Header Ads

Header ADS

PROLETER YÜKSEK ÖGRENİM GENÇLiGİNİN BİRİNCİ BİRLİK KONFERANSI ' NA

Stalin

15 Nisan 1925

Yoldaşlar!

Temsilcileriniz partinin görevleri ve proleter yüksek öğrenim gençliği içerisindeki parti faaliyeti üstüne konuşmamı önerdiler.

Bu konuda size birkaç söz söylememe izin verin. Bugünkü koşul­ların özelliği, ülkemiz proletaryasının, sosyalist inşa için olmazsa olmaz koşulları yaratmış olmasıdır. Sosyalizmin, kapitalistlerin ve toprak sahiplerinin yenilmiş ve  kovulmuş olduğu tek bir ülkede inşa edilemeyeceği doğru değildir. Proletarya diktatörlüğüne sahip olan, devasa yardımcı güç kaynaklarına ve bütün ülkeler proleterlerinin desteğine sahip olan bir ülke; böyle bir ülke sosyalizmi inşa edebilir ve etmek zorundadır. Lenin, ülkemizin "eksiksiz sosyalist bir toplumun kurulması için" bütün koşullara sahip olduğunu söy­lerken haklıydı. Bugünkü koşulların özelliği, onu süslü bir ikonadan sıradan günlük pratik bir işe, bir olguya dönüştürerek, sosyalizmin inşasında ciddi adımlar atmayı başarmış olmamızdır.

Bu inşa işinde yüksek öğrenim gençliğinin rolü ne olmalıdır?

Rolü kuşkusuz önemli, hatta birincildir. Yüksek okullar ye komünist yüksek okullar, işçi fakülteleri ve teknik okullar; bunlar ekonomik ve kültürel alanda önder kadroların yetiştirilmesine yönelik okullardır. Doktorlar ve iktisatçılar, kooperatifçiler ve peda­goglar, maden mühendisleri ve istatistikçiler, teknisyenler ve kim­yagerler, tarım uzmanları ve yol inşa mühendisleri, veterinerler ve orman mühendisleri, elektrik mühendisleri ve makinistler; bunların hepsi, yeni toplumun inşasının, sosyalist ekonominin ve sosyalist kültürün inşasının gelecekteki komutanlarıdır. Yeni toplum, yeni önder kadrolar olmadan kurulamaz, tıpkı yeni bir ordunun, yeni komutanlar olmadan kurulamayacağı gibi. Yeni önder kadroların üstünlüğü, bir avuç zenginin çıkarına emekçilerin sömürülmeyle değil, bir avuç sömürücüden emekçileri kurtarmayla görevli olma­larıdır. En önemlisi, yüksek okul öğrencilerinin -işçiler ve köylüler, partililer ve partisizler- bu şerefli rolü kavramaları ve korktukların­ dan değil, inandıkları için bilinçle getirmeye başlamalarıdır.

Yani proleter yüksek öğrenim gençliğini sosyalist ekonominin ve sosyalist kültürün bilinçli inşaatçısı durumuna getirmek; bu, parti­nin birinci görevidir.

Ancak yeni toplum, emekçilerin dolaysız desteği olmadan, salt önder kadroların gücü ile inşa edilemez. Sosyalizmin inşası için, tek başına yeni önder kadroların bilgileri yetersizdir. Ek olarak bu önder kadroların emekçi kitlelerin güvenine ve desteğine ihtiyacı vardır. Kapitalizm altında çalışan eski yönetici kadroların özelli­ ği, işçi ve köylülerden koparılmış olmalarıydı; kendilerini emekçi kitlelerin üstüne koymaları, bu kitlelerin ne güvenine ne desteğine değer vermeleri, böylece de hem birinden hem de ötekinden yoksun kalmalarıydı. Ülkemiz için bu yol tamamen kullanılamaz durum­ dadır. Yeni ekonominin ve yeni kültürün inşasında yeni yönetici kadroların kendilerine yeni demelerinin esas sebebi, yöneticiliğin eski yollarından kesin ve dönülemeyecek şekilde kopmanın zorun­ lu olmasıdır. Yöneticiler, kitlelerden kopmamalı, tersine onlarla kenetlenmelidir; kendilerini kitlelerin üstüne koymamalı, aksine, onların önünde yürümeli, onları sürüklemelidirler; onlarla yaban­ cılaşmamalı, tersine, kaynaşmalı ve kitlelerin güvenini ve desteğini kazanmalıdırlar; bunlar, yeni lider kadroların önderliklerinin yeni yollarıdır. Bunlar dışında herhangi bir sosyalist inşa düşünülemez.

Yani. proleter yüksek öğrenim gençliğinin kendisini emekçi kit­ lelerin kopmaz bir parçası olarak görmesini sağlamak; öğrencilerin kendilerini toplumsal insanlar olarak hissetmelerini ve gerçek top­ lumsal insanlar olarak davranmalarını sağlamak; bu, partinin ikinci görevidir.

Gelelim özel olarak komünist yüksek okul öğrencilerine. Komü­nist yüksek okul öğrencilerinin bilimlerde pek başarılı olmadığı söyleniyor. Bu açıdan partisizlerin epeyce gensinde kaldıkları söyleniyor. Komünist yüksek okul öğrencilerinin "yüksek politika"ile ilgilenmeyi yeğledikleri, zamanlarının üçte ikisini "dünya sorun­ları" üstüne bitmek bilmeyen tartışmalarla savurdukları söyleniyor. Bütün bunlar doğru mu? Ben doğru olduğuna inanıyorum. Ama eğer bu doğru ise, bundan en azından iki sonuç çıkar. Birincisi, komünist öğrenciler sosyalist inşanın kötü yöneticileri olma teh­ likesi altındalar, çünkü sosyalist toplum inşası bilimlere hakim olmadan yönetilemez. İkincisi, yeni önder kadroların yetiştirilmesi işini, yerlerini yeni insanlarla doldurmamız gereken eski profesör­lerin tekeline dönüştürme riskine giriyoruz, çünkü yerlerinin yeni bilim adamlarıyla doldurulmasını, bilimi edinmek istemeyen veya edinmeyi bilmeyen insanlarla başaramayız. Bu arada, tüm bunların kaçınılmaz olarak sosyalist eserin inşasında bütüne ilişkin doğrudan bir tehdit haline geleceğindense, hiç bahsetmiyorum.

Böyle bir durum kabul edilebilir mi? Bunun yapılamayacağı açıktır. Bu nedenle komünist yüksek okul öğrencileri ve genel olarak Sovyet yüksek okul öğrencileri, kesin ve açık bir biçimde öncelikli görevlerini şu şekilde saptamalıdırlar: Bilimlere hakim olmak ve eski profesörler mevcudunu yeni, Sovyet insanlarıyla değiştirmek. Bununla hiçbir şekilde, öğrencilerin siyaseti bir kenara bırakmaları gerektiğini kastetmiyorum. Kesinlikle. Ben sadece komünist öğrencilerin politik faaliyetlerini bilimlerin edinilmesiyle birleştirmeyi bilmesi gerektiğinden bahsediyorum. Böyle bir birleşime ulaşılma­sının zor olduğu söyleniyor. Bu elbette doğrudur. Fakat komünistler ne zamandan beri güçlüklerden korkuyor? İnşamızın yolu üzerin­ deki güçlükler, onlarla mücadele etmemiz ve onları aşmamız için varlar. Ayrıca bir durumu daha dikkate almak gerekiyor. Devrimci alışkanlık ve gelenekleriyle, düşünce atıllığına ve düşünce tembel­liğine karşı mücadelesi ile ülkemizin, bilimlerin yeşermesi için en uygun toprağa sahip olduğunu düşünüyorum. Kapitalist okulun eski profesörlerinin özelliği olan küçük burjuva dar kafalılığın ve rutinciliğin bilimin ayağında bir pranga gibi durduğundan hemen kimse şüphe duymayacaktır. Tam ve özgür bilimsel yaratıcılığa ancak kendisini bu olumsuzluklardan kurtarmış olan yeni insan­ların yetenekli olduğundan herhalde kimse şüphe duymayacaktır. Ülkemizin, bu açıdan prangalardan kurtulmuş bilimlerin kalesi ve zemini haline dönüşeceği muhteşem bir geleceği var. Bu yolda adım atmaya başladığımızı düşünüyorum. 

Komünist yüksekokul öğren­cileri bilimin gelişmesinin büyük yolundan uzak dursalar bu, üzücü ve adlarına yaraşmayan bir şey olmaz mıydı? Bu nedenle bilimlerin edinilmesi şiarının özel bir anlamı var.

Yani proleter yüksek okul öğrencilerinin, her şeyden önce de komünist öğrencilerin bilimlerin edinilmesinin gerekliliğini kavra­malarını ve edinmelerini sağlamak; bu, partinin üçüncü görevidir.

Selamımı kabul edin

Stalin

15 Nisan 1 925
Blogger tarafından desteklenmektedir.