülerin aileleri, yöresel makamların ve belediyelerin özenine teslim edilecektir.
Kont Kisselev
Kont Herovski
Dimitri Bibikov
Rusya’nın kuşbakışı görünümünü, bu belgelerin ortaya koyduğundan daha iyi bir biçimde vermek olanaksızdır: Çar, bürokrasi, köleler, à la paysanne sakal, polis, gönüllüler, şirketler, topraklar ve denizler – “bütün Rusya”.
New-York Daily Tribune
n° 4079, 15 Mayıs 1854