BİR YOLDAŞA ÖRGÜTSEL GÖREVLERİMİZ ÜZERİNE MEKTUP
V.İ. LENİN
Mektubunuzdan temel hatalarını anlayabildiğim kadarıyla, örgütsel görevler hakkındaki temel görüşünüzü tamamen paylaşıyor ve örgütlenme planınıza katılıyorum.
Örgütün en kesin gizliliğini ve hareketin sürekliliğini korumak zorunlu olduğuna göre, Partimizin iki yönetici merkezi olabilir ve olmalıdır da: bir M.O. (Merkez Organ) ve bir M.K. (Merkez Komitesi). Bunlardan birincisi, ideolojik önderlikten; ikincisi de, doğrudan ve pratik önderlikten sorumlu olmalıdır. Bu gruplar arasındaki eylem birliği ve gerekli dayanışma sadece tek bir Parti programıyla değil, aynı zamanda bu iki grubun bileşimiyle (her iki grup da. M.O. ve M.K., birbiriyle tam bir ahenk içinde olan kimselerden meydana gelmelidir) ve düzenli ve sistemli ortak toplantıların düzenlenmesiyle de sağlanmalıdır. Ancak o zaman, hem M.O. Rus jandarmasının erişemeyeceği bir yere yerleştirilebilir ve tutarlılığı ve sürekliliği teminat altına alınabilir; hem de M.K. bütün temel meselelerde M.O. ile daima birlik içinde bulunabilir ve hareketin bütün pratik yönlerini doğrudan doğruya yönetebileceği serbestliye sahip olabilir.
Tüzüğün yararsız olmasının nedeni, sadece devrimci çalışmanın daima kesin bir örgütlenme biçimine uymaması değildir. Hayır, kesin bir örgütlenme biçimi gereklidir ve biz bütün çalışmalarımıza mümkün olduğu kadar böyle bir biçim vermeye çalışmalıyız. Buna, genellikle sanıldığından çok daha büyük ölçüde izin verilebilir ve bu, Tüzük sayesinde değil, sadece ve sadece (bunu durmadan tekrarlamalıyız) Parti merkezine kesin malumat iletmekle sağlanabilir. Ancak o zaman, gerçek bir sorumluluğa ve (parti içi) aleniyete dayanan gerçek bir örgütlenme biçimimiz olacaktır. Aramızdaki ciddi çatışmaların ve fikir ayrılıklarının "Tüzüğe uygun" oylama yoluyla değil de, mücadeleyle ve "istifa" tehditleriyle halledildiğini hangimiz bilmiyoruz? Parti hayatının son üç dört yılı boyunca, komitelerimizin çoğunun geçmişi böyle iç çekişmelerle doludur. Ne yazık ki, bu çekişmeler kesin bir biçim almamıştır. Eğer almış olsaydı, Parti için çok daha öğretici olur ve bizden sonrakilerin tecrübelerine çok daha fazla katkıda bulunmuş olurdu. Ne var ki, böylesine yararlı ve zorunlu bir kesin örgütlenme biçimini hiçbir Tüzük yaratamaz; bu ancak ve ancak Parti içi aleniyetle yaratılabilir. Otokrasi yönetimi altında, Parti merkezini Parti olaylarından düzenli olarak haberdar etmekten başka bir Parti içi aleniyet vasıtamız ya da silahımız olamaz.
1902 Eylülünde yazıldı. İlk defa 1902 yılında hektograf baskıyla yayınlandı.
Bütün Eserler, Cilt 6. 1904'te RSDİP Merkez Komitesince basılan broşürün metnine uygun olarak yayınlanmıştır.
[**] İşçilere şunu anlatmalıyız: ajanların, ajan provokatörlerin ve hainlerin öldürülmesi bazen elbette kaçınılmaz olabilir. Ama bunu sistemleştirmek, hiç istenilmeyen ve hatalı bir şeydir. Ajanları izleyip açığa çıkararak zararsız kılacak bir örgüt kurmaya çalışmalıyız. Ajanların hepsiyle uğraşmak imkansızdır, ama onları açığa çıkaracak ve işçi sınıfı kitlelerini eğitecek bir örgüt kurmak hem mümkün, hem de gereklidir.
[1*] Bir Yoldaşa Örgütsel Görevlerimiz Üzerine Mektup, St. Petersburg'lu Sosyal-Demokrat A. A. Şneyerson'un (Yeryoma) o şehirdeki sosyal-demokrat çalışmaların örgütlenme tarzını eleştiren mektubuna verilen yanıttır.
(İngilizcesine bağımlı olarak yazıda bazı kavram ve anlam yenileme redaksiyonları yapılmıştır EA)
Sevgili yoldaş,
"St. Petersburg Devrimci Partisinin Örgütlenmesi" için hazırladığınız taslağın eleştirilmesi isteğinizi memnunlukla yerine getiriyorum.[2*] (Anlaşılan, bununla, St. Petersburg'daki Rusya Sosyal-Demokrat işçi Partisinin çalışmalarının örgütlenmesini kastediyorsunuz.) Ortaya koyduğunuz mesele öylesine önemli ki, St. Petersburg Komitesinin bütün üyeleri ve hatta genel olarak bütün Rusya Sosyal-Demokratları bu meselenin tartışılmasına katılmalıdırlar.
Her şeyden önce, "Birlik"in eski (dediğiniz gibi,
"birlik tipi") örgütlenmesinin elverişsizliğine ilişkin açıklamanıza tamamen
katıldığımı belirtmek isterim. Raboçeye Dyelo taraftarlarının "demokratik"
ilkeleri öne sürerken büyük kibirlilik ve inatçılıkla savunuculuğunu
yaptıkları seçim sistemine, ilerici işçiler arasında ciddi bir eğitimin
ve devrimci öğretimin yokluğuna ve işçilerin faal çalışmalardan
kopmalarına değiniyorsunuz.
Durum tam olarak şöyle:
1) (sadece işçiler arasında değil, aydınlar arasında
da) ciddi bir eğitimin ve devrimci öğretimin bulunmayışı;
2) seçim ilkesinin yersiz ve aşırı ölçüde
uygulanması; ve
3) işçilerin aktif devrimci çalışmalardan
kopmaları.
St. Petersburg örgütünün ve Partimizin daha birçok mahalli örgütünün temel zaafı buradadır.
St. Petersburg örgütünün ve Partimizin daha birçok mahalli örgütünün temel zaafı buradadır.
Özellikle, bütün Rusya çapındaki çalışmayla ve bir
bütün olarak Parti faaliyetiyle ilgili görevlere özel önem verilmesi
yolundaki görüşünüze tamamen katılıyorum. Bu, sizin taslağınızın Birinci
Maddesinde şöyle ifade edilmiş: "İşçiler arasında sürekli muhabirleri
bulunan ve örgüt içindeki çalışmalarla sıkı bağı olan Iskra gazetesi,
Partinin yönetici merkezidir (sadece bir komitenin ya da semtin değil.)"
Ben sadece, teorik gerçekleri, taktik ilkeleri, genel örgütlenme görevlerini
ve herhangi bir an için tüm Partinin genel görevlerini geliştirip ortaya
çıkaran gazetenin, partinin ideolojik önderi olabileceğini ve olması da
gerektiğini belirtmekle yetineceğim. Ama ancak, bütün komitelerle
kişisel bağları sağlayan, Rusya Sosyal-Demokratları arasındaki en devrimci
bütün güçleri kucaklayan ve yayınların dağıtılması, bildirilerin basılması,
güçlerin gereğince dağıtılması ve özel uğraşları üstlenecek kişilerin ve
grupların atanması ve gösterilerin ve bütün Rusya çapında bir ayaklanmanın
hazırlanması vb. gibi Partinin bütün genel meseleleriyle uğraşan özel bir
merkezi grup (diyelim, Merkez Komitesi) hareketin doğrudan pratik
önderi olabilir.
Örgütün en kesin gizliliğini ve hareketin sürekliliğini korumak zorunlu olduğuna göre, Partimizin iki yönetici merkezi olabilir ve olmalıdır da: bir M.O. (Merkez Organ) ve bir M.K. (Merkez Komitesi). Bunlardan birincisi, ideolojik önderlikten; ikincisi de, doğrudan ve pratik önderlikten sorumlu olmalıdır. Bu gruplar arasındaki eylem birliği ve gerekli dayanışma sadece tek bir Parti programıyla değil, aynı zamanda bu iki grubun bileşimiyle (her iki grup da. M.O. ve M.K., birbiriyle tam bir ahenk içinde olan kimselerden meydana gelmelidir) ve düzenli ve sistemli ortak toplantıların düzenlenmesiyle de sağlanmalıdır. Ancak o zaman, hem M.O. Rus jandarmasının erişemeyeceği bir yere yerleştirilebilir ve tutarlılığı ve sürekliliği teminat altına alınabilir; hem de M.K. bütün temel meselelerde M.O. ile daima birlik içinde bulunabilir ve hareketin bütün pratik yönlerini doğrudan doğruya yönetebileceği serbestliye sahip olabilir.
Dolayısıyla, Tüzüğün Birinci Maddesi (sizin
taslağınıza göre) sadece hangi Parti organının yönetici organ olarak
tanındığını belirtmekle kalmamalı (bu elbette gereklidir), aynı zamanda bir
mahalli örgütün, onlar olmadan Partinin bir parti olarak varlığını
sürdüremeyeceği merkezi kuruluşları yaratmak, desteklemek ve
sağlamlaştırmak için aktif bir şekilde çalışma görevini üstlenmesi
gerektiğini de belirtmelidir.
Daha sonra, İkinci Maddede, komitenin "mahalli
örgütü yönetmesi" gerektiğini (belki de "Partinin bütün mahalli
çalışmaları ve bütün mahalli örgütleri" demek daha iyi olurdu; ama
ben, ifade ayrıntıları üzerinde durmayacağım) ve hem işçilerden, hem de
aydınlardan meydana gelmesi gerektiğini, çünkü onları iki komiteye
bölmenin zararlı olacağını söylüyorsunuz. Bu, kesinlikle ve tartışmasız
doğrudur.
Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin tek bir
komitesi olmalı ve bu komite de, kendilerini bütünüyle Sosyal-Demokrat
faaliyetlere adamış, sağlam inançlı Sosyal-Demokratlardan oluşmalıdır.
Mümkün olduğu kadar çok sayıda işçinin tam bir sınıf bilincine varmasına,
profesyonel devrimci ve komite üyesi haline gelmesine özellikle önem
vermeliyiz.[*] İki değil de tek bir komite oldu muydu, komite,
üyelerinin birçok işçiyi kişisel olarak tanımaları meselesi özel bir önem
kazanır.
İşçilerin arasında olup biten her şeye önderlik
edebilmek için, bütün semtlere girip çıkabilmek, çok sayıda işçi
tanımak ve her çeşit yola sahip olmak vb. gerekir. Bu yüzden, komite,
işçi sınıfı hareketinin bizzat işçilerin arasından çıkacak belli başlı bütün
önderlerini mümkün olduğu kadar kapsamalıdır. Komite, mahalli hareketi
bütün yönlerden yönetmeli ve Partinin bütün mahalli kuruluşlarının,
güçlerinin ve araçlarının sorumluluğunu üstlenmelidir. Siz komitenin nasıl
kurulması gerektiğinden söz etmemişsiniz; ama bu durumda özel kurallar
koymanın pek o kadar gerekli olmadığı konusunda da anlaşacağımızı sanıyorum;
komitenin nasıl kurulması gerektiği meselesi, Sosyal-Demokratların yerinde
tespit edecekleri bir meseledir. Ama belki de şunu belirtmek gerekiyor:
komiteye yeni üyelerin alınması, komite üyelerinin çoğunluğunun (ya da üçte
ikisinin vb.) kararıyla gerçekleşmeli ve komite, temas listesinin güvenilir
(devrimci açıdan) ve sağlam (siyasi anlamda) ellere verilmesine dikkat
göstermeli ve aday üyeleri önceden hazırlamalıdır. M.O. ve M.K.'mız olduğu
zaman, yeni komiteler ancak bunların işbirliği ve rızasıyla kurulmalıdır.
Elden geldiğince, komitelerde çok fazla sayıda
üye bulunmamalı (böyle komiteler iyi eğitilmiş, her biri devrimci faaliyetin
özel bir dalında teknik ustalık kazanmış kişilerden kurulmuş olur), ama
aynı zamanda komiteler, çalışmanın bütün yönlerinin üstesinden gelebilecek,
komitenin tam olarak temsil edilmesini ve kararları uygulamasını
sağlayabilecek yeterli sayıda üyeyi de kapsamalıdırlar. Üyelerin sayısı
oldukça fazla ve sık sık toplanmaları da tehlikeli olursa, o zaman komite
içinden özel ve çok büyük bir yürütme grubu (diyelim, beş ya da daha az
kişiden meydana gelen) seçmek gerekebilir. Ama bu gruba kesinlikle
komitenin sekreteri ve bir bütün olarak çalışmaya pratikte rehberlik
edebilecek olanlar girmelidir. Tutuklamalar olduğu takdirde çalışmanın
kesintiye uğramaması için, bu gruba aday üyeler sağlanması da
özellikle önemlidir. Yürütme grubunun faaliyetleri ve bu gruba üye alma
işlemi vb. komitenin genel toplantısının onayına tabi olmalıdır.
Ayrıca, komiteden sonra, onun altında şu kuruluşları
öneriyorsunuz:
1) tartışma toplantıları ("en iyi" devrimcilerin konferansları);
2) semt (Taraftar) Grupları
3) Bunların her birine bağlı bir (Taraftarların) propagandacı grubu;
4) fabrika (Taraftar) Grupları; ve
5) belli bir semtteki fabrika (Taraftar) Gruplarının delege "temsilcilerinin toplantıları".
Komitenin altındaki bütün diğer kuruluşların
(üstelik sizin saydıklarınızın yanı sıra, daha birçok ve son derece çeşitli
kuruluşlar da olmalıdır) komiteye tabi olmaları gerektiği ve semt grupları
(çok büyük şehirlerde) ve fabrika grupları (her zaman ve her yerde)
bulunması gerektiği konusunda size tamamen katılıyorum. Ama sanırım, birçok ayrıntıda
sizinle aynı kanıda değilim. Mesela, "tartışma toplantıları"nın tamamen
gereksiz olduğu kanısındayım. "En iyi" devrimcilerin hepsi de komitede
olmalı ya da özel bir çalışmaya katılmalıdır (basım, ulaştırma,
ajitasyon gezileri ya da sözgelimi, bir pasaport bürosunun, hafiyeler ve
ajan provokatörlerle uğraşan savaş müfrezelerinin ya da ordu içinde
grupların vb. örgütlenmesi).
"Konferanslar" komite ve her semtteki ve her
fabrikadaki propaganda, iş kolu (dokumacılar, makina işçileri, deri işçileri
vb.), öğrenci, edebiyat vb. (Taraftar) Gruplarında yapılacaktır. Konferanslar neden özel bir kuruluş haline dönüştürülmeli?
Devam edelim. Çok haklı olarak, Iskra'ya doğrudan
yazı yazma imkanının "her isteyen"e tanınmasını istiyorsunuz. Ne var ki,
"doğrudan" sözü, gazetenin bürosunun ya da adresinin "her isteyen"
tarafından bilinmesi şeklinde anlaşılmamalı; ancak, dileyen herkesin
mektupları yazı kuruluna vermesi (ya da göndermesi) zorunlu olmalıdır.
Elbette adresler oldukça geniş bir çevre tarafından bilinmelidir, ama her
isteyene verilmemeli, sadece güvenilir ve gizlilik şartlarına uyma
yeteneğine sahip oldukları bilinen devrimcilere verilmelidirler. Belki de,
sizin önerdiğiniz gibi, her semtte bir kişiye de değil, birçok kişiye
verilmeleri gerekebilir. Aynı zamanda, çalışmamıza katılan herkesin, tek tek
her bir taraftar grubun kararlarını, isteklerini, dileklerini komitenin ve ayrıca
M.O. ve M.K.'nin dikkatine sunma hakkına sahip olması gerekir. Eğer bunu
sağlarsak, Parti görevlilerinin bütün konferansları, "tartışma toplantıları"
gibi son derece hantal ve gizlilik kurallarına aykırı bir şeye gerek
kalmadan, eksiksiz malumattan yararlanacaklardır.
Elbette mümkün olduğu
kadar çok sayıda ve çeşitli görevlinin vereceği kişisel konferanslar
düzenlemeye de çalışmalıyız; ama burada her şey gizliliğe uymaya bağlıdır.
Rusya'da genel toplantılar ancak pek seyrek ve istisnai olarak mümkündür ve
"en iyi devrimcilerin" bu toplantılara katılmalarına izin verilirken bir kat
daha uyanık olmak gerekir, çünkü ajan provokatörlerin bu toplantılara
sızmaları ve hafiyelerin toplantıya katılanlardan birini izlemeleri
genellikle daha kolaydır. Sanırım şöyle yapmak daha doğru olur: büyük bir
genel toplantı (diyelim, 30 ile 100 kişi arasında) düzenlemek mümkün
olduğunda (mesela, yazın ormanda ya da bu amaç için özel olarak sağlanmış
bir apartman katında), komite "en iyi devrimciler"den bir ya da ikisini
göndermeli ve toplantıya uygun kişilerin katılmasını, yani mesela çağrıların
fabrika (Taraftar) Gruplarının mümkün olduğu kadar çok sayıda güvenilir üyesine
ulaştırılmasını vb. sağlama almalıdır. Ama bu toplantılar resmi kayıtlara
geçirilmemeli, Tüzüğe konulmamalı. ve düzenli olarak yapılmalıdır. İşler,
toplantıya katılan herkesin orada bulunan herkesi tanıyabileceği, yani her
bir kimsenin bir taraftar grubun "temsilcisi" olduğunu bileceği vb. tarzda
düzenlenmemelidir. İşte hem bu yüzden, sadece "tartışma toplantıları"na
değil, aynı zamanda "temsilci toplantıları"na da karşıyım.
Bu iki kuruluşun
yerine, şöyle bir kural önereceğim. Komite, harekette pratik olarak yer
alanların mümkün olduğu kadar çok sayıda ve genel olarak da işçilerin
katılacağı büyük toplantılar düzenlenmesini sağlamalıdır. Toplantının yeri,
zamanı, gereği ve toplantıya kimlerin katılacağı, böyle işlerin gizli
düzenlenişinden sorumlu olan komite tarafından tespit edilmelidir. Açık
havada, ormanda vb. düzenlenen daha az resmi nitelikteki işçi
toplantılarının bu kuralla hiçbir şekilde sınırlanamayacağı açıktır. Belki
de Tüzükte bu konuyla ilgili bir şey söylememek daha bile iyi olur.
Daha sonra, semt gruplarının en önemli görevlerinden
birinin, yayınların düzenli olarak dağıtılmasını örgütlemek olduğu
konusunda, size tamamen katılıyorum. Sanırım, semt grupları esas olarak
komiteler ile fabrikalar arasında aracılık ve hatta çoğu zaman kuryelik
görevini yerine getirmelidirler. Semt gruplarının ana görevi, komiteden
gizlilik kurallarına uygun olarak aldıkları yayınları düzgün bir şekilde
dağıtmak olmalıdır. Bu son derece önemli bir görevdir, çünkü eğer biz
dağıtım yapan özel bir semt grubu ile o semtteki bütün fabrikalar ve o
semtteki mümkün olduğu kadar çok sayıda işçi evi arasında düzenli bir bağ
kurabilirsek, bu hem gösteriler, hem de bir ayaklanma açısından büyük değer
taşıyacaktır. Yayınların, broşürlerin, bildirilerin hızlı ve düzenli bir
biçimde dağıtılmasını düzenlemek ve örgütlemek ve bu amaçla bir temsilciler
ağı yetiştirmek demek, ilerideki gösterilerin ya da ayaklanmanın hazırlık
çalışmalarının büyük bir kısmının gerçekleştirilmiş olması demektir.
Yayınların dağıtımının örgütlenmesine bir huzursuzluk, grev ya da karışıklık
zamanında başlamak çok geç olur. Bu çalışma ancak, dağıtımın ayda iki ya da
üç defa zorunlu kılınmasıyla, tedricen gerçekleştirilebilir. Eğer elde
gazete yoksa, bildiri dağıtılabilir ve dağıtılmalıdır da; ama dağıtım
cihazının boş kalmasına asla izin verilmemelidir. Bu cihaz öylesine mükemmel
bir duruma getirilmelidir ki, mesela bütün bir St. Petersburg işçi sınıfını
bir olaydan bir gecede haberdar edebilmeli ve harekete geçirebilmelidir. Bu
asla hayalci bir hedef değildir; yeter ki, bildiriler merkezden daha dar
ara taraftar gruplarına, onlardan da dağıtıcılara sistemli bir şekilde
aktarılabilsin. Kanımca, semt gruplarının görevleri, bu aracılık ve aktarma
çalışmasının dışına taşırılmamalıdır; ya da daha kesin koyacak olursak, semt
gruplarının görevleri bu çalışmanın dışına ancak en büyük temkinlilikle
taşınılmalıdır; yoksa bu durum sadece keşfedilme ihtimalini artırır ve
çalışmanın bütünlüğüne zarar verir. Hiç şüphe yok ki, bütün Parti
meselelerinin tartışıldığı konferanslar semt (Taraftar) Gruplarında da yapılacaktır,
ama mahalli hareketin bütün genel meselelerine ilişkin kararlar sadece
komite tarafından alınmalıdır. Semt gruplarının bağımsız hareket etmesine,
bildirilerin aktarılması ve dağıtılmasının sadece teknik yanını ilgilendiren
meselelerde izin verilmelidir. Semt gruplarının bileşimi komite tarafından
tespit edilmelidir, yani komite kendi üyelerinden bir ya da ikisini (ya da
komitede bulunmayan yoldaşları) şu ya da bu semte delege olarak atar ve
onlara bir semt grubu kurmaları talimatını verir; aynı şekilde, bu semt
grubunun bütün üyeleri de komite tarafından seçilir. Semt grubu, komitenin
bir koludur ve bütün yetkilerini komiteden alır.
Şimdi de, propagandacı (Taraftar) Gruplar, meselesine
geçiyorum. Propaganda güçlerimizin azlığı yüzünden, bu (Taraftar) Gruplar tek tek
her semtte örgütlemek hem epeyce zordur, hem de pek arzu edilir bir şey
değildir. Propaganda, komitenin bütünü tarafından aynı anlayış içinde
yürütülmesi ve kesinlikle merkezileştirilmelidir. Dolayısıyla, bu konuda
şöyle düşünüyorum: komite çeşitli üyelerine, bir propagandacılar grubu
örgütlemeleri talimatını verir (bu propagandacılar grubu, komitenin bir kolu
ya da komitenin kuruluşlarından biri olur). Bu grup, gizliliği korumak için
semt gruplarının yardımlarından yararlanarak, bütün şehirde ve komitenin
"yetki alanı içine giren" bütün yörelerde propaganda yürütmelidir. Bu grup,
gerekirse, alt gruplar kurabilir ve mesela, bazı görevlerini bu alt gruplara
devredebilir. Ama bütün bunlar ancak komitenin rızasıyla yapılabilir.
Komite, her zaman ve kayıtsız şartsız, hareketle şu ya da bu şekilde bağı
olan her gruba, alt gruba ve mahfile kendi delegesini atama hakkına sahip
olmalıdır.
Aynı tarzda bir örgütlenme, aynı tipten komite kolları ya da kuruluşları, harekete hizmet eden çeşitli grupların hepsine uygulanmalıdır. Örneğin, yüksek ve orta dereceli okullardaki öğrenci gruplarına; devlet memurları arasındaki taraftar gruplarına; ulaştırma, basın ve pasaport gruplarına; gizli toplantı yerleri düzenleyen gruplara; hafiyelerin izini sürerek onları tespit etmekle görevli gruplara; askerler arasındaki gruplara; silah sağlamakla görevli gruplara; "maddi gelir getiren girişimler"i örgütleyen gruplara vb. uygulanmalıdır. Gizli bir örgütü yönetmenin bütün sanatı, mümkün olan her şeyden yararlanmakta, "herkese yapacak bir iş vermekte" ve aynı zamanda bütün hareketin önderliğini, sırf birtakım yetkilere dayanarak değil, otoriteye, canlılığa, daha fazla tecrübeye, daha çok yönlülüğe ve daha fazla yeteneğe sahip olarak elde tutmakta yatar. Bunu, eğer merkezde olağanüstü yetkilere sahip yeteneksiz bir kimse bulunursa mutlak merkeziyetçiliğin hareketi kolayca mahvedebileceği yolundaki malum muhalefet ihtimaline karşı belirtiyorum. Bu hiç şüphesiz mümkündür, ama bu seçim ilkesiyle ya da ademi merkeziyetçilikle giderilemez; bunların geniş ölçüde uygulanmasına kesinlikle göz yumulamaz ve bunlar, otokrasi yönetimi altında yürütülen devrimci çalışmaya son derece zararlıdır. Bu, herhangi bir tüzükle de giderilemez; ancak tek tek her bir alt grubun karar almaları M.O. ve M.K.'ne başvurmaları ve (en kötü durumda) kesinlikle yeteneksiz yetkililerin görevlerinden alınması yolunu izleyen "yoldaşça etkileme" tedbirleriyle giderilebilir. Komite, devrimci çalışmanın çeşitli yönlerinin çeşitli yetenekleri gerektirdiğini ve bir örgütleyici olarak hiç işe yaramayan bir kimsenin bazan bir ajitatör olarak son derece değerli olabileceğini ya da kesin gizli çalışmada iyi olmayan birisinin mükemmel bir propagandacı olabileceğini vb. göz önüne alarak, mümkün en geniş iş bölümünü sağlamak için çaba harcamalıdır.
Bu arada, propagandacılar konusuna değinmişken, bu
mesleğin yeteneksiz kişilere yüklenerek propaganda seviyesinin düşürülmesini
birkaç kelimeyle eleştirmek isterim. Ayırım yapmaksızın bir öğrenciyi ve
"bir taraftar gruba verilmesini" isteyen bir genci propagandacı olarak görmek,
bazan aramızda alışkanlık haline geliyor. Buna karşı çıkılmalıdır, çünkü çok
büyük zararlar vermektedir. İlkelerde sonuna kadar tutarlı ve gerçekten
yetenekli çok az propagandacı vardır (ve böyle bir propagandacı olabilmek
için insanın çok inceleme yapması ve deneyim kazanması gerekir);
dolayısıyla, böyle kimseler uzmanlaştırılmalı, tamamen bu tür çalışmaya
verilmeli ve onlara en büyük ihtimam gösterilmelidir. Bunlar, haftada bir
dersler vermeli ve gerektiğinde başka şehirlere gönderilmelidirler;
genellikle, yetenekli propagandacılar çeşitli kasaba ve şehirleri
dolaşmalıdırlar. Ama yeni başlayan gençlere esas olarak pratik görevler
verilmelidir; öğrencilerin (Taraftar) Gruplar yönetmelerine iyimser bir şekilde
"propaganda" adı verilmekte ve buna bakılarak, onlara pratik görevler
verilmesi ihmal edilmektedir. Elbette, ciddi pratik işler köklü bir eğitimi
de gerektirir; ama gene de, bu alanda "yeni başlayanlar"a daha kolay iş
bulunabilir.
Şimdi de, fabrika (Taraftar) Gruplarını ele alalım. Bunlar
bizim için özellikle önemlidir: hareketin temel gücü, büyük fabrikalardaki
işçilerin örgütlenmesinde yatmaktadır, çünkü büyük fabrikalar (ve
imalathaneler) işçi sınıfının sadece sayı bakımından hakim kesimini değil,
aynı zamanda daha da önemlisi, etki, gelişme ve savaşma gücü bakımından da
hakim kesimini kapsamaktadır. Her fabrika, bizim kalemiz olmalıdır. Bunun
için de, her "fabrika" işçileri örgütü içte ne kadar gizliyse, dışta o
ölçüde "dal budak salmalı", yani dış ilişkilerinde herhangi bir devrimci
örgüt gibi antenlerini elden geldiğince uzağa ve mümkün olduğu kadar çok
yöne uzatmalıdır.
Burada da, bir grup devrimci işçinin kaçınılmaz olarak
yönetici ve "hakim" çekirdeği oluşturması gerektiğini önemle belirtiyorum.
"Fabrika" (Taraftar) Gruplar da dahil olmak üzere, geleneksel tipte saf işçi ya da
saf sendikal Sosyal-Demokrat örgütlenmeyi tamamen terketmeliyiz. Fabrika
grubu ya da fabrika (imalathane) komitesi (çok sayıda kişiden oluşan öteki
gruplardan ayırd edilebilmesi için), fabrikadaki bütün Sosyal-Demokrat
çalışmayı yürütmek yetkilerini ve talimatlarını doğrudan doğruya komiteden
alan çok az sayıda devrimciden meydana gelmelidir. Fabrika komitesinin her
üyesi, kendini komitenin bir temsilcisi olarak görmeli, komitenin bütün
emirlerini yerine getirmeli ve "savaş alanındaki ordu"nun bütün "kanun ve
adetleri"ne uymalıdır; katılmış olduğu bir ordudan, savaş zamanında, resmi
izin olmadan ayrılamaz. Dolayısıyla fabrika komitesinin bileşimi, çok büyük
önem taşıyan bir meseledir ve komitenin başlıca görevlerinden biri de, bu
alt komitelerin düzgün bir şekilde örgütlenmesini sağlamaktır.
Ben bunu şöyle tasarlıyorum; Komite bazı üyelerine (ayrıca, söz gelimi, şu ya da bu nedenden dolayı komiteye alınmamış, ama tecrübeleri, insan tanımaları, zekaları ve kurdukları bağlarla çok yararlı olabilecek bazı işçilere) her yerde fabrika alt komiteleri örgütlemeleri talimatını verir. Bu grup, semt temsilcilerine danışır, birkaç toplantı düzenler, fabrika alt komitelerinin aday üyelerini etraflı bir denetimden geçirir, sıkı bir sorgulamaya tabi tutar, gerekirse söz konusu fabrikadaki alt komitenin mümkün olduğu kadar çok sayıda aday üyesini denemeye ve incelemeye çalışarak sınavdan geçirir ve en sonunda, her fabrika mahfilinin üye listesini komitenin onayına sunar ya da uygun bulduğu bir işçiye, tam bir alt komiteyi kurması, aday göstermesi ya da seçmesi için yetki verilmesini önerir.
Böylelikle komite aynı zamanda,
kendisiyle teması, bu temsilcilerden hangisinin sağlayacağını ve temasın
nasıl sağlanacağını da tayin edebilir (genel bir kural olarak, bu temas semt
temsilcileri aracılığıyla sağlanır, ama bu kurala eklemeler yapılabilir ya
da geliştirilebilir). Bu fabrika alt komitelerinin önemi göz önüne alınırsa,
her alt komitenin M.O. ile doğrudan haberleşebileceği bir adrese ve temas
listesini güven altına alabileceği gizli bir yere sahip olmasına mümkün
olduğu kadar dikkat göstermeliyiz (yani tutuklama olduğunda alt komitenin
hemen yeniden kurulabilmesi için gerekli bilgiler, Rus jandarmasının
erişemeyeceği bir yerde gizlenilmek üzere, elden geldiğince düzenli ve
eksiksiz bir şekilde Parti merkezine aktarılmalıdır). Hiç şüphesiz,
adreslerin aktarılması komitenin istediği biçimde ve elindeki olgulara
dayanılarak yapılmalı ve bu adresleri var olmayan bir "demokratik" hakka
dayanarak paylaştırma yolu tutulmamalıdır. Son olarak da, birkaç üyeden
meydana gelen bir fabrika alt komitesinin yerine, komiteden bir temsilciyi
(ve onun yedeğini) görevlendirmekle yetinmenin bazan gerekli, hatta daha
uygun olabileceğini söylemek sanırım yanlış olmayacaktır. Fabrika alt
komitesi kurulur kurulmaz, ayrı ayrı görevleri olan ve gizlilik dereceleri
ve örgütsel biçimleri farklı bir dizi fabrika grubu ve taraftar grubu örgütlemeye
girişecektir; mesela, yayınların ulaştırılmasını ve dağıtımını sağlayan taraftar grubu (bu, bize kendimizin olan gerçek bir posta servisi sağlayacak
tarzda, sadece yayınların dağıtımı için değil, aynı zamanda yayınları evlere
kadar ulaştıracak tarzda ve bütün işçilerin adreslerini ve onlara ulaşma
yollarını kesin olarak öğrenebilecek tarzda örgütlenmesi gereken en önemli
görevlerden biridir); illegal yayınları okuma (Taraftar) Gruplar; hafiyelerin izini
sürüp tespit etme grupları[**]; özel olarak sendika hareketine ve ekonomik
mücadeleye rehberlik edecek taraftar grubu; uzun konuşmaları (makinalar,
müfettişler. vb. üzerine) tamamen legal bir biçimde nasıl başlatıp
sürdüreceklerini bilen, herkesin içinde serbestçe konuşabilen, insan
tanıyabilen ve şartları görebilen ajitatör ve propagandacı (Taraftar) Gruplar
vb.[***] Fabrika alt komitesi, her türden mahfiller (ya da temsilciler) ağı
sayesinde, bütün fabrikayı, mümkün olduğu kadar çok sayıda işçiyi
kucaklamaya çalışmalıdır. Alt komitenin faaliyetlerinin başarısı, bu türden
(Taraftar) Grupların çokluğuyla. propagandacıları gezdirme yeteneğiyle ve hepsinin
üstünde de, yayınların dağıtımındaki ve bilgilerin ve mektupların
toplanmasındaki düzenli çalışmanın doğruluğuyla ölçülmelidir.
Özetleyecek olursak, genel örgütlenme tarzı kanımca
şöyle olmalıdır: tüm mahalli hareketin, bütün mahalli Sosyal-Demokrat
faaliyetlerin başında bir komite bulunmalıdır. Bu komiteden, ona tabi olan
ve birinci olarak, bütün bir işçi sınıfı kitlesini (mümkün olduğu kadar)
kucaklayan ve semt grupları ve fabrika (imalathane) alt komiteleri biçiminde
örgütlenmiş yürütme temsilcileri ağı gibi kuruluşlar ve kollar çıkmalıdır.
Bu ağ, barış zamanında yayın, gazete, broşür ve komitenin gizli
yazışmalarının dağıtımıyla uğraşacak; savaş zamanında da gösterileri ve buna
benzer kolektif faaliyetleri düzenleyecektir. İkinci olarak, komite, tüm
harekete (propaganda, ulaştırma, her çeşit yeraltı faaliyeti vb.) hizmet
eden taraftar grubu ve gruplar halinde dal budak salacaktır. Bütün gruplar, taraftar grubu ve alt komiteler vb. komite kuruluşlarının ya da komite kollarının
statüsüne sahip olmalıdır. Bunlardan bazıları Rusya Sosyal-Demokrat İşçi
Partisine katılmak isteğinde olduklarını açıkça belirtecekler ve komite
tarafından onaylandığı takdirde Partiye katılacaklar, belli görevler
üstlenecekler (komitenin talimatı ya da rızasıyla), Parti organlarının
emirlerine uymayı kabul edecekler, bütün Parti üyeleriyle aynı haklara sahip
olacaklar ve komite üyeliği için doğrudan aday sayılacaklardır vb.. Bazıları
da Rusya Sosyal-Demokrat işçi Partisine katılmayacaklar ve ya Parti
üyelerince kurulmuş mahfiller statüsünde kalacak yahut da şu ya da bu Parti
grubuyla birleşeceklerdir vb.
Hiç şüphe yok ki, bütün iç meselelerde bütün bu
(Taraftar) Grupların üyeleri, tıpkı bir komitenin bütün üyeleri gibi, eşit durumda
olacaklardır. Tek istisna, mahalli komiteyle (aynı zamanda M.O. ve M.K. ile
de) kişisel temas hakkının sadece komitenin bu amaçla tespit ettiği kişiye
(ya da kişilere) ait olmasıdır. Bu kişi, bütün diğer bakımlardan, mahalli
komiteye, M.K.'ne M.O.'na (şahsen olmamak şartıyla) önerge sunma hakkına
sahip olan diğer üyelerle eşit durumda olacaktır. Dolayısıyla, sözkonusu
istisna, asla eşitlik ilkesinin bir ihlali değil, sadece kesin gizlilik
gereklerinden doğan zorunlu bir imtiyaz olacaktır. "Kendi" grubuyla ilgili
bir haberi M.K.'ne ya da M.O.'na ulaştırmayı başaramayan bir komite üyesi,
doğrudan doğruya bir Parti görevini yerine getirmemekten sorumlu
tutulacaktır. Ayrıca, çeşitli (Taraftar) Grupların gizlilik derecesi ve örgütlenme
biçimi, görevlerinin mahiyetine bağlı olacaktır. Bu yüzden, örgütler en
geniş bir çeşitlilik içinde olacaktır ("en katı", en dar, en sınırlı
örgütlenme tarzından "en serbest", en geniş, en gevşek ve açık örgütlenme
tarzına kadar). Mesela, dağıtım gruplarında en kesin gizlilik ve askeri
disiplin sağlanmalıdır. Propagandacı gruplarında da gizlilik korunmakta, bu
gruplardaki askeri disiplin çok daha az olacaktır. Legal yayınların okunması
ya da sendikal ihtiyaç ve talepler üzerine tartışmaların örgütlenmesi için
kurulmuş işçi gruplarında daha da az gizlilik gerekecektir vb.. Dağıtım
grupları Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisine bağlı olmalı ve onun belli
sayıda üyesini ve görevlisini tanımalıdırlar. Çalışma şartlarını inceleyen
ve sendikal talepleri tespit eden grupların ille de Rusya Sosyal-Demokrat
İşçi Partisine bağlı olması gerekmez. Bir ya da iki Parti üyesiyle birlikte
eğitim çalışması yapan öğrenci, subay ve memur grupları bazı durumlarda bu
üyelerin Partili olduğunun farkında bile olmamalıdır vb. Ama bir hususta,
bütün bu yan gruplardan azami örgütlenme derecesini mutlaka talep etmeliyiz.
Şöyle ki: böyle bir gruba dahil olan her Parti üyesi bu gruptaki çalışmanın
yönetiminden resmen sorumludur ve bu grupların her birinin bileşiminin,
çalışmasının tüm işleyişinin ve bu çalışmaların muhtevasının M.K. ya da M.O.
tarafından mümkün olduğu kadar tam olarak bilinmesi için her türlü tedbiri
almakla yükümlüdür. Bu, merkezin bütün hareketi eksiksiz bir şekilde
görebilmesi, çeşitli Parti görevlerine mümkün en geniş bir çevre içinden
seçim yapılabilmesi, bütün Rusya'daki benzer nitelikte olan bütün grupların
(merkez aracılığıyla) birbirlerinin tecrübelerini öğrenebilmeleri ve ajan
provokatörlerin ya da şüpheli kişilerin belirmesi halinde uyarıda
bulunulabilmesi için gereklidir. Tek kelimeyle, her durumda mutlaka ve
hayati derecede gereklidir.
Bu nasıl yapılmalıdır? Komiteye düzenli raporlar sunarak, M.O.'na mümkün olduğu kadar çok sayıda raporu mümkün en geniş muhtevayla ileterek, M.K. ve mahalli komite üyelerinin çeşitli (Taraftar) Gruplar ziyaret etmelerini sağlayarak ve nihayet, bu taraftar gruplarıyla olan temas listesini, yani her taraftar grubu çeşitli üyelerinin adlarını ve adreslerini güven altına alınmak üzere (M.O. ve M.K.'nin Parti bürosuna) teslim etmeyi zorunlu kılarak. Ancak raporlar sunulduğu ve temaslar iletildiği zaman, belli bir taraftar grubuna mensup Parti üyesinin görevini yaptığı söylenebilir. Ancak o zaman, bir bütün olarak Parti, pratik çalışma yürüten her taraftar grubundan haberdar olabilir. Ancak o zaman, tutuklamalar ve toparlamalar bizim için bir terör olmaktan çıkabilir; çünkü çeşitli taraftar gruplarıyla temaslar korunduğu takdirde, M.K.'mizin bir delegesinin tutuklanan birinin yerine derhal yedekler bulunması ve çalışmanın sürekliliğini sağlaması her zaman kolay olur. O zaman bir komitenin tutuklanması bütün cihazı ortadan kaldıramaz, sadece, yedekleri her zaman hazır bekleyen yöneticileri götürür. Sakın, gizliliği korumak gerektiği için raporların ve temasların iletilmesi imkansızdır, denmesin. Bir kere istendikten sonra ve komitelerimiz, bir M.K.'miz ve bir M.O.'ımız olduğu sürece, raporları ve temasları teslim etmek (ya da göndermek) her zaman mümkündür ve her zaman da mümkün olacaktır.
Bu, bizi, bütün Parti örgütünün ve bütün Parti
faaliyetinin son derece önemli bir ilkesine vardırıyor: bir yandan,
hareketin ideolojik ve pratik yönetimi ve proletaryanın devrimci mücadelesi
açısından mümkün en fazla merkeziyetçilik gerekliyken; öte yandan, Parti
merkezinin (ve dolayısıyla bir bütün olarak Partinin) hareketten sürekli
haberdar edilmesi ve Partiye karşı sorumluluk açısından, mümkün en fazla
ademi merkeziyetçilik gereklidir. Hareketin yönetimi, büyük pratik tecrübe
sahibi, mümkün olduğu kadar homojen, mümkün en az sayıda profesyonel
devrimci gruplarına teslim edilmelidir. Proletarya (ve diğer halk
sınıfları), en farklı kesimlerinin en çeşitli ve en karışık (heterojen) gruplarına kadar ve mümkün en çok sayıda, harekete katılmalıdır. Parti
merkezinin elinde her zaman, sadece bu grupların her birinin faaliyetine
ilişkin kesin bilgi değil, aynı zamanda bunların bileşimine ilişkin mümkün
olduğu kadar eksiksiz bilgi de bulunmalıdır. Hareketin yönetimini
merkezileştirmeliyiz.
Aynı zamanda (istihbarat olmadan merkeziyetçilik
mümkün olamayacağına göre, sırf bu nedenden dolayı) Partinin tek tek
üyeleri, Partinin çalışmalarına tek tek katılanlar ve Partiye dahil olan ya
da bağlı bulunan her taraftar grubu açısından, Partiye olan sorumluluğu mümkün
olduğu kadar ademi merkezileştirmeliyiz. Bu ademi merkeziyetçilik, devrimci
merkeziyetçiliğin zorunlu bir ön şartı ve zorunlu bir düzeltici sidir. Ancak
merkeziyetçilik sonuna kadar uygulandığı ve bir M.K.'miz ve bir M.O.'mız
olduğu zaman, ne kadar küçük olursa olsun her grubun onlarla
haberleşebilmesi -ve sadece haberleşebilmesi degil, yılların tecrübesiyle
kurulmuş bir sistemin sonucu olarak düzenli bir şekilde haberleşebilmesi-
mümkün olacaktır. Bir mahalli komitenin tesadüfi talihsiz bileşiminden
doğabilecek vahim sonuçlar ancak o zaman giderilebilecektir.
Artık Parti içinde gerçek bir birliğe ve gerçek bir yönetim merkezinin kurulmasına yaklaştığımıza göre, şunu akıldan çıkarmamalıyız: eğer aynı zamanda, hem merkeze karşı sorumluluk açısından, hem de merkezin, Parti makinasının bütün dişli ve çarklarından haberdar edilmesi açısından azami ademi merkeziyetçilik uygulamazsak, bu merkez iktidarsız kalacaktır. Bu ademi merkeziyetçilik, genellikle hareketimizin en acil pratik ihtiyaçlarından biri sayılan iş bölümünün öteki yüzünden başka bir şey değildir. Eğer Parti merkezi, eski tipte mahalli komitelerden - yani kendini belli tipte bir devrimci çalışmaya vermeden , özel bir görev konusunda sorumluluk üstlenmeden, bir işi yüklendikten sonra onu derinlemesine inceleyip hazırlayarak sonuna kadar götürmeden, keskin lafazanlıkla muazzam bir vakit ve gücü boşa harcayan, her biri her çeşit işle uğraşan bir insan karışımından meydana gelen böylesine komiteler bir tarafta, yarısı komite tarafından bilinmeyen; diğer yarısı da komitenin kendisi gibi hantal, komitenin kendisi gibi uzmanlıktan yoksun, komitenin kendisi gibi profesyonel devrimcilerin tecrübelerinden ders çıkarmakta ve başkalarının tecrübelerinden yararlanmakta gönülsüz ve komitenin kendisi gibi "her şey hakkında" bitmez tükenmez konferanslara, seçimlere ve tüzük taslaklarına batmış durumda olanlar diğer tarafta, doğrudan pratik çalışmadan koparılmaya devam edilirlerse, ne belli bir örgütün yönetici organ olarak resmen tanınması, ne de resmi bir M.K.'nin kurulması, hareketimizin gerçekten birleşmesini ve sağlam bir militan Partinin yaratılmasını sağlayamayacaktır.
Merkezin düzgün çalışabilmesi için, mahalli komiteler
kendilerini yeniden örgütlemelidirler; uzmanlaşmalı, daha çok "iş yapan"
örgütler haline gelmeli ve şu ya da bu pratik alanda gerçek "mükemmeliyet"e
erişmelidirler.
Merkezin (şimdiye kadar olduğu gibi) öğüt vermek, ikna etmek
ve tartışmakla kalmaması, orkestrayı gerçekten yönetebilmesi için, kimin
hangi kemanı nerede ve nasıl çaldığını; her çalgının çalınması için
talimatın nerede ve nasıl alındığını ya da alınmakta olduğunu; (müzik kulak
tırmalamaya başladığında) kimin nerede ve niçin falso yaptığını; ve falsonun
giderilebilmesi için kimin nereye ve nasıl aktarılması gerektiğini kesin
olarak bilmesi gerekir. Açıkça söylemek gerekir ki, bugün için, bir
komitenin gerçek iç çalışması hakkında bildirileri ve genel yazışmaları
dışında ya hiçbir şey bilmiyoruz, ya da arkadaşlarımızın ve yakın
dostlarımızın anlattığı kadarını biliyoruz. Ama Rusya işçi sınıfı hareketine
önderlik edebilen ve otokrasiye karşı genel bir saldırıya hazırlanan dev bir
Partinin kendisini bu kadarıyla sınırlayacağını düşünmek gülünç olur. Komite
üyelerinin sayısı azaltılmalıdır. Bu üyelerden her birine hesap vermekle
yükümlü tutulacağı kesin, özel ve önemli bir görev verilmelidir. Özel, çok
küçük bir yönetici merkez kurulmalıdır. Komiteyle her büyük fabrika arasında
bağlantıyı kuran, yayınların düzenli dağıtımını yürüten ve merkeze, bu
dağıtımın ve çalışmaların tüm işleyişinin tam bir portresini sunan bir
yürütme temsilcileri ağı geliştirilmelidir. Ve son olarak, çeşitli gruplar
ve taraftar grupları kurulmalı ve bunlar çeşitli görevleri üstlenmeli ya da
Sosyal-Demokratlara yakın olan, onlara yardım eden ve Sosyal-Demokrat olmaya
hazırlanan kişileri birleştirmelidirler. Ancak bunlar yapıldığı takdirde,
komite ve merkez, bu (Taraftar) Gruplarn faaliyetinden (ve bileşiminden) sürekli
haberdar olabilir. St. Petersburg komitesinin ve bütün diğer Parti
komitelerinin yeniden örgütlenirken izleyecekleri çizgiler bunlardır ve
tüzük meselesinin o kadar önemsiz olmasının nedeni de budur.
Önerimizin amacını daha berrak bir şekilde ortaya
koyabilmek için, işe Tüzük taslağının tahliliyle başlamıştım. Ve sanırım,
buraya kadar anlattıklarımdan, Tüzük olmadan da; onun yerine, her taraftar grubu ve
çalışmaların her yönü hakkında düzenli raporlar verilmesini koyarak da
işleri yürütmenin mümkün olabileceği, okurun gözünde açıklık kazanmıştır.
Tüzüğe ne konulabilir? Komite, herkesin çalışmasına rehberlik eder (bu zaten
yeterince açık). Komite, bir yürütme grubu seçer (bu her zaman gerekli
değildir; gerekli olduğu zaman da bir Tüzük meselesi değil, merkezi, bu
grubun bileşiminden ve aday üyelerinden haberdar etme meselesidir). Komite,
çeşitli çalışma alanlarını üyeleri arasında dağıtır ve her üyeyi, komiteye
düzenli rapor sunmakla ve M.O. ve M.K.'ni çalışmaların gelişiminden haberdar
etmekle yükümlü tutar (burada da, Tüzüğe, güçlerimizin azlığı nedeniyle sık
sık uygulanamayacak bir hüküm koymaktansa, bütün görevlendirmelerden merkezi
haberdar etmek daha önemlidir). Komite, üyelerinin kimler olduğunu
kesinlikle tespit etmelidir. Yeni üyeler komiteye, kendi üyelerinin
davetiyle katılır. Komite, semt grupları, fabrika alt komiteleri ve belli
grupları tayin eder (eğer bunları sıralamaya kalkarsak sonu gelmez ve
bunları Tüzükte yaklaşık olarak sıralamanın hiçbir gereği de yoktur; merkezi
bunların örgütlenmelerinden haberdar etmek yeterlidir). Semt grupları ve alt
komiteler şu (Taraftar) Gruplar örgütlerler... Bugün için Tüzüğe böyle bir madde
koymak son derece yararsız olur. Çünkü bu türden çeşitli grupların ve alt
grupların faaliyetleri konusunda genel bir Parti tecrübesine sahip değiliz
(birçok yerde bundan tamamen yoksunuz). Bana kalırsa, böyle bir tecrübe
edinmek için gerekli olan, Tüzük değil, Parti istihbaratının
örgütlenmesidir. Şu sıralar, mahalli örgütlerimizden her biri, en azından
birkaç akşamını Tüzük tartışmasıyla geçiriyor. Bunun yerine, her üye, bu
zamanı, tüm Partiye sunmak üzere, kendi çalışması hakkında ayrıntılı ve iyi
hazırlanmış bir rapor düzenlemeye ayırsa, çalışmalar yüz kat daha ilerler.
Tüzüğün yararsız olmasının nedeni, sadece devrimci çalışmanın daima kesin bir örgütlenme biçimine uymaması değildir. Hayır, kesin bir örgütlenme biçimi gereklidir ve biz bütün çalışmalarımıza mümkün olduğu kadar böyle bir biçim vermeye çalışmalıyız. Buna, genellikle sanıldığından çok daha büyük ölçüde izin verilebilir ve bu, Tüzük sayesinde değil, sadece ve sadece (bunu durmadan tekrarlamalıyız) Parti merkezine kesin malumat iletmekle sağlanabilir. Ancak o zaman, gerçek bir sorumluluğa ve (parti içi) aleniyete dayanan gerçek bir örgütlenme biçimimiz olacaktır. Aramızdaki ciddi çatışmaların ve fikir ayrılıklarının "Tüzüğe uygun" oylama yoluyla değil de, mücadeleyle ve "istifa" tehditleriyle halledildiğini hangimiz bilmiyoruz? Parti hayatının son üç dört yılı boyunca, komitelerimizin çoğunun geçmişi böyle iç çekişmelerle doludur. Ne yazık ki, bu çekişmeler kesin bir biçim almamıştır. Eğer almış olsaydı, Parti için çok daha öğretici olur ve bizden sonrakilerin tecrübelerine çok daha fazla katkıda bulunmuş olurdu. Ne var ki, böylesine yararlı ve zorunlu bir kesin örgütlenme biçimini hiçbir Tüzük yaratamaz; bu ancak ve ancak Parti içi aleniyetle yaratılabilir. Otokrasi yönetimi altında, Parti merkezini Parti olaylarından düzenli olarak haberdar etmekten başka bir Parti içi aleniyet vasıtamız ya da silahımız olamaz.
Ve ancak biz Parti içi aleniyeti geniş çapta
uygulamasını öğrendikten sonra, çeşitli örgütlerin işleyişi konusunda
gerçekten tecrübe sahibi olabilir; ancak yılların böylesine kapsamlı
tecrübesine dayanmak, sadece kağıt üzerinde kalmayacak bir tüzük
hazırlayabiliriz.
1902 Eylülünde yazıldı. İlk defa 1902 yılında hektograf baskıyla yayınlandı.
Bütün Eserler, Cilt 6. 1904'te RSDİP Merkez Komitesince basılan broşürün metnine uygun olarak yayınlanmıştır.
Dipnotlar
[*] Komiteye, işçi kitleleriyle en çok bağı olan ve
işçi kitleleri arasında en fazla "sayılan" devrimci işçileri almaya
çalışmalıyız.
[**] İşçilere şunu anlatmalıyız: ajanların, ajan provokatörlerin ve hainlerin öldürülmesi bazen elbette kaçınılmaz olabilir. Ama bunu sistemleştirmek, hiç istenilmeyen ve hatalı bir şeydir. Ajanları izleyip açığa çıkararak zararsız kılacak bir örgüt kurmaya çalışmalıyız. Ajanların hepsiyle uğraşmak imkansızdır, ama onları açığa çıkaracak ve işçi sınıfı kitlelerini eğitecek bir örgüt kurmak hem mümkün, hem de gereklidir.
[***] Aynı zamanda, gösterilerde ve hapisten adam
kaçırma eylemlerinde vb. görevlendirilmek üzere, askeri eğitim görmüş ve
özellikle güçlü ve atılgan işçilerin alındığı savaş gruplarına da
ihtiyacımız var.
Açıklayıcı Notlar
[1*] Bir Yoldaşa Örgütsel Görevlerimiz Üzerine Mektup, St. Petersburg'lu Sosyal-Demokrat A. A. Şneyerson'un (Yeryoma) o şehirdeki sosyal-demokrat çalışmaların örgütlenme tarzını eleştiren mektubuna verilen yanıttır.
Lenin ve yakın arkadaşlarının 1895 Aralığında
tutuklanmalarından sonra, "ekonomistler" İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin
Mücadele Birliği'ni yavaş yavaş denetimleri altına aldılar. Devrimcilerin
bir yer altı ve merkezi örgütünün kurulması için mücadele dene devrimci
Marksistlerin tam tersine, "ekonomistler", siyasi mücadelenin önemini inkar
ediyor ve seçim ilkesine dayalı ve başlıca hedefi, işçilerin ekonomik
çıkarlarını dolaysızca savunmak ve karşılıklı yardım bankaları kurmak olan
geniş bir işçi sınıfı örgütünün kurulması düşüncesini ortaya atıyorlardı.
"Ekonomistler" Mücadele Birliği'ni uzun süre denetimlerinde tutarak onun
örgütsel yapısına da kendi damgalarını vurdular; Birliğin işçi sınıfı
üyeleri (sözümona işçi örgütü) suni olarak aydın üyelerden ayrıldı. Birliğin
gevşek örgütlenişi, işçilerin otokrasiye ve burjuvaziye karşı kitle çapında
devrimci mücadelesine önderlik etmeye değil, daha çok sendikal biçimde bir
mücadeleye uygundu. St. Petersburg örgütünde Iskra'cılarla "ekonomistler"
arasında gelişen mücadele, RSDİP'nin St. Petersburg Komitesinin 1902 yazında
Iskra'nın safına geçmesiyle doruğuna ulaştı.
Iskra'nın 15 Aralık 1902 tarihli 30. sayısında şöyle
deniyordu: "Haziran ayında St. Petersburg dolaylarında yapılan ve işçi
örgütünün beş semtini de temsil eden işçilerin (işçi örgütünün en yüksek
kuruluşunu meydana getiriyordu) katıldığı bir toplantıda ortaya iki mesele
çıktı. Bu meseleler şunlardı: 1) Rusya Sosyal-Demokrasisindeki iki akım:
bugüne kadar St. Petersburg'da görülen eski "ekonomist" akım ve Iskra ve
Zarya tarafından temsil edilen devrimci akım; 2) Örgütlenme ilkeleri
(sözümona "demokratizm" ya da bir "devrimciler örgütü"). Her iki meselede de
bütün işçiler oybirliğiyle "ekonomizmi" ve "demokratizm"e karşı çıktılar ve
Iskra akımının safında yer aldılar."
St. Petersburg Mücadele Birliğini Iskra'nın
örgütlenme ilkelerinin ruhuna uygun olarak yeniden inşa etmek için, Iskra
örgütünün, işçi örgütünün ve St. Petersburg komitesinin temsilcilerinden
oluşan bir komite kuruldu. Ama Tokarev'in başını çektiği "ekonomistler", St.
Petersburg Komitesinin Iskra'nın tutumunu destekleme kararına
katılmadıklarını bildirdiler; sözümona İşçi Örgütleri Komitesini kurdular ve
Iskra'cılara karşı mücadeleye giriştiler. Iskra'cılar işçilerin desteği
sayesinde mevzilerini korudular ve St. Petersburg örgütü içindeki
durumlarını sağlamlaştırdılar.
Lenin'in Parti örgütlenmesi için planını
geliştirdiği ve somut olarak biçimlendirdiği Bir Yoldaşa Mektup, St.
Petersburg'a, "ekonomistler"e karşı mücadele en yüksek noktasına ulaştığı
bir sırada vardı. Mektubun hektografla kopyası çıkarıldı, elle çoğaltıldı ve
St. Petersburg'lu Sosyal-Demokratlar arasında dağıtıldı. 1903 Haziranında
Sibirya Sosyal- Demokrat Birliği tarafından RSDİP'nin Örgütlerindeki Eski
Devrimci Çalışma Üzerine (Bir Yoldaşa Mektup) illegal olarak yayınlandı. Bu
mektup RSDİP Merkez Komitesi tarafından ayrı bir broşür olarak da yayınlandı
ve broşürü baskıya bizzat hazırlayan Lenin ona bir önsöz, bir de ek yazdı.
Mektup, Sosyal-Demokrat örgütlerde geniş çapta dağıtıldı. 1902-05 yıllarını
kapsayan polis arşivleri, Moskova, Riga ve Don Rostov'u, Nahcevan,
Nikolayev, Krasnoyarsk, Irkutsk ve diğer yerlerde yapılan polis
baskınlarında bu mektubun ele geçtiğini ortaya koyuyor.
SBKP Merkez Komitesinin Marksizm-Leninizm
Enstitüsü'nün arşivlerinde; Mektup'un sadece ilk sayfasının el yazması
bulunmaktadır. Bu sayfada Lenin'in elyazısıyla şu not vardır: "Genel olarak
St. Petersburg Komitesine ve özel olarak da Yeryoma yoldaşa (Lenin'den)."
[2*] Buradaki "taslak", St. Petersburg şehrindeki
devrimci çalışmayla ilgili tüzük taslağıdır, yoksa RSDİP'nin genel tüzüğü
değil. Metnin bazı yerlerinde "taslak" yerine "tüzük" kullanılıyor . (Ç.N.)
[3*] (Taraftar) Grubu (circle): Partili ve Partisiz
devrimcilerden meydana gelen geniş grup. (Taraftar) Grubu, Parti hücresi değildir. (Ç.N.)
[4*] Parti içi aleniyet, herkesin herşeyi bilmesi
anlamında değil, parti faaliyetlerinin merkez tarafından bilinmesi
anlamındadır. (Ç.N.)