Header Ads

Header ADS

MUHALEFET BLOKU'NUN SİYASİ VE ÖRGÜTSEL HATALARI

Muhalefet Bloku'nun siyasi ve örgütsel hataları, onun esas sorundaki, devrimimizin karakteri ve perspektifleri sorunundaki temel hatasının doğrudan bir devamıdır. 

Muhalefetin siyasi ve örgütsel hatalarından söz ederken, iktisadi inşada proletaryanın hegemonyası sorunu, sanayileşme sorunu, Parti aygıtı ve Parti'deki "rejim" sorunu vs. gibi sorunları gözönünde bulunduruyorum. 

Parti, genelde siyasetinde ve özelde iktisat siyasetinde sanayinin 

tarımdan ayrılamayacağından, bu en önemli iki iktisat dalının gelişmesinin, onların sosyalist iktisatta koordinasyonuna, birleşmesine götüren bir çizgide yürümesi gerektiğinden yola çıkıyor. 

Sanayileşmesinin gelişmesi için en önemli temel olarak köylülüğün ana kütlesinin de arasında bulunduğu emekçi kitlelerin maddi durumunun sürekli iyileştirilmesi ile bağlı olan, ülkenin sanayileştirilmesindeki sosyalist yöntemimiz bundandır. Emekçi tabakaların milyonluk kitlelerinin yoksullaştırılması ile bağlı olan kapitalist sanayileşme yönteminden farklı olarak sosyalist sanayileşme yönteminden söz ediyorum. 

Kapitalist sanayileşme yönteminin tayin edici eksisi nedir? O, sanayileşmenin çıkarlarının emekçi kitlelerin çıkarlarına ters düşmesine, ülkede iç çelişkilerin keskinleşmesine, işçilerin ve köylülerin milyonlarca kitlesinin yoksullaşmasına, kârların ülke içindeki en geniş kitlelerin maddi ve kültürel durumlarının iyileştirilmesi için değil, bilakis sermaye ihracı ve ülke içinde ve dışında kapitalist sömürü temelinin genişletilmesi için kullanılmasına yol açar. 

Sosyalist sanayileşme yönteminin tayin edici artısı nedir? O, sanayileşmenin çıkarlarıyla emekçi nüfus katmanlarının ana kitlelerinin çıkarlarının birliğine yol açar, milyonlarca kitlenin yoksullaşmasına değil, bilakis bu kitlelerin maddi durumunun iyileşmesine, iç çelişkilerin keskinleşmesine değil, hafiflemesine ve üstesinden gelinmesine yol açar, iç pazarın sürekli genişlemesine ve bu pazarın kapasitesinin büyümesine yol açar, bununla sanayileşmenin gelişmesi için sağlam bir iç temel yaratılır. 

Köylülüğün ana kitlelerinin sosyalist sanayileşme yolundaki doğrudan çıkarı bundandır. 

Genelde sosyalist inşada ve özelde de ülkemizin sanayileşmesinde köylülük karşısında proletaryanın hegemonyasını gerçekleştirme imkanı ve zorunluluğu bundandır. 

Sosyalist sanayinin köylü iktisadıyla —herşeyden önce köylülüğün kitle halinde kooperatiflerde birleşmesi yoluyla— birleşmesi fikri, sanayinin tarım karşısında önder rolü fikri bundandır. 

Vergi siyasetimiz, sanayi malları vs. için fiyat indirimi siyaseti, proletarya ile köylülük arasındaki iktisadi işbirliğinin korunması yararına, işçi-köylü ittifakının sağlamlaştırılması yararına olan bir siyaset bundandır. 


Partimizdeki Sosyal-Demokrat Sapma Üzerine 335 

Buna karşılık Muhalefet Bloku, sanayi ile tarımı karşı karşıya koymaktan yola çıkıyor, ve sanayiyi tarımdan ayırmaya götüren bir yola ulaşıyor. Tarımın çıkarları görmezden gelinirse, bu çıkarlara karşı gelinirse sanayinin ilerletilemeyeceğini kavramıyor ve görmüyor. Sanayi halk iktisadının önder unsuruysa, tarımın da sanayimizin onun üzerinde gelişebileceği temel olduğunu kavramıyor. 

Köylü iktisadının, proleter devletin "sömürmesi" gereken "sömürge" (Preobrajenski) olarak görülmesi bundandır. Güya iktisadımızı dezorganize edebilecek bir faktör olan iyi bir hasattan korku (Troçki) bundandır. 

Muhalefet Bloku'nun sanayi ile tarım arasındaki iç çelişkilerin keskinleştirilmesine, ülkenin sanayileşmesinde kapitalist yöntemlerin uygulanmasına rota tutan tuhaf siyaseti bundandır. 

Örneğin Muhalefet Bloku'nun liderlerinden biri olan Preobrajenski'yi dinleyin bir. Makalelerinden birinde şunları anlatıyor: 


"Üretimin sosyalist organizasyonuna geçen şu ya da bu ülke iktisadi açıdan ne kadar geriyse, ne kadar küçük-burjuvaysa, ne kadar köylüyse... — sosyalist birikim, pre-sosyalist [sosyalizm öncesi] iktisat biçimlerinin sömürüsüne o kadar çok dayanmak zorundadır... Ve tersine, sosyal devrimin zafere ulaştığı şu ya da bu ülke, iktisadi ve sanayi bakımdan ne kadar gelişkinse... ilgili ülkenin proletaryası için, ürünlerinin sömürgelerin ürünleriyle değiş-tokuşunun eşdeğersizliğini azaltmak, yani onların sömürüsünü sınırlamak ne kadar gerekliyse, sosyalist birikimin ağırlık noktası da o kadar çok sosyalist biçimlerdeki üretim temeline doğru kayacaktır, yani sosyalist birikim, kendi sanayisinin ve kendi tarımının artı-ürününe o kadar fazla dayanacaktır." 

(Y. Preobrajenski, "Sosyalist Birikimin Anayasası" makalesi, "Vyestnik Komakademii", 1924, No. 8.) 

Preobrajenski'nin, sanayimizin çıkarlarıyla ülkemizin köylü iktisadının çıkarları arasında uzlaşmaz çelişkiler yoluna, yani kapitalist sanayileşme yöntemleri yoluna kaydığını kanıtlamaya gerek yoktur herhalde. 

Preobrajenski'nin, köylü iktisadını bir "sömürge" ile aynılaştırarak ve proletarya ile köylülük arasındaki ilişkiyi sömürü ilişkisi olarak şekillendirmeye kalkışarak sosyalist bir sanayileşmenin her türlü olanağının temelini dinamitlediği, kendisi bunu kavramaksızın dinamitlemeye çalıştığı düşüncesindeyim. 

Bu siyasetin, manayileşme eserini proletarya ile köylülük arasındaki iktisadi işbirliği üzerine kuran parti siyasetiyle hiçbir ortak yanı olmadığını iddia ediyorum. 

Aynı şey ya da hemen hemen aynı şey, "iyi hasat"tan korkan ve öyle anlaşılıyor ki, iyi bir hasatın, ülkemizin iktisadi gelişmesi için bir tehlike olduğuna inanan Troçki için de geçerlidir. Nisan Plenumunda örneğin şunları söylüyordu o: 


"Bu koşullar altında (Troçki mevcut oransızlıktan söz ediyor. J.St.) iyi bir hasat, yani tarımın mal fazlalıklarının potansiyel artışı, iktisadi gelişmenin temposunu sosyalizm yönünde hızlandırmayıp, bilakis tersine iktisadı dezorganize eden, kent ile kır arasındaki ve bizzat kentte tüketicilerle devlet arasındaki ilişkileri keskinleştiren bir faktör haline gelebilir. Pratik olarak, iyi bir hasat —sanayi mallarının eksikliği halinde—, tahılın artan ölçüde ev yapımı içki üretimi için kullanılması ve kentte dükkanların önünde kuyrukların büyümesi anlamına gelebilir. Politik olarak bu, köylünün dış ticaret tekeline karşı, yani sosyalist sanayiye karşı mücadelesi anlamına gelecektir."* (MK Nisan Plenumu Oturumlarının Stenografik Tutanağı, Rikov'un Karar Tasarısına Troçki'nin Değişiklik Önergeleri, s. 264.) 

Troçki'nin açıklamasının ne kadar yanlış olduğunu görmek için, sırf, onun tuhaftan da öte bir etki uyandıran bu açıklamasını, Lenin yoldaşın, iyi bir hasatın "devletin kurtuluşu" anlamına geldiği[98] açıklamasıyla —en büyük mal açlığı zamanına rastlayan bir açıklama— karşılaştırmak yeter. 

Anlaşılan Troçki, bizde sanayileşmenin ancak, ona köylü emekçi kitlelerinin maddi durumunun giderek iyileştirilmesi eşlik ettiği taktirde ilerleyebileceği ilkesini tanımıyor. 

Anlaşılan Troçki, bizde sanayileşmenin deyim yerindeyse "kötü bir hasat" aracılığıyla gerçekleştirilmek zorunda olduğundan yola çıkıyor. 

Muhalefet Bloku'nun, satış fiyatlarını yükseltme, köylülük üzerinde vergi baskısını artırma vs. pratik önerileri, köylülükle proletarya arasında iktisadi işbirliğinin sağlamlaşmasına değil bozulmasına, iktibirliğine değil bilakis bunun tam tersine götüren önerileri bundandır. 

Köylülüğün farklılaşması üzerine birkaç söz. Muhalefetin artan farklılaşma yüzünden yaygara kopardığı ve panik içine düştüğü herkesçe biliniyor. Kırda küçük özel sermayenin artmasından dolayı hiç kimsenin muhalefet kadar panik yaratmadığı herkesçe biliniyor. Ama gerçekte ne görüyoruz? Şunu görüyoruz: 

Birincisi, bizde köylülük içinde farklılaşma, olguların kanıtladığı gibi, gayet kendine özgü biçimlerde cereyan ediyor, öyle ki, orta köylünün "silinip gitmesi" şeklinde değil, bilakis o güçlenirken, aşırı kutupların oldukça küçülmesi şeklinde oluyor, ve burada toprak ve arazinin millileştirilmesi, köylülüğün kitle halinde kooperatiflerde birleşmesi, vergi siyasetimiz vs. gibi faktörler, bizzat farklılaşmaya mecburen belirli sınırlar çiziyor, belirli engeller koyuyor. 

İkincisi —ve önemli olan da budur— kırda küçük özel sermayenin artması, proletaryanın ve sosyalist iktisat biçimlerinin pozisyonlarını sağlamlaştıran ve özel sermayenin tüm ve her türlü biçimlerine karşı en etkili panzehir olan sanayimizin gelişmesi gibi tayin edici bir moment tarafından dengelenmektedir ve kat kat dengelenmektedir. 

Bütün bu koşullar, eski alışkanlıkla kırda özel sermaye üzerine yaygara koparıp panik yaratmaya devam eden "Yeni Muhalefet"in gözünden kaçtı anlaşılan. 

Muhalefete Lenin'in bu konuda söylediği sözleri anımsatmak belki de gereksiz olmayacaktır. Lenin yoldaşşunları söyledi: 


"Büyük sanayinin durumunun her iyileştirilmesi, bazı büyük fabrikaları faaliyete sokma imkanı, proletaryanın durumunu öylesine sağlamlaştırır ki, doğal afet gücündeki küçük-burjuva unsurdan —bu artsa bile— korkmak için hiçbir neden yoktur. Korkacağımız şey, küçük-burjuvazinin ve özel sermayenin artması değildir. Korkacağımız şey, en kötü açlık, sefalet ve gıda maddesi kıtlığı durumunun çok uzun sürmesidir, çünkü bu durum şimdiden proletaryanın tamamen güçten düşmesine yol açıyor ve küçük-burjuva yalpalamalar ve ümitsizlik tufanına direnmesini olanaksız kılıyor. Bu çok daha kötüdür. Ürün miktarının artması halinde, küçük-burjuvazinin gelişmesi, bu büyük sanayinin gelişmesine katkıda bulunduğundan, büyük bir eksi oluşturmayacaktır." (Bkz. 4. baskı, cilt XXXII, s. 214, Rusça.) 

Muhalifler, köyde farklılaşma ve özel sermaye yüzünden panikleri


nin, ülkemizde sosyalist inşanın zaferi imkanına inançsızlıklarının öteki yüzü olduğunu hiç kavramayacaklar mı? 

Muhalefetin Parti aygıtına ve Parti'deki "rejime" karşı mücadelesi üzerine birkaç söz. 

Muhalefetin, Partimizin önder çekirdeğini oluşturan Parti aygıtına karşı mücadelesi gerçekte hangi kapıya çıkıyor? Muhalefetin bu alandaki mücadelesinin son tahlilde Parti önderliğini dezorganize etmek ve devlet aygıtının iyileştirilmesi, bu aygıttaki bürokratizmin kökünün kurutulması ve devlet aygıtındaki önder rolü uğruna mücadelesinde Parti'yi silahsızlandırmak denemesiyle aynı kapıya çıktığını kanıtlamaya gerek yoktur herhalde. 

Muhalefetin, Parti'deki "rejim"e karşı mücadelesi neyi hedefliyor? Onsuz proletarya diktatörlüğünün düşünülemeyeceği, Parti içinde demirden disiplinin parçalanmasını hedefliyor, son tahlilde proletarya diktatörlüğünün temellerini sarsmayı hedefliyor. 

Bu yüzden Parti, muhalefetin siyasi ve örgütsel hatalarında, proleter olmayan unsurların Partimiz üzerindeki, proletarya diktatörlüğü üzerindeki baskısının yansıdığını ileri sürerken haklıdır. 


Muhalefet Bloku'nun siyasi ve örgütsel hataları bunlardır, yoldaşlar. 

IV BAZI SONUÇLAR 

Kısa süre önce Troçki, MK ve MKK'nın Plenumu'nda[99], Muhalefet Bloku üzerine tezlerin Konferans tarafından kabul edilmesinin, kaçınılmaz olarak muhalefet liderlerinin Parti'den ihracına yol açmak zorunda olduğunu açıkladı. Troçki'nin bu açıklamasının her türlü temelden yoksun ve ikiyüzlü olduğunu saptamak zorundayım yoldaşlar. Muhalefet Bloku üzerine tezlerin kabulünün, yalnızca şu amacı olabileceğini açıklamak zorundayım: muhalefetin ilkesel hatalarına karşı —onların tamamen üstesinden gelene dek— enerjik bir şekilde mücadele etmek. 

Partimizin X. Kongresi'nin, anarko-sendikalist sapma üzerine bir karar[100] kabul ettiği herkesçe biliniyor. Anarko-sendikalist sapma 

Partimizdeki Sosyal-Demokrat Sapma Üzerine 339 

üzerine ne söylenebilir? Anarko-sendikalist sapmanın, sosyal-demokrat sapmadan "daha iyi" olduğu iddia edilemez. Ama anarko-sendikalist sapma üzerine kararın kabul edilmesi olgusundan şimdiye dek hiç kimse, "İşçi Muhalefeti" üyelerinin mutlaka Parti'den ihraç edilmesi gerektiği sonucunu çıkarmadı. 

Troçki, Partimizin XIII. Kongresi'nin Troçkizm'i "gayet berrak küçük-burjuva sapma" ilan ettiğini bilmiyor olamaz. Ama şimdiye kadar henüz hiç kimse, bu kararın kabulünün mutlaka Troçkist muhalefetin liderlerinin Parti'den ihracına yol açması gerektiği görüşünde olmadı. 


XIII. Parti Kongresi'nin kararının ilgili yeri şöyledir: 

"Şimdiki 'muhalefet'in şahsında karşımızda, sadece Bolşevizmi bir revize etme denemesi değil, sadece Leninizme doğrudan sırt çevirme değil, bilakis gayet berrak bir küçük-burjuva sapma* da var. Bu 'muhalefet'in, objektif olarak, küçük burjuvazinin proleter Parti'nin pozisyonları ve siyaseti üzerindeki baskısını yansıttığına hiç kuşku yoktur." (XIII. Parti Kongresi'nin kararından.) 

Küçük-burjuva sapmanın, sosyal-demokrat sapmadan ne dereceye kadar daha iyi olduğunu Troçki bize açıklasın. Sosyal-demokrat sapmanın, küçük-burjuva sapmanın bir varyantı olduğunu kavramak bu kadar zor mu? Sosyal-demokrat bir sapmadan söz ederken, XIII. Parti Kongresi'ndeki kararımızda söylenmiş olanı sadece sarihleştirdiğimizi kavramak bu kadar zor mu? Muhalefet Bloku'nun liderlerini asla sosyal-demokrat ilan etmiyoruz. Sadece, Muhalefet Bloku'nda sosyal-demokrat bir sapmanın baş gösterdiğini söylüyoruz, muhalefetin dikkatini, bu sapmadan kopmak için henüz geç kalınmadığına çekiyoruz ve Muhalefet Bloku'nu bunu yapmaya çağırıyoruz. 

MK ve MKK'nın Troçkizm üzerine Ocak 1925 tarihli ünlü kararında[101] şunlar söylenir: 


"Şu anki Troçkizm, özü itibariyle, sahte Marksizmin 'Avrupalı' örneklerine, yani son tahlilde 'Avrupa' sosyal-demokrasisine bir yakınlaşma anlamında komünizmin bir tahrifidir." (MK ve MKK'nın 17 Ocak 1925 tarihli Plenumu'nun kararından.) 

İki kararın da özünde Zinovyev'in kaleminden çıkmış olduğunu belirtmeliyim. Ama ne bütün olarak Parti ne de özel olarak Zinovyev 


bundan, Troçkist muhalefetin liderlerinin Parti'den ihraç edilmeleri gerektiği sonucu çıkarmadılar. 

Kamenev'in, Menşevizm'le aynılaştırdığı Troçkizm üzerine ne söylediğine değinmek belki de yersiz olmayacaktır. Lütfen dinleyin: 


"Troçkizm daima Menşevizm'in en makul, en örtülü ve işçilerin tam da devrimci zihniyetli kesimini aldatmaya en uygun biçimi oldu." ("Leninizm İçin" adlı makaleler derlemesi, L. Kamenev, "Parti ve Troçkizm", s. 51.) 

Bütün bu olgular Troçki tarafından da en az her birimiz kadar biliniyor. Ama henüz hiç kimse, Troçki ve kafadarlarını, diyelim ki, XIII. Parti Kongresi'nin kararlarına dayanarak ihraç etme sorununu ortaya atmadı. 

Bu yüzden, Troçki'nin MK ve MKK Plenumu'nda yaptığı açıklamanın dürüst olmadığı ve ikiyüzlü olduğu düşüncesindeyim. 

MK ve MKK Ekim Plenumu, Muhalefet Bloku üzerine tezleri özü itibariyle onayladığında, bununla amaçladığı, zecri tedbirler değil, bilakis muhalefetin hâlâ kopmadığı ve gelecekte de, 16 Ekim "Açıklaması"nda bildirdiği gibi, Tüzük çerçevesinde savunmayı düşündüğü ilkesel hatalarına karşı bir ideolojik mücadelenin gerekliliğiydi. MK ve MKK Plenumu tezleri kabul ederken, muhalefetin ilkesel hatalarına karşı mücadelenin, onların üstesinden gelmenin biricik aracı ve bu hataların üstesinden gelinmesinin, Partimizin gerçek birliğine giden biricik yol olduğu bakış açısından yola çıkmıştır. Parti, Muhalefet Bloku'nu parçalayarak ve onu fraksiyonculuktan vazgeçmeye zorlayarak, Parti'de birlik için gerekli olanın asgarisini sağlamıştır. Bu elbette az değildir. Fakat henüz yetmez. Tam birliği elde etmek için bir adım daha atılıp, Muhalefet Bloku'nun ilkesel hatalarından vazgeçmesi sağlanmalıdır ki, Parti ve Leninizm saldırılardan ve revizyon denemelerinden esirgenmiş kalsın. 


Çıkan ilk sonuç budur. 

Parti üyesi kitleler Muhalefet Bloku'nun ilkesel pozisyonu reddedip, muhalefetin yeni bir tartışma kışkırtma denemelerini boşa çıkardıktan sonra, şunu açıkladılar: Şimdi gevezelik etmenin zamanı değil, doğrudan sosyalist inşa çalışmasına başlamanın zamanıdır. Daha az gevezelik, daha fazla yaratıcı, pozitif çalışma, sosyalist inşa çalışmasına, ileri! sonucu bundandır. 


Çıkan ikinci sonuç budur. 

Partimizdeki Sosyal-Demokrat Sapma Üzerine 

Ve üçüncü sonuç şudur ki, Parti, Parti içi mücadele süreci içinde ve muhalefetin saldırılarını savuşturma sırasında, inşamızın sosyalist perspektifleri temelinde saflarını her zamankinden daha da sıklaştırmıştır. 


Çıkan üçüncü sonuç budur. 

İnşamızın sosyalist perspektifleri temelinde saflarını sıklaştırmış bir parti —ülkemizde sosyalist inşayı ilerletebilmek için şimdi o kadar ihtiyaç duyduğumuz manivela tam da budur. 

Bu manivelayı, Muhalefet Bloku'na karşı mücadele içinde vücuda getirdik. 

Mücadele Partimizi inşamızın sosyalist perspektifleri temelinde onun MK etrafında birleştirdi. Merkez Komitesi tarafından sunulan tezleri, umarım ki, oy birliğiyle kabul ederek bu birliği her biçimde güçlendirmek Konferansın uhdesindedir. 

Konferansın görevini onurla yerine getireceğinden kuşku duymuyorum. (Şiddetli, uzun süren alkışlar; tüm delegeler ayağa kalkar. Tezahürat.) 
Pravda" No. 256 ve 257, 5 ve 6 Kasım 1926. J. V. Stalin, "Eserler"
Blogger tarafından desteklenmektedir.