"HALKIN DOSTLARI" KİMLERDİR VE SOSYAL-DEMOKRATLARA KARŞI NASIL SAVAŞIRLAR
V. I. LENIN
RÜSKOYE BOGATSTVO'NUN MARKSİST'LERE KARŞI YÖNELTTİĞİ MAKALELERE YANIT
ÜÇÜNCÜ KISIM
[...] "Halkın dostlarının" açıkça tanıklığını yaptıkları gibi, halkçılık ideolojisinin küçük-burjuva radikalizminin sıramalı bir teorisi halinde soysuzlaşması, mutlakiyete karşı savaşım düşüncesini işçilere anlatmakla birlikte, aynı zamanda onlara toplumsal koşullarımızın uyuşmaz karakterini açıklamayı —bunun sonucu olarak burjuvazi ideologlarının da siyasal özgürlüklere sahip çıktığı görülüyor— ve tüm emekçi halkın kurtuluşunun savaşımcısı olarak Rus işçisinin tarihsel rolü konusunda onları aydınlatmayı ihmal eden kimselerin ne kadar büyük bir yanlış işlediklerini bize gösteriyor.
Marx'ın ekonomik teorisi tüm sosyalistlerce kabul edildiği halde, sosyal-demokratlarm Marx'ın teorisinin yalnızca kendileri için olmasını istedikleri suçlaması onlara karşı sıksık ileri sürülüyor. Ancak sormalı ki, bizim Rusya'da emekçilerin sömürülmesi genel olarak ve her yerde halk ekonomisinin burjuva örgütlenme biçimi ile değil de, diyelim ki, toprak azlığı, vergilerle ve bürokrasi yüzünden köleleşme ile açıklanabilirse, burjuva düzenin değer biçimini, özünü ve proletaryanın devrimci rolünü işçilere anlatmanın ne anlamı olabilirdi? Sınıf savaşımı teorisi, zaten oluşmuş bulunan fabrika işçileri sınıfından olmayan "halk" yığını tamamıyla bir yana, işçilerin fabrikatörlerle hangi ilişkiler içinde bulunduklarını açıklayamazsa,(bizim kapitalizmimiz sanki hükümet tarafından yapay olarak aşılanıyor) bu teoriyi işçilere anlatmanın ne amacı olabilir?
Bizde komünizme götüren yollar, kapitalizmi ve onun ürünü olan proletaryayı hesaba katmaksızın aranmak istenirse, Marx'ın ekonomik teorisi, çıkardığı sonuçla birlikte — kapitalizmin yardımı ile komünizmin örgütleyicisi olarak proletaryanın oynadığı devrimci rol— nasıl kabul edilebilir?
Bu koşullar altında işçiyi siyasal özgürlük savaşımına çağırmak, açıkçası ondan, ilerlemiş burjuvazi için kendisini tehlikeye atmasını istemek anlamına gelir, çünkü siyasal özgürlüğün her şeyden önce burjuvazinin çıkarlarına hizmet edeceği ve işçilerin durumunu rahatlatmayacağı, ancak...aynı burjuvaziye karşı... savaşım koşullarını kolaylaştıracağı (dikkati çeken nokta, halkçıların ve Narodovols’ların bile bunu yadsımamasıdır) tartışma götürmez. Burada ben, sosyal-demokratların teorisini kabul etmedikleri halde, yaptıkları ajitasyonda, yalnız işçiler arasında devrimci öğeler bulunduğu inancına deneyimle vardıkları için, işçilere başvuran sosyalistlere karşı çıkıyorum. Bu sosyalistlerin teorisi, pratikleriyle çelişmektedir ve işçileri SOSYALİST BİR işçi PARTİSİNİN ÖRGÜTLENDİRİLMESİ* konusundaki dolaysız görevlerinden saptırdıkları için çok ciddi bir hata işliyorlar.
*İşçiyi mutlakiyete karşı savaşım amacı için seferber etmenin zorunlu olduğu sonucuna iki yoldan varılabilir: ya işçiyi sosyalist düzen uğrunda biricik savaşımcı diye tanıyarak; bu durumda siyasal özgürlük, işçi için savaşımı kolaylaştıran koşullardan biri diye kabul edilir. Sosyal-demokratlar konuyu böyle görüyorlar. Ya da bugünün koşulları altında en çok acı çeken,başka yitirecek bir şeyi olmayan ve mutlakıyete en büyük kararlılıkla karşı çıkabilen insan olarak işçiye başvurulur. Ama asıl bu, mutlakiyete karşı tüm "halkın" dayanışması dolayısıyla burjuvazi ile proletarya arasındaki uyuşmazlığı görmek istemeyen burjuva radikallerin arkasına düşmeye onu zorlamak anlamına gelir.
Vaktiyle burjuva toplumda sınıf karşıtlıkları henüz tamamıyla gelişmemiş durumda iken, feodalizm tarafından bastırılmışken, feodalizm tüm aydınların dayanışma protestosuna ve savaşımına neden olduğundan, bunun sonucu olarak da aydınlarımızda özel bir demokratlığın varolduğu ve liberallerin görüşleriyle sosyalistlerin görüşleri arasında derin bir uçurum bulunmadığı hayali doğduğunda, böyle bir hatayı çok doğal olarak işlemek zorunluluğu sözkonusuydu.
Eskiden Rusya'da kapitalizme hiçbir varolma olanağı tanımayan kişilerin bile, kapitalist gelişme yoluna girmiş bulunduğumuzu kabul etmek zorunda oldukları şu zam„ da, böyle hayallerin artık yeri yoktur. [...]
Sosyalist aydınlar ancak, hayallere son vererek, dayanaklarını Rusya'nın istenilen gelişmesinde değil, gerçek gelişmesinde, olanaklı değil, gerçek toplumsal ekonomik koşullarda aramaya başlarlarsa, o zaman verimli bir iş yaptıklarını kabul edebilirler. Bununla ilgili olarak onların yapacağı TEORİK çalışma, Rusya'da ekonomik uyuşmazlığın bütün biçimlerinin somut biçimde araştırılması, bunların birbiriyle ilişkisinin ve varacakları gelişmenin araştırılması olmalıdır; bu uyuşmazlığı siyasal tarihle, hukuksal ilişkilerin özellikleriyle ve kökleşmiş teorik önyargılarla örtülü olduğu her yerde çıplaklığı ile ortaya koymalıdırlar. Üretim ilişkilerinin belli bir sistemi olarak sahip olduğumuz gerçeğin tam bir görünümünü ortaya koymalı, bu sistem içinde emekçilerimizin sömürülmesinin ve mülksüzleştirilmesinin zorunluluğunu göstermeli, bu durumdan kurtuluşa götüren ve ekonomik gelişmenin gösterdiği yolu anlatmalıdırlar.
Bu teori, Rus tarihinin ve bugünkü durumun ayrıntılı ve geniş bir incelemesine dayanarak, proletaryanın sorduğu soruları yanıtlamalıdır, ve bu teori bilimsel gereklere uygun düşüyorsa, proletaryadan gelecek her protesto, kaçınılmaz olarak, düşünceleri sosyal-demokrasi yoluna kaydıracaktır.
Bu teorinin işlenmesi ne kadar ilerlerse, sosyal-demokrasi öylesine hızlı biçimde yerleşecektir, çünkü bugünkü düzenin en kurnaz bekçileri bile, proleter düşüncelerin uyanmasını önleyebilecek durumda değildir ve bu düzenin, kendisi zorunlu olarak, kaçınılmaz olarak üreticilerin gittikçe daha çok sömürülmesini, proletaryanın ve onun yedek ordusunun gittikçe daha güçlü büyümesini de beraberinde getirdiği için değildir — buna paralel olarak düzen, toplumsal zenginliğin büyümesini, üretici güçlerin çok büyük bir artış göstermesini ve kapitalizm yoluyla emeğin toplumsallaşmasını da getiriyor.
Bu teorinin işlenmesi için yapılacak başka ne kadar çok şey olursa olsun, sosyalistlerin bu işi tamamlayacaklarına ilişkin bir güvence, materyalizmin, bu tek bilimsel yöntemin, her programın gerçek süreci tam olarak tanımlamasını gerektiren yöntemin onların safları arasında yayılmasıdır; ve bunun için başka bir güvence, bu görüşleri kabul eden sosyal-demokrasinin başarısı, bizim liberalleri ve demokratları, bir marksistin dediği gibi, kendilerinin edebiyat ve bilim dergilerinin cansıkıcı olmaktan çıkmalarına neden olacak kadar küplere bindiren başarıdır.
Burada sosyal-demokratlann teorik çalışmasının gerekliliğini, önemini ve taşıdığı büyük anlamı belirtirken, bu çalışmanın birinci plana, PRATİK çalışmanın önüne konması gerektiğini* asla söylemek istemiyorum, İkincisinin birincisi bitinceye kadar rafa kaldırılmasını ise hiç söylemek istemiyorum.
* Tersine, birinci planda her zaman mutlaka pratik propaganda ve ajitasyon çalışması bulunur ve çünkü, birincisi, teorik çalışma, yalnız İkincisinin öne sürdüğü soruları yanıtlar, ikinci olarak, sosyal-demokratlar, kendilerine bağlı olmayan koşullar dolayısıyla, sık sık, pratik çalışmaya olanak sağlayan her anı değerlendirmeyi bilmemekten çok, yalnız teorik çalışma sınırı içinde kalmaya zorlanırlar.
Yalnızca "toplumbilimde öznel yöntemin" tutkunları ya da ütopik sosyalizmin uzmanlan böyle bir sonuca varabilirler.
Kuşkusuz sosyalistlerin görevinin, ülkenin "başka"(gerçek olanlardan başka) "gelişme yollarını" aramak olduğu sanılırsa, dâhi filozoflar bu "öteki yolları" bulmuş ve göstermişse, doğal olarak pratik çalışma ancak o zaman olanaklıdır; bu yollar bir kez bulunmuş ve gösterilmişse, teorik çalışma durur ve "vatanı" "yeni keşfedilmiş" "başka yollarda" götürenlerin çalışması başlar. Sosyalistlerin görevinin şimdiki toplumsal ve ekonomik gelişmenin gerçek yolunda birer engel olan gerçek ve asıl düşmanlara karşı gerçek savaşımında proletaryanın ideolojik önderleri olmada görülmesi halinde iş değişir. Bu koşul karşısında teorik ve pratik çalışma tek bir çalışma halinde kaynaşır; bu çalışmayı Alman sosyaldemokrasisinin emeklisi Liebknecht, şu sözlerle çok yerinde olarak tanımlamıştır:
Studieren, Propagandieren, Organisieren *inceleme, Propaganda, Örgütleme
Yukarda belirtilen çalışmayı işin gereklerine uydurmaksızın, bu teorinin sonuçlarının işçiler arasında propagandasını yapmaksızın ve örgütlenmede onlara yardım etmeksizin nasıl ideolojik önder olunamazsa, bu teorik çalışma olmaksızın da ideolojik önder olunamaz.
Bu görevlerin belirlenmesi, sosyal-demokrasiyi, sosyalist grupların çoğu zaman karşılaştıkları eksikliklerden — dogmatizmden ve sekterlikten— korur.
Toplumsal ve ekonomik gelişmenin gerçek süreci ile uyuşmanın, bir doktrinin en yüce ve biricik ölçütü yapıldığı yerde, hiçbir dogmatizm olamaz; eğer proletaryanın örgütlenmesini destekleme görev edinilmişse, bunun sonucu olarak da "aydınların" rolü, özel aydın önderleri gereksiz hale getirirse, sekterlik de olamaz.
Çeşitli teorik konularda marksistler arasında görüş ayrılıkları olsa bile, grubun oluştuğu andan bugüne değin onların siyasal etkinliğinin yöntemleri bu yüzden aynı kalmıştır. Sosyal-demokratların siyasal etkinliğini, Rusya'da işçi hareketinin gelişmesi ve örgütlenmesi yolunda çalışmak ve onu bugünkü dağınık, yolgösterici bir düşünceden yoksun protesto girişimleri, "ayaklanmalar" ve grevler durumundan çıkararak, burjuva rejime karşı, mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi uğrunda ve emekçilerin ezilmesine dayanan toplumsal düzenin yokedilmesi uğrunda TÜM Rus işçi SINIFININ
örgütlü savaşımı haline getirmek oluşturur. Bu etkinliğin temelinde, Rus işçisinin, Rusya'nın tüm emekçi ve sömürülen halkının tek ve doğal temsilcisi olduğuna ilişkin genel inanç yatar.**
** Köylü sosyalizmin temsilcileri, sözcüğün en geniş anlamıyla halkçılar, Rusya'da geleceğin insanı köylüdür diye düşünüyorlardı. Sosyaldemokratlar, Rusya'da geleceğin insanı işçidir diye düşünüyorlar. Bir makalenin elyazmasmda marksistlerin görüşü böyle tanımlanmıştır.
Doğal temsilcidir — çünkü angarya ekonomisinin yokolmakta bulunan kalıntıları bir yana bırakılırsa, Rusya'da emekçilerin sömürülmesi, onların isteğine uygun olarak her yerde kapitalist niteliktedir-, yalnız üretici yığınının sömürülmesi küçük çaptadır, dağınık ve gelişmemiş durumdadır; oysa fabrika proletaryasının sömürülmesi büyük çapta, toplumsallaşmış ve yoğunlaşmış halde olur. Birincisinde, bu sömürü, henüz ortaçağ biçimlerine bürünmüştür, çeşitli siyasal, hukuksal ve geleneksel koşulların gerektirdiği takıntıların yükü altında, emekçilerin ve ideologlarının, emekçileri ezen koşulların özünü tanımalarını ve bunlardan kurtulmanın yolunun nerede ve hangisi olduğunu görmelerini önleyen hile ve hurdanın eşliğindedir. Buna karşılık, İkincisinde, sömürü, tam olarak gelişmiştir ve herhangi bir şaşırtıcı özelliği olmaksızın arı biçimiyle ortaya çıkar. Kendisini sermayenin ezdiği ve savaşımının burjuva sınıfa karşı verilmesi gerektiği, işçi için artık bilinmeyen bir şey olarak kalamaz.
Onun en dolaysız ekonomik sıkıntılarının giderilmesine, maddi durumunun düzeltilmesine yönelik bu savaşımı, kaçınılmaz olarak, işçilerden örgütlenmelerini ister; mutlaka kişilere karşı değil, bir sınıfa, yalnız fabrikalarda ve atelyelerde değil, her yerde emekçileri ezen ve boyunduruk altında bulunduran sınıfa karşı bir savaşım olur, işte bu yüzdendir ki, fabrika işçisi, tüm sömürülen halkın en ileri temsilcisinden başka bir şey değildir ve kendisinin bu görevi örgütlü, kararlı bir savaşım içinde yerine getirmesi için, onun birtakım "umutlarla" coşturulması hiç de gerekli değildir — bunun için tek gerekli olan şey, durumu konusunda kendisinin aydınlatılması, kendisini ezen sistemin siyasal ve ekonomik yapısı ve bu sistemde uzlaşmaz sınıf karşıtlıklarının zorunluluğu ve kaçınılmazlığı konusunda aydınlatılmasıdır. Kapitalist ilişkilerin genel sistemi içinde fabrika işçisinin bu durumu, işçi sınıfının kurtuluşu yolunda onu biricik savaşçı haline getirir, çünkü ancak kapitalizmin en yüksek gelişme aşaması, makineli büyük sanayi, bu savaşım için gerekli maddi koşulları ve toplumsal güçleri ortaya çıkarır. Geri kalan tüm alanlarda kapitalizmin az gelişmiş biçimleri dolayısıyla bu maddi koşullar yoktur: üretim çok küçük binlerce işletmeye dağılmıştır (köy topluluğundaki toprak mülkiyetinin henüz dengeleştirici olan biçimlerinde bile dağınık işletmelerin varlığı sona ermez), sömürülen kişinin çoğunlukla henüz cılız bir işletmesi vardır ve bu yüzden karşısında kendisinin savaşımda bulunması gereken aynı kapitalist sisteme bağlanır.
Bu, kapitalizmi devirecek durumda olan toplumsal güçlerin gelişmesini engeller ve güçleştirir. Küçük çapta, dağınık, tek-tük haldeki sömürü, emekçileri bir yere bağlar, birbirinden ayrı tutar ve ezilmenin nedeninin şu ya da bu kişi değil, tüm ekonomik sistem olduğunu anlamış olsalar bile, sınıf dayanışması bilincine varmalarım, birleşmelerini engeller.
Buna karşılık geniş-ölçekli kapitalizm, işçilerin eski toplumla, belli bir yerle ve belli bir sömürücü ile olan her bağını kesinlikle koparır; onları birleştirir, düşünmeye zorlar ve örgütlü savaşıma geçme olanağını onlara sağlayan koşullar içine kendilerini koyar. Bu yüzden, sosyal-demokratlar, en başta tüm dikkati işçi sınıfına çevirir, tüm etkinliği ona yöneltirler. İşçi sınıfının ileri temsilcileri bilimsel sosyalizmin görüşlerini benimsedilerse, Rus işçisinin tarihsel rolünün bilincine vardılarsa, bu görüşler geniş ölçüde yayıldıysa, işçiler sağlam örgütlerini kurdularsa, ve bu örgütler işçilerin bugünkü dağınık ekonomik savaşımını bilinçle yürütülen sınıf savaşımına dönüştürdülerse — o zaman Rus işçisi yerinden doğrulacak, tüm demokratik öğelerin başına geçecek, mutlakiyeti yıkacak ve RUS PROLETARYASI (Tüm ülkelerin proletaryası ile omuz omuza) açık siyasal savaşımın dolaysız
yolunda utkın kommünist devrime doğru yürüyecektir. [...]