YOLDAŞ ALEKSANDER İLYİÇ NOTKİN'E YANIT
Yoldaş Notkin!
Sorduğunuz soruları acil saymadığım için yanıtlamakta acele etmedim. Acil olan ve doğal olarak dikkatleri sizin mektubunuzdan uzaklaştıran başka acil sorunların varlığı bunu daha da zorunlu kıldı.
Nokta nokta yanıtlıyorum.
Birinci Nokta
"Notlar"da toplumun bilimin yasaları karşısında çaresiz oln;ıadığı, insanlar ekonomik yasaları anladıklarında, bunları, toplum yararına kullanabilecekleri ünlü genel kuralı vardır. Bu genel kuralın diğer toplum biçimleri için genelleştirilemeyeceğini, bunun yalnızca sosyalizm ve komünizmde geçerli olduğunu, örneğin kapitalizmde ekonomik süreçlerin elemanter karakterinin, topluma, ekonomik yasaları toplum yararına kullanma olanağı vennediğini iddia ediyorsunuz.
Bu doğru değil. Burjuva devrimi çağında, örneğin Fransa'da burjuvazi feodalizme karşı üretim ilişkilerinin üretici güçlerin karakteriyle mutlak uyumu ünlü yasasından yararlandı, feodal üretim ilişkilerini ortadan kaldırdı ve bu üretim ilişkilerini feodal düzenin bağrında büyüyüp gelmiş üretici güçlerin karakteriyle uyumlu hale getirdi. Burjuvazi bunu özel yeteneklerine dayanarak değil, bundan çok büyük çıkarı olduğu için yaptı. Feodal. beyler, buna karşı, kafasızlıklarından değil, bu yasanın gerçekleştirilmesini engellemekte çok büyük çıkarları olduğu için direndiler.
Aynı şey ülkemizde sosyalist devrim üzerine de söylenmelidir. İşçi sınıfı, üretim ilişkilerinin üretici güçlerin karakteriyle mutlak uyumu yasasından yararlandı, burjuva üretim iiişkilerini ortadan kaldırdı, yeni, sosyalist üretim ilişkilerini yaratt. ve üretici güçlerin karakteriyle uyumlu hale getirdi: Bunu özel yeteneklerine dayanarak değil, bunda büyük çıkan olduğu için yapabildi. Burjuva devrimin şafağında ilerici bir güçken, karşı-devrimci bir güce dönüşmüş olan burjuvazi, bu yasanın gerçekleştirilmesine bütün araçlarla direndi. Örgütsüzlüğü sonucunda ve ekonomik süreçlerin elemanter karakteri onu direnişe zorladığı için değil, öncelikle, bu yasanın.gerçekleştirilmemesinden çok çıkarı olduğu için direnmişti burjuvazi.
Bundan şu sonuç çıkıyor:
1) Ekonomik süreçlerden, ekonomik yasalardan toplum yararına yararlanılması, şu ya da bu ölçüde yalnızca sosyalizmde ve komünizmde değil, başka sistemlerde de gerçekleşir.
2) Ekonomik yasalardan yararlanılması sınıflı toplumda her zaman ve her yerde sınıfsal motifler temelinde gerçekleşir, burada ekonomik yasalardan toplum yararına yararlanılmasının bayraktarlığını her zaman ve her yerde ilerici sınıf yapar, zamanları geçmiş sınıflar ise buna karşı direnirler. Ancak bir yanda proletarya ve diğer yanda türihsel seyir içinde, üretim ilişkilerinde bir devrim yapmış olan diğer sınıflar arasındaki fark, proletaryanın sınıf çıkarlarının, toplumun ezici çoğunluğunun çıkarlarıyla kaynaştnası11dan ibarettir, çünkü proletaryanın devrimi, sömürünün şu ya da bu biçiminin ortadan kaldırılması değil, her türlü sömürünün ortadan kaldırılması anlamına gelir, buna karşın sömüıünün yalnızca şu ya da bu biçimini ortadan kaldıran diğer sınıfların devrimleri kendilerini toplumun çoğunluğunun. çıkarlarıyla çelişen dar sınıf çıkarları çerçevesiyle sınırlar.
"Notlar"da, ekonomik yasalardan toplum yararına yararlanılmasında, sınıfsal motiflerden söz ediliyor. Şöyle deniyor: "Yeni bir yasanın keşfinin ve uygulanmasının az çok sorunsuz gerçekleştiği doğa bilimleri yasalarından farklı olarak, toplumun köhnemiş güçlerinin çıkarlarını etkileyen yeni bir yasanın keşfi ve uygulanması, ekenomik alanda, bu güçlerin en güçlü direnişine çarpar". Ancak siz bunu hiç dikkate almamışsınız;
İkinci Nokta
Üretim ilişkilerinin üreciti güçlerin karakteriyle tam uyumuna yalnızca sosyalizmde, komünizmde ulaşılabileceğini, buna karşılık diğer sistemlerde eksik bir uyumun sağlanabileceğini iddia ediyorsunuz .
Bu doğru değil. Burjuva devriminden sonraki çağda, burjuvazi feodal üretim ilişkilerini ortadan kaldırdığında ve burjuva üretim ilişkilerini kurduğunda, burjuva üretim ilişkilerinin üretici güçlerin karakteriyle tam olarak uyuştuğu dönemler kuşkusuz olmuştur. Aksi halde kapitalizm, burjuva devriminin geliştiği hızda gelişemezdi.
Devamla:"Tam uyum" sözcükleri mutlak anlamda kavranmamalıdır. Sanki sosyalizmde üretim ilişkilerinin, üretici güçlerin büyümesinin gerisinde kalması hiç olmamış gibi kavranmamalıdır.
Üretici güçler, üretimin en hareketli ve en devrimci" güçleridir. Bunlar tartışmasız sosyalizmde de üretim ilişkilerinin önüne geçer. Üretim ilişkileri ancak bir süre sonra, üretici güçlerin karakterine uygun olarak değişir.
O halde, "tam uyum" sözcükleri nasıl kavranmalıdır? sosyalizmde normal olarak üretim ilişkileriyle üretici güçler arasında çatışriıa çıkmadığı, toplumun geri kalmış üretim ilişkilerini üretici güçlerin karakteriyle zamanında uyumlu hale getirme olanağına sahip olduğu biçiminde kavranmalıdır. Sosyalist toplum bu olanağa sahiptir, çünkü onda bir direniş örgütleyebilecek köhnemiş sınıflar yoktur. Tabii sosyalizmde de. üretim ilişkilerinde değişikliklerin gereğini kavramayan, geri kalmış uyuşuk güçler olacaktır, ancak bir çatışmaya yol açılmaksızın bunların üstesinden gelinmesi zor olmaz.
Üçüncü Nokta
Açıklamalarınızdan, üretim araçlarını ve öncelikle ulusallaştırılmış işletmelerimizde imal edilen üretim aletlerini, meta olarak değerlendirdiğiniz anlaşılıyor.
Sosyalist düzenimizde üretim araçları meta olarak değerlendirilebilir mi? Bana göre bu kesinlikle olanaksız. Meta, üretimin herhangi bir alıcıya satılabilen üründür, burada malın sahibi malın satışında mülkiyet hakkını yitirir, alıcı ise malın onu bir başkasına satabilen, rehine verebilen ya da çürümeye bırakabilen sahibi olur. Uretim araçları bu tanımın içine giriyor mu? Girmediği açık. Birincisi, üretim araçları her alıcıya "satılamaz" kolektif çiftliklere bile "satılmaz" - yalnızca devlet tarafından kendi işletmelerine dağıtılır. İkincisi, üretim araçlarının sahibi, yani devlet, onları şu ya da bu işletmeye devrettiğinde, üretim araçlarının mülkiyet hakkını hiçbir biçimde yitirmez, tersine bu hakkı tümüyle elinde tutar. Üçüncüsü, devletten üretim araçları alan işletmelerin müdürleri, sadece mülk sahibi olmamakla kalmazlar, tersine Sovyet devletinin yetkilileri olarak, üretim araçlarını devlet tarafından verilen plana uygun kullanmakla yükümlüdürler.
Görüldüğü. gibi, toplumumuzdaki üretim araçları asla meta kategorisine sokulamaz.
Ama o zaman, üretim araçlarının değerinden, bunların maliyetinden, fiyatından ve benzeri şeylerden neden söz ediliyor?
İki nedenden dolayı.
Birincisi, bu, işletmelerin kar"la mı yoksa zararla mı çalıştıklarını saptamak, işletmeleri sınamak ve denetleyebilmek amacıyla muhasebe için, hesap yapmak için gereklidir. Ancak bu meselenin yalnızca biçimsel yanıdır.
İkincisi, bu, dış ticaret yararına üretim araçlarının yabancı devletlere satışını gerçekleştirmek için gereklidir. Burada dış ticaret alanında, ama yalnızca bu alanda üretim araçlarımız gerçekten metadır, ve gerçekten satılırlar. (Tırnak işareti olmaksızın)
Yani işletmelerimiz tarafından üretilen üretim araçlarının dış ticaret satış işlemleri alanında gerek öz, gerekse biçim olarak meta özelliklerini kazandığı, buna karşılık ülke içinde ekonomik dolaşım alanında meta özelliklerini yitirdiği, meta olmaktan çıktığı ve değer yasasının etkinlik alanından uzaklaştığı, burada yalnızca metanın dış kabuğunu (muhasebe vb.) koruduğu sonucu çıkıyor.
Bu özellik neyle açıklanabilir?
Sosyalist ilişkilerimiz altında, ekonomik gelişimin devrimler yoluyla değil, eskinin kolayca ortadan kaldırılmadığı, tersine yeniye uyum sağlayarak doğasını değiştirdiği ve bu sırada yalnızca biçimiPJ koruduğu, yeninin ise eskiyi kolayca yoketmediği tersine eskiye nüfuz ettiği,. onun doğasını ve fonksiyonlarını değiştirdiği, bu sırada onun biçimini bozmadığı, tersine yeninin gelişimi için kullandığı, yavaş yavaş değişim yoluyla gerçekleşmesi söz konusudur. Ekonomik dolaşımımızda yalnızca metaların değil, eski fonkisyonlarını yitirip, yeni fonksiyonlar edinmelerine rağmen, sosyalist toplum düzeninin yararlandığı eski biçimi koruyan para ve bankaların durumu da böyledir.
Meseleye biçimsel açıdan, olayların yüzeyinde görülenler açısından yaklaşıldığında, kapitalizmin kategorilerinin ekonomimizde geçerliliklerini korudukları yanlış sonucuna varılabilir. Ancak meseleye, ekonomik bir sürecin içeriği ve biçimi arasında, derinde gerçekleşen gelişme süreçleri ve yüzeysel görünümler arasında kesin aynm yapan Marksist analizle yaklaşıldığında, o zaman tek doğru sonuca, bizde kapitalizmin eski kategorilerinden yalnızca biçimin, dış çehrenin korunduğu, kategorilerin özünün ise bizde sosyalist ekonominin gelişiminin gereklerine uygun olarak esastan değiştiği sonucuna varılır.
Dördüncü Nokta
Değer yasasının, devlete tedarik fiyatına teslim edilen tarımda üretilmiş "üretim araçları"nın fiyatları üzerinde düzenleyici etkide bulunduğunu iddia ediyorsunuz. Burada, hammadde gibi "üretim araçları"nı, örneğin pamuğu kastediyorsunuz. Aynı şekilde keten, yün ve diğer tarımsal hammaddeleri de ekleyebilirsiniz.
Öncelikle, verili durumda tarımın, "üretim araçları" değil, yalnızca üretim araçlarından birini, hammaddeyi ürettiği belirtilmek zorundadır. "Üretim araçları" sözcüğüyle oynanmamalıdır: Marksistler, üretim araçlarının üretiminden sözettiklerinde, öncelikle üretim aletlerinin üretimini kastederler, Marx bunu, "bir toplumsal üretim çağının karakter özelliklerini" temsil eden, '.'Bütünü, üretimin kemik ve adale sistemi olarak adlandırılabilecek, mekanik iş aracı" olarak tanımlar. Üretim araçlarının bir bölümünü (hammaddeyi) ve üretim araçlarını, bunların arasında üretim aletlerini de aynı kefeye koymak, Marksizme karşı günah işlemek demektir, çünkü Marksizm üretim aletlerinin tüm diğer üretim araçlarıyla karşılaştırıldığında, belirleyici rolü oynadığından hareket eder. Hammaddenin tek başına hiçbir üretim aleti üretemeyeceğini herkes bilir; bazı hammadde türleri, üretim aletlerinin üretimi için malzeme olarak gerekli olmalarına rağmen, hiçbir hammadde, üretim aletleri olmaksızın üretilemez.
Devamla .. Değer yasasının, tarımda üretilmiş hammaddelerin fiyatı üzerindeki etkisi, siz Notkin yoldaşın iddia ettiği gibi düzenleyici bir etki midir? Eğer bizde tarımsal hammadde fiyatlarının "Serbest" bir manevra alanı olsaydı, eğer bizde rekabet ve üretim anarşisi yasası etkili olsaydı, eğer plan ekonomisine sahip olmasaydık ve hammadde üretimi planla düzenlenmiş olmasaydı, düzenleyici olabilirdi. Ama bütün bu "eğer"ler bizim ekonomik sistemimizde bulunmadığı için, değer yasasının, tarımsal hammaddelerin fiyatına etkisi, asla düzenleyici olamaz. Birincisi, bizde tarımsal hammaddeler için fiyatlar "serbest" değil, sabit, planlı fiyatlardı. İkincisi, tarımsal hammadde üretiminin boyutu kendiliğinden, herhangi rastlantısal faktörlerle değil, planla belirlenir. Üçüncüsü, tarımsal hammaddelerin üretimi için gerekli üretim aletleri tek tek kişilerin veya kişilerden oluşan grupların elinde değil, tersine devletin elinde yoğunlaşmıştır. Bundan sonra, değer yasasının düzenleyici rolünden geriye ne kalır? Değer yasasının kendisinin, yukarıda adı geçen sosyalist üretim için karakteristik faktörler tarafından düzenlendiği sonucu cıkar.
Dolayısıyla, değer yasasının, tarımsal hammaddeler için fiyat oluşumuna etkide bulunduğu, burada etkili faktörlerden birini temsil ettiği inkar edilemez. Ama bu etkinin düzenleyici olmadığı ve olamayacağı da inkar edilemez.
Beşinci Nokta
'Notlar"ımda, sosyalist ekonominin verimliliği üzerine yapılan açıklamalar, bazı yoldaşların, verimli işletmelere özel bir ayrıcalık tanımadığı ve bu işletmelerin yanında verimli olmayan işletmelerin varlığına da izin verdiği için, bizzat planlı ekonomimizin, ekonomide verimlilik prensibini yerle bir ettiği iddiasına, bir yanıtta "Notlar"da, tek tek işletmelerin ve üretim dallarının verimliliğinin sosyalist üretimin bize, bizi fazla üretim krizlerinden koruyarak ve üretimin kesintisiz gelişimini sağlayarak garantilediği daha yüksek verimlilik He hiç kıyaslanamayacağı söyleniyor.
Ancak buradan, tek tek işletmelerin ve üretim dallarının verimliliğinin özel bir değere sahip olmadığı ve en büyük dikkati haketmediği sonucunu çıkarmak istemek yanlış olurdu. Bu tabii ki yanlış olurdu. Tek tek işletmelerin ve üretim dallarının verimliliği üretimimizin· gelişimi açısından bakıldığında, muazzam bir öneme sahiptir. Bu, gerek yeni inşaatların planlanmasında, gerekse de üretim planlanmasında dikkate alınmalıdır. Şu anki gelişme aşamasında ekonomik faaliyetimizin abc'si budur.
Altıncı Nokta
Kapitalizme ilişkin, "çok fazla deforme edilmiş biçimde genişletilmiş üretim"· sözcüklerinizin nasıl anlaşılması gerektiği açık değil. Böyle ve üstelik genişletilmiş üretimlerin, dünyada varolmadığı söylenmelidir.
Dünyapazarı bölündükten ve tayin edici kapitalist ülkelerin (ABD, İngiltere, Fransa) dünya kaynaklarına güçleriyle etkide bulundukları bölge daralmaya başladıktan sonra kapitalist gelişimin çevrimsel karakterinin -üretimin gelişimi ve gerilemesi- yine de sürmek zorunda olduğu açıktır. Ama bu ülkelerde üretim hacmi gerileyeceğinden, üretimin büyümesi ülkelerde daralmış bir temelde gerçekleşecektir.
Yedinci Nokta
Kapitalist dünya sisteminin genel krizi, Birinci Dünya Savaşı zamanında, özellikle Sovyetler Birliği'nin kapitalist sistemden ayrılmasının sonucunda başladı. Bu, genel bunalımın ilk aşamasıydı. İkinci Dünya Savaş'ı sırasında, özellikle Avrupa'da ve Asya'da halk demokrasisi ülkelerinin kapitalist sistemden ayrılmasından sonra, genel kriz ikinci aşamasına girdi. Birinci Dünya Savaş'ı sırasında birinci kriz ve ikinci Dünya Savaş'ı sırasında ikinci kriz, tekil, birbirinden soyutlanmış bağımsız krizler olarak değil, tersine kapitalist dünya sisteminin genel krizinin gelişme aşamaları olarak değerlendirilmelidir.
Dünya kapitalizminin genel krizi, yalnızca bir politik veya bir ekonomik kriz midir? Ne biri ne de öteki. O, gerek ekonomiyi gerekse de politikayı kapsayan genel, yani kapitalist dünya sisteminin evrensel bir krizidir. Bu krizin, bir yandan kapitalizmin dünya ekonomik sisteminin sürekli artan ayrışmasının ve öte yandan kapitalizmden ayrılmış ülkelerin, SSCB, Çin ve diğer halk demokrasisi ülkelerinin artan ekonomik gücüne temel teşkil ettiği açıktır.
21 Nisan 1952
Stalin