SON YAZILAR- DİL ÜZERİNE - BELKİN VE S. FURER YOLDAŞLARA MEKTUP
D. BELKİN VE S. FURER YOLDAŞLARA MEKTUP
Mektuplarınızı aldım.
Sizin yanlışınız, iki ayrı şeyi karıştırmış olmanızda ve Kraşeninnikova yoldaşa verdiğim yanıtta incelenen olayın yerine başka bir olay koymuş bulunmanızdadır.
1. Bu yanıtımda, (fonetik) dilden ve düşünceden sözederken, dili düşünceden ayırarak idealizme düşen N. J. Marr'ı eleştirmiştim. Böylece yanıtımda sözkonusu olan, bir dile sahip bulunan normal insanlardır. İddia ediyorum ki, böyle insanlarda düşünceler, ancak dil malzemesinin temeli üzerinde oluşabilirler, çıplak, dil malzemesi ile ilişkisi bulunmayan düşünceler, bir dile sahip olan insanlarda mevcut değildir.
Bu tezi kabullenmek ya da onu reddetmektense, bunun yerine, anormalliklere sahip insanları, dilsiz insanları, sağır-dilsizleri, yani dili olmayanları ve doğal olarak düşünceleri dil malzemesine dayanma olanaklarından yoksun olanları koymaktasınız. Gördüğünüz gibi, bu, bambaşka bir konudur, ele almadığım, ele alamayacağım bir konudur, çünkü dilbilimi, bir dili olan normal insanlarla ilgilenmektedir, dilleri olmayan, anormalliklere sahip insanlarla, sağır-dilsizlerle değil.
Tartışılan konunun yerine bir başkasını, tartışma konusu olmayanını koymuş bulundunuz.
2. Belkin yoldaşın mektubundan şu çıkmaktadır ki, o, "konuşulan dil" (fonetik dil) ile "işaret dili"ni (N. J. Marr'a göre "eller"in dilini) aynı düzeyde ele almaktadır. Yoldaşımız belirgin bir biçimde, işaret dili ile konuşulan dilin eşdeğer olduğunu, insan toplumunun bir dönemde konuşulan dile sahip bulunmadığını, o zamanlar "eller"in dilinin sonradan gelen konuşulan dilin yerini aldığını sanmaktadır.
Ama Belkin yoldaş gerçekten böyle düşünüyorsa ciddî bir yanlış yapmaktadır. Fonetik dil ya da konuşulan dil, her zaman, insan toplumunda, insanlar arasında tam değeri olan bir iletişim aracı olmak olanaklarına sahip bulunan tek dil olmuştur. Tarih, ne kadar ilkel olursa olsun, kendi fonetik dili olmayan, hiç bir insan toplumu tanımamaktadır. Etnografya -örneğin geçen yüzyılda Ateş Toprağı bölgesi ya da Avustralya sakinleri kadar ilkel olsa bile- konuşma dili olmayan hiç bir geri kalmış aşağı topluluk tanımamaktadır. İnsanlık tarihinde konuşma dili, insanların hayvanlar dünyasından ayrılmasına, toplum olarak toplanmasına, düşünme olanaklarını geliştirmesine, toplumsal üretimlerini örgütlendirmeye, doğa güçlerine karşı başarıyla savaşım vermelerine ve bugün bildiğimiz gelişmeye erişmelerine yardım eden güçlerin bir tanesi olmuştur.
Bu bakımdan, "işaret" dili dediğimiz dil, aşırı yoksulluğu ve sınırlı niteliği bakımından, kayda değmez bir öneme sahiptir. Aslında bu, bir dil değildir, hatta fonetik dilin yerine şu ya da bu biçimde geçebilecek olan bir eşdeğerli bir şey bile değildir, yalnızca insanın konuşmasının şu ya da bu anını değerlendirmek için bazan kullandığı, olanakları çok sınırlı, yardımcı bir araçtır, işaret dili fonetik dil ile karşılaştırılamaz, nasıl ki, ilkel ağaç çapa, modern paletli traktörün çektiği beşli pulluk ve mibzerle karşılaştırılamazsa.
3. Görülüyor ki, siz, öncelikle sağır-dilsizlerle ve bundan sonra dilbilim sorunlarıyla ilgileniyorsunuz.
Herhalde bana bir sürü soru sormanıza neden olan budur. Pekâlâ, eğer ısrar ederseniz bu isteğinizi yerine getirmeye hazırım. Bakalım sağır-dilsizlerdeki durum nedir? Onlar düşünme olanağına sahip midirler? Düşünceleri var mıdır? Evet, düşünme yetisine sahiptirler, düşünceleri vardır. Açıktır ki, sağır-dilsizlerin dilleri olmadığı için, düşünceleri, dil malzemesi temeli üzerinde meydana gelmez. Bu demek midir ki, sağır-dilsizlerin düşünceleri (N. J. Marr'ın ifadesine göre) çıplaklaşmış, "doğanın kuralları" ile ilişkisizdir? Hayır, sağır-dilsizlerin düşünceleri ancak onların günlük yaşamlarında karşılarına çıkan, dış dünyanın nesneleri ile ve bu nesnelerin birbirleriyle olan ilişkileri ile ilgili olarak karşılarına çıkan imgelerin, algıların, betimlemelerin temeli üzerine, görme, dokunma, tadalma ve koklama duyuları sayesinde oluşur. Bu imge, algı ve betimlemeler dışında düşünce boştur, her türlü kapsamdan yoksundur, yani yoktur.
22 Temmuz 1950