Header Ads

Header ADS

Bugün ve Sosyalizmin tam Zaferinden Sonra Altın ın Önemi Üzerine

V. I. Lenin
5 November, 1921
Pravda No. 251, November 6-7, 1921;
Collected Works, Volume 33, pages 109-116

Büyük devrimin yıl dönümünü kutlamanın en iyi biçimi, dikkatleri devrimin çözülmemiş görevleri üzerinde yoğunlaştırmaktır. Devrim tarafından henüz çözülmemiş temel görevlerin bulunduğu, bu görevle­ri çözmek için yeni bir şeylerin (devrimin şimdiye kadar yaptıkları açısından yeni bir şeyler) benimsenmek gerektiği durumlarda devrimi bu biçimde kutlamak özellikle yerinde ve gereklidir. 

Şu an devrimimiz için yeni olan, ekonomik inşanın temel sorunlarında "reformist", tedrici, ve dikkatli biçimde dolaylı yollardan geçen faaliyet yöntemlerine başvurma zorunluluğudur. Bu "yenilik" -gerek teorik, gerekse de pratik-bir dizi soru, tereddüt ve kuşkuya yol açmaktadır. 

Teorik soru şöyledir: Bütünlüğü içinde devrimin genelde muzaf­fer seyri göz önüne alındığında, aynı savaş alanında bir dizi en devrimci eylemden sonra olağanüstü "reformist" eylemler nasıl açıklanabilir? Burada "mevzileri terk etmek", "çöküşü kabul etmek" ya da benzeri bir şey söz konusu değil midir? Yan-feodal tipli gericilerden Menşevikle­re ya da İkibuçukuncu Enternasyonal 'in diğer şövalyelerine kadar düşmanlar elbette böyle olduğunu söylüyorlar. Zaten bunlar her vesileyle ve vesilesiz bu tür açıklamalar yaptıkları için düşmanlar. Bu sorunda bütün partilerin -feodallerden Menşeviklere kadar- dokunaklı birliği sadece, bütün bu partilerin proleter devrim karşısında gerçekten "bir gerici kitle oluşturduğunu bir kez daha kanıtlamaktadır (tıpkı -geçerken belirtelim -
Engels'in Bebel'e 1875 ve 1884'teki mektuplarında önceden gördüğü gibi).

Fakat dostlar arasında da belli ... "kuşkular" var.

Büyük sanayiyi yeniden kuracağız ve onunla küçük köylü tarımı arasında doğrudan ürün mübadelesini yoluna koyup İkincisinin toplumsallaşmasını teşvik edeceğiz. Büyük sanayiyi yeniden kurmak için köylülerden zoralım aracılığıyla kredi olarak belli miktarda gıda maddesi ve ham madde alacağız. Üç yılı aşkın süre, 1921 ilkbaharına kadar uyguladığımız plan (ya da yöntem, sistem) buydu. Yerine yeni bir toplumsal ve ekonomik biçim koymak için eskinin doğrudan ve tamamen yıkılması anlamında göreve devrimci biçimde girişmekti bu.

1921 ilkbaharından bu yana meselelere bu tarzda yaklaşmak yerine, bu plan, bu yöntem, bu davranış sistemi yerine bambaşka, reformist bir tarzı, yani eski toplum ve ekonomi biçimini, ticareti, küçük işletmeyi, küçük girişimciliği, kapitalizmi yok etmek değil, bilakis dikkatle ve yavaş yavaş onları ele geçirerek ya da onları sadece canlandıkları ölçüde devlet düzenlemesine tabi kılarak, ticareti, küçük girişimciliği, kapitalizmi canlandırmaya koyduk (henüz koymadık, hala koymaya çalışıyoruz ve bunu henüz kavramadık)

Göreve bambaşka bir yaklaşım biçimi bu.

Daha önceki, devrimci biçimle karşılaştırıdığında bu reformist bir yöntemdi (devrim, eskiyi kökünden ve temelinden yıkan bir değişiklik demektir, mümkün olduğunca az yıkma gayreti içinde dikkatlice, yavaş ve tedrici olarak değiştiren bir değişiklik değil).

Peki, devrimci yöntemleri denedikten, bunların başarısızlığını kabul ettikten sonra reformist yöntemlere geçmeniz, devrimin bir bütün olarak bir hata olduğunu açıkladığınızı kanıtlamaz mı? Bu, devrimle değil, reformlarla başlamak gerektiğini ve reformlarla yetinmek gerek­tiğini kanıtlamaz mı?

Menşevikler ve benzerleri böyle bir sonuç çıkarıyorlar. Ne var ki bu sonuç ya bir safsatadır ve politikada "şeytana pabucunu ters giydi­ren'1erin basit bir dolandırıcılığıdır, ya da gerçek bir sınavdan "geçmemiş" olanların çocukluğudur. Gerçek bir devrimci için en büyük tehlike -hatta tek tehlike-devrimciliği abartmak, devrimci yöntemleri yerinde ve başarıyla uygulamanın sınırlarını ve koşullarını unutmaktır. Gerçek devrimciler çoğunlukla "devrimi" büyük harflerle yazmaya, "devrim"i ilahi bir niteliğe yüceltmeye, başları dönmeye ve hangi alanda, hangi koşullar altında ve hangi faaliyet alanında devrimci davranmayı ve hangi anda, hangi koşullar altında ve hangi faaliyet alanında reformist davranmayı bilmek gerektiğini soğukkanlılıkla ve akıllıca düşünme, tartma, sınama yeteneklerini yitirmeye başladıklarında şapa oturmuşlardır. Gerçek devrimciler (dış yenilgi anlamında değil, davalarının içten çöküşü anlamında) soğukkanlılığı yitirdiklerinde ve "bü­yük, muzaffer ve dünyayı kapsayan" devrimin, bütün görevleri, bütün koşullar altında ve her türlü faaliyet alanında mutlaka devrimci biçim­de çözebileceği ve çözmesi gerektiği zannına kapıldığında -ama bu durumda mutlaka--yok olurlar.

Böyle bir şeyi "aklından geçiren" kaybedilmiştir, çünkü temel bir sorunda kafasına bir aptallık koymuştur ve amansız bir savaş sırasında (devrim en amansız savaştır) aptallığın cezası yenilgidir.

"Büyük, muzaffer ve dünyayı kapsayan" devrimin sadece devrim­ci yöntemler kullanabileceği ve kullanması gerektiği de nereden çık­maktadır? Hiçbir yerden. Ve bu, doğrudan doğruya ve kesinlikle yan­lıştır. Bu anlayışın yanlışlığı, eğer Marksist zemin terkedilmemişse salt teorik düşünceler temelinde kendiliğinden açıktır. Bu anlayışın yanlış­lığı devrimimizin deneyimiyle de doğrulanmaktadır. Teorik olarak: Bir devrim sırasında, başka zamanlarda olduğu gibi, aptallıklar yapılacaktır, der Engels ve doğruyu söyler.-İnsan mümkün olduğunca az aptallık yapmaya ve yaptıklannı mümkün olduğunca çabuk düzeltmeye çalış­malıdır, bu arada hangi görevlerin ne zaman devrimci yöntemlerle çö­zülebileceğini, hangilerinin çözülemeyeceğini mümkün olduğunca so­ğukkanlı bir şekilde dikkate almalıdır. Kendi deneyimimiz: Brest Barışı hiç de devrimci değil, tersine reformist, hatta reformist olmaktan da kötü bir tavrın dikalasıydı, çünkü geriye yönelik bir tavırdı, oysa refor­mist tavırlar yavaş, dikkatli ve kural olarak geriye doğru değil adım adım ileriye doğru giderler. Brest Barışı 'nı imzalama taktiğimizin doğ­ruluğu bugün öylesine kanıtlanmış, herkes için açık ve kabul edilmiştir ki, bu konuya ilişkin söz söylemek gereksizdir.

Devrimimizin sadece burjuva-demokratik çalışması tamamen so­nuna kadar götürülmüştür. Ve bundan gurur duymakta çok haklıyız. Onun proleter ve sosyalist çalışması üç ana şeyden oluşur: 
1) Emper­yalist dünya savaşından devrimci çıkış; dünyanın iki kapitalist haydut grubunun kıyımını teşhir etmek ve boşa çıkarmak; bu, tarafımızdan tamamen yerine getirilmiştir; bütün yönleriyle bunu sadece bir dizi ül­kede devrim sonuna götürebilirdi. 

2) Sovyet sistemini, proletarya dik­tatörlüğünü gerçekleştime biçimini yaratmak. Dünyada bir dönüm noktası sağlanmıştır. Burjuva-demokratik parlamenterizm çağı sona ermiştir. Dünya tarihinde yeni bir dönem başlamıştır: proletarya dikta­törlüğü çağı. Sovyet sistemini ve proletarya diktatörlüğünün bütün bi­çimlerini sadece bir dizi ülke geliştirecek ve tamamlayacaktır. Ülke­mizde bu alanda daha tamamlanmamış çok çok fazla şey vardır. Bunu görmemek affedilmez olur. Düzenlemek, değiştimıek, yeniden baştan başlamak - bunu daha birçok kez yapmak zorunda kalacağız. Üretici güçlerin ve kültürün gelişmesinde ileriye ve yukarıya doğru unnandı­ğımız her basamağa, Sovyet sistemimizin yeniden düzenlenmesi ve bi­çimlendirilmesi eşlik etmek zorundadır ve biz ekonomik ve kültürel açıdan çok alçak bir basamakta bulunuyoruz. Önümüzde daha pekçok değişiklik var ve bunu "mahzurlu bulmak" saçmalığın (hatta saçmalık­tan da kötü bir şeyin) dikalası olacaktır. 

3) Sosyalist düzenin temelleri­nin ekonomile inşası. Bu alanda en önemli, en temel şey henüz sonuna kadar götürülmemiştir. Ne var ki bu bizim gerek ilkesel, gerekse de pratik açıdan, gerek şu dönemde RSSFC'nin bakış açısından, gerekse de uluslararası açıdan en güvenilir meselemizdir.

En önemli şey esas olarak tamamlanmadığından, bütün dikkat bu­raya yöneltilmelidir. Ve burada zorluk geçişin biçiminde yatmaktadır.
"Genel olarak devrimci ve sosyalizm taraftarı, ya da komünist ol­mak yetmez" diye yazmıştım 1918 Nisanı'nda "Sovyet İktidarı'nın En Yakın Görevleri"nde. "Verili her anda, tüm zinciri sımsıkı elde tut­mak ve bir sonraki halkaya geçişi esaslı bir şekilde hazırlamak için var gücünle asılman gereken zincirin o özel halkasını bulmayı bilmek gerekir, ve  olayların tarihsel zincirde halkların düzeni, biçimi, bağıntısı , birbirinden farkı , bir demircinin yaptığı normal bir zincirdeki gibi kolay ve basit değildir."
Şu anda, sözünü ettiğimiz faaliyet alanında iç ticaretin canlandırılması ve devlet tarafından doğru biçimde düzenlenmesı (yönetilmesi) böyle bir halkadır. Olayların tarihsel zinciri içinde, 1921.-1:922nin sosyalist inşaya geçiş biçimleri içinde, biz proleter devlet iktidarının, biz yönetici Komünist Partisi'nin "var gücüyle asılmak zorunda olduğu " bu "halka" ticarettir. Bu halkaya şimdi yeterince güçlü "asılırsak" ya­kın gelecekte kesinlikle zincirin tümüne egemen olacağız. Başka türlü bütün zincire egemen olamayız, sosyalist toplumsal-ekonomik ilişkilerin temellerini yaratamayız.

Bu tuhaf görünüyor. Komünizm ve ticaret?! Birbirine hiç uyma yan, birbirinden uzak, uygunsuz bir şey. Fakat iktisaden düşünüldüğünde, bunlar birbirine komünizmin küçük köylü, ataerkil tarımdan uzak olduğundan daha uzak değildir.

Dünya çapında zafer kazandığımızda, dünyanın en büyük kentle­rinden bazılarının caddelerinde altından genel tuvaletler inşa edeceğimizi düşünüyorum. Bu, 1914-1918 "büyük kurtuluş" savaşında, Brest Barışı'nın mı, yoksa Versailles Barışı'nın mı daha kötü olduğu yönün-deki büyük soruyu karara bağlamak için yürütülen savaşta, altın uğruna nasıl on milyon insanın katledildiğini, nasıl otuz milyon insanın sa­kat bırakıldığını ve yine altın uğruna, yaklaşık 1925 ya da 1928 yıllan dolaylarında Japonya ile Amerika, İngiltere ile Amerika, ya da benzerleri arasındaki bir savaşta nasıl yirmi milyon insanı katletmeye ve alt­mış milyon insanı sakat bırakmaya hazırlandıklarını unutmamış kuşak­lar için, altının en "adil" ve en çarpıcı öğretici kullanımı olacaktır. 

Fakat altının sözünü ettiğimiz kullanımı ne kadar "adil", ne kadar yararlı, ne kadar insancıl da olsa şunu söylüyoruz: Bu noktaya ulaşa­bilmek için daha birkaç on yıl boyunca, 1917-1921 arasında çalıştığı­mız gibi, fakat çok daha geniş bir faaliyet alanında aynı gayret ve ba­şarıyla çalışmak zorundayız. Ne var ki şimdilik RSSFC'de altını tu­tumlu kullanmak, onu mümkün olduğunca pahalı satmak ve karşılığın­da mümkün olduğunca ucuz mal satın almak zorundayız. Köprüyü ge­çesiye kadar ayıya dayı demek zorunludur; fakat doğru dürüst bir in­san toplumunda olması gerektiği gibi bütün ayıların yok edilmesine gelince, şu bilge Rus ata sözüne dayanmak istiyoruz: "Savaşa giderken değil, savaştan dönerken övün ...

Eğer küçük çiftçilerin yanı sıra elektrik hatları ağıyla örülmüş mükemmel makineleşmiş büyük sanayi, gerek teknik kapasitesi, gerekse de örgütsel "üstyapıları" ve ilinekleri itibariyle küçük çiftçilere, eskisinden daha iyi ürünü daha fazla miktarda daha hızlı ve daha ucuz temin etme yeteneğine sahip bir sanayi'yoksa, on milyonlarca küçük çiftçiyle büyük sanayi arasında olanaklı tek ekonomik ilişki ticarettir. Dünya çapında bu "eğer" çoktan gerçekleşmiştir, bu koşul çoktan vardır, fakat sanayinin tarımla yeni bağını bir çırpıda ve doğrudan ger­çekleştirme, canlı gerçek1ik haline getirme, pratikte yoluna koyma gi­rişiminde bulunmuş tek bir ülke, hem de en geri kapitalist ülkelerden biri, bu görevi bir "hücum'1a çözememiştir ve şimdi bu görevi bir dizi yavaş, tedrici, dikkatli "kuşatma" operasyonuyla çözmek zorundadır. 

Ticarette ustalaşmayı, ona yön vermeyi, belli sınırlar koymayı proletarya iktidarı yapabilir. Küçük, çok küçük bir örnek: Donetz Hav-zası 'nda kısmen büyük devlet ocaklarında emek üretkenliğinin artması sayesinde, kısmen ise küçük köylü ocaklarının kiralanması sayesinde küçük, henüz son derece küçük fakat tartışma götürmez bir ekonomik canlanma başlamıştır. Böylece proleter devlet iktidarı diyelim ki yüzde yüzlük maliyet fiyatına az (ileri ülkeler açısından son derece önemsiz, fakat bizim yoksulluğumuz içinde yine de önemli) miktarda ek kömür elde ediyor ve sonra bu kömürü devlet kuruluşlarına yüzde yüzyirmi, özel kişilere yüzde yüzkırktan satıyor. (Parantez içinde belirteyim ki, verdiğim rakamlar tamamen keyfidir, çünkü, birincisi, doğru rakamları bilmiyorum ve ikincisi, bilseydim de şimdi açıklamazdım). Öyle görü­nüyor ki, son derece mütevazı ölçüde de olsa sanayiyle tarım arasında değiş-tokuşu becermeye, büyük ticareti becermeye başladık, mevcut küçük, geri ya da büyük fakat güçsüzleşmiş, harabolmuş sanayiye sa­rılma, mevcut ekonomik temelde ticareti canlandırma, sade ortalama köylüye (o ise kitlesel bir figürdür, kitlenin temsilcisi, doğal gücün ta­şıyıcısıdır) ekonomik canlanmayı hissettirebilme ve büyük Sanayinin yeniden inşasında ondan daha sistemli, inatçı ve başarılı bir çalışma için yararlanma görevini becermeye başladık. 

Ticareti düşüncesizce küçümseme özelliğine sahip "duygusal sos­yalizm"e ya da eski Rus, yarı-feodal yan-köylü ataerkil havaya düş­memeliyiz. Köylülüğün proletaryayla bağını sağlamlaştrmak için, yı­kılmış ve güçten düşmüş ülkede ekonomiyi derhal canlandırmak için, sanayiyi kalkındırmak ve örneğin elektrifikasyon gibi başka, daha kap­samlı, daha derin önlemleri kolaylaştırmak için bütün ekonomik geçiş biçimlerini kullanabiliriz ve gerektiğinde bunları kullanmayı bilmek zorundayız. 

Reformlarla devrim arasındaki ilişki sadece Marksizm tarafından tam ve doğru tanımlanmıştır; ki Marx bu ilişkiyi sadece tek bir yanından, yani proletaryanın tek bir ülkede de olsa bir ölçüde sağlam, bir öl­çüde kalıcı ilk zaferinden önceki koşullar altında görebildi. Bu koşul­lar altında doğru bir ilişkinin esası şuydu: Reformlar proletaryanın devrimci sınıf mücadelesinin yan ürünüdür. Tüm kapitalist dünya için bu ilişki, proletaryanın devrimci taktiğinin temelini oluşturur, İkinci Enternasyonal'in satılık liderlerinin ve yarı titiz, yarı ürkek İki buçu­kuncu Enternasyonal şövalyelerinin çarpıtıp kararttıkları işin ABC'sini oluşturur. Proletaryanın tek bir ülkede de olsa zaferinden sonra reformlarla devrim arasındaki ilişkide yeni bir şey ortaya çıkar. Prensip­te mesele eskisi gibi kalır, fakat biçimde şahsen Marx'ın önceden göremeyeceği ve sadece Marksizmin felsefesi ve politikası zemininde kavranabilecek bir değişiklik olur. Neden Brest geri çekilişini doğru uygulayabildik? Çünkü öyle ilerlemiştik ki, geri çekilecek alana sahiptik. Baş döndürücü bir hızla, birkaç hafta içinde, 7 Kasım (25 Ekim) 1917'den Brest Barışı'na kadar Sovyet devletini kurmuş, emperyalist savaştan devrimci yolla çıkmış, burjuva-demokratik devrimi sonuna kadar götürmüştük, öyle ki muazzam geri çekilme hareketi (Brest Barışı) bile bize hala, "nefes molası"ndan yararlanıp Kolçak, Denikin, Yudeniç, Pilsudski, Vrangel'e karşı muzaffer biçimde ilerlememiz için kesinlikle yeterli pozisyonlar bırakmıştı. 

Proletaryanın zaferinden önce reformlar devrimci sınıf mücadele sinin yan ürünüdür. Bunun yanı sıra zaferden sonra reformlar (uluslararası çapta eskisi gibi "yan ürün" olarak kalırken) zaferin gerçekleştiği ülke için, büyük çabaların ardından şu ya da bu geçişin devrimci uygulanışı için güçlerin açıkça yetmediği durumlarda gerekli ve haklı bir nefes molası olurlar. Zafer öyle büyük bit "güç stoku" sağlar ki, Zorunlu bir geri çekilmeye bile dayanılabilir - hem maddi, hem manevi anlamda dayanılabilir. Maddi anlamda dayanmak, düşmanın bizi tamamen yenilgiye uğratamaması için yeterli güç üstünlüğünü korumak demektir. Manevi anlamda dayanmak; kendini demoralize ettirmemek, dezorganize ettirmemek, durumu soğukkanlılıkla değerlendirmeye devam etmek, cesareti ve akıl sağlamlığını korumak, çok olsa da ölçülü geri çekilmek, geri çekilmeyi tam zamanında durdurabilecek ve yeni· den saldırıya geçebilecek şekilde geri çekilmek demektir. 

Devlet kapitalizmine geri çekildik. Fakat ölçülü geri çekildik. Şimdi ticaretin devlet tarafından düzenlenmesine geri çekiliyoruz. Fakat ölçülü geri çekileceğiz. Şimdiden bu geri çekilmenin sonunun görülebildiğinin belirtileri; fazla uzak olmayan bir gelecekte bu geri çekilişi durdurma olanağı görülmektedir. Bu zorunlu geri çekilmeyi ne kadar bilinçli, ne kadar birlik içinde, ne kadar önyargısız gerçekleşti­rirsek, bu geri çekilişe o kadar hızlı son verebiliriz ve muzaffer yürüyüşümüz o kadar güvenli, hızlı ve geniş olacaktır. 

5 Kasım 1921
V. I. Lenin
5 November, 1921
Pravda No. 251, November 6-7, 1921;
Collected Works, Volume 33, pages 109-116

Blogger tarafından desteklenmektedir.