Header Ads

Header ADS

YOLDAŞ ALEKSANDER İLYİÇ NOTKİN'E YANIT


21 Nisan 1952
Stalin
Yoldaş Notkin!

Sorduğunuz soruları acil saymadığım için yanıtlamakta ace­le etmedim. Acil olan ve doğal olarak dikkatleri sizin mektubu­nuzdan uzaklaştıran başka acil sorunların varlığı bunu daha da zorunlu kıldı.

Nokta nokta yanıtlıyorum.


Birinci Nokta
"Notlar"da toplumun bilimin yasaları karşısında çaresiz ol­n;ıadığı, insanlar ekonomik yasaları anladıklarında, bunları, top­lum yararına kullanabilecekleri ünlü genel kuralı vardır. Bu ge­nel kuralın diğer toplum biçimleri için genelleştirilemeyeceğini, bunun yalnızca sosyalizm ve komünizmde geçerli olduğunu, ör­neğin kapitalizmde ekonomik süreçlerin elemanter karakterinin, topluma, ekonomik yasaları toplum yararına kullanma olanağı vennediğini iddia ediyorsunuz. 

Bu doğru değil. Burjuva devrimi çağında, örneğin Fransa'da burjuvazi feodalizme karşı üretim ilişkilerinin üretici güçlerin karakteriyle mutlak uyumu ünlü yasasından yararlandı, feodal üretim ilişkilerini ortadan kaldırdı ve bu üretim ilişkilerini feo­dal düzenin bağrında büyüyüp gelmiş üretici güçlerin karakteriyle uyumlu hale getirdi. Burjuvazi bunu özel yeteneklerine dayanarak değil, bundan çok büyük çıkarı olduğu için yaptı. Fe­odal. beyler, buna karşı, kafasızlıklarından değil, bu yasanın ger­çekleştirilmesini engellemekte çok büyük çıkarları olduğu için direndiler. 

Aynı şey ülkemizde sosyalist devrim üzerine de söylenmeli­dir. İşçi sınıfı, üretim ilişkilerinin üretici güçlerin karakteriyle mutlak uyumu yasasından yararlandı, burjuva üretim iiişkilerini ortadan kaldırdı, yeni, sosyalist üretim ilişkilerini yaratt. ve üre­tici güçlerin karakteriyle uyumlu hale getirdi: Bunu özel yete­neklerine dayanarak değil, bunda büyük çıkan olduğu için ya­pabildi. Burjuva devrimin şafağında ilerici bir güçken, kar­şı-devrimci bir güce dönüşmüş olan burjuvazi, bu yasanın ger­çekleştirilmesine bütün araçlarla direndi. Örgütsüzlüğü sonu­cunda ve ekonomik süreçlerin elemanter karakteri onu direnişe zorladığı için değil, öncelikle, bu yasanın.gerçekleştirilmeme­sinden çok çıkarı olduğu için direnmişti burjuvazi. 

Bundan şu sonuç çıkıyor: 

1) Ekonomik süreçlerden, ekonomik yasalardan toplum yararına yararlanılması, şu ya da bu ölçüde yalnızca sosyalizmde ve komünizmde değil, başka sistemlerde de gerçekleşir. 

2) Ekonomik yasalardan yararlanılması sınıflı toplumda her zaman ve her yerde sınıfsal motifler temelinde gerçekleşir, bu­rada ekonomik yasalardan toplum yararına yararlanılmasının bayraktarlığını her zaman ve her yerde ilerici sınıf yapar, za­manları geçmiş sınıflar ise buna karşı direnirler. Ancak bir yan­da proletarya ve diğer yanda türihsel seyir içinde, üretim ilişki­lerinde bir devrim yapmış olan diğer sınıflar arasındaki fark, proletaryanın sınıf çıkarlarının, toplumun ezici çoğunluğunun çıkarlarıyla kaynaştnası11dan ibarettir, çünkü proletaryanın dev­rimi, sömürünün şu ya da bu biçiminin ortadan kaldırılması de­ğil, her türlü sömürünün ortadan kaldırılması anlamına gelir, buna karşın sömüıünün yalnızca şu ya da bu biçimini ortadan kaldıran diğer sınıfların devrimleri kendilerini toplumun çoğun­luğunun. çıkarlarıyla çelişen dar sınıf çıkarları çerçevesiyle sı­nırlar. 

"Notlar"da, ekonomik yasalardan toplum yararına yararlanıl­masında, sınıfsal motiflerden söz ediliyor. Şöyle deniyor: "Yeni bir yasanın keşfinin ve uygulanmasının az çok sorunsuz gerçek­leştiği doğa bilimleri yasalarından farklı olarak, toplumun köh­nemiş güçlerinin çıkarlarını etkileyen yeni bir yasanın keşfi ve uygulanması, ekenomik alanda, bu güçlerin en güçlü direnişine çarpar". Ancak siz bunu hiç dikkate almamışsınız; 

İkinci Nokta 

Üretim ilişkilerinin üreciti güçlerin karakteriyle tam uyumu­na yalnızca sosyalizmde, komünizmde ulaşılabileceğini, buna karşılık diğer sistemlerde eksik bir uyumun sağlanabileceğini iddia ediyorsunuz .

Bu doğru değil. Burjuva devriminden sonraki çağda, burju­vazi feodal üretim ilişkilerini ortadan kaldırdığında ve burjuva üretim ilişkilerini kurduğunda, burjuva üretim ilişkilerinin üreti­ci güçlerin karakteriyle tam olarak uyuştuğu dönemler kuşkusuz olmuştur. Aksi halde kapitalizm, burjuva devriminin geliştiği hızda gelişemezdi. 

Devamla:"Tam uyum" sözcükleri mutlak anlamda kavran­mamalıdır. Sanki sosyalizmde üretim ilişkilerinin, üretici güçle­rin büyümesinin gerisinde kalması hiç olmamış gibi kavranma­malıdır. 

Üretici güçler, üretimin en hareketli ve en devrimci" güçleridir. Bunlar tartışmasız sosyalizmde de üretim ilişkileri­nin önüne geçer. Üretim ilişkileri ancak bir süre sonra, üretici güçlerin karakterine uygun olarak değişir. 

O halde, "tam uyum" sözcükleri nasıl kavranmalıdır? sosya­lizmde normal olarak üretim ilişkileriyle üretici güçler arasında çatışriıa çıkmadığı, toplumun geri kalmış üretim ilişkilerini üre­tici güçlerin karakteriyle zamanında uyumlu hale getirme olanağına sahip olduğu biçiminde kavranmalıdır. Sosyalist toplum bu olanağa sahiptir, çünkü onda bir direniş örgütleyebilecek köhne­miş sınıflar yoktur. Tabii sosyalizmde de. üretim ilişkilerinde değişikliklerin gereğini kavramayan, geri kalmış uyuşuk güçler olacaktır, ancak bir çatışmaya yol açılmaksızın bunların üstesin­den gelinmesi zor olmaz. 

Üçüncü Nokta 

Açıklamalarınızdan, üretim araçlarını ve öncelikle ulusallaş­tırılmış işletmelerimizde imal edilen üretim aletlerini, meta olarak değerlendirdiğiniz anlaşılıyor. 

Sosyalist düzenimizde üretim araçları meta olarak değerlen­dirilebilir mi? Bana göre bu kesinlikle olanaksız. Meta, üretimin herhangi bir alıcıya satılabilen üründür, burada malın sahibi ma­lın satışında mülkiyet hakkını yitirir, alıcı ise malın onu bir baş­kasına satabilen, rehine verebilen ya da çürümeye bırakabilen sahibi olur. Uretim araçları bu tanımın içine giriyor mu? Girme­diği açık. Birincisi, üretim araçları her alıcıya "satılamaz" ko­lektif çiftliklere bile "satılmaz" - yalnızca devlet tarafından kendi işletmelerine dağıtılır. İkincisi, üretim araçlarının sahibi, yani devlet, onları şu ya da bu işletmeye devrettiğinde, üretim araçlarının mülkiyet hakkını hiçbir biçimde yitirmez, tersine bu hakkı tümüyle elinde tutar. Üçüncüsü, devletten üretim araçları alan işletmelerin müdürleri, sadece mülk sahibi olmamakla kal­mazlar, tersine Sovyet devletinin yetkilileri olarak, üretim araçlarını devlet tarafından verilen plana uygun kullanmakla yü­kümlüdürler. 

Görüldüğü. gibi, toplumumuzdaki üretim araçları asla meta kategorisine sokulamaz. 

Ama o zaman, üretim araçlarının değerinden, bunların maliyetinden, fiyatından ve benzeri şeylerden neden söz ediliyor? 

İki nedenden dolayı. 

Birincisi, bu, işletmelerin kar"la mı yoksa zararla mı çalıştık­larını saptamak, işletmeleri sınamak ve denetleyebilmek ama­cıyla muhasebe için, hesap yapmak için gereklidir. Ancak bu meselenin yalnızca biçimsel yanıdır. 

İkincisi, bu, dış ticaret yararına üretim araçlarının yabancı devletlere satışını gerçekleştirmek için gereklidir. Burada dış ti­caret alanında, ama yalnızca bu alanda üretim araçlarımız ger­çekten metadır, ve gerçekten satılırlar. (Tırnak işareti olmaksı­zın) 

Yani işletmelerimiz tarafından üretilen üretim araçlarının dış ticaret satış işlemleri alanında gerek öz, gerekse biçim olarak meta özelliklerini kazandığı, buna karşılık ülke içinde ekonomik dolaşım alanında meta özelliklerini yitirdiği, meta olmaktan çık­tığı ve değer yasasının etkinlik alanından uzaklaştığı, burada yalnızca metanın dış kabuğunu (muhasebe vb.) koruduğu sonu­cu çıkıyor. 

Bu özellik neyle açıklanabilir?

Sosyalist ilişkilerimiz altında, ekonomik gelişimin devrimler yoluyla değil, eskinin kolayca ortadan kaldırılmadığı, tersine yeniye uyum sağlayarak doğasını değiştirdiği ve bu sırada yal­nızca biçimiPJ koruduğu, yeninin ise eskiyi kolayca yoketmedi­ği tersine eskiye nüfuz ettiği,. onun doğasını ve fonksiyonlarını değiştirdiği, bu sırada onun biçimini bozmadığı, tersine yeninin gelişimi için kullandığı, yavaş yavaş değişim yoluyla gerçekleş­mesi söz konusudur. Ekonomik dolaşımımızda yalnızca metala­rın değil, eski fonkisyonlarını yitirip, yeni fonksiyonlar edinme­lerine rağmen, sosyalist toplum düzeninin yararlandığı eski biçi­mi koruyan para ve bankaların durumu da böyledir. 

Meseleye biçimsel açıdan, olayların yüzeyinde görülenler açısından yaklaşıldığında, kapitalizmin kategorilerinin ekono­mimizde geçerliliklerini korudukları yanlış sonucuna varılabilir. Ancak meseleye, ekonomik bir sürecin içeriği ve biçimi arasında, derinde gerçekleşen gelişme süreçleri ve yüzeysel görünüm­ler arasında kesin aynm yapan Marksist analizle yaklaşıldığın­da, o zaman tek doğru sonuca, bizde kapitalizmin eski kategori­lerinden yalnızca biçimin, dış çehrenin korunduğu, kategorilerin özünün ise bizde sosyalist ekonominin gelişiminin gereklerine uygun olarak esastan değiştiği sonucuna varılır. 

Dördüncü Nokta 

Değer yasasının, devlete tedarik fiyatına teslim edilen tarım­da üretilmiş "üretim araçları"nın fiyatları üzerinde düzenleyici etkide bulunduğunu iddia ediyorsunuz. Burada, hammadde gibi "üretim araçları"nı, örneğin pamuğu kastediyorsunuz. Aynı şe­kilde keten, yün ve diğer tarımsal hammaddeleri de ekleyebilir­siniz. 

Öncelikle, verili durumda tarımın, "üretim araçları" değil, yalnızca üretim araçlarından birini, hammaddeyi ürettiği belir­tilmek zorundadır. "Üretim araçları" sözcüğüyle oynanmamalı­dır: Marksistler, üretim araçlarının üretiminden sözettiklerinde, öncelikle üretim aletlerinin üretimini kastederler, Marx bunu, "bir toplumsal üretim çağının karakter özelliklerini" temsil eden, '.'Bütünü, üretimin kemik ve adale sistemi olarak adlandı­rılabilecek, mekanik iş aracı" olarak tanımlar. Üretim araçları­nın bir bölümünü (hammaddeyi) ve üretim araçlarını, bunların arasında üretim aletlerini de aynı kefeye koymak, Marksizme karşı günah işlemek demektir, çünkü Marksizm üretim aletleri­nin tüm diğer üretim araçlarıyla karşılaştırıldığında, belirleyici rolü oynadığından hareket eder. Hammaddenin tek başına hiçbir üretim aleti üretemeyeceğini herkes bilir; bazı hammadde türle­ri, üretim aletlerinin üretimi için malzeme olarak gerekli olma­larına rağmen, hiçbir hammadde, üretim aletleri olmaksızın üre­tilemez. 

Devamla .. Değer yasasının, tarımda üretilmiş hammaddelerin fiyatı üzerindeki etkisi, siz Notkin yoldaşın iddia ettiği gibi dü­zenleyici bir etki midir? Eğer bizde tarımsal hammadde fiyatla­rının "Serbest" bir manevra alanı olsaydı, eğer bizde rekabet ve üretim anarşisi yasası etkili olsaydı, eğer plan ekonomisine sa­hip olmasaydık ve hammadde üretimi planla düzenlenmiş olma­saydı, düzenleyici olabilirdi. Ama bütün bu "eğer"ler bizim eko­nomik sistemimizde bulunmadığı için, değer yasasının, tarımsal hammaddelerin fiyatına etkisi, asla düzenleyici olamaz. Birinci­si, bizde tarımsal hammaddeler için fiyatlar "serbest" değil, sa­bit, planlı fiyatlardı. İkincisi, tarımsal hammadde üretiminin bo­yutu kendiliğinden, herhangi rastlantısal faktörlerle değil, planla belirlenir. Üçüncüsü, tarımsal hammaddelerin üretimi için ge­rekli üretim aletleri tek tek kişilerin veya kişilerden oluşan grupların elinde değil, tersine devletin elinde yoğunlaşmıştır. Bundan sonra, değer yasasının düzenleyici rolünden geriye ne kalır? Değer yasasının kendisinin, yukarıda adı geçen sosyalist üretim için karakteristik faktörler tarafından düzenlendiği sonu­cu cıkar. 

Dolayısıyla, değer yasasının, tarımsal hammaddeler için fi­yat oluşumuna etkide bulunduğu, burada etkili faktörlerden biri­ni temsil ettiği inkar edilemez. Ama bu etkinin düzenleyici ol­madığı ve olamayacağı da inkar edilemez. 

Beşinci Nokta 

'Notlar"ımda, sosyalist ekonominin verimliliği üzerine yapılan açıklamalar, bazı yoldaşların, verimli işletmelere özel bir ayrıcalık tanımadığı ve bu işletmelerin yanında verimli olmayan işletmelerin varlığına da izin verdiği için, bizzat planlı ekono­mimizin, ekonomide verimlilik prensibini yerle bir ettiği iddiasına, bir yanıtta "Notlar"da, tek tek işletmelerin ve üretim dal­larının verimliliğinin sosyalist üretimin bize, bizi fazla üretim krizlerinden koruyarak ve üretimin kesintisiz gelişimini sağla­yarak garantilediği daha yüksek verimlilik He hiç kıyaslanama­yacağı söyleniyor. 

Ancak buradan, tek tek işletmelerin ve üretim dallarının ve­rimliliğinin özel bir değere sahip olmadığı ve en büyük dikkati haketmediği sonucunu çıkarmak istemek yanlış olurdu. Bu tabii ki yanlış olurdu. Tek tek işletmelerin ve üretim dallarının ve­rimliliği üretimimizin· gelişimi açısından bakıldığında, muazzam bir öneme sahiptir. Bu, gerek yeni inşaatların planlanmasında, gerekse de üretim planlanmasında dikkate alınmalıdır. Şu anki gelişme aşamasında ekonomik faaliyetimizin abc'si budur. 

Altıncı Nokta
Kapitalizme ilişkin, "çok fazla deforme edilmiş biçimde ge­nişletilmiş üretim"· sözcüklerinizin nasıl anlaşılması gerektiği açık değil. Böyle ve üstelik genişletilmiş üretimlerin, dünyada varolmadığı söylenmelidir. 

Dünyapazarı bölündükten ve tayin edici kapitalist ülkelerin (ABD, İngiltere, Fransa) dünya kaynaklarına güçleriyle etkide bulundukları bölge daralmaya başladıktan sonra kapitalist geli­şimin çevrimsel karakterinin -üretimin gelişimi ve gerileme­si- yine de sürmek zorunda olduğu açıktır. Ama bu ülkelerde üretim hacmi gerileyeceğinden, üretimin büyümesi ülkelerde daralmış bir temelde gerçekleşecektir. 

Yedinci Nokta 

Kapitalist dünya sisteminin genel krizi, Birinci Dünya Sava­şı zamanında, özellikle Sovyetler Birliği'nin kapitalist sistem­den ayrılmasının sonucunda başladı. Bu, genel bunalımın ilk aşamasıydı. İkinci Dünya Savaş'ı sırasında, özellikle Avrupa'da ve Asya'da halk demokrasisi ülkelerinin kapitalist sistemden ay­rılmasından sonra, genel kriz ikinci aşamasına girdi. Birinci Dünya Savaş'ı sırasında birinci kriz ve ikinci Dünya Savaş'ı sı­rasında ikinci kriz, tekil, birbirinden soyutlanmış bağımsız kriz­ler olarak değil, tersine kapitalist dünya sisteminin genel krizinin gelişme aşamaları olarak değerlendirilmelidir. 

Dünya kapitalizminin genel krizi, yalnızca bir politik veya bir ekonomik kriz midir? Ne biri ne de öteki. O, gerek ekonomi­yi gerekse de politikayı kapsayan genel, yani kapitalist dünya sisteminin evrensel bir krizidir. Bu krizin, bir yandan kapitaliz­min dünya ekonomik sisteminin sürekli artan ayrışmasının ve öte yandan kapitalizmden ayrılmış ülkelerin, SSCB, Çin ve di­ğer halk demokrasisi ülkelerinin artan ekonomik gücüne temel teşkil ettiği açıktır. 


21 Nisan 1952
Stalin
Blogger tarafından desteklenmektedir.