Header Ads

Header ADS

PARTİMİZDEKİ “BİRLEŞME KRİZİ

Lenin

Bu başlığı okurken bazı okuyucular sanırım gözlerine inanamayacaktır. “Bir bu eksikti! Sanki Partimizde yeterince kriz yokmuş gibi, aniden bir de bu yeni,birleşme krizi nereden çıktı?”

Kulağa böylesine garip gelen bu ifadeyi Liebknecht’ten ödünç aldım. O bu ifadeyi, 1875 yılında Engels’e yazdığı 3 Mayıs tarihli mektupta, Lasalle’cilerle Eisenach’çıların birleşmesini[24] anlatırken kullanıyordu. Marx ve Engels o sıralar bu birleşmeden iyi bir şey çıkmayacağını varsayıyorlardı. Liebknecht onların endişelerine karşı çıkıyor ve birçok krizi başarıyla atlatmış olan Alman Sosyal-Demokrat Partisi’nin “birleşme krizi”nden de başarıyla çıkacağını garanti ediyordu (bkz. Gustav Mayer: “Johann Baptist von Schweizer ve Sosyal-Demokrasi”, Jena 1909, s. 424).

Bizim Partimizin, RSDİP’in de kendi birleşme krizini başarıyla atlatacağına en ufak bir kuşku yok. Fakat onun şu anda böyle bir kriz yaşadığını, MK Plenum toplantısı kararlarını ve Plenumdan sonraki olayları bilen herkes görüyor. Plenum kararlarına göre hüküm verilirse, sanki birleşme çok mükemmel ve bütünüyle tamamlanmış gibi görülebilir. Fakat şimdi, 1910 Mayıs başında olana dayanarak hüküm verilirse; Merkez Organ’ın, Tasfiyeciler tarafından yayınlanan “Golos Sosyal-Demokrata”ya karşı enerjik mücadelesine dayanarak hüküm verilirse; Plehanov’un ve Parti'yi savunan diğer Menşeviklerin “Golos”çulara karşı şiddetli polemiğine dayanarak hüküm verilirse; “Vperyod”cuların merkez organa karşı tüyler ürpertici hakaret salvosuna (bkz. yeni yayınlanan bildirileri: “Bolşevik Yoldaşlara”) dayanarak hüküm verilir-se[25] — kenarda duran bir kişiye her türlü birleşme çok kolayca bir hayal gibi görünebilir.

Parti'nin doğrudan düşmanları zafer kutluyor. Otzovizmin yandaşları ve suç ortakları, “Vperyod”cular, öfkeli hakaretler içinde kendilerini yitiriyorlar. Tasfiyecilerin liderleri –Akselrod, Martynov, Martov, Potresov ve diğerleri– “Plehanov’un Günlüklerine Zorunlu Ek”lerinde daha da acımasızca ateş püskürüyorla.[26]“Uzlaşmacılar”


ellerini çırpıp şikayet ediyor ve çaresiz tumturaklı sözler kekeliyorlar (bkz. Troçki’nin bakış açısında duran “Viyana Sosyal-Demokrat İşçi Kulübü”nün 30 [17] Nisan 1910’da kabul ettiği karar).[27]

Ama partisel birleşmemizin neden başka türlü değil de böyle cereyan ettiği, neden Plenumdaki (görünürde) tam birleşmenin yerini şimdi (görünürde) tam bir birleşmemeye bıraktığının nedenleri üzerine en önemli ve temel soruya, ayrıca Partimizin içindeki ve dışındaki “güçler dengesi”ne dayanarak bundan sonraki gelişiminin hangi yönde olması gerektiği sorusuna — bu temel sorulara ne Tasfiyecilerden (“Golos”çulardan) ne Otzovistlerden (“Vperyod”culardan) ne de uzlaşmacılardan (Troçki ve “Viyanalılar”) herhangi bir yanıt alamıyoruz.

Küfür ve tumturaklı laflar yanıt değildir.

1– Birleşme Üzerine İki Görüş

Tasfiyeciler ve Otzovistler, dokunaklı bir birlik içinde, Bolşeviklere (birinciler Plehanov’a da) alabildiğine küfrediyorlar. Suç Bolşeviklerdedir, suç Bolşevik Merkezdedir, suç Lenin ve Plehanov’un “bireyci” alışkanlıklarındadır (“Zorunlu Ek”in 15. sayfası), suç “Bolşevik Merkezin eski üyeleri”nin “sorumsuz grubu”ndadır (bkz. “Vperyod” Grubunun bildirisi). Tasfiyecilerle Otzovistler arasındaki dayanışma bu bakımdan düşünülebilecek en eksiksiz dayanışmadır; ortodoks Bolşevizme karşı bunların bloku (daha aşağıda özellikle sözü edilecek olan, Plenum’daki mücadelenin de birden fazla durumda etkisi altında kaldığı bir blok) reddedilmez bir gerçektir; burjuva düşüncelere tabiyeti aynı biçimde ifade eden ve aynı biçimde Parti düşmanı olan en aşırı iki akımın temsilcileri, Parti içi politikalarında, Bolşeviklere karşı mücadelelerinde ve Merkez Organa “Bolşevik” damgası vurmada uyuşuyorlar. Fakat Akselrod’la Aleksinski’nin küfürleri ne kadar güçlü olursa olsun, sadece, onların Parti birliğinin anlamı ve önemi için tam anlayışsızlıklarını gizliyor. Troçki’nin (Viyanalıların) kararı, sadece görünüşte, Akselrod ve Aleksinski’nin “taşkınlıklar”ından ayrılıyor. Çok “ihtiyatlı” kaleme alınmış ve “fraksiyonlarüstü” adillikte olma iddiasında. Fakat anlamı neden ibarettir? Her şeyde suç “Bolşevik önderler”dedir — bu ise Akselrod’la Aleksinski’deki aynı “tarih felsefesi”dir.

Viyana kararının hemen birinci paragrafında şöyle deniyor:

“… bütün fraksiyonların ve akımların tamsilcileri”, (Plenum’da aldıkları) “kararla…, kaleme alınan kararların verili koşullar altında, verili kişi, grup ve kurumlarla işbirliği içindeuygulanması için sorumluluğu bilinçli ve iyice düşünerek üstlendiler.”

Sözkonusu olan “Merkez Organdaki anlaşmazlıklar”dır.[28] Merkez Organda Plenum’un “kararlarının uygulanmasından” kim “sorumlu”dur? Açık ki Merkez Organın çoğunluğu, yani Polonyalılarla birlikte Bolşevikler; Plenumun kararlarının uygulanmasından –“verili kişilerle”, yani “Golos”çular ve “Vperyod”cularla “işbirliği içinde”, onlar da sorumludur.

Plenumun ana kararı, Partimizin “en yakıcı”sorunlarına, Plenuma kadar en tartışmalı olan ve Plenumdan sonra en az tartışmalı olması gereken sorunlara ayrılmış bölümünde neyi ele alıyor?

Bir yandan illegal sosyal-demokrat partinin reddinde, onun rolünün ve öneminin daraltılmasında vs., öte yandan sosyal-demokrasinin Duma çalışmasının ve legal olanaklardan yararlanmanın reddinde, birinin diğerine karşı öneminin anlaşılmamasında vs. proletarya üzerinde burjuva etkinin ortaya çıktığını ele alıyor.

Şimdi aslında bu kararın ne anlama geldiği sorusu ortaya çıkıyor:

“Golos”çuların dürüstçe ve kesin biçimde, illegal çalışmanın red-di, illegal çalışmanın küçümsenmesi vs. üstüne bir çarpı işareti çekip, bu sapmayı kabul etmeleri, bundan kurtulmaları ve bu sapmaya düşman bir anlayış içinde olumlu bir çalışma yapmaları gerektiği; “Vperyod”cuların Duma’da çalışmanın ve legal olanakların vs. reddi üstüne dürüstçe ve kesin biçimde bir çarpı işareti çekmeleri gerektiği; Merkez Organ çoğunluğunun, “Golos”çuları ve “Vperyod”cuları, Plenum kararında ayrıntılı olarak tarif edilmiş “sapmalar”dan dürüstçe, tutarlılıkla ve kesin biçimde ayrılmaları koşuluyla, her biçimde “işbirliği”ne çekmesi gerektiği mi acaba?

Yoksa kararın anlamı, Merkez Organ çoğunluğunun, (Tasfiyeci ve Otzovist sapmaların üstesinden gelinmesi üzerine) kararların hayata geçirilmesi için, Tasfiyeciliği önceden olduğu gibi şimdi de, hatta şimdi daha kaba bir şekilde savunmaya devam eden “Golos”tan “verili” kişilerle “işbirliği içinde” sorumlu olduğu mu?

Troçki’nin kararında tumturaklı boş lafların ne kadar içeriksiz olduğunu, gerçekte nasıl bütünüyle Akselrod ve ortaklarının, Aleksinski ve ortaklarının aldığı tavra hizmet ettiğini görmek için, bu soruyu sormak yeter.

Troçki, kararının daha ilk sözlerinde, en kötü uzlaşmacılığın, tırnak içinde “uzlaşmacılığın”; parti çalışmasının verili çizgisini, verili anlayışını, verili ideolojik-politik içeriğini değil, “verili kişiler”i öne alan, çevrelerin ve darkafalıların uzlaşmacılığının en mükemmel anlayışını ortaya koydu.

Gerçekte Tasfiyecilere ve Otzovistlere en sadık hizmeti veren, ama bu yüzden de sözümona Parti'ye sadakat ve sözümona fraksiyon düşmanı söylevlerin maskesi ardına ne kadar kurnazca, seçmece ve safsatalı gizlenirse, Parti'de bir o kadar tehlikeli bela olan Troçki ve ortaklarının “uzlaşmacılığı” ile, Parti'nin Tasfiyecilikten ve Otzovizmden temizlenmesinden ibaret olan gerçek parti anlayışı arasındaki uçurumun tüm farkı işte burada yatar.

Parti görevi olarak gerçekte bize verili olan nedir?

Çizgilerinden bağımsız, çalışmalarının içeriğinden bağımsız, Tasfiyeciliğe ve Otzovizme karşı tavırlarından bağımsız olarak “verili” olan ve “uzlaştırılması” gereken “verili kişi, grup ve kurumlar” mıdır?

Yoksa bize, Parti çizgisi mi verilidir, bütün çalışmamızın ideolojik-politik doğrultusu ve içeriği mi verilidir, bu çalışmanın Tasfiyecilikten ve Otzovizmden temizlenmesi görevi mi verilidir — “kişi, grup ve kurumlardan” bağımsız olarak, bu çizgiyi onaylamayan ya da uygulamayan “kişi, kurum ve gruplar”ın direnişine rağmen gerçekleştirilmesi gereken bir görev mi verilidir?

Genelde herhangi bir partisel birleşmenin oluşmasının önemi ve koşulları üzerine iki türlü görüş mümkündür. Bu görüşlerin farkını anlamak son derece önemlidir, çünkü bunlar “birleşme krizi”mizin gelişim seyri içinde birbirine karıştırılmaktadır ve bu iki görüşü birbirinden ayırmaksızın, bu krizde yolunu bulmak olanaksızdır.

Birleşme üzerine bir görüş, “verili kişi, grup ve kurumlar”ın “uzlaşma”sını ön plana çıkarabilir. Parti çalışması üzerine, bu çalışmanın çizgisi üzerine görüşlerin birliği burada tali bir meseledir. Görüş ayrılıkları sessizlikle geçiştirilmeli, onların kökleri, anlamları ve objektif koşulları ise ortaya serilmemelidir. Kişileri ve grupları “uzlaştırmak” — esas mesele budur. Eğer bunlar ortak bir çizginin uygulanmasına yanaşmıyorsa, o zaman bu çizgiyi onların hepsi için kabul edilebilir olacak şekilde yorumlamak gerekir. Yaşa ve yaşat. Bu, kaçınılmaz olarak çevrecilik diplomasisine yol açan darkafalı “uzlaşmacılık”tır. Görüş ayrılıklarının kaynaklarını “tıkamak”, onları sessizce geçiştirmek, “anlaşmazlıklar”ı ne pahasına olursa olsun “bir yana bırakmak”, birbirine düşman akımları nötralize etmek —böylesi bir “uzlaşmacılığın” esas dikkati buna yöneliktir. İllegal partinin operasyon üssünün yurtdışında olduğu koşulda, bu çevrecilik diplomasisinin, her türlü “uzlaşma” ve “nötralleştirme” çabasında, “dürüst simsar” rolü oynayan “kişi, grup ve kurumlar”a kapıları ardına dek açtığı aşikârdır.

Plenum'da bu yönde bir çabayı örneğin MartovW“Golos” gazetesinin 19-20. sayısında anlatıyor:

“Menşevikler, ‘Pravda’cılar ve ‘Bund’ üyeleri, Parti’nin düşünce dünyasında birbirine zıt iki akımın ‘nötralize edilmesi’ni garantileyen, bunlardan hiçbirine kesin bir çoğunluk sağlamayacak ve böylece parti organını her önemli sorunda, parti fonksiyonerlerinin çoğunluğunu birleştirmeyi başaracak o ortayolcu çizgiyi bulmaya zorlayacak olan bir Merkez Organ bileşimi önerdiler.”

Bilindiği gibi, Menşeviklerin önerisi geçmedi, nötralleştirici olarak Merkez Organ için adaylığını koymuş olan Troçki seçilemedi. Aynı görev için bir “Bundcu”nun adaylığı —bu adaylığı Menşevikler konuşmalarında önerdiler— oylamaya bile konulmadı.

İşte Viyana kararını kaleme alan ve görüşleri şu anda elime ge-çen “Otkliki Bunda”nın [29] 4. sayısında Yonov’un makalesinde ifadesini bulan, sözcüğün kötü anlamında o “uzlaşmacılar”ın fiili rolü. Menşevikler, alıntı yaptığım Martov’un açıklamalarından görülebileceği gibi, Parti'de birbirine zıt iki akımın varlığını kabul etmelerine rağmen, kendi doğrultularının çoğunlukta olduğu bir Merkez Organ önermeyi kararlaştırmadılar. Kendi doğrultularının çoğunlukta olduğu bir Merkez Organ önermek, Menşeviklerin aklından bile geçmedi. Kesin doğrultuya sahip bir Merkez Organ hedeflemeye hiç mi hiç niyetleri yoktu (kendilerinden daha yenice Tasfiyeciliğe dürüst ve kararlı bir reddiye talep edilmiş ya da beklenmiş olan Menşeviklerde her türlü yönelim yokluğu Plenum’da o denli açık ortaya çıktı). Menşevikler Merkez Organda “nötralize etme” yönünde etkide bulunuyor ve nötralleştirici olarak bir “Bund” üyesini ya da Troçki’yi öneriyorlardı. “Bund” üyesi ve Troçki, önüne taraflardan birinin Tasfiyeciliği terkedip etmeyeceğinden bağımsız olarak “verili kişi, grup ve kurumlar”ın “evlendirilmesi” hedefini koyan çöpçatan rolünü oynayacaklardı.

Troçki ve Yonov’un uzlaşmacılığının tüm “ideolojik temeli”ni de zaten bu çöpçatanlık bakış açısı oluşturuyor. Birleşmeden bir şey çıkmadığı için şikayet edip gözyaşı döküyorlarsa, bu cum grano salis* anlaşılmalıdır. Bu, görücülüğün bir işe yaramadığı biçiminde anlaşılmalıdır. Troçki ve Yonov’un besledikleri birleşme umudunun, Tasfiyeciliğe karşı tavırlarından bağımsız olarak “verili kişi, grup ve kurumlar”la birleşme umudunun “boş çıkması”, sadece, görücülerin başarısızlığı anlamına gelir, görücülük bakış açısının yanlışlığını, umutsuzluğunu ve perişanlığını gösterir, fakat asla Parti birliğinin başarısızlığı anlamına gelmez.

Bu birleşme üzerine bir başka görüş daha vardır. Bu diğer görüş, (Plenum’da ve Plenum için) “verili kişi, grup ve kurumlar”ın şu ya da bu bileşiminden bağımsız tam bir dizi kesin, objektif nedenin, Rus sosyal-demokratlarının iki bellibaşlı eski fraksiyonunda –bazen “verili devam ettiğinden ibarettir. Bu objektif koşulların kökleri, Rusya’nın geçmekte olduğumuz burjuva gelişme döneminin, burjuva karşıdevrim ve otokrasinin kendisini burjuva monarşisi tipine göre reorganize etme çabaları döneminin özelliklerinde yatmaktadır. Bu objektif koşullar aynı zamanda ve birbiriyle kopmaz bağ içinde, işçi hareketinin karakterinde, sosyal-demokrat işçi öncü müfrezenin mevcudunda, görünüşünde, dışyüzeyinde değişikliklere ve sosyal-demokrat hareketin ideolojik-politik görevlerinde değişikliklere yol açıyor. Bu yüzden, Tasfiyeciliği (= kendini sosyal-demokrasiden saymak isteyen yarı-liberalizm) ve Otzovizmi (= kendini sosyal-demokrasiden saymak isteyen yarı-anarşizm) ortaya çıkaran proletarya üzerindeki burjuva etki, bir tesadüf, bireysel kötülük, aptallık ve hata değil, objektif nedenlerin kaçınılmaz sonuçları — ve bugünkü Rusya’nın tüm işçi hareketinin “altyapı”dan kopmaz “üstyapısı”dır. Her iki sapmanın işçi hareketi için tehlikeliliği, gayri-sosyal-demokrat tarzı ve zararlılığı bilinci, çeşitli fraksiyonlardan unsurların yakınlaşmasını sağlıyor ve “tüm engelleri aşarak”, Parti birliğinin yolunu açıyor.

Bu bakış açısından bakıldığında, birleşme yavaş, zor, yalpalamalar ve geri dönüşlerle olabilir, ama olmaması mümkün değildir. Bu bakış açısından bakıldığında, birleşme asla mutlaka “verili kişi, grup ve kurumlar” arasında değil, bilakis onun kendine tabi kıldığı verili kişilerden bağımsız olarak, “verililer” arasından objektif gelişme yasasını kabul etmeyen ya da etmek istemeyenleri dışlayarak, “verili” mevcuduna dahil olmayan yeni kişileri öne çıkarıp kendine çekerek ve değişikliklere, yeniden düzenlemelere ve oluşumlara yol açarak oluşmaktadır. Bu açıdan bakıldığında birleşme ideolojik temelinden ayrılamaz, zaten ideolojik yakınlaşma temelinde oluşabilir, Tasfiyecilik ve Otzovizm gibi sapmaların ortaya çıkışı, gelişimi ve büyümesiyle bağıntılıdır, ve bu bağıntı şu ya da bu polemiksel çıkış, şu ya da bu yazınsal mücadele temelinde tesadüfi değil, tıpkı neden ve sonuç arasındaki gibi içsel, ayrılmaz bir bağıntıdır.

2– “İki Cepheli” Mücadele ve Sapmaların Üstesinden Gelinmesi

Partimizin birleşmesinin özü ve önemi üzerine iki farklı, birbirine temelden zıt görüşler bunlardır.

Şimdi şu soru ortaya çıkıyor: Bu görüşlerden hangisi Plenum kararına temel teşkil etmiştir? Kararı iyice düşünen biri, ona ikinci görüşün temel teşkil ettiğini, ama kararın bazı yerlerde reddedilmez biçimde birinci görüş doğrultusunda kimi “değişiklikler” taşıdığını görecektir; fakat kararı kötüleştiren bu “değişiklikler”, onun temelini, ikinci görüşün ta iliğine kadar işlemiş olduğu ana içeriğini en ufak biçimde otadan kaldırmaz.

Bunun böyle olduğunu, çevrecilik diplomasisi doğrultusundaki “değişiklikler”in gerçekten tekil değişiklikler karakteri taşıdığını ve meselenin özünde ve kararın ilkesel temelinde hiçbir şey değiştirmediğini göstermek için, parti-içi durum üzerine kararın parti basınında değinilmiş tek tek maddelerini, tek tek pasajlarını ayrıntılı olarak inceleyeceğim. Sondan başlıyorum.

“Eski fraksiyonların liderlerini”, birliğin kurulmasını akamete uğratmak için herşeyi yapmakla, Plenumda “her adımın onlardan zorla koparılmak zorunda kalınmasına” yol açacak şekilde davranmakla suçlayan Yonov şöyle yazıyor:

“Lenin yoldaş, ‘sosyal-demokrat çalışmayı genişletme ve derinleştirme’ yoluyla ‘tehlikeli sapmaların üstesinden gelinmesini’ istemiyordu. Oldukça enerjik bir biçimde, Parti'nin her türlü başlangıcının odak noktasına ‘iki cepheli mücadele’ teorisinin konması yönünde çalıştı. Parti'de ‘takviye edilmiş koruma durumu’nun* ortadan kaldırılması düşüncesinin ortaya çıkmasına bile izin vermedi” (s. 22, 1. satır).

Söz konusu olan, Parti içi durum üzerine kararın 4. maddesinin b) paragrafıdır.[30] Bu kararın taslağı Merkez Komitesi'ne benim tarafımdan sunuldu ve ilgili madde, ancak komisyon çalışmasından sonra, bizzat Plenum tarafından, karşısında başarısızca mücadele ettiğim Troçki’ nin bir önerisi üzerine değiştirildi. Benim taslağımda bu maddede, “iki cepheli mücadele” sözcükleri harfiyen olmasa da, bu düşünceyi ifade eden sözcükler vardı. “Genişletme ve derinleştirme yoluyla üstesinden gelme”, Troçki’nin önerisi üzerine eklendi. Yonov yoldaşın bu önergeye karşı mücadelemi anlatarak, “değişiklik”in önemi üzerine konuşmam için uygun bir fırsat yaratmasından çok hoşnutum.

Plenum'da hiçbir şey, “iki cepheli mücadele” düşüncesi kadar, harlayan – çoğu kez düpedüz komik – bir öfkeye yol açmadı. Sadece değinilmesi bile hem “Vperyodcular”ı hem de Menşevikleri zıvanadan çıkarıyordu. Bu öfke tarihi olarak kesinlikle anlaşılırdır, Bolşevikler gerçekten de Ağustos 1908’den Ocak 1910’a dek iki cepheli mücadele, yani Tasfiyecilere ve Otzovistlere karşı mücadele vermemişler miydi. Ancak bu öfke, Bolşeviklere darılanlar bununla sadece kendi suçlarını kanıtladıkları, ya da önceden olduğu gibi şimdi de, Tasfiyeciliğin ve Otzovizmin her türlü mahkûm edilişinin kendilerine dokunduğunu kanıtladıkları için komikti. Hırsızlar kendilerini bizzat davranışlarıyla ele verirler.

Troçki’nin, iki cepheli mücadele yerine, “genişletme ve derinleştirme yoluyla üstesinden gelme”yi koyma önergesi, Menşeviklerin ve “Vperyodcular”ın coşkun desteğini aldı.

Ve şimdi bu “zafer” yüzünden gerek Yonov, gerek “Pravda”[31], gerek Viyana kararı gerekse de “Golos Sosyal-Demokrata” şenlik yapıyorlar. Fakat bu maddeden iki cepheli mücadele sözcüklerinin çıkarılmasıyla, bu mücadelenin zorunluluğunun tanınmasının da karardan silinip silinmediği sorusu ortaya çıkıyor. Hiçbir biçimdesilinmemiştir, çünkü eğer bir kez “sapmalar” kabul edilmişse, bunların “tehlikeliliği” kabul edilmişse, bu tehlikelilik üzerine “aydınlatma” sağlama zorunluluğu kabul edilmişse, bu sapmaların “proletarya üzerinde burjuva etkinin bir tezahürü” olduğu kabul edilmişse, o zaman bununla aslında tam da iki cepheli mücadele kabul edilmiş demektir!

Bir yerde (kimi sevgili dostlar için) “can sıkıcı” tanımlama değiştirilmiş, fakat temel düşünce bırakılmıştır! Ortaya yalnızca bir karışıklık, bir maddenin bir yerinin boş lafla sulandırılması, kötüleştirilmesi çıkmıştır.

Gerçekten de ilgili paragrafta ‘çalışmayı genişletme ve derinleştirme yoluyla üstesinden gelmek’ten söz edilmesi, boş bir laf ve çaresiz bir kaçamaktır. Burada hiçbir biçimde berrak bir anlam yoktur. Çalışmayı yaygınlaştırmak ve derinleştirmek her zaman ve mutlaka gereklidir; kararın tüm üçüncü fıkrası[32] ayrıntılı olarak bunu ele alıyor, hem de özgül –her zaman ve mutlaka zorunlu olmayan, aksine özel dönem koşullarının ortaya attığı– “ideolojik-politik görevler”e geçmeden önce. 4. fıkra yalnızca ve yalnızca bu özel görevlere ayrılmıştır ve her üç maddesine ilişkin olarak girişte doğrudan, bu ideolojik-politik görevlerin “tam zamanında ortaya konduğu” söylenmektedir.

Peki ortaya çıkan nedir? Ortaya çıkan bir saçmalıktır, çünkü sanki genişletme ve derinleştirme görevi de hakeza tam zamanında ortaya konmuş gibi anlaşılabilir! Sanki bu görevin her zaman olduğu şekilde konmadığı bir tarihsel “an” mümkünmüş gibi!

Ve sosyal-demokrat çalışmayı genişletme ve derinleştirme yoluyla sapmaların üstesinden nasıl gelinebilir? Her genişletme ve her derinleştirmede kaçınılmaz olarak, nasıl genişletileceği ve derinleştirileceği sorusu ortaya çıkacaktır; eğer Tasfiyecilik ve Otzovizm tesadüfi görüngüler değil de sosyal koşulların ortaya çıkardığı akımlarsa, o zaman çalışmayı her türlü genişletme ve derinleştirme içine sızabilirler. Çalışma Tasfiyecilik ruhunda genişletilip derinleştirilebilir — örneğin “Naşa Zarya” ve “Vozrojdeniye”[33] bunu yapıyorlar; Otzovizm ruhunda da yapılabilir. Öte yandan sapmaların üstesinden gelinmesi, sözcüğün gerçek anlamında “üstesinden gelinmesi”, kaçınılmaz olarak, belli güçleri, belli bir zamanı ve enerjiyi, doğru sosyal-demokrat çalışmayı doğrudan genişletme ve derinleştirmeden başka tarafa çeker. Örneğin aynı Yonov, makalesinin aynı sayfasında şöyle yazıyor:

“Plenum bitti. Katılanlar dağıldı. Merkez Komitesi, çalışmanın düzenlenmesinde korkunç zorlukların üstesinden gelmek zorunda kalacaktır, bunlar arasında Martov yoldaşın varlıklarını ısrarla reddettiği sözümona Tasfiyecilerin” (sadece sözümona mı, Yonov yoldaş, gerçek, hakiki değil mi?) “tavrı son sırada değildir.”

İşte size, Troçki ve Yonov’un tumturaklı sözlerinin ne kadar boş olduğunu gösteren –kapsamlı değil ama karakteristik– materyaller. Mihail, Yuri ve ortaklarının tasfiyeci adımlarının üstesinden gelinmesi, Merkez Komitesi'nin gerçekten sosyal-demokrat çalışmayı doğrudan genişletme ve derinleştirmesinden güç ve zaman çaldı. Mi-hail, Yuri ve ortaklarının hareketleri olmasaydı, yanlışlıkla hâlâ yoldaşımız saydığımız kişiler arasında Tasfiyecilik olmazdı, o zaman sosyal-demokrat çalışmayı yaygınlaştırma ve derinleştirme, iç mücadele Parti'nin güçlerini oyalamayacağı için daha başarılı yürürdü. Yani sosyal-demokrat çalışmayı genişletmek ve derinleştirmekten, ajitasyon, propaganda, ekonomik mücadele vs.nin gerçekten sosyal-demokrat ruhta doğrudan geliştirilmesi anlaşılıyorsa, o zaman sosyal-demokratların sosyal-demokrasiden sapmalarının üstesinden gelinmesi, bu çalışma için bir eksi, deyim yerindeyse “pozitif faaliyet”ten bir indirimdir; demek ki buna göre, genişletme vs. yoluyla sapmaların üstesinden gelme cümlesinin hiçbir anlamı yoktur.

Bu tumturaklı söz gerçekten de sosyal-demokratlar arasında daha az iç mücadele olsun karanlık isteğini, yerine getirilemez, masum isteğini ifade ediyor. Bu yerine getirilemez istek dışında bu cümlede kaydadeğer hiçbir şey yoktur; bu, uzlaşmacı denilenlerin bir iç çekişidir: ah, keşke Tasfiyeciliğe ve Otzovizme karşı bu kadar çok mücadele edilmese!

Bu tür “derin iç çekişler”in politik anlamı sıfırdır, sıfırdan da kötüdür. Parti'de Tasfiyecilerin (ve Otzovistlerin) varlığını “ısrarla reddetmek” kendileri için avantajlı olan kişiler olduğunda, o zaman bunlar “uzlaşmacılar”ın “iç çekişi”nden, bu kötülüğü gizlemek için yararlanacaklardır. “Golos Sosyal-Demokrata” da böyle yapıyor. Ve bu yüzden kararlarda bu tür hayırhah boş lafların temsilcileri, sadece sözümona “uzlaşmacılar”dır. Gerçekte bunlar Tasfiyecilerin ve Otzovistlerin suç ortaklarıdır, gerçekte bunlar sosyal-demokrat çalışmayı derinleştirmez, aksine tam da bundan sapmaları sağlamlaştırır, tam da kötülüğü sağlamlaştırır, onu geçici olarak gizler ve tedavisini zorlaştırırlar.

Yonov yoldaşa bu kötülüğün önemini göstermek için, ona Yonov yoldaşın “Diskussionni Listok”un[34] 1. sayısındaki bir makalesini anımsatırım. Yonov yoldaş orada Tasfiyeciliği ve Otzovizmi usta bir biçimde iyi huylu tümörle karşılaştırdı,

“iyi huylu tümör, olgunlaşma sürecinde, bütün organizmadan her türlü zararlı unsurları bir araya toplar ve bu şekilde organizmanın iyileşmesini teşvik eder.”

Çok doğru. Bir organizmadan “zararlı unsurlar”ı ayıran olgunlaşma süreci, iyileşmeye yol açar. Organizmanın bu tür unsurlardan temizlenmesini engelleyen şey ise ona zarar verir. Yonov yoldaş, Yonov yoldaşın bu yararlı düşüncesini kendisine hararetle tavsiye etsin!*

6– Bağımsızlar ve Legalistler Grubu Üzerine[35]

Şimdi Plenumdan sonra neler olup bittiğinin açıklanmasına geçelim. Bu soruya Troçki ve Yonov birbiriyle uyumlu ve basit bir yanıt veriyorlar. “Plenumdan sonra, –diyor Viyana kararı– ne politik yaşamın dış koşullarında ne de Partimizin iç ilişkilerinde Parti inşası çalışmasını zorlaştıracak herhangi bir reel değişiklik olmadı”… Bu, fraksiyonculuğa bir geri dönüştür, fraksiyonel ilişkilerin üstesinden gelinmemiş bir mirasıdır — hepsi bu.

Yonov’da da aynı tür açıklamayla karşılaşıyoruz, fakat bu kez “kişilerde”.

“Plenum bitti. Katılanlar dağıldı… Eski fraksiyonların liderleri öz

gür kaldı, dıştan gelen her türlü etki ve her türlü baskıdan kurtuldular. Ayrıca, tam zamanında uygun takviyeler geldi. Bazıları için, son zamanlarda Partinin savaş hali içinde bulunduğunu ilan etme gayretinde olan Plehanov yoldaşın şahsında. Diğerleri için, ‘Golos Sosyal-Demokrata’ yazı kurulunun iyi tanıdığı onaltı eski Parti fonksiyonerinin şahsında” (bkz. “Açık Mektup”, s. 10-20).[36] Bu koşullar altında nasıl kavgaya atılınmaz? Zaten eski birbirini paralama ‘işi’ne girişildi de” (“Otkliki Bunda”, No. 4, s. 22).

Fraksiyoncular zamanında “takviye” aldılar ve iş yeni bir kavgaya vardı — hepsi bu. Ne var ki, Bolşeviklerin tam zamanında aldığı “takviye”, Tasfiyecilere karşı savaşa “tam zamanında giren” Parti yanlısı bir Menşevikten, Plehanov’dan geldi, ama bu Yonov için hiç farketmez. Öyle anlaşılıyor ki, Plehanov’un Potresov’a, (“herşeyi dağıtma”yı öneren) I. yoldaşa karşı polemiği besbelli Yonov’un hoşuna gitmiyor. Onun elbette bu polemiği eleştirmeye hakkı vardır. Ama bu polemiğin,“Partinin savaş hali içinde bulunduğunu ilan etme” anlamına geldiği nasıl söylenebilir? Tasfiyecilere karşı savaş, Parti'de savaş hali ilan etmekle eşanlamlıdır — Yonov yoldaşın bu “felsefe”sini aklımızda tutmalıyız.

Yurtdışındaki Menşevikler için takviye, Rus Menşeviklerinden oluşuyordu. Ama bu durum, Yonov yoldaşın düşünmesini gerektiren zorunlu bir neden değildir.

Böyle bir “durum değerlendirmesi”nden Troçki ve Yonov için hangi pratik sonucun çıktığı anlaşılıyor. Önemli hiçbir şey olmamış. Yalnızca bir fraksiyon dövüşü sözkonusu. Yeni nötralizatörler ortaya sürülüyor — ve her şey yolunda olacak. Her şey çevre diplomasisi bakış açısından açıklanıyor. Bütün pratik reçeteler çevre diplomasisinden başka hiçbir şey değil. “Mücadeleye atılanlar” var, “uzlaştırmak” isteyenler var: burada “temel”den söz etmenin üstünü çizmeli, orada sonradan bir “kurum”a bir ad eklemeli, öbür yanda konferans toplama yöntemlerinde Legalistlere tavizler verilmeli… Yurtdışındaki eski, ama hep yeni çevrecilik öyküsü!

Plenum'dan sonra neler olup bittiği konusunda bizim görüşümüz farklıdır.

Plenum, oybirliğiyle kararlar çıkardıktan ve tüm “kavgacılık” suçlamalarına bir son verdikten sonra, Tasfiyecileri kesin olarak duvara sıkıştırdı. Artık hiç kimse kavgacılık suçlamaları ardına gizlenemez. Uzlaşmazlık ve “mekanik baskı”ya (çeşitleri: takviyeli koruma, savaş hali, sıkıyönetim vs.) istinat etmek artık mümkün değildir. Par-ti'ye artık yalnızca Tasfiyeciliğe dahil olduğuna dayanılarak sırt çevrilebilir (tıpkı siz “Vperyod”cular, yalnızca, Otzovizminize ve anti-Marksist felsefenize dayanarak sırt çevirebileceğiniz gibi).

Tasfiyeciler duvara sıkıştırılınca, “yüzlerini” gösterdiler. Onların Rusya’daki merkezi, – resmi ya da gayri-resmi, yarı-legal (Mihail ve ortakları) ya da tümüyle legal (Potresov ve ortakları) olarak varolsun, hiç farketmez – Parti'ye geri dönme çağrısına red yanıtı verdi. Rusya’daki legalist Tasfiyeciler Parti'den kesin olarak koptular ve (elbette sosyalizmden bağımsız ve liberalizme bağımlı) bir bağımsız sosyalistler grubu olarak birleştiler. Bir yandan Mihail ve ortaklarının yanıtı, öte yandan “Naşa Zarya” ve “Vozrojdeniye” gazetelerinin çıkışı, “Sosyal-Demokratlar”ın (daha doğrusu sahte Sosyal-Demokratların) Parti düşmanı çevrelerinin birbağımsız sosyalistler grubunda birleşmesi anlamına geliyor. Bu yüzden şimdi, Troçki ve Yonov’un “uzlaşmacı” çabaları gülünç ve acıklıdır. Ve – arkalarında yurtdışında çevre diplomatları dışında, Buxtehude’de bir yerlerde anlayışsızlık ve bilgisizlik dışında hiçbir şey olmadığı için şimdi zararsız olan – bu çabaların açıklaması ancak, neler olup bittiği konusunda tam bir anlayışsızlıkta aranabilir.

Troçki ve Yonov gibi uzlaşmacılar, Plenumdaki uzlaşmacı diplomasiye boy attıran özel koşulları, şimdiki Parti yaşamının genel koşulları saymakla yanıldılar, Plenumda iki ana fraksiyonda uzlaşma (–Parti'nin birleşmesi) yönündeki köklü çabayı ortaya çıkaran koşulların varlığı sayesinde rolünü oynamış olan diplomasiyi — bu diplomasiyi kendi başına amaç, “verili kişi, grup ve kurumlar” arasındaki oyunun kalıcı bir aracı saymakla yanıldılar.

Plenum'da diplomasi için gerçekten hareket alanı vardı, çünkü parti yanlısı Bolşeviklerin parti yanlısı Menşeviklerle bir partide birleşmesi gerekliydi, fakat bu birleşme tavizler ve uzlaşmalar olmadan olanaksızdı. Tavizlerin boyutunun belirlenmesinde “dürüst simsarlar” kaçınılmaz olarak birinci kemandılar — kaçınılmaz olarak, çünkü Parti yanlısı Menşevikler için ve keza Parti yanlısı Bolşevikler için tavizlerin boyutu sorunu, bütün birleşmenin ilkesel temellerine dokunulmadıkça, tali bir sorundu. Plenumda birinci keman oldukları ve anlaşmazlıkların ortadan kaldırılması için, Bolşevik Merkez’e karşı “iddialar”ın tatmin edilmesi için “nötralizatörler” olarak, “yargıçlar” olarak bir rol oynama olanağını elde ettikleri için, Troçki ve Yonov gibi “uzlaşmacılar”, “verili kişi, grup ve kurumlar” varolduğu sürece, daima bu rolü oynayabilecekleri hayaline kapıldılar. Enfes bir paralojizm. Anlaşmanın sağlanması için gerekli olan tavizlerin ölçüsünü belirlemek sözkonusu olduğunda simsarlara gereksinim duyulur. Tavizlerin ölçüsünü belirlemek ise, birleşmenin, bilgi ve iradeyle birlikte ortak bir ilkesel temeli varolduğunda sözkonusudur. Bütün tavizlerden sonra bu birleşmeye kimin katılacağı sorusu o zaman açıkta kaldı, çünkü prensipte kaçınılmaz olarak, bütün Sosyal-Demokratların Par-ti'ye girmek istedikleri, bütün Menşeviklerin anti-Tasfiyeci kararı ve bütün “Vperyod” yandaşlarının anti-Otzovist kararı hayata geçirmeye hazır oldukları şartlı varsayımına izin verilmek zorundaydı.

Fakat şimdi artık simsarlara gereksinim yok, tavizlerin boyutu sorunu da artık var olmadığı için onlara yer yok. Tavizlerin boyutu sorunu ise, artık genel olarak herhangi bir taviz sorunu var olmadığı için artık yok. Bütün tavizler (hatta abartılıları dahi) Plenum'da verildi. Şimdi sözkonusu olan, yalnızca, Tasfiyeciliğe karşı mücadelede ilkesel tavır sorunudur — hem de genelde Tasfiyeciliğe karşı değil, belirli bir bağımsız Tasfiyeciler grubuna karşı, Mihail ve ortakları grubuna karşı, Potresov ve ortakları grubuna karşı mücadelede ilkesel tavır sorunudur. Troçki ve Yonov şimdi Parti'yi verili kişi, grup ve kurumlarla “uzlaştırmak” istiyorsa, o zaman onlar bizim için, parti yandaşı tüm Bolşevikler için ve keza parti yandaşı tüm Menşevikler için sadece parti hainleri olacaklardır, başka bir şey değil.

Uzlaşmacılar ve diplomatlar Plenum'da yalnızca, hem parti yanlısı Bolşevikler hem de Parti yanlısı Menşevikler barış istedikleri ve Parti'nin anti-Tasfiyeci ve anti-Otzovist taktiği sorunu karşısında barış koşulları sorununa tali bir önem verdikleri için ve o ölçüde “güçlü” idiler. Örneğin ben tavizleri abartılı buldum ve tavizlerin ölçüsü için mücadele ettim (19-20. sayısında “Golos” buna imada bulunuyor ve Yonov bundan doğrudan söz ediyor). Ama ben, eğer Parti çizgisi bununla zarar görmeyecekse, eğer bu tavizler bu çizginin inkârına yol açmayacaksa, eğer tavizler insanları Tasfiyecilikten ve Otzovizmden Parti'ye çekmek için bir köprü görevi görecekse, bu abartılı tavizleri bile kabullenmeye o zaman hazırdım ve şimdi de hazır olurdum. Fakat Mihail ve ortakları ile Potresov ve ortaklarının Partiy'e ve Plenum'a karşı birleşmesinden ve saldırısından sonra, herhangi bir taviz için hiçbir görüşmeye yokum, çünkü Parti şimdi bu bağımsızlarla ilişkisini kesmekle mükelleftir, tam ve kesin olgunlaşmış Tasfiyeciler olarak onlara karşı enerjik bir şekilde mücadele etmekle yükümlüdür. Ve ben yalnızca kendi adıma değil, Parti yanlısı tüm Bolşevikler adına konuşabileceğim inancındayım. Parti yanlısı Menşevikler de Plehanov’un ve başkalarının ağzından yeterince açık bir şekilde aynı doğrultuda konuştular ve Parti içinde böyle bir durum karşısında, Troçki ve Yonov gibi “uzlaşmacılar” ve diplomatlar, ya diplomasiden vazgeçmek ya da bağımsızlara geçmek ve Partiyi terketmek zorundadırlar.

Legalistlerin bağımsız sosyalistler grubuyla kesin birliğinden emin olmak için, Plenumdan sonraki olaylara şöyle bir genel bakış atmak yeter, olayları yalnızca, Yonov’un kendisini tamamen haksız bir şekilde sınırladığı gibi, küçük ve darkafalı “anlaşmazlıklar” bakış açısından değil de esas itibariyle değerlendirmek yeter.


* “Golos Sosyal-Demokrata”nın 21. sayısı yeni yayınlandı. Sayfa 16’da Mar-tov ve Dan, “üç yoldaşın Merkez Komitesine girmeyi reddetmesi”(??)nden söz ederken, bu olgunun doğruluğunuonaylıyorlar. Bunu yaparken, her zaman olduğu gibi, “Tyszka–Lenin”e yönelik iğrenç hakaretlerle, Mihail ve ortaklarının grubunun kesin olarak bir bağımsızlar grubuna dönüşmüş olduğu olgusunu gizliyorlar.

1) Mihail, Roman ve Yuri, hem Merkez Komitesi'nin (Plenum'un) kararlarını, hem de bizzat onun varlığını zararlı ilan ediyorlar. Bu olgunun yayınlanmasından bu yana yaklaşık iki ay geçti, ama olgu çürütülmedi. Doğru olduğu açıktır.*

2) Onaltı Rus Menşeviği, aralarında yukarıda adı geçen üçlü gruptan en az ikisi ve bir dizi saygın Menşevik yazar (Çerevanin, Koltsov vs.) olmak üzere, “Golos”ta, yazı kurulunun onayıyla, Menşeviklerin Parti'den ayrılmasının savunmasını yazıyorlar ve katıksız Tasfiyeci bir manifestoyla ortaya çıkıyorlar.

3) Menşevik legal dergi “Naşa Zarya”, Bay Potresov’un, “ortak ve örgütlü kurumlar hiyerarşisi olarak Parti'nin olmadığı”nı (No. 2, s. 61), “gerçekte örgütlü bir bütün olarak varolmayan şeyin” (a.g.y.) tasfiye edilemeyeceğini açıktan açığa söyleyen programatik bir makalesini yayınlıyor. Bu derginin çalışanları arasında Çerevanin, Koltsov, Martinov, Avgustovski, Maslov, Martov boy gösteriyorlar — “örgütlü bir bütün” gibi bir merkeze sahip illegal bir partinin “örgütlü kurumlar hiyrarşisi”nde yer almak ile, Stolipin’in lütufkârca izniyle, bu illegal partinin varolmadığını açıklayan legal bir gruba dahil olmayı beceren aynı L. Martov.

4) Popüler Menşevik dergi “Vozrojdeniye”de (12 Nisan [30 Mart] 1910 tarihli No. 5) –çalışan kadrosu tamamen aynıdır–, imzasız, yani yazı kuruluna ait bir makale, Bay Potresov’un yukarıda adı geçen “Naşa Zarya”daki makalesine dalkavukluk ediyor ve benim yaptığım alıntının aynısını yaparak şunu ekliyor:

“Tasfiye edilecek bir şey yok ve –biz” (yani “Vozrojdeniye” yazı kurulu) “şunu ekliyoruz– bu hiyerarşinin eski, illegal biçiminde yeniden kurulması umudu, bir zamanlar en gerçekçi partinin temsilcilerinde politik içgüdünün yitirilmesini işaretleyen zararlı, gerici bir ütopyadır” (s. 51).

Bütün bu olguları tesadüf eseri sayan kimse, besbelli ki gerçeği görmek istemiyordur. Bu olguları “fraksiyonculuğa geri dönüş” olarak açıklamayı düşünen kimse, kendisini boş lafla uyutuyor demektir. Hem Mihail ve ortakları grubunun, hem de Potresov ve ortakları grubunun çoktan sırt çevirdikleri fraksiyonculuğun ve fraksiyon mücade-lesinin burada ne işi var? Hayır, gözlerini kasten kapatmak istemeyen biri için, burada herhangi bir kuşku olanaksızdır. Plenum, legalistlerin Partiye geri dönüşlerinin önünde duran, yeni koşulları ve legal olanaklardan yararlanmanın yeni biçimlerini hesaba katarak illegal bir partinin inşası önünde duran bütün (gerçek ve sözde) engelleri ortadan kaldırdı. Dört Menşevik Merkez Komitesi üyesi ve “Golos”un iki redaktörü, ortak bir parti çalışmasının önündeki tüm engellerin ortadan kaldırılmış olduğunu açıkladılar. Rus legalistler grubu, Plenuma yanıtını verdi. Bu yanıt menfidir: illegal partinin yeniden inşası ve sağlamlaştırılmasıyla hiçbir ilişiğimiz olmasını istemiyoruz, çünkü bu gerici bir ütopyadır.

Bu yanıt, sosyal-demokrat hareketin tarihinde son derece önemli bir politik olgudur. (Sosyalizmden) bağımsız sosyalistler grubunun kesin birliği ve Sosyal-Demokrat Parti'den kesin kopuşu gerçekleşmiştir. Bu grubun biçimlenmesinin ne kadar geliştiği, tek bir örgütten mi, yoksa bir dizi tekil, son derece gevşek bağıntılı çevreden mi oluştuğunu şimdilik bilmiyoruz, ve bu önemli de değil. Önemli olan, –Menşeviklerde çoktandır var olan– Parti'den bağımsız gruplar kurma eğilimlerinin şimdi yeni bir politik oluşuma yol açmış olmasıdır. Ve bu andan itibaren, kendilerini aldatmak istemeyen tüm Rus sosyal-demokratları, bu bağımsızlar grubunun varlığını bir olgu olarak hesaba katmak zorundadır.

Bu olgunun önemini anlaşılır kılmak için, her şeyden önce, en ileri, eskinin bütün kalıntılarından en fazla temizlenmiş burjuva devlette bu politik akımın eğilimlerini doruğa çıkarmış olan Fransa’nın “bağımsız sosyalistleri”ni anımsatıyoruz. Millerand, Viviani ve Briand, Sosyalist Parti'ye mensup idiler, fakat tekrar tekrar, onun kararlarından bağımsız, bu kararlara aykırı davrandılar, ve Millerand’ın, cumhuriyeti kurtarma ve sosyalizmin çıkarlarını koruma bahanesiyle burjuva hükümete girmesi, onun Parti'den kopmasına yol açtı. Burjuvazi, sosyalizm hainlerini bakanlık postuyla ödüllendirdi. Fransız döneklerinin üçlü yıldızı, kendisine ve grubuna bağımsız sosyalistler demeye devam ediyorlar, tutumlarını işçi hareketinin ve sosyal reformun çıkarlarıyla haklı göstermeye devam ediyorlar.

Bizim bağımsızlarımızı burjuva toplum bu kadar çabuk ödüllendiremez tabii: onlar sınırsız geri koşullar altında başlıyorlar; (Menşeviklerin “bağımsızlık” eğilimlerini öteden beri desteklemiş olan) liberal burjuvazinin övgüsü ve yardımıyla yetinmek zorundalar. Ama temel eğilim hem burada hem de orada bir ve aynıdır: sosyalist partiden bağımsızlık, işçi hareketinin çıkarlarıyla gerekçelendiriliyor; “legalite için mücadele” (dönekler gazetesi “Vozrojdeniye” tarafından –No. 5, s. 7– akla gelebilecek her türlü gayretle havada kapılan Dan’ın formüle ettiği şiar), işçi sınıfının şiarı olarak ilan ediliyor; rollerini dönüşümlü olarak liberallerle paylaşan burjuva entelektüel grupları (Fransa’da parlamenterler, bizde yazarlar) gerçekten oluşuyor; Parti'ye tabiyet reddediliyor; Parti hem Millerand ve ortakları tarafından hem de “Vozrojdeniye” ve “Golos” tarafından yeterince “gerçekçi” değil ilan ediliyor; Parti'nin, “kendi içine kapalı illegal çevrelerin diktatörlüğü” olduğu (“Golos”), kendini yaygın ilerlemeye zarar veren dar devrimci bir topluluk içine kapattığı (Millerand ve ortakları) söyleniyor.

Bağımsızların tavrı hakkında berrak bir görüşe sahip olmak için, ayrıca bizim Rus “Halkçı-Sosyalist Parti”nin oluşum tarihini alalım. Bu tarih, “çalışmalar”ının dış koşullarındaki muazzam farktan dolayı bağımsızlarımızın Millerand ve ortaklarıyla akrabalıklarını görmeyenlerin, olayların özünü kavramalarına yardımcı olacaktır. Bizim “Halkçı-Sosyalistler”in, küçük-burjuva demokrasisinin legalist ve ılımlı kanadını oluşturduğu genelde bilinir, ve Marksistlerden hiç kimsenin bundan kuşku duymadığı anlaşılıyor. Halkçı-Sosyalistler, 1905 sonunda Sosyal-Devrimcilerin konferansında, küçük-burjuva demokratların devrimci partisinin program, taktik ve örgütünün tasfiyecileri olarak ortaya çıktılar; 1905 sonbaharı ve 1906 ilkbaharının özgürlük günlerinde gazetelerde Sosyal-Devrimcilerle çok sıkı bir blok içinde boy gösterdiler. 1906 sonbaharında kendilerini legalize ettiler ve bağımsız bir parti olarak ayrıldılar, bu onların, II. Duma seçimlerinde ve II. Duma’da zaman zaman Sosyal-Devrimcilerle neredeyse tamamen kaynaşmasını engellemedi.

1906 sonbaharında, “Proletari”de Halkçı-Sosyalistler hakkında yazmam isabet oldu ve onlara “Sosyal-Devrimci Menşevikler”* de-dim. O zamandan beri üç buçuk yıl geçti ve Potresov’la ortakları, Parti yanlısı Menşeviklere, benim haklı olduğumu kanıtlamayı bildiler. Fakat şunu itiraf etmek gerekir ki, Sosyal-Devrimciler Partisi'nden gerçekten bağımsız giriştikleri bir dizi politik eylemden sonra, kendilerini açıkça Sosyal-Devrimcilerden bağımsız, ayrı politik bir parti olarak ilan ettiklerinde, Bay Pyeşehonov ve ortakları bile politik olarak Bay Potresov ve grubundan daha dürüst davrandılar. Tabii bu “dürüstlük”, başka şeylerin yanı sıra güçler dengesiyle de bağıntılıdır: Pyeşehonov Sosyal-Devrimciler Partisi'ni güçsüz görüyor ve onunla resmi olmayan bir birleşme dolayısıyla yitireceğini varsayıyordu; Potresov ise, fiilen Sosyal-Demokrat Partiden bağımsız olmasına rağmen, kendisini eskisi gibi sosyal-demokratmış gibi gösterirse, böylesi bir politik Azefçilik[37]dolayısıyla kazanacağını sanıyor.

Bay Potresov ve ortakları, yabancı bir ad paravanası altında ortaya çıkmayı, RSDİP’in saygınlığından hırsız gibi yararlanmayı, bu arada onu içten parçalamayı, ve yalnızca ondan bağımsız değil, gerçekte ona karşı hareket etmeyi şimdilik kendileri için en avantajlı görüyorlar. Bağımsızlar grubumuzun, olabildiğince uzun süre başkalarının hizmet ve eserlerini kendilerine maletmeye çalışmaları mümkündür; bağımsızların, Parti'ye vurulan herhangi bir darbeden sonra, illegal bir örgütün tamamen açığa çıkmasından sonra ya da –diyelim ki– Parti-den bağımsız olarak Duma’ya girme olanağı türünden özellikle çekici bir konjonktürde, maskelerini bizzat çıkarmaları mümkündür; politik soytarılıklarının bütün ve her türlü epizodunu imkânsız önceden göremeyiz.

Ama bir şeyi kesin biliyoruz: işçi sınıfının partisi için, RSDİP için, bağımsızların gizli faaliyeti zararlıdır, uğursuzdur ve onları ne pahasına olursa olsun teşhir etmek, bağımsızları gün ışığına çıkarmak ve Partiyle her türlü ilişkiyi kopardıklarını açıklamak zorundayız. Plenum bu yönde çok büyük bir ilerleme kaydetti: ilk bakışta ne kadar garip görünürse görünsün, tam da Martov ve Martinov’un (samimi olmayan ya da bilinçsiz) rızası, tam da onlara verilen geniş, hatta abartılı tavizler, Partimizde Tasfiyeciliğin cerahatli çıbanını, bağımsızların huzur bozucu cerahatli çıbanını deşmeye yardım etmiştir. Vicdan sahibi hiçbir sosyal-demokrat, hangi fraksiyona sempati duyarsa duysun hiçbir parti üyesi, bugün Mihail ve ortakları grubunun, Potresov ve ortakları grubunun bağımsız olduklarını, Parti'yi gerçekten de tanımadıklarını, Partiyi istemediklerini ve Partiy'e karşı çalıştıklarını reddedemez.

Bağımsızların ayrılma ve ayrı bir parti kurmaları sürecinin hızlı mı yoksa yavaş mı geçeceği, elbette ki her türlü hesaplamanın dışında kalan çok sayıda nedene ve koşula bağlıdır. Halkçı-Sosyalistlerde, daha devrimden önce özel bir grup vardı ve Sosyal-Devrimcilere tam olarak değil geçici olarak katılmış olan bu grubun ayrılması özellikle kolaydı. Bağımsızlarımız Parti'yle hâlâ, ayrılma sürecini yavaşlatan kişisel geleneklere, bağlara sahipler, ama bu gelenekler gittikçe zayıflıyor; evet ayrıca devrim ve karşı-devrim durmadan yeni, her türlü devrimci ve partisel geleneklerden yoksun kişiler ortaya çıkarıyor. Buna karşılık “Veki” ruh haliyle birlikte kendilerini çevreleyen koşullar, karaktersiz entelektüelleri hızla bağımsız olmaya sürüklüyor. “Eski” kuşak devrimciler sahneden çekiliyor; Stolipin, özgürlük günlerinde, devrim yıllarında büyük bölümü takma adlarını açığa çıkarmış ve tümüyle gizlilikten ayrılmış bu kuşağın temsilcilerine karşı var gücüyle saldırıyor. Hapisane, sürgün, kürek cezası ve göçmenlik, mücadeleden çekilenlerin saflarını gittikçe uzatıyor, yeni kuşak ise çok yavaş gelişiyor. entelektüeller arasında, özellikle kendilerine şu ya da bu legal faaliyette “yer bulmuşlar” arasında, illegal partiye tam bir inançsızlık, güçlerini özellikle zor ve zamanımızda özellikle nankör bir çalışmada kullanmaya antipati yaygınlaşıyor. “Dost kara günde belli olur”, ve gerek eski gerekse de yeni karşıdevrimci güçlerin saldırısından dolayı zor yıllar geçiren işçi sınıfı, en-telektüel “geçici dostlar”ından, bayram günlerinin dostlarından, yalnızca devrim döneminin dostlarından birçoğunun — devrim döneminde devrimci olan, ama yenilgi döneminde metanetini yitiren ve karşı-devrimin ilk başarılarında “legalite için mücadele”yi ilan etmeye hazır olan dostlarından birçoğunun nasıl döküldüğünü kaçınılmaz olarak gözlemlemek zorunda kalacaktır.

Bir dizi Avrupa ülkesinde karşı-devrimci güçler, proleteryanın devrimci ve sosyal-demokrat örgütlerinin kalıntılarını, örneğin 1848 yılından sonra, bütünüyle yeryüzünden silmeyi başardılar. Gençlik günlerinde sosyal-demokrasiye katılmış olan burjuva entelektüeli, sahip olduğu küçük-burjuva psikolojisi temelinde, bir çırpıda herşeyin üstüne basıp geçmeye eğilimlidir: bu böyleydi, böyle olacaktır; eski illegal örgütü savunmak umutsuz bir dava, yenisini yaratmak ise daha da umutsuz; zaten burjuva devriminde proletaryanın gücünü “abartılı değerlendirdik”, proletaryanın rolüne hatalı bir biçimde “evrensel” bir önem biçtik — dönekler eseri “Obşçestvennoye Dvijeniye”nin[38] bütün bu yavan düşünce silsilesi, dolaylı ya da dolaysız olarak illegal partiden uzaklaşmaya sürüklüyor. Bir kez bu eğik düzleme giren bağımsız, gittikçe nasıl derine kaydığını farketmez bile, Stolipin’le el ele çalıştığını farketmez bile: Stolipin, polisiye yoldan, darağacıyla ve kürek cezasıyla, illegal partiyi fiziksel olarak yok ediyor; liberaller “Veki” düşüncelerinin açıkça propagandasını yaparak tamamen aynı şeyi yapıyorlar; sosyal-demokratlar arasındaki bağımsızlar, onun “ceset gibi katı”lığı üzerine yaygaralarıyla ve ona yardım etmeyi reddederek, ondan ayrılmayı haklı göstererek (bkz. Onaltıların mektubu, “Golos” No. 19–20) dolaylı olarak illegal partinin yokolmasına katkıda bulunuyorlar. Basamak basamak batıyorlar.

Karşı-devrimci dönem uzadıkça, Parti uğruna mücadelenin bizim için daha da zorlaşacağına gözlerimizi kapamayacağız. Partili yoldaşların tehlikeyi küçümsemediklerini, onunla doğrudan yüz yüze geldiklerini, örneğin K. yoldaşın Merkez Organ'ın 13. sayısındaki makalesi kanıtlıyor. Fakat Parti'nin güçsüzlüğünün, örgütlerin dağılmasının ve durumun zorluğunun cesurca ve doğrudan itirafı, herhangi bir Partili yoldaşta olduğu gibi K. yoldaşta da, Partinin gerekli olup olmadığı, onu yeniden ayakları üzerine dikmek için çalışmanın gerekip gerekmediği sorusunda bir an için bile kararsızlığa yol açmıyor. Durumumuz zorlaştığı ölçüde, düşmanlarımızın sayısı arttığı ölçüde –önceki gün “Veki”ciler, dün Halkçı-Sosyalistler onlara katıldı, bugün ise bağımsız sosyalistler katılıyorlar–, nüans farkı gözetmeksizin tüm Sosyal-Demokratlar Parti'yi savunmak için o kadar sıkı birleşeceklerdir. Devrimci ruha sahip ve sosyal-demokrasiye inanan kitlelerin nasıl saldırıya geçirilmesi gerektiği sorusunun böldüğü pekçok sosyal-demokrat, 1895–1910 yıllarında yaratılmış olan illegal Sosyal-Demokrat İşçi Partisi'nin korunması ve sağlamlaştırılması için mücadelenin mutlaka sürdürülmesi gerekip gerekmediği sorusunda zorunlu olarak birleşecektir.

“Golos” ve grubu, geçen yılın Temmuz ayında “Proletari”nin genişletilmiş yazı kurulunun kararında onlar hakkında söylenenleri dikkat çekici bir açıklıkla onayladılar.*

“… resmi fraksiyon organı ‘Golos Sosyal-Demokrata’ya Tasfiyeci Menşeviklerin tam egemen olması karşısında, –deniyor bu kararda (bkz. “Proletari” No. 46’nın eki, s. 6)–, Partinin Menşevik kampında, Tasfiyecilik yolunun sonuna kadar tadına bakmış olan fraksiyon azınlığı, bu yola karşı protesto için sesini şimdiden yükseltiyor ve faaliyeti için Parti zeminini yeniden kazanmaya çalışıyor.”…

Tasfiyecilik yolunun “sonu”na kadarki uzaklığın, o zaman varsaydığımızdan daha uzun olduğu anlaşıldı, fakat alıntılanan sözlerin ana düşüncesinin doğruluğu o zamandan bu yana olgularla kanıtlandı. Özellikle “Golos Sosyal-Demokrata”nın “Tasfiyecilerin çekim alanı içinde” bulunduğu onaylandı. Bunlar gerçekten de Tasfiyeciliğin çekim alanı içinde bulunan, ne Tasfiyeciliği doğrudan savunmaya ve ne de doğrudan ona başkaldırmaya cesaret edemeyen kişilerdir. Bunlar Plenum'da da kararları özgür insanlar gibi değil, “efendiler”inden kısa bir süre için izin alan ve Plenumun ertesi günü yine köleliğe geri dönen insanlar gibi kabul ettiler. Tasfiyeciliği savunacak durumda olmadıkları için, ilkesel sorunlarla hiçbir ilgisi olmayan, ama onlar için Tasfiyecilikten vazgeçmelerine engel oluşturan olası (ve uydurulmuş!) bütün engeller üzerinde vargüçleriyle ısrar ettiler. Ve bütün bu “engeller” ortadan kaldırıldığında, hiçbir biçimde konuya ilişkin olmayan bütün kişisel, örgütsel, mali ve başkaca iddiaları tatmin edildiğinde, oylamada istemeye istemeye Tasfiyecilikten vazgeçmeyi “yuttular”. Şanssız adamlar! O sıralarda Onaltıların Manifestosu’nun Paris’e doğru yola çıkmış olduğunu, Mihail ve ortakları grubunun, Potresov ve ortakları grubunun, Tasfiyeciliği savunularında yeniden cesaretlendiklerini bilmiyorlardı. Ve uslu uslu yüzgeri edip Onaltıları izlediler; bir kez daha, Mihail ve Potresov’u Tasfiyeciliğe doğru izlediler!

Bu kişileri savunan ya da haklı gösteren Yonov ve Troçki türü karaktersiz “uzlaşmacılar”ın en büyük suçu, onların Tasfiyeciliğe bağımlılığını güçlendirerek onları mahvetmelerinden ibarettir. Fraksiyoncu olmayan bütün sosyal-demokratların Mihail ve ortaklarına, Potresov ve ortaklarına kararlı bir karşı çıkışı (bu grupları savunmaya ne Troçki ne de Yonov karar veremiyor!), Tasfiyeciliğin çekim alanı içinde bulunan “Golos”çulardan bazılarını Partiye geri kazandırabilecekken, “uzlaşmacılar”ın kaş göz hareketleri ve süslü çabaları, Parti'yi herhangi bir biçimde Tasfiyecilerle birleştirmeksizin, “Golos”çularda sadece “anlamsız umutlar” uyandırıyor.

Ayrıca bu kaş göz hareketleri ve süslü çabalar, hiç kuşkusuz, önemli ölçüde durum karşısındaki anlayışsızlıktan da ileri geliyor. Salt anlayışsızlık sonucu Yonov yoldaş, kendini Martov’un makalesinin kabul edilmesi ya da edilmemesi sorunuyla sınırlayabilir ve Troçki’nin Viyanalı yandaşları, sorunu, Merkez Organda “çatışmalar”a bağlayabilir. Gerek Martov’un (“Doğru Yolda” … Tasfiyeciliğe doğru) makalesi gerekse de Merkez Organdaki çatışmalar, bütünle bağıntısı dışında kavranamayacak olan tekil epizotlardır yalnızca. Örneğin Martov’un makalesi, bir yıl boyunca Tasfiyeciliğin ve “Golos”çuların bütün nüanslarını incelemiş olan bizlere, Martov’un değiştiğini (ya da değiştirildiğini) açıkça gösterdi. Merkez Komitesine Konferans hakkında “Mektup”u imzalayanla “Doğru Yolda” makalesini yazan, bir ve aynı Martov olamazdı.[39] Troçki ve Yonov, Martov’un makalesini olaylar zinciri içerisinden, ondan önce gelen, Merkez Komitesine “mektuplar”la bağıntısından ve onu izleyen “Golos”un 19–20. sayısından, Onaltıların Manifestosuyla ve Dan’ın (“Legalite İçin Mücadele”), Potresov’un ve “Vozrojdeniye”nin makalesiyle bağıntısından koparıp aldıkları için, aynı olaylar zinciri içerisinden Merkez Organda “çatışmalar”ı koparıp aldıkları için, neler olup bittiğini anlama olanağını kendi ellerinden alıyorlar.* Ve tersine, eğer bütün meselelerin temelinde yatan şey, yani: Rus bağımsızlarının kesin birliği ve onların, illegal partinin restorasyonu ve sağlamlaştırılması “gerici ütopyası”ndan kesin kopuşu odak noktasına konursa, her şey bütünüyle anlaşılır hale gelir.

7– Partiye Sadık Menşevizm ve Onun Değerlendirilişi Üzerine

Partimizde “birleşme krizi”nin açıklanması için ele almamız gereken son sorun, Parti'ye sadık Menşevizm denilen şeyin ve onun öneminin değerlendirilmesi sorunudur.

Burada, fraksiyoncu olmayan – yani kendilerini fraksiyoncu değil gibi göstermek isteyen – Yonov ve Troçki’nin görüşleri (“Pravda”nın** 12. sayısı ve Viyana kararı) son derece karakteristiktir. Troçki, Merkez Organ'ın daha 13. sayısında dikkat çekilmiş olan Parti'ye sadık Menşevizmi kesinlikle ve inatla görmezlikten geliyor; buna karşılık Yonov, “Plehanov yoldaş”ın (Parti'ye sadık başka

* Örnek olarak bir de, illegal partinin yeminli legal bekârlarının “hak eşitliği” teorisi alınmalı.[40] Yoksa Mihail ve ortaklarının, Potresov ve ortaklarının sahneye çıkışından sonra, bu teorinin anlam ve öneminin, bağımsız legalistler grubunun tanınması ve Partinin ona tabi kılınması olduğu açık değil mi?

** “Pravda” — Bolşevik değil (bu o zaman henüz yoktu), Troçki’nin Viyana’da çıkardığı Pravda. —Alm. Red.

Menşevikleri Yonov görmek istemiyor) çıkışının anlamının, Bolşeviklerin fraksiyon mücadelesini “payandalamaya” ve Parti'de savaş hali ilan edilmesini vaaz etmeye vardığını açıkladığında, kafadarının “esas” düşüncesini ele veriyor.

Troçki ve Yonov’un bu tutumunun yanlışlığı, olgular tarafından çürütüldüğü için, sadece bu yüzden bile, bizzat gözlerine çarpmalıydı. Merkez Organ'ın 13. sayısından, Parti'yi desteklemek için kurulmuş en az yedi yurtdışı grubunda –Paris, Cenevre, Bern, Zürih, Liege, Nice ve San Remo’da– Plehanovcuların, ya da daha doğrusu Parti'ye sadık Menşeviklerin, “Golos”un 19–20. sayısında takındığı ideolojik tavrın tasfiyeci karakterine dayanarak, “Golos”a karşı, Plenum kararlarının uygulanması ve “Golos”un yayınının durdurulması talebini yükselttikleri görülüyor. Belki biraz daha az anlaşılır olsa da, aynı süreç Rusya’daki fonksiyonerler arasında da yaşanıyor. Bu olguları gizlemek gülünçtür. Bu olguların hilafına, Plehanov’un “Golos”çulara karşı mücadelesini yazarların “fraksiyonel” mücadelesi olarak göstermek, –objektif olarak– Parti'ye karşı bağımsızlar ve legalistler grubunun yanına geçmek demektir.

Adı geçen “uzlaşmacılar”ın aldığı son derece yanlış, son derece çürük tavır, sanki Plenum'da birleşmenin politik anlamı, “verili kişi, grup ve kurumlar”la bir anlaşmadan ibaretmiş gibi, bundan hareket eden bakış açılarının yanlışlığı hakkında onların gözünü açması gerekirdi. Parti'deki olayların dışsal biçimleri ve kişisel özelliklerin kişiyi yanıltmasına izin verilmemeli, bilakis, olup bitenlerin ideolojik-politik önemi değerlendirilmelidir. Dış izlenime göre değerlendirilirse, “Golos”çularla bir anlaşma şöyle şöyle olmuştur. Fakat anlaşmanın temeli, koşulu, “Golos”çuların Plehanov’un pozisyonuna geçmiş olmalarıydı: yukarıda aktarılmış olan, Parti'deki durum üzerine kararın tahlilinden bu açıkça görülüyor.*[41] 

Dıştan bakıldığında, tam da “Golos”çuların, –örneğin Merkez Organ yazı kurulunun bileşimine bakarak hüküm verildiğinde– Parti'de Menşevizmin temsilcileri oldukları görüldü. Gerçekten de Plenum'dan sonra Merkez Organ, parti yanlısı Bolşeviklerle Plehanovcuların bir “işbirliği” organına dönüşmeye başladı, “Golos”çular ise buna vargüçleriyle karşı durdular. Parti birliğinin gelişmesinde zikzaklı bir hat ortaya çıktı: başlangıçta, birleşmenin ideolojik temelinin berrak tanımı olmaksızın genel bir uzlaşmacı bulamaç türünde bir şey ortaya çıkıyor gibi görünüyordu, ama sonra politik eğilimlerin mantığı hakkına kavuştu, bağımsızların Parti'den ayrılması, Plenum'da “Golos”çulara en geniş tavizler verildiği için hız kazandı.

* Plenum'da bulunan dört Menşevik Merkez Komitesi üyesinden ikisi, “Golos”çulara en geniş tavizleri verdikten sonra, tüm çabalarını, onları fiilen Plehanov’un pozisyonuna geçirmeye yönelttiler. Bu, bu ikisinin sağlam bir biçimde parti yanlısı olduğu, “Golos”çulara geri dönmekten muaf olduğu anlamına gelmez. Bu, Menşevizmin, henüz Partiden kopamayacağı bir anda gafil avlandığı anlamına gelir.

Plenumda, “Golos”ta (No. 19–20, s. 18), “sağ ve sol Tasfiyecilere karşı mücadele için güçlü fraksiyonların anlaşması” şiarına karşı kudurmuş küfürleri duyduğumda ya da bunları gördüğümde[42] (bu şiarı “Golos” tırnak işareti içine almıştı, ama herhangi bir nedenle, bunu Plenum'dan önce ve sonra benim savunduğum doğrudan söylenmedi), şöyle düşündüm: “Abwarten!”, “wait and see” (“bekle ve gör”). Bekleyin “Golos”lu baylar, çünkü siz “pazara çıkmadan he-sap yapmak” istiyorsunuz: söz konusu olan, Plenum'un sadece “güçlü”, ideolojik-politik tutumlarından dolayı güçlü fraksiyonlara değil, herkese anlaşmaya katılma olanağı vermiş olması değildir, söz konusu olan, sizin “pazarcı”larınızın –yani bağımsızlar ve legalistler grubunun– bu olanağın gerçekleşmesine izin verip vermeyecekleridir.

Aradan birkaç ay geçti — ve gerçekten tam da “güçlü fraksiyonların anlaşması”nın Parti'nin birleşmesini oluşturduğunu, “her türlü engeli aşarak” onu ilerlettiğini şimdi ancak körler göremez. Parti'deki gerçek güçler dengesi sayesinde zaten böyle olmak zorundadır ve böyle olacaktır. Hiç kuşkusuz çok yakın gelecekte ya Parti'nin tüm yönetici kurumları resmi olarak bu anlaşmayı ifade edecek tarzda değiştirilecektir, ya da parti yaşamı ve onun birleşmesinin gelişimi, bir süre, onun yönetici kurumlarına rağmen gerçekleşecektir.

Tabii parti yanlısı Menşevikleri “güçlü bir fraksiyon” olarak adlandırmak ilk bakışta garip görünüyor, çünkü verili anda –en azından yurtdışında– belli ki “Golos”çular daha güçlüdür. Fakat biz sosyalistler, gücü, yurtdışı gruplarının kendilerini nasıl ifade ettiklerine, Menşevik yazarların nasıl gruplaştıklarına göre değil, aksine kimin tutumunun objektif olarak doğru olduğuna ve kimin tutumunun politik durumun mantığı sayesinde “bağımsız”lara tabi olmaya mahkûm olduğuna göre değerlendiririz. 1898–1900 yıllarında, “Raboçeye Dye-lo” yandaşları hem yurtdışında hem de Rusya’da “Iskra” yandaşlarından daha güçlüydü, ama buna rağmen onlar “güçlü bir fraksiyon” değildi.[43]

“Golos”çuların Plehanov’a karşı tüm güçlerini seferber ettikleri ve pislik dolu tüm kovalarını onun üstüne boşalttıkları şimdi –Bay Potresov’a ve Martov’un 1901–1903 (metinde aynen böyle!) yıllarında nasıl “haksız muamele” gördüğü anılarına kadar varan bir seferberlik–, şimdi, “Golos”çuların bu güçsüzlüğü özellikle aşikârdır. Akselrod ve ortakları Nisan'da yurtdışında Plehanov’a karşı bir kişisel hakaretler külliyatı yayınladıklarında, politik olarak umutsuz bir biçimde gecikmişlerdi, çünkü Rusya’da “Naşa Zarya”nın Şubat sayısı ve Martovcu “Vozrojdeniye”, sorunu tamamen farklı bir alana çekmiş ve Plehanov Merkez Organ'ın 13. sayısında, “Golos”çularla çatışmalarının tarihinden, artık mevcut politikalarına karşı mücadeleye geçmişti. “Golos”çular, eski (1901’den kalma!) kırgınlıkları düşündüklerinde, tıpkı Bolşevik Merkeze karşı savunma için bütün iyi ruhlara yalvaran “Vperyod”cular gibi çaresiz çırpınıyorlar.

Ve 1910’da, bir “Lenin–Plehanov” (onların terminolojisi!) anlaşmasının sadece düşüncesine bile, tıpkı bir yıl önce bu nedenle Maksimov’un kopardığı gürültü gibi gürültü koparan “kırgınlar”ımızın kendilerini gittikçe daha fazla nasıl ele verdiklerine bakın. Maksimov gibi, “Golos”çular da meseleyi sanki neredeyse “Lenin’in Plehanov’la” kişisel bir anlaşması sözkonusuymuş gibi gösterme çabasındalar, Plehanov’un davranışı “saldırganlık” olarak (“Zorunlu Ek”, s. 16), “bir Saulus’tan Paulus’a döneklik” olarak, “oradan oraya dalgalanma” olarak vs. vs. ilan ediliyor. Martov, Plehanov’un bir Menşevik rolündeki “beş yıllık faaliyeti”ni (aynı yerde) anımsatarak, (daha sonra) onu bu oradan oraya dalgalanmakla küçük düşürmek için yırtınıyor, bununla tam da en çok kendi suratına tükürdüğünün farkına varmadan.

İşte bu “Zorunlu Ek”te, “Golos”un kolektif yazı kurulu (s. 32), Plehanov’un tam da anılan beş yıl (1904–1908) sürecinde “büyük” olduğuna bizi temin ediyor. Şimdi buradan ne çıktığına bakmak gerekir. Menşevikler Plehanov’u, kendi kendisine sadık kaldığı, ne Menşevik ne de Bolşevik olmadığı, buna karşılık sosyal-demokrasinin kurucusu olduğu o yirmi yıl (1883–1903) sürecindeki faaliyetinden dolayı değil, aksine aynı Menşeviklerin itirafına göre “oradan oraya dalgalandığı”, yani tutarlı bir Menşevik çizgiye sahip olmadığı tam da o beş yıl sürecinde “büyük” olarak tanımlıyorlar. Demek ki buna göre onun “büyüklüğü”, Menşevizmin bataklığına tamamen batmamış olmasından ibaretti.

Ama Akselrod’la Martov’un uğursuz anısını çağrıştırdıkları Menşevizmin tam da beş yıllık tarihi, Menşeviklerin bölünmesini, Martov’un vurgu yaptığı o biçare, kişisel nedenlerle açıklamamaya katkıda bulunan bir dizi olgu sunuyor.

Plehanov 1903 yılında Akselrod’la Martov’u koopte ediyor, “Iskra” No. 52’de, “Ne Yapmamalı” makalesinde, oportünistlerle manevra yapmak ve manevralarla onları düzeltmek istediğini açıklıyor. Bunu yaparken, Bolşeviklere karşı en şiddetli hakaretlerde bulunuyor. Bizzat kendisi, 1904 sonunda, reddedilmez biçimde liberalizme kaymış olan Akselrod’u (“Zemstvo Kampanyası Planı”) atmaya çabalıyor, ama bu arada, (sadece Parti üyeleri için yayınlanan “Merkez Komitesine Mektup” broşüründe) Zemstvocular önünde gösterilerin “daha üst düzeyde gösteri tipi” ilan edilmesi gibi incilere tek bir sözcük bile söylememe yönünde hareket ediyor. 1905 ilkbaharında Plehanov, “manevra”nın umutsuzluğuna kanaat getiriyor ve Menşeviklere sırt çevirip, “Dnevnik”i[44] kuruyor ve Bolşeviklerle birleşmeyi vaaz ediyor. “Dnevnik”in 3. sayısı (Kasım 1905) hiçbir biçimde Menşevik değildir.

Yaklaşık bir buçuk yılı (1903 sonundan 1905 ilkbaharına dek), Parti içinde oportünistlerle manevraya harcadıktan sonra, Plehanov 1906’dan itibaren 1907 yılı süresince Kadetlerle manevraya yöneliyor. Bunu yaparken, diğer Menşeviklerden çok daha güçlü oportünist aşırılıklara kadar varıyor. Fakat I. Duma döneminde “manevra yapmayı” vaat etmiş olan Plehanov, Duma’nın dağıtılmasından sonra (“Dnevnik”in 6. sayısında) devrimci partilerin Kurucu Meclis için mücadele amacıyla anlaşmasını önerir önermez, “Proletari” derhal (11 Eylül [29 Ağustos] 1906 tarihli 2. sayıda, “Taktik Kararsızlıklar” makalesinde), bu tutumun asla Menşevik olmadığını vurguluyor[45].

1907 ilkbaharında Plehanov, Londra Parti Kongresi'nde –“Oniki Yıl” derlemesinin önsözünde,* tarafımdan alıntılanmış olan Çerevanin’in anlatımına göre– Menşeviklerin örgütsel anarşizmine karşı mücadele ediyor. Parti'ye karşı değil, Partinin gelişmesi için manevra olarak bir “İşçi Kongresi”ne gereksinim duyuyor. 1907’nin ikinci yarısında Plehanov, Martov’un “Zorunlu Ek”te ortaya koyduğu gibi, (öyle anlaşılıyor ki legal, fiilen Parti dışı organları yeğleyen) Akselrod’a karşı Menşeviklerin illegal (yani parti) organının gerekliliğini savunmak için, “hiç de az olmayan bir belâgat göstermek” “zorunda kaldı”. 1908 yılında Potresov’un bir makalesi nedeniyle çıkan çatışma, Tasfiyecilerle kopuşun vesilesi oluyor.

Bu olgular neyi kanıtlıyor? Menşeviklerin bugünkü bölünmesinin tesadüfi değil, kaçınılmaz bir şey olduğunu kanıtlıyor. Manevra uğruna hata yapmış olan için, “manevra yapmak” özür değildir ve ben, Plehanov’un bu hatalarına karşı yazdıklarımdan hiçbir şeyi geri almayacağım. Fakat “manevra yapmak”, bağımsızlara geçmenin Menşeviklerden birine zor gelirken ve hatta olanaksız iken, neden bir başka Menşeviğe kolay geldiğini açıklıyor. Manevrasıyla işçi sınıfını Kadetlerin yönetimi altına sokan bir sosyal-demokrat, işçi sınıfına, oportünizme içrek eğiliminden dolayı bunu yapanlardan daha az zarar vermez. Fakat o kendine egemen olabiliyor ve diğerlerinin düştükleri

* Bu önsöz için bkz. Bütün Eserler, cilt XII. —Alm. Red. ** Atasözünde: Aptallar. —Alm. Red.

yerde zamanında durmayı başarabiliyor. Bir Rus atasözü şöyle der: “Tanrıya dua etmeye zorlandıklarında yere o kadar gayretli eğilen insanlar** vardır ki, alınlarını parçalarlar.” Plehanov şöyle diyebilirdi: “Potresov’la Dan’ı, manevra amacıyla sağa gitmeye zorlayın, sağa gitmeyi bir prensip haline getirirler.”

Bazı tanınmış Menşeviklerin önünde durdukları nokta, “Parti'ye sadık Menşevikler” olarak tanımlanmalarını bütünüyle haklı çıkarır. Bağımsızlara ve legalistlere karşı Parti için mücadele noktasında durdular. Bu basit ve açık sorundan kaçmak için, Bay Potresov ve “Golos Sosyal-Demokrata” yazı kurulu, “Zorunlu Ek”te boşuna çaba harcıyorlar.

Engels de SDF’ye (İngiliz Sosyal-Demokratları) karşı mücadele etti — diye evirip çeviriyor Potresov (s. 24). Bu sofistiktir, dostum! Engels Parti'yi doğru yola getirmek istiyordu,[46] siz ise Parti'nin doğru yola nasıl getirileceğinden söz etmiyorsunuz, evet hatta şimdi illegal bir sosyal-demokrat partinin gerekli olup olmadığını, RSDİP’nin gerekli olup olmadığını dahi söylemiyorsunuz. Stolipin’e karşı: Hayır diyorsunuz (“Naşa Zarya”), Parti üyelerine karşı ise, illegal basında, bunu söylemeye cesaret edemiyorsunuz, evirip çeviriyorsunuz.

“Lenin-Plehanov, işçi hareketinin yeni biçimlerine karşı savaşı salık veriyorlar” (s. 31), “biz, gerçek işçi hareketinin durumundan, koşullarından ve gereklerindenhareket ediyoruz…” (s. 32) diye temin ediyor yazı kurulu. Bu sofizmdir, dostum! Plenumun, bu yeni biçimlerin tanınması için herşeyi yaptığını kendiniz kabul ettiniz; ve Bolşevikler bunu Plenum'dan önce mücadeleleriyle tanıtladılar. Aramızda, “yeni biçimler”in gerekli olup olmadığı, legal bir çalışma yapmanın gerekli olup olmadığı, legal dernekler kurmanın gerekli olup olmadığı konusunda bir görüş ayrılığı yok; bu konuda asla yok. Aramızda görüş ayrılıkları, Mihail ve ortakları, Potresov ve ortakları gibi böyle bir çalışma yapan legalistlerin, Parti'den bağımsız sosyaldemokratlarken, kendilerini sosyal-demokrat saymalarının kabul edilebilir mi olduğu, yoksa Sosyal-Demokrat Parti üyelerinin Parti'yi tanımak, onun gerekliliğini propaganda etmek, onun içinde çalışmak,

örgütlenmesine çalışmak, onunla doğru ilişkiler kurmak amacıyla her yerde ve tüm derneklerde illegal hücreler kurmakla vs. mi yükümlü oldukları konusunda vardır. Ve şimdi – Plenum'dan sonra – aramızda yalnızca bu konuda görüş ayrılıkları bulunduğunu çok iyi anlıyorsunuz.

“Golos”çular, Parti'ye sadık Menşeviklere yakınlaşma, bağımsızlara karşı Parti için mücadele amacıyla onlarla anlaşma çabamızı, “Lenin’le Plehanov’un” kişisel bir bloku olarak gösterme çabasındalar. “Proletari” No. 47-48’deki Potresov’a karşı makalenin yazarına karşı, güya Plehanov’la “bir anlaşma üzerine spekülasyon yapan” “dalkavuk saraylı” tonu nedeniyle galiz küfürler savuruyorlar.

Bu makaleyi açıyor ve sayfa 7’de şunları okuyorum:

“Plehanov’un devrim sırasındaki bütün hataları da elbette, tam da, bizzat kendisinin eski ‘Iskra’da uyduğu o çizgiyi tutarlılıkla hayata geçirmemesinden kaynaklanmıştır.”

Neyin daha çok “dalkavukluğa” ve “spekülasyona” benzediğine okurlar karar versin: Bolşeviklerin neyi Plehanov’un hatası olarak gördükleri hakkındaki bu doğrudan işaret mi, yoksa Plehanov’u, hem de tam da Menşevik olduğu ve Menşevikler gibi “oradan oraya dalgalandığı” o dönemi gözönüne alarak “büyük” olarak göstermek mi?

“Plehanov” – diye yazıyor ‘Golos Sosyal-Demokrata’ yazı kurulu–“sorumlu (altı ‘Golos’ tarafından çizilmiştir) politik eylemler dönemi yeniden geldiğinde bizimle birlikte yürüyecektir” (“Zorunlu Ek”,s.32).

Bu politik cehalettir, ama “spekülasyon” anlamında yeterince açıktır. Cehalettir, çünkü tam da şimdi, eski liderler için, kitlelerin yollarını çok daha kolay buldukları açık mücadele döneminden yüz kat daha fazla sorumlu politik eylemler zamanıdır. “Spekülasyon” anlamında açıktır, çünkü yeniden “manevra yapma”ya başladığında, Plehanov’u yeniden Menşevik olarak tanımaya hazır olunduğu ifade ediliyor.

“Golos”çuların bu tür hamlelerinin nasıl bir öneme sahip olduğunu anlamamalarına şaşıyoruz, örneğin Akselrod’un: “Kendimizi” (Plehanov’un önünde) “aşağılamak ve hizmete hazır bir uşak rolüne girmek istemiyorduk” (s. 19) safsatasıyla bir solukta yaptığı gibi. Tam da son sözcüklerde tanımlanan türden kişiler gibi davranıyorsunuz. Plehanov karşısındaki tutumunuz tam da bukişilerin “formülü”ne uyuyor: “Ya ağzına bir tane geçir, ya da elini ver.”

Beş yıl boyunca “elini vermek” için yalvardınız, şimdi çift forma 32 sayfa üzerinden “ağzına geçiriyorsunuz”, ve 32. sayfada, onu hem yeniden Menşevik olarak tanımaya, hem de “elini” istemeye “hazır olduğunuzu ifade ediyorsunuz”.

Biz ise, Plehanov’un bütün o “oradan oraya dalgalanma” döneminde asla Bolşevik olmadığını söylerken haklıyız. Onu Bolşevik olarak görmüyoruz ve asla görmeyeceğiz. Ama onu, bağımsızlar ve legalistler grubuna karşı başkaldırabilecek ve onlara karşı mücadeleyi sonuna kadar götürebilecek herhangi bir başka Menşevik gibi, Partiye sadık bir Menşevik olarak görüyoruz. Teoride Marksizm için ve işçi hareketinin pratiğinde Parti için mücadelenin gündemde olduğu şimdiki zor dönemde, bu tür sosyal-demokratlara yakınlaşma sağlamak için her türlü çabayı göstermeyi tüm Bolşeviklerin mutlak görevi sayıyoruz.

8– Sonuç. Bolşeviklerin Platformu Üzerine

Plenumun yapmayı planladığı Parti Konferansı, kendini tüm Menşeviklerin Parti pozisyonuna geçmesi hali için öngördüğü gündemle sınırlamayacaktır ve sınırlamamalıdır.[47] Bu varsayımdan bir şey çıkmamıştır — kendi kendimizle saklambaç oynamak ise bize yakışmaz.

Bu Konferans için seçimlerin şiarı, toplanma ve hazırlanma şiarı, bağımsızlar ve legalistler grubuna karşı mücadelede Parti üyelerinin birliği olmalıdır. Bu göreve uygun olarak ve “Golos”çuların parti düşmanı tavrını göz önüne alarak, Parti'nin tüm yönetici organlarını tüm kararlılıkla değiştirmeliyiz ki, “Golos”çulardan her birinin onlara karşı ördüğü ve şimdiden sonra da öreceği entrikalarla değil de, Parti inşası için gerçek çalışmayla uğraşabilsinler. “Golos”çular parti inşasının sözünü bile duymak istemiyorlar, gizlice bağımsızlar ve legalistler grubuna yardım etmek istiyorlar.

Bu konferans için Bolşeviklerin platformu bu karakterde olmalıdır. Parti'yi, Aralık (1908) kararlarına uygun olarak ve o doğrultuda inşa etmek söz konusudur. Plenum'un davasını, Plenum'dan sonra olayların tüm gidişatından dolayı zorunlu görünen, kararlarında yukarıda belirtilen düzeltmeleri gerçekleştirerek sürdürmek sözkonusudur. Proletaryanın güçlerini toplamak, mevzilenmesine ve birleşmesine, mücadele için kendini eğitmesine ve ellerini kollarını hareket ettirmesine yardımcı olmak için, bütün çabaları, bütün ve her türlü legal olanaklardan sistematik, yorulmaksızın, çok yönlü ve kararlı bir şekilde yararlanmaya yöneltmek söz konusudur. Ayrıca, yorulmaksızın illegal hücreleri, illegal salt partisel ve öncelikle, ilk planda saf proleter örgütleri yeniden tesis etmek söz konusudur, onları yeni koşullara uydurmayı da öğrenmek zorundayız. Yalnızca bu illegal örgütler, legal örgütlerdeki bütün çalışmayı yönetebilecek, onların içine devrimci, sosyal-demokrat ruhu işletebilecek, döneklere karşı, bağımsızlara ve legalistlere karşı uzlaşmaz mücadeleyi yürütebilecek ve Parti'mizin, RSDİP’imizin devrimin ve 1905 yılında proletaryanın büyük zaferinin bütün geleneklerini koruyup, Parti'nin proleter ordusunu sağlamlaştırıp büyüteceği, bu orduya yeni mücadelede ve yeni zaferlerde önderlik edeceği anı hazırlayacak durumdadır.

Haziran (Mayıs) 1910
Blogger tarafından desteklenmektedir.