VATAN CEPHESİ, GELİŞİMİ VE GÖREVLERİ
FAŞİZME KARŞI BİRLEŞİK CEPHE
BÖLÜM: XXVIII
VATAN CEPHESİ, GELİŞİMİ VE GÖREVLERİ
(2 Şubat 1948'te II. Vatan Cephesi Kongresine
Sunulan Rapor)
Vatan Cephesi 1942 Temmuzunda programı ve organlarıyla birlikte anti-faşist bir halk hareketi olarak kuruldu. Vatan Cephesinin kuruluşunda ve gelişiminde insiyatifi ele alabilecek tek güç, monarko faşist diktatörlüğe karşı mücadelesinde çelikleşmiş olan ve Komünist Partisi tarafından yol gösterilen işçi sınıfıydı. İşçi sınıfı bütün demokratik ve ilerici güçlerimizin bir araya toplanma merkezi oldu.
Ancak, Vatan Cephesinin de ulusumuzun tarihinde derin kökleri vardır. Vatan Cephesinin kurulması fikri rastlantısal değildir. Bu kuruluş tepeden inme veya durduk yerde ortaya çıkma bir oluşum değildir. Bu fikir ulusun yüreğinden fışkırmış, emekçi kitlelerinin hain Coburg(88) monarşisine, kapitalist burjuvaziye ve monarşist onun anti ulusal kliklerine karşı verdiği mücadelenin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Vatan Cephesinin tarihi kökeni, Bolşevik devriminin etkisinde kalan ve Komünist Partisinin öncülük ettiği şehir ve köy, emekçi halkının, I. Dünya Savaşından sonra ülkemizde başgösteren kapitalist
(88) Coburg Hanedanı - Bulgaristan'da 1887'den 1944'e kadar hüküm süren kral hanedanıdır. Kökeni ufak bir Alman dükalığı olan Saxe-Coburg-Gotha'ya dayanır.
gericiliğe karşı ve genç Sovyetler Birliğine yeni bir saldın tasarlayan emperyalistlerin bir araya getirdiği Wrangel'in beyaz muhafızlar çetesine karşı verdikleri mücadeleye dayanır.
Vatan Cephesinin tarihsel kökeni, son yirmi yılda ve özellikle Hitler'in Balkanları işgal yıllarında en yüce demokratik kurumlarımıza büyük ders olan anti-faşist mücadelede halkımızın geçirdiği acı deneylerle sıkı sıkıya bağlantılıdır.
Halkımız sık sık kendisine şu soruları sormaktadır:
Güçlü bir Komünist Partisi bulunan, köylüler arasında büyük ölçüde etkenlik kazanmış, büyük halk lideri Alexander Stamboliiski'nin yönettiği bir Tarım hükümeti olan bir ülkede, iki ulusal felaket sırasında(89) burjuva partilerinin itibar kaydettiği bir ülke faşist bir diktatörlük, hem de daha önceki bir dönemde Bulgaristan'ı Alman emperyalizmi kampına sürüklemiş ve gelecekte de aynı kampa sürükleyebilecek olan Coburg hanedanının yönetiminde bir diktatörlük nasıl zafer kazanabilir?
1923 Eylülündeki anti-faşist ayaklanma neden başarısızlıkla sonuçlandı, neden faşist gericiliğe karşı halkın zaferiyle ve demokratik bir halk cumhuriyetinin kurulmasıyla sonuçlanmadı?
Komünistler tarafından aydınlatılan ve acı deneylerden ders alan halkımız bu soruların doğru cevabını buldu. Halk, olayların bu yolda gelişmesinin, işçilerle köylüler arasında militan bir beraberlik kurulmayışı ve buna bağlı olarak da bütün demokratik güçleri bir tek anti-faşist cephede toplama olanaksızlığı yüzünden olduğunu kavradı. Halkımız, düşmanın demokratik güçlerin bölünmüşlüğünden yararlanarak diktatörlüğünü kurduğunu anladı.
Halkımız, 1923 Eylülünde ve daha sonra karanlık faşist dikta yıllarında çekilen büyük acılar ve fedakarlıklar pahasına, bütün anti-faşist ilerici güçlerin birleşmesi zorunluluğunu iyice öğrendi.
(89) Bulgaristan 1913 ve 1918'de iki ulusal felaket geçirdi.
Eylül 1923 ayaklanmasının Bulgar demokrasisinin gelişimi açısından taşıdığı tarihi önem, birliğin temellerini atmış olmasıdır. 1923 Eylül ayaklanması, bu birliğin temeli olarak işçilerle köylülerin ittifakını pekiştirdi. İşte bu nedenle ayaklanmanın bastırılması, ülkemizde faşizmin güçlenmesiyle sonuçlanmadı. Gerçi ayaklanma bastırıldı, ama halk kitleleri faşizmi hiçbir zaman benimsemedi. Ayaklanma, halk ile faşizm arasında, emekçi halk ile kapitalist burjuvazi arasında hiçbir biçimde kapatılamayacak bir uçurum, 9 Eylül 1944'teki anti-faşist ayaklanmanın zaferine ulaşan gelişmeyi belirleyici bir uçurum yarattı.
Vatan Cephesinin kökeni, işçi, köylü, zenaatkar ve aydınların istekleriyle bağlantılı olarak militan komiteler kurulduğu sırada işçiler ve köylüler arasında bir Birleşik Cephe oluşturma çabalarına kadar uzanır. Vatan Cephesinin kökleri, savaş tehlikesine karşı halkın verdiği mücadeleye, Sovyetler Birliği(90) ve öteki demokratik uluslarla dostluk ve işbirliği kurulması girişimine, Bulgaristan'ın giderek Alman emperyalizmine bağımlı duruma gelmesine karşı ve başımızdaki monarşi ile faşistlerin bütün yanlış iç ve dış politikalarına karşı verilen mücadeleye kadar uzanır. Bu kökler, işçi-köylü birleşik cephesini nazi saldırısı tehlikesi karşısında bulunan Bulgaristan'ın özgürlüğünü ve ulusal bağımsızlığını savunacak bir anti-faşist halk cephesine dönüştürme çabalarına dayanır.
Komünist Partisi, geçmişteki deneylerimizden kendi adına ve bütün ulusumuz adına büyük ders çıkarmıştır. Öteki demokratik grup ve örgütler de bu deneylerden birşeyler öğrendiler ve giderek suçlu burjuva politikasının etkilerinden sıyrılmaya, işçi sınıfına ve onun siyasi temsilcisi Komünist Partisine yakınlaşmaya başladılar. Bu süreç özellikle Bulgar
(90) Sovyetler Birliği ile dostluk ve işbirliği ilişkilerine girme hareketi, 1940 sonunda Sovyet hükümeti tarafından önerilen Bulgaristan-SSCB dostluk anlaşması önergesine imza atan yüzbinlerce emekçinin oluşturduğu bir harekettir.
Tarım Birliğinde hızla yol aldı. Tarım Birliği üyeleri, bağımsız köylü hükümeti aldatmacasının yaptığı zararları yavaş yavaş anlamaya ve işçilerle köylü arasında militan bir ittifak görüşünü benimsemeye başladılar. Buna benzer bir gelişim de, monarşizmin ve kapitalist burjuvazinin Bulgaristan'ı sürüklemiş olduğu çıkmazdan kurtuluş yolu arayan belirli aydın çevreleri ve özellikle askerler arasında görüldü. Ulusal rönesansın işçi sınıfı ve işçilerle köylülerin ittifakı olmaksızın, hatta onlara karşı olunarak da gerçekleştirilebileceği görüşünde olan aydın kesimi ise, bu hayalin bedelini epey pahalıya ödedi. Bu aldatmacalardan vazgeçmek, ortak bir demokratik anti-faşist birlik görüşünü benimsemek zorunda kaldı. Sosyal Demokrat ve Radikal Partilerde de buna benzer gelişmeler oldu.
Tarihimizin 1918'deki Vladaya ayaklanmasında, 1919 sonları ve 1920 başlarındaki taşıt işçileri grevi ile genel siyasi grevde, 9 Haziran 1923'teki faşist darbede, şanlı 1923 Eylül ayaklanmasında, işçilerin monarşizme ve faşizme karşı verdikleri yiğitlik ve fedakarlıklarla dolu çetin ve uzun mücadelelerde öğrettiği acı dersler, halkımızın militan bir birlik kurmasına yol açtı.
Ve Hitler çeteleri, başımızdaki monarko-faşist ajanların yardımlarıyla, 19141 ilkbaharında Balkanları ve ülkemizi işgal ettikleri, Yugoslavya ve Yunanistan'a arkadan saldırdıkları zaman ve özellikle nazi Almanyasının Sovyetler Birliği'ne sinsice saldırısından sonra. Vatan Cephesinin kurulması için gereken bütün ön koşullar hazırlanmış oldu. Sovyet ordusunun ve Sovyet halklarının barbar işgal-cilere karşı verdikleri kahramanca savaş, Bulgar anti-faşistlerine de esin kaynağı oldu, direniş hareketine ve bütün anti-faşist güçlerin tek bir Vatan Cephesinde birleşmesine yol açtı. Vatan Cephesini işçi, köylü, aydın, ordu içindeki vatanseverler ve öteki demokratik tabakalardan oluşan bir savaşçı bütüne dönüştürmekte, monarka-faşist diktatörlüğe ve Alman işgal kuvvetlerine karşı silahlı bir ulusal ayaklanma da dahil olmak üzere silahlı partizan savaşını örgütlemekte ve yönetmekte, Bulgar İşçi Partisinin (Komünist Partisi) gösterdiği insyatif, verimli bir toprakta gelişti ve mücadele şu ya da bu biçimde halkımızın büyük çoğunluğu tarafından üstlenilerek sürdürüldü.
İşte bu nedenlerle, Vatan Cephesi varlığı, halkımızın kendi tarihi deneyinden aldığı dersin sonucudur. Halk Cephesi, ülkemizde ulusal kaderinin tek gerçek lideri olarak ortaya çıktı. Vatan Cephesi, yeni bir politik, ekonomik, toplumsal ve kültürel içerikle, büyük ulusal devrimcilerimiz Vassil Levski ve Hristo Botev'in davalarının mirasçısı olarak bugünkü tarihi ortamda ortaya çıktı.
Kapitalist burjuvazi, Botev'in ve Levski'nin davalarını üstlenmek ve sürdürmek şöyle dursun, o davaya ihanet etti. Uluslararası emperyalizmin aleti oldu. Ülkemizin ekonomik geri kalmışlığının sorumluluğu kapitalist burjuvazinin omuzlarındadır. Kapitalist burjuvazi, yıllarca halkı, kendi kendilerine hiçbirşey beceremeyeceklerine inandırmaya çalıştı. Başında bize yabancı Coburg hanedanınının bulunduğu bu burjuvazi, ülkemizi Alman işgalcilerine teslim ederek onu Slav cemaatinden kopardı ve Hitler'in Sovyetler Bir-liği'ne saldırısı için bir sıçrama tahtası durumuna soktu.
Tükenmiş, yıpranmış, güçsüz ve yetersiz olan ve halkımız tarafından istenmeyen kapitalist burjuvazi, sonunda tarih sahnesinden silindi. Bulgaristan için tarihi bir zorunluluk olarak, Vatan Cephesi işçi sınıfının liderliğinde oluştu ve gelişti. Bugün Vatan Cephesi ulusal bayrağı elinde tutmaktadır. Bulgar ulusunun, barış, demokrasi ve sosyalizm yolundaki ilerlemesi, güçlü Vatan Cephesinin liderliğinde olmaktadır ve olacaktır.
Vatan Cephesinin bir halk hareketi olarak gelişiminde, dikkatimizi çeken birkaç dönüm noktası var:
1) Alman işgalcilerine ve monarko-faşist diktatörlüğe karşı Bulgar ulusunun direnme hareketini Vatan Cephesi örgütledi. Vatan Cephesinin 17 Temmuz 1942'de Hristo Botev radyosunda yayınlanan, öz programında(*) belirlenen temel görev, Bulgaristan'ın Alman egemenliğinden ve monarko-faşist diktadan kurtarılması, anti-faşist koalisyona katılması ve demokratik bir halk hükümetinin kurulmasını öngörüyordu.
Vatan Cephesinin liderliğinde, halkın nazi saldırısına karşı direniş hareketi yaygınlaştı. Bunun sonucu olarak monarko-faşist klik, Sovyet-Alman cephesine Bulgar güçlerini yollayamaz oldu... Şanlı Sovyet ordusunun zaferleri, Almanların bütün cephelerde peşpeşe yenilmesi, faşist İtalya'nın teslim olması, Yugoslavya'da ulusal kurtuluş hareketinin gelişmesi, Sovyet Ordusunun Tuna'ya ilerlemesi, halkın nazi Almanya'sından kopmak, ülkeyi tehdit eden felaketten kurtarmak ve Bulgaristan'da gerçek bir demokratik hükümet kurmak mücadelesini pekiştirdi. Vatan Cephesi ülkenin dört yanında komiteler kurdu, bunlar Ulusal Komite tarafından yönetiliyordu. Partizan hareketi güç kazandı ve yayılma alanı genişledi; müfrezeler büyüyerek kurmay heyetleri bulunan tugaylara dönüştü ve bu tugaylar, komünistler ile kardeş Yugoslav ulusal kurtuluş ordusunun katkısı ve güç birliğiyle nazi işgalcilerine karşı kahramanca savaşlarda çelikleştiler.
Anti-faşist silahlı genel ayaklanma için gerekli koşullar olgunlaşıyordu. Monarko-faşist kliğin, Bozhilov'un,(91) Bagrianov'un,(92) Müshanov'un,(93)
(•) Bkz. 27. Bölüm.
(91) Dobri Bozhilov (1887-1945) monarko-faşist Maliye Bakanı. 1938-1944 arası başbakanlık yaptı. Nazilerin Bulgar ekonomi sini çökertmelerindeki başlıca suç ortaklarından biridir. J945'te halk mahkemesi tarafından idama mahkum edildi.
(92) İvan Bagrianov - Zengin bir toprak ağası, saraya yakın bir politikacı, nazi ajanı, Tanm Bakanı, 1944'te de Başbakan
(93) Nikola Müshanov - Demokratik Partinin Lideri. 1908-8 Eylül 1944 arasında çeşitli dönemlerde bakanlık yaptı. Başbakanlığı sırasında, Dimitrov'a 1933'teki Leipzig duruşmasından sonra vatandaşlık hakkı vermedi. 1951 Mayısındaki ölümüne kadar, demokratik halk egemenliğinin düşmanı olarak kaldı.
Bourov'un(94) Mouraviev'in(95) ve benzerlerinin, mo-narko-faşist tekneyi batmaktan kurtarmak için bütün çabaları, halkın bu kararlı direnişi karşısında etkisiz kaldı. Sovyet ordusunun Bulgaristan'ın kuzey doğu sınırına yaklaşması, çürümüş monarko-faşist diktayı yıkan ve Vatan Cephesinin liderliğinde halk hükümetini kuran 9 Eylül 1944 ayaklanmasını çabuklaştırdı ve kolaylaştırdı.
Bulgar halkının gericiliğe ve faşizme karşı uzun ve çetin savaşı, 9 Eylül 1944'te zaferle sonuçlandı. Bu zafer, işçilerin, köylülerin, zenaatkarların, ilerici aydınları, ordunun vatansever kesiminin, kısacası ülkemizin tüm zinde güçlerinin Vatan Cephesi bayrağı altında birleşerek gerçekleştirdikleri ulusal bir başarıydı. Şanlı partizanlar ile onlara kucak açmış olanlar özellikle anılmaya değer. Ulusumuz onları hiçbir zaman unutmayacak, ülkemizin özgürlüğü ve bağımsızlığı için ölen kahramanların anılarını hep yaşatacaktır.
9 eylül 1944'te, silahlı halk ayaklanmasıyla, iktidar kapitalist burjuvazinin, sömürücü monarko faşist azınlığın elinden alındı ve işçi sınıfının liderliğindeki halkın çoğunluğunun eline geçti.
9 Eylül anti-faşist halk ayaklanması, ülkemiz gelişiminde bir dönüm noktasıdır. 9 Eylül ayaklanması, tarihimizde yeni bir çağ, devrimci, politik, ekonomik, toplumsal ve kültürel reformlarla dolu bir çağ açarak, insanın insanı sömürmeyeceği yeni bir toplum düzeni için ortam hazırladı.
2) 9 eylül 1944'ün hemen ertesi günü, yeni Bulgaristan nazi Almanyasına karşı yürütülen savaşta yer aldı. Vatan Cephesinin başlıca görevi, "Cepheye gitmek ve faşizm ile nazi haydutlarına karşı zaferi çabuklaştırmak için herkesi seferber etmek" oldu.
(94) Atanas Bourov - (1875-1954) Tutucu Halkçı Partinin lideri, büyük kapitalist. 8 Eylül 1944'e kadar çeşitli dönemlerde bakanlık yaptı. Halk Mahkemesince yargılandı.
(95) Konstantin Mouraviev - Tarım Birliğinin sağ kanat lideri, 1931-34 arasında çeşitli bakanlıklarda bulundu. 2-8 Eylül 1944 günlerinde başbakandı. 9 Eylül 1944'ten sonra kurulan halk mahkemesi onu müebbed hapse mahkum etti.
Ulusumuz, vatanseverlik savaşında Sovyet ordusu ve Mareşal Tito'nun kuvvetleriyle omuz omuza dövüşerek, Balkanların Alman boyunduruğundan kurtarılmasına ve nazi Alrnanyasının yıkılmasına katkıda bulundu.
O günler Bulgaristan'ın atan bir nabız gibi ardı arkası kesilmeyen hareket günleriydi. Kitleler harekete geçmişti. Vatan Cephesi ve kitlesel örgütler büyük sıçramalar yaparak gelişiyordu, ordu hızla halk ordusu niteliğini kazanıyordu. Monarko-faşist rejim kısa zamanda kaldırıldı. Nazi Almanyasıyla ittifak yapmış başlıca suç ortaklarıyla, Bulgar halkının cellatları zaman kaybetmeksizin ve amansızca cezalandırıldılar. Gericilik yıkıcı bir darbe yedi.
3) Vatan savaşının zaferle sonuçlanmasından sonra. Vatan cephesinin başlıca görevi, adil bir barış yapılması, Bulgaristan'ın toprak bütünlüğünün ve ulusal bağımsızlığının korunması, ulusal ekonominin canlandırılması, yabancıların müdahalesiyle gemi azıya almış olan sabotajcılarla gericilerin yıkıcı çalışmalarının engellenmesi için mücadele etmek oldu. Vatan Cephesi, bugün de güçlenmeye ve büyümeye devam etmekte, safları içine gizlenmiş olan ve yabancıların kışkırtmasıyla bir anti Vatan Cephesi, eski düzeni yeniden getirme çabasında bir muhalefet grubu olarak kristalize olmuş bulunan düşmanlarından kendini arındırmaktadır. Ulusal Meclis seçimleri, Vatan Cephesi için büyük bir zafer oldu, Vatan Cephesinin iç ve dıştaki itibarını yüceltti ve onu Bulgar halkının güvenini kazanmış tek siyasi güç olarak belirledi.
Vatan Cephesi Hükümeti bu arada Tarım Reformu,(969 gayri meşru yollardan elde edilmiş malları
(96) Taşınamaz Mallar Kanunu, 12 Mart 1946'da Ulusal Meclis'te kabul edildi. Bu kanun uyarınca, topraklarını aileleriyle birlikte kendileri işleyen özel çiftçiler, Güney dobruca Bölgesinde 20-30 hektardan, çiftçi olmayanlar ise 3-5 hektardan fazla toprağa sahip olamıyorlardı. Savaş suçlularıyla halk düşmanlarının topraklanna el konuldu. Özel ve tüzel kişilerin topraklanyla kilise toprakları ve sahipsiz topraklar devlete devredildi. Bu yasa uyarınca islenen toplam 211.000 hektarlık toprak 128,000 topraksız köylüye dağıtıldı. Bu kanun, köylülerin kolektif çiftliklere katılmalarını sağladı.
müsadere kanunu gibi birtakım temel reformları da gerçekleştirdi. Büyük zorluklara ve kuraklığa rağmen. Vatan Cephesi ulusal ekonomiyi canlandırmayı, halkın ve hayvanların beslenmesini sağlamayı başardı. Bir plebisit yapıldı. Bu plebisitte halk krallığa karşı oy kullandı ve Bulgaristan'ın bir Halk Cumhuriyeti olduğu ilan edildi. Büyük Ulusal Meclis seçimleri de Vatan Cephesi için yeni bir zaferle sonuçlandı. Dışardan yardım gören muhalefet, söz özgürlüğünü kötüye kullanarak, aşırı demagojiye kaçarak, birtakım kaçınılmaz sıkıntıları ve ulusun henüz çözümlenmemiş uluslararası durumunu demagoji konusu yaparak küçümsenmeyecek oranda oy toplamayı becerdi. Dışardan destek gören gericilik, çirkin kafasını kaldırmaya yeltendi. Zamanla anlaşıldı ki, gericiler tarih saatini geri çevirmek ve bir darbe hazırlamak girişimindeydiler.
Halkımız, Vatan Cephesinin liderliğinde, gericiliğe ve "Birleşik Muhalefet" denilen gericiliğin ajanlarına karşı siyasi bir saldırıya geçti. Gericilerin bütün tertiplerini bozmayı, eski düzeni kurmak heveslilerini zararsız duruma getirmeyi ve aynı zamanda Vatan Cephesi saflarındayken muhalefetin demagojisiyle yoldan çıkmış dürüst vatandaşları yeniden kendine çekmeyi halkımız bir görev bildi.
Vatan Cephesinin çabaları bir kere daha zaferle sonuçlandı. Barış Anlaşması imzalandı ve Vatan Cephesi Hükümeti Büyük Britanya ile Birleşik Amerika tarafından tanındı. Anti-ulusal faaliyeti sistematik olarak açığa çıkan ve liderleri devlete karşı tertipler içinde bulunan gerici muhalefet, yıkıcı bir darbe yiyerek zararsız duruma geldi.
Büyük Ulusal Meclisin Bulgaristan Halk Cumhuriyetinin yeni anayasasını kabul etmesiyle. 9 eylül Ayaklanmasının tarihi kazançları güven altına alındı ve ulusumuzun demokrasi, ilerleme ve genel refah yolunda yürümesini geliştirecek yeni ufuklar açıldı.
Böylece son beş yılda. Vatan Cephesi şanlı zaferler yolunda ilerledi. Büyüdü, güçlendi, kendini açık ve gizli düşmanlardan kurtardı Vatan Cephesini oluşturan çeşitli demokratik grup ve örgütler, bu süre içinde eskisinden de büyük bir işbirliği içinde çalıştılar. Vatan Cephesinin ve halk demokrasisinin güçlenmesi için işçi sınıfının liderliğinin zorunlu olduğunu giderek anladılar. Böylece halk cumhuriyetimizin bütün iç ve dış politika sorunları konusunda Vatan Cephesinde mutlak bir beraberlik ve uyum olduğunu kesinlikle söyleyebildiğimiz bugüne geldik.
Vatan Cephesinin önderliğinde halkımızın aştığı tehlikeli ve sarp yolu düşündüğümüz zaman, en kötü günlerin geride kaldığını rahatça söyleyebiliyoruz. Gelecekte de zorluklarla karşılaşacağımız doğaldır, ne var ki bu güçlükler, ulus ve cumhuriyet olarak kalkınma ve gelişmemizin kaçınılmaz gerekleridir. Üstelik, yeni zorlukları başarıyla altetmek için gerekli bütün ön koşullar da hazırdır.
Bu nedenle şimdi bizleri bekleyen görev, düzensizlikleri, eksikleri gidermek, yanlışları düzeltmek, cehaletin, yozlaşmanın, başıboşluğun, kırtasiyeciliğin kamu gelirleri ile malların kötüye kullanılmasının ve kapitalizmden miras kalmış öteki belaların kökünü kazımak. Halk Cumhuriyetinin kuruluşunu aksatan çürük kapitalist önyargılardan ve alışkanlıklardan arınmaktır. Daha büyük coşkuyla çalışıp üretmek, üretimi geliştirmek, topluma yararlı çalışmaları erişilmez doruklara yükseltmek ve halkımız ile ülkemize en iyi nasıl hizmet edeceğimizi öğrenmek zorundayız.
Bizim halkımız gibi bir halk için, kaderlerini kendi ellerine almış, özgür yaşamaya, bağımsızlık hakkını savunmaya, halk demokrasisi yolundan daha parlak bir geleceğe ve refaha yürümeye kararlı, kendi gücüne inanan ve militan birliğini sürekli güçlendiren bir halk için hiçbir güçlük aşılamayacak kadar büyük değildir, hiçbir çaba ve fedakarlık taşınamayacak kadar ağır değildir.
Geçmişte iç ve dış sömürücüler tarafından büyük
acılar çektirilmiş olan halkımızın önünde bugün tarihimizin hiçbir döneminde görülmediği kadar parlak ufuklar açılmaktadır.
Vatan Cephesinin, yeni bir programla bir tek güçlü siyasi örgüte dönüşmesiyle Bulgar halkı bütün engellere ve zorluklara karşı, yüce davalarının son zaferine doğru eskisinden de büyük inançla yürüyebilecektir.
Halkımıza düşen görev, büyük ölçüde kolaylaşmıştır; çünkü halkımız, Bolşevik Partisinin liderliğinde, zorluklara ve anlatılamaz fedakarlıklara rağmen, yeni bir toplum kurmuş olan ve komünizme doğru ilerleyen Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinin kardeş halklarından çok şey öğrenmiştir ve daha da öğrenmeye hazırdır.
Halkımızın düşmanları olabilir, ama halkımız yalnız değildir, pek çok dürüst ve içten, büyüklü küçüklü dostları vardır. Vatan Cephesi içinde birbirlerine sıkı sıkıya bağlanan halkımız, devlet gemisini bütün görünmez kayalardan aşırarak kurtuluş limanına ulaştıracaktır.
Yaşasın Vatan Cephesi!
Yaşasın emperyalist saldırıya ve savaş kışkırtıcılarına karşı özgürlüksever, uluslararasında bir barış ve kardeşlik kalesi olan Bulgaristan Halk Cumhuriyeti!